ISLAH TALEBİ OLMADAN FAZLA HARÇ YATIRMAK HUKUKİ BİR ANLAM İFADE ETMEZ.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


20 Kas
2021

Yazdır

T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
BAŞKANLIĞI

ESAS NO       : 2021/1523
KARAR NO    : 2021/6597

T Ü R K  M İ L L E T İ  A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ              :
GAZİANTEP 4. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ                        : 23/12/2020
NUMARASI                : 2018/123 - 2020/531
DAVACI                      : A.A. VEK. AV. H.G.
DAVALI                      : İ.A. VEK. AV. Ş.A.
İHBAR OLUNAN       : A.-O. SİGORTA A.Ş. VEK. AV. M.B.Y.

Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda; davanın kabulüne yönelik olarak verilen hüküm, davalı vekili tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmekle; duruşma günü olarak belirlenen 15/06/2021 tarihinde davalı asil İsmet A. ve ihbar olunan vekili Av. M.B.Y. geldi. Başka gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunan asilin ve vekilin sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00'e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y   K A R A R I

Davacı; maliki bulunduğu yedi adet taşınmazın, adına tanzim edilen sahte nüfus cüzdanı ile yine sahte olarak davalı noter tarafından tanzim edilen vekaletnameye istinaden kardeşi Mehmet Ağaoğlu tarafından 09/09/2005 tarihinde muhtelif kişilere devredildiğini ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere, şimdilik 20.000 TL’nin 09/09/2005 tarihinden işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş, 22/06/2015 tarihinde tamamlama harcını yatırmıştır.

Davalı; davacının kardeşi olan Mehmet A.'nun, nüfus müdürlüğünden temin etmiş olduğu nüfus cüzdanını ibraz etmesi nedeniyle vekaletnamenin tanzim edildiğini, verilen nüfus cüzdanının sahte olup olmadığını kendilerinin bilemeyeceğini, davacının kardeşinin eylemi sonucunda noterlik işlemi ile zarar arasındaki illiyet bağının kesildiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece; davanın reddine dair verilen karar, davacı tarafın temyizi üzerine Dairece verilen 19/12/2017 tarihli ve 2016/13598 E. 2017/17842 K. sayılı kararla; davalı noter tarafından tanzim edilen vekaletname ile satış işlemleri nedeniyle tapu müdürlüğünde kullanılan vekaletname asıllarının getirtilmesi, sonrasında gerekirse bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle her iki vekaletname ile ilgili işlemlerin davalı noter veya çalışanları tarafından yerine getirilip getirilmediğinin araştırılması suretiyle ulaşılacak sonuca göre davanın esası hakkında karar verilmesi gerektiğinden bahisle bozulmuştur.

Bozmaya uyan mahkemece; her iki vekaletname ile ilgili işlemlerin davalı noterin çalışanları tarafından yerine getirildiği gerekçesiyle; davanın kabulüne, toplam 927.475,79 TL tazminatın 20.000 TL’sinin dava tarihinden, 907.475,79 TL’sinin ıslah tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş; karar, davalı tarafından temyiz edilmiştir.

1) Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve özellikle dava tarihi 06/07/2007 olmasına rağmen karar başlığında 01/02/2011 olarak yazılmasının mahallinde düzeltilebilecek maddi hata niteliğinde olduğunun anlaşılmasına göre, davalı tarafın sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.

2) Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle ıslahın hukuki niteliğinin ve ne şekilde yapılması gerektiğine yönelik yasal mevzuatın açıklanmasında yarar bulunmaktadır.

Islah; taraflardan birinin yapmış olduğu usul işleminin tamamen veya kısmen düzeltilmesine denir (HUMK m. 83, HMK m. 176) (Kuru, B.: Hukuk Muhakemeleri Usulü, C: IV, İstanbul 2001, s. 3965). Islah müessesesi, davayı değiştirme, başka deyişle iddia ve müdafaanın değiştirilmesi veya genişletilmesi yasağını bertaraf eden bir imkandır. Zira bu suretle, aslında yasal itiraz ile karşılaşılabilecek olan herhangi bir taraf muamelesi, ıslah kurumu yardımı ile artık bu itirazı davet etmeksizin yapabilmektedir (Üstündağ, S.: Medeni Yargılama Hukuku, Cilt: I-II, 5. Baskı, İstanbul 1992, s. 534).

