İTİRAZIN İPTALİ DAVASINDA TESLİM OLGUSU DAVALI TARAFINDAN REDDEDİLMİŞSE İSPAT YÜKÜ DAVACI TARAFTADIR.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


14 Tem
2020

Yazdır

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2017/13-695
KARAR NO   : 2020/48

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ              :
Denizli 2. Sulh Hukuk Mahkemesi
TARİHİ                         : 02/06/2015
NUMARASI                 : 2015/400 - 2015/642
DAVACI                       : O.Y. vekili Av. R.S.
DAVALI                       : G.K. vekili Av. İ.E.

1. Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Denizli 2. Sulh Hukuk Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin karar, davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 13. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacı vekili; müvekkilinin orman ürünleri ticareti ile uğraştığını, piyasadan topladığı malları, aralarında İzmir’de faaliyet gösteren değişik firmalara ve “D. AŞ Birlik Tarım” isimli firmaya sattığını, piyasadan kekik temin edebileceğini belirten davalı ile müvekkilinin mal sattığı “D. AŞ Birlik Tarım” isimli firmaya müvekkili adına teslim etmesi hususunda anlaştıklarını, bu doğrultuda davalının hesabına 20.01.2010 tarihinde 6.000,00 TL gönderildiğini, davalının bedelini almasına rağmen malı teslim etmediğini, gönderilen ihtara cevabında ise kekik bedelini aldığını ikrar etmesine rağmen malı teslim ettiğini savunduğunu, oysa müvekkiline veya müvekkilinin belirttiği yere teslim gerçekleşmediğini, aksinin belgeyle ispatlanması gerektiğini, sözleşmeye aykırı davranan davalı hakkında Denizli 2. İcra Dairesinin 2011/7.6 sayılı dosyası üzerinden 6.000,00 TL’nin iadesi yönünde başlatılan takibe de haksız şekilde itiraz edildiğini ileri sürerek itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı Cevabı:

5. Davalı vekili; taraflar arasında müvekkilinin üreticilerden kilosu 1.75TL’ye kekik temini ve davacının göstereceği İzmir’de faaliyetini sürdüren firmalara teslim edilmesi yönünde anlaşma bulunduğunu, bu doğrultuda mal bulan müvekkilinin üreticilere verilmek üzere 5.000,00 TL talep ettiğini, davacının da aynı gün, 14.01.2010 tarihinde, dava dışı İmdat S.’ın hesabına bu parayı havale ettiğini, 5700 kilo kekik alan müvekkilinin ertesi gün malı davacının gösterdiği O...E Orman Tarım Ürünleri Turizm İnş. San. İç ve Dış Tic. Ltd. Şti.’ye davacının da hazır bulunduğu 20 İ...T 005 plakalı araç ile, 33407 nolu kantar fişi üzerinden teslim ettiğini, davacının ödediği 5.000,00 TL’den bakiye kalan ve üreticilere verilecek mal ücreti (kalan 4.975,00 TL), müvekkilinin komisyonu ve nakliye ücretinden (1.025,00 TL) oluşan toplam 6.000,00 TL borcunu birkaç gün sonra ödeyeceğini söylediğini, sonrasında 20.01.2010 tarihinde davacının borcunu müvekkilinin hesabına ödeyerek kapattığını ve taraflar arasındaki hukuki ilişkinin son bulduğunu, aksini belge ile ispat külfetinin davacı üzerinde bulunduğunu takibe konu 6.000,00 TL’nin ayrı bir hukuki ilişki için değil, 5.700 kilo kekik için ödenmesi gereken 11.000,00 TL’nin bir parçası olduğunu, davacının İmdat S. aleyhine aynı hususta başlattığı takibe vaki itirazın iptali davasının görüldüğü Denizli 3. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2011/788 E. sayılı dosyası ile bu dosyanın birleştirilerek görülmesi gerektiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

İlk Derece Mahkemesi Kararı: 

