KANUN YOLU BAŞVURUSU SONUCUNDA ESASTAN RED VEYA ONAMA KARARI VERİLMİŞSE MAKTU HARÇ ALINAMAZ.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


27 Nis
2019

Yazdır

T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi

ESAS NO             : 2017/4804
KARAR NO          : 2019/1452

Y A R G I T A Y   İ L A M I

MAHKEMESİ       : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 12. HUKUK DAİRESİ
TARİHİ                 : 14/09/2017
NUMARASI         : 2017/439 - 2017/455
DAVACI               : G.A.A.
VEKİLİ                : AV. S.K.
DAVALI               : İ. SPOR MALZEMELERİ PAZ VE DAHİLİ TİC. LTD. ŞTİ. 
VEKİLİ                : AV. C.S.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Taraflar arasında görülen davada İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 02/02/2017 tarih ve 2015/172 E - 2017/118 K. sayılı kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi’nce verilen 14/09/2017 tarih ve 2017/439-2017/455 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Sefa Şahinoğlu tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp,düşünüldü:

Davacı vekili, davacı ile eski eşinin 1992 yılında davalı şirketi kurduklarını ve 28.12.1992 yılından beri davacının şirket ortağı olduğunu, davacının 2014 yılı başına kadar şirkette bilfiil emeği ile işçi gibi çalıştığını, kuruluştan itibaren kâr payı almadığını, İstanbul 29. İcra Dairesi'nin 2014 - 2.1.8 Esas sayılı dosyası ile davacı hakkında icra takibi başlatıldığını, itiraz süresinin kaçırılması nedeniyle takibin kesinleştiğini, davalı şirket yetkilisi tarafından 03.10.2012 tarihinde Garanti Bankası K. Şubesine verilen yazılı talimatta da davalı şirket hesabından her ay düzenli olarak davacıya maaş ödemesi yapılacağının belirtildiğini, icra takibine konu ödemelerin borç değil davacının emeğinin karşılığı olduğunu ileri sürerek davacının davalı şirkete borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini istemiştir.

Davalı vekili, Bağ-Kur'lu olan davacının şirkette idari görevinin bulunmadığını, davacıya şirket tarafından bir dönem her ay ödenen meblağın şirket hesabından davacıya verilen borçlar olduğunu, davacı şirketin maaşlı çalışanı olsaydı SGK nezdinde kaydının bulunmasının gerektiğini, bankaya verilen talimatın genel nitelikli bir talimat olduğunu, talimatta acele ile hata yapıldığını, davacının şirkette fiili olarak çalışmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

İlk derece mahkemesince, şirket ortaklarına kâr payı dağıtımı yapılmadığı, dava konusu ödelemerin borç olarak verildiğinin davalı tarafça ispatlanamadığı, davalı şirket tarafından davacıya yapılan ödemelerin çalışma karşılığı olarak maaş amacıyla ödendiğinin anlaşıldığı gerekçeleriyle davanın kabulune karar verilmiştir. 
Bu karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi'nce, davacıya da düzenli olarak aylık ödemeye denk gelecek periyotlarda ve aynı miktarda ödeme yapıldığı, verilen talimatın havale emri olduğu, bu talimatını her zaman geri alabileceği ancak alınmadığı, bu ödemelerin borç olarak verildiğinin davalı tarafça ispatlanamadığı gerekçeleriyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.

Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK'nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.

SONUÇ : Yukarda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK'nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK'nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 2.516,29 TL temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 25/02/2019 tarihinde kesin olarak oyçokluğuyla karar verildi.

Başkan                   Üye                   Üye               Üye                     Üye
Ahmet ÖZGAN       A. A. DOĞAN    A. ORHAN    E. S. BAYDAR    Ş. KAZDAL
                                                                               (M)

KARŞI OY

Uyuşmazlık, Bölge Adliye Mahkemesince davalının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi, bu kararında temyiz incelemesi sonucunda onanması durumunda gerek Bölge Adliye Mahkemesi ve gerekse Yargıtayca hükmedilecek istinaf red harcı ile temyiz onama harcının maktu mu yoksa nisbi mi olacağına ilişkindir.

