İTİRAZIN İPTALİ DAVASINDA İCRA DAİRESİNİN YETKİSİNE YÖNELİK İTİRAZ KESİN OLARAK SONUÇLANDIRILMALIDIR.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


05 Şub
2019

Yazdır

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2017/13-534
KARAR NO   : 2018/1567

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ           :
İstanbul Anadolu 12. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ                     : 11/09/2014
NUMARASI             : 2014/257 - 2014/461
DAVACI                   : S.K. vekilleri Av. C.Y., Av. H.G.
DAVALI                   : F.Ş.D.

Taraflar arasındaki “itirazın iptâli” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İstanbul Anadolu 12. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 14.03.2013 tarihli ve 2011/801 E., 2013/98 K. sayılı karar davacı vekilince temyiz edilmekle, Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 20.01.2014 tarihli ve 2013/27843 E., 2014/1314 K. sayılı kararı ile; 

“… Davacı, davalı ile protokol yaptıklarını bu protokol gereği 220.000,00 TL borç para verdiğini daha sonraki tarihlerde de 65.000 TL daha borç para verdiğini ve bunun karşılığında 30.10.2008 keşide tarihli 25.000,00 TL bedelli, 28.11.2008 keşide tarihli 25.000,00 TL bedelli ve 30.12.2008 keşide tarihli 15.000,00 TL bedelli çekler aldığını, 285.000,00 TL'nin tahsili için yapılan takibe ettiğini ileri sürerek, itirazın iptali ile icra inkâr tazminatına karar verilmesini istemiştir. 

Davalı, davaya cevap vermemiş duruşmalara da katılmamıştır.

Mahkemece, yetkisiz mahkemenin yetkisizlik kararında, davalının icra dosyasına verdiği itiraz dilekçesindeki yetkisizlik itirazına göre karar verdiği, bu durumda İstanbul 13. İcra Müdürlüğünün yetkisiz olduğunun aşikar olduğu anlaşılmakla, ortada geçerli ve yetkili yer icra dairesinde yapılmış bir icra takibi mevcut bulunmadığından, koşulları oluşmayan icra takibine vaki itirazın iptali davasının reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Taraflar arasında sözleşmeden kaynaklanan alacak mevcut olup, Borçlar Kanunu 89/1 maddesi uyarınca para borçları alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde ifa edilir. Sözleşmenin yapıldığı ve ifa edildiği yerdeki mahkeme yetkilidir. Kaldı ki Ümraniye Mahkemeleri kapatılmakla İstanbul Anadolu Mahkemelerinin yargı çevresi içerisine alınmıştır. Dava yetkili yerde açılmış olup, mahkemece yanlış değerlendirme sonucu işin esası incelenerek sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir,…”

gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN : Davacı vekili 

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava itirazın iptâli istemine ilişkindir.

Mahkemece, İstanbul 13. İcra Dairesinin 2008/1.5.8 sayılı icra takip dosyasında, itiraz eden davalı vekilinin yetkili icra dairesinin Kartal İcra Dairesi olduğunu belirterek icra dairesinin yetkisine itiraz ettiği, İstanbul 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin de davalının icra dosyasına verdiği itiraz dilekçesindeki yetkisizlik itirazına göre karar verdiği, bu durumda İstanbul 13. İcra Dairesinin yetkisiz olduğunun anlaşıldığı, ortada geçerli ve yetkili yer icra dairesinde yapılmış bir icra takibi bulunmadığından, koşulları oluşmayan icra takibine itirazın iptali davasının reddine karar verilmiştir.

Davacı vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.

Yerel Mahkemece, bozma kararının aksine ilk kararda mahkemenin yetkisiz olduğunun ileri sürülmediği ve mahkemenin yetkisinin de kararda tartışılmadığı, davanın icra takibine yapılan itirazın iptali davası olması ve yapılan icra takibinde icra dairesinin yetkisine itiraz edildiğinden yetkili icra dairesinde icra takibi yapılıp yapılmadığı veya yetkisizlik itirazının ortadan kaldırılıp kaldırılmadığına bakıldığı, davacı alacaklının yetki itirazı kaldırılmadan veya yetkili icra dairesinde icra takibi yapmadan itirazın iptâli davası açtığının anlaşıldığı, bu durumda ortada geçerli ve yetkili yer icra dairesinde yapılmış bir icra takibinin bulunmadığı, koşulları oluşmayan icra takibine itirazın iptâli davasının reddi gerektiği belirtilerek direnme kararı verilmiştir.

Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, yerel mahkemece davalı borçlunun ödeme emrine itiraz dilekçesinde icra dairesinin yetkisine de itiraz ettiği, yetkili icra dairesinde usulüne uygun yapılan ilamsız icra takibi bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesinin yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. 

Öncelikle belirtilmelidir ki itirazın iptali davaları, yapılan takibe itiraz üzerine duran takibin devam etmesini sağlamak amacıyla açılan davalardır.

Yasal dayanağını 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nun 67. maddesinden alan itirazın iptali davası, alacaklının icra takibine karşı borçlunun yaptığı itirazın iptali ile İİK’nın 66. maddesine göre itiraz üzerine duran takibin devamını sağlamayı amaçlamaktadır. Takip hukukundan doğan bu davada belirlenecek husus, borçlunun icra takibine yapmış olduğu itirazında haklı olup olmadığıdır. 

Uyuşmazlığın çözümü için icra dairelerinin yetkisine ilişkin açıklama yapılmasında da yarar vardır.

Bilindiği üzere icra takiplerinde yetki hususu, 2004 sayılı İİK’nın 50. maddesi yollaması ile 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK) hükümlerine göre yapılmaktadır.

İİK’nın 50. maddesi “Para veya teminat borcu için takip hususunda Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun yetkiye dair hükümleri kıyas yolu ile tatbik olunur. Şu kadar ki, takibe esas olan akdin yapıldığı icra dairesi de takibe salahiyetlidir.

Yetki itirazı esas hakkındaki itirazla birlikte yapılır. İcra mahkemesi tarafından önce yetki meselesi tetkik ve kati surette karara raptolunur. İki icra mahkemesi arasında yetki noktasından ihtilaf çıkarsa Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 25' inci maddesi hükmü tatbik olunur” düzenlemesini içermektedir.

Yargıtay’ın kararlılık kazanmış uygulamasına göre, itirazın iptali davasını gören mahkeme, icra dairesinin yetkisine yönelik itirazı inceleyebilir. Mahkemenin yetkisine yönelik bir itirazın var olup olmaması, sonuca etkili değildir. Başka bir ifadeyle, itirazın iptali davasında, mahkemenin yetkisine itiraz edilmiş olsun veya olmasın, mahkeme öncelikle tetkik merciinin (icra hukuk mahkemesinin) yerine geçerek, icra dairesinin yetkisine yönelik itirazı inceleyerek kesin olarak sonuçlandırmalıdır. Bu yetki itirazının incelenmesi sonucunda mahkeme, kendisinin yetkili olup olmadığını da belirlemiş olacaktır (Üstündağ S., İcra Hukukunun Esasları, İstanbul 1995, 6. Bası, s. 101-102). Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 28.03.2001 gün ve 2001/19-267 E., 2001/311 K.; 20.03.2002 gün ve 2002/13-241 E., 2002/208 K.; 20.11.2002 gün ve 2002/19-900 E., 2002/994 K. sayılı kararlarında da aynı ilkelere işaret edilmiştir.

Tüm bu açıklamalar ışığında somut olaya gelindiğinde, itirazın iptaline konu İstanbul 13. İcra Dairesinin 2008/1.5.8 sayılı icra dosyasının incelenmesinde, davacı tarafından 02.07.2008 tarihinde 285.000,00 TL asıl alacak miktarı üzerinden ilamsız icra takibi başlatıldığı, davalı vekilinin, müvekkilinin adresinin Kartal ilçesinde bulunduğundan yetkili icra dairesinin Kartal İcra Dairesi olduğunu belirterek, borca ve icra dairesinin yetkisine itiraz ettiği, itiraz üzerine icra takibinin durduğu anlaşılmıştır. 

