MAHKEMENİN TAYİN ETTİĞİ KESİN SÜRE İÇERİSİNDE KISMEN ISLAH YAPILMIŞ İSE ISLAH İŞLEMİ GEÇERLİDİR.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


28 May
2018

Yazdır

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2015/(7)9-3666
KARAR NO   : 2018/244     

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ           : 
İstanbul 1. İş Mahkemesi
TARİHİ                     : 03/06/2015
NUMARASI             :  2014/799 - 2015/383
DAVACI                   : F.İ. vekili Av. Y.D.
DAVALI                    : D. Cemiyeti vekilleri Av. A.G. - Av. H.E. - Av. Y.Ş.

Taraflar arasındaki “işçilik alacağı" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İstanbul 1. İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 26.12.2012 gün ve 2010/222 E. - 2012/1142 K. sayılı kararın temyizen incelenmesi davalılardan D. Cemiyeti vekili tarafından istenilmesi üzerine Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 16.06.2014 gün ve 2014/6504 E. - 2014/13552 K. sayılı kararı ile; 

"... 1- Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki temyiz itirazlarının reddine. 

2- Davacı, davalıya ait misafirhanede taşeron elemanı olarak çalıştığı ve kat görevlisi olduğu, iş akdinin işveren tarafından haksız olarak feshedildiğinden bahisle, kıdem ve ihbar tazminatı ile bir kısım işçilik alacaklarının ödetilmesini istemiştir.

Davalı, davacının kendi işçisi olmadığını, iş akdinin kendisince davanın husumetten reddi gerektiğini savunarak, davanın reddini talep etmiştir.

Mahkemece, davalı tarafından haklı feshin ispat edilemediği gerekçesiyle davacı tarafından yapılan ıslah da dikkate alınarak davanın, kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Davacı tarafından yapılan ıslahın, süresinde olup olmadığı konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır.

6100 sayılı HMK'nun 176 ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olan ıslah müessesesi, mahkemeye yöneltilmesi gereken tek taraflı ve açık bir irade beyanı ile tarafların dilekçelerinde belirttikleri vakıaları, dava konusunu veya talep sonucunu değiştirebilmesi imkânını sağlamaktadır. İki taraf da duruşmada hazır iseler ıslah sözlü olarak yapılabilir. Usule ilişkin işlemlerin tamamen ya da kısmen ıslahı mümkündür. Ancak, her iki durumda da usulüne uygun açılmış bir davanın bulunması şarttır. Başka bir anlatımla ıslah, açılmış bir davada taraflarca yapılmış usule ilişkin işlemlere yönelik olarak yapılmalıdır. Bu bağlamda, yargılaması devam eden bir dava içinde ıslah ile ikinci bir talepte bulunma olanağı bulunmamaktadır. Davacı isterse dava dilekçesini tamamen ıslah ederek dava konusunu değiştirebilirse de, yeni dava konusu önceki dava konusunun yerine geçer ve yine tek bir dava söz konusu olur. Ancak, davacının peşin harç yanında başvuru harcını da yatırarak yeni bir talep de bulunması hallerinde ise bir ek dava olarak nitelendirilme hali olayımız dışındadır.

Somut olayda davacı vekili, bilirkişi raporunun dosyaya sunulmasında sonra 20.9.2012 tarihli celsede davasını ıslah etmek üzere mahkemeden talepte bulunmuş, mahkemece kendisine duruşmadan 5 gün öncesine kadar süre verilmiştir. HMK 181. maddesinde kısmi ıslah için, bir haftalık süre verileceği ve süresi içinde yapılmaması durumunda ıslah hiç yapılmamış gibi davaya devam edileceği açıkça hükme bağlanmıştır. Davacı, kendisine verilen süre içinde ancak yasal bir haftalık süre geçtikten sonra 2.10.2012 tarihinde davasını ıslah etmiş ve harcını da aynı gün yatırmış, mahkemece de ıslah edilen değerler üzerinden hüküm kurulmuştur. Ne var ki süresinde yapılmayan ıslaha değer verilerek hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

O halde davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır..." 

gerekçesiyle oy çokluğu ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir. 

