KARARDAN ÖNCE HARCI YATIRILMAYAN ISLAHA DEĞER VERİLEREK KARAR VERİLMESİ HATALIDIR.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


04 May
2018

Yazdır

T.C.
YARGITAY
9. Hukuk Dairesi

ESAS NO       : 2016/30260
KARAR NO    : 2016/17493

Y A R G I T A Y   İ L A M I

MAHKEMESİ         : İSTANBUL ANADOLU 3. İŞ MAHKEMESİ
TARİHİ                   : 18/11/2014
NUMARASI            : 2013/680 - 2014/623
DAVACI                  : U.K. ADINA AVUKAT A.A.
DAVALI                  : A.A.E. TEKNOLOJİLERİ SAN. VE TİC.LTD.ŞTİ. ADINA AVUKAT M.E.E.

DAVA    : Davacı, kıdem tazminatı ile ücret, fazla mesai ücreti, yıllık izin ücreti, hafta tatili ücreti, genel tatil ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.

Yerel mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.  

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:    

Y A R G I T A Y     K A R A R I 

A) Davacı İsteminin Özeti:

Davacı; 15/08/2006 - 19/08/2013 tarihleri arasında davalı işyerinde usta tesviyeci operatörü olarak çalıştığını, çalıştığı süre boyunca SGK primlerinin gerçek ücreti üzerinden değil asgari ücret üzerinden yatırıldığını, aylık en son 1.430,00TL. net ücret aldığını; SGK primlerinin gerçek ücret üzerinden yatırılmaması ve fazla çalışma ücretlerinin ödenmemesi sebebi ile iş akdini haklı sebeple feshettiğini iddia ederek, kıdem tazminatı, fazla mesai, yıllık izin, ücret alacağı, hafta tatili ve genel tatil alacaklarının davalıdan tahsilini talep etmiştir.

B) Davalı Cevabının Özeti:

Davalı; davacının alacaklarının zamanaşımına uğradığını, davacının 15/08/2006-19/08/2013 tarihleri arasında tesviyeci olarak çalıştığını, davacıya tüm hak edişlerinin eksiksiz ödendiğini ve feshinin haklı sebebe dayanmadığını, tüm alacak taleplerinin yersiz olduğunu savunarak davanın reddini talep etmiştir.

C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:

Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. 

D) Temyiz:

Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir. 

E) Gerekçe:

1- Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.

2- Taraflar arasında ıslah harcının ne zaman yatırıldığı ve buna bağlı olarak yapılan ıslahın geçerli olup, olmadığı uyuşmalık konusudur.

Talep artırımını içeren ıslah harca tabi bir usul işlemi olup, harcı yatırılmayan ıslaha değer verilemez.

Somut uyuşmazlıkta, davacı taleplerini 20.08.2014 tarihli ıslah dilekçesi ile artırmış, Mahkemece 18.11.2014 tarihli duruşmada bu ıslaha değer verilerek karar verilmiştir.

Dairemizce yapılan temyiz incelemesi sırasında davaya ilişkin fiziki dosyada ve elektronik ortamda ıslah harcının yatırıldığına ilişkin makbuza rastlanmadığından dosya mahkemesine geri çevrilmiş, geri çevirme kararı üzerine dosyaya davacı adına 04.08.2016 tarihinde ıslah harcının yatırıldığını gösteren 268354 özel numaralı harç makbuzu eklenmiştir.

Mahkemenin karar tarihi 18.11.2014, ıslah harcının yatırıldığı tarih ise karardan yaklaşık 2 yıl sonradır. Başka bir deyişle karar tarihinden önce ıslah harcı yatırılmamıştır.

Yukarıda da belirtildiği üzere Harçlar Kanunu uyarınca harcı yatırılmayan usuli işlemler geçerli değildir. Buna göre karardan önce harcı yatırılmayan ıslaha değer verilerek karar verilmesi hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir. 

F) Sonuç:

Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 06.10.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Başkan                Üye                    Üye                        Üye                      Üye
M. ÇAMUR          R. TUNÇ            N. KARABABA      N. ŞENGÜN         B. KAR

 

AYNI YÖNDE KARAR:

T.C.
YARGITAY
9. Hukuk Dairesi

ESAS NO       : 2017/7850
KARAR NO    : 2017/22091

Y A R G I T A Y   İ L A M I

MAHKEMESİ         : ALANYA İŞ MAHKEMESİ
TARİHİ                   : 01/06/2015
NUMARASI            : 2013/766 - 2015/417
DAVACI                  : S.Ö. ADINA AVUKAT H.S.Y.
DAVALILAR          : 1- Z.Ö.
                                 2- M.Ö. ADLARINA AVUKAT Y.Ö.

DAVA    : Davacı, kıdem tazminatı ile ücret, fazla mesai ücreti, yıllık izin ücreti, hafta tatili ücreti, genel tatil ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.

 

Davacı, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, kötüniyet tazminatı ile hafta tatili ücreti, bayram tatili ücreti, fazla mesai ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.

Yerel mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.  

Hüküm süresi içinde davacı avukatı ve davalılardan Zehra Ö. avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:    

Y A R G I T A Y     K A R A R I 

A) Davacı İsteminin Özeti:

Davacı vekili özetle; davacının davalılara ait işyerinde 24/10/1996 tarihinden 13/09/2010 tarihine kadar büro elemanı olarak çalıştığını, iş akdinin işverence haksız ve bildirimsiz olarak feshedildiğini, en son aldığı aylık ücretin net 800,00 TL olduğunu iddia ederek; kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, fazla mesai ücreti, genel tatil ücreti ve kötü niyet tazminatı alacaklarının faizleri ile birlikte davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir. 

B) Davalı Cevabının Özeti:

Davalı vekili özetle; davacının hizmet tespit davasının sonucunun beklenmesi gerektiğini, alacakların zamanaşımına uğradığını, davacının Zehra Ö.’ün evinde ve işyerinde zaman zaman temizlik yaptığını aralarında hizmet ilişkisi olmadığını, davalı Mustafa Ö. hakkında husumetten red kararı verilmesi gerektiğini savunarak, davanın reddini talep etmiştir.

