İPOTEK İŞLEMİNİN GEÇERSİZ OLMASI CEBRİ İCRA SONUCU KAZANILMIŞ OLAN DAVA KONUSU TAŞINMAZIN MÜLKİYETİNİ GEÇERSİZ KILMAZ.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


04 Kas
2023

Yazdır

T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ

Esas No       : 2022/11476
Karar No      : 2023/3365

T Ü R K  M İ L L E T İ  A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L  M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ                       :
 İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 42. Hukuk Dairesi
TARİHİ                                 : 19.09.2022
SAYISI                                 : 2020/1950 E., 2022/1187 K.

Taraflar arasındaki tapu iptal ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı Orhan vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

1. Davacı vekili dava dilekçesinde; dava konusu taşınmazın davacının eşi olan Abdullah Y. adına kayıtlı olduğunu, Abdullah Y.'ın 19.08.2016 tarihinde davacının izni olmaksızın taşınmaz üzerinde davalı Orhan lehine ipotek tesis ettiğini, taşınmazın aile konutu olduğunu, davacı ile eşi Abdullah'ın başka bir evlerinin bulunmadığını, dahili davalı Abdullah'ın davacının rızası olmadan taşınmaz üzerine ipotek koyduramayacağını, öncelikle taşınmazın cebri icra yolu ile satışının durdurulması için tedbir kararı verilmesini, taşınmaz üzerindeki ipoteğin kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

2. Davacı vekili 21.12.2018 tarihli ıslah dilekçesi ile dava konusu taşınmazın icra takibi sırasında alacağına mahsuben davalı Orhan'a ihale edildiğini, taşınmazın tapuda aile konutu şerhi olmasına rağmen davalı Orhan'ın taşınmazın satışını talep ederek satışa çıkardığını, yapılan ihaleye kimsenin girmemesi üzerine taşınmazı kendi alacağına mahsuben aldığını, ihalenin feshi davasının da açılmadığını, satışın kesinleştiğini, taşınmazın davalı Orhan adına tescil edildiğini, her ne kadar dava ipoteğin kaldırılması davası olarak açılmış ise de taşınmazın satışının yapıldığını, davanın konusuz kaldığını, bu nedenle davayı ıslah etme zorunluluğu doğduğunu, ıslah ile dava konusu taşınmazın davalı Orhan adına olan tapu kaydının iptali ile dahili davalı Abdullah Y. adına tescilini istediklerini iddia ederek dava konusu taşınmazın davalı Orhan adına olan tapu kaydının iptali ile diğer davalı Abdullah Y. adına tesciline, taşınmazın tapu kaydına aile konutu şerhi konulmasına, taşınmazın 3. kişilere devrinin önlenmesi bakımından tapu kaydına ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP

