KARGO TESLİMATININ İÇERİĞİNDE AÇIKLAMA YOKSA FATURAYA İTİRAZ EDİLMEMESİ AKDİ İLİŞKİNİN KANITI OLAMAZ

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


28 Kas
2018

Yazdır

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2017/19-915 
KARAR NO   : 2018/1338

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ           :
Küçükçekmece 4. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ                     : 30/09/2014
NUMARASI             : 2014/215 - 2014/469
DAVACI                   : S. Dış Ticaret A.Ş. vekili Av. A.Ö.
DAVALI                    : T. Matbaası M. O. vekili Av. N.Y.

Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Küçükçekmece 4. Asliye Hukuk Mahkemesince “davanın kısmen kabulü ile itirazın kısmen iptaline” dair verilen 23.05.2013 gün ve 2011/542 E., 2013/311 K. sayılı karar davalı T. Matbaası Mehmet O. vekili tarafından temyiz edilmekle; Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 22.01.2014 gün ve 2013/15778 E., 2014/1763 K. sayılı kararı ile; 

"... Davacı vekili, müvekkilinin davalıya sattığı malların ödenmemesi üzerine toplam 2.807.94 TL alacağın tahsili için yapılan icra takibinin davalının haksız itirazı nedeniyle durduğunu ileri sürerek itirazın iptaline, % 40 tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, davacının müvekkiline mal satmadığını, müvekkilinin davacıya borcunun bulunmadığını belirterek davanın reddine, % 40 tazminata karar verilmesini istemiştir.

Mahkemece benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda davacının takip tarihi itibariyle davalıdan lehine delil niteliği taşıyan defterlerine göre, 2.400.51 TL alacaklı olduğu, davalının süresinde faturaya itiraz etmediği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davalının icra takip dosyasında 2.400.51 TL asıl alacağa itirazının iptaline, % 40 icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Davacı davalıya mal satıp teslim ettiğini, ancak bedelinin ödenmediğini iddia etmiş, davalı ise davacıdan herhangi bir mal almadığını savunmuştur. Bu durumda ispat külfeti davacıda olup, davacı iddiasını yazılı delille ispatlamak zorundadır. Akdi ilişkinin inkarı nedeniyle fatura düzenlenmesi ve bu faturanın davacı defterlerinde kayıtlı olması ve faturaya itiraz edilmemiş olması tek başına akdi ilişkinin kanıtı olamaz. Davacı tarafça sunulan irsaliyeli faturada teslim eden ve teslim alan bölümlerinde herhangi bir isim ve imza yer almamaktadır. Mahkemece bu yönler gözetilmeksizin eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir…"

gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemesince önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN : Davalı T. Matbaası Mehmet O. vekili

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, itirazın iptali ile icra inkâr tazminatına hükmedilmesi istemine ilişkindir.

Davacı vekili müvekkilinin davalıya sattığı malların bedelinin ödenmemesi üzerine toplam 2.807,94 TL alacağın tahsili için başlatılan icra takibinin davalının haksız itirazı nedeniyle durduğunu ileri sürerek itirazın iptali ile %40 oranındaki icra ve inkâr tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili davacının dava konusu malları müvekkiline satmadığını, müvekkilinin davacıya borcunun bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur. 

Mahkemece benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda davacının takip tarihi itibariyle davalıdan lehine delil niteliği taşıyan defterlerine göre 2.400,51 TL alacaklı olduğu, davalının süresinde faturaya itiraz etmediği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davalının icra takip dosyasında 2.400,51 TL asıl alacağa itirazının iptaline, % 40 icra inkâr tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmiştir.

Davalı T. Matbaası Mehmet O. vekilinin temyizi üzerine hüküm, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.

Yerel mahkemece F. Kargo A.Ş.'ye yazılan müzekkereye verilen cevapta teslimatın 02.08.2012 tarihinde saat 11:22 de davalı Mehmet O. adına adreste teslim yapıldığı ve şirket kayıtlarına bu şekilde işlendiği belirtildiğinden bu ifadeyi destekler tanık beyanı içeriklerine göre teslime ilişkin vakanın ispatlanamadığına yönelik bozma kararının usul ve yasaya uygun olmadığı, davacı yanın usulüne uygun tutulmuş defter kayıt ve belgelerinde alacağın varlığının tespit edildiği, faturaya itiraz edilmemesi üzerine de faturanın davalı açısından kesinleştiği, davalı tarafça layihalar aşamasında ve yargılama safahatında davacı yan defterlerinin aksini kanıtlar karşı defter, kayıt ve belge sunulmadığı, yine defterlerin aksini ispat eder senet ve diğer kesin bir delil de bildirilmediğinden davacı sahibi lehine delil olan ticari defter, kayıt ve belge içeriğinin aksinin ispatlanamadığı, bozma ilamının usul ve yasalara ve özellikle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 222. maddesinin 2. ve 3. fıkralarına aykırılık teşkil ettiği gerekçeleri ile direnme kararı verilmiştir.

Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık: Dosya kapsamında bulunan kargo teslim belgesi de dikkate alındığında düzenlenen faturanın davacı defterlerinde kayıtlı olması ve faturaya itiraz edilmemiş olmasının tek başına akdi ilişkiyi kanıtlayıp kanıtlayamayacağı, akdi ilişkinin varlığının yazılı delille ispatının zorunlu olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

Uyuşmazlığın çözümüne geçmeden önce konuya ilişkin yasal düzenlemelerin incelenmesinde fayda bulunmaktadır.

6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) ispat yükü başlıklı 190. maddesinde; 

“(1) İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.

(2) Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir” şeklinde düzenleme getirilmiş iken, senetle ispat zorunluluğunu düzenleyen 200. maddede;

“(1) Bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir. Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir nedenle ikibinbeşyüz Türk Lirasından aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz.

(2) Bu madde uyarınca senetle ispatı gereken hususlarda birinci fıkradaki düzenleme hatırlatılarak karşı tarafın açık muvafakati hâlinde tanık dinlenebilir. “ hükmüne yer vermiştir.

Aynı Kanun’nun Ticari defterlerin ibrazı ve delil olması başlıklı 222. maddesi;

“(1) Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir.

(2) Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır.

(3) İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.

(4) Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur.

(5) Taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır.” şeklindedir.

İcra takibinin ve davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 6762 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 23. maddesi ise;

“Ticari işletmesi icabı bir mal satmış veya imal etmiş veyahut bir iş görmüş yahut bir menfaat temin etmiş olan tacirden, diğer taraf, kendisine bir fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise bunun da faturada gösterilmesini istiyebilir.

Bir faturayı alan kimse aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde münderecatı hakkında bir itirazda bulunmamışsa münderecatını kabul etmiş sayılır.

Şifahen, telefon veya telgrafla yapılan mukavelelerin veya beyanların muhtevasını teyit eden bir yazıyı alan kimse, aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde bir itirazda bulunmamışsa teyit mektubunun yapılan mukaveleye ve beyanlara uygun olduğunu kabul etmiş sayılır.” amir hükmünü içermektedir.
Fatura, 6762 Sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK) ’nda tanımlanmamıştır.

Vergi Usul Kanunu’nun 229. maddesinde "Fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır" şeklinde tanımlanmıştır.

Bu hükümler çerçevesinde, 24.12.2003 Tarih ve 25326 Sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Yargıtay İçtihatları Birleştirme Hukuk Genel Kurulu'nun 27.06.2003 Tarih ve E:2001/l, K:2003/l sayılı kararında ise Fatura; "Ticari satışlarda satıcı tarafından alıcıya verilen ve satılan malın miktarını, vasıflarını, ölçüsünü, fiyatını ve sair hususları veya ifa edilmiş hizmetleri gösteren hesap pusulası olup, ticari belge niteliğindedir" şeklinde tanımlanmaktadır (Kumkale, R.:Hukuki ve Mali Yönleriyle Fatura, Ankara 2007, s:73).

İrsaliyeli Fatura ise Vergi Usul Kanunu’nun 211 Sayılı Genel Tebliği ile düzenlenmiştir. Tebliğde irsaliyeli faturanın hangi hâllerde ve kaç adet düzenlenmesi gerektiği belirtilmiştir. Faturada düzenleyenin adı, ticari unvanı, iş adresi, bağlı olduğu vergi dairesi ve hesap numarası, malın nevi, miktarı, fiyatı ve tutarı, nereye ve kime gönderildiği, müşterinin adı, ticari unvanı, adresi, var ise vergi dairesi ve hesap numarası, faturanın seri ve müteselsil sıra numarası, düzenleme tarihi saati ve anlaşmalı matbaaya ilişkin bilgilere yer verilmesi gerektiği açıklanmış; bu bilgilerin eksik olması hâlinde ise irsaliyeli faturanın hiç düzenlenmemiş sayılacağı belirtilmiştir.

