KREDİ BORÇLUSUNUN EDİMİ İLE İLGİLİ TEMİNAT MEKTUPLARININ TAZMİN İSTEME KOŞULLARI OLUŞTUĞUNDAN BANKA EK FAİZ ÖDEMESİ TALEP EDEBİLİR.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


02 Ağu
2022

Yazdır

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2019/(19)11-201
KARAR NO   : 2022/354

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ               :
 İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ                         : 25/10/2016
NUMARASI                 : 2016/634 - 2016/955
DAVACI                       : Birleşik Fon Bankası A.Ş. vekili Av. G.D.
DAVALILAR                : 1- A.B. 2- A.B. 3- N.B.

1. Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin karar davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacı vekili dava dilekçesinde; BDDK kararı ile Esbank T.A.Ş.’nin tüm aktif ve pasifleri ile Birleşik Fon Bankası A.Ş. bünyesinde birleştirildiğini, davalı borçluların Esbank T.A.Ş. Karşıyaka Şubesi ile B. Şekerleme San. A.Ş. arasında imzalanan umumi kredi taahhütnamesinde müşterek borçlu ve müteselsil kefil olduklarını, sözleşmeye istinaden İzmir Giriş Gümrük Müdürlüğüne verilen 08.01.1998 tarihli, 1.078.300.000 TL ve 986.100.000 TL (eski TL) bedelli iki adet teminat mektubunun bankaya iade edilmediğini ve komisyon bedellerinin ödenmediğini, bunun üzerine bankaca davalılara 23.02.2007 tarihli ihtarname keşide edildiğini, bu ihtarnamede teminat mektuplarının tazmini ile faiz ve BSMV talep edildiğini, ancak davalıların bir ödemede bulunmadıklarını, bunun üzerine davalılar hakkında İzmir 21. İcra Müdürlüğünün 2007/21.21 E. dosyasıyla icra takibi başlatıldığını ancak bu takibe istinaden tahsilat yapılamadığını; daha sonra tazmin edilen teminat mektupları için muhataba yapılan ek ödemeye ilişkin davalılara 03.09.2012 tarihli ihtarname keşide edildiğini, anılan ihtarnamede 16.02.2007 tarihli tazmin talebine istinaden muhatap İzmir Giriş Gümrük Müdürlüğüne 9.377,77 TL ödenmiş olduğu ve anılan müdürlük tarafından 18.452,32 TL ek faiz ödemesi talebinde bulunulduğunun belirtildiğini, bu bedelin de 02.07.2012 tarihinde muhataba ödenmesi nedeniyle davalıların bu bedelden de sorumlu olduklarını, ancak ödeme yapmadıklarını, bunun üzerine davalılar aleyhine İzmir 17. İcra Müdürlüğünün 2012/13.48 E. sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalıların bu takibe haksız olarak itiraz ettiklerini ileri sürerek, itirazın iptali ile alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkâr tazminatına mahkûm edilmelerine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı Cevabı:

5. Davalılar cevap dilekçesinde; teminat mektuplarının 1998 yılında verildiğini, on yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunu, şirketin cari hesabında ilk ödeme tarihi itibariyle 2.065,36 TL para bulunduğunu, bu bedelin her iki teminat mektubunun bedelini karşılamaya yettiğini, kendilerinin teminat mektubu nedeniyle sorumluluklarının olmadığını, davacı tarafından teminat mektubu bedeli ödendiği hâlde muhatap tarafından sonradan talep edilen faizin ödenmemesi gerektiği hâlde ödenmiş olmasının davacının kendi kusurundan kaynaklandığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.

İlk Derece Mahkemesi Kararı:

6. İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 06.11.2014 tarihli ve 2013/379 E., 2014/444 K. sayılı kararı ile; alacağın genel kredi sözleşmesinden kaynaklanmayıp, gerçek olmayan gümrük çıkış beyannamesi kullanılması dolayısıyla haksız eylemden kaynaklandığı, bu nedenle davalıların dava konusu borçtan sorumluluklarının bulunmadığı, ayrıca dava konusu edilen alacağın fon alacağı niteliğinde olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

7. İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

8. Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesinin 27.01.2016 tarihli ve 2015/9953 E., 2016/937 K. sayılı kararı ile;