Islahın konusu tarafların yapmış oldukları usul işlemleri olduğu için, ıslahla düzeltilecek usul işlemlerinin neler olduğundan da söz etmek gerekir. Gerek öğreti, gerekse Yargıtay uygulaması davanın değiştirebileceğini ve genişletilebileceğini aynı şekilde savunmanın genişletilebileceğini ilke olarak kabul etmektedir. Yine müddeabihin artırılıp artırılmayacağı hususu da bir usul işlemi olup, ıslahın konusudur (Kuru, s. 4035).

6100 sayılı HMK’nın 176. maddesine göre; ıslah, tamamen (kamilen) veya kısmen olmak üzere iki şekilde yapılabilmektedir. Tamamen ıslahta davacı, davasını baştan (dava dilekçesinden) itibaren ıslah eder ve bir hafta içerisinde yeni bir dava dilekçesi verir (HMK m. 180).

Davanın tamamen ıslahı yoluna, dava dilekçesinden (dava dilekçesi dahil) itibaren (HMK m. 179/2 de sayılanlar hariç) bütün usul işlemlerinin yapılmamış sayılması için başvurulur (HMK m. 179/1). Bu hâlde dava dilekçesinden itibaren yapılmış olan usul işlemlerinin (HMK m. 179/2 de sayılanlar hariç) tamamının yapılmamış sayılması (ıslah edilmesi, düzeltilmesi) söz konusu olduğu için buna davanın tamamen ıslahı denir. (Kuru, B.: İstinaf Sistemine Göre Yazılmış Medeni Usul Hukuku, Ankara 2019, s. 424). Başka bir anlatımla davacı tamamen ıslah ile yeni bir dilekçe vererek davasını baştan itibaren usule müteallik bütün işlemlerini değiştirebilir. Yani davacı bu yolla dava sebebini ve talep sonucunu tamamen değiştirip genişletebileceği gibi, davalı da tam ıslah ile savunmasını tamamen değiştirip genişletebilecektir. Bunun doğal sonucu olarak, dava dilekçesinde yer alan ilk talep içeriği değil, ıslah yoluyla açıklanan talep içeriği nazara alınarak araştırma ve inceleme yapılması ve mahkemece verilecek hükümde de ıslahla ileri sürülen istemin karşılanması gerekecektir.

HMK'nın 181. Maddesinde düzenlenen davanın kısmen ıslahında ise; davada yapılmış olan belli bir usul işlemi ıslah edilir (düzeltilir) ve bundan sonraki usul işlemlerinin (ıslah edilen usul işlemi ile ilgili oldukları ölçüde) yapılmamış sayılması sağlanır (Kuru, s. 4014). Davacının talep sonucunu (müddeabihi) arttırması, talep sonucunu terditli dava hâline dönüştürmesi ve talep sonucunun daraltılması gibi işlemler kısmen ıslaha örnek olarak sayılabilecek usule müteallik işlemlerdir.

Islahın amacı, yargılama sürecinde, şekil ve süreye aykırılık sebebiyle ortaya çıkabilecek maddi hak kayıplarını ortadan kaldırmak olduğundan, hak ve alacağı bu sürecin dışında ortadan kaldırmış olan işlemlerin, yani maddi hukuk işlemlerinin ıslah yoluyla düzeltilebilmesi elbette ki mümkün değildir. Bir başka deyişle, maddi hakkı sona erdiren maddi hukuk işlemleri, ıslahla düzeltilemez. Feragat, kabul, sulh gibi işlemler, velev ki dava içinde yapılsın, asıl hakkı ortadan kaldırdıklarından, usul işlemi olduğu kadar (davayı etkilediği için usul işlemidir) maddi hukuk işlemi mahiyetini de taşımaktadır ve bu sebeple, bu işlemlerin ıslah yoluyla düzeltilmesi imkânsızdır; çünkü ıslah, yargılama hukukunun şekle ve süreye bağlılığından kaynaklanan zımni hak kayıplarının telafisi için öngörülmüş bir müessesedir. Açık bir irade beyanı ile terk edilen haklar, maddi gerçeğin şekle feda edilmesi gibi bir sonuç doğurmadığı için, ıslahın konusu olamaz. Nitekim Hukuk Genel Kurulunun 07/06/2017 tarihli ve 2017/17-1093 E. 2017/1090 K.; 07/06/2017 tarihli ve 2016/9-1212 E. 2017/1078 K. ile 02/04/2019 tarihli ve 2017/22(7)-2168 E. 2019/395 K. sayılı kararlarında da aynı ilkeler benimsenmiştir.

