İMZA İNKARI DIŞINDA YAZININ SAHTELİĞİ İDDİASINDA İCRA MAHKEMESİNCE HMK 209. MADDE UYGULANAMAZ.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


25 Eki
2016

Yazdır

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2014/12-1128
KARAR NO   : 2016/774

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ            :
İstanbul 2. İcra Hukuk Mahkemesi
TARİHİ                      : 12/03/2014
NUMARASI               : 2014/17 - 2014/253
DAVACI-Borçlu        : C.G. vekili Av. İ.A.
DAVALI-Alacaklı      : F.P.vekili Av. Z.K.

Taraflar arasındaki “imzaya itiraz'' talebinden dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 2. İcra Hukuk Mahkemesince istemin reddine dair verilen 12.12.2012 gün ve 2011/649 E. 2012/2066 K. sayılı kararın incelenmesi davacı-borçlu vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 26.04.2013 gün ve 2013/7855 E. 2013/16034 K. sayılı ilamı ile önce onanmış, davacı-borçlu vekilinin karar düzeltme talebi üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 08.10.2013 gün ve 2013/24450 E., 2013/31878 K. sayılı ilamı ile; 

“... Alacaklı tarafından bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla icra takibine başlanıldığı, örnek 10 numaralı ödeme emri tebliği üzerine borçlunun yasal sürede icra mahkemesine yaptığı başvuruda Ağır Ceza Mahkemesinde "Evrakta sahtecilik ve nitelikli dolandırıcılık" suçundan ceza davası açıldığını belirterek takibin durmasını talep ettiği anlaşılmıştır.

6100 sayılı HMK'nun 209/1. maddesinde; "Adi bir senetteki yazı veya imza inkâr edildiğinde bu konuda bir karar verilinceye kadar, o senet herhangi bir işleme tabi tutulamaz" düzenlemesi yer almaktadır. Bu maddeyi kapsamı itibari ile ikiye ayırmak gerekir. Bunlardan birincisi senetteki imzanın inkâr edilmesi, diğeri ise yazının inkârıdır. 

Kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla icra takibinde, imzaya itiraz, İcra ve İflas Kanunu'nun 170. maddesinde açıkça düzenlenmiş olmasına rağmen, aynı takipler yönünden yazının sahteliği iddiası konusunda aynı kanunda özel bir hüküm mevcut değildir. İcra ve İflas Kanunu icra takip hukuku açısından Hukuk Muhakemeleri Kanununa göre özel kanun olup, takip hukukuna ilişkin uyuşmazlıklarda öncelikle İcra ve İflas Kanunu hükümlerinin, bu kanunda hüküm bulunmayan durumlarda ise anılan kanuna aykırılık teşkil etmemek koşuluyla genel nitelikte olan Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin uygulanması gerekir.

Buna göre imzaya itiraz İcra ve İflas Kanununda özel olarak düzenlendiğine göre anılan itiraz hakkında bu kanunun 170. maddesinin uygulanması zorunlu olduğundan, imzanın inkârı nedenine dayalı sahtelik iddiası hakkında genel nitelikte olan 6100 sayılı HMK'nun 209. maddesinin uygulama yeri yoktur.

Ne var ki sahtelik iddiasının imza inkârı dışında bir nedene dayanması durumu İcra ve İflas Kanununda özel bir düzenleme bulunmadığından sorunun çözümü için 6100 sayılı HMK'nun 209. maddesinin uygulanması gerekecektir.

İmzaya itiraz hakkında uygulanması gereken İİK'nın 170/1.maddesi uyarınca itiraz satıştan başka icra takip muamelelerini durdurmaz.

Şu hale göre kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile icra takibine konu edilen senedin imza inkârı nedeni ile sahteliğinin iddia edilmesi halinde İİK'nun 170/1. maddesi uyarınca satış dışında hiçbir takip işlemi durmaz. 

