İHTİYATİ TEDBİR VE İHTİYATİ HACİZ TALEPLERİNDE UYGULANACAK HUKUK NORMUNU HAKİM RESEN TESPİT ETMELİDİR.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


20 Ara
2021

Yazdır

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2017/(7)9-1796
KARAR NO   : 2021/607

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ                     :
 Diyarbakır 1. İş Mahkemesi
TARİHİ                               : 24/03/2016
NUMARASI                       : 2015/1772 E.
DAVACI (KARŞI TARAF) : S.E.vekili Av. İ.D.
DAVALILAR
(İTİRAZ EDENLER)          :
1- T.-S. Bilim Tıp Merkezi Özel Sağlık Hizmetleri ve Tesisleri
                                                 Turizm Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi vekili Av. Ç.E.
                                            2- O. Sağlık Ürünleri Özel Eğitim İnş. Taah. A.Ş. vekilleri Av. İ.E.

1. Taraflar arasındaki “işçilik alacağı” davasından dolayı yapılan yargılama sırasında; Diyarbakır 1. İş Mahkemesince “ihtiyati tedbir kararına itirazın reddine” dair verilen 2015/1772 E. sayılı ve 18.01.2016 tarihli ara kararı davalı (itiraz eden) vekilinin temyizi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 7. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davalı (itiraz eden) vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve direnme kararının verildiği tarih itibariyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla değişikliği öncesi hâliyle 438. maddesinin 2. fıkrası gereğince direnme kararlarının temyiz incelemesinde duruşma yapılamayacağından davalı (itiraz eden) vekilinin duruşma isteminin reddine karar verilip dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı (Karşı Taraf) İstemi:

4. Davacı (karşı taraf) vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin iş sözleşmesini haklı sebeple feshettiğini ileri sürerek kıdem tazminatı ile bazı işçilik alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini ve ayrıca davalı aleyhine Diyarbakır mahkemelerinde açılan davaların yoğunluğu, birden fazla icra takibinin varlığı, davalının piyasaya aşırı şekilde borçlanması, şirketin el değiştirmesi, işçilik alacaklarının ödenmemesi için mal kaçırmaya yönelik eylemlerde bulunması nedeniyle tensip ile birlikte davalının Sosyal Güvenlik Kurumu İzmir İl Müdürlüğündeki hak ve alacaklarına dava değeri kadar teminatsız şekilde ihtiyatî tedbir veya ihtiyatî haciz şerhi işlenmesi için müzekkere yazılmasını talep etmiştir.

Davalı (İtiraz Eden) Cevabı:

5. Davalı (itiraz eden) vekili cevap dilekçesinde; davanın reddi gerektiğini savunmuş ancak ihtiyatî tedbir veya ihtiyatî haciz istemi hakkında beyanda bulunmamıştır.

Mahkeme Kararı:

6. Diyarbakır 1. İş Mahkemesinin 2015/1772 E. sayılı ve 28.12.2015 tarihli tensip tutanağının (6) numaralı ara kararıyla ihtiyatî tedbir talebinin kabulüne karar verilmiş, 18.01.2016 tarihli ara kararıyla da davalı hakkında Diyarbakır İş Mahkemelerinde açılan davaların yoğunluğu gerekçesiyle ihtiyatî tedbir kararına ilişkin davalı (itiraz eden) vekilinin itirazının reddine karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

7. Diyarbakır 1. İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen ara kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

8. Yargıtay (Kapatılan) 7. Hukuk Dairesince 23.02.2016 tarihli ve 2016/6242 E., 2016/4085 K. sayılı kararı ile; “… Somut olaya gelince; davacı vekili her ne kadar ihtiyati tedbir istemiş ise de, davacının amacı para alacağını teminat altına almak olduğuna göre, HMK 33 üncü maddesindeki “uygulanacak hukuk normunun re’sen hakimce tespit edilmesi ve uygulanması hakime aittir” ilkesi gereğince talep hakkında ihtiyati haciz hükümlerinin uygulanması ve bu hükümler çerçevesinde talebin değerlendirilmesi gereklidir. Ayrıca dava konusu tazminat istemi olduğuna göre, HMK 389 maddesi gereğince ihtiyati tedbirin sadece “uyuşmazlık konusu hakkında” verilebilmesi karşısında talebin ihtiyati tedbir olarak kabul edilebilmesi mümkün değildir. (HGK'nun 2013/21-1791 Esas 2013/1676 Karar sayılı kararı) Bu itibarla talebin ihtiyati haciz olduğu ve Dairemizce esas hakkında temyiz incelemesi yapılmasının mümkün olduğu anlaşılarak dosya incelendi, gereği görüşüldü:

