İTİRAZIN İPTALİ DAVASINDA KÖTÜNİYET TAZMİNATININ BELİRLENMESİNDE SOMUT OLAYIN ÖZELLİKLERİ DİKKATE ALINMALIDIR.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


31 Ara
2021

Yazdır

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2017/(19)11-950
KARAR NO   : 2021/1125

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ              :
 Ordu 3. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ                        : 13/05/2016
NUMARASI                : 2016/226 - 2016/313
DAVACI                      : B.B. Vitaminli Yem San. A.Ş. vekili Av. İ.Y. ve diğerleri
DAVALI                      : B.Ö K. vekili Av. Z.E.

1. Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Ordu 3. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın feragat nedeniyle reddine ilişkin kararın davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü.

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:                 

4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili şirket tarafından Ordu 2. İcra Müdürlüğünün 2012/78.5 sayılı dosyası ile dava dışı N. Gıda Sanayi Top. Tem. Top. Yemek Su Ürn. Unlu Mamulleri Tic. A.Ş. aleyhine Ordu İli Düz Mahalle, 26 Pafta, 1.9 ada 3 nolu parselde kayıtlı 1,2,3 ve 4 numaralı depolar ile 10 numaralı daire üzerindeki ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlatıldığını, şirket sahibi ve müteselsil kefil müteveffa Hasan Tahsin N.'nın mirasçılarından davalının 23.10.2012 tarihinde miras yoluyla intikal eden borçlu şirket hissesini kardeşine devrettiği ve bu nedenle icra takibine konu borçla ilgisinin bulunmadığı gerekçesi ile takibe itiraz ettiğini, ancak takibe konu borcun 17.01.2007 tarihli müteselsil kefaletname senedi gereğince müteveffanın şahsî borcu niteliğinde olduğunu miras bırakanın ölümüyle birlikte hak ve borçlar mirasçılarına intikal ettiğinden davalıyı bağlayıcı nitelik taşıdığını ileri sürerek, davalı tarafça yapılan itiraz haksız ve mesnetsiz olduğundan iptali ile takibin devamına, davalının alacağın %40’ından az olmamak kaydıyla icra inkâr tazminatına mahkûm edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı Cevabı:

5. Davalı vekili cevap dilekçesinde; genel mahkemede dava açılarak alacağın miktarı belirlenmeden ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takip yapılamayacağını, murisin sağlığında yapılan ana bayilik sözleşmesi ve ek protokol ile ipoteğin dayanağı olan ticari (emtia karşılığı) krediye dayalı bir borç bulunmadığından ipoteğin paraya çevrilmesi suretiyle yapılan icra takibinin dayanağının bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuş ve davacı tarafın alacağın %40’ından az olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkûm edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

İlk Derece Mahkemesinin Birinci Kararı:

6. Ordu 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 26.12.2013 tarihli ve 2013/18 E., 2013/369 K. sayılı kararı ile; davacı vekilinin UYAP üzerinden 26.12.2013 tarihli feragat dilekçesi gönderdiği gibi aynı tarihte mahkemeye de gelerek açmış olduğu davadan feragat ettiği gerekçesiyle davanın feragat nedeniyle reddine karar verilmiştir.              

Özel Daire Birinci Bozma Kararı:             

7. Ordu 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

8. Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesinin 09.04.2014 tarihli ve 2014/3658 E., 2014/6838 K. sayılı kararı ile;

“… Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin “Davanın konusuz kalması, feragat, kabul ve sulhte ücret” başlıklı 6. maddesinde “Anlaşmazlık, davanın konusuz kalması, feragat, kabul ve sulh nedenleriyle; delillerin toplanmasına ilişkin ara kararı gereğinin yerine getirilmesinden önce giderilirse, tarife hükümleriyle belirlenen ücretlerin yarısına, karar gereğinin yerine getirilmesinden sonra giderilirse tamamına hükmolunur.” denilmektedir. Mahkemece bu madde dikkate alınarak davalı lehine nispi vekalet ücretine karar verilmesi gerekirken maktu vekalet ücretine hükmedilmesi bozmayı gerektirmiştir.

Öte yandan davalı cevap dilekçesinde % 40 tazminata karar verilmesini istemiştir. Bu konuda olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemiş olması da isabetsizdir…”

Gerekçesi ile karar bozulmuştur.

