İLERİ SÜRÜLEN SAHTELİK İDDİALARI TANIMA KARARI VERECEK ÜLKE MAHKEMESİNCE İRDELENEMEZ.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


20 May
2022

Yazdır

T.C.
YARGITAY
8. Hukuk Dairesi

ESAS NO       : 2021/15981
KARAR NO    : 2022/351

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonucunda Mahkemece verilen davanın kabulüne dair kararın müdahil Naciye Ö. varisleri vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairenin 20.0.2019 tarihli ve 2019/731 Esas, 2019/6262 Karar sayılı ilamı ile onanmasına karar verilmiştir. Müdahil Naciye Ö. varisleri vekili tarafından süresinde kararın düzeltilmesi istenmiş olmakla dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K     A     R     A    R

Dava dilekçesinde, Arnavutluk Cumhuriyeti Skrapar İli Mahkemesinin 08.04.2003 tarihli ve 2/339 Esas, 106 Karar numaralı kararı ile Jahja (Yahya) ve Xhevrie (Cevriye) S. tarafından davacı Veri S.'nın evlat edinildiğinin kabul edilmesi, üçüncü şahıs Xhevit (Cevit) S.'nın Yahya ve Cevriye S.'nın mirasçısı olarak hariç edilmesi, nüfus kayıtlarında düzeltme yapılarak Veri S.'nın ebeveynleri olarak Yahya ve Cevriye S.'nın kayıtlanmalarına karar verildiğini, verilen kararın yargısal aşamalardan geçerek kesinleştiği ileri sürülerek verilen kararın tanınması istenmiştir.

Mahkemece, davanın kabulü ile Arnavutluk Cumhuriyeti Skrapar İli Mahkemesinin 08.04.2003 tarihli ve 2/339 Esas, 106 Karar numaralı kararının tanınmasına karar verilmiş, davanın kabulüne dair mahkeme kararı evlat edinenlerden Yahya S.'nın vasiyet alacaklısı Naciye Ö. mirasçıları vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemizce verilen onama kararının Naciye Ö. mirasçıları vekili tarafından düzeltilmesi istenildiğinden dosya yeniden incelenmiştir.

 Dava, davacı Veri'nin Jahja (Yahya) ve Xhevrie (Cevriye) S. tarafından evlat edinilmesi ve diğer hususlara dair Arnavutluk mahkemelerince verilen kararın 5718 Sayılı MÖHUK'un 58. maddesi gereği tanınması istemine ilişkindir.

2675 sayılı MÖHUK'un yürürlükten kaldırıp, 12.12.2007 tarihinde yürürlüğe giren 5718 sayılı MÖHUK'un yabancı mahkemece verilen ilamların tanınmasına ilişkin 58.maddesi, yabancı mahkeme ilâmının kesin delil veya kesin hüküm olarak kabul edilebilmesinin yabancı ilâmın tenfiz şartlarını taşıdığının mahkemece tespitine bağlı olduğunu, tanımada 54. maddenin birinci fıkrasının (a) bendinin uygulanmayacağını, ancak aynı maddenin (b) bendi gereği hükmün kamu düzenine açıkça aykırı bulunmama gerektiği, ihtilâfsız kaza kararlarının tanınmasının da aynı hükme tâbi bulunduğu, yabancı mahkeme ilâmına dayanılarak Türkiye'de idarî bir işlemin yapılmasında da aynı usulün uygulanacağı, aynı Kanunun 18. madde gereği ise evlât edinme ehliyeti ve şartları, taraflardan her birinin evlât edinme anındaki millî hukukuna tâbi olduğu, evlât edinmeye ve edinilmeye diğer eşin rızası konusunda eşlerin millî hukuklarının birlikte uygulanacağı ve evlât edinmenin hükümleri evlât edinenin millî hukukuna, eşlerin birlikte evlât edinmesi hâlinde ise evlenmenin genel hükümlerini düzenleyen hukuka tâbi olduğu hükme bağlanmıştır.