Ancak sahtelik iddiasının imza inkârı dışındaki bir nedene dayanması halinde ise 6100 sayılı HMK'nun 209/1. maddesinin amir hükmü gereği icra takibi olduğu yerde durur. Bunun için sahtelik iddiasının ileri sürüldüğü Cumhuriyet Savcılığı ya da mahkemece ayrıca tedbir kararı verilmesi gerekmez. Borçlu tarafından icra dairesine başvurulması halinde icra müdürlüğünce anılan madde uyarınca sahtelik davası sonuna kadar icra takibinin durdurulması gerekir. İcra müdürünün kararının taraflarca İİK'nun 16/2. maddesi uyarınca süresiz şikâyet konusu yapılabileceği tabidir. Öte yandan borçlu tarafından doğrudan icra mahkemesine başvurulmasına da yasal engel olmadığı gibi, hâkim, 6100 sayılı HMK'nun 209/1.maddesini re’sen nazara almalıdır. 

Pek tabidir ki mahkemece sahtelik iddiasının imza inkârı dışındaki bir nedene dayandığının belirlenmesi halinde takip hukukunun özelliği ve ivedi karar verilmesi gerekliliğinin bir sonucu olarak, sahtelik davası bekletici mesele yapılmadan, sahtelik davasında karar verilinceye kadar icra takibinin durdurulmasına karar verilmesi gerekir. 

O halde mahkemece yukarıda yapılan açıklama ve ilkeler doğrultusunda sahtelik iddiası değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken talebin reddi yönünde hüküm tesisi isabetsiz olup hükmün bu nedenle bozulması gerekirken onandığı anlaşılmakla borçlunun karar düzeltme isteminin kabulü gerekmiştir…”

gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN : Davacı-borçlu vekili

HUKUK GENEL KURULU KARARI 

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: 

Talep, icra takibine dayanak teşkil eden kambiyo senedindeki imzaya ve borca itiraza ilişkindir.

Davacı borçlu vekili, ödeme emrinin kendisine tebliğinden itibaren 5 günlük yasal süre içinde icra mahkemesine yaptığı başvuruda; icra takibine dayanak olarak gösterilen senetteki imzanın müvekkiline ait olmadığını ve bu durumun ilk bakıldığında bile hemen fark edildiğini, yapılan icra takibine konu senet gerçek olamayacak kadar çok yüksek bir meblağ içerdiğini, senette lehtar olarak görülen Ümit B.’a bu miktarda borçlanmasının mümkün olmadığını, kaldı ki davalı alacaklının da lehtar Ümit B.’dan bu kadar yüksek meblağda alacaklı olmasının hayatın olağan akışına uygun olmadığını belirtmek suretiyle imzaya ve borca itiraz ederek; icra takibinin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. 

Davalı alacaklı vekili, bono lehtarı Ümit B.’ın davacı Cevat G. ile ortak olduğunu, şirket hisse devri konusunda anlaştıklarını, aralarında protokol imzaladıklarını ve bu protokol gereği alınan bonolardan ilkinin ödenmemesi üzerine, takibe konu bonoyu aldığını, takibe konu edilen bononun rastgele alınmış veya sahte düzenlenmiş bir belge olmadığını, lehtar ile davacı arasında vaki ortaklık ilişkisi ve lehtarın şirket hisselerini davacıya devretmesi sebebiyle oluşan alacak için tanzim edildiğini ve ciro yoluyla müvekkiline geçtiğini, Cumhuriyet Savcılığı tarafından yaptırılan bilirkişi incelemesinde imzanın davacı Cevat G.’e ait olduğunun ortaya çıktığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

Yerel mahkemece, takibe konu senet üzerindeki imzanın davacı borçlu Cevat G.’e ait olduğu, takibe konu senet ile ilgili olarak İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davaya davacı tarafça müdahale talebinde bulunulduğu, ancak talepte takibe konu imzası inkâr edilen senedin iptalinin istenmediği gerekçesiyle borçlunun itirazının reddine dair verilen karar, borçlu vekilinin temyizi üzerine, Özel Dairece yukarıda açıklanan gerekçelerle bozulmuş; mahkemece, imzaya itiraz dışındaki nedenlerle açılan sahtelik davasının İİK'nun 72. maddesinde özel olarak düzenlendiğine göre bu dava hakkında da İİK'nun 72. maddesinin uygulanması zorunlu olduğundan imzaya itiraz dışındaki nedenlerle açılan sahtelik davası hakkında genel nitelikte olan 6100 sayılı HMK’nın 209. maddesinin uygulama yerinin bulunmadığı gerekçesiyle önceki kararda direnilmiştir. 

