KESİN SÜRE İHTARATINDA MEVCUT DELİLLERE GÖRE KARAR VERİLİP GEREKTİĞİNDE RET KARARI VERİLEBİLECEĞİ AÇIKÇA BİLDİRİLMELİDİR.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


27 Şub
2022

Yazdır

T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
BAŞKANLIĞI

ESAS NO       : 2021/4728
KARAR NO    : 2021/9473

T Ü R K  M İ L L E T İ  A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ              :
MERZİFON ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ                        : 12/01/2016
NUMARASI                : 2005/329 - 2016/57
DAVACI                      : A.P. VEK. AV. S.D.
DAVALILAR               : 1- A. TİC. VE SAN. A.Ş. VEK. AV. M.N.K.
                                      2- I. SİGORTA A.Ş. VEK. AV. K.D., 
                                      3- KOÇ PETROL KOLLEKTİF ŞTİ. VEK. AV. A.ERKAN AYRANCI,
                                      4- S. COMPANY OFF TURKEY LTD. ŞTİ. VEK. AV. E.Ö.
İHBAR OLUNAN        : G. SİGORTA A.Ş.

Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y  K A R A R I

Davacı; 08/09/2003 tarihinde yakıt almak için uğradığı davalı S. Ltd. Şti.'nin bayisi olan diğer davalı K. Petrol Şti. tarafından işletilen akaryakıt ve LPG istasyonunda meydana gelen patlamada yanarak ağır derecede yaralandığını ileri sürerek; iş gücü kaybı için fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere, 1.000 TL maddi ve 4.000 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir.

Davalılar, davanın reddini istemişlerdir.

Mahkemece; davacının tazminat istemlerinin kapsamının ve davalıların bundan sorumluluğunun belirlenebilmesi için kusur incelemesi yaptırılmasının zorunlu olduğu, her ne kadar dosyada tekli bir bilirkişiden rapor alınmış ise de bu raporun hüküm kurmaya elverişli olmadığı gibi ceza yargılamasında alınan kusur raporu ile farklılık arzettiği, bu nedenle yeniden kusur incelemesi yapılmasına karar verildiği, buna ilişkin avansın yatırılması için davacıya kesin süre verildiği, ancak davacı tarafça verilen kesin sürede delil avansının yatırılmadığı, dosyanın mevcut hali ile de tazminat miktarının ve davalıların sorumluluklarına isabet eden miktarın hesaplanmasının mümkün olmadığı gerekçesiyle, ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiş, hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dava, akaryakıt istasyonunda meydana gelen patlamada yaralanan davacının maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.

Olay tarihinde yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun (BK) 58/1 maddesi gereğince, bir bina veya imal olunan herhangi bir şeyin sahibi, o şeyin korunmasındaki kusurundan dolayı oluşan zararlardan kusursuz sorumluluk ilkesi gereğince sorumludur. Akaryakıt istasyonları da maddede belirtilen bina kapsamında olduğundan, sahibi bu tesisin korunmasından, bu bağlamda bakım eksikliğinden doğan zarardan kusursuz olarak sorumludur.

BK. m. 58'de öngörülen sorumluluğun söz konusu olması için, yapı eserinin yapım bozukluğu veya bakım eksikliğinden bir zarar doğması gerekir. Anılan maddedeki sorumluluk, kusura dayanmayan kusursuz sorumluluk hallerinden olup, yapı eseri sahibi ancak davacının kusuru, üçüncü kişinin ağır kusuru ve mücbir sebebin varlığının ispatı halinde sorumluluktan kurtulabilir.

Sorumlu kişi veya işletmenin kusurlu olup olmaması, özen ödevini yerine getirip getirmemesi, işletme veya nesnede (şeyde) bir bozukluk veya noksanın bulunup bulunmaması, meydana gelen zararın tazmin borcu yönünden bir etkiye sahip değildir. Zira, bunların sebep oldukları zararlarda, her türlü özen gösterilse, denetim ve gözetim görevi yerine getirilse, gerekli tüm tedbirler alınsa dahi, çoğu zaman zararın meydana gelmesini önlemek mümkün değildir.

Bu sebeple, sorumluluğun bağlandığı olgu ile zarar arasında uygun illiyet bağı kurulduğu zaman, sorumluluk gerçekleşmiş olacağından bu işletme veya nesnelerin sahip veya işletenleri, bunların sebep oldukları zararı gidermek zorundadır. (Prof.Dr. Fikret Eren, Borçlar Hukuku Genel Hükümler 1991 Baskı, Cilt 2 sy.14-15)

 Birden çok kimsenin kusurları ile zarar vermeleri halinde BK'nın 50, 51 ve 142. maddelerine göre; zarara uğrayan, bu zararın tamamını müteselsil sorumluların hepsinden isteyebileceği gibi sadece bir veya birkaçından da isteyebilir.

Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; davacı, davalı K. Petrol Koll. Şti tarafından işletilen akaryakıt ve LPG istasyonunda 08/09/2003 tarihinde meydana gelen patlamada ağır yaralandığını ileri sürerek maddi ve manevi tazminat istemli olarak eldeki davayı açmış, mahkemece elektrik yüksek mühendisi- emekli iş güvenliği müfettişi bilirkişiden 02/05/2012 tarihli bilirkişi raporu alınmış, bu bilirkişi raporunun yetersiz olması ve ceza dosyasında alınan bilirkişi raporu ile çelişki oluşturması nedeniyle dosyanın yeniden üç kişilik bilirkişi heyetine tevdi edilmesi yönünde 12/05/2015 tarihinde ara karar tesis edilmiş, sonraki celse olan 29/09/2015 tarihli celsede ise 1 nolu ara karar ile önceki celse oluşturulan 2 nolu ara kararın aynen yerine getirilmesi yönünde ara karar tesis edilip davacı vekiline belirtilen delil avansını yatırması için iki haftalık kesin süre verilmiş, karar celsesi olan 12/01/2016 tarihli celsede ise, davacı tarafça verilen kesin süreye rağmen delil avansının yatırılmadığı, dosyanın mevcut hali ile de tazminat miktarının ve davalıların sorumluluklarına isabet eden miktarın hesaplanmasının mümkün olmadığı gerekçesiyle ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiştir. Ne var ki, eldeki dava kusursuz sorumluluğa dayalı olup, dosya kapsamı ve ceza dosyası incelendiğinde davacıya atfı kabil kusur bulunmamasına göre delil avansını yatırma yükümlülüğünün davacı tarafa yükletilmesi hatalıdır. Zira, yukarıdaki maddeler incelendiğinde de görüleceği üzere, ispat yükü davanın niteliği gereği davacıda değil davalılarda olup, BK'nın 50, 51 ve 142. maddelerine göre delil avansı yatırma yükümlülüğünün de davalılara yükletilmesi gerekmektedir. Mahkemece bu hususlar gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.

Kabule göre de, 6100 sayılı HMK’nın 94. maddesi ile HUMK’nın 163. maddesi uyarınca mahkemece kesin süreye ilişkin ara kararda; yapılması gereken işlerin neler olduğunun ve her bir iş için ne miktar ücret yatırılacağının hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde açıklanması, özellikle tanınan sürenin yeterli ve elverişli olması, kesin süreye uymamanın doğuracağı hukukî sonucun açık olarak anlatılması ve anlatılanların tutanağa geçirilmesi, bunlara uyulmaması durumunda mevcut delillere göre karar verilip, gerektiğinde ret kararı verilebileceğinin açıkça bildirilmesi suretiyle ilgili tarafın uyarılması gerektiği her türlü duraksamadan uzaktır.

Somut olayda; mahkemece 29/09/2015 tarihli celsede verilen 1 nolu ara karar incelendiğinde; kesin süre içinde delil avansının yatırılmaması halinde bu delile dayanmaktan vazgeçmiş sayılacaklarının ihtarına demekle yetinilmiş, açıkça mevcut delillere göre karar verilip, gerektiğinde ret kararı verilebileceği ihtar edilmemiştir. Dolayısıyla mahkemenin bilirkişi ücretinin süresi içerisinde yatırılmaması durumunda uygulanacak olan yaptırıma ilişkin ihtarı da doğru değildir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK'nın 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, 59,30 TL peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK'nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nın 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 04/10/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan            Üye                Üye                Üye              Üye
M. DUMAN       A. ÇOLAK     Ş. BOZER      M. ÖZER     F. TEMEL

İÇTİHAT YORUMU :
Hukuk yargılamasında kesin süre konusunda Yargıtay Hukuk Daireleri'nin genel eğilimi, kesin sürenin hukukî sonuçlarının açıkça bildirilmesi ve herhangi bir ücretin yatırılması söz konusu olması durumunda bunların kalem kalem açıklanması doğrultusundadır.

Kanımızca, Yargıtay 3. Hukuk Dairesi söz konusu kararı ile bu genel eğilimini silahların eşitliği ilkesine zarar verecek tarzda genişletmiştir. Yargıtay'ın bu görüşü benimsenecek olursa HMK m. 139/1-ç) bendindeki, "Davetiyenin tebliğinden itibaren iki haftalık kesin süre içinde tarafların dilekçelerinde gösterdikleri, ancak henüz sunmadıkları belgeleri mahkemeye sunmaları veya başka yerden getirtilecek belgelerin getirtilebilmesi amacıyla gereken açıklamayı yapmaları, bu hususların verilen süre içinde yerine getirilmemesi hâlinde O DELİLE DAYANMAKTAN VAZGEÇMİŞ SAYILACAKLARINA KARAR VERİLECEĞİ" hükmü ile HMK m. 94/3 hükmünün bir esprisi kalmayacaktır. Kısacası, kesin sürenin hukukî sonuçları hatırlatılırken O DELİLE DAYANMAKTAN VAZGEÇİLMİŞ SAYILMASI yeterli olmayıp GEREKTİĞİNDE RET KARARI VERİLEBİLECEĞİ DE ihtar edilecekse HMK m. 94/3 ve HMK m. 139/1-ç) hükmünün uygulama karşısında bir daha mı değişmesi gerekecektir?