492 sayılı Harçlar Yasası'nın 2. maddesinde "Yargı işlemlerinden bu kanuna bağlı (1) sayılı tarifede yazılı olanların yargı harçlarına tabi olacağı", 

(1) sayılı Tarifenin III karar ve ilam harcı başlıklı 1/a madddesinde "Konusu belli bir değerle ilgili bulunan davalarda esas hakkında karar verilmesi halinde hüküm altına alınan anlaşmazlık konusu değer üzerinden binde 68.31 oranında nisbi harç alınacağı",

1/e maddesinde de "yukarıdaki nisbetlerin Bölge Adliye Mahkemeleri, Bölge İdare Mahkemeleri, Danıştay, ve Yargıtay'ın tasdik veya işin esasını hüküm altına aldığı kararları içinde aynen uygulanacağı" düzenlenmiştir. 

Bölge Adliye Mahkemelerinde işin esasını hüküm altına aldığı kararlar, ilk derece mahkemesinin yerine geçerek verdiği ve icrai kabiliyeti söz konusu olan kararlardır. Bu kararlar ise, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak 6100 sayılı HMK 353/1-b-2,3 maddelerine göre davanın kabulü veya reddi yönünde verilen kararlardır. İlk Derece Mahkemesi Kararının İstinaf incelemesi sonucunda doğru bulunarak verilen "istinaf başvurusunun esastan reddi" kararı davanın esası hakkında verilen ve işin esasına bölge adliye mahkemesince girilip verilmiş ve icra edilecek bir karar değildir. İlk Derece mahkemesi kararı geçerliliğini sürdürmektedir. Bu itibarla konusu belli bir değere ilişkin davada, davalının istinaf başvurusunun reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararı 1 sayılı Tarifenin III-1-a maddesinde ifade edilen "esas hakkında" karar niteliğinde bulunmadığından Bölge Adliye mahkemesince nisbi değil, maktu karar ve ilam harcının alınması gerekmektedir. 

Başvurunun esastan reddinde, aslında davanın esasına girilmemekte, ilk derece mahkemesi kararı doğru bulunduğundan dava hakkında ayrıca karar verilmemektedir. Kanun koyucunun buradaki "esastan" ifadesini, istinaf başvurusu sırasında dilekçeye, harca, süreye vb. şekli hususlara ilişkin bir eksiklik olmaması, istinaf sebeplerinin incelenerek ilk derece kararında usul veya esas yönünden hukuka aykırılık bulunmamasıdır. (Pekcanıtez-Usul-Medeni Usul Hukukun Sh. 2270 vd)

Keza İstinaf başvurusunun reddine ilişkin karar temyiz incelemesi olmadığı için onama kararı niteliğinde de değildir.(Pekcanıtez-Atalay-Özekes Sh. 583, Konuralp, Uluslararası Toplantı Sh. 260, Özekes-100 soruda İstinaf ve Temyiz sh. 99)

1) Sayılı Tarifenin III-1-e maddesi tasdik (onama) edilen kararlar için nisbi karar ve ilam harcı alınacağını düzenlemiş olduğundan Bölge Adliye Mahkemesinin kararı niteliğine göre nisbi karar ve ilam harcına hükmedilmesi mümkün olmayıp bu nedenle de maktu harç alınmalıdır.

Aksi düşüncenin kabulü T.C. Anayasası'nın 73/3 maddesindeki "Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin kanunla konulacağı, değiştirileceği veya kaldırılacağına" ilişkin temel hükme de aykırılık teşkil edecektir ki vergi ve harç yükümlülüğü konusunda kıyas veya yorum yoluyla yükümlülük getirilmesi mümkün değildir.

Somut uyuşmazlıkta, nisbi değere tabi bulunan davada, davanın kabulüne ilişkin ilk derece mahkemesi kararı aleyhinde davalı tarafça istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, Bölge Adliye Mahkemesince davalının istinaf başvurusunun esastan reddine ve nisbi karar ve ilam harcının davalıdan tahsiline karar verilmiştir. 