Öte yandan 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu'nun 30. maddesindeki düzenlemeye göre ise yurt dışında yabancı yetkili makamlar önünde yapılan evlât edinme işlemlerinin aslî şartlar bakımından Türk mevzuatına uygun olmak şartıyla Türkiye'de de geçerli olup, evlât edinme olaylarına ilişkin yabancı adlî veya idarî makamlarca verilen ve o ülkenin hukukuna göre kesinleşmiş olan veya kesin hüküm gibi sonuç doğuran karar ve belgelerin Türkiye'de icra olunabilmesi, yetkili Türk mahkemesi tarafından tenfiz veya tanıma kararı verilmesine bağlıdır.

Dosya içerisindeki bilgi ve belgeler:

A) Tanınması talep edilen Skrapar İli Mahkemesinin 08.04.2003 tarihli ve 2/339 Esas, 106 Karar sayılı dosyası:

Hatem ve Saniye'den olma 10.04.1961 doğumlu davacı Veri S.'nın amcası olan Yahya ile eşi Cevriye tarafından Skrapar İli Halk Konseyi İcra Komitesinin 20.10.1964 tarihli ve 116 sayılı kararı ile evlat edindikleri, ancak tarih ve sayısı yazılı karar ile davacı Veri dışında Cavit'in de aynı kişilerce evlat edinildiğine dair kararın olduğu, evlat edinenlerden Cevriye tarafından 15.04.1993 tarihinde açılan davalar ve son olarak Cevriye'nin vefatından sonra davacı Veri tarafından, evlat edinenler tarafından sadece kendisinin evlat edinildiği, kendisi ile birlikte Cavit'in de evlat edinildiğine dair kararın sonradan oluşturulduğu iddiası ile Arnavutluk Cumhuriyeti Skrapar İli Mahkemesinde görülen ve tanınması istenilen davada taraf teşkili sağlanmış, taraflara savunma hakkı tanınarak yapılan yargılamalar neticesinde aşağıdaki olgular tespit edilmiştir:

Evlat edinen eşler 1902 doğumlu Yahya ile 1910 doğumlu Cevriye'nin evlat edinmelerine dair Skrapar İli Halk Konseyi İcra Komitesinin 20.10.1964 tarihli ve 116 sayılı kararından iki nüsha bulunduğu, iki nüsha arasında gözle görülür farklar bulunduğu, Merkezi Kriminalistik Laboratuvar'ın 18.05.1996 tarihli ve 420 sayılı teknik inceleme belgesinde; Skrapar İli Halk Konseyi İcra Komitesinin 20.10.1964 tarihli ve 116 sayılı kararının bütün diğer kararlarından farklı olarak kağıt kalitesi, yazı makinesi türü ve daktilo eden şahıs açısından farklı olduğu, evlat edinme tarihi itibari ile yürürlükte bulunan "Evlat Edinme Yasası" gereği sadece bir kişinin evlat edinilmesine izin verildiği, bütün bu kanıtlar neticesi davacı Veri ile müdahil Cavit'in evlat edinilmelerine ilişkin 20.10.1964 tarihli ve 116 sayılı kararın 1990 yılından sonra 1992-1993 yıllarında Xhevit (Cavit) S. tarafından kullanıma sokulduğu, davacı Veri'nin evlat edinilmesine dair 20.10.1964 tarihli ve 116 sayılı kararın ise arşivde bulunmadığı, sahte kararın işleme konulabilmesi için gerçek kararın yok edildiği, evlat edinenler Yahya ve Cevriye'nin de bulunduğu Hatem S. ailesinin Radesh Köyü'nün 1950 tarihli nüfus kayıtlarında davacı Veri'nin 8. sırada; Cavit'in ise 10. sırada kayıtlı olduğu, Veri'nin 8. sıradaki isminin yanına "çocuk edinmiş" notunun düşüldüğü, Cavit'in kaydı karşısında böyle bir notun olmadığı; davacı Veri'nin evlat edinilmesine dair ise Cevriye'nin ilk önce Veri'nin kardeşi Riza'yı 13.09.1961 tarihli ve 89 sayılı karar ile evlat edindiği, bu evlat edinmeye Cevriye'nin eşi Yahya'nın itiraz edip Veri'yi evlat edinmek istediği, bu nedenle Yahya'nın 1964 yılı İlkbaharında Arnavutluk'a gittiği ve eşi Cevriye ile birlikte gerekli evrakları hazırlayarak ve Veri'nin biyolojik anne-babasının onayını alarak 15.09.1948 tarihli ve 602 sayılı "Çocuk Edinme" Yasası uyarınca karar veren makam olan Skrapar İli Halk Konseyi İcra Komitesine dilekçe sundukları ve Komitenin 20.10.1964 tarihli toplantısında Veri'nin, Yahya ve Cevriye tarafından evlat edinmesinin onaylandığı, Riza'nın evlat edinilmesine dair 13.09.1961 tarihli ve 89 sayılı kararın ise iptal edildiği, iş bu kararın yok edilerek sahte olan Veri ile Cavit'in evlat edinilmesine dair kararın kullanıma sokulduğu, bu durumun savcılık ve mahkemede dinlenen nüfus idaresinde çalışan tanıkların beyanları, Yahya'nın davacı Veri lehine vasiyet düzenlemesi, Yahya'nın yazdığı mektuplar ve nüfus kayıtlarından anlaşıldığı gerekçeleri ile;