Karşı taraf (Davacı) vekili, 04.12.2015 tarihinde açtığı dava ile, müvekkilinin 08/09/2008-01/12/2015 tarihleri arasında davalıya ait hastanede radyoloji uzmanı olarak çalıştığını, aylık ücretinin 15.500,00 TL olduğunu, davacının ücretlerinin ödenmemesi nedeni ile iş akdini haklı nedenle feshettiğini, fazla mesai yaptığını, milli bayram ve genel tatil günlerinde çalıştığını, şua izin alacağı olduğunu iddia ederek kıdem tazminatı, şua izni, fazla mesai, milli bayram ve genel tatil ücreti ile 2014 Temmuz ve 2015 Kasım ayına ait ücretlerinden oluşan toplam 109.000,00 TL alacağın tahsilini ve davalı hakkında Diyarbakır 1 ve 2 inci İş Mahkemelerinde açılan davaların yoğunluğu, yapılan icra takiplerinin birden fazla oluşu, piyasaya aşırı borçlanması, şirketin el değiştirmesi ve işçi alacaklarının ödenmemesi için mal kaçırmaya yönelik eylemlerde bulunması nedenleri ile alacakların tahsil kabiliyetinin ortadan kalkmaması için davalının İzmir SGK İl Müdürlüğü'ndeki hak ve alacaklarına dava değeri kadar teminatsız ihtiyati tedbir veya ihtiyati haciz şerhi işlenmesini talep etmiştir.

Davalı (itiraz eden )vekili, davacının iddialarının asılsız olduğunu beyanla davanın reddini istemiştir.

Mahkeme, 28.12.2015 tarihinde Tensip Tutanağının 6 numaralı ile bendi ile “davacı vekilinin ihtiyati tedbir talebinin kabulü ile SGK İzmir İl Müdürlüğüne bu hususta müzekkere yazılmasına, masrafın davacı tarafından karşılanmasına” şeklinde ihtiyati tedbir kararı vermiştir.

08.01.2016 tarihinde dava dilekçesi ve tensip tutanağı davalı tarafa tebliğ edilmiştir.

07.12.2015 tarihinde ise bu hususta müzekkere yazıldığı ve SGK İzmir İl Müdürlüğü'nün 25.12.2015 tarihinde davalının 109.000,00 TL tutarındaki alacağına bloke konulduğu belirtilmiştir.

Davalı vekili, 15.01.2016 tarihli dilekçesi ile dava konusu olmayan hakediş için ihtiyati tedbir kararı verilemeyeceğini, ihtiyati tedbir şartlarının oluşmadığını belirterek ihtiyati tedbire itiraz etmiştir.

Mahkemece duruşma açılmadan evrak üzerinde yapılan inceleme ile kararın yerinde olduğu gerekçesi ile itirazın reddine karar vermiştir.

Görüldüğü üzere ihtiyati tedbir şeklinde verilse de esasında ortada bir ihtiyati haciz kararı söz konusudur.

2004 sayılı İcra İflas Kanunu'nun 257. maddesinde, “Rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacaklarıyla diğer haklarını ihtiyaten haczettirebilir. Vadesi gelmemiş borçtan dolayı yalnız aşağıdaki hallerde ihtiyati haciz istenebilir: 1 – Borçlunun muayyen yerleşim yeri yoksa; 2 – Borçlu taahhütlerinden kurtulmak maksadıyla mallarını gizlemeğe, kaçırmağa veya kendisi kaçmağa hazırlanır yahut kaçar ya da bu maksatla alacaklının haklarını ihlâl eden hileli işlemlerde bulunursa; Bu suretle ihtiyati haciz konulursa borç yalnız borçlu hakkında muacceliyet kesbeder.”;

258. maddesinde, “İhtiyati hacze 50 nci maddeye göre yetkili mahkeme tarafından karar verilir. Alacaklı alacağı ve icabında haciz sebepleri hakkında mahkemeye kanaat getirecek deliller göstermeğe mecburdur. Mahkeme iki tarafı dinleyip dinlememekte serbesttir. İhtiyatî haciz talebinin reddi halinde alacaklı istinaf yoluna başvurabilir. Bölge adliye mahkemesi bu başvuruyu öncelikle inceler ve verdiği karar kesindir.”

265. maddesinde ise; “Borçlu kendisi dinlenmeden verilen ihtiyatî haczin dayandığı sebeplere, mahkemenin yetkisine ve teminata karşı; huzuruyla yapılan hacizlerde haczin tatbiki, aksi hâlde haciz tutanağının kendisine tebliği tarihinden itibaren yedi gün içinde mahkemeye müracaatla itiraz edebilir. Menfaati ihlâl edilen üçüncü kişiler de ihtiyatî haczi öğrendiği tarihten itibaren yedi gün içinde ihtiyatî haczin dayandığı sebeplere veya teminata itiraz edebilir. Mahkeme, gösterilen sebeplere hasren tetkikat yaparak itirazı kabul veya reddeder. İtiraz eden, dilekçesine istinat ettiği bütün belgeleri bağlamaya mecburdur. Mahkeme, itiraz üzerine iki tarafı davet edip gelenleri dinledikten sonra, itirazı varit görürse kararını değiştirebilir veya kaldırabilir. Şu kadar ki, iki taraf da gelmezse evrak üzerinde inceleme yapılarak karar verilir. İtiraz üzerine verilen karara karşı istinaf yoluna başvurulabilir. Bölge adliye mahkemesi bu başvuruyu öncelikle inceler ve verdiği karar kesindir. İstinaf yoluna başvuru, ihtiyatî haciz kararının icrasını durdurmaz.” hükümleri yer almaktadır.

