İSTİNAF SÜRESİ İÇERİSİNDE İKİNCİ BİR İSTİNAF DİLEKÇESİ VERİLEBİLİR.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


08 Tem
2020

Yazdır

T.C.
YARGITAY
8. Hukuk Dairesi

ESAS NO       : 2018/15518
KARAR NO    : 2019/9846

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Antalya 2. Aile Mahkemesi hükmüne karşı, davalı-birleşen davada davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması sonunda Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş, bu kez davalı-birleşen davada davacı vekilinin Bölge Adliye Mahkemesi kararını temyizi üzerine Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü. 

KARAR

Dava ve birleşen dava artık değere katılma alacağı istemine ilişkin olup, Mahkemece, asıl davanın ve birleşen davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalı-birleşen dosyada davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuş, Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi tarafından istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi üzerine, davalı-birleşen dosyada davacı vekili tarafından temyiz isteğinde bulunulmuştur.

Bölge Adliye Mahkemesi tarafından istinaf incelemesi, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır. Ancak, Bölge Adliye Mahkemesi kamu düzenine aykırılık gördüğü takdirde bunu resen gözetir. (HMK mad. 355)

Davalı-birleşen dosyada davacı vekiline, İlk Derece Mahkemesinin gerekçeli kararı 02.11.2017 tarihinde tebliğ edilmiş, karar, davalı-birleşen dosyada davacı vekili tarafından, süresi içinde 15.11.2017 tarihinde istinaf edilmiş, davalı-birleşen dosyada davacı vekili tarafından istinaf başvuru süresi içinde verilen 16.11.2017 havale tarihli ek dilekçe ile ilk dilekçede ileri sürmediği, davacı-birleşen dosyada davalının banka hesabının İsviçre Frangı hesabı olduğu, bu banka hesabı üzerinden, davalı-birleşen dosyada davacı lehine banka hesabının Türk Lirası hesabı olarak kabul edilerek katılma alacağı hesabı yapıldığı, İsviçre Frangının günümüz güncel kuru üzerinden TL’ye çevrilerek, faiziyle tahsil edilmesi gerektiği itirazını da ileri sürerek, İlk Derece Mahkemesi kararının bu yönüyle de kaldırılması gerektiğini talep etmiş, Bölge Adliye Mahkemesince, istinaf yoluna başvuran tarafın yasal süre içerisinde olsa dahi sunacağı diğer dilekçelerin, istinaf dilekçesi mahiyetinde olmayıp, bu dilekçelerle belirtilen istinaf sebeblerinin Bölge Adliye Mahkemesince değerlendirilmeye alınmasının mümkün olmadığı, bu nedenle 15.11.2017 tarihli istinaf sebepleri doğrultusunda inceleme yapılırken ek istinaf sebeplerini içerir 16.11.2017 tarihli dilekçedeki itirazların dikkate alınmayacağı değerlendirmesini yapmış ise de, davalı-birleşen dosyada davacı vekilince istinaf başvuru süresi içinde sunduğu ikinci bir dilekçe ile ilk dilekçede ileri sürmediği vakıa hakkında istinaf talebinde bulunmasında yasal bir engel olmadığından, davalı-birleşen dosyada davacı vekilinin ek istinaf dilekçesi içeriğindeki banka hesabına yönelik itirazı hakkında olumlu veya olumsuz bir değerlendirme yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle davalı-birleşen dosyada davacı vekilinin banka hesabına yönelik istinaf başvurusunun değerlendirilmemesi doğru görülmemiştir.

SONUÇ : Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, davalı-birleşen dosyada davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının bozma nedenine göre şimdilik incelenmesine yer olmadığına, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine, kararın bir suretininde İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 04.11.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

Başkan       Üye                       Üye                           Üye               Üye
F. AKÇİN     E. SARICALAR    N. BEYAZITOĞLU    İ. ŞİMŞEK     F. EROĞLU
                                                 KUŞÇUOĞLU

İÇTİHAT YORUMU: “Fakat acaba istinaf dilekçesi verildikten sonra ve fakat istinaf süresi henüz dolmadan yeni bir istinaf dilekçesi verilebilir mi? Veya ilk istinaf dilekçesindeki eksiklikler tamamlanabilir mi? Kanımızca, bu soruya olumsuz cevap vermek gerekir. Zira kanunda, istinaf süresi içinde dahi olsa, birden fazla istinaf dilekçesi verilmesi gibi bir düzenleme mevcut olmadığı gibi, ek bir istinaf dilekçesi vasıtasıyla ilk istinaf dilekçesindeki eksikliklerin giderilmesine cevaz verilmemiştir.” (ÇİFTÇİ, Murat Özgür, Medeni Yargılama Hukukunda İstinaf, Güncelleştirilmiş 2. Baskı, Ankara, 2016, s. 218)

 

AYNI YÖNDE KARAR:

T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ

Esas No       : 2022/1993
Karar No      : 2023/731

T Ü R K  M İ L L E T İ  A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L  M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ                       :
 Konya Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
TARİHİ                                 : 13.01.2022
SAYISI                                 : 2022/130 E., 2022/72 K.