TEMYİZ EDEN : Davalı D. Cemiyeti vekili 

HUKUK GENEL KURULU KARARI 

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, işçilik alacaklarının tahsili istemine ilişkindir. 

Davacı vekili, müvekkilinin davalılardan E. Tekstil İşl. Hiz. İhr. İth. San. ve Tic. Ltd. Şti.'nin işçisi olarak diğer davalıya ait iş yerinde çalıştığını, iş sözleşmesinin haksız olarak feshedildiğini iddia ederek kıdem ve ihbar tazminatları ile yıllık izin, yol parası, aylık ücret, fazla çalışma, ulusal bayram ve genel tatil çalışma ücretlerinin davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. 

Davalı D. Cemiyeti vekili, davalılar arasındaki sözleşmenin bir yıl süreli olarak yapıldığını, sözleşme süresinin sona ermesi ile davalı şirketin işçisi olarak çalışan davacının iş sözleşmesinin de sona erdiğini belirterek davanın reddini savunmuştur. 

Davalı E. Tekstil İşl. Hiz. İhr. İth. San. ve Tic. Ltd. Şti. davaya cevap vermemiştir.

Mahkemece, davalılar arasında asıl-alt işveren ilişkisi bulunduğu, iş sözleşmesinin haklı nedenle feshedildiğine dair delil sunulmadığından davacının kıdem ve ihbar tazminatlarına hak kazandığı, fazla çalışma yapıp ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalıştığı, son aya ait ücret ve yol parası alacakları ile yıllık izin ücretinin de ödenmesi gerektiği gerekçesi ile davalı D. Cemiyeti hakkındaki davanın kısmen kabulüne, davacı vekilince geri alındığı beyan edildiğinden diğer davalı şirket yönünden dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. 

Hükmün davalı D. Cemiyeti vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan nedenle bozulmuştur.

Mahkemece karşı oy yazısında dile getirilen 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)'nın 181'inci maddesinde belirtilen sürenin kesin süre niteliğinde olup artırılıp eksiltilemeyeceği ancak hâkim tarafından bu sürenin kesin süre olduğu belirtilip sonuçlarının hatırlatılması gerektiği, 20/09/2012 tarihli celsede bu hükme uygun kesin süre verilmediği, kaldı ki bu konuda davalı tarafından itirazda bulunulmayıp temyiz konusu da yapılmadığı, usul ekonomisi ve kesin sürenin sonuçlarının hatırlatılmaması göz önüne alındığında yapılan ıslah işleminin usulüne uygun yapıldığı gerekçesi ile direnme kararı verilmiştir. 

Direnme kararı davalı D. Cemiyeti vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, davacı vekilinin mahkemece verilen süre içinde ancak 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 181'inci maddesinde öngörülen 1 haftalık süre geçtikten sonra yaptığı ıslahın usulüne uygun bir ıslah olup olmadığı, mahkemece verilen süre içinde ıslah yapılmamasının sonuçlarının hatırlatılmaması ve davalı tarafın ıslaha itiraz etmeyip, temyiz konusu da yapmamış olması karşısında bu hususun resen bozma nedeni yapılıp yapılamayacağı noktasında toplanmaktadır. 

Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında işin esasına geçilmeden önce, mahkemenin bozma kararı öncesi kararında fazla çalışma, ulusal bayram ve genel tatil çalışma ücretlerinin en yüksek banka mevduat faizi ile tahsiline karar verdiği hâlde, direnme kararında bu iki alacağa yasal faiz işletildiği ve bu yöne ilişkin açık temyiz olmadığı dikkate alındığında, usulüne uygun direnme kararı bulunup bulunmadığı ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmede ilk kararda fazla çalışma, ulusal bayram ve genel tatil çalışma ücretlerine işletilen faizin en yüksek banka mevduat faizi olduğu, direnme kararında bu iki alacağı yasal faiz işletildiği, bu durumun davalının lehine olduğu, "usuli kazanılmış hak" ve "aleyhe bozma yasağı" ilkeleri dikkate alındığında kararın davalı aleyhine bozulması mümkün olmadığından ön sorun bulunmadığı ikinci görüşmede oy birliği ile kabul edilerek işin esasının incelenmesine geçilmiştir.