Bölge Adliye Mahkemesi kararı hükmedilen karar ve ilam harcı yönünden yukarıda açıklanan yasal düzenlemelere aykırılık teşkil etmektedir.

Diğer taraftan davalı, istinaf başvurusunun esastdan reddi kararını temyiz etmiş olup, red kararının temyiz incelemesi sonucunda alınması gereken onama harcı (1) sayılı Tarifenin 2.a maddesi gereğince Bölge Adliye Mahkemesi Kararına, alınan harcın niteliğine göre maktu olmalıdır.

Bu halde, Bölge Adliye Mahkemesi kararındaki nisbi karar ve ilam harcının maktu karar ve ilam harcı olarak düzeltilmesi suretiyle HMK 370/1. maddesi gereğince kararın onanması, Daire onama ilamında da nisbi yerine maktu onama harcına hükmedilmesi gerekirken karar ve ilam harçları konusunda yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmesine ilişkin sayın çoğunluk görüşüne katılamıyorum. 

Üye
Eyüp Sabri BAYDAR

 

AYNI YÖNDE KARAR:

T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi

ESAS NO             : 2017/3892
KARAR NO          : 2019/1082

Y A R G I T A Y   İ L A M I

MAHKEMESİ       : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 12. HUKUK DAİRESİ
TARİHİ                 : 20/04/2017
NUMARASI         : 2017/146 - 2017/155
DAVACI               : H.T.
VEKİLİ                : AV. R.Ö.
DAVALILAR        : 1- M.B.
VEKİLİ                : AV. C.A.D.
                            : 2-S. TURİZMTAŞIMACILIK TİC.LTD. ŞTİ

TÜRK MİLLETİ ADINA

Taraflar arasında görülen davada İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 06/12/2016 tarih ve 2015/315 E - 2016/808 K sayılı kararın davalı Murat B. vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi’nce verilen 20/04/2017 tarih ve 2017/146-2017/155 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı Murat B. vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Süha Akın Yener tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

Davacı vekili, davalılardan Murat B. tarafından, 10.01.2011 düzenleme 31.05.2014 ödeme tarihli Emrullah A. adına 7.500- USD tutarında ve 16.05.2011 düzenleme 01.06.2011 ödeme tarihli Bengi B. adına 10.000- USD tutarında 2 adet bono düzenlediğini, anılan 2 adet bononun lehtarlarının bonoları diğer davalı S. Tur. Taş. Tic. Ltd. Şti.'ye ciro yoluyla teslim ettiğini, müvekkili ile S. Tur. Taş. Ltd. Şti. arasında var olan ticari ilişkiler neticesinde, anılan bonolar son olarak müvekkili adına ciro edilerek teslim edildiğini, müvekkilinin ödeme günü gelen bonoların tahsilini talep ettiğini, ancak davalı Murat B. tarafından söz konusu bonolara ilişkin olarak herhangi bir ödeme yapılmadığını, bonoların tahsili amacıyla İstanbul 9. İcra Müdürlüğü 2014/2.8.1 E. - 2014/2.8.2 E. sayılı dosyalarından kambiyo senetlerine dayalı takip başlatıklarını, davalı Murat B. tarafından bonolara ilişkin olarak zamanaşımı itirazında bulunduğunu, İstanbul 3. İcra Hukuk Mahkemesi'nin 2014/1.61 E. ve 2014/1.62 E. sayılı dosyalarında görülmekte olan davalarda davacı tarafın zamanaşımı itirazını kabul ettiklerini ileri sürerek davalı taraf lehine meydana gelen sebepsiz zenginleşmeye dayalı toplam 17.500 USD tutarlı alacak nedeniyle davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. 

