MARKALAR DAİRESİ BAŞKANLIĞININ KARARINA KARŞI SESSİZ KALMAK MARKALARIN BENZER OLDUĞU ANLAMINA GELMEMEKTEDİR.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


19 Ağu
2021

Yazdır

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2017/11-64
KARAR NO   : 2021/405

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ               :
 Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ                         : 04/11/2014
NUMARASI                 : 2014/393 - 2014/225
DAVACI                       : E. Gıda San. ve Tic. A.Ş vekili Av. B.Ç. ve diğerleri
DAVALILAR                : 1- Türk Patent Enstitüsü Başkanlığı vekili Av. T.B.
                                       2- F.T.

1. Taraflar arasındaki “Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu (YİDK) kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Ankara 3. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:  

4. Davacı vekili; müvekkilinin “ÖZDE” ibareli tanınmış markanın sahibi olduğunu, davalının bu marka ile karıştırılma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki “ÖZDE HATNAR+Şekil” ibaresini marka olarak tescil ettirmek üzere davalı Kuruma başvuruda bulunduğunu, başvuruya müvekkili tarafından itirazda bulunulduğunu, ancak itirazın kısmen reddedildiğini, bu kararın yeniden incelenmesi talebinin de nihai olarak YİDK tarafından reddedildiğini, oysa müvekkili markası ile esas unsuru "ÖZDE" ibaresinden oluşan davalı başvurusunun tüm mallar yönünden iltibasa neden olabilecek derecede benzediklerini, başvurunun tescili hâlinde davalının müvekkillerine ait markanın tanınmışlığından haksız yarar elde edeceğini, başvurunun kötü niyetle yapılmış olduğunu, bu nedenle davaya konu YİDK kararının hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek YİDK kararının iptaline, tescili hâlinde markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep etmiştir.

Davalılar Cevabı:

5.1. Davalı Türk Patent ve Marka Kurumu vekili; davalı başvurusunda “ÖZDE” ibaresinin tali unsur olduğunu, bütün olarak bakıldığında başvuru ile davacı markasının karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

5.2. Davalı Feremez T.; usulüne uygun tebligata rağmen davaya cevap vermemiştir.

İlk Derece Mahkemesi Kararı:

6. Ankara 3. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 04.04.2013 tarihli ve 2012/259 E., 2013/69 K. sayılı kararı ile; taraflar arasındaki uyuşmazlığın hukuki bilgi ile çözümü gereken konulara ilişkin bulunması nedeniyle bilirkişi incelemesi yaptırılmasına gerek görülmediği, davalı başvurusunun, kare içerisinde büyükçe yan yana iki nar resmî ile karenin üst bölümünde çerçevenin sağından soluna kadar uzanacak ve vurguyu tamamen üzerine çekecek biçimde "HATNAR" kelimesi ve bu kelimenin ilk iki harfi üzerine konuşlandırılmış şekilde, sadece dikkatli bakıldığında ayırt edilebilen "Özde" kelimesinden oluştuğu, "Hatnar" ibaresinin dilimizde doğrudan bir anlamının bulunmadığı, nar meyvesi ile tanınan "Hatay" ilinin ilk hecesi olan "Hat" ve "Nar" sözcüklerinin birleşiminden müteşekkil yaygın kullanımı olmayan bir ibare olduğu, başvurudaki konumu itibariyle de ön planda ayırt ediciliği mevcut asıl unsur niteliğinde bulunduğu, arka plandaki iki büyük nar resminin de vurguyu "Hatnar" ibaresine sevk ettiği, şu hâlde başvuruda "ÖZDE" ibaresi gerek konumlanış biçimi, gerekse işitsel, görsel ve kavramsal açıdan genel izlenime hakimiyeti ve etkisi olmayan tali (ikincil) planda kaldığı, dolayısıyla davacının "ÖZDE" ibareli markası ile davalının "Özde HATNAR+Şekil" ibareli markası arasında işitsel, görsel, kavramsal ve genel izlenim olarak bir bütün hâlinde idari, ticari, ekonomik bir bağlantı kurulması ihtimali dahil karıştırması ihtimali bulunacak bir benzerlikten söz edilemeyeceği, çekişmeli mallar ve taraf işaretleri yönünden 556 sayılı Markaların Korunması Hakkındaki Kanun Hükmünde Kararnamenin (556 sayılı KHK) 8/1-b ve 8/4 hükmü anlamında bir tescil engeli ve karıştırma ihtimali olmadığı gibi, davalının kötü niyetini ortaya koyacak bir kanıt ve veri de sunulmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

8. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 07.04.2014 tarihli ve 2013/17819 E., 2014/6820 K. sayılı kararı ile; “… Dava, TPE YİDK kararının iptali istemine ilişkindir. Davacı adına tescilli marka "ÖZDE" ibaresinden oluşmakta olup aynı ibare davalı başvurusuna konu işaretin esas unsurlarından biridir. Davalının markaları benzer kabul eden Markalar Dairesi Başkanlığının kararına karşı dosyaya yansıyan bir itirazının bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu itibarla mahkemenin işaretler arasında 556 sayılı KHK'nin 8'inci maddesi anlamında bir benzerliğin ve karıştırma ihtimalinin bulunmadığı yönündeki gerekçesi yerinde değildir. Bu durumda markaların kapsadığı ürünler bakımından benzerliğin ve iltibas tehlikesinin bulunup bulunmadığı uyuşmazlığın özel bilgiyi gerektirdiği de nazara alınarak konusunda uzman bir bilirkişi heyetinden rapor alınıp değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddedilmesi doğru olmamış, davacı yararına bozmayı gerektirmiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

9. Ankara 3. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 04.11.2014 tarihli ve 2014/393 E., 2014/225 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçelere ek olarak, iltibas değerlendirmesi yapılırken çekişmeli mal ve hizmetlerin ortalama tüketicileri yönünden taraf işaretlerinin ayırt edicilik seviyesi de gözetilerek inceleme yapılması gerektiği, bu kapsamda çekişmeli mal ve hizmetler yönünden başvuru tescil edildiği takdirde bu mal ve hizmetlerin ortalama tüketicileri nezdinde işaretlerin de benzer olup olmadıklarının mahkemece değerlendirilebileceği, zira işaretlerin benzerliği meselesi hukuki bir mesele olduğu gibi mal/hizmetlerin benzerliğinin de hukuki değerlendirme kapsamında bulunduğu, ayrıca davalı tarafından başvuru kapsamındaki bir kısım malların çıkartılmasına yönelik bir itiraz yapılmamış olması, başvurudan çıkartılmayan çekişmeli mallar bakımından karıştırma ihtimali bulunacak derecede bir benzerliğin de davalı tarafından kabul ve ikrar edildiği anlamına gelmeyeceği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

10. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

11. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; taraf markaları arasında 556 sayılı KHK'nin 8/1-b maddesi anlamında bir benzerliğin ve karıştırma ihtimalinin bulunup bulunmadığı ve bu hususun tespiti için uzman bir bilirkişi heyetinden rapor alınmasının gerekli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

12. Dava, Türk Patent ve Marka Kurumu YİDK kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.

13. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konuya ilişkin yasal düzenlemeler ile hukuki kavram ve kurumların ortaya konulmasında yarar vardır.

14. Bilindiği üzere, Türk Hukuku’nda sağlanan marka koruması tescil yoluyla elde edilir. Dava tarihi itibariyle somut olaya uygulanması gereken 556 sayılı KHK'nin 7. maddesinde bir marka tescil başvurusunun Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından “mutlak ret nedenleri” kapsamında yapılacak inceleme sonucunda reddedilmesinin koşulları belirlenmiştir. Mutlak ret nedenlerinin ortak özelliği, marka olarak tescili talep olunan işaretin kamuyu ilgilendirmesi veya kamuya mal olmasıdır. Ret nedenlerinin mutlak karakteri icabı, herhangi bir kişinin ileri sürmesine gerek kalmaksızın Türk Patent ve Marka Kurumu ve mahkeme tarafından "re'sen" dikkate alınırlar. Zira mutlak ret nedenleri birer defi değil, itiraz sebebidir. Mutlak ret nedenlerini, mükellefiyetleri olmamasına rağmen, 556 sayılı KHK’nin 34. maddesi gereği herkes Kurum’un bilgisine arz edebilir ve ilgililer (tescil neticesinde menfaat kaybına uğrayabilecek kişiler) de 556 sayılı KHK’nin 35. maddesi çerçevesinde "itiraz" konusu yapabilirler. İlgililer bu itirazlarından feragat edemezler. İtiraza rağmen YİDK tarafından verilen kesinleşmiş tescil kararına karşı, 556 sayılı KHK’nin 53. maddesi gereğince iptal davası ikame edilebilir. Bu davalarda, mutlak ret nedenleri mahkemece re'sen dikkate alınır. YİDK kararlarının iptali için açılan davalarda mutlak ret nedenleri hakkındaki inceleme ve değerlendirme başvuru tarihindeki koşullara göre yapılır. Mutlak ret nedenlerinden birinin varlığı dolayısıyla tescil olunmaması gerekirken her nasılsa tescil olunan bir markaya karşı 556 sayılı KHK’nin 42/1-a maddesi gereğince hükümsüzlük davası açılabilir. Böyle bir dava sonuçlanmadan tescili yolsuz da olsa bir markanın kullanımı engellenemez (Karan, Hakan/Kılıç, Mehmet: Markaların Korunması 556 sayılı KHK Şerhi ve İlgili Mevzuat, Ankara, 2004, s.79-80).