Davalı Orhan vekili cevap dilekçesinde; dava dilekçesindeki iddiaların kabulünün mümkün olmadığını, dava dilekçesinin usule uygun olmadığını, davanın öncelikle usulden reddini istediklerini, taşınmazla ilgili olarak ipotek tesis edildiğinde taşınmaz üzerinde aile konutu şerhi bulunmadığını, davalının taşınmazın aile konutu olup olmadığını bilemeyeceğini, ipotek tesis edildiği sırada taşınmaz üzerinde herhangi bir şerh bulunmadığını, ipotek işleminin 2016 yılında tesis edildiğini, aile konutu şerhinin 2017 yılında konulduğunu, taşınmaz satış işlemlerinin 2018 yılının ilk aylarında başlatıldığını, cebri icra ihalesinin 2018 yılı Kasım ayında yapıldığını, ipotek işlemi tesis edildikten 1,5 yıl sonra aile konutu şerhinin tapuda konulduğunu savunarak davanın reddini karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın esasının aile konutu olarak kullanılan taşınmaz üzerindeki ipoteğin kaldırılması olarak açıldığı, bilahare tapu iptal tescil davası olarak ıslah edildiği, davanın temelinde yatan sebebin aile konutu olgusu olduğu, bu nedenle davaya bakma görevinin "Aile Mahkemesine" ait olduğu, dava konusu taşınmazın davacı Gürsel ile dahili davalı Abdullah'ın aile konutu olduğu, dahili davalı Abdullah tarafından davacının açık rızası bulunmaksızın dava konusu taşınmazın tapu kaydına 19.08.2016 tarihli ipotek işlemi ile 250.000,00 TL mukabilinde borca karşılık olmak üzere davalı Orhan lehine 1. dereceden faizsiz ve 24 ay süreyle ipotek tesis edildiği, davanın 20.11.2018 tarihinde açıldığı, davacı Gürsel icra takibinde taraf olmadığından davacının taşınmazın cebri icra yoluyla satışının tedbiren durdurulması yönündeki talebinin 21.11.2018 tarihli tensip tutanağı ile reddedildiği, ihtiyati tedbir talebinin reddine dair bu ara karara karşı davacı tarafça yasa yoluna başvurulmadığı, dosya henüz ön inceleme aşamasında iken dava konusu taşınmazın, icra müdürlüğünce dava tarihinden sadece altı gün sonra 26.11.2018 tarihinde yapılan ihale ile davalı Orhan tarafından alacağına mahsuben ve cebri icra ile alındığı, ihalenin feshi davası açılmaksızın satışın 14.12.2018 tarihinde kesinleştiği, davacı tarafça ıslah dilekçesi ile davanın tapu iptali tescil ve aile konutu şerhi konulması olarak ıslah edildiği, harçlarının ikmal edildiği, dava konusu taşınmazın ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla yapılan takip sonucu alacağına mahsuben davalı Orhan'a ihale edildiği, satışın kesinleştiği, davalı Orhan'ın taşınmazın mülkiyetini cebri icra suretiyle kazandığı 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 194 üncü maddesinin birinci fıkrası ile aile konutu üzerinde hak sahibi olan eşin iradi tasarruflarının diğer eşin açık rızasına bağlandığı, cebri ihaleye dayanan mülkiyet aktarımının bu madde kapsamına giren bir tasarruf niteliğinde sayılamayacağı, mülkiyeti nakleden cebri ihalenin, davacı eşin açık rızası alınmadan tesis olunan ipoteğin paraya çevrilmesi suretiyle yapılan takibe dayanmasının da cebri ihaleden önce ipotek hükümsüz kılınmadıkça sonuca etkisinin bulunmadığı, somut olayda da satış ve satışın kesinleştiği tarihte ipoteğin geçerli olduğu, davacı tarafça ihalenin feshine yönelik dava da açılmadığı, bu nedenle davalı Orhan'ın dava konusu taşınmazın mülkiyetini kazanmasının dayanağı olan cebri ihalenin halen geçerli olduğu, bu nedenle ıslah ile açılan tapu iptali tescil davasının reddinin gerektiği, ıslah ile sadece tapu iptal ve tescil talep edilmeyip dava konusu taşınmazın tapu iptali ve tescil davası sonunda dahili davalı Abdullah adına oluşacak tapu kaydına aile konutu şerhi konulmasının da talep edildiği, ancak tapu iptali tescil davasında verilen hüküm kesinleşmeden bu davanın dinlenmesinin mümkün olmadığı, bu nedenle üzerine aile konutu şerhi konulmasına ilişkin olarak açılan davanın, ipoteğin kaldırılması talebiyle açılan ve daha sonra tapu iptali ve tescil davası olarak ıslah edilen davada verilen hükmün kesinleşmesi şartına bağlı olarak iş bu dosyadan tefrikine karar verilmesinin uygun olacağı gerekçesi ile ipoteğin kaldırılması talebiyle açılan ve daha sonra tapu iptali ve tescil davası olarak ıslah edilen davada davanın reddine, taşınmaz üzerindeki ihtiyati tedbirin hüküm kesinleşinceye kadar devamına, davacı vekilinin ihtiyati tedbirin teminatsız olarak devamı ve teminatın iadesi yönündeki talebinin reddine, taşınmaz üzerine aile konutu şerhi konulmasına ilişkin olarak açılan davanın, ipoteğin kaldırılması talebiyle açılan ve daha sonra tapu iptali ve tescil davası olarak ıslah edilen davada verilen hükmün kesinleşmesi şartına bağlı olarak iş bu dosyadan tefriki ile mahkemeni esas defterinin yeni bir sırasına kaydına karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davacı vekili, davanın kabulü gerektiğini, İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve kanuna aykırı bulunduğunu ileri sürerek; kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile somut olayda dava konusu taşınmazın davacı ve davalı Abdullah tarafından aile konutu olarak kullanılmakta olduğu, davalılardan malik eşin dava konusu taşınmaz üzerinde diğer davalı yararına 19.08.2016 tarihinde ipotek tesis ettirdiği, işlem sırasında diğer eşin açık rızası alınmadığı, davalı tarafından ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla başlatılan icra takibi sonucunda dava konusu taşınmaz alacağına mahsuben davalıya ihale edildiği ve ihalenin kesinleşerek tapuya tescil edildiği, davalının, aile konutu niteliği taşıyan taşınmaz üzerinde malik olmayan eşin açık rızasını almayarak 4721 sayılı Türk Medeni Kanun'un (4721 sayılı Kanun) 194 üncü maddesinde öngörülen emredici hükme aykırı şekilde ipotek tesis ederek ve sonrasında da işlem temeli geçersiz ipoteğe bağlı olarak yaptığı icra takibi sonucunda taşınmazın mülkiyetini alacağına mahsuben cebri ihaleyle kendi adına geçirmiş olması karşısında aynı Kanun'un 1023 üncü maddesinin korumasından yararlanamayacağı, davanın kabulü gerekirken reddine karar verilmesinin hatalı olduğu gerekçesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (2) inci alt bendi gereğince istinaf başvurusunun kabulü ile yeniden esas hakkında hüküm kurmak suretiyle davanın kabulüne dava konusu Bahçelievler İlçesi, Kocasinan Mah. Ayazma Mevkii, 4. parsel sayılı arsa vasıflı taşınmazın davalı Orhan T. adına olan 5/182 hissesinin tapu kaydının iptaline, davalı Abdullah Y. adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Orhan vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı Orhan vekili; görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olduğunu, ipotek tesis edilirken müvekkilinin taşınmazın aile konutu olduğunu bilemeyeceğini, tapuya güven ve iyi niyet ilkeleri gereği kazanımının korunması gerektiğini, davanın reddi gerektiğini, Bölge Adliye Mahkemesi kararının usul ve kanuna aykırı bulunduğunu ileri sürerek; kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, tapu iptal ve tescil davası olup, uyuşmazlık davanın kabulü koşullarının oluşup oluşmadığı, dava konusu taşınmazın aile konutu vasfını haiz olup olmadığı, malik olan eş tarafından davalı banka yararına ipotek tesis edilirken malik olmayan eşin açık muvafakatinin alınıp alınmadığı noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