Davalı Murat B. vekili, davaya konu bonoların aralarındaki ticari ilişki çerçevesinde Emrullah A. ve Bengi B.’a teminat senedi olarak verildiğini, bonolar sebebiyle karşılıklı bir borç ilişkisinin bulunmadığını, Emrullah A.’dan müvekkiline ait K. Otel’in ruhsat işlemlerinin gerçekleştirilmesi aşamasında danışmanlık hizmeti alındığından bu danışmanlık sözleşmesinin devamlılığı için bononun adı geçen şahsa teminat olarak verildiğini, ruhsat işlemlerine başlandıktan sonra bono ile ilgili ibraname düzenlendiğini, bononun ise teslim edileceğinin belirtilmesine rağmen iade edilmediğini, ruhsat işlemlerinin ise henüz sonuçlanmadığını, Bengi B.’a ait senedin ise adı geçen şahıstan alınacak olan taşınmaz ile ilgili olarak satış işlemlerine başlamadan önce akde güvenin sağlanması amacı ile teminat olarak verildiğini, satış işlemlerine geçilmekle senedin hükümsüz hale geldiğini, bu konu ile ilgili olarak da ibraname verildiğini, bonoların ödeme aracı olarak tanzim edilmediğini, bu nedenle karşılığı olmayan bonolardan dolayı müvekkilinin sorumluluğunun bulunmadığını, zamanaşımı itirazında bulunulduğundan bonoların borç ikrarı niteliğinde belge niteliğinin de bulunmadığını, davacının zarara uğrama durumunun somut veri ile ispat edilmediğini, sebepsiz zenginleşmeden söz etme imkanı bulunmadığını savunarak davanın reddini talep etmiştir.

Diğer davalı davaya cevap vermemiştir.

Mahkemece, iddia, savunma ve dosya kapsamına göre; zamanaşımına uğrayan 10.000 USD ve 7.500 USD bedelli senetlere dayalı açılan sebepsiz zenginleşme davasının keşideci sıfatı ile yer alan davalı Murat B. bakımından kabulü ile 17.500,00 Amerikan dolarının (USD) davalı Murat B.' den alınarak davacıya verilmesine, senette ciranta sıfatı ile yer alan davalı S. Turizm Taşımacılık Tic. Ltd Şti. yönünden ise reddine karar verilmiştir.

Karara karşı, davalı Murat B. vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.

İstanbul Bölge Adliye Mahkemesince, davalı Murat B. vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Karar, davalı Murat B. vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK'nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.

SONUÇ : Yukarda açıklanan nedenlerle, davalı Murat B. temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK'nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK'nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 2.286,69 TL temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 12/02/2019 tarihinde kesin olarak oyçokluğuyla karar verildi.

Başkan                   Üye               Üye                     Üye                    Üye
Ahmet ÖZGAN       A. ORHAN    E. S. BAYDAR    M. DURGUN      Ş. KAZDAL
                                                     (M)

KARŞI  OY

Uyuşmazlık, Bölge Adliye Mahkemesince davalının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi, bu kararında temyiz incelemesi sonucunda onanması durumunda gerek Bölge Adliye Mahkemesi ve gerekse Yargıtayca hükmedilecek istinaf red harcı ile temyiz onama harcının maktu mu yoksa nisbi mi olacağına ilişkindir.

492 sayılı Harçlar Yasası'nın 2. maddesinde "Yargı işlemlerinden bu kanuna bağlı (1) sayılı tarifede yazılı olanların yargı harçlarına tabi olacağı", 

(1) sayılı Tarifenin III karar ve ilam harcı başlıklı 1/a madddesinde "Konusu belli bir değerle ilgili bulunan davalarda esas hakkında karar verilmesi halinde hüküm altına alınan anlaşmazlık konusu değer üzerinden binde 68.31 oranında nisbi harç alınacağı",

1/e maddesinde de "yukarıdaki nisbetlerin Bölge Adliye Mahkemeleri, Bölge İdare Mahkemeleri, Danıştay, ve Yargıtay'ın tasdik veya işin esasını hüküm altına aldığı kararları içinde aynen uygulanacağı" düzenlenmiştir. 