Davacı vekili İstanbul İcra Dairelerinde takibe girişmiş ise de davacının yerleşim yeri dosya içerisinde yer alan Üsküdar 10. Noterliğinin 06.06.2008 gün ve 1.8.4 yevmiye sayılı vekâletnamede Maltepe/İstanbul olarak belirtilmiştir. İcra dosyasında davalının “E.S. Mahallesi, K. Sokak, No:2 Samandıra, Kartal/İstanbul” adresine tebligat yapılmış olup, davalının adresi de Kartal/İstanbul’dur. Dolayısıyla davacı vekilinin takip başlattığı İstanbul İcra Dairesi, her iki tarafın da ikametgâhı icra dairesi olmayıp, takipte İstanbul Anadolu İcra Daireleri yetkilidir. Davacı vekilince yetki itirazı kaldırılmadan veya yetkili icra müdürlüğünde icra takibi yapılmadan itirazın iptali davası açıldığı, bu durumda ortada geçerli ve yetkili yer icra müdürlüğünde yapılmış bir icra takibi bulunmadığından, koşulları oluşmayan icra takibine itirazın iptali davasının reddine ilişkin yerel mahkeme kararı yerindedir.

Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında, mahkemenin kendi yetkisi ile ilgili bir hüküm kurmadığı, sadece icra dairesinin yetkisine dair hüküm kurduğu, bu nedenle, bozma ilamında yer alan; “…Taraflar arasında sözleşmeden kaynaklanan alacak mevcut olup, Borçlar Kanunu 89/1 maddesi uyarınca para borçları alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde ifa edilir. Sözleşmenin yapıldığı ve ifa edildiği yerdeki mahkeme yetkilidir. Kaldı ki Ümraniye Mahkemeleri kapatılmakla İstanbul Anadolu Mahkemelerinin yargı çevresi içerisine alınmıştır. Dava yetkili yerde açılmış olup, mahkemece yanlış değerlendirme sonucu işin esası incelenerek sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken,…” şeklindeki ibarenin maddi hataya dayalı olduğu, Özel Dairece yapılan maddi hata nedeniyle temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.

Açıklanan nedenlerle yerel mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olup direnme kararının onanması gerekir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının ONANMASINA, gerekli temyiz ilam harcı peşin alındığından başka harç alınmasına yer olmadığına, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun Geçici 3’üncü maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 440-I maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 25.10.2018 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY 

Davacı, davalı ile protokol yaptıklarını bu protokol gereği 220.000,00 TL borç para verdiğini daha sonraki tarihlerde de 65.000 TL daha borç para verdiğini ve bunun karşılığında 30.10.2008 keşide tarihli 25.000,00 TL bedelli, 28.11.2008 keşide tarihli 25.000,00 TL bedelli ve 30.12.2008 keşide tarihli 15.000,00 TL bedelli çekler aldığını, 285.000,00 TL'nin tahsili için yapılan takibe ettiğini ileri sürerek, itirazın iptali ile icra inkar tazminatına karar verilmesini istemiştir. 

Davalı, davaya cevap vermemiş duruşmalara da katılmamıştır.

Mahkemece, yetkisiz mahkemenin yetkisizlik kararında, davalının icra dosyasına verdiği itiraz dilekçesindeki yetkisizlik itirazına göre karar verdiği, bu durumda İstanbul 13. İcra Müdürlüğünün yetkisiz olduğunun aşikar olduğu anlaşılmakla, ortada geçerli ve yetkili yer icra dairesinde yapılmış bir icra takibi mevcut bulunmadığından, koşulları oluşmayan icra takibine vaki itirazın iptali davasının reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmesi üzeri ne özel dairece;

Taraflar arasında sözleşmeden kaynaklanan alacak mevcut olup, Borçlar Kanunu 89/1 maddesi uyarınca para borçları alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde ifa edilir. Sözleşmenin yapıldığı ve ifa edildiği yerdeki mahkeme yetkilidir. Kaldi ki Ümraniye Mahkemeleri kapatılmakla İstanbul Anadolu Mahkemelerinin yargı çevresi içersine alınmıştır. Dava yetkili yerde açılmış olup, mahkemece yanlış değerlendirme sonucu işin esası incelenerek sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozulması üzerine yerel mahkemece karar da direnilmiştir.