“… Uyuşmazlık tazmin edilen teminat mektupları bedeli ve ferilerinin kredi sözleşmesinin kefil olan davalılardan tahsili istemine ilişkindir. Somut olayda dava dışı gümrük müdürlüğüne verilen ve kredi borçlusunun edimini teminat altına alan teminat mektuplarının tazmin isteme koşulları oluştuğu için gümrük müdürlüğünce davacı bankadan verilen garanti kapsamında ödenmesi istenmiş ve gayrı kabil-i rücu kaydı bulunan teminat mektupları bedelleri de bankaca ödenmiştir. Bu durumda davacı bankanın kredi sözleşmesinin asıl borçlusu ile birlikte kefillere sözleşme kapsamında müracaat hakkı mevcuttur. Mahkemece bu yön gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir,…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

9. İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 25.10.2016 tarihli ve 2016/634 E., 2016/955 K. sayılı kararı ile; önceki karar gerekçesi tekrar edilerek direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

10. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

11. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; tazmin edilen teminat mektuplarına ilişkin dava dışı muhataba yapılan ek faiz ödemesinin umumi kredi taahhütnamesinin müşterek borçlu ve müteselsil kefili olan davalılardan tahsili istemine ilişkin eldeki davada, davacı bankanın kredi sözleşmesinin müşterek borçlu ve müteselsil kefili olan davalılara sözleşme kapsamında müracaat hakkı bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.

III . GEREKÇE

12. Uyuşmazlığın çözümü açısından öncelikle konuyla ilgili yasal düzenleme ve kavramların açıklanmasında yarar vardır.

13. 5411 sayılı Bankacılık Kanunu'nun 48. maddesinde, "Bankalarca verilen ... teminat mektupları, ..., gayrinakdî kredilerin nakde tahvil olan bedelleri ... izlendikleri hesaba bakılmaksızın bu Kanun uygulamasında kredi sayılır" düzenlemesi mevcuttur.

14. Teminat mektuplarının hukukî niteliği kanunlarda belirtilmiş değildir. Yargıtay’ın 13.12.1967 tarihli ve 1966/16 E., 1967/7 K. sayılı içtihadı birleştirme kararında, banka teminat mektuplarının hukukî niteliğini teferruatlı olarak tartışmış ve bu mektupların kefalet niteliğinde olmadığını, garanti sözleşmesi sayılması gerektiğini kabul etmiştir. Anılan İçtihadı Birleştirme Kararına göre "...bankanın sıfatı teminatı veren olduğundan, taahhüdün, esas sözleşmeyi yapan taraflardan ve esas akitten ayrı ve tamamen müstakil olduğunu, banka taahhüdünün lehtarın borcunun geçerliliğine ve varlığına bağlı olmaksızın garanti taahhüdü olarak tecessüm edeceğini; asıl borçlunun ileri sürebileceği itirazlara bakılmaksızın borcun yerine getirilmemesinden doğan zararın tazmininin kabul edilmesi hâlinde, garanti verme durumunun söz konusu olduğu, üçüncü şahsın fiilini garanti edenin müstakil bir taahhüt altına girdiği..." belirtilmiştir. Keza, 1969 tarihli bir başka İçtihadı Birleştirme Kararında: "...Teminat mektuplarının mahiyet itibariyle Borçlar Kanunu'nun 110. [TBK m. 128] maddesinde sözü edilen üçüncü şahsın fiilini taahhüt niteliğinde bir garanti akdi olduğu..." hüküm altına alınmıştır (11.06.1969 tarihli ve 1969/4 E., 1969/6 K. sayılı İBK).

15. Bilindiği üzere, banka teminat mektupları ile bankanın müşterisinin istemi üzerine müşterisiyle herhangi bir hukukî ilişkiye girme durumunda bulunan üçüncü kişiye, müşterisinin bu ilişkiden doğan borcunu yerine getirmemesi veya herhangi bir edimin ifa edilmemesi ile alakası olmadan, sadece korkulan bir olayın vukuu hâlinde belirli bir meblağa kadar ödemede bulunmayı garanti ettiği sözleşmedir (Tekinalp, Ünal: Banka Hukukunun Esasları, İstanbul 2009, s. 51).