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil, mümkün olmaması halinde katkı payı, değer artış payı ve katılma alacağı davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne kısmen reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı kadın vekili ve davalı erkek vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulüne, İlk Derece Mahkemesi hükmü kısmen kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı kadın vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı kadın vekili, tasfiye konusu 2596 ada 13 parsel sayılı taşınmazda bulunan 3 katlı betonarme bina ve arsasının 3/4 payının davalıya ait olduğunu, tapuda sadece 2 nolu bağımsız bölümün davalı erkek adına görüldüğünü ayrıca tapuda görülmeyen bodrum ve çatı katında bulunan 2 dairenin de davalının uhdesinde olduğunu, bu daireleri kiraya verdiğini, taşınmazın alımı için müvekkilinin kendi adına kayıtlı olan arsasını ve ziynet eşyalarını satarak katkıda bulunduğunu, çocuklarından gelen paraları, gün paralarını, bilezik ve muhtelif altınları davacıya verdiğini, müvekkilinin taşınmazın yapımına katkı olarak 12 adet 21 gram üçlü burma bileziğini vererek taşınmazın yapımına destek olduğunu, çocuklarına bakarak ve ev işlerini de yaparak katkısı olduğunu, ayrıca davalıya ait tapu kayıtlarında ulaşılamayan Afyonkarahisar'da bulunan bir devre mülk olduğunu, evlilik birliği içerisinde davalının pek çok araç alıp sattığını, bunların da tasfiyede dikkate alınması gerektiğini, yine evlilik birliği içinde biriktirilmiş paraların tamamının da davalının tasarrufunda tutulduğunu, davalının 2 daireden aylık yaklaşık 1.500,00 TL kira gelirlerinin de olduğunu, davalının yaptığı muvazaalı devirlerinde tasfiyede dikkate alınması gerektiğini belirterek taraflar arasındaki nal rejimin tasfiyesi ile, evlilik birliği içinde edinilmiş olan malların hakkaniyete uygun olarak öncelikle aynen taksimi ve özel sicillerine tesciline, bu mümkün olmadığı takdirde malların tespit edilecek bedelinden müvekkiline düşecek katkı payı, artık değere katılma alacağı ve değer artış payı alacağı alacaklarının fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş; davacı vekili 05.10.2021 tarihli dilekçesinde; değer artış payı alacağı yönünden alacak miktarını yükseltmemiş, emek ile katkısı dışındaki katkı payı alacağını 11.420,00 TL'ye, katılma alacağını 165.000,00 TL'ye olmak üzere toplam alacak miktarını 176.420,00 TL 'ye yükseltmiştir.