C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:

Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak; davalı Mustafa Ö. hakkında husumetten red kararı verilerek diğer davalı hakkındaki davanın da kısmen kabulüne karar verilmiştir. 

D) Temyiz:

Kararı, davacı avukatı ile davalılardan Zehra Ö. avukatı temyiz etmiştir. 

E) Gerekçe:

1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillere kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davacı ile davalılardan Zehra Ö.'ün aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir

2- Somut uyuşmazlıkta; davacının davalı işyerindeki çalışma süresi, taraflar arasında uyuşmazlık konusudur.

Davacının iddia ettiği çalışma süresi bakımından ayrıca bir tespit davası açtığı, eldeki iş bu davanın hizmet tespit davasının sonuçlanıp kesinleşmesi beklenmeksizin sonuçlandırıldığı anlaşılmaktadır. 

Mahkemece bu tespit davasının, bekletici mesele yapılması ve davacının davalı işyerindeki çalışma süresinin bu dava sonucuna göre belirlenmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile çalışma süresinin, herhangi bir ispata dayanmayan 01/02/2003 - 31/05/2010 tarihleri arasında 7 yıl 4 ay olarak kabul edilmesi hatalıdır.

Ayrıca hizmet tespit davasında prime esas kazanç da dava konusu edildiğinden, davacının dönemsel ve son ücreti bakımından hizmet tespit davasında belirlenecek olan ücrete itibar edilmesi gerektiği de gözden kaçırılmamalıdır. 

3- Davacı dava dilekçesinde fazla mesai yaptığını, genel tatil günlerinde de çalıştığını ancak karşılığı ücretlerin ödenmediğini iddia etmiş ve iddiasını ispat amacıyla tanık deliline dayanmıştır. Ancak davacının dinlettiği tanıklar işyeri çalışanı olmadığı gibi davacının bu iddialarını ispat etmek için ileri sürdüğü başka bir delili de bulunmamaktadır. Bu nedenle ispatlanamayan fazla mesai ve genel tatil ücreti taleplerinin reddi yerine kabulü hatalıdır.

4- Davalılara dava dilekçesi 26 ve 28 Aralık 2013 tarihlerinde tebliğ edilmekle cevap dilekçesi mahiyetindeki dilekçe 21/08/2014 tarihinde, süresi geçtikten sonra dosyaya sunulmuştur. Süresinde verilmeyen cevap dilekçesinin ıslahı da mümkün olmayacağından davalı vekilinin 11/09/2014 tarihinde cevap dilekçesini ıslah ederek öne sürdüğü zamanaşımı def’ine itibar edilmesi isabetsizdir. 

5- Dosyada davacının 21/11/2014 tarihli ıslah dilekçesinin harç makbuzunada rastlanmamış olup, mahkemece yapılan araştırma neticesinde ıslah harcının yatırılmadığı anlaşılırsa harcı yatmayan ıslaha değer verilemeyeceği de gözden kaçırılmamalıdır.

F) SONUÇ: 

Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 21.12.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Başkan                Üye                    Üye                        Üye                      Üye
M. ÇAMUR          A. TARTICI        F. ERNALBANT     N. KARABABA     N. ŞENGÜN     
                            ÇEVİKBAŞ

 

AYNI YÖNDE KARAR:

T.C.
YARGITAY
8. Hukuk Dairesi

ESAS NO       : 2016/20876
KARAR NO    : 2016/16342

Y A R G I T A Y   İ L A M I

DAVA TÜRÜ           : Mal Rejiminden Kaynaklanan Alacak

Melike B. ile Mehmet A. aralarındaki mal rejiminden kaynaklanan alacak davasının kabulüne dair Baırköy 7. Aile Mahkemesi'nden verilen 09.12.2014 gün ve 350/912 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R 

Davacı Melika B. vekili, davalının, A. Deri Sanayi ve Dış Ticaret Limited Şirketindeki hissesini kardeşine devrinin muvazaalı olduğundan bahisle iptaline karar verilmesini istemiş, ayrıca dava dilekçesinde belirtilen mallar nedeniyle mal rejiminin tasfiyesi ile alacak isteğinde bulunmuştur.

Davalı Mehmet A. vekili, davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, 2.9 parseldeki 9 nolu bağımsız bölüm, 33.3 ada 1 parselde bulunan 14 nolu bağımsız bölüm ve 34 Y. 8..5 plakalı araç ile ilgili olarak 355.800-TL'nin yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime aittir (6100 sayılı HMK m. 33). İddianın ileri sürülüş şekline göre dava, artık değere katılma alacağı isteğine ilişkindir.

Dava açılırken dava dilekçesi ile birlikte, dava ile ilgili ödenmesi gereken harcın dava değeri üzerinden hesaplanarak mahkeme veznesine yatırılması zorunludur (HMK m. 120/1). 

Davacı vekili dava dilekçesinde mal rejiminin tasfiyesi ile 1.000-TL değer artış payı alacağı ve 4.000-TL artık değere katılma alacağı olmak üzere 5.000-TL'nin tahsiline karar verilmesini istemiş ve adli yardım talebinde bulunarak maktu peşin harç yatırmıştır. Mahkemece 19.10.2010 tarihli yargılama oturumunda davacının adli yardım talebinin reddine karar verilmiştir. Daha sonra davacı vekili 25.11.2014 havale tarihli dilekçede, değer bilirkişi raporuna bir diyecekleri olmadığını, söz konusu malların değerlerinin toplamının 711.600-TL olduğunu, bu değerin aynı zamanda artık değeri oluşturduğunu açıklayarak bu değerin yarısı olan 355.800-TL'nin davalı taraftan tahsiline karar verilmesi gerektiğini bildirmiş, ancak bu talebe ilişkin herhangi bir harç yatırmamıştır. 