İİK'nun 257 ve devamı maddelerindeki düzenlemeler ışığında somut olay değerlendirildiğinde; dava 04.12.2015 tarihinde açılmış daha tensip aşamasında hiçbir delil toplanmamış iken ihtiyati tedbir (aslında ihtiyati haciz) kararı verilmiştir. Ortada yapılan bir yargılama, alınan bir bilirkişi raporu bulunmamaktadır. Bu itibarla dava konusu edilen alacakların varlığı ya da yokluğu veya miktarı belli değildir ve yargılamayı gerektirmektedir. Bu durumda ihtiyati haciz talep eden davacının, alacaklarını ve ihtiyati haciz sebeplerinin varlığını ihtiyati haciz kararı verilmesini gerektirir biçimde delillendirdiği söylenemez. Başka bir anlatımla davacı ihtiyati haciz için gerekli olan “yaklaşık ispat” yükümlülüğünü yerine getirmemiştir. Bu nedenle ihtiyati tedbire (hacze) itirazın kabulü ile verilen ihtiyati tedbirin (haczin) kaldırılması gerekirken itirazın reddi hatalı olmuştur.” gerekçeleriyle karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

9. Diyarbakır 1. İş Mahkemesinin 2015/1772 E. sayılı ve 24.03.2016 tarihli ara kararı ile; Yargıtay (Kapatılan) 7. Hukuk Dairesinin 13.05.2014 tarihli ve 2014/1552 E., 2014/10574 K. ve 25.03.2014 tarihli ve 2014/3253 E., 2014/6833 K. sayılı kararları ile bu kararlarda uyulduğu belirtilen Yargıtay İçtihatları Birleştirme Hukuk Genel Kurulunun 21.02.2014 tarihli ve 2013/1 E., 2014/1 K. sayılı kararı dikkate alındığında ve verilen kararın talep ile bağlılık kuralı gereğince ihtiyatî haciz değil ihtiyatî tedbir kararı niteliğinde olması nedeniyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

10. Direnme kararı süresi içinde davalı (itiraz eden) vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda, davacının geçici hukukî koruma isteminin 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 389 ve devamı maddelerinde düzenlenen ihtiyatî tedbir mi, yoksa 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun(İİK) 257 ve devamı maddelerinde düzenlenen ihtiyatî haciz niteliğinde mi olduğu, buradan varılacak sonuca göre eldeki davada alacaklı yararına ihtiyatî haciz/ihtiyatî tedbir kararı verilmesi koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği noktasında toplanmaktadır.

III. ÖN SORUN

12. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesinden önce;

1- Direnme kısa kararının 24.03.2016 tarihinde taraflara tefhim edildiği, gerekçeli direnme kararının taraflara tebliğ edildiğine dair tebligat parçasının dosyada ve UYAP sisteminde yer almadığı, ancak davalı tarafından 19.10.2016 tarihinde gerekçeli temyiz dilekçesinin sunulduğu dikkate alındığında, gerekçeli direnme kararının taraflara tebliğinin gerekip gerekmediği,

2- (1) numaralı ön sorunun aşılması hâlinde, davacının geçici hukukî koruma olarak isteminin mahkeme tarafından ihtiyatî tedbir, Özel Dairece ihtiyatî haciz kabul edildiği dikkate alındığında; buradaki geçici hukukî koruma tedbirinin HMK’nın 389 ve devamı maddelerinde düzenlenen ihtiyatî tedbir mi, yoksa İİK’nın 257 ve devamı maddelerinde düzenlenen ihtiyatî haciz mi olduğu;

3- (2) numaralı ön sorunun ihtiyatî haciz olarak aşılması hâlinde, ihtiyatî haciz kararına itirazın reddine ilişkin mahkeme kararının bozulmasına dair Özel Daire kararına karşı direnme kararı verilmesinin mümkün olup olmadığı hususları ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.

IV. GEREKÇE

A. (1) numaralı ön sorun yönünden;

13. Karar tarihinde yürürlükte bulunan 30.01.1950 tarihli ve 5521 sayılı mülga İş Mahkemeleri Kanunu’nun 02.03.2005 tarihli ve 5308 sayılı Kanun ile değişmeden önceki 8. maddesine göre iş mahkemelerince verilen kararlara karşı temyiz süresinin, yüze karşı verilmişse nihaî kararın taraflara tefhimi, yokluklarında verilmiş ise tebliği tarihinden itibaren başlayacağı belirlenmiştir.

14. Somut olayda, direnme kısa kararının 24.03.2016 tarihinde taraflara tefhim edildiği, aleyhine hüküm kurulan davalı tarafından gerekçeli temyiz dilekçesinin de verildiği anlaşılmakla, gerekçeli kararın tebliğine gerek olmadığına oy birliği ile karar verilerek (1) numaralı ön sorun aşılmış ve diğer ön sorunun değerlendirilmesine geçilmiştir.

B. (2) numaralı ön sorun yönünden;

15. Ön sorunun sağlıklı bir biçimde çözümlenebilmesi için ihtiyatî haciz ile ihtiyatî tedbir kavramları üzerinde durulması, bu kavramlar hakkında kısaca bilgi verilmesi ve konuya ilişkin yasal düzenlemelerin irdelenmesi gereklidir.

16. Gerek ihtiyatî tedbir, gerekse de ihtiyatî haciz hukukumuzda geçici hukukî koruma tedbirleri olarak düzenlenmiştir. Geçici hukukî koruma tedbiri daha genel ve üst kavram olarak kabul edilirken, ihtiyatî tedbir ve ihtiyatî haciz geçici hukukî korumaların birer alt türü olarak düzenlenmiştir.