Uyuşmazlığın açıklanan niteliğine göre "ıslah" müessesi ile "hak arama özgürlüğü" kavramı üzerinde kısaca durmakta fayda vardır.

Öncelikle ifade edilmelidir ki, ıslah tarihinin 02.10.2012 olması nedeni ile 6100 sayılı HMK'nın ıslaha dair hükümleri dikkate alınacaktır. 

6100 sayılı HMK'nın 176'ıncı maddesine göre;

"(1) Taraflardan her biri, yapmış olduğu usul işlemlerini kısmen veya tamamen ıslah edebilir.

(2) Aynı davada, taraflar ancak bir kez ıslah yoluna başvurabilir."

Madde metninden anlaşılacağı üzere ıslah kısmen ya da tamamen yapılabilir. 

Kanunun 180'inci maddesi uyarınca davasını tamamen ıslah ettiğini bildiren taraf, bu bildirimden itibaren bir hafta içinde yeni bir dava dilekçesi vermek zorundadır. Aksi hâlde, ıslah hakkı kullanılmış sayılır ve ıslah hiç yapılmamış gibi davaya devam edilir.

Davanın tamamen ıslah edilmesi hâlinde, dava dilekçesi dâhil yapılmış olan bütün usul işlemleri yapılmamış sayılır. Bunun doğal sonucu olarak, dava dilekçesinde yer alan ilk talep içeriği değil, ıslah yoluyla açıklanan talep içeriği nazara alınarak araştırma ve inceleme yapılması ve mahkemece verilecek hükümde de ıslahla ileri sürülen istemin karşılanması gerekir (HGK, 29.06.2011 gün ve 2011/1-364 E., 453 K.).

Davanın kısmen ıslahında ise; davada yapılmış olan belli bir usul işlemi ıslah edilir (düzeltilir) ve bundan sonraki usul işlemlerinin (ıslah edilen usul işlemi ile ilgili oldukları ölçüde) yapılmamış sayılması sağlanır (Kuru, B.: Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6. Baskı, C: IV, İstanbul 2006 s. 4014). Davacının talep sonucunu (müddeabihi) arttırması, talep sonucunu terditli dava haline dönüştürmesi ve talep sonucunun daraltılması gibi işlemler kısmen ıslaha örnek olarak sayılabilecek usule ilişkin işlemlerdir. 

Kısmen ıslah, 6100 sayılı HMK'nın 181'inci maddesinde;

"(1) Kısmen ıslaha başvuran tarafa, ıslah ettiği usul işlemini yapması için bir haftalık süre verilir. Bu süre içinde ıslah edilen işlem yapılmazsa, ıslah hiç yapılmamış gibi davaya devam edilir." şeklinde düzenlenmiştir. 

Görüldüğü üzere ıslah, davacı veya davalının, iddianın ve savunmanın değiştirilmesi yasağı kapsamındaki usul işlemlerini, karşı tarafın iznine ve hâkimin onayına bağlı olmaksızın belli kurallar çerçevesinde bir defaya mahsus olmak üzere düzeltmesini sağlayan bir usul hukuku kurumudur.

2709 sayılı T.C. Anayasası'nın 36'ncı maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak sureti ile yargı mercileri önünde davacı ve davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."

Yine Anayasa'nın “Temel hak ve hürriyetlerin korunması” başlıklı 40'ıncı maddesi uyarınca; 

“Anayasa ile tanınmış hak ve hürriyetleri ihlal edilen herkes, yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkânının sağlanmasını isteme hakkına sahiptir.”

Maddeye 03.10.2001 tarihli 4709 sayılı Kanunun 16'ncı maddesi ile eklenen ikinci fıkra uyarınca, "Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilerine başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır” düzenlemesi getirilmiştir.