Direnme hükmünü, davacı-borçlu vekili temyize getirmiştir. 

Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında, işin esasının incelenmesinden önce, mahkemenin bozma öncesi kararda “takibe konu senetle ilgili olarak davacı tarafça ceza davasına müdahale talebinde bulunulmasına rağmen senedin iptalinin istenmediği” gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği belirtilmesine rağmen direnme kararında bu gerekçeyle birlikte “olayda HMK.nun 209.maddesinin uygulanma yerinin bulunmadığı, İİK.nun 72. maddesinin uygulanması gerektiğinin belirtilmesi” nedeniyle direnme olarak adlandırılan kararın gerçekte yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı; dolayısıyla, temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulunca mı yoksa Özel Dairece mi yapılması gerektiği hususu ön sorun olarak tartışılmış ve Yerel Mahkemenin ilk kararında hiç yer vermediği “olayda HMK’nun 209. maddesinin uygulanma yerinin bulunmadığı, İİK’nun 72. maddesinin uygulanması gerektiğinin” belirtilerek direnme hükmü kurmasının yeni hüküm niteliğinde olmadığına oyçokluğu ile karar verilerek işin esasının görüşülmesine geçilmiştir.

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; takibe konu senet üzerindeki imzanın keşideciye ait olmadığı iddianın İİK'nu hükümlerine göre mi yoksa 6100 sayılı HMK’nun 209. maddesi hükümlerine göre mi çözümlenmesi gerektiği noktasında toplanmaktadır.

İcra ve iflas hukuku, icra ve iflas takiplerinin usul hukuku niteliğindedir. Bu hukuk dalının amacı, bir yandan takip alacaklısının alacağına kavuşması için borçlu veya üçüncü kişilerin çıkarabilecekleri zorlukları ortadan kaldırmak, diğer yandan kötüniyetli takiplere karşı takip borçlusunun kendisini korumasını sağlayacak hukuki çareler bulmak, bu arada takipten etkilenen üçüncü kişilerin menfaatlerini korumak, takip işlemlerinin yapılması sırasında insan hak ve hürriyetlerinin ihlal edilmesini önlemektir. İcra iflas hukukunun en önemli kaynağı İcra ve İflas Kanunu olup, bu Kanun, icra ve iflas takibinden, tahsile kadar uygulanması gereken usul hükümlerini düzenlemektedir. 

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, İcra ve İflas Kanunu'nda bir hüküm olmayan hallerde, ancak İcra ve İflas Kanunu'nda açıkça gönderme olması (İİK 50, 68/a-4 gibi) veya bu kanunun özel veya genel hükümlerine aykırı olmaması (zorunlu dava arkadaşlığı) hallerinde uygulanabilir. Bu ilkeler ışığında HMK'nun 209/1. maddesinin ilamsız icra takiplerine etkisi değerlendirilmelidir. Bu maddeye göre “adi bir senetteki yazı veya imza inkar edildiğinde, bu konuda bir karar verilinceye kadar, o senet herhangi bir işleme esas alınamaz.” Bu maddenin icra takiplerinde uygulanması gerektiğine ilişkin olarak İcra ve İflas Kanununda bir hüküm bulunmamaktadır.

Kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile yapılan takipte, takibe konu kambiyo senedi altındaki imzaya itiraz, İİK'nun 170. maddesinde özel olarak düzenlendiğinden, imza inkarı nedenine dayalı sahtelik iddiası hakkında, sonraki genel kanun olan HUMK'nun 209. maddesi uygulanamaz. İmza itirazı, İİK'nun 170/1. maddesi uyarınca satıştan başka icra takip muamelelerini durdurmaz. Ancak icra mahkemesi itirazla ilgili kararına kadar takibin geçici olarak durdurulmasına karar verebilir (İİK. M. 170/2). 

Borçlunun imzaya itiraz dışındaki diğer nedenlerden dolayı ödeme emrine itirazı borca itiraz niteliğindedir. Borçlu, borca itirazını ödeme emrinin tebliğinden itibaren beş gün içinde bir dilekçe ile icra mahkemesine bildirerek icra mahkemesinden itirazının kabul edilmesine karar verilmesini isteyebilir.( İİK. m. 168/5; m. 169)

Borcun mevcut olmadığı, ödendiği, ertelendiği, zamanaşımına uğradığı, takas, faiz oranına itiraz, yetki itirazı, takibin mükerrer olduğu gibi itirazlar borca itiraz niteliğindedir.( Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, İkinci Baskı, 2013, sayfa 783). Borçlunun borcu olmadığına ilişkin itirazı, takip konusu kambiyo senedinin karşılıksız olduğu, hatır senedi olduğu, anlaşmaya aykırı doldurulduğu, kambiyo senedinde tahrifat yapıldığı, borçlunun senedin düzenlendiği tarihte ayırt etme gücüne sahip olmadığı, mirası reddetmiş olduğu, mirasın hükmen reddedildiği gibi sebeplere dayanabilir. (Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, İkinci Baskı, 2013, sayfa 787-789).

Borçlu aynı anda hem imzaya hem de borca itiraz edebilir. Borçlunun imza inkarı dışında, takibe konu senetteki yazının sahteliğini ileri sürmesi, borcu itiraz niteliğinde olup, bu konu da yukarıda belirtildiği gibi İİK'nun 169/a maddesinde düzenlenmiş olması nedeniyle yazıda sahtelik iddiası, başka bir anlatımla borçlunun borçlanma iradesi dışında başka amaçla atmış olduğu imzanın üzerinin bilgisayar ortamında doldurularak kambiyo senedi haline getirildiği iddiasıyla icra mahkemesinde görülmekte olan uyuşmazlıkla ilgili olarak HMK'nun 209. maddesinin uygulanma olanağı bulunmamaktadır. 

İcra mahkemesi, önüne gelen itiraz ve şikayetleri, İcra ve İflas Kanunu'nda düzenlenen özel usul kurallarını uygulayarak takip hukuku bakımından hükme bağladığından, anılan mahkemenin kararları kural olarak maddi anlamda kesin hüküm niteliği taşımaz. Bu nedenle kambiyo senetlerine özgü takipte borca veya imzaya itirazın incelenmesi sırasında sahtelik iddiasına dayalı olarak genel mahkemelerde açılan davaları bekletici mesele yapamayacağı gibi takibin durdurulmasına da karar veremez. Sadece İİK'nun 169/a-2. maddesi uyarınca itirazın esası hakkındaki kararına kadar icra takibinin muvakkaten durdurulmasına karar verebilir. İcra mahkemesince takibe konu alacakla ilgili bir karar verilmiş olması, aynı alacak hakkında genel mahkemelerde dava açılmasına engel oluşturmaz.

Borçlunun sahtelik nedenine dayalı olarak açtığı menfi tespit, İİK'nun 72. maddesi kapsamında bir dava olup, anılan maddedeki usule göre mahkemeden alınacak ihtiyati tedbir kararı ile icra takibi durdurulabilir. Sahtelik nedeniyle açılan menfi tespit davası gibi, Cumhuriyet Savcılığına aynı nedenle yapılan şikayet ve ceza mahkemesinde açılan dava da kendiliğinden icra takibini durdurmaz ve bekletici mesele yapılamaz. 