Harçlar Kanunu'nun 30 ve 32. maddeleri uyarınca davacı, dava harçlarını ödemek zorundadır. Harcın ödenmemesi halinde yargılamaya devam olunamayacağı ve müteakip işlemlerin yapılamayacağı anılan maddelerde düzenlenmiştir. Dava açılırken harcın eksik ödenmesi halinde eksik harcın ne şekilde tamamlatılacağı, Harçlar Kanunu 30. maddede açıklanmıştır. Buna göre, harcın eksik ödendiğinin anlaşılması halinde eksik harcın tamamlanması için davacı tarafa uygun bir mehil verilir. Mahkemece verilen süre içinde eksik harcın tamamlanmaması halinde, dosyanın işlemden kaldırılmasına karar vermek gerekir. Mahkemece, Harçlar Kanunu 30. maddesi uyarınca, eksik olan peşin harç tamamlanmadan 355.800-TL'nin davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Anılan Harçlar Kanunu 30. maddesinde, harcın eksik olması durumunda yalnız o celse için muhakemeye devam olunacağı, takip eden celseye kadar noksan değer üzerinden peşin karar ve ilam harcı tamamlanmadıkça davaya devam olunamayacağı öngörülmüştür. Mahkemece, nihai kararla bu harçların tamamlanması yoluna gidilmiş olması öngörülen eksikliğin tamamlanmış olması sonucunu doğurmaz. 

O halde, talep edilen toplam alacak tutarı üzerinden alınması gereken nispi karar ve ilam harcının 1/4'ü oranındaki peşin kısmının mahkemece Harçlar Kanunu 30-32. maddesindeki usul uygulanarak tamamlatılmadıkça davanın esasına girilemeyeceği düşünülmeden yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, hükmün bu sebeple bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının bu nedenle kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve taraflarca HUMK'nun 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 6.190,10 TL peşin harcın temyiz edene iadesine, 01.12.2016 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

Başkan               Üye                    Üye                              Üye                   Üye
F. AKÇİN            N. ŞİMŞEK         N. BEYAZITOĞLU       N. TAŞ             F. EROĞLU
                                                      KUŞÇUOĞLU
                                                      (Muhalif)

KARŞI OY

Davacı vekili, dava dilekçesi ile davalının muvazaalı şirket hissesi devrinin iptaline, dilekçesinde belirttiği mallar nedeniyle mal rejiminin tasfiyesine, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak suretiyle şimdilik 1.000 TL değer artış payı alacağı, 4.000 TL artık değere katılma alacağı olmak üzere 5.000 TL’nin tahsiline karar verilmesini istemiş, yargılamanın devamında tasfiyeye konu malların değerleri toplamı 711.600 TL’nin yarısı 355,800 TL’nin davalıdan tahsilini talep etmiş, harç ikmali yapılmadan Mahkemece karar verilmiştir. 

6100 sayılı H.M.K.’nun Geçici 3. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1086 sayılı H.U.M.K’nun 428. maddesinde bozma nedenleri sayılmıştır. 

1- Kanunun ve taraflar arasındaki sözleşmenin yanlış uygulanmış olması

2- Mahkemenin görevsiz olması

3- Birbirine çelişik kararlar verilmiş olması 

4- Usulü Muhakemeye muhalefet edilmesi 

5- Mesele-i maddiyenin takdirinde hata edilmesi 

6- İki taraftan birinin davasını ispat için gösterdiği delillerin kanuni sebep olmaksızın kabul edilmemesi 

Birinci bentte belirtilen, bir hukuk kuralının yanlış uygulanmasının, bozma sebebi sayılabilmesi için, verilen kararın hukukun bu yanlış uygulanmasına dayanması gerekir. Yani hukuk kuralının yanlış uygulanmış olması ile verilen karar arasında bir illiyet bağı bulunmalıdır. (Baki Kuru- Hukuk Muhakemeleri Usulü-Beşinci Baskı 1991 3306 s.) 

4. bentte belirtilen, usulü muhakemeye muhalefet edilmesinin hangi hallerde bozma nedeni olacağı son fıkrada hüküm altına alınmıştır. 

Bir usul hukuku kuralının yanlış uygulanmış olmasının bozma sebebi teşkil edebilmesi için verilen kararı değiştirebilecek nitelikte olması gerekir. Yani, o usul kuralı yanlış uygulanmasaydı karar başka türlü olacaksa, bu hal bozma sebebi kabul edilebilir. 

Somut olayda, Mahkemece, ıslah edilen miktara ilişkin harcın ikmal ettirilmesinin, hükmün esası ya da maddi hukuka ilişkin bir konu olmadığı tartışmasızdır. Mahkemece, davacıya harç ikmal ettirilmemiş olmakla birlikte, hüküm altına alınan alacak üzerinden nispi harcın, harç yükümlüsü olan davalıdan tahsiline hükmen karar verilmiştir. Yargılamada ihmal edilen husus, hükümle birlikte ikmal edilmiş tamamlanmıştır. Buna rağmen, hükmün esası ile doğrudan ya da dolaylı hiç bir illiyet bağı olmadığı, üstelik eksiklik hükmen ikmal edildiği halde, hükmün esasına yönelik temyiz incelemesi yapılmaksızın harca ilişkin olarak hükmün bozulması uyuşmazlığı uzatacak H.M.K’nun yargılamaya hakim olan ilkeler içinde yer verdiği ve 30. maddede düzenlenen usul ekonomisi ilkesine de aykırı olacaktır. 

Kanun koyucu bu amaçla yararsız uzatmaların önlenmesi için bu tür usul eksikliğini bozma sebebi kabul etmemiştir. 

Açıkladığım nedenlerden dolayı, hükmün esasına yönelik temyiz incelemesi yapılmasını, bozma kararının harç konusunda dahi sonuca etkili olmayacağını düşündüğümden sayın çoğunluğun, bozma gerekçesine katılmıyorum. 01.12.2016

Üye
N.Beyazıtoğlu Kuşçuoğlu

 

AYNI YÖNDE KARAR:

T.C.
YARGITAY
15. Hukuk Dairesi

ESAS NO       : 2016/1892
KARAR NO    : 2017/3486

Y A R G I T A Y   İ L A M I

Mahkemesi          : Zonguldak 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
Tarihi                    : 11/12/2015
Numarası             : 2014/198 - 2015/546
Davacı                  : S. İnş. ve Tic. A.Ş. Vek. Av. H.A.
Davalı                   : Türkiye Taş Kömürü Kurumu Vek. Av. M.D.

Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:

- K A R A R -

Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan ve yapılan haksız ceza kesintisi sonucu ödenmeyen iş bedeline nedeniyle alacak istemine ilişkin olup; mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karar, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.      

Davacı taraflar arasında yapılan 11.11.2008 tarihinde düzenlenen eser sözleşmesi bulunduğunu, sözleşme konusunun "Ü. Taş Kömürü İşletmesi A.D.-250 Kat Hazırlığı ile Havalandırma ve Nakliye İşleri" olduğunu, işlerini üstlendiğini, TTK Genel Müdürlüğü ile yapılan ilgili sözleşmenin teknik şartnamesinin 24. maddesine göre bir harita mühendisi veya bir topoğraf bulundurma yükümlülüğü bulunduğunu, sözleşmeye aykırılık olmadığı ve topoğraf bulunduğu halde idarece haksız olarak 30.900,00 TL ceza, 5.562,00 TL'de bu cezanın KDV'si olmak üzere toplam 36.462,00. TL kesinti yapıldığını, yapılan bu uygulamanın hukuka ve sözleşmeye aykırı olduğunu, belirterek şimdilik 1.000,00 TL'nin yasal faizi ile tahsilini talep etmiş, 27.07.2015 tarihli dilekçe ile talep 17.346,00 TL'ye çıkartmış, davalı; sözleşmede yer alan bir adet harita mühendisi ve bir adet topoğraf bulundurma zorunluluğuna ilişkin hükümün yüklenici tarafından ihlal edildiği için ceza kesintisi yapıldığı, yapılan işlemin sözleşmeye uygun olduğunu belirterek davanın reddini savunmuş, mahkemece 1.000,00 TL'nin dava tarihinden itibaren 16.346,00 TL'nin ıslah tarihi olan 27.07.2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline temerrüt faizi başlangıcı yönünden fazla talebin reddine dair hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.    

Dava sözleşme tarihine göre uygulanması gereken 818 sayılı mülgâ BK 355 ve devamı maddelerde düzenlenen ve konusu "Ü. Taş Kömürü İşletmesi A.D.-250 Kat Hazırlığı ile Havalandırma ve Nakliye İşleri" işi olan eser sözleşmesine dayalı olarak açılmış alacak davasıdır.   

Eldeki davada davacı, hakedişten yapılan ceza kesintisinin iadesini istemektedir. Sözleşmenin 9.2.1. maddesinde Yapım İşleri Genel Şartnamesi (YİGŞ) sözleşmenin eki olarak kabul edilmiştir. Sözleşmenin eki Yapım İşleri Genel Şartnamesi'nin 40. maddesinde yüklenicinin geçici hakedişlere itirazı olduğu takdirde, karşı görüşlerinin neler olduğunu ve dayandığı gerekçeleri, idareye vereceği ve bir örneğini de hakediş raporuna ekleyeceği dilekçesinde açıklaması ve hakediş raporunu “idareye verilen ...tarihli dilekçemde yazılı ihtirâzi kayıtla” cümlesini yazarak imzalaması gereklidir. Eğer yüklenicinin, hakediş raporunun imzalanmasından sonra tahakkuk işlemi yapılıncaya kadar, yetkililer tarafından hakediş raporunda yapılabilecek düzeltmelere bir itirazı olursa hakedişin kendisine ödendiği tarihten başlamak üzere en çok on gün içinde bu itirazını dilekçe ile idareye bildirmek zorunda olduğu, bu şekilde itiraz edilmediği takdirde hakedişi olduğu gibi kabul etmiş sayılacağı düzenlemesine yer verilmiştir. Yine kesin hakediş raporu ve hesap kesilmesine ilişkin 41. madde hükmünce, yüklenicinin itirazı olduğu takdirde itirazlarını 40. maddedeki usuller çerçevesinde dilekçe ile idareye bildirmesi gerekir. Yapım İşleri Genel Şartnamesi'nin 40. ve 41. maddelerindeki bu düzenlemeler 6100 sayılı Hukuk Muhakemesi Kanunu'nun 193. maddesi (1086 sayılı HUMK'nın 287. maddesi) uyarınca delil sözleşmesi niteliğinde olup mahkemece re'sen gözetilmelidir. 

Somut olayda, taraflar arasında imzalanan 11.11.2008 tarihli sözleşmenin 9. maddesi uyarınca Yapım İşleri Genel Şartnamesi sözleşmenin ekleri arasında sayılmış olup, HMK'nın 193. (HUMK 287) maddesi uyarınca delil sözleşmesi niteliğinde olduğundan mahkemece resen gözetilmelidir. Yapım İşleri Genel Şartnamesi'nin hakedişlerle ilgili 40 ve 41. maddelerinde düzenlemeler bulunmakta olup 40/A-12. maddesi uyarınca itirazın şekli gösterilmiştir. Bu durumda mahkemece hakediş raporu ve ekleri getirtilerek hakedişe usulüne uygun itiraz olup olmadığının araştırılarak itiraz varsa değerlendirme yapılmalı, itiraz yok ise hakedişi kabul etmiş sayılacağından dava red olunmalıdır.

Öte yandan davacı ve davalı tacir olduğundan mahkemece ara kararı verilerek davaya ticaret mahkemesi sıfatıyla bakılıp karar verilmesi gerekirken asliye hukuk mahkemesi sıfatıyla bakılması da hatalı olmuştur.

Davacı tarafından ıslah dilekçesi verilmiş ise de ıslah harcı yatırılmamıştır. Islah dava içindeki bir taraf işlemi olup, bizatihi dava değildir (HGK. 29.06.2011 T. 2011/1-364 E. 2011/453 K.). "Islah dilekçesine dava dilekçesine bağlanan sonuçlar da bu nedenle uygulanamaz. Bunun da sonucu olarak dava dilekçesinin kayıt tarihini dava tarihi sayan HMK 118. madde hükmü ıslah tarihi yönünden doğrudan veya kıyasen de uygulanamaz. Bu nedenledir ki; "ıslah dilekçesinin verilmiş ve mahkeme kayıtlarına girmiş olması ıslaha göre karar verilebilmesi için yeterli olmayıp harcın da yatırılması gerekir." (15. HD. 19.12.2011 T. 2010/4728 E. 2011/7666 K.). Davacı tarafça ıslah dilekçesi verilmiş ise de ıslahla istenen miktar için harç yatırılmamıştır. Bu nedenle geçerli bir ıslah bulunmadığı halde ıslahta istenen miktar için de kabul kararı verilmesi doğru olmamış, hükmün temyiz eden davalı yararına  bozulması gerekmiştir. 

