İSTİNAF DENETİMİNDE ESAS HAKKINDA İNCELEME YAPILMADAN KALDIRMA VE GÖNDERME KARARI VERİLİRSE BU KARAR KESİN OLUP TEMYİZ EDİLEMEZ.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


13 Tem
2022

Yazdır

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2019/3-453
KARAR NO   : 2022/328

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ               :
 Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi
TARİHİ                         : 05/02/2019
NUMARASI                 : 2018/1691 - 2019/126
DAVACI                       : T. Turizm Ltd. Şti. vekili Av. İ.N.
DAVALI                       : T.Ş. Trz . İnş. ve Tic. A.Ş. vekili Av. M.Ç.

1. Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesince verilen davacı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun kısmen kabulüne, Kemer Sulh Hukuk Mahkemesinin 08.06.2017 tarihli ve 2016/42 E., 2017/126 K. sayılı kararının makul süre tazminatına yönelik olarak kaldırılmasına, dava dosyasının Daire kararında belirtilen şekilde inceleme yapılarak karar verilmesi için ilk derece mahkemesine iadesine, davacı vekilinin faydalı masraf giderine ilişkin yapmış olduğu istinaf isteminin yerinde görülmediğinden reddine ilişkin karar davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 3. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesince Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi: 

4. Davacı vekili Kemer Asliye Hukuk Mahkemesine verdiği dava dilekçesinde; taraflar arasında 22.01.2013 tarihli kira sözleşme düzenlendiğini, sözleşme süresi sonunda kiralananın tahliyesi istenilmediğinden sözleşmenin zımnen yenilendiğini ve bir yıl daha aynı şartlarla uzadığını, davalı tarafın sezon başladıktan sonra sözleşmeyi haksız yere, hiçbir gerekçe göstermeksizin feshettiğini ve kiralanana girmesine izin vermediğini, kiralanana yapılan faydalı ve zorunlu masraflar ile teslim edilmeyen eşyanın değerinin 77.280,55 TL olduğunun tespit edildiğini, haksız fesih sebebiyle iş ve gelir kaybına uğradığını ileri sürerek faydalı ve zorunlu masraflara karşılık olarak 77.280,55 TL ile haksız ve hukuka aykırı fesihten kaynaklanan, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, 10.000 TL maddi tazminatın fesih tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Cevabı:

5. Davalı vekili cevap dilekçesinde; kira sözleşmesinin yasa gereği uzadığı iddiasının doğru olmadığını, zira turizm işletmelerinin belli konularda özel mevzuat hükümlerine tabi olduklarını, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’ndaki (TBK) düzenlemeler karşısında 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu’nun 11. maddesindeki düzenleme ile işletme ya da yatırım belgeli tesislerdeki sözleşmelerin üzerinde yazılı bulunan sürelerin geçerli olduğunu, yazılı süre sonunda sözleşmenin kendiliğinden sona ereceğini, sözleşmelerin uzatılmasının da usulde paralellik ilkesi gereği aynı biçimde bakanlık iznini gerektirdiğini, ayrıca kiracının akdin uzadığını iddia ederken tespitten sonra eşyalarını alarak kiralananı terk ettiğini, kiralanan yerin beş yıldızlı otelin hamam ve sauna bölümü olduğunu, davacının duvarı bile kendisinin yaptırdığını iddia ettiğini, davacının herhangi bir faydalı gider masrafı yapmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

İlk Derece Mahkemesi Kararı:

6. Kemer 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin dosya üzerinden verdiği görevsizlik kararı ile dosyanın gönderildiği Kemer Sulh Hukuk Mahkemesinin verdiği görevsizlik kararı üzerine doğan olumsuz görev uyuşmazlığı sonucunda Yargıtay 20. Hukuk Dairesi Kemer Sulh Hukuk Mahkemesini yargı yeri olarak belirlemiştir.

7. Kemer Sulh Hukuk Mahkemesinin 08.06.2017 tarihli ve 2016/42 E., 2017/126 K. sayılı kararı ile; taraflar arasında düzenlenen, mahiyeti itibari ile ürün kirası sözleşmesi niteliğinde olan sözleşmenin 01.04.2013-31.10.2013 tarihleri arasındaki dönemi kapsadığı, 2014 yılı için örtülü olarak devam ettiğine ilişkin herhangi bir bulgu mevcut olmadığı, sürenin bitimi itibari ile sözleşme son bulduğundan davacının 2014 yılı sezonunda mecuru işletememesinden dolayı uğradığı zararı isteme hakkının bulunmadığı, davacı tarafça mecura zorunlu ve faydalı masraflar yapıldığının ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi Kararı:

8. İlk derece mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.

9. Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesinin 19.12.2017 tarihli ve 2017/1238 E., 2017/1250 K. sayılı kararı ile; davacının faydalı gider alacağına ilişkin istinaf sebeplerinin reddine, makul süre tazminatına ilişkin istinaf sebeplerinin değerlendirilmesinde ise; “… Taraflar arasında 22.01.2013 imza, 01.04.2013 başlangıç, 31.10.2013 bitiş tarihli kira sözleşmesi hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Mahkemece sözleşme hasılat kirası olarak değerlendirilmiş ise de hasılat kirasından söz edebilmek için kiralananın demirbaşları ve işletme ruhsatı ile birlikte kiralanması gerekir. Sözleşmede kiralananın işletme ruhsatı ile kiralandığına dair bir düzenleme bulunmadığı gibi böyle bir iddia da yoktur. Öte yandan hasılat kirası olsa dahi TBK'nın 367. maddesi gereği kiraya veren tarafından sözleşmenin feshine ilişkin ihtar çekilmesi gerekmekte olup davalı kiraya veren tarafından böyle bir ihtarname sunulmamıştır. Ayrıca davalı vekili Turizm Teşvik Kanunu'nun 11. maddesi gereğince, sözleşmenin süre sonunda sona erdiğini bildirmiş ise de ilgili yasa turizm sektöründeki istisna, muafiyet ve haklardan yararlanmak için düzenlenmiş olup çatılı işyeri olduğu anlaşılan kiralananın tahliyesi TBK'nın 339 ve devamı maddelerine tabidir. Buna göre sözleşme 31.10.2013 tarihinde bitmiş olup taraflarca feshedilmediğinden TBK 347 gereği bir yıl süre ile uzamıştır. Davacı davalının beş yıldızlı otel olan işyerinin hamam ve sauna kısmına kendisinin sokulmadığını iddia etmiş, davalı da, davacı kiracının sözleşmeyi haksız yere feshedip kiralananı tahliye ettiğini ileri sürmemiştir. Nitekim davacı 12.04.2014 günü tespit isteminde bulunmuş, 16.04.2014 günü yapılan keşifte davacı kiracının malzemelerinin davalı kiraya veren tarafından tutanakla belirlenip kiralanandan başka bir yere konulduğu otel yetkilisi tarafından belirtilmiş buna ilişkin tutanakta mahkemeye sunulmuştur. Bu durumda davalı kiraya verenin feshi haksız olup, davacı kiracı makul süre tazminatı isteyebilir. Bunun için mahkemece kar kaybı şu şekilde belirlenmelidir. Kâr kaybı hesabı yapılırken davacı kiracının dava konusu kiralanan ile aynı vasıf ve özelliklere sahip başka bir taşınmazı aynı şartlarda ne kadar sürede kiralayabileceği bilirkişi aracılığıyla tespit edilerek, bu süre ile sınırlı olarak kâr kaybı alacağına hükmedilmesi gerekir. Çözümlenmesi gereken ikinci uyuşmazlık ise makul süre içinde hükmedilmesi gereken kar mahrumiyetinin nasıl hesaplanacağına ilişkindir. Mahkemece davacının defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmalıdır. Buradan belirlenemiyorsa dava reddedilmemelidir. Burada kardan yoksun kalanın zararı, kusurlu fesih yüzünden mal varlığında ileride meydana gelecek çoğalmadan mahrum kalmasıdır. Bu zarar dükkandan tespit edilemiyorsa kiralananla ilgili esnaf, ticaret odalarına yazı yazılarak sözleşme tarihi ile sözleşmenin fesh edildiği tarih arasında sosyo-ekonomik yönden aynı çevrede açılan benzer yerlerin muhtemel cirosu, kar oranı, işletme giderlerinin ciroya oranına ilişkin ayrıntılı bilgiler toplandıktan sonra bilirkişi marifeti ile bu veriler değerlendirilerek muhtemel aylık karı tespit edilmeli ve dava konusu aynı vasıf ve özelliklere sahip başka bir taşınmazı aynı şartlarda kiralayabileceği makul süre kadar kar kaybına hükmedilmesi gerekir. Bu nedenle davacının makul süre tazminatına ilişkin istinaf isteminin kabulüne karar vermek gerekmiştir….” gerekçesiyle davacı vekilinin makul süre tazminatına ilişkin istinaf kanun yolu başvurusunun kısmen kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının makul süre tazminatına yönelik olarak kaldırılmasına, dava dosyasının daire kararında belirtildiği üzere inceleme yapılarak bir karar verilmesi için ilk derece mahkemesine iadesine karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

10. Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

11. Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 16.10.2018 tarihli ve 2018/3327 E., 2018/10074 K. sayılı kararı ile;

“… 1-) HMK 353/l-a-6. maddesinde ise, ilk derece mahkemesince, tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiçbiri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması halinde, esasa ilişkin inceleme yapılmadan kararın kaldırılmasına kesin olarak karar verileceği düzenlenmiştir. İş bu dosyada, ilk derece mahkemesince tarafların gösterdikleri deliller toplanmış, davaya dayanak yapılan kira sözleşmesi dosya kapsamına alınmış, mahkemenin 2014/14 D.İş sayılı dosyası incelenmiş, tarafların ticari defterlerinin ibrazı sağlanarak, bu hususta bilirkişi incelemesi yaptırılmış, tarafların tanıkları dinlenilmiş, tarafların delil olarak dayandıkları belgeler sunulmuş veya ilgili yerlere müzekkere yazılarak dosyaya kazandırılmıştır. Bu durumda ilk derece mahkemesince, tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiçbirinin toplanmamış veya gösterilen delillerin hiç değerlendirilmemiş olmasından söz edilemez. Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353. maddesinde, bölge adliye mahkemesinin dosyayı ilk derece mahkemesine geri gönderme sebepleri tahdidi olarak sayılmıştır. Buna göre Kanunda sayılan geri gönderme sebepleri gerçekleşmediğinden dava dosyasının kararda belirtildiği üzere inceleme yapılarak karar verilmesi için ilk derece mahkemesine iadesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu durumda, istinaf başvurusu kabul edilmiş olmakla gerekirse Kanunun 353/1-b-3 maddesi uyarınca işin esasının, Bölge Adliye Mahkemesince, eksik delillerin toplanması ile dava dosyası incelenip karara bağlanması gerekirken, Kanun’da bulunmayan bir gerekçe ile dosyanın ilk derece mahkemesine iadesine karar verilmiş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.

2-) Bozma nedenine göre davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir….” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

12. Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesinin 05.02.2019 tarihli ve 2018/1691 E., 2019/126 K. sayılı kararı ile; önceki karar gerekçesinin yanında, iki ayrı talepten biri olan faydalı gider alacağına ilişkin istinaf sebeplerinin reddedilmesiyle sadece makul süre tazminatına ilişkin olarak verilen kararın kaldırıldığı, bu konuda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca verilen kararın kesin nitelikte olduğu ve temyiz denetimine tabi olmadığı, ilk derece mahkemesinin verdiği ret kararının sözleşme süresinin bitmesi gerekçesine dayandığı alınan bilirkişi raporlarında makul süre tazminatına ilişkin herhangi bir değerlendirmenin yapılmadığı, mahkemece bu konuda toplanmış hiçbir delilin bulunmadığı, ayrıca bölge adliye mahkemelerinin toplanmayan birtakım delillerin toplanması amacıyla değil, üç dereceli sisteme geçilerek hukukî güvenliğin artırılması amacıyla kurulduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

13. Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.     

II. UYUŞMAZLIK

14. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; eldeki davada, istinaf mahkemesince verilen kararın 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 353/1-a-6 maddesi uyarınca kesin nitelikte olup olmadığı, buradan varılacak sonuca göre somut olayda eksikliklerin ilk derece mahkemesince mi yoksa istinaf mahkemesince mi giderilmesi gerektiği noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

15. Uyuşmazlığın çözümü açısından öncelikle konuyla ilgili kavram ve yasal düzenlemelerin irdelenmesinde yarar bulunmaktadır.