Somut olayda; şikâyetçi borçlu vekilinin, icra takibine dayanak olarak gösterilen senetteki imzanın müvekkiline ait olmadığının ilk bakıldığında bile hemen fark edildiğine, yapılan icra takibine konu senedin gerçek olamayacak kadar çok yüksek bir meblağ içerdiğine, senette lehtar olarak görülen Ümit B.’a bu miktarda borçlanmasının mümkün olmadığına, kaldı ki davalı alacaklının da lehtar Ümit B.’dan bu kadar yüksek meblağda alacaklı olmasının hayatın olağan akışına uygun olmadığına yönelik olarak icra mahkemesine yaptığı başvuru imzaya itirazla birlikte borçlanma iradesi olmaksızın başka bir amaçla attığı imzanın üzerinin doldurularak senet haline getirildiği, bu nedenle senedin kayıtsız şartsız borç ikrarını içermediği yönündeki borca itirazını da içermektedir.

Davacının senedin sahte olarak düzenlendiğine yönelik iddiası Ağır Ceza Mahkemesinde yapılan yargılama sırasında Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesinin düzenlediği 18.11.2013 tarihli rapor ve icra mahkemesindeki yargılama sırasında adli tıp uzmanı bilirkişi Zülfüf O. tarafından düzenlenen 25.04.2012 tarihli raporlar ile de sabit olmuştur. Bahsedilen bilirkişi raporlarında “inceleme konusu senette borçlu adına atılmış bulunan imzanın evvelce başka bir amaçla atılmış olduğu, sonradan üzerinin bilgisayar ortamında hazırlanıp eksik kısımlarının elle doldurulmak suretiyle borç senedi olarak mevcut duruma getirildiği” tespit edilmiş ve lehtar ile bono hamilinin sahtecilik suçlarından cezalandırılmalarına, CMK'nun 231/5. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiştir. 

Diğer taraftan, davacı borçlunun 06.02.2012 tarihli dilekçesinde belirttiği; senet lehtarı Fuat P.’in dava konusu İstanbul 3.İcra Müdürlüğünün 2011/6.57 sayılı dosyasından hiçbir alacağının olmadığına dair ibraname düzenlediği, sahtelik ve dolandırıcılık iddiasıyla ağır ceza mahkemesinde dava açıldığı ve asliye ticaret mahkemesinde de menfi tespit davası açıldığına yönelik beyanları borca itiraz niteliğinde olup, icra mahkemesi bu itirazı incelemekle görevlidir. 

Hal böyle olunca, mahkemece, İİK'nun 169/a ve devamı maddeleri kapsamında borçlunun itirazının esasının incelenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, takibe konu senet ile ilgili olarak İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davaya davacı tarafça müdahale talebinde bulunulduğu, ancak takibe konu imzası inkâr edilen senedin iptalinin istenmediği gerekçesiyle davacının itirazının reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.

Açıklanan bu değişik gerekçe ile usul ve yasaya aykırı olan direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ : Davacı-borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarda açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 08.06.2016 gününde oybirliği ile karar verildi.

 

AYNI YÖNDE KARAR:

T.C.
YARGITAY
12. Hukuk Dairesi

ESAS NO       : 2021/8162
KARAR NO    : 2021/8791

T Ü R K  M İ L L E T İ  A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ          :
 Adana Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
TARİHİ                    : 27/05/2021
NUMARASI            : 2021/236 - 2021/1319
DAVACI                  : Borçlu         : H.T.
DAVALILAR           : Alacaklılar  : İ.H.Y.
                                 İ. Alıcısı       : E.C. mirasçıları: K.E.C., N.T.C.