6. Denizli 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 07.11.2013 tarihli ve 2011/793 E., 2013/1114 K. sayılı kararı ile; 21.01.2010 tarihinde düzenlenen ve dava dışı O...e firmasının faturaları içerisinde dosyaya sunulan 10.717,11TL bedelli fatura ile davacı tarafından toplam 4190 kilo kekik ve kuru defne yaprağı alınarak O...e firmasına teslim edildiği, davacı tarafından gönderilen 6.000,00 TL havale bedelinin teslim olan kekik bedeli karşılığı olduğu, her ne kadar davacı tarafından O...e firmasına teslim edilen emtianın Milas'dan alındığı iddia edilmiş ise de, buna ilişkin taşıma irsaliyesi ve kantar fişlerinin davacı tarafından dosyaya sunulamadığı, davalının ise O...e firmasına ait 15.01.2010 tarihinde düzenlenmiş kantar fişini dosyaya sunduğu, dava dışı O...e yetkilisi Mehmet Ç. tarafından mahkememize verilen yazı cevabında; 94952 nolu ve 21.01.2010 tarihli Orhan Y. faturası ile faturada gösterilen emtiaların Orhan Y.'dan alışının yapıldığının bildirildiği, O...e yetkilisinin beyanı, ticari defter ve kayıtları, 21.01.2010 tarihli 094952 nolu fatura içeriğinden bu faturada bulunan ürünlerin davacı tarafından dava dışı O...e'ye teslim edildiğinin anlaşıldığı ve davalıya 20.01.2010 tarihli Akbank Milas Şubesinden davacı tarafından havale ile gönderilen 6.000,00 TL'nin Gökhan K. tarafından temin edilen kekik bedeli olarak ödendiği, davalının davacıya herhangi bir borcunun bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

7. Yerel Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur. 

8. Yargıtay 13. Hukuk Dairesince 28.01.2015 tarihli ve 2014/12253 E., 2015/1549 K. sayılı kararı ile; “... Davacı, davalının topladığı kekiklerin kendisine teslim edilmesi karşılığında davalıya 6.000 TL gönderdiğini iddia etmiş, davalı ise akdi ilişkiyi kabul ile davacının gösterdiği şirkete teslim edildiğini savunmuştur. Mahkemece, davalının savunmasına itibar edilmek suretiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, davalının topladığı kekikleri davacı adına teslim ettiğini belirttiği dava dışı şirketin mahkemeye hitaben yazdığı 02.04.2012 tarihli cevabi yazıda; ”... Gökhan K. isimli kişiyi tanımadıklarını ve alışverişlerinin olmadığını...” belirttiği görülmektedir. Davada ispat külfeti davalıda olduğuna göre davacı adına teslimi dosya kapsamındaki mevcut delillerle kanıtlayamadığı anlaşılmaktadır. Hâl böyle olunca ispat yükünün davalıda olduğu düşünülerek karar verilmesi gerekirken, aksine düşüncelerle ispat yükünün ters çevrilerek davacıya ait olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir...” gerekçesi ile karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

9. Mahkemenin 02.06.2015 tarihli ve 2015/400 E., 2015/642 K. sayılı kararı ile önceki karar gerekçeleri tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

10. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; itirazın iptali istemine konu takibin dayanağı olan havalenin davalı tarafça alınacak mal karşılığı gönderildiğinin iddia edildiği, karşı tarafın ise malın davacı adına, onun isteği üzerinde dava dışı firmaya teslim edildiğini savunduğu olayda dosya kapsamı itibariyle ispat yükünün hangi tarafa ait olduğu noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

12. Uyuşmazlığın çözümünde öncelikle ispat yükü kavramına kısaca değinilmesi gerekir.

13. Özel hukuka ilişkin bir davada, hâkim kural olarak doğduğu iddia edilen bir hukuki sonucun, gerçekten doğup doğmadığını belirleyebilmek için, o hukuki sonucu öngören hukuk kuralındaki şartların (unsur vakıaların, öğe olayların), somut olarak ortaya çıkıp çıkmadıklarını kendiliğinden araştıramaz. O hukuki sonucun doğduğunu iddia eden taraf, gerçekleşmesi gereken şartların, unsur ve vakıaların somut olarak gerçekleştiğini ispat etmelidir (Umar, B./Yılmaz, E.: İspat Yükü, İstanbul 1980, s.l). Bu çerçevede ispat, bir davada ileri sürülen hakkın ve buna karşı yapılan savunmanın dayandığı vakıaların gerçekten mevcut olup olmadıkları konusunda, birtakım araçlarla mahkemeye kanaat verme işlemi olarak tanımlanabilir.

14. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu 'nun (TMK) 6. maddesi “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür. ” hükmünü içermektedir.

15. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) “İspat yükü” başlığını taşıyan 190. maddesinde de;

“(1) İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.

(2) Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.” şeklinde düzenleme mevcuttur.

16. Maddenin birinci fıkrasında, ispat yükünün belirlenmesine ilişkin temel kural vurgulanmıştır. Buna göre, bir vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran taraf ispat yükünü üzerinde taşıyacaktır. İkinci fıkrada ise, karinelerin varlığı hâlinde ispat yükünün nasıl belirleneceği düzenlenmiştir. 