17. Hukuk sistemimizde para alacakları ile para dışındaki haklar bakımından geçici hukukî koruma tedbirlerinin düzenleme yerleri farklılık göstermektedir. Para alacakları için öngörülen geçici hukukî koruma tedbiri olan ihtiyatî haciz 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nda (m.257-268), para dışındaki haklar için öngörülen ihtiyatî tedbir ise 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda (m.389-399) düzenlenmiştir. Tekrarlamak gerekirse; para alacakları için ihtiyatî haciz, para dışındaki hak ve alacaklar için ise ihtiyatî tebdir uygulama bulur.

18. İhtiyatî haciz, HMK 406. maddesinin 2. fıkrasında geçici hukukî koruma olarak kabul edilmiş, ihtiyatî haczin şartları ve etkileri ise İİK’nın 257. maddesinde düzenlenmiştir. İİK’nın 257. maddesine göre;

“Rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacaklariyle diğer haklarını ihtiyaten haczettirebilir.

Vadesi gelmemiş borçtan dolayı yalnız aşağıdaki hallerde ihtiyati haciz istenebilir:

1- Borçlunun muayyen yerleşim yeri yoksa;

2- Borçlu taahhütlerinden kurtulmak maksadiyle mallarını gizlemeğe, kaçırmağa veya kendisi kaçmağa hazırlanır yahut kaçar ya da bu maksatla alacaklının haklarını ihlâl eden hileli işlemlerde bulunursa;

Bu suretle ihtiyati haciz konulursa borç yalnız borçlu hakkında muacceliyet kesbeder”.

19. 257. maddenin 1. fıkrasında vadesi gelmiş borçlar için ihtiyatî haciz talep etme koşulları; 2. fıkrasında ise vadesi gelmemiş borçlar için ihtiyatî haciz istenebilecek hâller düzenlenmiştir.

20. Gerek 1., gerekse 2. fıkra hükümleri dikkate alındığında, ihtiyatî haciz talep edebilmek için, öncelikle ortada bir para borcunun bulunması, bir diğer deyişle ihtiyatî haciz talep eden kişinin talep konusu borcun alacaklısı sıfatına sahip olması gerekir. Öte yandan maddenin 1. fıkrasına göre ihtiyatî haciz isteyebilmek için, alacağın kural olarak vadesinin gelmiş olması gerekir. Vadesi gelmiş borçlar için ihtiyatî haciz istenebilmesinin diğer bir şartı ise alacak rehin ile temin edilmemiş olmalıdır.

21. Rehin ile temin edilmiş olan bir alacak teminatı haiz olduğu için ihtiyatî hacize gerek yoktur. Fakat rehinli malın kıymetinin rehinli alacağı karşılamayacağı tahmin ediliyorsa, karşılanamayacağı (açık kalacağı) tahmin edilen bölümü için, ihtiyatî haciz istenebilir.

22. Yine alacağın rehin ile temin edilmiş olmasına rağmen, istisna olarak ilk önce rehnin paraya çevrilmesi yolu ile takip yapmak zorunluluğu olmayan hâllerde, alacaklı (rehinle temin edilmiş olan alacağı için) ihtiyatî haciz isteyebilir (B. Kuru, İcra ve İflas Hukuku El kitabı, Türkmen Kitabevi, İstanbul 2004, s. 883).

23. Yukarıda belirtilen şartların bulunması hâlinde, vadesi gelmiş bir borcun alacaklısı başka bir şart aranmaksızın ihtiyatî haciz isteme hakkına sahiptir.

24. Vadesi gelmemiş bir borçtan dolayı ihtiyatî haciz talep edilebilmesi ise; İİK’nın 257. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenmiştir.

25. İhtiyatî tedbir ise; HMK'nın "Geçici Hukuki Korumalar" başlıklı Onuncu Kısım, Birinci Bölümünde 389 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir.

26. Davanın açılması ile hüküm arasında geçen zaman içinde dava konusunun (müddeabihin) çeşitli şekillerde istenmeyen değişikliklere maruz kalması veya maruz bırakılması mümkündür. Bu değişiklikler sonucu davanın sonunda elde edilecek hükmün icrası, mümkün olmayabilir veya çok güçleşebilir. İşte, ortaya çıkan bu tehlikeyi bertaraf etmek amacıyla ihtiyatî tedbir müessesesi kabul edilmiştir (Pekcanıtez H./ Atalay O./ Özekes M., Medeni Usul Hukuku, Yetkin Yayınları, 13. Basım, Ankara 2012, s. 873).

27. Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle bir hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyatî tedbir kararı verilebilir (m.389/1).

28. Bu noktadan hareketle ihtiyatî tedbir geniş anlamıyla şu şekilde tanımlanabilir: “İhtiyatî tedbir; kesin hükme kadar devam eden yargılama boyunca davacı veya davalının (dava konusu ile ilgili olarak) hukukî durumunda meydana gelebilecek zararlara karşı öngörülmüş, geçici nitelikte, geniş veya sınırlı olabilen hukukî korumadır” (Kuru B., İstinaf Sistemine Göre Yazılmış Medeni Usul Hukuku, 1. Baskı, İstanbul 2016, s. 632).