Yukarıda tarih ve numarası yazılı Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki taraflarca istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi Semiha Uyar tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :

Borçlunun dört adet taşınmaza ilişkin 22.07.2020 tarihli ihalenin feshi istemi ile icra mahkemesine başvurduğu, mahkemece; davanın reddi ile ihale bedelinin % 10 oranında para cezasına hükmedildiği, borçlunun istinaf kanun yoluna başvurusu üzerine Bölge Adliye Mahkemesince; Erdemli Cumhuriyet Başsavcılığının 2019/94.6 soruşturma sayılı dosyasından ihale günü 22.07.2020 tarihinde (saat 10:01 de) verilen taşınmaz satışlarının ileri bir tarihe bırakılmasına ilişkin tedbir kararı gereği bu tedbir kararından sonra ihalesi yapılan 271 ada 3 parsel 19 nolu bağımsız bölüm ile 271 ada 3 parsel 21 nolu bağımsız bölüme ilişkin taşınmazların ihalesinin feshine, ihalesi yapıldığı dakikada savcılık tedbir kararı bulunmayan 275 ada 7 parsel 9 nolu bağımsız bölüm ile 271 ada 3 parsel 7 nolu bağımsız bölüm sayılı taşınmazlara ilişkin ihalenin feshi talebinin reddine karar verildiği bu karara karşı alacaklı ve borçlu tarafından temyiz isteminde bulunulduğu anlaşılmıştır.

1- Borçlunun temyiz isteminin incelenmesinde;

Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararında yazılı gerekçelere göre yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının REDDİNE,

2- Alacaklının temyiz temyiz isteminin incelenmesinde;

İcra ve iflas hukuku, icra ve iflas takiplerinin usul hukuku niteliğindedir. Bu hukuk dalının amacı, bir yandan takip alacaklısının alacağına kavuşması için borçlu veya üçüncü kişilerin çıkarabilecekleri zorlukları ortadan kaldırmak, diğer yandan kötüniyetli takiplere karşı takip borçlusunun kendisini korumasını sağlayacak hukuki çareler bulmak, bu arada takipten etkilenen üçüncü kişilerin menfaatlerini korumak, takip işlemlerinin yapılması sırasında insan hak ve hürriyetlerinin ihlal edilmesini önlemektir. İcra iflas hukukunun en önemli kaynağı İcra Ve İflas Kanunu olup, bu Kanun, icra ve iflas takibinden, tahsile kadar uygulanması gereken usul hükümlerini düzenlemektedir.

6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, İcra Ve İflas Kanunu'nda bir hüküm olmayan hallerde, ancak İcra Ve İflas Kanunu'nda açıkça gönderme olması (İİK 50, 68/a-4 gibi) veya bu kanunun özel veya genel hükümlerine aykırı olmaması hallerinde uygulanabilir. Bu ilkeler ışığında HMK'nun 209/1. maddesinin ilamsız icra takiplerine etkisi değerlendirilmelidir. Bu maddeye göre “adi bir senetteki yazı veya imza inkar edildiğinde, bu konuda bir karar verilinceye kadar, o senet herhangi bir işleme esas alınamaz.” Bu maddenin icra takiplerinde uygulanması gerektiğine ilişkin olarak İcra Ve İflas Kanununda bir hüküm bulunmamaktadır.

Kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile yapılan takipte, takibe konu kambiyo senedi altındaki imzaya itiraz, İİK'nun 170. maddesinde özel olarak düzenlendiğinden, imza inkarı nedenine dayalı sahtelik iddiası hakkında, sonraki genel kanun olan HMK'nun 209. maddesi uygulanamaz. İmza itirazı, İİK'nun 170/1. maddesi uyarınca satıştan başka icra takip muamelelerini durdurmaz. Ancak, icra mahkemesi itirazla ilgili kararına kadar takibin geçici olarak durdurulmasına karar verebilir (İİK 170/2).

Öte yandan sahtelik iddiasının imza itirazı dışındaki bir nedene dayanması halinde Dairemiz, İcra Ve İflas Kanunu'nda bir düzenleme bulunmadığından HMK'nun 209. maddesinin uygulanması gerektiği görüşünde iken, daha sonra içtihat değişikliğine giderek sahtelik iddiasının borca itiraz niteliğinde olup, bu konunun da İİK'nun 169/a maddesinde düzenlenmiş olması nedeniyle, HMK'nun 209. maddesinin bu yönden de uygulama yerinin olmadığı görüşünü benimsemiştir.