16. Teminat mektupları ile ilgili sözleşme, üçüncü şahsın belli bir fiilini ya da fiillerini 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 128. maddesi kapsamında taahhüt niteliğinde bir garanti sözleşmesidir ve banka borcu ancak riskin doğması ile ortaya çıkar (Reisoğlu, Seza: Banka Teminat Mektupları ve Kontrgarantiler, Ankara 2003). Teminat mektuplarında banka ile muhatap arasındaki garanti sözleşmesi soyut borç ikrarı niteliğinde değildir ve bankanın ödeme mükellefiyetinin doğu mu için, garanti sözleşmesi kapsamında kalan riskin gerçekleştiğinin muhatap tarafından ispat edilmesi gerekir (Doğan, Vahit: Banka Teminat Mektupları, Ankara 2015, s. 177).

17. Risk'in (riziko) sözlük karşılığı "bir şeyin kaybına, sair herhangi bir zararın ortaya çıkmasına sebebiyet veren gelecek ve belirsiz ya da zamanı belli olmayan bir olayın, tarafların iradesi dışında gerçekleşmesi"dir (Türk Hukuk Lügati, s. 287). Bir olayın meydana gelmesi veya gelmemesi muhakkak ise riskten söz edilemez. Risk, ekonomik açıdan zararlı bir olayın meydana gelmesi veya yararlı bir olayın meydana gelmemesi olarak da tanımlanabilir. Teminat mektuplarında risk kavramı bu kadar belirsiz değildir, zira teminat mektuplarında lehtar ile muhatap arasında (kural olarak) sözleşmesel bir alt ilişki bulanmaktadır ve lehtarın, bu sözleşmeden doğan asli ve/veya yan edim yükümlerini vaktinde, tam ve gereği gibi ifa etmemesi hâlinde muhatap bakımından riskin oluştuğu söylenebilir. Garanti veren bankanın yükümlülüğü, garanti alanı (teminat mektubu muhatabını) müstakbel bir zarara karşı korur.

18. Yukarıda yapılan açıklamalar göstermektedir ki, bankanın teminat mektubu verilmesini sağlamak amacıyla yapılan gayri nakdi kredi sözleşmesinden doğan borcunun doğrudan nakit çıkışı yapılması değil, bir riskin üstlenilmesi niteliğinde olduğu; risk gerçekleşip bankaca muhataba ödeme yapılmadıkça, diğer deyişle mektup bedeli tazmin edilmedikçe bankanın müşterisine rücu etmesinin de söz konusu olamayacağı anlaşılmaktadır. Mektup bedeli tazmin edilmeden ve rücu hakkı doğmadan takip yapılamaz (Bankacılık Kanunu, m.48).

19. Teminat mektubu veren banka ile muhatap arasındaki sözleşme garanti sözleşmesi niteliğindedir. Bankanın sorumluluğu fer’i değil, asıl borçtan bağımsız ve asli borçtur. Banka, teminat mektubunu düzenlerken nakit, menkul rehni, ipotek, teminat mektubu almak suretiyle verdiği teminat mektubu riski için kendisini güvenceye alabilir. Keza sözleşmede, istenecek her türlü ek teminatın verileceği veya lehtarın kredi riskinin artması, isteğe rağmen teminat mektuplarının iade edilmemesi, lehtarın durumu hakkında şüpheye düşülmesi, lehtarın mali durumunun sarsılmış olması gibi hâllerde veya hiçbir neden göstermeksizin; sözleşmedeki hükme dayanarak henüz nakde çevrilmeyen teminat mektup tutarının; lehtar, müteselsil borçlu ve kefilden depo edilmesini banka isteyebilir. Nitekim aynı hususlara, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun 27.12.2017 tarihli ve 2016/1 E., 2017/6 K. sayılı kararında da değinilmiştir.

20. Bu aşamada “Fon alacağı” kavramı üzerinde de durulması gerekmektedir. 5411 sayılı Bankacılık Kanunu'nun çeşitli hükümlerinde “Fon alacağı” kavramı kullanılmıştır. Bu kavram 5411 Sayılı Bankacılık Kanunu'na özgü ve Fon'un birden çok alacağını içeren bir üst kavramdır (Tekinalp, s. 300). Ancak Fon alacağı kavramı, Fon'un alacaklı sıfatı bulunan tüm hâller bakımından müşterek bir kavram olarak kullanılmamaktadır.