Yargıtay’ın kararlılık kazanmış uygulamasına göre, itirazın iptali davasını gören mahkeme, icra dairesinin yetkisine yönelik itirazı inceleyebilir. Mahkemenin yetkisine yönelik bir itirazın var olup olmaması, bu sonuca etkili değildir. Başka bir ifadeyle, itirazın iptali davasında, mahkemenin yetkisine itiraz edilmiş olsun veya olmasın, mahkeme öncelikle tetkik merciinin (icra hukuku mahkemesinin) yerine geçerek, icra dairesinin yetkisine yönelik itirazı inceleyerek, kesin olarak sonuçlandırmalıdır. (Hukuk Genel Kurulunun 28.3.2001 gün ve 2001/19-267-311 sayılı; 20.3.2002 gün ve 2002/13-241-208 sayılı; 11. H.D.nin 08.11.1999 gün ve 1999/6901-8904 sayılı; 19. H.D.nin 04.04.1997 gün ve 1996/7286-1997/3995 sayılı kararları). Bu yetki itirazının incelenmesi sonucunda mahkeme, kendisinin yetkili olup olmadığını da belirlemiş olacaktır (Saim Üstündağ, İcra Hukukunun Esasları, İstanbul 1995, 6. Bası, sayfa:101-102 Aynı doğrultuda H.G.K.20.3.2002 gün 2002/13-241-208 sayılı kararı).

Somut olayda, mahkemece, mahkemenin yetkisizliğine ilişkin bir karar verilmemiş, dava konusu takibin İstanbul 13. İcra Müdürlüğü'nün 2008/1.5.8 esas sayılı dosyasında yapıldığı, borçlu vekilinin süresi içerisinde Kartal İcra Müdürlüğü'nün yetkili olduğundan bahisle yetki itirazında bulunduğu ve borca itiraz ettiği, bu itiraz üzerine takibin durduğu, bunun üzerine davacı alacaklı vekilince İstanbul 3. Asliye Hukuk Mahkemesi'ne itirazın iptali davası açıldığı, bu mahkemece borçlu vekilinin takip dosyasındaki yetki itirazının kabulüne karar verilerek, 2009/590 E. 2011/167 K. ve 07/04/2011 tarihli kararı ile yetkisizlik kararı verilerek dosya (yetki itirazında belirtilmeyen) Ümraniye Asliye Hukuk Mahkemesi'ne gönderildiği görülmüştür. İstanbul 13. İcra Müdürlüğü'nün 2008/1.5.8 esas sayılı dosyasındaki takipten başka bir takibin yapıldığı iddia ve ispat edilememiştir. Bu takip ise yukarıda belirtildiği üzere yetkisizlik itirazı ile durmuştur. Davacı alacaklı, yetki itirazını kaldırtmadan veya yetkili icra dairesinde takip yapmadan itirazın iptali davası açmıştır. Bu durumda ortada geçerli ve yetkili yer icra dairesinde yapılmış bir icra takibi mevcut olmadığından, koşulları oluşmayan icra takibine vaki itirazın iptali davasının reddine ilişkin ilk kararda direnilmesi ne karar verilmiştir.Öyle olunca mahkemenin yetkisi ile ilgili bir hüküm kurulmamış, sadece icra dairesinin yetkisine dair hüküm kurulmuştur. Bu nedenle, bozma ilamında yer alan; “Taraflar arasında sözleşmeden kaynaklanan alacak mevcut olup, Borçlar Kanunu 89/1 maddesi uyarınca para borçları alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde ifa edilir. Sözleşmenin yapıldığı ve ifa edildiği yerdeki mahkeme yetkilidir. Kaldi ki Ümraniye Mahkemeleri kapatılmakla İstanbul Anadolu Mahkemelerinin yargı çevresi içersine alınmıştır. Dava yetkili yerde açılmış olup, mahkemece yanlış değerlendirme sonucu işin esası incelenerek sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken, ....” şeklindeki ibarenin, maddi hataya dayalı olduğu anlaşılmakla dosyanın maddi hata nedeniyle temyiz itirazlarının incelenmesi için Yargıtay 13. Hukuk dairesine gönderilmesi gerektiğinden çoğunluk görüşüne katılmamaktayım.

Battal YILMAZ
HGK Üyesi

BİLGİ : Hukuk Genel Kurulu’nda bulunan 20 üyenin 18’i ONAMA, 2’si ise MADDİ HATA VAR yönünde oy kullanmışlardır.