29. Mahkemece, ihtiyatî tedbir yargılamasının gerektirdiği inceleme ve ispat kuralları çerçevesinde yapılan incelemeden sonra, bu sakınca veya zararı ortadan kaldıracak tedbire karar verilmesi mümkün olacaktır.

30. İhtiyatî tedbirde asıl olan, ihtiyatî tedbire esas olan bir hakkın bulunması ve bir ihtiyatî tedbir sebebinin ortaya çıkmasıdır. Bunlar ihtiyatî tedbirin temel şartlarını oluştururlar.

31. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 389. maddesinde bu iki hususa yer verilmiş, ihtiyatî tedbire ilişkin hak ve özellikle ihtiyatî tedbir sebebi genel olarak belirtilmiştir. Tedbir talebinin kabulü veya reddi bir kısım genel ilkeler konularak hâkime bırakılmış, ancak ihtiyatî tedbirin “uyuşmazlık konusu hakkında” verileceği hüküm altına alınmıştır.

32. İhtiyatî tedbire esas olan hakkın iyi belirlenmesi gerekir. Taraflar arasında çekişmeli olan şey veya yargılama konusunu oluşturan hak, aynı zamanda tedbirin konusu olan hakkı oluşturacaktır. Kanun, “uyuşmazlık konusu hakkında” diyerek bu hususa vurgu yapmıştır (m. 389/1). Bu nedenle ihtiyatî tedbir, dava konusu hak, mal ya da şeyler üzerinde uygulanabilir.

33. Sonuç olarak HMK’nın 389. maddesinde yapılan vurguya dikkat edilmek suretiyle uyuşmazlık konusu olmayan bir mal ya da hakkın üzerine ihtiyatî tedbir konulmamalıdır.

34. Ancak, özellikle dikkat edilmesi gereken husus, diğer geçici hukukî korumaların alanına giren konularda ihtiyatî tedbire karar verilmemesidir. Bu sebeple, para alacakları konusunda özel ve istisnai durumlar dışında asıl geçici hukukî koruma ihtiyatî hacizdir. Keza, diğer özel hükümlerde açıkça farklı bir geçici hukukî korumadan bahsedilmişse, bu durumda da o çerçevede bir karar verilmeli, ihtiyatî tedbir kararı verilmemelidir (Pekcanıtez/Atalay/Özekes, s. 877).

35. Konunun daha iyi anlaşılabilmesi için ihtiyatî haciz ile ihtiyatî tedbir farkına da kısaca değinilmesi gereklidir;

36. Her iki müessesenin yöneldikleri amaç farklıdır. İhtiyatî hacizle ihtiyatî tedbir arasındaki en temel, diğer farklara da yön veren ayrım, amaç farklılığıdır. İhtiyatî tedbir, amacı bakımından koruma amaçlı, eda amaçlı ve teminat amaçlı olmak üzere üç alt ayrıma tabidir. Oysa ihtiyatî hacizin amacı, sadece teminattır. Bu sebeple bir para alacağının korunması için ihtiyatî tedbir yoluna değil; ancak ihtiyatî haciz yoluna başvurulabilir (Pekcanıtez H., Medeni Usul Hukuku, 15.Bası, s. 2549).

37. İhtiyatî hacizde, ihtiyaten haczedilen mal ve haklar, alacaklının açtığı veya yaptığı veya açmayı yahut yapmayı düşündüğü dava veya icra takibinin konusu değildir. Hâlbuki ihtiyatî tedbirde, hakkında tedbir kararı alınan şey, esasen asıl davanın konusudur.

38. İhtiyatî haciz belirli bir alacak miktarı için konulduğundan, ihtiyatî hacizin uygulanmasında da bu miktar dikkate alınacaktır. İhtiyatî tedbirde çekişmeli şey veya hak üzerinde tedbir konulması yeterlidir; miktarın bu bakımdan önemi yoktur. Oysa ihtiyatî hacizde üzerine ihtiyatî haciz konulan malvarlığı miktarının alacağı karşılayıp karşılamaması önem taşıdığından kıymet takdiri gerekecektir. Genel anlamda borçlunun malvarlığının ihtiyaten haczedildiğinin belirtilmesi yeterli değildir (Pekcanıtez H., s. 2551).

39. İhtiyatî haciz yalnız para (ve teminat) alacakları hakkındaki davalarda (veya icra takiplerinde) söz konusu olduğu hâlde, ihtiyatî tedbir kural olarak paradan başka şeyleri ve (haklar, taşınır ve taşınmaz mallar) diğer talepleri de kapsamaktadır. Hukukî korumaya konu olabilecek, çekişme ve dava konusu edilebilecek tüm taleplerin ihtiyatî tedbirin konusunu oluşturması mümkündür (m. 389).

40. Öte yandan ihtiyatî tedbir sebepleri için bir sınırlama mevcut değilken (HMK m.389), ihtiyatî haciz sebepleri bakımından sınırlayıcı bir sayım söz konusudur (İİK m.257). Bunun sonucu olarak da ihtiyatî haciz için Kanunda açıkça belirtilen şartların ve sebeplerin bulunmaması hâlinde, ihtiyatî tedbire ilişkin genel hükümlerden hareket edilerek ihtiyatî haciz kararı verilemez.