Bu yasal düzenlemelerden çıkan sonuç; 6762 Sayılı TTK’nın 23. maddesine göre fatura düzenlenmesi için öncelikle taraflar arasında akdi bir ilişkinin bulunmasının gerekli olduğu olgusudur. Madde hükmüne göre faturanın bir alacağı mevcudiyetine delil teşkil etmesi, karşı tarafa tebliğinden itibaren sekiz gün içinde hiçbir itiraza uğramamış olması koşuluna bağlıdır. Bunun içinde öncelikle taraflar arasındaki sözleşmesel ilişkinin varlığının kanıtlanmış olması gerekir. Davalının sözleşmesel ilişkiyi inkâr etmesi durumunda davacının öncelikle aralarındaki akdi ilişkiyi yani alım-satım ilişkisini ispat etmesi gerekmektedir.

Bir başka anlatımla, faturaya tebliğ tarihinden itibaren sekiz gün içinde (mücerret) itiraz edilmemiş olması hâli, sadece o faturanın -miktar ve fiyat yönünden- münderecatını kabul anlamını taşır, yoksa o faturada yazılı malın alıcıya mutlaka, daha önce teslim edilmiş olduğu anlamına gelmez; satıcının faturada yazılı malı alıcıya veya kanuni temsilcisine teslim ettiğini ayrıca ispat etmesi zorunludur (Doğanay, İ.:Ticari Alım-Satım Akdi ve Nevileri, Ankara 2003, s:52, Doğanay,İ: Faturanın Kapatılması, Delil Olma Özelliği ve Faturaya İtiraz Aylık Yaklaşım Dergisi Sayı 4, Nisan 1993, s:8-13). Kısaca, ticari işletmeye ilişkin olarak ve belli faaliyetlerde bulunma hâlinde tacirler tarafından o faaliyetle ilgili olan karşı taraf adına düzenlenmesi gereken ticari bir belge niteliğindeki fatura, sözleşmenin yapılması ile ilgili değil; taraflar arasında yapılmış bir satım, hizmet, istisna ve benzeri sözleşmenin ifa safhası ile ilgili bir belgedir. Öyle ki, taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa düzenlenen belge fatura olmayıp, olsa olsa icap mahiyetinde kabul edilebilecek bir belge olacaktır. Elbette bu belgeye itiraz edilmemesinin TTK’nın 23/2. maddesi anlamında sonuç doğurması da beklenemez. Nitekim aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 12.10.2011 tarih ve 2011/15-472 E., 2011/608 K. sayılı kararında da benimsenmiştir.

Bu nedenle, bir satım ilişkisinde davacı taraf sattığı malın miktarını ve alıcıya teslimini, davalı taraf ise yaptığı ödemeleri usulüne uygun bir şekilde ispat etmek zorundadır.

Eldeki davada, davalı sözleşmesel ilişkiyi, malın kendisine teslim edildiğini ve borcu inkâr etmektedir. Hâl böyle olunca, sözleşmesel ilişkiyi, malların alıcı olan davalıya teslim edildiğini ve faturanın da bu akdi ilişki nedeni ile düzenlendiğini ispat yükü davacı tarafa aittir. Davacı bu iddiasını, uyuşmazlığın miktarına göre, 6100 sayılı HMK’nın 200. maddesi (HUMK 288) uyarınca yazılı delille kanıtlamalıdır. 

Yukarıdaki bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde, davacı tarafça sunulan irsaliyeli faturada teslim eden ve teslim alan bölümlerinde isim ve imza bulunmamaktadır. Diğer yandan, kargo teslim belgesinde ve kargo şirketince gönderilen kayıtlarda bir teslimatın yapıldığı belirtilmiş ise de teslimatın içeriğine ilişkin bir açıklama yapılmamıştır. Bir başka anlatımla, teslim belgelerinde, teslimatın dava konusu mallara ilişkin olduğu hususu da tereddüte yer vermeyecek şekilde ortaya konamamıştır. Öte yandan ticari defter ve kayıtların usulüne uygun tutulmuş olması yanında defterlerde yer alan kayıtların dayanağının da usulüne uygun olması gerekmektedir. Davacının usulüne uygun tutulan ticari defterlerinde kayıtlı olan faturanın dayanağının da usulüne uygun olduğunu ispatlanmalıdır. Tüm bu hususlar bir arada değerlendirildiğinde, fatura düzenlenmesi ve dayanağı kanıtlanamayan bu faturanın davacı defterlerinde kayıtlı olması ve faturaya itiraz edilmemiş olması tek başına akdi ilişkinin kanıtı olamaz. Bu durumda mahkemece açıklanan yönler gözetilmeksizin, eksik inceleme ve hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir. 

Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı T. Matbaası Mehmet O. vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire Bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, miktar itibari ile karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 19.09.2018 gününde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.