a) Skrapar İli Halk Konseyi İcra Komitesinin 20.10.1964 tarihli ve 116 sayılı kararının geçersiz olduğunu ve Medeni Usul Kanunu'nun 270. maddesi uyarınca bu kararın sahte olduğunu ilan etmeye,

b) Davaci Veri S.'nın 20.10.1964 tarihli ve 116 sayılı karar üzerine Yahya S. ve eşi Xhevrije S. tarafından çocuk edinmiş olduğu hukuki gerçeğini tanımaya,

c) Nüfus Dairesine, belgelerinde düzeltme yaparak Xhevit S.'nın Yahya S.'nın aile belgesinden çıkarılmasını ve Xhevit'in babasının Yahya ve annesinin Xhevrije olarak yazılmasının kaldırılmasını emretmeye,

d) Xhevit S.'yı rahmetliler Yahya ve Xhevrije S.'nin birinci dereceden mirasçısı olarak hariç etmeye,

e)Müdahil taraflar Sytki M., Kujtim M. ve Gezim G.'nin diğer taleplerini kabul etmeye ve Medeni Usul Kanunu'nun 299. maddesi ve 179. maddesinin (c) fıkrası uyarınca başlıca müdahil tarafın davasını durdurmaya karar vermiştir.

B) Vlora Temyiz Mahkemesi Kararı: Vlora Temyiz Mahkemesi 09.07.2003 tarihli ve 98 sayılı kararında Skrapar İli Mahkemesinin 08.04.2003 tarihli ve 106 sayılı kararının geçerliliğini kararlaştırmıştır.

C) Arnavutluk Cumhuriyeti Yargıtayının 31.03.2005 tarihinde ilan edilen 03.02.2005 tarihli ve 539 sayılı kararı: Skrapar İli Mahkemesinin 08.04.2003 tarihli ve 106 sayılı kararı ile Temyiz Mahkemesinin 09.07.2003 tarihli 98 sayılı kararının değiştirilmesini ve davacı Veri S.'nın ve üçüncü taraflar Sytki M., Kujtim M., Gezim G. ve Naciye Ö.'in davasının reddedilmesini kararlaştırmıştır.

D) Arnavutluk Cumhuriyeti Anayasa Mahkemesi 30.04.2007 tarihli ve 17 sayılı kararıyla, Yargıtay Medeni Kolejinin 03.02.2005 tarihli ve 539 sayılı kararının Arnavutluk Cumhuriyeti Anayasasi ile bağdaşmaz bir karar olduğu için anılan kararın iptal edilmesini ve davanın Yargıtay Medeni Kurulunda yeniden görüşülmesini kararlaştırmıştır.