15. 556 sayılı KHK’nin 8. maddesinde ise markanın tescili ile ilgili "nispi ret nedenleri" düzenlenmiştir. Bu nedenlerin ortak özelliği, tescili talep olunan marka üzerinde üçüncü bir kişinin üstün hak iddiasına dayanmasıdır. Mutlak ret nedenlerinden farklı olarak nispi ret nedenlerinin kamu menfaati ile herhangi bir ilgisi bulunmamaktadır. Nispi ret nedenleri, mahkeme veya Kurum tarafından re'sen dikkate alınmazlar. Bunların mutlaka 556 sayılı KHK’nin 35. maddesi gereğince ilgili kişiler (yani daha önceki bir tarihte tescil edilmiş veya tescil başvurusunda bulunulmuş bir markanın sahibi ile tescilsiz markayı kullanarak bu işaret üzerinde daha eski bir tarihte hak kazanmış olan kişiler) tarafından "itiraz” olarak ileri sürülmesi gerekir. İlgili kişiler, itiraz hakkını kullanmaktan feragat edebilirler. Nispi ret nedenlerinden birinin varlığı dolayısıyla tescil olunmaması gerekirken her nasılsa tescil olunan bir markaya karşı 556 sayılı KHK’nin 47 ilâ 53. maddeleri arasındaki prosedür takip edilerek kesinleşmiş YİDK kararı aleyhine iptal davası açılabileceği gibi, 556 sayılı KHK’nin 42/1-b maddesindeki şartlar dairesinde hükümsüzlük davası da ikame edilebilir.

16. Somut olay ile ilgisi bulunması bakımından nispi ret nedenlerinden 556 sayılı KHK’nin 8/1-b maddesi üzerinde durulmasında yarar vardır.

17. 556 sayılı KHK’nin 8/1-a ve b maddesindeki düzenleme; “Tescil edilmiş veya tescil için başvuru yapılmış bir markanın sahibi tarafından itiraz yapılması durumunda aşağıdaki hallerde marka tescil edilemez:

a) Tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı ise ve aynı mal veya hizmetleri kapsıyorsa,

b) Tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya benzer ise ve tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer ise, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın halk tarafından karıştırılma ihtimali varsa ve bu karıştırılma ihtimali tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile ilişkili olduğu ihtimalini de kapsıyorsa…” hükmünü haizdir. Buna göre anılan madde kapsamında tescil için başvurusu yapılan marka ile tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka arasında halk tarafından karıştırılma ihtimalinden (iltibas) bahsetmek için hem karşılaştırmaya konu marka işaretleri arasında hem de işaretlerin tescil edileceği mal ve hizmetler arasında aynılık veya benzerlik olması gerekir.

18. Hemen belirtilmelidir ki; 556 sayılı KHK’nin 8/1-b maddesi kapsamında markalara ait mal ve hizmet listelerinde yer alan mal ve hizmetlerin “aynı veya benzer” olup olmadığının değerlendirmesinde, sınıflandırmaya ilişkin ulusal ve uluslararası düzenlemelerin bağlayıcı kurallar içermediği dikkate alındığında, karşılaştırma konusu mal ve hizmetlerin ait oldukları sınıf numaraları ile bağlı kalınmamalıdır. Karşılaştırmaya konu mal veya hizmet farklı sınıflarda yer almakla birlikte, hammadde-mamul ilişkisi, pazarlama koşulları, amaçları, satış sonrası servis ve onarım süreçlerinde ortaya çıkan müşteri çevresindeki ayniyet, birinin diğeri yerine ikame edilebilmesi gibi birçok açıdan benzerlik içerebilmektedir. Bu itibarla karşılaştırmaya konu mal veya hizmet farklı sınıflarda olsa da “aynı veya benzer” olabilmektedir.