16. İstinaf ile ilgili monografilerin karşılaştırmalı hukuka ilişkin bölümlerinde “geniş (tam) istinaf sistemi” ve “dar istinaf sistemi” ayrımına yer verilmektedir. Geniş istinaf sistemi davanın istinaf merciinde adeta yeniden görülmesi ve yeniden hükme bağlanması esasına dayanmaktadır. Dar istinaf sistemi ise ilk derece mahkemesinde hükme bağlanmış olan davanın yeniden görülmesinden ziyade o davada verilen hükmün denetlenmesi esasını benimsemektedir. Buna göre geniş istinafta ikinci derece mahkemesi önüne yeni vakıa ve deliller getirtilmesi konusunda bir sınırlama bulunmamakta, istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen hususlarla sınırlanmamakta, istinaf yoluna başvurmanın hükmün icrasını erteleyici etkisine getirtilen istisnalar sınırlı tutulmaktadır. Buna karşılık dar istinafta kanun yolu incelemesinin kural olarak istinaf dilekçesinde gösterilen sebeplerle sınırlı tutulduğu görülmekte, ikinci derece mahkemesinde yapılabilecek taraf işlemleri sınırlamalara tabi kılınmakta, yeni vakıa ve deliller ileri sürülmesi istisnai hâllerle sınırlı tutulmakta, istinaf incelemesi sırasında hükmün teminat karşılığında icrasına imkân veren hükümler bulunmaktadır. Hukuk Muhakemeleri Kanunu dar istinaf sistemini benimsemiştir. Gerçekten istinaf incelemesinin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı tutulması, bölge adliye mahkemesinde yapılan istinaf incelemesinde kural olarak re’sen göz önünde tutulacak olanlar dışında ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen savunmaların dinlenmemesi ve yeni delillere dayanılamaması ve bölge adliye mahkemesinin ilk derece mahkemesi kararını kaldırıp dosyayı bu mahkemeye geri göndermek konusunda geniş bir yetkiye sahip olması dar istinaf sistemine ait özelliklerdir (Budak, Ali Cem; İlamat Torbası İstinaf Mahkemesi Karar İncelemeleri, Ekim 2020, s. 1-2).

17. İstinaf sistemi kavram olarak açıklandıktan sonra istinaf kanun yolu aşamasına da değinmek gerekmektedir. Öncelikle kararı veren ilk derece mahkemesi dilekçeler (istinaf dilekçesi ve cevap dilekçesi) verildikten veya bunun için belli süreler geçtikten sonra dosyayı dizi listesine bağlı olarak ilgili istinaf mahkemesine gönderir. (HMK m. 347/3, m. 343/4) İstinaf mahkemesinin görevli hukuk dairesi, ilk önce yetkili olup olmadığını re’sen inceler. Yetkili olduğu kanısına varırsa dosya üzerindeki ön incelemesine devam eder. Ön inceleme sonunda incelemenin aynı istinaf mahkemesinin başka bir dairesince (veya başka bir istinaf mahkemesince) yapılması gerektiği, istinaf edilen kararın kesin olduğu, başvurunun istinaf süresi içinde yapılmadığı, başvuru şartlarının yerine getirilmediği, başvuru sebeplerinin veya gerekçesinin hiç gösterilmediği tespit edilen dosyalar hakkında gerekli karar verilir (Kuru, Baki; Medeni Usul Hukuku, Cilt II, Mart 2020, s. 1366-1368).

18. Konuya ilişkin olarak HMK’nın 352. maddesinin 1. fıkrası “(1) Bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince dosya üzerinde yapılacak ön inceleme sonunda aşağıdaki durumlardan birinin tespiti halinde öncelikle gerekli karar verilir:

a) İncelemenin başka bir dairece veya bölge adliye mahkemesince yapılmasının gerekli olması

b) Kararın kesin olması

c) Başvurunun süresi içinde yapılmaması

ç) Başvuru şartlarının yerine getirilmemesi

d) Başvuru sebeplerinin veya gerekçesinin hiç gösterilmemesi…” şeklinde düzenlenmiştir.

19. Ön inceleme aşamasında verilecek kararlar, incelemenin başka bir daire tarafından yapılması gerektiğine ilişkin “gönderme kararları”, ilk derece mahkemesine ait kararın istinaf kanun yolu açık olmayan kesin bir karar olması nedeniyle ve ayrıca başvurunun süresi içinde yapılmaması nedeniyle verilen “dilekçenin reddi kararları” ve istinaf başvuru şartlarının yerine getirilmemesi nedeniyle verilen “başvurunun yapılmamış sayılmasına” ilişkin kararlardır. Bu aşamada verilecek olan kararların temel niteliği işin esası ve ilk derece mahkemesine ait kararla bir ilgisinin olmamasıdır. Nitekim bu aşamada yapılan incelemede dairenin görevli olup olmadığı, inceleme konusu olan ilk derece mahkemesine ait kararın kesin olup olmadığı ve başvurunun süresinde ve kanunda öngörüldüğü biçimde yapılıp yapılmadığı denetlenmektedir. Dolayısıyla ön incelemede verilen kararlar tamamen istinaf başvurusu ile ilgili olup, başvurunun kabul edilebilir olmadığını tespit eden usule ilişkin nihai kararlardır (Akkaya, Tolga; Medeni Usul Hukukunda İstinaf, Ankara 2009, s. 319).