İÇTİHAT YORUMU : "Borçlu sadece takibin yapıldığı icra dairesinin yetkisine itiraz ederse bu itirazın hükümden düşürülmesi için itirazın iptali davası açılamaz. Bu durumda yetki itirazının kaldırılması için icra mahkemesine müracaat edilmesi gerekir (İİK. m. 50/II). Ancak borçlu, yetki itirazı ile birlikte imzaya ve (veya) borca da itiraz etmişse ve alacaklı da İİK.nun 68. maddesinde sayılan belgelere sahip değilse yetki ve diğer itirazların hükümden düşürülmesi için itirazın iptali davası açabilir." (DEYNEKLİ, Adnan; KISA, Sedat, İtirazın İptali Davaları, 3. Baskı, Ankara, 2013, s. 86, 87)

“Kanımızca, itirazın iptali davasına bakan mahkemenin icra dairesinin yetkisine yönelik itirazı inceleyememesi gerekir. Zira, itirazın iptali davasının takip hukukuna ilişkin özel şartları ve sonuçları olsa da, sonuç olarak bu dava bir alacak (eda) davası niteliğindedir ve genel mahkemelerde genel hükümlere göre görülür. Davada, taraflar arasındaki uyuşmazlık ne ise o çözümlenir (HUMK m. 238/1 - HMK m. 187/1). Buradaki uyuşmazlık ise, hem icra dairesinin yetkisi hem de borca ilişkin itiraz sebepleri olmasına rağmen, itirazın iptali davasının konusu ve amacı ile birlikte düşünüldüğünde, icra dairesinin yetkisine ilişkin itirazın, itirazın iptali davasının konusu dışında kaldığı görülecektir. O halde, hakimin davanın konusu dışında kalan bir hususu incelemesi mümkün olmayacağından, itirazın “yetki itirazı”na ilişkin bölümü ayrılarak davacı alacaklının bu kısım yönünden icra mahkemesine başvurması sağlanmalıdır. İcra mahkemesinin kararından sonra, işin esası için mahkemeye başvurulmalıdır. Şayet, icra mahkemesi icra dairesini yetkisiz görürse, kabulümüze göre Hukuk Usûlü Muhakemeleri Kanunu’nun 193. maddesindeki (Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 20. maddesindeki) prosedür işletilmelidir. Buna göre, yetkili icra dairesinden borçluya yeni bir ödeme emri gönderilmeli, borçlu ödeme emrine itiraz ederse, itirazın niteliğine göre gerekli yollara başvurulmalıdır.” (ÖZKAN, Yönel, İcra İflâs Hukukunda İtirazın İptali Davası, Ankara, 2004, s. 139, 140)

“Kanaatimizce, itirazın iptali davasına bakan mahkeme, icra dairesinin yetkisine yönelik itirazı inceleyemez. Zira itirazın iptali davasının takip hukukuna ilişkin özel şartları ve sonuçları olsa da, sonuç olarak bu dava bir alacak (eda) davası niteliğindedir ve genel mahkemelerde genel hükümlere göre görülür. Buradaki uyuşmazlık ise, hem icra dairesinin yetkisi hem de borca ilişkin itiraz sebepleri olmasına rağmen, itirazın iptali davasının konusu ve amacı ile birlikte düşünüldüğünde, icra dairesinin yetkisine ilişkin itirazın, itirazın iptali davasının konusu dışında kaldığı görülecektir. O halde, hakimin davanın konusu dışında kalan bir hususu incelemesi mümkün olmayacağından, itirazın "yetki itirazı"na ilişkin bölümü ayrı tutularak davacı alacaklının, icra dairesinin yetkisine ilişkin borçlunun itirazının kaldırılması için icra mahkemesine başvurması gerekir.

İcra mahkemesinin kararından sonra, işin esası için mahkemeye başvurulmalıdır. Şayet, icra mahkemesi icra dairesini yetkisiz görürse, kabulümüze göre, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunun 193’ncü (Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 20’inci) maddesi gereği, alacaklı, yetkili icra dairesinden borçluya yeni bir ödeme emri göndertmeli ve alacaklı, ödeme emrine itirazın niteliğine göre gerekli yollara başvurmalıdır.” (ERDEM, Murat, İcra ve İflâs Hukuku’nda İtirazın İptali Davası, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Ankara, 2010, s. 109, 110)