4721 sayılı Türk Medeni Kanun'un (4721 sayılı Kanun) 6 ncı, 194 üncü maddesi, 705 inci maddesinin ikinci fıkrası, 1023 üncü maddeleri; 6100 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 371 inci maddesi.

3. Değerlendirme

1.4721 sayılı Kanun'un 194 üncü maddesi uyarınca aile konutu üzerine ipotek konulması davacı eşin rızası dışında gerçekleşmişse yolsuz tescil nedeniyle ipoteğin kaldırılması gerekmektedir. Ne var ki, ipotek işleminin geçersiz olması cebri icra sonucu kazanılmış olan dava konusu taşınmazın mülkiyetini geçersiz kılmaz. Diğer bir anlatımla sebebe bağlılık ilkesi tescil dışı kazanmaları kapsayacak şekilde uygulanamaz.

2. İpotek tesis tarihinde tapu kütüğünde taşınmazın “aile konutu” olduğuna ilişkin bir şerh bulunmadığına göre, lehine ipotek tesis edilen üçüncü kişinin kazanımı iyiniyetli olması halinde korunur. Zira, 4721 sayılı Kanun'un 194 üncü maddesinin birinci fıkrası ile tapuya güven ilkesine bir istisna getirilmiş değildir. Kanunun iyiniyete hukuki bir sonuç bağladığı durumlarda, asıl olan iyiniyetin varlığıdır. İyiniyetin varlığı asıl olduğuna göre, lehine ipotek tesis edilen davalının kötüniyetli olduğunu kanıtlama yükümlülüğü bunu iddia edene düşer.

3. Somut olayda davalı Orhan T. dava konusu ipotekli taşınmazın mülkiyetini İcra İflas Kanunu hükümleri çerçevesinde yaptığı takip sonucu kazanmıştır. Burada sınırlı ayni hak niteliğindeki ipotekten daha geniş olan mülkiyet hakkının 4721 sayılı Kanun'un 705 inci maddesinin ikinci fıkrası gereğince tescilden önce kazanılması söz konusudur. Yani tescil bildirici niteliktedir. Mülkiyet hakkının bu tür kazanılması önceki malikin ayni hakkına dayanmadan olan aslen kazanma niteliğindedir. Davalı Orhan T. hem ipotek işleminin hem de cebri icra sonucu taşınmaz mülkiyetinin alıcısı olmasına rağmen her iki işlem birbirinden farklıdır. Çünkü ipoteğin kurulması tescille kazanma, taşınmazın cebri icra sonucu mülkiyetinin kazanılması ise tescil dışı kazanmadır. Cebri icra satışlarının feshi de cebri icra hukukuna göre olur. Burada İcra ve İflas Kanunu hükümleri geçerlidir. Mahkemece, lehine ipotek tesis edilen davalının kötüniyetli olduğunun kanıtlanmadığı, cebri icra yolu ile gerçekleşen satış işlemi sonrasında tapuya tescil işleminin kurucu değil bildirici işlem olduğu hususları bir arada değerlendirilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmelerle davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş kararın bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeple;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine,

Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

20.06.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

Başkan V.                   Üye                     Üye                   Üye                 Üye
A.Albayrak Doğan      Rıza Sarıtaş        Çetin Durak      Harun Can      Hatıran Alper