20. Ön inceleme aşamasında eksiklik bulunmadığı anlaşılan dosyalar incelemeye alınır.

21. İstinaf bölümünde, aksine hüküm bulunmayan hâllerde ilk derece mahkemesinde uygulanan yargılama usulü istinaf mahkemesinde de uygulanır. İstinaf incelemesi duruşmasız veya duruşmalı yapılır. Duruşmasız istinaf incelemesi HMK’nın 353. maddesinde düzenlenmiştir.

22. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesinin ilk hâlinde “(1) Ön inceleme sonunda dosyada eksiklik bulunmadığı anlaşılırsa;

a) Aşağıdaki durumlarda bölge adliye mahkemesi, esası incelemeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği başka bir yer mahkemesine ya da görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar verir:

1) Davaya bakması yasak olan hâkimin karar vermiş olması.

2) İleri sürülen haklı ret talebine rağmen reddedilen hâkimin davaya bakmış olması.

3) Mahkemenin görevli ve yetkili olmasına rağmen görevsizlik veya yetkisizlik kararı vermiş olması veya mahkemenin görevli ya da yetkili olmamasına rağmen davaya bakmış bulunması veyahut mahkemenin bölge adliye mahkemesinin yargı çevresi dışında kalması.

4) Diğer dava şartlarına aykırılık bulunması.

5) Mahkemece usule aykırı olarak davanın veya karşı davanın açılmamış sayılmasına, davaların birleştirilmesine veya ayrılmasına, merci tayinine karar verilmiş olması.

6) Mahkemece, tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiçbiri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması.

b) Aşağıdaki durumlarda davanın esasıyla ilgili olarak;

1) İncelenen mahkeme kararının usul veya esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığı takdirde başvurunun esastan reddine,

2) Yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında,

3) Yargılamada bulunan eksiklikler duruşma yapılmaksızın tamamlanacak nitelikte ise bunların tamamlanmasından sonra yeniden esas hakkında, duruşma yapılmadan karar verilir…” hükmü yer almakta iken;

7035 ve 7251 sayılı Kanun’lar ile yapılan değişiklikler sonucu 353. madde “…(1) Ön inceleme sonunda dosyada eksiklik bulunmadığı anlaşılırsa;

a) Aşağıdaki durumlarda bölge adliye mahkemesi, esası incelemeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği başka bir yer mahkemesine ya da görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar verir:

1) Davaya bakması yasak olan hakimin karar vermiş olması.

2) İleri sürülen haklı ret talebine rağmen reddedilen hakimin davaya bakmış olması.

3) Mahkemenin görevli ve yetkili olmasına rağmen görevsizlik veya yetkisizlik kararı vermiş olması veya mahkemenin görevli ya da yetkili olmamasına rağmen davaya bakmış bulunması (Mülga İbare Rgt: 05.08.2017 RG NO: 30142 Mükerrer Kanun No: 7035/29)

4) Diğer dava şartlarına aykırılık bulunması.

5) Mahkemece usule aykırı olarak davanın veya karşı davanın açılmamış sayılmasına, davaların birleştirilmesine veya ayrılmasına, (Mülga İbare Rgt: 05.08.2017 Rg No: 30142 Mükerrer Kanun No: 7035/29) karar verilmiş olması.

(Değişik Alt Bent Rgt: 28.07.2020 Rg No: 31199 Kanun No: 7251/35)

6) Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması.

b) Aşağıdaki durumlarda davanın esasıyla ilgili olarak;

1) İncelenen mahkeme kararının usul veya esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığı takdirde başvurunun esastan reddine,

2) Yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında,

3) Yargılamada bulunan eksiklikler duruşma yapılmaksızın tamamlanacak nitelikte ise bunların tamamlanmasından sonra (Eklenmiş İbare Rgt: 28.07.2020 Rg No: 31199 Kanun No: 7251/35) başvurunun esastan reddine veya yeniden esas hakkında, duruşma yapılmadan karar verilir…” şeklinde düzenlenmiştir.