Bu bağlamda anılan madde hükmüyle hak arama özgürlüğü Anayasal bir kurum olarak, diğer temel haklar gibi düzenlenmiş ve Anayasa güvencesine bağlanmış, Anayasa’da kişinin hak arama özgürlüğü ile kişilik değerleri güvence altına alınmıştır.

Vatandaşlara hak arama özgürlüğü konusunda anayasal bir hak tanınırken, devlete de, onların bu haktan yararlanmayı sağlayacak şartları hazırlama görevi yüklenmiştir. Devlet için öngörülen bu zorunluluk ilgilinin anayasal haklar içinde yer alan hak arama özgürlüğünün yaşama geçirilmesini sağlayacaktır.

Bu anayasal görevin yerine getirilmesi için getirilen yasal düzenlemeler ve kurulan kurumların görevleri de bu bilinçle değerlendirilmelidir.

Bu kapsamda anayasal teminat altına alınmış hak arama özgürlüğünden bahsedebilmek için, devletin işlemlerinde işleme karşı başvuru yollarını ve süresini açıkça, ilgililerde kuşku ve tereddüt uyandırmayacak şekilde göstermesi gerekir. 

Nitekim Anayasa Mahkemesi 20.01.2016 gün ve 2013/7114 Başvuru numaralı kararında "...Yukarıda açıklanan mevzuat hükümleri çerçevesinde izah edildiği gibi davaya iş mahkemesi sıfatı ile bakan Asliye Hukuk Mahkemesinin, kararında bu sıfatı kullanmadığı gibi kanun yolu ve süresini de doğru bir şekilde belirtmediği; mahkemenin kısa kararını, usul hükümlerine uygun olarak tefhim etmediği; ayrıca gerekçesiz verilen kısa kararda, temyiz süresinin gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren başlaması gerektiğine ilişkin Kanun hükmü ve mahkemenin kanun yolunu ve süresini taraflara doğru gösterme yükümlülüğü göz önüne alındığında, temyiz süresini tefhimden başlatarak dilekçenin reddine karar veren HGK'nın değerlendirmesinin, mevzuat hükümleri çerçevesinde ve öngörülebilirlik sınırları içerisinde olduğunun kabul edilemeyeceği; yapılan yorumun, başvurucuların temyiz hakkını kullanmalarını imkânsız kılacak ölçüde ve kanun hükümlerine olağanın dışında bir anlam vermek suretiyle elde edildiği; bu açıdan kararın, başvurucuların mahkemeye erişim hakkının özünü zedelediği sonucuna varılmıştır." şeklindeki tespiti ile başvurucuların Anayasa'nın 36'ncı maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.

Yukarıdaki açıklamaların ışığında somut olayın değerlendirilmesine gelince; davacı vekili, müvekkilinin iş sözleşmesinin haksız olarak feshedildiğini ileri sürerek kıdem ve ihbar tazminatları ile diğer işçilik alacaklarının asıl işveren-alt işveren ilişkisi içinde bulunan davalılardan tahsilini talep etmiştir.

Mahkemece, dava konusu edilen işçilik alacaklarının miktarının tespiti ile ilgili bilirkişi hesap raporu alınmıştır. 

Davacı vekili bilirkişi raporunun dosyaya sunulmasından sonra 20.09.2012 tarihli duruşmada rapora bir itirazının olmadığını, ıslah için süre talep ettiğini belirtmiştir.

Bunun üzerine mahkemece aynı tarihli duruşmada;

"1- Davacı vekiline dava dilekçesini ıslah etmesi harçlandırması ve karşı yana tebliğ ettirmesi hususunda duruşma gününden 5 gün öncesine kadar kesin süre verilmesine,

2- Davalı vekilinin rapora karşı itirazlarının davacı vekilinin ıslah dilekçesini sunduktan sonra karar verilmesine,

Duruşmanın bu nedenle 26/12/2012 günü saat 10.00'a bırakılmasına karar verildi." şeklinde oluşturulan ara kararı ile davacı vekiline ıslah yapmak üzere bir sonraki duruşma günü olan 26.12.2012 tarihinden beş gün öncesine kadar süre vermiştir.