17. Bu noktada ispatla ilgili karine oluşturan hâllerden biri ve somut uyuşmazlıkta da tartışılması gereken “havale” ile ilgili açıklamada bulunmak yerinde olacaktır.

18. Eldeki davada uygulanması gereken 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 457 ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olan havale, hukuksal niteliği itibariyle bir ödeme vasıtasıdır. Başka bir anlatımla, havalenin, mevcut bir borcun ödenmesi amacıyla yapıldığı yolunda yasal karine mevcuttur. Bu yasal karinenin tersini (havalenin borcun ödenmesinden başka bir amaçla yapıldığını) ileri süren havaleci (muhil), bu iddiasını kanıtlamakla yükümlüdür.

19. Somut uyuşmazlıkta da davacı davalıya havale ile gönderdiği para karşılığında teslimi gereken malın teslim edilmediği gerekçesiyle havaleye konu bedelin iadesi için başlattığı takibe vaki itirazın iptalini istemiştir.

20. Takip alacaklısı tarafından ödeme emrine süresi içinde itiraz etmiş olan takip borçlusuna karşı açılan 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 67 ve devamı maddelerinde düzenlenen itirazın iptali davalarının konusu, icra takibi konusu edilen alacaklar olup davanın amacı itirazla duran takibin devamını sağlamaktır. Yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabi olduğundan ispat külfetiyle ilgili kurallar itirazın iptali davasında da geçerlidir. Taraflar iddia ve savunmalarını HMK’da belirtilen hükümlere göre ispat etmelidir. Buna göre yapılacak yargılama sonunda mahkemece verilecek karar ya davanın kabulü ya da reddine yönelik olacak; ancak takibin iptali ya da devamı hükmünü de içerecektir. İtiraz üzerine duran icra takibinin devam edebilmesini sağlayan ve takip hukuku içinde olmakla birlikte, maddi hukuk ilişkisinin incelenerek uyuşmazlığı kesin hükümle sonuçlandıran bu dava icra takibine sıkı sıkıya bağlıdır ve takibe bağlılık alacağın hem miktarı hem de kaynağı yönünden mevcuttur.

21. Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde; eldeki davaya konu Denizli 2. İcra Dairesinin 2011/7.6 sayılı takip dosyasında takip sebebi olarak “Müvekkilime teslim edilecek kekik karşılığı 20.01.2010 tarihinde Akbank Milas Şubesinden gönderilen 6.000 TL havale bedeli” gösterilmiştir. Davalı, süresinde verdiği ödeme emrine itiraz dilekçesinde takip alacaklısına hiçbir borcu bulunmadığını, bu hususu itirazına ekli 13.10.2010 tarihli cevabi ihtarında da bildirdiğini, 6.000,00 TL’nin 2010 yılı Ocak ayında 20 İ...T 005 plakalı araçla kendisine teslim edilen kekiklerin satış bedeli olduğunu dile getirmiştir. 

22. Herhangi bir açıklama içermeyen havale dekontu, yukarıda izah edildiği üzere, karineye dayalı olarak ödeme aracı sayıldığından, bu karinenin aksini ispat yükü davacı üzerinde ise de davalı bu ödemenin kekik alım satımı ilişkisi sebebiyle yapıldığını doğrulamış ve fakat davacının iddiasının aksine malın D. Birlik Tarım A.Ş.’ye değil, İzmir’de faaliyet gösteren O...e isimli firmaya teslim edilmesinin davacı tarafından istendiğini ve onun da yanlarında bulunduğu hâlde malın bu firmaya teslim edildiğini, hatta aynı ilişki içerisinde dava dışı İmdat S. isimli kişiye de para havale edildiğini ve onun hakkında da aynı iddia ile takip başlatıldığını savunmuştur. Bu suretle taraflar arasındaki anlaşmazlık teslim için kararlaştırılan yer ve teslimin gerçekleşip gerçekleşmediği noktasında toplandığından öncelikle bu savunma üzerinde durularak alım satım ilişkisinin ne şekilde tezahür ettiğinin dosyaya sunulan yazılı belgeler çerçevesinde irdelenmesinde yarar bulunmaktadır. 

23. Dosya kapsamındaki delillerden dava dışı İmdat S. isimli kişi hesabına 14.01.2010 tarihinde 5.000,00 TL havale edildiği sabittir. Davalı aşamalarda değişmeyen savunmasında, bu ödemenin de eldeki dava ile aynı alım satım ilişkisi çerçevesinde yapıldığını ifade etmiştir. Davacı ise İmdat S. ile aralarındaki ilişkinin bağımsız mahiyette olduğunu, bu nedenle davaların birleştirilmemesi gerektiğini bildirmiştir.