E) Arnavutluk Cumhuriyeti Yargıtayının 09.12.2008 tarihli ve 460 sayılı kararıyla Yargıtay Medeni Kurulu, Medeni Usul Kanunu'nun 485/a. maddesine istinaden Vlora Temyiz Mahkemesinin 09.07.2003 tarihli ve 98 sayılı kararının geçerliliğini kararlaştırmıştır.

Tanınması istenilen kararın kesinleşmesi; Berat İli Mahkemesinin 03.04.2009 tarihli ve 52 Esas, 51 Karar sayılı "İcra Emrinin Verilmesi İçin Karar" başlıklı ilamı ile Yargıtayın 09.12.2008 tarihli ve 460 sayılı kararı ile Vlora Temyiz Mahkemesinin 09.07.2003 tarihli ve 98 sayılı kararının geçerliliğini ilan ettiği ve bu şartlarda Skrapar İli Mahkemesinin 08.04.2003 tarihli ve 106 sayılı kararının kesinlik kazandığı tespit edilmiş, iş bu ilamlara dair Apostil şerhli suretlerde dosyaya ibraz edilmiştir.

Tanınması istenilen yabancı mahkeme kararı ile daha sonraki kanun yoluna dair inceleme yapan Temyiz Mahkemesi ve Yargıtay kararlarında saptandığı üzere, 23.06.1965 tarihli ve 4020 sayılı Aile Kanunu'nun yürürlüğe girdiği 1 Ocak 1966 tarihine kadar yürürlükte olmuş 19.05.1948 tarihli ve 602 sayılı "Evlatlık" Yasası'nın 4. maddesi gereği evlat edinebilecek reşit olmayanların sayısının bir kişi olduğu yani iki kişinin evlat edinilemeyeceği, yine aynı Kanun gereği bir şahsın çocuk (evlat) edinmesi için tarafların rızası ve Halk Konseyi İcra Komitesinin bu rızayı onaylamasını şart koştuğu saptanmış ve kararlarda bu hususlara yer verildiği anlaşılmıştır.

Yargıtay İçtihatları Birleştirme Hukuk Genel Kurulunun 10.02.2012 tarihli ve 2010/1 Esas, 2012/1 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere; kamu düzeni kavramının müdahale alanı, son derece geniş ve yoruma müsaittir. Türk kamu düzeninin ihlalini gerektirecek hâller çoğunlukla emredici bir hükmün açıkça ihlali hâlinde düşünülecektir. Fakat her emredici hükmün ihlali hâlinde veya her emredici hükmü ihlal eden bir yabancı kararın Türk kamu düzenine aykırı bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Zira iç hukuktaki kamu düzeni kavramı ile milletlerarası özel hukuk alanındaki kamu düzeni kavramı birbirinden farklıdır. İç hukuktaki kamu düzeninin çerçevesi, Türk hukukunun temel değerlerine, Türk genel adap ve ahlak anlayışına, Türk kanunlarının dayandığı temel adalet anlayışına, Anayasa’da yer alan temel hak ve özgürlüklere, milletlerarası alanda geçerli ortak prensiplere, medeni toplulukların müştereken benimsedikleri ahlak ilkeleri ve adalet anlayışının ifadesi olan hukuk prensiplerine, toplumun medeniyet seviyesine, siyasi ve ekonomik rejimine, insan hak ve özgürlüklerine aykırılık şeklinde çizilebilir. İç hukukta kamu düzeninin, tarafların uymak zorunda oldukları, kamu hukukundan ve özel hukuktan doğan ancak tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyecekleri kurallar olarak anlaşılması gerekir.