Bu ara kararı gereği davacı vekili, 02.10.2012 harç ve havale tarihli ıslah dilekçesi ile dava konusu ettiği alacakların miktarını bilirkişi raporu doğrultusunda arttırmıştır. Islah dilekçesi davalı D. Cemiyeti vekiline 12.10.2012 tarihinde tebliğ edilmiş; davalı vekili 23.10.2012 havale tarihli dilekçesi ile ıslaha karşı itirazlarını sunmuştur.

Mahkeme, verilen süre içinde yapılan ıslaha değer vererek alacakları ıslah edilmiş şekli ile hüküm altına almıştır.

Bu hâlde, davacı vekili mahkemece kendisine verilen süre içinde kısmen ıslaha başvurup harcını yatırdıktan sonra ıslah dilekçesinin karşı tarafa tebliğini de sağladığına göre, artık bu şekilde mahkeme ara kararına uygun biçimde gerçekleştirilen ıslaha değer verilmesi gerekir.

Hâl böyle olunca, yukarıda açıklanan nedenlerle direnme kararı onanmalıdır.

SONUÇ : Davalı D. Cemiyeti vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 21.02.2018 gününde ikinci görüşmede oy birliği ile karar verildi.

BİLGİ : Yargıtay 15. Hukuk Dairesi'nin aşağıda yer verilen 14 Aralık 2017 tarihli kararına göre ıslah için verilecek süre 1 haftalık kesin süre olduğundan, bu süre zarfında verilmeyen ıslah dilekçesinin gözetilmesi mümkün olmadığından ıslah yapılmamış gibi dava sonuçlandırılmalıdır.

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi'nin yine aşağıda yer verilen 02 Kasım 2017 tarihli kararına göre ise mahkemece ıslah işleminin yapılması için ihtaratlı kesin süre verilmesi ve sonucuna göre hareket edilmesi gerekir.

 

T.C.
YARGITAY
15. Hukuk Dairesi

ESAS NO       : 2016/1979
KARAR NO    : 2017/4435

Y A R G I T A Y   İ L A M I

Mahkemesi          : Sinop 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
Tarihi                    : 11/02/2016
Numarası             : 2013/134 - 2016/92
Davacı                  : A. İnşaat Taahüt Tic. Ltd. Şti. Vek. Av. Ü.D.
Davalı                   : Bayındırlık ve İskan Bakanlığı Vek. Av. İ.A.

Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki taraf vekillerince istenmiş ve temyiz dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:

- K A R A R -

Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan bakiye iş bedelinin tahsili istemine ilişkin olup, mahkemece davanın ıslah dilekçesi gözetilerek kabulüne dair verilen hüküm, taraf vekillerince temyiz olunmuştur. 

1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir. 

2- Davacı vekili, 07.11.1995 tarihli sözleşme ile S.T. Devlet Hastanesi 30 yataklı ve 10 daireli lojman inşaat işini üstlendiklerini, sözleşmeye uygun imalâtı yaparken, 20.9.1999 tarihinde işin tasfiyesine karar verildiğini, 22.09.1999 tarihinden geçerli olmak üzere tasfiye kabul tutanağı düzenlendiğini, bu imalâtla ilgili kesin hesapta 7.893.785.494 TL olan alacaklarını yazılı olarak istenilmesine karşın cevap verilmediğini, davalı ile sonradan 21.9.2000 tarihinde ikmâl inşaatı işini imzaladıklarını, 17.10.2003 tarihinde işi bitirdiklerini ve 17.10.2003 tarihinden geçerli olmak üzere geçici kabul, 12.09.2006 tarihinden geçerli olmak üzere kesin kabul yapıldığını ve kesin kabul tutanağının 21.05.2007 tarihinde idarece onaylandığını, bu ihaleyle ilgili düzenlenen 133.345.480.994 TL'lik kesin hesap fişini 13.04.2009 tarihinde idareye sunulmasına rağmen buna da cevap verilmediğini, sözleşmenin eki Bayındırlık İşleri Genel Şartnamesi'nin 40. maddesi uyarınca davalı idarenin teslim aldığı kesin hesabın en geç 6 ay içinde incelenmesi gerektiğini, ödeme de yapılmadığını, ödenmesi gereken bedelden şimdilik 10.000,00 TL'nin davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiş, ıslah dilekçesinde talebini 141.239,00 TL'ye çıkartmıştır.