41. İhtiyatî tedbirde çekişmeli ve bu nedenle dava konusu olan şey (mesela, taşınır veya taşınmaz bir mal) hakkında önleyici nitelikte tedbir alınır; buna karşılık ihtiyatî hacizde, alacaklıya henüz kesin haciz isteme yetkisinin (m.78;37) gelmediği bir dönemde, alacaklının para alacağının zamanında ödenmesi güvence altına alınır.

42. İhtiyatî hacizde (ihtiyaten) haczedilen mallar üzerinde (bu malların borçluya ait olduğu hakkında) bir çekişme yoktur ve bu nedenle bu mallar alacaklının açtığı veya yaptığı (veya açmayı veya yapmayı düşündüğü) bir dava veya icra takibinin konusu değildir. Oysa ihtiyatî tedbirde, üzerine ihtiyatî tedbir konulan mallar çekişmeli olup, davacının açmış olduğu veya ilerde açmayı düşündüğü bir davanın konusudur. Taşınmaz mallar üzerine ihtiyatî tedbir konulması hâlinde, genellikle taşınmazın başkasına devrinin yasaklanmasına (ferağdan men'ine) da karar verilmektedir ve üzerine ihtiyatî tedbir konulan taşınmaz başkasına satılamamakta/devredilememektedir. Oysa, borçlu, üzerine ihtiyatî haciz konulmuş olan taşınmazını başkasına satabilir/devredebilir (İİK m.261 ve m.91).

43. İhtiyatî hacizde alacaklı ihtiyatî haczi kesin hacze dönüşürse, üzerine ihtiyatî haciz konulmuş olan mal icra dairesi tarafından satılır ve bedeli ile alacaklının alacağı ödenir. Oysa ihtiyatî tedbirde, davacı davayı kazanırsa, üzerine ihtiyatî tedbir konulmuş olan mal aynen davacıya verilir (teslim edilir).

44. İhtiyatî haciz kararından sonra alacaklı borçlu hakkında mutlaka dava açmaya mecbur olmayıp icra takibinde de bulunabildiği hâlde (İİK mad. 264), ihtiyatî tedbir kararı alan kimse mutlaka süresi içinde dava açmak zorundadır.

45. İhtiyatî haciz ile ihtiyatî tedbir arasındaki bu açık farka rağmen, uygulamada ihtiyatî haciz yerine hatalı olarak ihtiyatî tedbir kararı verildiği görülmektedir.

46. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 406. maddesinin gerekçesinde “…Uygulamada farklı geçici hukukî korumaların birbirinin yerine kullanılmasının, hatta “ihtiyatî tedbir zımnında ihtiyatî haciz kararı verilmesi” gibi aslında kanuna tamamen aykırı geçici hukukî koruma kararı oluşturulmasının önüne geçilmesi amaçlanmıştır.” denilmiştir. Burada açıkça görülebileceği üzere, ihtiyatî tedbir ile ihtiyatî haciz tedbirlerinin karıştırılmaması ve bu tedbirlerin birbirinin yerine kullanılmaması gerekmektedir. Madde gerekçesinde de açıkça ifade edildiği üzere “ihtiyatî tedbir mahiyetinde ihtiyati haciz” ya da “ihtiyati haciz mahiyetinde ihtiyati tedbir” gibi kavramlardan uzak durulması ve bu kavramların kullanılması hâlinde talepte bulunandan, ihtiyatî tedbir mi yoksa ihtiyatî haciz mi istediği konusunda talebini somutlaştırması istenmelidir.

47. Gelinen bu noktada Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 33. maddesi üzerinde durulmalıdır.

48. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 33. maddesine göre hâkim, Türk hukukunu re’sen uygulayacaktır. Maddedeki “Türk hukuku” terimi kanunların yanı sıra mevzuat ile örf ve âdet hukukunu ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeleri de kapsamaktadır.

49. Davacı, dava nedenini yani dayandığı vakıaları bildirmekle yetinir. Bu vakıalara uygulanacak hukuk kurallarını bulmak ve uygulamak, başka bir söyleyişle bu olayların hukuksal niteliğini ve nedenini tayin etmek Türk Kanunlarını kendiliğinden (re’sen) uygulamakla yükümlü olan hâkime aittir.

50. Somut olaya gelince; davacı vekili müvekkilinin iş sözleşmesini haklı nedenle feshettiğini ileri sürerek bir kısım işçilik alacaklarına karar verilmesini talep etmiş, ayrıca davalı aleyhine Diyarbakır mahkemelerinde açılan davaların yoğunluğu, birden fazla icra takibinin varlığı, davalının piyasaya aşırı şekilde borçlanması, şirketin el değiştirmesi, işçilik alacaklarının ödenmemesi için mal kaçırmaya yönelik eylemlerde bulunması sebebiyle alacakların tahsil kabiliyetinin ortadan kalkmaması için tensip ile birlikte davalının Sosyal Güvenlik Kurumu İzmir İl Müdürlüğündeki hak ve alacaklarına dava değeri kadar teminatsız şekilde ihtiyatî tedbir veya ihtiyatî haciz şerhi işlenmesi için müzekkere yazılmasını talep etmiştir.