İlk Derece Mahkemesinin İkinci Kararı:

9. Ordu 3. Asliye Hukuk Mahkemesince bozma kararına uyularak, 13.02.2015 tarihli ve 2014/603 E., 2015/91 K. sayılı karar ile; Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin (AAÜT) 6. maddesi gereğince delillerin toplanmasına ilişkin ara kararı gereğinin yerine getirilmesinden sonra anlaşmazlığın feragatle sonuçlandırıldığı gerekçesiyle kendisini vekil ile temsil ettiren davalı lehine nisbi vekalet ücretine hükmedilmesine, kötü niyet tazminatı bakımından her ne kadar takip talebi ekinde bayilik sözleşmesinden kaynaklanan doğmuş ve doğacak borçların borçlu N. Gıda Sanayi Top. Tem. Top. Yemek Su Ürn. Unlu Mamulleri Tic. A.Ş. ile birlikte muris Hasan Tahsin N.'nın müteselsil kefil olarak ödemeyi taahhüt ettiği 17.01.2007 tarihli müteselsil kefaletname belgesi sunulmuş ise de murisin ölümünden sonra ikinci bir ana bayilik sözleşmesi yapıldığı ve borcun müteselsil kefilin ölümünden sonra doğduğu, davalının müteselsil kefaletnameden kaynaklanan sorumluluğu bulunmadığı, davacının borçtan herhangi bir sorumluluğu bulunmadığını bildiği davalı hakkında kötü niyetli olarak takip başlattığı gerekçesiyle 120.000 TL kötü niyet tazminatının davacıdan tahsiline karar verilmiştir.

Özel Daire İkinci Bozma Kararı:

10. Ordu 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

11. Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesinin 14.09.2015 tarihli ve 2015/7607 E., 2015/10915 K. sayılı kararı ile;

“… Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda, davalının davacı yanca sunulan sulh protokolüne taraf olmadığı, davalının murisinin vefatından ve davalının asıl borçlu şirketteki hisselerini devrinden sonra davacı ile asıl borçlu şirket arasında yeni bayiilik anlaşması yapıldığı, borca konu çeklerin de murisin vefatından ve davalının hisse devrinden sonraki bir tarihte keşide edildiği, dolayısıyla davacının borçtan herhangi bir sorumluluğu bulunmadığını bildiği, davalı hakkında kötü niyetli olarak takip başlattığı gerekçesiyle davanın feragat nedeniyle reddine ve davalı lehine kötü niyet tazminatına karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.

 1- Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve bozmanın kapsamı dışında kesinleşmiş olan yönlere ilişkin temyiz itirazları incelenemeyeceğine göre, davacı vekilinin aşağıdaki bent dışındaki öteki temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.

2- Somut olayda, davacının icra takibine girişmesinde kötü niyetli olduğunun kabulü oluşa ve dosya içeriğine uygun bulunmadığından kötü niyet tazminatının reddi gerekirken somut olaya uygun düşmeyen gerekçelerle kötü niyet tazminatına hükmedilmesi bozmayı gerektirmiştir,…”

Gerekçesiyle (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

12. Ordu 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 13.05.2016 tarihli ve 2016/226 E., 2016/313 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçelerle birlikte, Hukuk Genel Kurulunun 29.04.2015 tarihli ve 2013/19-2006 E., 2015/1277 K. sayılı kararına ayrıntılı olarak yer verilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

13. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

14. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanunu’nun (İİK) 67. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca davacı alacaklı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilebilmesi için gerekli olan koşulların oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

15. Uyuşmazlığın çözümü açısından öncelikle konuyla ilgili yasal düzenlemelerin ve kavramların açıklanmasında yarar vardır.

16. İtirazın iptali davası, İİK’nın 67. maddesinde düzenlenmiş olup, yasa hükmü aynen;

“Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.

Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın (Değişik ibare:02/07/2012-6352 S.K./11.md.) yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.

İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır.

Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır.

Bu Kanunda öngörülen icra inkar tazminatı, kötü niyet tazminatı ve benzeri tazminatların tespitinde, takip talebi veya davadaki talep esas alınır.”

şeklindedir.

17. Bu yasa hükmü uyarınca itirazın iptali davası; alacaklının, icra takibine karşı borçlunun yaptığı itirazın iptali ile İİK’nın 66. maddesine göre itiraz üzerine duran takibin devamını sağlamayı amaçladığı bir eda davası olup, itirazın tebliğinden itibaren bir yıllık süresinde açılan davada borçlunun itirazında haksızlığının belirlenmesi ve alacağın likit olması hâlinde, istem varsa borçlu aleyhine icra inkâr tazminatına da hükmedilebilir.

18. 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanunu’nun 67. maddesinin 2. fıkrası uyarınca alacaklının kötü niyet tazminatına mahkûm edilebilmesi için takibin haksız ve kötü niyetle yapılmış olması gerekir.

19. Hemen belirtilmelidir ki, alacaklının icra takibini kötü niyetli olarak yaptığı hususu, borçlu tarafından kanıtlanmalıdır.

20. Öğretide ve Yargıtay’ın yerleşik uygulamalarına göre, alacağının bulunmadığını bildiği veya bilmesi gereken bir durumda olduğu hâlde, icra takibine girişen alacaklının kötü niyetli olduğu kabul edilmektedir.