SONUÇ : Yukarıda yazılı nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün temyiz eden davalı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğin 18.10.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Başkan                   Üye                      Üye                         Üye                    Üye
M. ÖZTÜRK           N. ŞATIR              A. ALBAYRAK        E. MİRİCİ           Z. GÖZÜTOK

 

AYNI YÖNDE KARAR:

T.C.
YARGITAY
22. Hukuk Dairesi

ESAS NO       : 2017/38726
KARAR NO    : 2017/23708

Y A R G I T A Y   İ L A M I

DAVA TÜRÜ          : ALACAK

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y   K A R A R I

1- Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.

2- Kıdem tazminatına esas hizmet süresinin belirlenmesinde uyuşmazlık mevcuttur.

İşçinin hastalık ve kaza gibi nedenlerle işine gidemediği istirahatli sürelerin, ihbar önelini 6 hafta aşmasına kadar geçecek süre kıdemden sayılır. Bu süreyi aşan süreler ise kıdem hesabında dikkate alınmaz. İşverenin anılan süre sonunda iş akdini feshetmemiş olması raporlu geçen sürenin tamamının kıdem tazminatı hesabına dahil edilmesini gerektirmez. 

Somut olayda hükme esas alınan raporda 12/08/2004 - 31/07/2014 tarihleri arasında davacının toplam 3640 gün çalıştığı kabul edilerek kıdem tazminatı hesaplanmıştır. Kıdeme esas sürenin toplamına çalışılmış gibi sayılan istirahatli kalınan sürelerinde dahil edilmesi gerekir. Ancak istirahatli kalınan sürelerin değerlendirilmesinde üst sınır ihbar öneline ilave edilecek 6 haftanın toplamı olup kıdeme esas hizmet süresinin buna göre belirlenmesi gerekirken 3640 gün üzerinden kıdem tazminatı hesabı yapılması hatalıdır. 

3- Davacı dava dilekçesinde fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 5.000,00 TL kıdem tazminatının hüküm altına alınmasını istemiş, 06/08/2015 tarihli dilekçesi ile talebini 7.767,01 TL artırarak bilirkişi raporu doğrultusunda 12.767,01 TL'ye çıkarmış, mahkemece 12.767,01 TL kıdem tazminatının fesih tarihi 31/07/2014 tarihinden itibaren tahsiline karar verilmiştir. 

Davacı vekili 06/08/2015 tarihli dilekçesi ile kısmi ıslah yaparak talep konusu miktarı artırmışsada ıslah harcı yatırdığına ilişkin makbuza dosya içeriğinde rastlanmamıştır. Davacı vekili şayet ıslah harcını yatırmamışsa mahkeme dava konusu yapılan 5.000,00 TL'nin üzerindeki miktarı hüküm altına alamayacaktır. Yani ıslah yapılmamış gibi karar verilmelidir. Mahkemece bu husus araştırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi isabetli olmamıştır. 

4- Davacının iş sözleşmesi emeklilik nedeniyle sona ermiştir. Bu durumda kıdem tazminatına işleyecek faizin başlangıç tarihi malûllük aylığına hak kazanıldığına ilişkin SGK yazısının işverene ibraz edildiği tarihtir. Davacı SGK yazısını davalı işverene ibraz ettiğine ilişkin dosyaya belge sunmamıştır. Bu durumda faiz başlangıcının dava tarihi olması gerekirken fesih tarihinden faiz yürütülmesi de ayrı bir bozma nedenidir. 

5- Harçlar kanunu 13/j maddesi uyarınca davalı Bakanlık harçtan muaf olduğu halde harcı hükmedilmiş olması da isabetli değlidir. 

SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, 31/10/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Başkan                  Üye                        Üye                                Üye                      Üye
S.GÖKTAŞ            Ö.F.HERDEM         B. AZİZAĞAOĞLU        H.AYDINLI          Ş.KIRMAZ

 

AKSİ YÖNDE KARAR:

T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi

ESAS NO             : 2016/3812
KARAR NO          : 2017/2496

Y A R G I T A Y   İ L A M I

MAHKEMESİ            : İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ                      : 19/10/2015
NUMARASI              : 2014/507 - 2015/679
ASIL VE BİRLEŞEN DAVADA
DAVACI                    : C.S.
VEKİLİ                      : AV. E.Ç.
ASIL VE BİRLEŞEN DAVADA
DAVALI                     : İ. BANK A.Ş. (Y..TBANK A.Ş.'YE İZAFETEN)
VEKİLİ                      : AV. G.P.
FERİ MÜDAHİLLER : 1- ORDU YARDIMLAŞMA KURUMU
VEKİLİ                      : AV. S.K.Y.
                                  : 2- TASARRUF MEVDUATI SİGORTA FONU 
VEKİLİ                      : AV. N.M.
BİRLEŞEN DAVA     : İSTANBUL 18 ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ'NİN 2014/260 E.

Taraflar arasında görülen davada İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 19/10/2015 tarih ve 2014/507 - 2015/679 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi taraf vekilleri ile fer'i müdahiller TMSF ve OYAK vekilleri tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 25/04/2017 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp hazır bulunan davalı vekili Av. E.I., fer'i müdahil TMSF vekili Av. E.D. dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi Fatma Serap İmamgiller tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

Asıl ve birleşen davada davacı vekili, davacının banka çalışanlarının yönlendirmesiyle 16.12.1999 tarihinde Y..tbank A.Ş. Avcılar Şubesi aracığıyla Y..t Security Off Shore Bank Ltd Şti'ne 26.709,592 TL yatırdığını, off shore bankasına aktarılan mevduatının ödenmediğini ileri sürerek; asıl davada fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak 1.000 TL'nin vade bitim tarihi olan 23.03.2000 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsilini, birleşen davada ise 29.709,59 TL'nin 16.12.1999 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte tahsilini talep ve dava etmiş; ıslah dilekçesiyle, 26.709 TL’si asıl alacak olmak üzere, toplam 164.361 TL’nin davalıdan tahsiline, 26.709 TL asıl alacağın 1000 TL’sine dava tarihinden, 25.709 TL'sine ıslah tarihinden itibaren avans faizi işletilmesine karar verilmesini istemiştir. 