51. Dava konusu, “işçilik alacaklarının tahsili” istemine ilişkin olup, davacının amacı para alacağını güvence altına almak olduğuna göre; para alacağının korunması için ihtiyatî tedbir yoluna değil ihtiyatî haciz yoluna başvurabileceği de yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler gereğidir.

52. Davacı vekilinin istemi “ihtiyati tedbir veya ihtiyati haciz” şeklinde ise de, davacının amacının para alacağını teminat altına almak olduğunun anlaşılmasına göre ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 33. maddesi “uygulanacak hukuk normunun re’sen hâkimce tespit edilmesi ve uygulanması hâkime aittir” ilkesi gereğince talep hakkında ihtiyatî haciz hükümlerinin uygulanması ve bu hükümler çerçevesinde talebin değerlendirilmesi gereklidir.

53. Ayrıca dava konusu tazminat istemi olduğuna göre ve HMK 389. maddesi gereğince ihtiyatî tedbirin sadece “uyuşmazlık konusu hakkında” verilebilmesi karşısında, istemin ihtiyatî tedbir olarak kabul edilebilmesi mümkün değildir.

54. Hâl böyle olunca talebin ihtiyatî haciz olarak kabul edilmesi gerektiği oy birliği ile kabul edilerek (2) numaralı ön sorun aşıldıktan sonra, (3) numaralı ön sorunun değerlendirilmesine geçilmiştir.

C. (3) numaralı ön sorun yönünden;

55. Eldeki uyuşmazlık, ihtiyatî haciz kararına itirazın reddi ve buna ilişkin kararın temyizine ilişkin olup, bu husus İİK’nın 265. maddesinde düzenlenmiştir.

56. Bu maddenin "ihtiyati haciz kararına itiraz" şeklindeki başlığı ve içeriği, 30.07.2003 tarihli ve 25184 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan, 17.07.2003 tarihli ve 4949 sayılı Kanun’un 63. maddesiyle “İhtiyati haciz kararına itiraz ve temyiz” şeklinde değiştirilmiştir.

57. “İhtiyati haciz kararına itiraz ve temyiz” başlığını alan 265. maddede aynen;

“Borçlu kendisi dinlenmeden verilen ihtiyatî haczin dayandığı sebeplere, mahkemenin yetkisine ve teminata karşı; huzuriyle yapılan hacizlerde haczin tatbiki, aksi hâlde haciz tutanağının kendisine tebliği tarihinden itibaren yedi gün içinde mahkemeye müracaatla itiraz edebilir.

Menfaati ihlâl edilen üçüncü kişiler de ihtiyatî haczi öğrendiği tarihten itibaren yedi gün içinde ihtiyatî haczin dayandığı sebeplere veya teminata itiraz edebilir.

Mahkeme, gösterilen sebeplere hasren tetkikat yaparak itirazı kabul veya reddeder.

İtiraz eden, dilekçesine istinat ettiği bütün belgeleri bağlamaya mecburdur. Mahkeme, itiraz üzerine iki tarafı davet edip gelenleri dinledikten sonra, itirazı varit görürse kararını değiştirebilir veya kaldırabilir. Şu kadar ki, iki taraf da gelmezse evrak üzerinde inceleme yapılarak karar verilir.

İtiraz üzerine verilen karara karşı temyiz yoluna başvurulabilir. Yargıtay bu başvuruyu öncelikle inceler ve verdiği karar kesindir. Temyiz, ihtiyatî haciz kararının uygulanmasını durdurmaz.” hükmüne yer verilmiştir.

58. Yukarıdaki maddenin son fıkrası 02.03.2005 tarihli ve 5311 sayılı Kanun’un 17. maddesi ile “İtiraz üzerine verilen karara karşı istinaf yoluna başvurulabilir. Bölge adliye mahkemesi bu başvuruyu öncelikle inceler ve verdiği karar kesindir. İstinaf yoluna başvuru, ihtiyatî haciz kararının icrasını durdurmaz.” şeklinde değiştirilmiştir.

59. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’na, 5311 sayılı Kanun’un 29. maddesiyle eklenen Geçici 7. maddesi “Bölge adliye mahkemelerinin, 26.9.2004 tarihli ve 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun geçici 2 nci maddesi uyarınca göreve başlama tarihinden önce verilen kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar İcra ve İflâs Kanununun bu Kanunla yapılan değişiklikten önceki temyiz ve karar düzeltmeye ilişkin hükümleri uygulanır.” hükmünü taşımaktadır.

60. Şu durumda, ihtiyatî haciz talebinin kabulü hâlinde borçlunun ve üçüncü kişilerin bu karara itiraz edebilecekleri; itiraz üzerine verilen mahkeme kararına karşı (İİK’nın Geçici 7. maddesi gereğince) temyiz yasa yolunun açık bulunduğu, davalı tarafından temyiz yasa yoluna başvurulması üzerine Özel Dairece verilen bozma kararının ise İİK’nın 265. maddesi gereğince kesin olacağı hükme bağlanmıştır.

61. O hâlde kesin nitelikteki Özel Daire kararına uyulması gerekirken açık kanun hükmü göz ardı edilerek önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.

62. Hâl böyle olunca (3) numaralı ön sorunun oy birliğiyle kabulü ile kesin nitelikteki bozmaya uyularak karar verilmek üzere, direnme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

V. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429. maddesi gereğince usulden BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

Bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına,

Karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 20.05.2021 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.