24. Oysa davaya konu icra takibinden (05.05.2011) önce davacı Orhan Y.’ın davalı, dava dışı Lütfi K. ve İmdat S.’a gönderdiği 23.09.2010 tarihli ihtarname içeriği davalının her iki havalenin de aynı satış ilişkisi çerçevesinde gönderildiği yönündeki savunmasını doğrular mahiyettedir. Zira davacı bu ihtarnamede taraflar arasındaki süreci 11.000,00 TL’lik mal teslimi konusunda anlaşıldığını, bulunan malın İzmir’de teslim edilmek üzere İmdat S. eliyle taşındığını, İmdat S. adına 14.01.2010 tarihinde 5.000,00 TL gönderildiğini, bu havaleden sonraki gün malın kantara çıkarıldığını, sonrasında dava konusu bakiye bedelin davalı hesabına gönderildiğini belirtmek suretiyle olayların gelişimini açıkça anlatmıştır.

25. Nitekim İmdat S. hakkında 5.000,00 TL’lik havale ile ilgili başlatılan takibe aynı savunmalarla itiraz üzerine itirazın iptali yönünde açılan ve davalının bu dosya ile birleştirilmesini talep ettiği davada, Denizli 3. Sulh Hukuk Mahkemesinin 02.10.2013 tarihli, 2011/788 E., 2013/1028 K. sayılı kararıyla eldeki uyuşmazlığa konu 6.000,00 TL’lik havaleden de bahseder şekilde “…bu kekiklerin davacı Orhan adına O...e firmasına teslim edilmiş olduğu ve bu durumda davacının ödediği 11.000 TL’nin davalı İmdat ve dava dışı Gökhan’ın birlikte temin ettikleri kekik bedeli olarak ödendiğinin ve davalının da davacıya borcunun bulunmadığının kabulü gerektiği” şeklindeki gerekçeyle dava reddedilmiş ve hüküm temyiz incelemesinde onanarak kesinleşmiştir. Taraflarının farklı olması nedeniyle kesin hüküm teşkil etmeyeceği açık olan bu kararın eldeki uyuşmazlık için kuvvetli delil mahiyetinde olduğu yadsınamaz. Gerek davacının ihtarnamesinde yer alan kendi ifadeleri gerekse İmdat S. hakkındaki kesinleşmiş mahkeme kararı gerekçesi iki havalenin de aynı satış işlemi çerçevesinde gerçekleştirildiğini göstermektedir. Dosya kapsamı itibariyle davacı tarafça bu durumun aksi ispatlanamamıştır.

26. Gelinen aşamada tartışılması gereken bir diğer husus teslimin taraflar arasında ne şekilde kararlaştırıldığı meselesidir. 

27. Davacı malların D. Birlik Tarım A.Ş.’ye teslim edileceği konusunda anlaştıklarını ileri sürmüş, davalı ise gerek yukarıda bahsi geçen ihtara cevabında gerek ödeme emrine itirazında ve gerekse davaya cevabında bu iddiayı kabul etmemiş, anlaşmanın teslimin O...e isimli firmaya yapılacağı yönünde olduğunu savunmuştur. Bu hâlde teslimin D. Birlik Tarım A.Ş.’ye yapılacağının kararlaştırıldığını ispat yükü davacı üzerinde olup bu yöne ilişkin olarak ispata elverişli herhangi bir delil sunulamamış ve hatta sonrasında bu iddiasını da değiştirerek malın bizzat kendisinin temin edeceği kamyonla davalının köyüne gidilerek oradan alınacağını ifade ederek kendi içerisinde çelişmiştir.

28. Oysa davalının cevap dilekçesi ekinde sunduğu 15.01.2010 tarihli, 33407 nolu, “İ.A.O.S.B. Organize Kantar Çiğli/İzmir” başlığını, araç plakası olarak “20 İ...T 005”, firma adı olarak ise “O...E” yazısını taşıyan 5700 kg kekik tartımına ilişkin kantar fişi, içeriği itibariyle davalının savunmasını doğrular ve bunun da ötesinde davacının kendi ihtarındaki olay anlatımı ile de örtüşür mahiyettedir.