21. Anılan yasa hükmünde düzenlenen ve kötü niyet tazminatı olarak adlandırılan tazminat, yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde takibe girişmekte kötü niyetli bulunduğu borçlu tarafından açıkça kanıtlanmış olan ya da öyle olduğu ayrıca kanıtlanmasına gerek bulunmaksızın dosya kapsamından açıkça anlaşılabilen alacaklıya yönelik bir yaptırım niteliğindedir.

22. Önemle vurgulamak gerekir ki, alacağının varlığına maddi hukuk kuralları çerçevesinde inanarak icra takibine girişen, ancak bunu usul hukuku kurallarına uygun şekilde kanıtlayamadığı için itirazın iptali istemi reddedilen bir alacaklı, İİK’nın 67. maddesi anlamında ‘haksız’ ise de, ‘kötü niyetli’ olarak kabul edilmesine ve dolayısıyla, bu iki koşulun birlikte gerçekleşmesini açıkça şart koşan söz konusu hüküm çerçevesinde tazminatla sorumlu tutulmasına hukuken olanak yoktur. Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 20.06.1980 tarihli ve 1979/9-82 E., 1980/2073 K.; 10.04.2002 tarihli ve 2002/19-282 E., 2002/299 K.; 27.04.2005 tarihli ve 2005/19-286 E., 2005/268 K.; 21.10.2015 tarihli ve 2013/19-2415 E., 2015/2335 K.; 01.03.2017 tarihli ve 2015/1048 E., 2017/380 K. ve 13.06.2019 tarihli ve 2017/19-928 E., 2019/658 K. sayılı kararlarında da aynı ilkeler benimsenmiştir.

23. Başka bir ifadeyle; İİK’nın 67/2. maddesi hükmüne göre, itirazın iptali davasının davalı (borçlu) lehine sonuçlanması üzerine, alacak likit olsun veya olmasın, böyle bir alacağa dayalı takibin, haksız ve kötü niyetli olması hâlinde, istem varsa, davalı (borçlu) lehine kötü niyet tazminatına hükmedilmesi gereklidir. Burada takibin haksız olması tek başına yetmemekte, ayrıca kötü niyetli olması da gerekmekte olup, ispat yükü; takibin kötü niyetli olduğunu iddia eden davalının (borçlu) üzerindedir.

24. Kötü niyet kavramının, somut olayın özelliklerine göre belirlenmesi gerekmesi itibariyle, açıklanan bu ilke ve kurallar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davalının murisi Hasan Tahsin N. tarafından 17.01.2007 tarihli resmi senet ile davalı şirketten alınan 600.000 TL ticari kredi karşılığında malik olduğu Ordu İli, Düz Mahallesi, 26 Pafta, 1.9 ada 3 parsel sayılı taşınmazdaki 1,2,3 ve 4 numaralı depolar ile 10 numaralı daire üzerinde davacı şirket lehine ipotek tesis edilmiş olup, tesis edilen bu ipotek kesin borç ipoteği niteliğindedir.

25. Dava konusu ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile yapılan icra takibinin konusu da resmi senette belirtilen 600.000 TL ticari kredinin tahsilidir.

26. Tesis edilen ipotek taşınmazın yükü olup, taşınmaz kime ait olursa olsun ipotek belirtilen ticari kredinin teminatı olarak tesis edildiğinden alacağın tahsili için ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibi başlatılabilecektir. Eldeki davada da, dosyada yer alan mirasçılık belgesine göre davalı, muris Hasan Tahsin N.’nın mirasçılarından olup ipotek konusu edilen taşınmazların paydaşlarından olduğundan hakkında dava konusu ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibi başlatılmasında bir usulsüzlük veya hukuka aykırılık bulunmadığından davacı şirketin kötü niyetli olduğunun kabulü mümkün değildir.

27. Diğer taraftan dava tarihi 11.01.2013 olduğu hâlde, gerekçeli karar başlığında dava tarihinin 25.04.2016 olarak gösterilmesine ilişkin yanlışlık mahallinde düzeltilebilir maddi hata niteliğinde bulunduğundan ayrıca bozma nedeni yapılmamıştır.

28. O hâlde mahkemece davacı şirketin davalı aleyhine başlatılan icra takibinde kötü niyetli olduğundan bahisle kötü niyet tazminatına mahkûm edilmesine dair direnme kararı verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

29. Hâl böyle olunca, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda açıklanan genişletilmiş gerekçe ve nedenlerle bozulmasına karar verilmesi gerekmektedir.

IV. SONUÇ

Açıklanan nedenlerle;

Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda açıklanan genişletilmiş gerekçe ve nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

Aynı Kanun’un 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 30.09.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.