KABUL EDİLEN HACZEDİLMEZLİK ŞİKAYETİNİN SONUCU BEKLENMEDEN İHALE OLUNAN TAŞINMAZIN TESCİLİ YOLSUZDUR.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


27 Ock
2021

Yazdır

T.C.
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi

ESAS NO       : 2018/3484
KARAR NO    : 2020/4339

T Ü R K  M İ L L E T İ  A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

DAVA TÜRÜ          : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, olmadığı taktirde bedel istekli dava sonunda, yerel mahkemece davacı Emine yönünden davanın aktif husumet yokluğundan reddine, davalı İsmail yönünden davanın reddine, dahili davalılar yönünden bedel isteğinin kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacılar ile dahili davalılar tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi Melek Konuk’un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

-KARAR-

Dava, yolsuz tescil hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil; olmadığı taktirde bedel isteğine ilişkindir. 

Davacılar, dava konusu 16.39 parsel sayılı taşınmazın ½ payının davacılardan Mehmet adına kayıtlı iken davalılardan Halil’e verilen teminat bonosunun icra takibine konulması sonucu anılan payın haczedilip davacılardan Mehmet’in kardeşi olan diğer davalı İsmail’e ihale edildiğini, taşınmazla ilgili meskeniyet iddiasıyla yaptıkları şikayetin kabul edilerek haczin kaldırılmasına karar verildiğini, ancak taşınmazın cebri icra yoluyla satışının yapıldığını, ihalenin feshi davasından olumlu sonuç alınamadığını, haczin kaldırılması sebebiyle satışın geçersiz hale geldiğini, ihale alıcısı olan davalı İsmail’in iyiniyetli kabul edilemeyeceğini ileri sürerek dava konusu 16.39 parsel sayılı taşınmazın davalı İsmail adına ihaleyle geçen mülkiyetinin iptali ile icranın iadesine, olmadığı taktirde ihale bedelinin nemalandırılmış şekilde ödenmesine, bu da olmadığı taktirde ihale bedelinin alacaklıdan ihale tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tahsiline, üstün hakkın tespitine karar verilmesini istemişlerdir.

Davalı Halil D., davacı Emine’nin taraf sıfatı bulunmadığını, ihalenin feshi davasının retle sonuçlanıp kesinleşmekle meskeniyet iddiasının da konusu kalmadığını; davalı İsmail K., çekişme konusu ½ payı cebri ihale ile edindiğini, ihale anında mülkiyeti kazandığını, iptal tescile karar verilmesi durumunda yatırdığı ihale bedelinin ve vergilerin iadesine karar verilmesi gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuşlar; yargılamanın seyri sırasında ölen davalı Halil’in mirasçıları davaya dahil edilmişlerdir. 

Mahkemece, kayıt maliki olmayan davacı Emine’nin davasının aktif husumet yokluğundan reddine, mülkiyetin ihale ile davalı İsmail’e geçmesinde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davalı İsmail yönünden davanın reddine, ancak davacı Mehmet’in haline münasip evi üzerindeki haczin kaldırılması nedeniyle satış bedelinin yersiz olarak alacaklıya ödendiği gerekçesiyle davalı Halil mirasçıları olan dahili davalılar yönünden davanın kabulü ile 52.500 TL ihale bedelinin davacı Mehmet’e ödenmesine karar verilmiştir.

Dosya içeriği ve toplanan delillerden; dava konusu 16.39 parsel sayılı taşınmazın ½ payı davacı Mehmet, ½ payı davalı kardeşi İsmail adına kayıtlı iken, davalı Halil D.’nun davacılar Mehmet ve Emine hakkında bonoya dayalı olarak başlattığı icra takibi neticesinde davacı Mehmet adına kayıtlı ½ payın haczedildiği, davacıların 27.01.2012 tarihinde meskeniyet iddiasıyla yaptıkları haczedilmezlik şikayetinin Tefenni İcra Hukuk Mahkemesinin 2012/4 Esas sayılı dosyası üzerinden yapılan yargılama neticesinde 16.03.2012 tarihinde süre yönünden reddine karar verildiği, bu arada çekişme konusu ½ payın 20.02.2012 tarihinde 52.500 TL bedelle davalı İsmail’e ihale edildiği, İcra Hukuk Mahkemesinin şikayetin süreden reddine ilişkin kararının Yargıtay 12. Hukuk Dairesince 20.12.2012 tarihinde bozulması üzerine Tefenni İcra Hukuk Mahkemesinin 2013/13 Esas 2013/38 Karar sayılı dosyası üzerinden bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde, davacı tarafın haline münasip ev alması için gereken meblağın 90.000 TL, dava konusu taşınmazın değerinin ise 69.573,03 TL olarak saptandığı gerekçesiyle dava konusu taşınmaz üzerindeki betonarme yapının davacı Mehmet’e ait olan ½ payı üzerine konulan haczin kaldırılmasına 20.05.2013 tarihinde karar verildiği, kararın derecattan geçerek 13.01.2014 tarihinde kesinleştiği, davacılar Mehmet ve Emine’nin Tefenni İcra Hukuk Mahkemesinin 2012/5 Esas 2012/49 Karar sayılı dosyası üzerinden 27.02.2012 tarihinde davalı Halil D.’na karşı açmış oldukları ihalenin feshi davasının 28.12.2012 tarihinde reddine karar verilip, kararın derecattan geçerek 19.09.2013 tarihinde kesinleştiği, tapu kaydının incelenmesinde çekişme konusu ½ payın 27.11.2014 tarihinde cebri satış yoluyla davalı İsmail adına tescil edildiği anlaşılmaktadır. 