29. Özel Dairece bozma kararına dayanak kılınan O...e firması yetkilisinin Mahkemeye sunduğu 02.04.2012 tarihli yazıda Gökhan K. ve İmdat S. isimli kişileri tanımadığı ve alışverişlerinin olmadığı ancak Orhan Y.’a yazı ekinde sunulan 21.10.2010 tarihli faturayla 2780 kg naturel kekik, 980 kg sivri kekik, 430 kg defne yaprağı karşılığında 10.717,11TL ödendiği bildirilmiştir. Ne var ki bu belgenin, ispat yükünü davalı üzerine çevirdiği kabul edilemez. Zira davalı istikrarlı savunmasında davacının bizzat gösterdiği firmaya malın teslim edildiğini, kendilerinin bu firmayla doğrudan alışverişlerinin olmadığını açıkça ifade etmiştir. Başlangıçta bu firmaya davalılar tarafından kendisi adına teslim edilen mal bulunmadığını ifade eden davacı, bahsi geçen faturanın sunulmasından sonra bunun bizzat kendisinin O...e ile olan ilişkisinden kaynaklandığını, davalılarla ilgili olmadığını ileri sürmüş ve 39660 nolu 21.01.2010 tarihli sevk irsaliyesini delil olarak sunmuş ise de faturada bu irsaliyeye ilişkin herhangi bir kayıt yer almadığı da gözetildiğinde sunulan delilin bu iddiayı ispata elverişli olduğu kabul edilemez.

30. Tüm bu açıklamalar karşısında ispat yükünün davacı üzerinde olduğu ve dosya kapsamı itibariyle bunun sağlanamadığı gerekçesiyle verilen direnme kararı yerindedir.

31. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmelerde davalının havaleye konu edilen bedel karşılığında mal teslim ettiğini ispat ile yükümlü olduğu, dosya kapsamı itibariyle bu savunmanın ispatlanamadığı, bu nedenle bozma kararına uymak gerekirken direnme kararı verilmesinin hatalı olduğu yönünde ileri sürülen görüş, açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir. 

32. Sonuç itibariyle usul ve yasaya uygun direnme kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.

IV. SONUÇ 

Açıklanan nedenlerle;

Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının ONANMASINA,

Gerekli temyiz ilâm harcı peşin alındığından başka harç alınmasına yer olmadığına,

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 440/III-2. maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 23.01.2020 tarihinde yapılan ikinci görüşmede oy çokluğuyla ve kesin olarak karar verildi.

BİLGİ : Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'ndan bulunan 19 üyenin 18'i ONAMA, 1'i ise BOZMA yönünde oy kullanmışlardır.

 

AYNI YÖNDE KARAR:

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2017/(19)11-2631
KARAR NO   : 2021/1040

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ              :
İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ                         : 04/11/2014
NUMARASI                 : 2014/1001 - 2014/347
DAVACI                       : İ. Tekstil Örme San ve Dış Ticaret Ltd. Şti. vekiliAv. O.A.
DAVALI                       : M.K. vekili Av. K.A.

1. Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İstanbul 28. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı hakkında 11.10.2010 tarihli ve 12.028,50 TL bedelli fatura bedelinin ödenmemesi üzerine icra takibi yapıldığını, davalının icra takibine haksız olarak itiraz ettiğini, fatura konusu malzemenin davalıya teslim edildiğini ileri sürerek itirazın iptali ile takibin devamına ve asıl alacağın % 20’sinden az olmamak üzere icra inkâr tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Cevabı:

5. Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacı tarafından ibraz edilen faturanın kapalı fatura olduğundan bedelinin ödenmiş sayılacağını, fatura konusu malzemenin müvekkiline teslim edilmediğini, dosyaya ibraz edilen irsaliyedeki imzanın müvekkiline ait olmadığını, imzanın kime ait olduğunun bilinmediğini, bu hususun bilirkişi tarafından dikkate alınması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.

Mahkeme Kararı:

6. İstanbul 28. Asliye Ticaret Mahkemesinin 28.11.2013 tarihli ve 2012/191 E., 2013/327 K. sayılı kararı ile; dosya içerisinde yer alan takip konusu faturanın dayanağı sevk irsaliyesindeki teslim alan imzasıyla yine ekinde bulunan faturanın teslimindeki imzaların aynı olduğu, dolayısıyla malzemenin ve faturanın tesliminin gerçekleştiğinin bu şekilde görüldüğü, davalının malzemenin teslim edilmediği savunmasının yerinde olmadığı, ayrıca bu konuda davacıya yemin teklifinde de bulunmadığı, tüm dosya kapsamından teslimin gerçekleştiği ve yapılan incelemede de alacağın belirgin hâle geldiği, bilirkişi raporunun da gerek içerik gerekse sonucu itibariyle yerinde bulunduğu gerekçesiyle itirazın iptali ile icra inkâr tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