II. CEVAP

Davalı erkek vekili, tasfiye konusu taşınmazın 1998 yılında müvekkilinin parasıyla satın salındığını ve üzerine şu anki meskenin inşa edildiğini, davacının hiçbir zaman çalışmadığını, parasal bir katkısının olmadığını, davacının müvekkiline verecek altınları olmadığını, çocuklarının da o dönemde babalarının desteğine muhtaç olduklarını, inşaatı yaparken müvekkilinin kardeşi Hasan'dan destek aldığını, hatta müvekkilinin inşaatı bitirebilmek için 2 katlı meskenin 1 nolu bağımsız bölümünü borçlarını ödeyebilmek ve inşaatı bitirebilmek amacıyla sattığını, inşaatın 2001 yılında tamamlandığını, davalının o dönemde şirketini de satarak gelen parayı meskenin yapımına harcadığını, davacının altınları ile katkı yaptığı iddiasının da doğru olmadığını, davacının tanıkları olan müşterek çocukları ile davalı arasında husumet olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, 2596 ada 13 parsel sayılı taşınmazın arsasının davalının kişisel malı, üzerine yapılan binanın edinilmiş mal olduğu, arsanın alınmasında davacının altınlarıyla katkıda bulunduğu, davacının satıldığını iddia ettiği taşınmaza ilişkin bilgilerin sunulmadığından bu iddiaya itibar edilmediği, müşterek çocuklar tarafından gönderildiği iddia edilen paraların varlığı kabul edilse bile bu paraların ortak kullanım için gönderildiği, bu nedenle bina yönünden davacının değer artış payı alacağı bulunmadığı; boşanma dava tarihinde birikmiş kira alacağının olduğunun ispatlanamadığı, boşanma dava tarihinden sonra elde edilen kira gelirinin tasfiye edilemeyeceği; 42 R 0737 plakalı aracın edinilmiş mal olduğu, davacının araç yönünden katılma alacağı olduğu; mal rejimini tasfiyesine ilişkin davalarda aynî hüküm kurulamayacağı gerekçesiyle davacının aynen taksim talebinin reddine, davacının değer artış payı alacağı ve kira gelirleri yönünden katılma alacağı taleplerinin reddine, 2596 ada 13 parsel sayılı taşınmazın arsası yönünden 11.420,00 TL katkı payı alacağının dava tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte tahsiline, 2596 ada 13 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan binanın zemin kat hariç kısmı yönünden 132.500,00 TL katılma alacağının karar tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte tahsiline, 42 R 0737 plakalı araç yönünden 32.500,00 TL katılma alacağının karar tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte tahsiline karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı kadın vekili ve davalı erkek vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1. Davacı kadın vekili 24.11.2021 tarihli istinaf dilekçesinde, inşaat yönünden davanın müvekkilinin ziynet eşyaları ve şahsi paraların kullanılması iddiasına dayalı değer artış payı ve katılma alacağı davası olduğunu, değer artış payı alacağı yönünden talebinin reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu, müvekkilinin şahsi parasının kullanıldığına yönelik tanık beyanları olduğunu, müvekkiline ait arsanın satışından elde edilen para ile inşaatın ilk ruhsat alındığından toplu katkıda bulunulduğunu, bu konudaki mahkemenin ret gerekçesinin doğru olmadığını, ayrıca müvekkilinin emeği ile yaptığı katkının da dikkate alınması gerektiğini, kira geliri yönünden eksik inceleme ile davanın reddine karar verildiğini belirterek değer artış payı alacağı, kira gelirinden kaynaklı katılma alacağı ve katkı payı alacağı yönünden istinaf yoluna başvurmuştur.

2. Davacı kadın vekili 25.11.2021 tarihli istinaf dilekçesinde, inşaat yönünden davanın müvekkilinin ziynet eşyaları ve şahsi paraların kullanılması iddiasına dayalı değer artış payı ve katılma alacağı davası olduğunu, değer artış payı alacağı yönünden talebinin reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu, müvekkilinin şahsi parasının kullanıldığına yönelik tanık beyanları olduğunu, müvekkiline ait arsanın satışından elde edilen para ile inşaatın ilk ruhsatı alındığından toplu katkıda bulunulduğunu, bu konudaki mahkemenin ret gerekçesinin doğru olmadığını, ayrıca müvekkilinin emeği ile yaptığı katkının da dikkate alınması gerektiğini, davalının devretmiş olduğu payının da tasfiyede dikkate alınması gerektiğini, taşınmazın ve aracın güncel değerinin eksik belirlendiğini belirterek değer artış payı alacağı, kira gelirinden kaynaklı katılma alacağı ve katkı payı alacağı yönünden istinaf yoluna başvurmuştur.

