MAHKEMECE KISA KARARIN UYAP ORTAMINDA SONRADAN DEĞİŞTİRİLMESİ ÖNEMLİ BİR USUL HATASIDIR.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


06 Nis
2017

Yazdır

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO       : 2015/22-548
KARAR NO    : 2017/133 

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ          :
Diyarbakır 2. İş Mahkemesi
TARİHİ                    : 27/06/2014
NUMARASI             : 2014/399 - 2014/327
DAVACI                  : M.Ö.C. vekili Av. İ.D.
DAVALILAR            : D. Haber Ajansı A.Ş. vekilleri Av. A.A., Av. A.E.

Taraflar arasındaki “işçilik alacağı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Diyarbakır 2.İş Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 28.11.2013 gün ve 2013/596 E., 2013/760 K. sayılı karar davalı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 06.03.2014 gün ve 2014/5267 E., 2014/4886 K. sayılı kararı ile; 

"… Davacı İsteminin Özeti:

Davacı vekili, muhabir olarak çalışan davacıya işverence fazla mesai yaptırıldığı halde ücretinin ödenmediğini belirterek fazla mesai ücreti alacağının tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Davalı Cevabının Özeti:

Davalı vekili, davacıya çalışmalarından kaynaklanan fazla mesai ücretlerinin ödendiğini, başkaca alacağı bulunmadığını savunarak davanın reddini talep etmiştir.

Mahkeme Kararının Özeti:

Mahkemece, istekler kısmen hüküm altına alınmıştır.

Temyiz:

Kararı davalı temyiz etmiştir.

Gerekçe:

Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacının fazla çalışma ücreti ve ulusal bayram genel tatil ücretine ait % 5 fazla alacakları noktasında toplanmaktadır. Dosya içeriğine göre, mahkemece bu yönde verilen hüküm takdiri indirimin daha yüksek bir oranda uygulanması yönünden bir kez bozulmuş, mahkemece yapılan indirimin işin niteliğine göre yeterli görülmemesi nedeniyle ikinci kez bozularak, % 5 fazla alacakların asıl alacak miktarını en fazla 3 kat aşacak şekilde indirim yapılması gerekliliği vurgulanmıştır. Mahkemece bozma ilamına uyulduğu halde, karar gereği yerine getirilmemiştir. İkinci bozma sonrası alınan bilirkişi raporunda, Dairemiz içtihatlarına ve bozma kararına uygun olarak söz konusu alacakların hüküm altına alınabilecek % 5 fazla alacakları açık şekilde belirlenmiştir. Bu rapora göre alacaklar hakkında hüküm kurulmak üzere hükmün bozulması gerekmiştir…"
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN : Davalı vekili

HUKUK GENEL KURULU KARARI 

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava işçilik alacaklarının tahsili istemine ilişkindir.

Yerel mahkemece fazla mesai ve ulusal bayram genel tatil % 5 fazlası alacaklarında % 80 oranında hakkaniyet indirimi yapılmak suretiyle davacının fazla çalışma ücreti, fazla çalışma ücreti gecikme zammı, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacağı ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti gecikme zammı alacağının kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece yukarıda başlık kısmında açıklanan gerekçeyle bozulmuş, mahkemece Yargıtay uygulamalarına göre belirli bir hakkaniyet indirimi yapılması gerektiği ancak bunun asıl alacağın 3 katından fazla olamayacağına ilişkin bir uygulama olmadığı ve bu yönde yasal bir düzenleme de bulunmadığı gerekçesiyle önceki hükümde direnilmiştir

Direnme hükmü davalı vekilince temyiz edilmiştir.

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacı lehine hükmedilen fazla çalışma ücreti % 5 fazla alacağı ve ulusal bayram ve genel tatil ücreti % 5 fazla alacaklarında yapılan % 80 oranında takdiri indirim oranının az olup olmadığı, daha yüksek bir oranda indirime gidilmesi gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

İşin esasının incelenmesine geçilmeden önce; fiziki dosyada direnmeye konu kısa karar ile gerekçeli karar arasında farklılık bulunmamasına rağmen UYAP sisteminde “silinmiş evraklar” başlıklı kısımda kayıtlı 27.06.2014 tarihli duruşma zaptının hüküm kısmının dosya içinde yer alan direnmeye konu kısa karardan farklı olduğu dikkate alındığında kurulan hükmün 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297. (mülga 1086 s. HUMK m.388) maddesi uyarınca kısa karar- gerekçeli karar çelişkisi niteliğinde bulunup bulunmadığı hususu ön sorun olarak tartışılmıştır.

Öncelikle belirtmek gerekir ki; tarafların tüm delilleri toplanıp, tetkik edildikten, son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 298.maddesi uyarınca kararlarını gerekçesi ile birlikte (tam olarak) yazması ve hüküm sonucunu HMK’nın 297/2. maddesinde öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır. Mahkemece yargılama sonunda verilen bu kısa karar, bir davayı sona erdiren temyizi mümkün olan (nihai) son kararlardandır. Bu kararla mahkeme davadan elini çeker ve davayı sona erdirmiş olur. 

Bu aşamadan sonra yapılması zorunlu iş, gerekçeli kararı kısa karar doğrultusunda ve yasal gerekçeleriyle birlikte mahkemenin yazmasından ibarettir. Artık bu karardan dönme (rücu) olanaklı olmadığı gibi, kararın asli unsurlarından olan gerekçenin de hüküm fıkrasına uygun biçimde yer alması gerekir (Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 1991/7 E. ve 1992/4 K. sayılı ve 10.4.1992 günlü kararı). 