Bölge Adliye Mahkemelerinde işin esasını hüküm altına aldığı kararlar, ilk derece mahkemesinin yerine geçerek verdiği ve icrai kabiliyeti söz konusu olan kararlardır. Bu kararlar ise, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak 6100 sayılı HMK 353/1-b-2,3 maddelerine göre davanın kabulü veya reddi yönünde verilen kararlardır. İlk Derece Mahkemesi Kararının İstinaf incelemesi sonucunda doğru bulunarak verilen "istinaf başvurusunun esastan reddi" kararı davanın esası hakkında verilen ve işin esasına bölge adliye mahkemesince girilip verilmiş ve icra edilecek bir karar değildir. İlk Derece mahkemesi kararı geçerliliğini sürdürmektedir. Bu itibarla konusu belli bir değere ilişkin davada, davalının istinaf başvurusunun reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararı 1 sayılı Tarifenin III-1-a maddesinde ifade edilen "esas hakkında" karar niteliğinde bulunmadığından Bölge Adliye mahkemesince nisbi değil, maktu karar ve ilam harcının alınması gerekmektedir. 

Başvurunun esastan reddinde, aslında davanın esasına girilmemekte, ilk derece mahkemesi kararı doğru bulunduğundan dava hakkında ayrıca karar verilmemektedir. Kanun koyucunun buradaki "esastan" ifadesini, istinaf başvurusu sırasında dilekçeye, harca, süreye vb. şekli hususlara ilişkin bir eksiklik olmaması, istinaf sebeplerinin incelenerek ilk derece kararında usul veya esas yönünden hukuka aykırılık bulunmamasıdır. (Pekcanıtez-Usul-Medeni Usul Hukukun Sh. 2270 vd)

Keza İstinaf başvurusunun reddine ilişkin karar temyiz incelemesi olmadığı için onama kararı niteliğinde de değildir.(Pekcanıtez-Atalay-Özekes Sh. 583, Konuralp, Uluslararası Toplantı Sh. 260, Özekes-100 soruda İstinaf ve Temyiz sh. 99)

1) Sayılı Tarifenin III-1-e maddesi tasdik (onama) edilen kararlar için nisbi karar ve ilam harcı alınacağını düzenlemiş olduğundan Bölge Adliye Mahkemesinin kararı niteliğine göre nisbi karar ve ilam harcına hükmedilmesi mümkün olmayıp bu nedenle de maktu harç alınmalıdır.

Aksi düşüncenin kabulü T.C. Anayasası'nın 73/3 maddesindeki "Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin kanunla konulacağı, değiştirileceği veya kaldırılacağına" ilişkin temel hükme de aykırılık teşkil edecektir ki vergi ve harç yükümlülüğü konusunda kıyas veya yorum yoluyla yükümlülük getirilmesi mümkün değildir.

Somut uyuşmazlıkta, nisbi değere tabi bulunan davada, davanın kabulüne ilişkin ilk derece mahkemesi kararı aleyhinde davalı tarafça istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, Bölge Adliye Mahkemesince davalının istinaf başvurusunun esastan reddine ve nisbi karar ve ilam harcının davalıdan tahsiline karar verilmiştir. 

Bölge Adliye Mahkemesi kararı hükmedilen karar ve ilam harcı yönünden yukarıda açıklanan yasal düzenlemelere aykırılık teşkil etmektedir. 

Diğer taraftan davalı, istinaf başvurusunun esastdan reddi kararını temyiz etmiş olup, red kararının temyiz incelemesi sonucunda alınması gereken onama harcı (1) sayılı Tarifenin 2.a maddesi gereğince Bölge Adliye Mahkemesi Kararına, alınan harcın niteliğine göre maktu olmalıdır.

Bu halde, Bölge Adliye Mahkemesi kararındaki nisbi karar ve ilam harcının maktu karar ve ilam harcı olarak düzeltilmesi suretiyle HMK 370/1. maddesi gereğince kararın onanması, Daire onama ilamında da nisbi yerine maktu onama harcına hükmedilmesi gerekirken karar ve ilam harçları konusunda yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmesine ilişkin sayın çoğunluk görüşüne katılamıyorum. 

Üye
Eyüp Sabri BAYDAR