Yine Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 2017/11-52 Esas, 2021/671 Karar sayılı kararında da açıklandığı üzere; Yabancı mahkeme kararının Türk kamu düzenine aykırı olup olmadığının denetlenmesi sırasında kararın içeriğinin kamu düzenine aykırı olup olmadığı değil, kararın Türkiye’de icra edilmesinin ve kararın icrasının sonuçlarının Türk kamu düzenine açıkça aykırı olup olmadığı incelenmelidir. Zira MÖHUK’da kabul edilen sisteme göre, tenfiz hâkimince, yabancı mahkeme kararı esastan incelenemez ve hukuka uygunluğu denetlenemez. Şu durumda tenfiz hâkiminin, tenfiz şartları dışında, kararın içeriği üzerinde incelemede bulunma hak ve yetkisi bulunmamaktadır. Aksi hâlin kabulü, tenfiz hâkimini, üst mahkeme görevini kendinde bulması şeklindeki bir sonuca götürecektir.

Tanıma ve tenfiz talebine konu yabancı mahkeme kararının Türk kamu düzenine aykırı olup olmadığının tespiti, esas itibariyle hâkimin takdirine bırakılmıştır. Ancak hâkim, takdir yetkisini kullanırken milletlerarası özel hukukun varlık sebebini ve bu hukukun genel prensiplerini dikkate almak durumundadır. Bu hususta MÖHUK’un 54/c maddesinde kamu düzenine açıkça aykırılıktan bahsedilerek yabancı mahkeme kararlarının tanıma ve tenfizinde kamu düzenine aykırılık hususunda hâkimlerin takdir yetkisi daraltılmaya çalışılmıştır. Bu itibarla tenfiz hâkimi, sırf Türk hukukundakinden farklı maddi ve usul kuralları uygulanarak verildiği için yabancı bir kararı kamu düzenine aykırı sayıp tenfizini ret edemez. Yabancı bir kararın Türk kamu düzenine açıkça aykırı sayılabilmesi için, kararda yer alan hüküm fıkrasının Anayasanın veya hukuk sisteminin temel ilkelerine (vazgeçilmez prensiplerine), Türk toplumunun genel örf-adet ve ahlak telakkilerine aykırı olması gerekir (Şanlı, Cemal: Milletlerarası Özel Hukuk, İstanbul 2013, s. 486).

Tenfiz kararının verilebilmesi için aranan son şart, savunma hakkının ihlal edilmiş olmamasıdır. MÖHUK’un 54/ç maddesi gereğince, kendisine karşı tenfiz istenen kişi, mahkemeye o yer kanunlarına göre usulüne uygun olarak çağrılmamış yani davet edilmemiş veya uygun çağrı yapılmadığı ya da yapıldığı hâlde temsil edilmemiş veyahut da o yer kanunlarına aykırı olarak kararın gıyabında veya yokluğunda verilmiş olması hâllerinde ilgilinin tenfize karşı Türk mahkemesinde itiraz etmesi üzerine yabancı mahkeme kararının tenfizi mümkün olmayacaktır. Görüldüğü üzere MÖHUK’un 54/ç maddesi bütün savunma haklarını içine alacak bir genişliğe sahip olmadığı için savunma hakkını ihlal eden diğer durumlar MÖHUK’un 54/c maddesindeki kamu düzenine aykırılık nedeni ile tenfiz engeli olabilecektir (Çelikel, Aysel/Erdem, B. Bahadır: Milletlerarası Özel Hukuk, İstanbul 2016).

Buna göre yabancı mahkeme kararlarının tenfizi için aranan şartlar MÖHUK’da sınırlı bir şekilde sayılmış; hâkimin tenfiz kararını verirken, yabancı karara uygulanan hukukun doğru seçildiğinin, doğru uygulandığının, delillerin doğru takdir edildiğinin kısaca kararın esas yönünden doğruluğunun incelenmesini öngören “revision” sistemi Türk Hukuku’nda kabul edilmemiştir. Başka bir deyişle tenfiz davasına bakan Türk mahkemesi, yabancı mahkeme kararının doğru olup olmadığını denetleyemez veya uyuşmazlığın esası hakkında karar veremez. Yabancı mahkemenin maddi vakıaları doğru uygulayıp uygulamadığı, yabancı mahkemenin uyguladığı usul kurallarının veya maddi hukuk kurallarının Türk Hukuku ile uyumlu olup olmadığı tenfiz davası kapsamı dışında kalmaktadır.