7. İstanbul 28. Asliye Ticaret Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

8. Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesinin 11.03.2014 tarihli ve 2014/1923 E., 2014/4709 K. sayılı kararı ile;                                                                                                                                     

“… Davacı vekili, müvekkilinin davalıya mal satıp teslim ettiğini, bedelinin ödenmemesi üzerine yapılan icra takibine davalının itiraz ettiğini belirterek itirazın iptaline ve tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.                                                                                 

Davalı vekili, malların teslim edilmediğini, sevk irsaliyesindeki imzaların müvekkiline ait olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.                                       

Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre, faturadaki imza ile sevk irsaliyesindeki teslim alan imzalarının aynı olduğu, böylelikle malın ve faturanın tesliminin gerçekleştiği gerekçesi ile davanın kabulüne ve davacı lehine tazminata karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dava, satılan mal bedelinin tahsiline ilişkindir. Davacı delil olarak fatura ve irsaliye sunmuştur. Davalı, irsaliye altındaki imzayı inkar etmiştir. Davacının mal teslimini ispat etmesi gerekir. Bu durumda mahkemece imza incelemesi yaptırılmak suretiyle deliller eksiksiz olarak toplanıp, hep birlikte değerlendirilip, varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken yorum ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir,…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:              

9. İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesinin 04.11.2014 tarihli ve 2014/1001 E., 2014/347 K. sayılı kararı ile; uyuşmazlığın malzemenin teslim edilip edilmediği noktasında toplandığı, sevk irsaliyesinde yer alan imza ile icra takibine dayanak yapılan faturadaki imzaların aynı olduğu, malzemenin Ali E.'e verildiği, davalının buna uzunca bir süre itiraz etmediği ve ödeme yapılmaması üzerine icra takibi yapıldığı, takipte teslime yönelik itiraz olmayıp ancak davanın açılmasından sonra itiraz edildiği, davalının defterlerini ibraz etmediği, buna karşın uyarılı davetiye çıkartılmış ise de defter sunulmadığından karşılaştırmanın da yapılmadığı ve yalnız davacı kayıtlarına göre alacağın saptandığı, davalı malzemenin teslim edilmediğini ileri sürmüş ise de, ticarî defterlerini ibrazından kaçındığı, ticarî defterlerini sunsaydı belki de alacak defterlerde kayıtlı görünerek davalının itiraz yapabilme imkânının kalmayacağı, malzemenin teslimi ile ilgili olarak tanık dinletilemeyeceği, faturanın ve irsaliyeli malzemenin teslim edildiği, icra dosyasının incelenmesinde de davalının yalnız borca itiraz ettiği göz önüne alındığında malzemenin teslim edilmemesi ile ilgili savunmasına itibar edilmediği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

10. Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

11. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda davalının teslim almadığını iddia ettiği malzemelere ilişkin olarak, icra takibine konu fatura ve sevk irsaliyesinde yer alan imzaların kendisine ait olmadığı savunması karşısında imza incelemesi yapılarak sonucuna göre karar verilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

12. Uyuşmazlığın çözümü açısından öncelikle konuyla ilgili yasal düzenlemelerin irdelenmesinde yarar vardır.

13. İtirazın iptali davası; 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 67 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Buna göre;

i) İlamsız takip yapılmış olması,

ii) Borçlunun bu takibe itiraz etmesi,

iii) İtirazın alacaklıya (davacıya) tebliğinden itibaren alacaklının, bir yıl içinde mahkemeye başvurmuş olması yasal koşullarının gerçekleşmesi gerekir.

14. Takip alacaklısı tarafından ödeme emrine süresi içinde itiraz etmiş olan takip borçlusuna karşı açılan itirazın iptali davasının konusu, icra takibine konu edilen alacaklar olup, davanın amacı itirazla duran takibin devamını sağlamaktır. Bu dava, yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabidir. Davalı borçlunun icra dosyasında ileri sürdüğü itirazlar dışındaki itirazlarını da bu dava içinde ancak cevap süresi içinde ileri sürmesi olanaklıdır. Eğer cevap süresi içinde davalı/borçlu diğer itirazlarını ileri sürmezse mahkeme bunları kendiliğinden göz önüne alamaz, takibe itiraz edilirken bildirilen sebeplerle sınırlı araştırma yapmak durumunda kalır. Nitekim aynı hususlara Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 17.09.2019 tarihli ve 2017/19-824 E., 2019/885 K. sayılı kararında da değinilmiştir.