19. Tescil için başvurusu yapılan marka ile tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka arasında halk tarafından karıştırılma ihtimalinden bahsedebilmek için mal ve hizmetin aynı veya benzer olmasının yanında işaretlerin de “aynı veya benzer” olması gerekmektedir. İşaretler arasında benzerlik değerlendirmesi yapılırken işaretler arasında görsel, işitsel ve anlamsal benzerliğin yanında esas olarak halk (tüketici) nezdinde bir bütün olarak uyandırdığı izlenim esas alınmalıdır. Bir işaret, görsel, işitsel, anlamsal veya diğer bir açıdan farklı olsa bile, “bütünsel” bir açıdan kendisine yaklaşıldığında herhangi bir sebeple halk gözünde başka bir marka ile bağlantısı varmış intibaı yaratarak onu çağrıştırıyorsa ve bu yüzden halkın mal veya hizmet tercihinde etkili oluyorsa, marka olarak tescili engellenebilir. Başka bir deyişle müşterilerin ihtiyaçları olan mal veya hizmetleri bunları ayırt etmek maksadıyla kullanılan işaretlerin birbirine yakınlığı dolayısıyla karıştırmaları ihtimal dâhilindeyse bir marka ile diğer bir işaret arasında "benzerlik" vardır (Karan/Kılıç, s. 199). Bu itibarla markanın bir bütün olarak algılanmasına etki eden bütün unsurlar her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmeli ve halk tarafından karıştırılma ihtimali buna göre belirlenmelidir. Burada belirtilen halk; işin ilgilisi veya uzmanı olmayan ancak doğrudan muhatabı olan ortalama tüketicidir.

20. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, tüketicilerin bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde ve herhangi bir sebeple bağlantı kurma ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım veya bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir. Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” bunların karıştırılabileceği yönünde ise iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 13.06.2012 tarihli ve 2012/11-155 E. 2012/376 K. sayılı kararı). Başka bir deyişle karıştırılma ihtimali; görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın asıl unsurları ve tamamlayıcı unsurları, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Yine tüketicilerin, karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde “bağlantı” kurabilmesi de benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterli olmaktadır.

21. Hemen belirtilmelidir ki; işaretlerin benzerliğinde ve karıştırılma ihtimalinde dikkate alınacak önemli bir unsur da, önceki markanın ayırt edici niteliğidir. Önceki markanın ayırt edici niteliği düşük ise küçük farklılıklarla dahi karıştırılma ihtimali ortadan kaldırılabilir. Bu gibi hallerde önceki marka ile başvuru arasında mevcut farklı unsurların veya ortak unsurlara yapılan ilavelerin ayırt ediciliği ve sonraki başvuruyu yeterince farklılaştırıp farklılaştırmadığı üzerinde durulmalıdır. Nitekim Avrupa Marka ve Tasarım Ağı Ortak Bildirgesinde de belirtildiği üzere, markalar düşük seviyede ayırt ediciliği olan bir unsuru paylaşıyorsa, karıştırılma ihtimali değerlendirmesinde örtüşmeyen bileşenlerin markaların genel izlenimi üzerindeki etkisine odaklanılacaktır (Karasu, Rauf/ Suluk, Cahit/ Nal Temel: Fikri Mülkiyet Hukuku, Ankara, 2018, s. 189). Başka bir deyişle önceki markanın ayırt edici niteliği düşük ise markaların örtüşmeyen bileşenlerinin benzerlikleri/farklılıkları ve ayırt edicilikleri ele alınarak sonuca gidilecektir.

22. Yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davalı tarafından 06.08.2010 tarihinde “ÖZDE HATNAR+şekil” ibaresinin marka olarak tescili istemiyle Türk Patent ve Marka Kurumu’na başvuruda bulunulduğu, tescil kapsamında 30. sınıftaki emtiaların yer aldığı, başvurunun ilan edilmesi üzerine davacı tarafından “tereyağlar, margarinler, yenilebilir sıvı ve katı yağlar, her türlü un irmik, makarna, kepek” emtialarında tescilli “ÖZDE” ibareli markası dayanak gösterilerek itirazda bulunulduğu, itirazın Markalar Dairesince kısmen kabul edilerek başvuru kapsamında yer alan “her türlü un, irmikler, nişastalar” emtialarının başvurudan çıkarılmasına karar verildiği, davacının başvurudan çıkarılmayan emtialara yönelik yeniden inceleme isteminin de YİDK tarafından reddedildiği anlaşılmaktadır.