Asıl ve birleşen davada davalı ve fer’i müdahiller vekilleri, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre; asıl davada 1.000 TL asıl alacak ve dava tarihine kadar işlemiş faiz 5.081 TL olmak üzere toplam 6.081 TL'nin davalıdan tahsiline, asıl alacak 1.000 TL'ye dava tarihinden itibaren avans faizi işletilmesine, birleşen davada 25.709 TL asıl alacak ve ıslah tarihi olan 20/08/2014 tarihine kadar işlemiş 132.571 TL faiz olmak üzere toplam 158.280 TL'nin davalıdan tahsiline, 25.709 TL'ye ıslah tarihinden itibaren avans faizi işletilmesine, asıl alacak bakımından 1.000 TL'lik fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.

Kararı, taraf vekilleri ile fer'i müdahiller TMSF ve OYAK vekilleri temyiz etmiştir.

1- Asıl davada dava dilekçesiyle fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak 1.000 TL'nin vade bitim tarihi olan 23/03/2000 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsili talep edilmiş, ıslah dilekçesiyle ise, 26.709 TL’si asıl alacak olmak üzere, toplam 164.361 TL’nin davalıdan tahsiline, 26.709 TL asıl alacağın 1000 TL’sine dava tarihinden, 25.709 TL'sine ıslah tarihinden itibaren avans faizi işletilmesine karar verilmesi istenmiştir. Ancak ıslah harcı yatırılmamıştır. Harçlar Kanunu, harç alınmasını veya tamamlanmasını yanların isteklerine bırakmamış; değinilen yönün mahkemece kendiliğinden (re'sen) gözetilmesini hükme bağlamıştır. Harçlar Kanunu'nun 30'uncu maddesinde peşin karar ve ilam harcı tamamlanmadıkça davaya devam olunmayacağı, Harçlar Kanunu'nun 32'nci maddesinde de yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemlerin yapılmayacağı hükmü düzenlenmiştir. Bu itibarla mahkemece, anılan hükümler de nazara alınarak davacıya ıslah harcı yatırmak üzere mehil verilmesi ve oluşacak sonuç çerçevesinde karar verilmesi gerekirken, asıl davada yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.

2- Asıl ve birleşen dava, bankacılık işleminden kaynaklanan alacak istemine ilişkindir.

28/05/2014 tarihi itibariyle yürürlüğe giren 6502 sayılı Yasa'nın 3/k bendinde "Ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişi" tüketici, 3/ı bendinde ise "Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlem" tüketici işlemi olarak tanımlanmıştır. Aynı Yasa'nın 73/1. maddesinde tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemelerinin görevli olduğu belirtilmiş, 83/2. maddesinde ise taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olmasının, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve 6502 sayılı Yasa'nın görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemeyeceğine değinilmiştir. HMK'nın 1. maddesinde ise görev hususunun kamu düzenine ilişkin olduğu, mahkemece yargılamanın her aşamasında resen gözetileceği düzenlenmiştir. 

Somut olayda; birleşen davanın açıldığı 20/08/2014 tarihi itibariyle 6502 sayılı Yasa'nın yürürlükte olduğu, davacının ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket etmesi nedeniyle tüketici, dava konusu bankacılık işleminin de tüketici işlemi sayıldığı, yukarıda belirtilen yasa hükümleri uyarınca birleşen davaya bakmaya tüketici mahkemelerinin görevli olduğu gözetilerek birleşen dava yönünden görevsizlik kararı verilmesi gerekirken birleşen davanın esasının incelenip yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.

3- Bozma sebep ve şekline göre davacı vekili, davalı vekili ve fer'i müdahil TMSF vekilinin esasa yönelik temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.

4- Mahkemece, verilen kararı temyiz eden fer'i müdahil OYAK'ın dilekçesi temyiz defterine kaydedilmediği gibi, temyiz harcının yatırıldığına dair makbuza da dosya içinde rastlanmamıştır. Temyiz dilekçesinin verilme usulü HUMK 434. maddesinde açıklanmış olup, buna göre temyiz dilekçesinin temyiz defterine kaydettirilip, temyiz harcının yatırılmış olması gerekmektedir. Bu itibarla, fer'i müdahil OYAK vekilinin temyiz isteminin reddine karar verilmesi gerekmiştir.

SONUÇ : Yukarıda (1) ve (2) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, (3) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekili, davalı vekili ve fer'i müdahil TMSF vekilinin esasa yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, (4) numaralı bentte açıklanan nedenlerle fer'i müdahil OYAK vekilinin temyiz isteminin reddine, takdir olunan 1.480,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine, ödedikleri peşin temyiz harcının istekleri halinde temyiz eden davacı ve davalıya iadesine, 27/04/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Başkan                   Üye                      Üye                           Üye                   Üye
Ahmet ÖZGAN       H. G.                    R. C. HANEDAN       A. ORHAN        Dr. A. ASLAN
                               VURALOĞLU

 

 AKSİ YÖNDE KARAR:

T.C.
YARGITAY
20. Hukuk Dairesi

ESAS NO       : 2015/13027
KARAR NO    : 2017/2923

T Ü R K  M İ L L E T İ  A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ           :
Urla Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ                     : 26/05/2015
NUMARASI             : 2012/151 - 2015/305
DAVACILAR            : O.Y. ve Ark.
DAVALI                    : Hazine

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacılar vekili 10/04/2012 tarihli dava dilekçesi ile; davacılara ait İzmir ili Urla ilçesi R. mah. Ö. köyü yolu üzeri P. mevkii 6.5 ada 1 parselde kayıtlı taşınmazın 46.452.50 m2'lik kısmının Urla Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/1.8 E. 2010/2.5 K. sayılı ilamı ile orman vasfı ile tapusunun iptaline karar verildiğini, davalarının dayanağının MK'nın devletin objiektif, kusursuz sorumluluğuna dayandığını, davacılara herhangi bir bedel ödenmediğini, mülkiyet hakkından yoksun bırakıldığını, bu nedenle taşınmazın zemin değeri ve üzerindeki ağaçların bedelinin rayiç değerinin şimdilik kaydı ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile belirsiz alacak davası niteliğinde olmak üzere zemin için 46.000.-TL, ağaçlar için 4.000.-TL olmak üzere toplam 50.000.-TL tazminatın hükmün kesinleşme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. 