Esasen ilamın tefhim edilen karara uygun yazılması ve gerekçe taşıması kamu düzeni ile doğrudan ilgili temel kurallardan olup, bu kurala kanun koyucu HMK’nın 294 ve 298. maddeleriyle varlık kazandırmıştır.

Gerçekten de anılan maddeler kamu düzeni amacıyla konulmuş, emredici hükümlerdendir. Bu maddeler uyarınca kararların alenen tefhim edilmesi gerekir. Yine Anayasamızın “Duruşmaların açık ve kararların gerekçeli olması” başlıklı 141. maddesinin 3. fıkrasında; “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.” hükmüne yer verilmiştir. 

Mahkeme kararlarında nelerin yazılacağı HMK’nın 297. maddesinde belirtilmiştir. Buna göre, hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların mümkünse sıra numarası altında birer birer açık şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir.

Ne var ki, uygulamada HMK’nın 294. maddesinin getirdiği imkândan faydalanarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağı geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır.

İşte bu gibi hallerde, tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hâkimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak yoktur. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasanın 141. maddesi ile HMK'nun yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum oluşturur. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hâkime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama yargı, yargıç ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz. 

Diğer taraftan; 6100 sayılı HMK’nın 305. maddesinde; hükümlerin tavzihi, hükmün müphem olması veya birbirine aykırı (çelişik) fıkralar ihtiva etmesi halinde, hükmün gerçek anlamının meydana çıkarılması için başvurulan bir yol olduğu belirtilmiş olup, hükmü değiştirecek nitelikte tavzih kararı verilmesi mümkün değildir.

Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında, fiziki dosyada direnmeye konu 27.06.2014 tarihli kısa kararda aynen; 

“…Gerekçesi Yazılacak Kararda Açıklanacağı Üzere;

DAVANIN KISMEN KABULÜNE;

1.777,68 TL fazla çalışma ücreti alacağının, 100,00 TL lik kısmına dava tarihi olan 31/08/2010 tarihinden itibaren geri kalan kısmına ıslah tarihi olan 27/01/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte, 

36.305,53 TL fazla çalışma ücreti gecikme zammı alacağının, 20.000,00 TL lik kısmına dava tarihi olan 15/06/2011 tarihinden itibaren geri kalan kısmına ıslah tarihi olan 27/01/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte, 

165,08 TL ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacağının, 100,00 TL lik kısmına dava tarihi olan 31/08/2010 tarihinden itibaren geri kalan kısmına ıslah tarihi olan 27/01/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte, 

7.108,81 TL ulusal bayram ve genel tatil ücreti gecikme zammı alacağının, 3.000,00 TL lik kısmına dava tarihi olan 15/06/2011 tarihinden itibaren geri kalan kısmına ıslah tarihi olan 27/01/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte, davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin taleplerin reddine, 

Dair karar, kararın tefhim ve tebliğinden itibaren 8 gün içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere, davacı vekili yüzüne karşı, davalı vekillerinin yokluğunda, açıkça okunup usulen anlatıldı…” şeklinde karar oluşturulmuş iken;

UYAP ortamında kayıtlı 30.06.2014 tarihli yazı ile mahkemenin 2014/399 esas sayılı dava dosyasının 27/06/2014 tarihli celsesindeki duruşma zaptının maddi hatadan dolayı silinmesi hususunun “UYAP Uygulamaları Düzeltme Talep Formu” ile hakim tarafından istenildiği ve UYAP ortamında “silinmiş evraklar” adlı kısımda kayıtlı ve elektronik imzalı kısa kararın ise aynen;

“…2.148,59 TL fazla çalışma ücreti alacağının, 100,00 TL lik kısmına dava tarihi olan 31/08/2010 tarihinden itibaren geri kalan kısmına ıslah tarihi olan 27/01/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte, 

60.395,73 TL fazla çalışma ücreti gecikme zammı alacağının, 20.000,00 TL lik kısmına dava tarihi olan 15/06/2011 tarihinden itibaren geri kalan kısmına ıslah tarihi olan 27/01/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte, 

200,00 TL ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacağının, 100,00 TL lik kısmına dava tarihi olan 31/08/2010 tarihinden itibaren geri kalan kısmına ıslah tarihi olan 27/01/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte, 

12.325,21 TL ulusal bayram ve genel tatil ücreti gecikme zammı alacağının, 3.000,00 TL lik kısmına dava tarihi olan 15/06/2011 tarihinden itibaren geri kalan kısmına ıslah tarihi olan 27/01/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte, davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin taleplerin reddine, 

Dair karar, kararın tefhim ve tebliğinden itibaren 8 gün içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere, davacı vekili yüzüne karşı, davalı vekillerinin yokluğunda, açıkça okunup usulen anlatıldı…” şeklinde oluşturulduğu görülmüştür.

Bu durumda mahkemece kısa kararın UYAP ortamında değiştirilmek suretiyle önemli bir usul hatası yapıldığı ve bu suretle kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki oluşturulduğu; çelişkili hüküm kurulduğu sonucuna varılmıştır.

Hal böyle olunca, mahkemece 6100 sayılı HMK’nın 294, 298 ve 297/2 maddelerinin açık hükmü gözetilmeksizin yazılı biçimde karar verilmesi doğru değildir. 

Direnme kararı sair temyiz itirazları incelenmeksizin bu nedenle usulden bozulmalıdır.

S O N U Ç : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı usulden BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, UYAP ortamında yapılan değişiklikler hakkında gereğinin ifası için Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu’na bildirimde bulunulmasına, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 25.01.2017 gününde oybirliği ile karar verildi.