15. Dava yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabi olduğundan; ispat külfeti normal bir alacak davasındaki ile aynıdır. Ancak her iki dava ispat yöntemleri ve hukukî sonuçları bakımından farklılıklar göstermektedir. Bu bağlamda belirtmek gerekirse; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 190. maddesi gereğince ispat yükü, kanunda özel düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukukî sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Bu genel kuralın dışında bazı hâllerde ispat yükü yer değiştirerek davalı tarafa geçer. Bu hâllerden birisi davalının ödeme savunmasında bulunmasıdır. Davacı ya da davalı iddiasını ya da savunmasını HMK’da belirtilen hükümlere göre ispat etmelidir. Buna göre yapılacak yargılama sonunda mahkemece verilecek karar ya davanın kabulü ya da reddine yönelik olacak; ancak takibin iptali ya da devamı hükmünü de içerecektir.

16. Bu açıklamalar göstermektedir ki, itirazın iptali davası, icra takibine sıkı sıkıya bağlı; itiraz üzerine duran icra takibinin devam edebilmesini sağlayan ve takip hukuku içinde olmakla birlikte, maddi hukuk ilişkisinin incelenerek uyuşmazlığı kesin hükümle sonuçlandıran bir davadır. Davanın takibe bağlılığı alacağın miktarı bakımından söz konusu olduğu gibi alacağın kaynağı bakımından da geçerlidir.

17. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olaya gelince; İstanbul 3. İcra Dairesinin 2012/7.48 E. sayılı takip dosyasında; davacı tarafından davalı borçlu aleyhine bir adet faturaya dayalı olarak ilamsız icra takibi başlatılmış, icra takibine dayanak fatura örneği de takip talebi ekinde sunulmuştur. Ödeme emri davalıya 14.05.2012 tarihinde tebliğ edilmiş, davalı borçlu vekilince 16.05.2012 tarihinde takibe itiraz edilmiş ve takibin durduğu anlaşılmıştır.

18. Davacı vekili, icra takibine dayanak fatura konusu malzemenin davalı borçluya teslim edildiğine dair 11.10.2011 tarihli sevk irsaliyesi sunmuştur. Sunulan sevk irsaliyesinde teslim alan kısmında imza bulunmakta olup, davalı vekili cevap dilekçesinde irsaliyedeki imzanın müvekkiline ait olmadığı, imzanın kime ait olduğunun bilinmediği yönünde savunmada bulunmuştur.

19. İcra takibinin dayanağı olan 11.10.2010 tarihli ve 12.028,50 TL bedelli fatura altında yer alan imza ile aynı tarihli sevk irsaliyesinde teslim alan kısmında yer alan imzanın aynı olması ve faturanın alt kısmında yer alan imzanın davacı satıcıya ait olmaması karşısında faturanın kapalı fatura olduğundan söz edilemez. Ancak davalı vekilince davacı tarafından sunulan sevk irsaliyesinde teslim alan kısmında yer alan imzaya itiraz edilmesi karşısında davacının malzemenin teslim edildiğini ispat etmesi gerekmekte olup, mahkemece imza incelemesi yapılmak suretiyle tüm deliller değerlendirilerek varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ve eksik inceleme ile karar verilmesi yerinde değildir.

20. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, davacıya, sevk irsaliyesinde imzanın kime ait olduğu da sorularak fatura konusu malzemelerin kime teslim edildiği de belirlendikten sonra fatura konusu malzemelerin davalı çalışanına teslim edilip edilmediğinin belirlenmesi amacıyla imza incelemesi yapılması, direnme kararının açıklanan ilave gerekçe ile bozulması gerektiği yönünde görüş ileri sürülmüş ise de, bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.

21. Hâl böyle olunca; tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

22. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

IV. SONUÇ

Açıklanan nedenlerle;

Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

Aynı Kanun'un 440-III/1. maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 21.09.2021 tarihinde oy çokluğu ile kesin olarak karar verildi.

KARŞI OY

Davalı ticarî defterlerini sunmaktan kaçınmış ise de davacının bazı ticarî defterlerinin kapanış tasdiki bulunmadığı alınan bilirkişi raporu ile anlaşıldığından davacı ticarî defterlerindeki lehine olan kayıtlar ile alacağını ispatlayamamıştır.