İcra mahkemesi, önüne gelen itiraz ve şikayetleri, İcra Ve İflas Kanunu'nda düzenlenen özel usul kurallarını uygulayarak takip hukuku bakımından hükme bağladığından, anılan mahkemenin kararları kural olarak maddi anlamda kesin hüküm niteliği taşımaz. Bu nedenle borca veya imzaya itirazın incelenmesi sırasında sahtelik iddiasına dayalı olarak genel mahkemelerde açılan davaları bekletici mesele yapamayacağı gibi genel mahkemede dava açıldığı gerekçesine dayalı olarak takibin durdurulmasına da karar veremez. Ancak İİK.nun 169/a-2. maddesi uyarınca itirazın esası hakkındaki kararına kadar icra takibinin İİK hükümlerine göre muvakkaten durdurulmasına karar verebilir yada genel mahkemede açılmış olan davada usulüne uygun bir şekilde tedbir kararı verilebilir.

İcra mahkemesince takibe konu alacakla ilgili bir karar verilmiş olması, aynı alacak hakkında genel mahkemelerde dava açılmasına engel oluşturmaz.

Buna göre borçlunun sahtecilik nedenine dayalı olarak Cumhuriyet Savcılığına yaptığı şikayet kendiliğinden icra takibini durdurmaz ve bekletici mesele yapılamaz. Bir başka deyişle Cumhuriyet Savcılığınca takibe ilişkin tedbir kararı verilmesinin icra takibine etkisi olmayıp takibin ilerleyişini durdurmaz.

Yukarıda açıklanan ilke ve kurallar ışığında, takibin kesinleşmesi öncesi veya sonrasında takibe konu senedin sahteliğinin iddia edilmesi, HMK'nun 209. maddesi uyarınca takibin durdurulması sonucunu doğurmaz. Anılan hüküm, genel mahkemelerde açılan davalarla ilgili olarak senedin hiçbir işleme esas alınamayacağını, başka bir anlatımla delil olarak kullanılamayacağını öngörmekte olup, icra takibine etkisi yoktur.

Somut olayda, Bölge Adliye Mahkemesince Dairemizin 2016/31754 E ve 2018/3908 K sayılı kararına dayanılmış ise de bu kararda ayrıntılı olarak HMK’ nun 209/1. maddesinin doğrudan takibi durdurmayacağı hususunun irdelendiği, icra takip hukukuna ilişkin kuralların uygulanması gerekeceği ve sahtecilikle ilgili verilmiş bir kesin hükmün de bulunmadığı gözetildiğinde bu hali ile savcılık müzekkeresi ile takibin durmasının mümkün olmadığı anlaşılmıştır. Bölge Adliye Mahkemesince kararına dayanak yapılan Dairemiz kararında “cumhuriyet savcılığı veya ceza mahkemesince verilen tedbir kararının takibi durdurabileceği” yönündeki ibare maddi hataya müstenit olup HMK'nun 209/1 ve 2. maddeleri nazara alındığında satışın durması için yeterli değildir. Bu sebeplerle davanın tümden reddi gerekirken 271 ada 3 parsel 19 nolu bağımsız bölüm ve 271 ada 3 parsel 21 nolu bağımsız bölüme ilişkin taşınmaz ihalelerinin savcılık müzekkeresine dayanılarak feshedilmesi doğru görülmemiştir.

O halde, Bölge Adliye Mahkemesince yukarıda açıklanan nedenlerle istinaf isteminin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile Adana Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi’nin 27/05/2021 tarih ve 2021/236 E. - 2021/1319 K. sayılı kararının yukarıda yazılı nedenlerle, 5311 sayılı Kanun ile değişik İİK'nun 364/2. maddesi göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı HMK'nun 373/1. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 12/10/2021 gününde oy birliğiyle karar verildi.

Başkan           Üye                 Üye                Üye              Üye
A. TUNCAL     G. HEYBET    S. MUTTA      İ. YAVUZ      A. AYAN