Diğer taraftan, ıslah işleminin ne şekilde yapılacağı 6100 sayılı HMK’nın 177. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre; “Islah, sözlü veya yazılı olarak yapılabilir.” Sözlü ıslah beyanının duruşma tutanağına yazılması (hatta okunarak altının ıslah eden tarafa imza ettirilmesi) gerekir (m.154/1 ve 154/3/ç), karşı taraf duruşmada hazır değilse tutanak örneği haber vermek amacıyla karşı tarafa bildirilir (m.177/3,c.2). Yazılı ıslah ise dilekçe ile de yapılabilir (m.177/3,c.1), yazılı ıslah duruşmada yapılırsa ıslah dilekçesinin verildiği tutanağa yazılır (m.154/3-f), karşı taraf duruşmada hazır ise ıslah dilekçesinin bir örneği karşı tarafa verilir. Karşı taraf yazılı ıslahın yapıldığı duruşmada hazır değilse ıslah dilekçesinin bir örneği haber vermek amacıyla karşı tarafa bildirilir (m.177/3,c.2) (Kuru, B.: İstinaf Sistemine Göre Yazılmış Medeni Usul Hukuku, Ankara 2021, s. 438).

Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; mahkemece, dava konusu taşınmazların rayiç bedellerin tespiti için bilirkişi incelemesi yaptırılmış, tanzim olunan raporda taşınmazların dava tarihi itibariyle bedellerinin 543.835,65 TL olduğu belirtilmiş; bilahare taşınmazların rapor tarihi itibariyle rayiç bedellerinin hesaplanması için ek rapor talep edilmiş, tanzim olunan 17/10/2014 tarihli rapor ile dava konusu taşınmazların rapor tarihi itibariyle rayiç bedelinin 927.475,79 TL olduğu belirtilmiş, akabinde mahkemece 17/02/2015 ve 04/05/2015 tarihli celselerde bilirkişi raporunda hesaplanan dava değeri üzerinden eksik harcın tamamlanması için davacı tarafa süre verilmiş ve davacı tarafından 22/06/2015 tarihinde harcın ikmal edilmiş olduğu; ancak, davacı tarafından, ayrıca ve açıkça yazılı veya sözlü ıslah beyanında bulunulmamış olduğu anlaşılmaktadır.

Hal böyle olunca, mahkemece; davacı tarafından dava dilekçesinde fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak üzere, 20.000 TL üzerinden eldeki davanın açıldığı, davacının yargılama aşamasında ıslah talebinde bulunmadığı gözetilerek; talep doğrultusunda karar verilmesi gerekirken, talep aşılmak suretiyle yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır.

Bundan ayrı, dava konusu taşınmazların tapuda dava dışı üçüncü kişilere devredildiğini 19/04/2007 tarihinde öğrenen davacının, 25/04/2007 ve 14/05/2007 tarihlerinde tapu iptale ve tescili istemli davaları, 06/07/2007 tarihinde ise işbu davayı açtığı dikkate alındığında, davacının mal varlığında meydana gelen azalmayı 19/04/2007 tarihinde öğrendiği, dolayısıyla zarar kapsamının hesap ve belirlenmesinde bu tarihteki rayiç bedele hükmedilmesi gerekirken, 17/10/2014 tarihindeki rayiç değer esas alınarak yazılı şekilde hüküm kurulması da doğru görülmemiştir.

SONUÇ : Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenle davalı tarafın sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK'nın 428. maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden iadesine, 6100 sayılı HMK'nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nın 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 15/06/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan           Üye                   Üye              Üye            Üye
M. DUMAN      H. ÖZDEMİR    M. ÖZER      E. ATEŞ     Ö. KERKEZ