Alacaklı ticarî defterler ile alacağını ispatlayamamış ise de teslim imzası bulunan sevk irsaliyesine delil olarak dayanmıştır. Davalı ise teslimi kabul etmediği gibi sevk irsaliyesindeki imzayı da kabul etmemiştir. İmzanın borçluya ait olması hâlinde alacaklının bu yazılı delil ile alacağını ispatlaması mümkündür. Bu nedenle sevk irsaliyesindeki teslim alan imzası yönünden imza incelemesi yapılması gerektiği yönündeki özel daire kararı gibi hükmün bozulması yönündeki çoğunluk görüşüne aynen katılmakta isek de temsil hükümleri de gözetilerek imza incelemesinin hangi kapsamda yapılacağı konusunda bozma kararına ilave yapılmasının gerekli olduğunu düşünmekteyiz.

Şöyle ki; davacı alacaklı sevk irsaliyesine dayanmış ve irsaliyedeki malların davalıya teslim edildiğini ileri sürmüş ise de davalının cevap dilekçesinde imzanın kendisine ait olmadığını bildirmesi üzerine cevaba cevap dilekçesinde davalıya teslim olgusunu açıklamıştır. Davacı buna ilişkin beyanında fatura konusu malların davalıya teslim edildiğini, malın davalıya teslim edildiğinin gerek icra dosyasına sundukları sevk irsaliyesinde de görüldüğünü, her ne kadar davalının irsaliye altındaki imzanın kime ait olduğunu bilmediğini beyan etmekte ise de davalının bu savunmalarına itibar edilemeyeceğini, zira malı teslim alanın davalının müstahdemi de olabileceğini, davalı tarafından müvekkiline sipariş edilen fatura konusu malın davalıya usulüne uygun olarak teslim edildiğini belirtmiştir.

Bu beyan nedeniyle davalı adına çalışanı tarafından da mal teslimini gösteren irsaliyenin imzalanmış olabileceği ileri sürüldüğünden somut olayda temsil hükümlerine göre de inceleme yapılması gerekmektedir. Zira, bir kimse bizzat kendisi tarafından yapılan sözleşme ve işlemlerle borç altına girebilir ise de kanuna uygun biçimde kendisi namına başkası tarafından yapılan sözleşme ve işlemler ile de borç altına girebilir. Bir kimsenin kendisi adına yapılan işlemlerle borç altına girebilmesi bakımından taraflar arasında varlığı ileri sürülen sözleşme tarihine göre uygulanması gereken mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu'ndaki hükümlerin gözetilmesi gerekir.

Bu hükümler, BK'nın 32 ve devamı maddelerde düzenlenen temsil hükümleri, 449 ve devamı maddelerde düzenlenen ticarî temsilciye ilişkin hükümler ve 453. maddede düzenlenen ticarî vekillere ilişkin hükümdür. Bu hükümlere göre kişi adına yapılan işlemlerle borç altına girebileceği gibi, alacağının tahsil edilmesi, borcu söndüren yazılı belge düzenlenmesi gibi borçla ilgili kendisi yönünden hukuki sonuç doğuran işlemlerin de gerçekleştirilmesi mümkündür.

Bu hükümlere göre yapılan işlemlerin kendisi aleyhine sonuç doğurup doğurmadığı yönünden de sağlıklı inceleme yapılması gerekir. Bu konuda öncelikle aydınlatma ödevi kapsamında davacı tarafa açıklama yaptırılmalı, irsaliye altında imzası bulunan kişi davalı olmayıp başka kişi ise bu kişi tanık olarak dinlenmeli, belgedeki imzanın kendisine ait olup olmadığı sorulmalı, gerekirse imza incelemesi yapılmalı, davalı adına mal teslim almaya açık ya da zımnî olarak yetkili kılınıp kılınmadığı, davalı çalışanı olup olmadığı, davalı şirketin diğer ticarî ilişkilerinde de yer alıp almadığı, buna ilişkin belgelerde imzası bulunup bulunmadığı, yaptığı borç doğuran diğer işlemlere icazet verilip verilmediği araştırılmalıdır. Bu şekilde açık veya zımnî icazet verilmiş ise teslim olgusu davalıyı bağlayacak ve teslime konu mallar nedeniyle davalı borçtan sorumlu olacaktır.

Yukarıda açıkladığımız şekilde ilaveli bozma yapılması gerektiği görüşünde olduğumuzdan hükmün sadece özel daire kararında belirtilen nedenle bozulması yönünde oluşan değerli çoğunluk görüşüne katılamıyoruz.

Adem ALBAYRAK           Hafize Gülgün VURALOĞLU       Fadime AKBABA
Birinci Başkanvekili         Üye                                               Üye

Sevinç TÜRKÖZMEN     Battal YILMAZ                               Zeki GÖZÜTOK 
Üye                                  Üye                                               Üye