3. Davalı erkek vekili istinaf dilekçesinde, taşınmazın arsanın alınmasında davacının altınlarının kullanılmadığını, davacının altını olduğu iddiasının doğru olmadığını, arsanın kişisel mal olduğunu ve davacının katkısı olmadığını, inşaatın 2001 yılında tamamlandığını, binanın da kişisel mal olduğunu, inşaatın bitirilebilmesi için 1 nolu bağımsız bölümün satıldığını, davacının katkısının olmadığını, aynen taksim ve alacak taleplerinin bir kısmının reddine karar verilmesine rağmen ayrı ayrı vekâlet ücreti verilmemesinin hatalı olduğunu, arsanın değerinin binanı değerinden daha fazla olmasına rağmen değerin hatalı belirlendiğini belirterek aleyhine hükmedilenler yönünden istinaf yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, davacının arsa yönünden iddiasının, kişisel mal olan arsasının satışından elde edilen paranın kullanıldığı, binanın yapımı yönünden ise iddiasının, ziynet eşyalarının ve çocuklarının kendisine gönderdiği kişisel paranın kullanıldığına yönelik olduğu; davacının kişisel malı olduğunu iddia ettiği arsaya yönelik bilgileri ibraz etmediği, davacıya ait tapu kaydı sorgulamasında pasif tapu kaydı olmadığı, soyut tanık beyanlarına itibar edilemeyeceği; İlk Derece Mahkemesince davacının arsanın alınmasında altınları ile katkı yaptığı kabul edilerek katkı payı alacağına hükmedilmiş ise de davacının arsanın alınmasına altınlarla katkı iddiasının olmadığı, davacının altınların inşaatın yapımında kullanıldığını iddia ettiği, davacının iddiası dışında altınların arsanın alınmasında kullanıldığının kabul edilmesinin hatalı olduğu, davacının somut katkısını ispatlayamadığı; davacının bina yönünden altınlarının kullanıldığına yönelik herhangi bir istinafı olmadığı, İlk Derece Mahkemesince davacının bina yönünden altınlar nedeniyle katkısı kabul edilmiş olsaydı hem değer artış payı alacağına hem de katılma alacağına hükmedilmesi gerekeceği, davacının bu yönde istinafı olmaması nedeniyle davalı lehine usulî kazanılmış hak oluştuğundan davacının binanın yapımında altınlarının kullanıldığına yönelik iddiası kapsamında herhangi bir değerlendirme yapılmadığı; davacının çocuklarının para gönderdiğine dair somut belgesi olmadığı, soyut tanık beyanlarına itibar edilemeyeceği; davacının ev hanımı olduğu, bunun dışında düzenli ve sürekli gelir getirici bir çalışmasının olmadığı, davacının ev içerisindeki birlik görevleri kapsamında gösterdiği emeğinin mal varlığının edinilmesine somut katkı olarak dikkate alınamayacağı; Belediye'den gelen yazı cevabına göre, binanın yapımına 27.09.2002 tarihinde başlandığı, edinilmiş mal olduğu, davacının altınlarla binanın yapımı katkısı iddiasına yönelik istinaf talebi bulunmadığından, katılma alacağı hesabının doğru olduğu; taşınmazda bulunan bodrum ve çatı katında bulunan bağımsız bölümlerin boşanma dava tarihinden sonra kiraya verildiği; aracın edinilmiş mal olduğu, boşanma dava tarihinden sonra devredildiği belirtilerek sonuç olarak davacının istinaf başvurusunun reddine, davalının istinaf başvurusunun arsa yönünden kabulüne, diğer yönlerden reddine, İlk Derece Mahkemesi hükmünün (3, 6, 7, 8, 9) numaralı bentlerinin kaldırılarak yeniden kaldırılan bentler hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne kısmen reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı kadın vekili, Bölge Adliye Mahkemesinin altınların kullanımına ilişkin tespitinin hatalı olduğunu, dava dilekçesinde arsanın alınmasına müvekkilinin ziynetleri ve müvekkiline ait arsanın satışından elde edilen para ile katkıda bulunduğunu, binanın yapımına da çocuklarından gelen para, gün paraları, bilezik ve muhtelif altınlarını verdiğini, tarafların ev sahibi olması amacıyla müvekkilinin 12 adet 21 gram bilezik verdiğini iddia ettiğini, değer artış payı alacağı talebinin olduğunu, yargılama sırasında verilen dilekçelerde de taşınmazın edinilmesi ve binanın yapılmasına davacının kişisel malları ile katkısı olduğunun vurgulandığını, değer artış payı ve katkı payı alacağı yönünden istinaf başvurusu olmasına rağmen hatalı karar verildiğini, taşınmazın edinilmesi ve binanın inşa edildiği dönemde davalının ekonomik olarak zor durumda olduğunu, müvekkilinin katkısı olmadan malın edinilmesinin mümkün olmadığını, çocuklarının para gönderdiğinin tanık beyanları ile doğrulandığını, bu paraların tamamen müvekkilinin kişisel kullanımı için gönderildiğini, müvekkilinin arsasının satışından elde edilen paranın kullanıldığının tanık beyanları ile doğrulandığını, müvekkilinin emek ile katkısının da dikkate alınması gerektiğini, müvekkilinin kendisini çocuklarına ve eşine vakfettiğini, bedeni ve manevî katkılarının da bulunduğunu, denkleştirici adalet ilkeleri uyarınca müvekkilinin katkısının belirlenmesi gerektiğini, devredilen taşınmazın da tasfiyede dikkate alınması gerektiğini, aracın ve taşınmazın güncel değerinin düşük belirlendiğini, bu hususun istinaf edilmesine rağmen değerlendirilmediğini istinaf başvurusu yapılan bir hususta istinaf bulunmadığından bahisle aleyhe vekâlet ücreti hükmedildiğini belirtilerek hükmün bozulması talep edilmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, aynen taksim, mümkün olmaması halinde katkı payı, değer artış payı ve katılma alacağı istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri, 6100 sayılı Kanun'un 343 ünü maddesinin üçüncü bendi, 355 inci maddesinin birinci fıkrası, 359 uncu maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi, 359 uncu maddesinin ikinci fıkrası, 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi'nin (743 sayılı Kanun) 170 inci maddesi, 186 ncı maddesinin birinci fıkrası, 189 uncu maddesi, 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun (818 sayılı Kanun) 146 ncı maddesi, 544 üncü maddesi, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 646 ncı maddesi, 285 inci ve devamı maddeleri, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 6 ncı maddesi, 6100 sayılı Kanun'un 190 ıncı maddesi, 4721 sayılı Kanun'un 1 inci maddesinin ikinci fıkrası, 219 uncu maddesi, 220 nci maddesi, 222 nci maddesi, 225 inci maddesinin ikinci fıkrası, 226 ncı maddesi, 227 nci maddesi, 229 uncu maddesi, 230 uncu maddesi, 231 inci maddesi, 232 nci maddesi, 235 inci maddesinin birinci fıkrası, 236 ıncı maddesinin birinci fıkrası, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulu, 07.10.1953 tarihli, 1953/8 Esas, 1953/7 Karar sayılı Kararı.