Davalı ise, davanın reddine karar verilmesini dilemiştir. 

Mahkemece, ıslah dilekçesi gözetilerek dava kabul edilmiş ise de; HMK'nun kısmi ıslah bahsini düzenleyen 181. maddesinde, "Kısmen ıslaha başvuran tarafa ıslah ettiği usul işlemini yapması için bir haftalık süre verilir. Bu süre içinde ıslah edilen işlem yapılmazsa, ıslah hiç yapılmamış gibi davaya devam edilir." düzenlemesi bulunmaktadır. Davada ödenmeyen bakiye iş bedeli istenmiş, fazlaya dair haklar saklı tutulup 10.000,00 TL üzerinden harç yatırılarak dava açılmıştır. Islah dilekçesi ile talep 141.239,00 TL'ye çıkartılmışsa da, az yukarıda anılan düzenleme uyarınca ıslah için verilecek sürenin kesin süre olup, (1) hafta olduğu, bu süre zarfında verilmeyen ıslah dilekçesinin gözetilmesi mümkün olmadığından ıslah yapılmamış gibi dava sonuçlandırılmalıdır.

Öte yandan mahkemece kesin hesap yapılmamış ise de, yüklenici tarafından düzenlenen hakediş raporunda idare tarafından düzeltmeler yapılmış ve davacı alacağı 29.130,16 TL olarak belirlenmiştir. Tasfiye kesin hesabının mahkemece çıkartılması gerekir ise de, açılacak bir davada kesin hesap çıkartılıp yüklenicinin gerçek alacak miktarı belirlenebileceğinden ve her halükarda bu davada 10.000,00 TL den fazla alacağı olduğu belirlendiğinden, mahkemece ıslah hiç yapılmamış gibi, 10.000,00 TL üzerinden davanın kabulü gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, kararın bozulması uygun bulunmuştur. 

SONUÇ : Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin tüm davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, 2. bentte açıklanan nedenlerle hükmün davalı iş sahibi yararına BOZULMASINA, aşağıda yazılı bakiye 2,20 TL temyiz ilâm harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 14.12.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Başkan                   Üye                        Üye                         Üye                    Üye
M. ÖZTÜRK            N. ŞATIR               B. KARAKAŞ          E. MİRİCİ           Z. GÖZÜTOK

 

T.C.
YARGITAY    
3. HUKUK DAİRESİ
BAŞKANLIĞI

ESAS NO       : 2016/5042
KARAR NO    : 2017/15238

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ         :
KONYA 1. AİLE MAHKEMESİ
TARİHİ                   : 27/01/2016
NUMARASI            : 2014/791 - 2016/49
DAVACI                  : F.K. - VEK. AV. S.G.
DAVALI                  : Ş.F.K. - VEK. AV. F. T.

Taraflar arasındaki ziynet eşyası alacağı davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y  K A R A R I

Davacı; şahsi altınlarının davalıya ait banka kasasında saklandığını, davalı tarafından darp edildikten sonra müşterek evden ayrıldığını, ayrı yaşamaya devam ettiklerinı, düğünde takılan 1 adet 22 ayar set (kolye 60 gr, küpe 3 gr, yüzük 3 gr), 1 adet 22 ayar 10 gr bilezik, 1 adet 5 gr çocuk künyesi, 1 adet 4 gr pırlanta ve 1 adet 5 gr gümüş yüzüğün davalıya ait banka kasasında kaldığını belirterek, bu takıların aynen iadesi aksi halde bedeli şimdilik 50.000 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı; davacı iddialarının gerçek olmadığını, takıların davacıda olduğunu, davacının müşterek konuttan tüm eşyalarını alarak ayrıldığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