İÇTİHAT YORUMU : Doktrindeki bir görüşe göre, bir para alacağını teminat altına almak isteyen talep sahibi, ihtiyatî haciz yerine ihtiyatî tedbir talep etmişse, hâkimin hukuku re’sen uygulaması ilkesi burada da uygulama alanına sahip olmalıdır. İlgili taraf, İcra ve İflâs Kanunu’nun 257. maddesinde öngörülen ihtiyatî hacze karar verilebilmesi için gerekli olan koşul vakıalara karşılık gelen somut vakıaları ortaya koymuş; ancak hukukî nitelendirmede yanılarak talebini ihtiyatî tedbir olarak nitelendirmişse, hâkim tarafın istemini ihtiyatî haciz olarak değerlendirmeli ve o doğrultuda inceleme yapmalıdır. (BOLAYIR, Nur, Medenî Usûl Hukuku’nda Hâkimin Hukuku Re’sen Uygulaması İlkesi, İstanbul, 2019, s. 337)

Doktrindeki diğer bir görüşe göre, hâkimin takdir yetkisi, tedbirin içeriğinin belirlenmesine yöneliktir. Buna karşılık, ihtiyatî hacizle ihtiyatî tedbir arasındaki ilişkide içeriğin belirlenmesinden çok, hangi geçici hukukî korumanın uygulama alanı bulacağı üzerinde durulmaktadır. Bu nedenle, ihtiyatî tedbir talep ediliyorsa ihtiyatî hacze, ihtiyatî haciz isteniyorsa ihtiyatî tedbire karar verilemez. Hâkimin hukuku kendiliğinden uygulaması kuralı, ihtiyatî haciz-ihtiyatî tedbir ilişkisi bakımından gündeme gelmez. Bu kurala güvenen taraflar, ihtiyatî tedbir ile ihtiyatî haciz arasında ayrım yapma ihtiyacı da duymayacakladır. Zira yanlış talepte de bulunulsa, şartlar gerçekleştiğinde doğru geçici hukukî korumaya karar verilebilecektir. Tarafın ihtiyatî tedbirle ihtiyatî haciz arasında tercihte bulunmak zorunda olmasının kabulü, uygulamada ihtiyatî tedbir ile ihtiyatî haciz arasındaki ayrımın daha iyi anlaşılmasına da hizmet edecektir. Anılan görüş, ihtiyatî haciz-ihtiyatî tedbir ilişkisinde hâkimin hukuku kendiliğinden uygulayamayacağını savunmakla birlikte, ihtiyatî tedbir talep edilmesine rağmen ihtiyatî haciz kararı verilebilmesine bütünüyle karşı da çıkmamaktadır. (ERİŞİR, Evrim, Geçici Hukukî Korumanın Temelleri ve İhtiyatî Tedbir Türleri, İstanbul, 2013, s. 527, 528)

Doktrindeki katıldığımız diğer başka bir görüşe göre ise para alacakları konusunda özel ve istisnaî durumlar dışında asıl geçici hukukî koruma ihtiyatî hacizdir. Keza, diğer özel hükümlerde açıkça farklı bir geçici hukukî korumadan bahsedilmişse bu durumda da o çerçevede bir karar verilmeli, ihtiyatî tedbir kararı verilmemelidir. Böyle bir durumda mahkeme, başkaca bir şart aramadan talebi reddetmelidir. Örneğin, taraf, para alacağını güvence altına almak için ihtiyatî haciz istemesi gereken bir durumda, ihtiyatî tedbir (veya uygulamada yapıldığı gibi ihtiyatî tedbir zımnında ihtiyatî haciz) isterse mahkeme bu talebi şartları oluşmadığından reddetmelidir. Aksi bir karar, bir karar, her şeyden evvel yargılama ilkelerine ters düşer. Gerçekten hâkimin hukuku kendiliğinden uygulayacak olması, talep edilmeyen hakkında karar verilebileceği anlamına gelmemektedir. Tarafın yanlışlığını düzeltecek şekilde mahkemenin inisiyatif kullanması da mümkün değildir. Ayrıca yanlış talep doğrusuna resen tahvil edildiğinde, özensiz davranan taraf korunmuş olacağı için silahların eşitliği ilkesi de ihlâl edilmiş olur. Bu nedenle yanlış geçici hukukî koruma talep edildiğinde, talebin doğrudan reddedilmesi gerekir. (ÖZEKES, Muhammet, Pekcanıtez Usûl Medenî Usûl Hukuku, 15. Bası, C: III, İstanbul, 2017, s. 2465, 2560)

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 20.05.2021, 2017/(7)9-1796 E. - 2021/607 K. saylı kararının 46 numaralı paragrafında; (Madde gerekçesinde de açıkça ifade edildiği üzere “ihtiyatî tedbir mahiyetinde ihtiyati haciz” ya da “ihtiyati haciz mahiyetinde ihtiyati tedbir” gibi kavramlardan uzak durulması ve bu kavramların kullanılması hâlinde talepte bulunandan, ihtiyatî tedbir mi yoksa ihtiyatî haciz mi istediği konusunda talebini somutlaştırması istenmelidir) şeklindeki tespitinin kanımızca, uygulamada titizlikle uygulanması gerekir.