23. Davalı başvurusu, yaprakların arasında kırmızı renkte yan yana duran iki nar görselinin üst tarafında “HATNAR” ibaresi ile bu ibarenin üst tarafında sola yaklaşık olarak daha küçük yazılmış “ÖZDE” ibaresinden oluşan karma bir marka niteliğindedir. Davacı markası ise büyük harfle yazılmış ve “Z” harfinin yazılışı farklılaştırılmış “ÖZDE” ibaresinden oluşmaktadır. Davalı başvuru ile davacı markasının asıl unsurunu “ÖZDE” ibaresi oluşturmaktadır. Bu itibarla davalı başvurusu ile davacı markasının görsel olarak karşılaştırıldığında ve ortalama tüketici nezdinde bıraktıkları genel izlenim dikkate alındığında benzer oldukları aşikârdır.

24. Tescil için başvurusu yapılan marka ile tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka arasında ortalama tüketici tarafından karıştırılma ihtimalinden bahsedebilmek için işaretler “aynı veya benzer” olmasının yanında mal ve hizmetin de aynı veya benzer olması gerekmektedir. Davacının “ÖZDE” ibareli markası 29 ve 30. sınıfa dahil “tereyağlar, margarinler, yenilebilir sıvı ve katı yağlar, her türlü un irmik, makarna, kepek” emtiasında tescillidir. Davalı başvurusunun mal kapsamında, itirazın kısmen kabulüyle çıkarılan ve örtüşen mallar dışında kalan 30. sınıfa dahil "Kahve, kakao; kahve veya kakao esaslı içecekler, çikolata esaslı içecekler. Bal, arı sütü, propolis. Yiyecekler için çeşni/lezzet vericiler. Mayalar, kabartma tozları; unlu mamullerin formunu, rengini iyileştirici, bayatlama süresini geciktirici doğal maddeler. Toz şeker, kesme şeker, pudra şekeri. Çaylar, buzlu çaylar. Dondurmalar, yenilebilir buzlar. Tuz. Pekmez" emtiasının bulunduğu görülmektedir. Dolayısıyla kısmi ret sonrası örtüşen mallar çıkartıldığından başvuru kapsamında hala davacı markasının tescilli olduğu emtialar ile benzer mallar bulunmaktadır. Bununla birlikte 556 sayılı KHK’nin 8/1-b maddesi kapsamında markalara ait mal ve hizmet listelerinde yer alan mal ve hizmetlerin “aynı veya benzer” olup olmadığının değerlendirmesinde, hammadde-mamul ilişkisi, pazarlama koşulları, amaçları, satış sonrası servis ve onarım süreçlerinde ortaya çıkan müşteri çevresindeki ayniyet, birinin diğeri yerine ikame edilebilmesi gibi birçok husus nazara alınmalıdır.

25. O hâlde markaların kapsadığı mallar yönünden benzerliğin bulunup bulunmadığı hususunun uzman bilirkişilerce değerlendirilmesi gerektiği gözetilerek bu konuda bilirkişi raporu alınmalı ve işaretlerin benzerliği de nazara alınarak davalı başvurusu ile davacı markası arasında iltibas tehlikesinin bulunup bulunmadığı belirlenmelidir.

26. Hemen belirtilmesi gerekir ki davacının başvuruya itirazı üzerine başvurudan çıkarılan mallara yönelik Markalar Dairesi Başkanlığının kararına karşı davalının sessiz kalması markaların benzer olduğunun davalı tarafından kabul edildiği anlamına gelmemektedir. Özel Dairenin bu yöne ilişkin gerekçesi doğru bulunmamıştır.

27. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; davalı başvurusu ile davacı markası arasında işitsel, görsel, anlamsal ve genel izlenim olarak bir bütün hâlinde idari, ticari, ekonomik bir bağlantı kurulması dahil karıştırılma ihtimali bulunacak bir benzerlikten söz edilemeyeceği, işaretlerin benzerliği meselesinin hukuki bir mesele olduğu gibi mal/hizmetlerin benzerliğinin de hukuki değerlendirme kapsamında bulunduğu ve bilirkişi raporu alınmasına gerek olmadığı, bu nedenle direnme kararının onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de; bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.

28. O hâlde direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı bozulması gerekmektedir.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle; Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesi atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, Aynı Kanun’un 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 01.04.2021 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.

BİLGİ : Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nda bulunan 16 üyenin 15’i DEĞİŞİK BOZMA, 1’i ise ONAMA yönünde oy kullanmışlardır.