Yapılan açıklamalar ve dosya kapsamına göre; evlat edinilen Veri ile evlat edinenlerden Cevriye'nin Arnavutluk ülkesi vatandaşı, evlat edinenlerden Yahya'nın ise Arnavut ve Türk vatandaşı olduğu, evlat edinme işlemlerinde Arnavutluk ülkesi Kanunlarının uygulandığı, tanınması istenilen yabancı mahkeme kararının usulüne uygun kesinleştiği, tarafların savunma hakkının kısıtlanmadığı, evlat edinme davalarında Yargıtay uygulamaları ile kabul edilen evlat edinenler ile evlat edinilen arasında onsekiz yaştan fazla farkın ve evlat edinmeye rızanın bulunduğu, kamu düzenine aykırılık bulunmadığı, ileri sürülen sahtelik iddialarının tanıma kararı verecek ülke mahkemesince irdelenemeyeceği, kaldı ki bu hususun tanınması istenilen mahkeme kararı ile kanun yoluna dair Arnavutluk Cumhuriyeti yargı mercilerince ayrıntılı olarak incelendiği, anılan yargı makamlarınca kabul edilen olguların hakikate uygunluğunu araştırmanın tanıma ve tenfiz davası kapsamında yapılacak bir inceleme olmadığı, somut olayda netice itibarıyla tanımaya ilişkin ön koşullar ile esasa ilişkin koşulların bulunduğu hususları da dikkate alındığında, Yargıtay ilâmında açıklanan gerektirici sebeplere göre yerinde olmayan ve HUMK'un 440. maddesinde yazılı hallerden hiçbirisine uymayan karar düzeltme isteminin REDDİNE, anılan Kanunun 442. maddesi uyarınca (6100 Sayılı HMK'nin Geçici 3. maddesi gereğince 1086 Sayılı HUMK'un 427 ila 454. maddeleri yürürlükte bulunduğundan) takdiren 660,00 TL para cezasının karar düzeltme isteyenden alınarak Hazineye irad kaydına, 92,50 TL peşin harcın red harcına mahsubu ile kalan 75,80 TL’nin karar düzeltme isteyen Müdahil Naciye Ö. ve varislerinden alınmasına 19.01.2022 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.

Başkan        Üye                Üye                   Üye                  Üye
F. AKÇİN      N. MERAL     Y. DOKGÖZ      S. YILDIRIM     A. ŞİMŞEK
(Muhalif)                             (Muhalif)

K    A   R    Ş    I       O    Y

Davacı Veri S. vekili, evlat edinmeye ilişkin Arnavutluk Cumhuriyeti Skrapar İli Mahkemesinin 08.04.2003 tarihli ve 2/339 Esas, 106 Karar numaralı kararının tanınmasını istemiş, mahkemece tanınmasına karar verilmiş, Naciye Ö. mirasçılarının temyizi üzerine Dairemizce yapılan temyiz incelemesi sonucunda 20.06.2019 tarihli ve 731/6262 sayılı karar ile onanmasına karar verilmiş, bu kez aynı kişiler karar düzeltme itirazında bulunmuşlardır.

Tanınması istenen mahkeme kararı, Skrapar İli Halk Konseyi İcra Komitesi tarafından

verilmiş 20.10.1964 tarihli ve 116 sayılı karar ile Veri S.'nın Yahya ve Cevriye S. tarafından evlat edinilmiş olduğu gerçeğinin tanınmasına, Xhevit S.'nın aynı kişiler tarafından evlat edinilmesine ilişkin İcra Komitesinin aynı tarih ve sayılı kararının sahte ve geçersiz olduğuna, Xhevit S.'nın Yahya ve Cevriye S.'nın nüfus kaydından ve mirasçılığından çıkarılmasına ilişkindir.