Mahkemece yapılan yargılama sonucu; davanın kabulü ile ; HMK'nın 26. madde gereği taleple bağlı kalınarak 284.315,40.-TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacılara mahkememizin 2007/108 E - 2010/205 K sayılı ilamı ile iptal edilen tapu kaydındaki hisseleri oranında ödenmesine, faize ilişkin fazla talebin reddine, fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmasına, 

2- Davacı vekilince 26.05.2015 havale tarihli ıslah dilekçesi ile sunmuş olduğu talebi hususunda daha önce vermiş olduğu 30.04.2015 havale tarihli müddeabihin arttırılmasına ilişkin dilekçe içeriği dikkate alınarak ikinci kez aynı hususta verilen iş bu talep yönünden karar verilmesine yer olmadığına, karar verilmiş, hüküm davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dava, tapu kaydının mahkeme kararı ile iptal edilmesi nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı TMK'nın 1007. maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkindir.

Tazminat isteğine dayanak; Urla ilçesi R. mahallesi Ö. köyü yolu üzeri P. mevkii 6.5 ada 1 parsel 179470 m2 yüzölçümü ile davacılar adına paylı olarak intikal işlemi sonucu 24/10/2005 tarihinde tescil edilmiş, Orman Yönetimi'nin, açtığı dava sonucu, Urla Asliye Hukuk Mahkemesinin 08/04/2010 tarih, 2007/1.8 E. - 2010/2.5 K. sayılı ilamı ile; davanın kısmen kabulüne, çekişmeli parselin krokide (A)=46452,50 m2'lik bölümünün tapu kaydının iptali ile orman niteliğiyle Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, temyiz incelemesinden geçerek 11/04/2011 tarihinde kesinleşmiştir

Mahkemece verilen karar usûl ve kanuna aykırıdır. Şöyle ki; tapu sicilinin yanlış tutulması nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı TMK'nın 1007. maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkin davalar nisbi harca tabi davalardandır. 

492 sayılı Harçlar Kanununun 32. maddesinin birinci cümlesinde “Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılmaz. Ancak ilgilisi tarafından ödenmeyen harçları diğer taraf öderse işleme devam olunmakla beraber bu para muhakeme neticesinde ayrıca bir isteğe hacet kalmaksızın hükümde nazara alınır.” hükmüne yer verilmiştir.

Harçlar Kanununda, harç alınması veya tamamlanması yanların isteğine bırakılmamış; değinilen yönün mahkemece kendiliğinden (re'sen) gözetilmesi hükme bağlanmış ve yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemlerin yapılamayacağı vurgulanmıştır. Nitekim bu ilkeler, Hukuk Genel Kurulunun 12.10.2011 gün ve E: 2011/3-629, K: 2011/613 ile 23.10.2013 gün ve E: 2013/7-31, K: 2013/1481, 24.12.2013 gün ve 2013/21- 445 E. - 2013/1625 K. sayılı ilâmlarında da benimsenmiştir.

Yargılama aşamasında taraflardan her biri, yapmış olduğu usûl işlemlerini kısmen veya tamamen ıslah edebilir. Kural olarak ıslah işlemi harca tâbi bir işlem olup; ıslah edilen husus, değer artırımı ise nispi tarifeye göre, değilse maktu harç yatırılmalıdır. Davacı taraf, 492 sayılı Kanun kapsamında kendisi harçtan muaf olmadığı gibi, işlemi de yargı harçlarından müstesna değildir. Davacının yargı harçlarını ödeme yükümü altında olduğu anlaşıldığına göre, ıslah edilen dava değeri üzerinden nisbi tarifeye göre ıslah harcı ödenmedikçe eldeki davaya devam etme olanağı bulunmamaktadır. Davalı taraf harçtan muaf olsa dahi ıslah harcının alınması gerekir. Islah edilen miktar yönünden bakiye nispi karar ve ilâm harcı ödenmeksizin sonraki işlemlerin yapılmasına olanak bulunmamaktadır.

Somut olayda, davacı vekili dava dilekçesinde 50.000,00.-TL olarak açıkladığı tazminat talebini, 30/04/2015 tarihli ıslah dilekçesi ile 284.315,40.-TL’ye yükseltmiş ise de, ıslah harcının yatırılmadığı anlaşılmaktadır. Bu itibarla mahkemece, yukarıda belirtilen kanuni düzenleme gereğince, ıslah harcını tamamlamak üzere davacılara süre verilip harç tamamlanırsa ıslah edilen miktar üzerinden aksi halde dava dilekçesinde gösterilen miktar üzerinden hüküm kurulması gerekirken harcı yatırılmayan ıslah dilekçesine değer verilerek yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve kanuna aykırı olup bozma nedenidir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına 06/04/2017 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan                Üye                 Üye                      Üye                     Üye
R. SARITAŞ        M. DOLU         U. YÜKSEL         M. ERDOĞAN     M. BORAN

 

AKSİ YÖNDE KARAR:

T.C.
YARGITAY
20. Hukuk Dairesi

ESAS NO       : 2016/2502
KARAR NO    : 2017/10925

T Ü R K  M İ L L E T İ  A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ           :
Kocaeli 3. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ                     : 17/02/2015
NUMARASI             : 2013/129 - 2015/78
DAVACILAR            : M.K. - A.K. - Ö.K.
DAVALI                    : Hazine
DAHİLİ DAVALI       : Orman Yönetimi
İHBAR OLUNAN     : Orman GM adına İzmit Orman İşletme Md.