3. Değerlendirme

1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. 6100 sayılı Kanunu’nun 359 uncu maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesi kararlarında tarafların ileri sürdüğü istinaf sebeplerinin gösterileceği ve aynı Kanun'un 355 inci maddesi birinci fıkrası uyarınca istinaf incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı yapılacağı düzenlenmiştir. 6100 sayılı Kanunu’nun 359 uncu maddesinin ikinci fıkrası uyarınca da hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerektiği düzenlenmiştir.

3. Somut olayda, davacı vekiline İlk Derece Mahkemesi kararının 15.11.2021 tarihinde tebliğ edildiği, istinaf başvurusu için iki haftalık sürenin 29.11.2021 tarihinde dolduğu, davacı vekilinin istinaf süresi içinde 24.11.2019 tarihinde istinaf dilekçesi sunduğu, davacı vekilinin istinaf süresi içinde 25.11.2019 tarihli ek dilekçe ile ilk dilekçede ileri sürmediği istinaf sebeplerini de içerir ikinci istinaf dilekçesi sunduğu, Bölge Adliye Mahkemesince sadece 24.11.2019 tarihli istinaf dilekçesindeki istinaf sebeplerine göre istinaf incelemesinin yapıldığı anlaşılmaktadır. Davacı vekilinin istinaf başvuru süresi içinde sunduğu ikinci bir dilekçe ile ilk dilekçede ileri sürmediği istinaf sebepleri hakkında istinaf talebinde bulunmasında yasal bir engel bulunmamaktadır. O halde, Bölge Adliye Mahkemesince, davacı vekili tarafından süresinde sunulan ek istinaf dilekçesindeki istinaf sebepleri yönünden de istinaf incelemesi yapılması gerekirken, 25.11.2019 tarihli ek istinaf dilekçesi göz ardı edilerek istinaf incelemesinin yapılması usul ve kanuna aykırı olmuş, bozmayı gerektirmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Bozma sebebine göre davacı kadın vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,

Peşin alınan harcın istek halinde yatırana iadesine,

Dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

23.02.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

Başkan                           Üye                        Üye                  Üye                        Üye
Ömer Uğur Gençcan      Sedat Demirtaş      Sevil Kartal      M. Kasım Çetin      Erdem Şimşek

BİLGİ : "Tek bir dilekçe ile temyiz dilekçesi verilebilir, ayrıca tamamlayıcı temyiz dilekçesi verilemez" şeklindeki Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 23 Mart 2022 tarihli kararı için bkz.

http://karamercanhukuk.com/yargitay-karari/tek-bir-dilekce-ile-temyiz-dilekcesi-verilebilir-ayrica-tamamlayici-temyiz-dilekcesi-verilemez