Arnavut Skrapar İli Mahkemesinin kararı, Veri S.'nın Yahya ve Cevriye S. tarafından evlat edinilmesine ilişkin Skrapar İli Halk Konseyi İcra Komitesi kararına dayandırılmıştır. Taraflarca da kabul edildiği üzere, 1964 yılında evlat edinildiği iddia edilen Veri S. 1974 yılında Yahya ve Cevriye S.'nın Arnavutluk nüfus kayıtlarındaki hanelerine tescil edilmiştir. Her ne kadar devletlerarası yardım talep etmek suretiyle evlat edinme tarihindeki Arnavutluk Medeni Kanunu dosya arasına getirtilmemiş ve tercüme edilmemiş ise de, bu uygulamadan İl Halk Konseyi İcra Komitesi kararının nüfus idaresine tescili için tek başına yeterli olduğu, bunun için ayrıca Arnavutluk mahkemelerinden karar alınmasına gerek duyulmadığı anlaşılmaktadır. Başka bir anlatımla evlat edinme tarihinde, İl Halk Konseyi İcra Komitesi kararının, mahkeme kararı aranmaksızın evlat edinmenin asli kurucu unsuru olduğu anlaşılmaktadır. Tanınması istenen Skrapar İli Mahkemesinin 08.04.2003 tarihli ve 2/339 Esas, 106 Karar sayılı kararının ise, ortaya başka bir mirasçının (Xhevit S.) çıkması ve Türk vatandaşı sıfatını kazanan Yahya S.'nın Türkiye de ki mirasçılık ilişkisinde kullanılması amacıyla alındığı açıktır.

Ne var ki; Arnavutluk Yasalarına göre evlat edinmenin asli ve kurucu unsuru olan Veri S.'nın Yahya ve Cevriye S. tarafından evlat edinilmesine ilişkin 20.10.1964 tarihli ve 116 sayılı Skrapar İli Halk Konseyi İcra Komitesi kararı karar düzeltmeye konu dosyada mevcut olmadığı gibi, ne tanınması istenen Skrapar İli Mahkemesinin 08.04.2003 tarihli ve 2/339 Esas, 106 Karar sayılı dosya içinde, ne Skrapar İli Halk Konseyi İcra Komitesinde ne de Arnavutluk Nüfus kayıtları arasında bulunamamıştır. Xhevit S. ile birlikte Veri S.'nın Yahya ve Cevriye S. tarafından evlat edinilmesine ilişkin Skrapar İli Halk Konseyi İcra Komitesinin aynı tarih ve sayılı kararının ise sahte ve geçersiz olduğu Arnavutluk mahkemeleri tarafından belirlenmiştir.

Davacı Veri S. tarafından tanınması istenen Skrapar İli Mahkemesinin 08.04.2003 tarihli ve 2/339 Esas, 106 Karar sayılı kararı ise evlat edinme tarihinden 39 yıl sonra alınmış olup ağırlıklı olarak tanık beyanlarına, sübjektif kanata dayalı ve Halk Konseyi İcra Komitesi evlat edinme kararının ihyası niteliğindedir. Az yukarıda vurgu yapıldığı gibi Veri S.'nın evlat edinilmesine ilişkin Halk Konseyi İcra Komitesi kararı görülmeden karar verilmiştir.