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacılar ve davalı Hazine vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin davaya konu Kocaeli ili, Derince ilçesi, Ç. köyü, 15.1 parsel taşınmazda hisseli olarak malik iken, bölgede 01/07/1988 tarihinde yapılan orman kadastro çalışmaları sonucunda dava konusu taşınmazın orman tahdidi içerisine dahil edildiğini, orman kadastro kararının iptali için müvekkillerinin açtıkları (Kocaeli 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 21/10/2003 tarih ve 1994/.2 E. - 2003/7.6 K. sayılı kararı) davanın red ile sonuçlanıp Yargıtay 20. Hukuk Dairesince onanarak 16/07/2007 tarihi itibariyle kesinleştiğini, müvekkillerinin taşınmazları üzerindeki mülkiyet hakları bu şekilde sonlandırılmış olduğunu ve karşılığında herhangi bir tazminat ödenmediğini, tapu kaydının iptali hukuka ve Avrupa İnsan Hakları sözleşmesinin mülkiyet ile ilgili düzenlemelere aykırı olduğunu bildirerek, fazlaya ilişkin haklarının saklı kalmak kaydı ile şimdilik toplam 10.000,00.-TL tazminatın kesinleşme tarihi olan 16/07/2007 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, 01/12/2014 tarihli ıslah dilekçesi ile toplam 5.518.861,04.-TL nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Hazine vekili cevabında, davanın öncelikle zamanaşımı olmadığı takdirde esastan reddini talep etmiştir.

Mahkemece yapılan yargılama sonucu; dahili davalı Orman Yönetimi aleyhinde açılan davanın husumet nedeniyle reddine, davalı Hazine aleyhine açılan davanın kabulüne, davacı Ali K. ve Mustafa K. için 1.839.620,35'er TL, davacı Hatice K. için 459.905,08.-TL, davacı Mahmut K. için 1.379.715,26.-TL olmak üzere toplam 5.518.861,04.-TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Hazineden tahsili ile davacılarına ödenmesine, 

Kocaeli ili, Derince ilçesi, Ç. köyü, 15.1 parsel sayılı taşınmazın orman olan 90.701,00m² olan kısmının davacılar ve murisleri adına olan paylarının tapu kayıtlarının iptaline, davalı Hazine adına orman vasfı ile kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm davacılar ve davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Mahkemece verilen karar usûl ve kanuna aykırıdır. Şöyle ki; tapu sicilinin yanlış tutulması nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı TMK'nın 1007. maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkin davalar nisbi harca tabi davalardandır. 

492 sayılı Harçlar Kanununun 32. maddesinin birinci cümlesinde “Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılmaz. Ancak ilgilisi tarafından ödenmeyen harçları diğer taraf öderse işleme devam olunmakla beraber bu para muhakeme neticesinde ayrıca bir isteğe hacet kalmaksızın hükümde nazara alınır” hükmüne yer verilmiştir.

Harçlar Kanununda, harç alınması veya tamamlanması yanların isteğine bırakılmamış; değinilen yönün mahkemece kendiliğinden (re'sen) gözetilmesi hükme bağlanmış ve yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemlerin yapılamayacağı vurgulanmıştır. Nitekim bu ilkeler, Hukuk Genel Kurulunun 12.10.2011 gün ve E: 2011/3-629, K: 2011/613 ile 23.10.2013 gün ve E: 2013/7-31, K: 2013/1481, 24.12.2013 gün ve 2013/21- 445 E. - 2013/1625 K. sayılı ilâmlarında da benimsenmiştir.

Yargılama aşamasında taraflardan her biri, yapmış olduğu usûl işlemlerini kısmen veya tamamen ıslah edebilir. Kural olarak ıslah işlemi harca tâbi bir işlem olup; ıslah edilen husus, değer artırımı ise nispi tarifeye göre, değilse maktu harç yatırılmalıdır. Davacı taraf, 492 sayılı Kanun kapsamında kendisi harçtan muaf olmadığı gibi, işlemi de yargı harçlarından müstesna değildir. Davacının yargı harçlarını ödeme yükümü altında olduğu anlaşıldığına göre, ıslah edilen dava değeri üzerinden nisbi tarifeye göre ıslah harcı ödenmedikçe eldeki davaya devam etme olanağı bulunmamaktadır. Davalı taraf harçtan muaf olsa dahi ıslah harcının alınması gerekir. Islah edilen miktar yönünden bakiye nispi karar ve ilâm harcı ödenmeksizin sonraki işlemlerin yapılmasına olanak bulunmamaktadır. 

Somut olayda davacılar vekili dava dilekçesinde 10000.-TL tazminat talebinde bulunmuş, dava açılırken davacılar vekilinden nisbi harç alınmamıştır. Davacılar vekili 01/12/2014 tarihli ıslah dilekçesi ile dava değerini 5.518.861,04.-TL'ye arttırmış, ıslah dilekçesinde artırdığı değer için de tamamlama harcı yatırmamıştır. 

Mahkemece, yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ve ortaya konulan ilkeler gözardı edilerek, dava ve ıslah harcı alınmadan yargılamaya devamla işin esası hakkında hüküm kurulmuş olması doğru değildir.

Bu durumda mahkemece; yürürlükteki Harçlar Tarifesi uyarınca dava ve ıslah edilen dava değeri üzerinden ıslah harcını ödemesi konusunda davacılara usulünce süre verilip tüm eksik harç tamamlanırsa ıslah edilen miktar üzerinden hüküm kurulması gerekirken yatırılmayan dava ve ıslah dilekçesine değer verilerek yazılı şekilde karar verilmesi bozma nedenidir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacılar vekili ve davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer hususların bu aşamada incelenmesine yer olmadığına 21/12/2017 günü oy birliğiyle karar verildi.

Başkan                Üye                 Üye                       Üye                Üye
R. SARITAŞ        M. DOLU         M. ERDOĞAN      M. BORAN     Ü. GÖRMEZ