Bilindiği üzere; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 705. maddesinde; “Taşınmaz mülkiyetinin kazanılması, tescille olur. Miras, mahkeme kararı, cebrî icra, işgal, kamulaştırma hâlleri ile kanunda öngörülen diğer hâllerde, mülkiyet tescilden önce kazanılır. Ancak, bu hâllerde malikin tasarruf işlemleri yapabilmesi, mülkiyetin tapu kütüğüne tescil edilmiş olmasına bağlıdır.” 1022/1. maddesinde; “Aynî haklar, kütüğe tescil ile doğar; sıralarını ve tarihlerini tescile göre alır.”, 1023. maddesinde; “Tapu kütüğündeki tescile iyiniyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka aynî hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur.", 1024/2. maddesinde; “Bağlayıcı olmayan bir hukukî işleme dayanan veya hukukî sebepten yoksun bulunan tescil yolsuzdur.” düzenlemelerine yer verilmiştir. 

Yukarıda yer verilen yasal düzenlemeler uyarınca ayni haklar tapu siciline tescil ile doğar ve tescilin hukuki netice doğurabilmesi için de geçerli bir hukuki sebebinin bulunması zorunludur. Bu hususun tapunun illilik prensibinden kaynaklandığı açıktır. Oysa, oluşan sicilin hukuken geçerli bir sebebi bulunmadığı takdirde, tescilin yolsuz tescil niteliğini taşıyacağı ve sicilin iptali gerekeceğinde kuşku yoktur.

Öte yandan; 2004 Sayılı İcra İflas Kanununun 82/1. maddesinin 12. bendinde (02.07.2012 tarihli 6352 Sayılı Kanunun 16. maddesiyle değişik) borçlunun haline münasip evinin haczi caiz olmayan mallar ve haklar arasında sayılmış olduğu; yine 02.07.2012 tarihli 6352 Sayılı Kanunun 16. maddesiyle aynı maddeye eklenen ek fıkraya göre de, birinci fıkranın 2, 4, 7 ve 12. bentlerinde sayılan malların kıymetinin fazla olması durumunda, bedelinden haline münasip bir kısmı ihtiyacını karşılayabilmesi amacıyla borçluya bırakılmak üzere haczedilerek satılır düzenlemesine yer verildiği açıktır. 

2004 Sayılı İcra İflas Kanunu'nun 134. maddesi hükmü çerçevesinde cebri ihalenin usulsüzlüğünden bahisle feshi istenebileceği gibi, ihale sonucu edinilen mülkiyete dayalı tescilin yolsuz olduğu ileri sürülerek tapu iptal ve tescil davası açılmasına da yasal bir engel bulunmadığı kuşkusuzdur.

2004 Sayılı İcra İflas Kanununun 18. inci maddesi uyarınca icra yargılaması basit usule tabidir. Aynı yasanın 134. maddesinin ikinci fıkrasında ise, "ihalenin feshi, BK.' nun 226. maddesinde yazılı sebepler de dahil olmak üzere,….. yalnız tetkik merciinden şikayet yoluyla ihale tarihinden itibaren yedi gün içinde istenebilir.

İlgililerin ihale yapıldığı ana kadar cereyan eden muamelelerdeki yolsuzluklara en geç ihale günü ıttıla peyda ettiği kabul edilir" hükmü düzenlenmiştir. Görüldüğü üzere, anılan hükümler icra hukuku ile sınırlı olan, basit yargılamaya tabi bulunan ve icra mahkemesinden şikayet yoluyla istenebilen fesihleri tanımlamaktadır. Bu kapsamda kalan bir soruşturma ve değerlendirmenin, tapu kayıtlarının oluşumundaki illilik prensibi karşısında mülkiyet hakkının illetini teşkil eden nedenin varlığına ya da yokluğuna delalet edemeyeceği; değişik ifadeyle, ihalenin feshi isteklerinin reddedilmiş olması keyfiyetinin, temelde yolsuz tescil nedenini ortadan kaldırmayacağı kabul edilmelidir.

Somut olaya gelince; davacı yanın meskeniyet iddiasıyla yaptığı haczedilmezlik şikayetinin kabul edildiği açıktır. O halde, cebri ihaleyle satışı mümkün olmayan çekişmeli taşınmazın, usulüne uygun işlemlerle yapılan ihale neticesinde satılmasının, taşınmazın temlikinin yolsuz tescil niteliğinde olduğu sonucunu değiştirmeyeceği ve alıcının iyiniyet iddiasının dinlenemeyeceği, kaldı ki, davacı Mehmet’in kardeşi olan ihale alıcısı davalı İsmail’in iyiniyetinden de söz edilemeyeceği kuşkusuzdur. 

Hal böyle olunca, davacının tapu iptali ve tescil isteğinin kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile bedele hükmedilmesi doğru değildir.

Davacı yanın ve dahili davalıların değinilen yönlerden yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3. maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edenlere geri verilmesine, 22.09.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Başkan         Üye                Üye                Üye             Üye
H. KAYA        M. ÖZCAN     T. T. GENÇ    İ. AYSAL     F. DEMİR