5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu'nun 30/1. maddesinde aynen "(l) Yurt dışında yabancı yetkili makamlar önünde yapılan evlât edinme işlemleri aslî şartlar bakımından Türk mevzuatına uygun olmak şartıyla Türkiye'de de geçerlidir. (2) Evlât edinme olaylarına ilişkin yabancı adlî veya idarî makamlarca verilen ve o ülkenin hukukuna göre kesinleşmiş olan veya kesin hüküm gibi sonuç doğuran karar ve belgelerin Türkiye'de icra olunabilmesi, yetkili Türk mahkemesi tarafından tenfiz veya tanıma kararı verilmesine bağlıdır." Hükmünü içermektedir. 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun'un 5 ve 54/c. maddelerine göre de, kamu düzenine açıkça aykırı olan yabancı mahkeme kararları hakkında tanıma tenfiz kararı verilemez. Bu açıklamalara göre; yabancılık unsuru taşıyan evlat edinme ve özellikle asli unsurları, toplumun en önemli yapı taşı olan aile içindeki soybağının kurulması, miras hukukunu doğrudan ilgilendirmesi ve olası Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına başvurunun kabulü yönündeki etkisi nedeniyle kategorik olarak hayati önem taşıdığından kamu düzenini yakından ilgilendirmektedir. Evlat edinmenin asli unsurları ise 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 305 ila 320. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Veri S.'nın Yahya ve Cevriye S. tarafından tanınmasına ilişkin Skrapar İli Halk Konseyi İcra Komitesi tarafından verilmiş 20.10.1964 tarihli 116 sayılı karar bulunmadığından, mevcut olduğu belirtilen Veri S. ile birlikte Xhevid S.'nın evlat edinilmelerine ilişkin aynı tarih ve sayılı İcra Komitesi kararının ise sahte ve geçersiz olduğu belirtildiğinden, Türkiye Cumhuriyeti Kanunlarına göre kamu düzenine aykırılığının bulunup bulunmadığı saptanamamıştır. Halk Konseyi İcra Komitesinin verdiği evlatlık kararından yaklaşık 40 yıl sonra tanık beyanlarına ve sübjektif kanaata dayalı mahkeme kararının Türkiye Cumhuriyeti mahkemeleri tarafından tanınmasının isabetli olmadığı kanaatindeyiz.

Diğer yandan, 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu'nun 30/2. maddesinde, evlât edinme olaylarına ilişkin yabancı adlî veya idarî makamlarca verilen kararların tanınacağı belirtilmiştir. Buna göre, yabancı ülkedeki dini kurullar, halk toplulukları, siyasi oluşumlar v.b. gibi adli ya da idari makam sayılmayacak birimlerin verdikleri kararlar kendi ülkelerinde geçerli olsa bile ülkemizde tanınamaz. Somut olay bakımından, evlatlık kararını veren Arnavutluk Skrapar İli Halk Konseyi İcra Komitesi'nin kanun maddesinde belirtilen adli ya da idari makam sayılıp sayılmayacağı üzerinde de tartışılıp değerlendirilme yapılmamıştır.

Bundan ayrı, bir ülkenin adli veya idari makamlarınca verilen kararının ülkemizde tanınması için öncelikle söz konusu kararın kendi ülke kanunlarına göre geçerli bir karar olması gerekir. Skrapar İli Halk Konseyi İcra Komitesi tarafından verilmiş evlatlık kararının Arnavutluk kanunları karşısında geçerlilik şartlarını taşıyıp taşımadığı yerel mahkemece gereği gibi irdelenmemiştir. Bunun için devletlerarası adli yardım yolu ile evlatlık kararının verildiği 1964 yılı itibarıyla Arnavutlukta yürürlükte olan kanun belirlenip dosya arasına getirtilip, tercüme edilerek değerlendirilmelidir. O tarihteki ülke Kanunu'nun temin edilememesi durumunda Türkiye Cumhuriyeti Kanunlarının geçerli olacağı düşünülmelidir.

Tüm bu açıklamalar nedeniyle; yerel mahkeme kararının onanmasına ilişkin karar düzeltme talebinin reddi yönündeki sayın çoğunluğun kararına katılmamaktayız, karar düzeltme talebinin kabulü ile Dairemizin 20.06.2019 tarihli ve 2019/731 Esas, 2019/6262 Karar sayılı onama kararının kaldırılarak Yerel Mahkeme kararının yukarıda açıklanan ilke ve esaslar çerçevesinde bozulmasının gerektiği kanaatindeyiz. 19.01.2022

ÜYE                               BAŞKAN
YAKUP DOKGÖZ          FAHRİ AKÇİN