23. Yukarıda yapılan açıklamalar ve yasal düzenlemelerden sonra somut olay özelinde HMK’nın 353/1-a-6 bendi değerlendirildiğinde;

Anılan hüküm istinaf kanun yolunun ne şekilde uygulanacağı konusunda son derece belirleyicidir. Bir taraftan istinaf mahkemelerinin hukukî denetim yanında aynı zamanda maddi vakıa incelemesi de yaparak tahkikat sonucuna göre yeniden karar verme yetkisini haiz olan bir hüküm mahkemesi olduğu kabul edilirken, diğer taraftan da söz konusu hükümle bir nevi eksik inceleme gerekçesiyle dosyanın mahalline geri gönderilmesi kabul edilmektedir. HMK’da kabul edilen dar istinaf sisteminin amacına uygun olarak istinaf mahkemelerinin hukukî denetim görevini yerine getirirken gerektiğinde yeniden tahkikat ve inceleme yapmalarına imkân verecek bir uygulamanın benimsenmesi ancak ortada hukukî ve maddi vakıa denetimine konu olacak verilerin bulunmaması hâlinde ise tahkikatın yapılması için dosyanın kararı veren mahkemeye geri gönderilmesi gerekmektedir. Olaya ve maddi delillere en yakın olan mahkeme ilk derece mahkemesidir (Kurtoğlu, Tülin; Özel Hukukta İstinaf Denetimi ve Yargılaması, Ankara 2017, s. 152-153).

24. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a maddesinde altı bent hâlinde sayılmış olan usule ilişkin hukuka aykırılık durumlarında, ilk derece mahkemesine ait kararın esası incelenmeden kaldırılmasına ve dosyanın geri gönderilmesine, (b) bendinde “başvurunun esastan reddine” “düzelterek yeniden esas hakkında karar” ve “yeniden esas hakkında karar” şeklinde hüküm kurulacağı belirtilmiştir.

25. Bu kapsamda HMK’nın 353/1-a maddesinin 1-6 bentleri arasında sayılan usule ilişkin hukuka aykırılıklar tespit edildiğinde, ilk derece mahkemesine ait kararın esası incelenmeden kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği başka bir yer mahkemesine ya da görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesine kesin olarak karar verilecektir. HMK’nın 353/1-a maddesinde belirtilen durumlarda istinaf mahkemesi kararı esas yönünden inceleyemez (Kurtoğlu, 187-188). Bu nedenle madde metninden de açıkça anlaşılacağı üzere HMK’nın 353/1-a maddesinde altı bent hâlinde sayılan hâllerde istinaf mahkemesinin esası incelemeden verdiği ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması ve dosyanın ilgili ilk derece mahkemesine gönderilmesi kararları kesin olduğundan temyiz edilemez.

26. Öte yandan 7251 sayılı Kanun ile Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362. maddesine eklenen (g) bendine göre “353 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında verilen kararlar” hakkında temyiz yoluna başvurulamayacağı açıkça hüküm altına alınmış olup madde gerekçesinde de; 353. maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamına giren durumlarda bölge adliye mahkemesinin duruşma yapmadan kesin olarak karar vereceği, fıkraya eklenen yeni (g) bendiyle, 353. madde hükmü ile uyum sağlanarak Kanunun bütünlüğünün korunması amaçlandığı ifade edilerek 353. maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında verilen kararların kesin nitelikte olduğu vurgulanmıştır.

27. Hâl böyle olunca bölge adliye mahkemelerinin HMK’nın 353. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamına giren kararlarının kesin nitelikte olduğu cihetle Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesince verilen direnme kararı yerindedir.

28. O hâlde, direnme uygun olup usul ve yasaya uygun direnme kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.

IV. SONUÇ :

Açıklanan nedenlerle;

Davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının ONANMASINA,

Harç peşin alındığından harç alınmasına yer olmadığına, 16.03.2022 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.

BİLGİ : “İstinaf denetiminde esas hakkında inceleme yapılarak kaldırma veya yeniden karar için gönderme kararı verilirse bu karar kesin olamaz” şeklindeki Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 10 Mayıs, 07 Haziran ve 04 Ekim 2022 tarihli kararları için bkz.

http://karamercanhukuk.com/yargitay-karari/istinaf-denetiminde-esas-hakkinda-inceleme-yapilarak-kaldirma-veya-yeniden-karar-icin-gonderme-karari-verilirse-bu-karar-kesin-olamaz