Mahkemece; davanın kısmen kabulü ile Bir adet 22 Ayar 60 gram kolye, 5 gram künye, 3 gram küpe ve 3 gram yüzükten oluşan altın set takımının aynen yada bedeli olan 3.000,00-TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bir adet 22 Ayar, 10 gram altın bileziğin aynen yada beledi olan 600,00-TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bir adet pırlanta yüzüğün aynen yada bedeli olan 1.000,00-TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bir adet 5 gram gümüş yüzüğün aynen yada bedeli olan 25,00-TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bir adet 22 ayar çocuk künyesi hususunda talepte bulunulmuş ise de, HMK'nun 114. ve 115. maddeleri gereğince bu talebe dair dava şartı yokluğundan söz konusu talebin usulden reddine, kabul edilen talepler ile ilgili fazlaya dair talebin reddine, her ne kadar davacı tarafça ıslah dilekçesi sunulmuş ise de, sözkonusu ıslah talebinin süresinden sonra yapıldığı görüldüğünden değerlendirme dışı bırakılmasına ve davacı tarafın yatırdığı ıslah harcının kendisine iadesine karar verilmiş, hüküm süresi içinde davacı vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalının temyiz itirazları yerinde değildir.

2- HMK.'nın 176. ve devamı maddelerinde bir usul işlemi olan ıslah müessesi düzenlemiştir. Yasanın 176. maddesinde, "Taraflardan her biri, yapmış olduğu usul işlemlerini kısmen veya tamamen ıslah edebilir. Aynı davada, taraflar ancak bir kez ıslah yoluna başvurabilir." hükmüne yer verilmiştir. 180. maddesinde; "Davasını tamamen ıslah ettiğini bildiren taraf, bu bildirimden itibaren bir hafta içinde yeni bir dava dilekçesi vermek zorundadır. Aksi halde, ıslah hakkı kullanılmış sayılır ve ıslah hiç yapılmamış gibi davaya devam edilir." 181. madddesinde de; "Kısmen ıslaha başvuran tarafa ıslah ettiği usul işlemini yapması için bir haftalık süre verilir. Bu süre içinde ıslah edilen işlem yapılmazsa, ıslah hiç yapılmamış gibi davaya devam edilir." hükümlerine yer verilmiştir.

Somut olayda; mahkemece 28.12.2015 tarihli celsede davacı vekiline ıslah dilekçesi sunması ve varsa harcını yatırması için bir haftalık kesin süre verilmesine dair ara karar kurulmuş, davacı vekili ıslah dilekçesini 22.01.2016 tarihinde sunmuş, mahkemece verilen süre içerisinde işlemin yapılmaması sebebiyle ıslah işlemi hiç yapılmamış gibi sayılarak bu talep değerlendirme dışı bırakılarak hüküm kurulmuştur. Ancak, mahkeme tarafından bir haftalık kesin süre içerisinde ıslah dilekçesi sunulmaması halinde ıslah talebinden vazgeçildiğinin kabulü ile dosya kapsamına göre karar verileceğinin ihtar edilmesi gerekir. Böyle bir durumda kesin sürenin hukuki sonuç doğurabilmesi için, buna ilişkin ara kararının yasaya ve içtihatlara uygun şekilde oluşturulması, hiçbir tereddüde yer vermeyecek derecede açık olması ve kesin süreye uyulmamasının sonuçlarının ilgili tarafa ihtar edilmesi gerekir. O halde; mahkemece kesin süreye uyulmamasının sonuçlarının ilgili tarafa ihtarı yerine getirilmeden yazılı şekilde hüküm tesisi yerinde görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ : Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davalının temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK'nun 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK'nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 02.11.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Başkan                  Üye                    Üye                          Üye                  Üye
M. DUMAN            F. PINARCI        G. KAHRAMAN       M. ÖZER          E. ATEŞ