21. 5411 sayılı Bankacılık Kanunu sisteminde Fon alacağı; birbirinden farklı türde alacakları bünyesinde barındıran bir üst kavram olması yanı sıra özel bir hukukî rejime de tabidir. Zira Kanun'da Fon alacağı olarak nitelenen alacakların takip ve tahsiline ilişkin olarak özel himaye araçlarına yer verilmiş, ayrıca genel hükümlerden ayrılarak uzun bir zamanaşımı süresi öngörülmüştür. Bu itibarla Fon alacağı kavramının aynı zamanda hukukî bir statüyü ifade ettiği, sadece bu statü içerisinde yer alan alacakların Kanun'un öngördüğü özel himaye rejimine tabi olabileceği anlaşılmaktadır.

22. Fon alacağı kavramının 5411 sayılı Bankacılık Kanunu'nun çeşitli hükümlerinde kullanılmasına ve hukukî bir statü ifade edip, kapsamında yer alan alacaklar açısından özel bir himaye rejimi sağlamasına rağmen, Fon alacağının ne olduğu ya da hangi alacakları kapsadığı hususunda açık bir düzenlemeye yer verilmemiştir. Dolayısıyla Fon alacağı kavramına yüklenen anlamın ve kapsamın belirlenmesi, gerek özel himaye rejiminin uygulanması, gerekse alacağın tabi olduğu zamanaşımı süresi bakımından önem arz etmektedir.

23. Hemen belirtmek gerekir ki; 5411 sayılı Bankacılık Kanunu'nun Fon alacağına yüklediği hukukî statü, temel hak ve özgürlüklere yönelik kısıtlamaları bünyesinde bulundurduğu için Fon'un hangi alacaklarının “Fon alacağı” kapsamında olduğunun sadece kanunla düzenlenmesi gerekmektedir. Başka bir deyişle 5411 sayılı Bankacılık Kanunu dışındaki şekli anlamda kanunlarla da Fon alacağı ihdas edilmesinin önünde bir engel bulunmamakla birlikte alt düzenleyici işlemlerle özel himaye rejimine tabi Fon alacağı ihdas edilemeyecektir.

24. Ayrıca; 5411 sayılı Bankacılık Kanun’un 132/8. maddesi;

“Bu Kanunun 107 nci maddesi uyarınca bir bankanın alacaklarının devralınması halinde bu alacaklar, devir tarihi itibarıyla Fon alacağı haline gelir ve bu alacaklarla ilgili olarak borçlu aleyhine 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu hükümlerine göre başlatılmış bulunan takipler ile alacağın tahsiline yönelik davalara kaldığı yerden devam edilir” düzenlemesini içermektedir.

25. 21.06.2001 tarihli, 24439 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun 15.06.2001 tarihli ve 346 sayılı “.... Esbank A.Ş. ve İnterbank A.Ş. tüm aktif ve pasifi ile Etibank A.Ş. bünyesinde devren birleştirilmesine ve Etibank A.Ş.’nin de temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetiminin 4389 sayılı Bankalar Kanunun 14. maddesinin (3) ve (4) numaralı fıkralarına ve 18. maddesine istinaden Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilmesine ...” konulu kararıyla Etibank A.Ş. (İnterbank A.Ş. ve Esbank A.Ş.) TMSF’ye devredilmiştir.

26. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun 20.03.2002 tarihli ve 653 nolu kararına göre İktisat Bankası T.A.Ş., Kentbank A.Ş. ve Etibank A.Ş.’nin Bayındırbank A.Ş. ile birleşmesine karar verilmiş olup, 05.04.2002 tarihinde Kentbank A.Ş., İktisat Bankası T.A.Ş. ve Etibank A.Ş.’ne Bayındırbank A.Ş. bünyesinde devren birleşmiştir. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu’nun 26.09.2002 tarihli ve 826 nolu kararına göre Toprakbank A.Ş. Bayındırbank A.Ş. bünyesinde devren birleştirilmiştir.

27. 5411 Sayılı Bankacılık Kanunu’nun 109. maddesi hükmü çerçevesinde, Fon Kurulunun 07.12.2005 tarihli ve 515 sayılı kararı ile Bayındırbank A.Ş. ana sözleşmesinin; 2. maddesinde belirtilen unvanı: “Birleşik Fon Bankası A.Ş.” olarak değiştirilmiştir. Söz konusu unvan değişikliği 19.12.2005 tarihli ve 6455 sayılı Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde yayımlanarak ticaret siciline tescil ve ilan edilmiştir.

28. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı bankaya devredilen Esbank T.A.Ş. Karşıyaka Şubesi ile dava dışı B. Şekerleme San. ve Tic. A.Ş. arasında genel kredi sözleşmesi imzalandığı, davalıların da söz konusu sözleşmeyi müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatı ile imzaladıkları, sözleşme doğrultusunda İzmir Giriş Gümrük Müdürlüğü'ne verilen iki adet teminat mektubundan kaynaklanan ek faize ilişkin borcun ödenmediğinden bahisle İzmir 17. İcra Müdürlüğünün 2012/13.48 E. sayılı dosyasında, davacı Birleşik Fon Bankası A.Ş. tarafından borçlular T.H. B. Şekerleme San. Tic. A.Ş, Ahmet B., Nejat B., Arif B., B. B., Halil Naci B. mirasçıları Ece B. ve İsmet B. aleyhine icra takibi başlatıldığı; takipte borç miktarının 19.706,77 TL asıl alacak, 1.245,43 TL işlemiş faiz, 62,77 TL BSMV olmak üzere toplam 21.014,46 TL alacağın talep edildiği, ödeme emri tebliğ edilmeden borçlu Arif B.'in 19.11.2012, Nejat B. vekilinin 20.11.2012, Ahmet B.'in 19.11.2012 tarihli dilekçeleri ile borca itiraz ettikleri, itiraz üzerine icra takibin bu borçlular yönünden durdurulmasına karar verildiği görülmektedir.

29. Asıl kredi borçlusu lehine muhatap İzmir Gümrük Müdürlüğüne verilen 986,10 TL bedelli mektup için 4.479,47 TL olarak tazmin talep edilmiş, yine muhatap İzmir Gümrük Müdürlüğü’ne verilen 1.078,30 TL bedelli mektup için 4.898,30 TL olarak 16.02.2007 tarihinde tazmin talep edilmiş, 2.065,36 TL asıl borçlunun cari hesabından karşılanarak kalan 7.312,41 TL banka kaynaklarından ödenmiştir. Bu ödemelerden sonra İzmir Giriş Gümrük Müdürlüğü 28.06.2012 tarihli ve 102930 sayılı ödeme emri ile ek faiz talebinde bulunmuştur.

30. Genel kredi sözleşmesinin 41. maddesinde gayri nakdi kredi açılması ve kullandırılması hususu düzenlenmiştir. Maddede açıkça teminat mektubu düzenlenerek kredi açılabileceği, mektup bedelinin deposunun talep edilebileceği, mektubun tazmini hâlinde bedelinin sözleşme hükümleri kapsamında belirlenen faiz oranlarına göre ödeneceği belirtildiği gibi sözleşmenin 42. maddesinde de teminat mektubu verilmesinde bankanın yetkileri düzenlenmiş olup, bu maddenin ikinci bendinde açıkça bankanın faiz ödemeyi yükümlenmeye yetkili olduğu belirtilmiştir. Ödeme borcundan kefillerin asıl borçlu ile birlikte sorumlu olduğu sözleşmenin 15. maddesi ile kabul edilmiştir.

31. Sonuç itibariyle; somut olayda dava dışı gümrük müdürlüğüne verilen ve kredi borçlusunun edimini teminat altına alan teminat mektuplarının tazmin isteme koşulları oluştuğu için gümrük müdürlüğünce davacı bankadan verilen garanti kapsamında ödenmesi istenmiş ve gayrı kabil-i rücu kaydı bulunan teminat mektupları bedelleri de bankaca ödenmiştir. Bu durumda davacı bankanın ek faiz ödemesi kapsamında kredi sözleşmesinin asıl borçlusu ile birlikte kefillere sözleşme kapsamında müracaat hakkı mevcuttur.

32. Önemle vurgulamak gerekir ki; dava konusu alacağın, devir tarihi olan 15.06.2001 itibariyle 5411 Sayılı Bankacılık Kanunu'nun 132/8. maddesi gereğince anılan Kanun’dan kaynaklanan fon alacağı hâline gelmiş olduğu da açıktır.

33. Hâl böyle olunca tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki delillere, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

34. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

IV. SONUÇ

Açıklanan nedenlerle;

Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,

Aynı Kanun’un 440/III-1. maddesi uyarınca miktar bakımından karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 22.03.2022 tarihinde oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.