MENFİ TESPİT DAVASI AÇMAYA ZORLAYAN TAKİBİN HAKSIZ VE KÖTÜ NİYETLİ OLMASI SADECE İCRA TAKİBİNİN BAŞLANGIÇ ANINA GÖRE BELİRLENMELİDİR.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


30 Eki
2022

Yazdır

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2020/(19)11-297
KARAR NO   : 2022/835

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ               :
 İstanbul Anadolu 20. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ                         : 28/05/2019
NUMARASI                 : 2019/64 - 2019/285
DAVACI                       : A.G. vekili Av. C.B.Ö.
DAVALI                       : G. Kurumsal Hizm. Top. Saat Müc. Optik ve Koz. San. Dış Tic. Ltd. Şti.

1. Taraflar arasındaki “menfi tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İstanbul Anadolu 20. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen kötü niyet tazminatı talebinin reddine ilişkin karar davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili aleyhine İstanbul Anadolu 21. İcra Müdürlüğünün 2013/27089 E. sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, müvekkili tarafından borç ödenip davalı alacaklı vekilinden ibraname alınmasına rağmen icra takibinin yenilenerek haciz talep edildiğini ileri sürerek söz konusu icra takibinden dolayı müvekkilinin borçlu olmadığının tespiti ile kötü niyetle yapılan icra takibi sebebiyle davalı aleyhine alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı Cevabı:

5. Davalı şirket davaya cevap vermemiştir.

İlk Derece Mahkemesi Kararı:

6. İstanbul Anadolu 20. Asliye Hukuk Mahkemesinin 28.06.2016 tarihli ve 2015/429 E., 2016/266 K. sayılı kararı ile; davalı tarafından, İstanbul Anadolu 21. İcra Müdürlüğünün 2013/27089 E. sayılı dosyası ile 26.08.2013 tarihinde başlatılan takibin kesinleştiği, alacaklı vekili Av. U.E.’nin 07.11.2013 tarihli ibraname ile borçlu Ahmet Gezgin'in bu icra takibi sebebiyle borcunun kalmadığını beyan ederek icra dosyasında hacizlerin kaldırılmasını talep etmesi üzerine hacizlerin kaldırıldığı, ancak alacaklı tarafın uzun bir süre geçtikten sonra 12.10.2015 tarihinde icra dosyasında davacının menkul ve gayrimenkul mallarına haciz konulmasını talep ettiği, talep üzerine icra dairesinin hacizleri koyduğu, oysa ki davacının söz konusu takipte borcunu ödeyerek usulünce ibra edildiği gerekçesiyle menfi tespit davasının kabulüne, davacının İstanbul Anadolu 21. İcra Müdürlüğünün 2013/27089 E. sayılı dosyası ile başlatılan takip nedeniyle borçlu olmadığının tespitine, takip anında davalı alacaklı olduğundan, haksız yere başlatılan bir takip bulunmadığından kötü niyet tazminatı talebinin ise reddine karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

7. İstanbul Anadolu 20. Asliye Hukuk Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekilince temyiz isteminde bulunulmuştur.

8. Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesinin 04.10.2018 tarihli ve 2016/19717 E., 2018/4803 K. sayılı kararı ile;

“… Dava İ.İ.K.’nun 72. maddesi uyarınca açılmış menfi tespit davasıdır. Davalı-alacaklı vekili tarafından davacı-borçluya ibraname verildikten sonra takibin sonlandırılması gerekirken hacizler yapılarak takibe devam olunduğu, bu nedenle davalı-alacaklı icra takibine devamda kötüniyetli olduğu anlaşıldığından, İ.İ.K.’nun 72/5 maddesi uyarınca davacı borçlu lehine kötü niyet tazminatına hükmedilmesi gerekirken,…” gerekçesi ile karar oy çokluğuyla bozulmuştur.

Direnme Kararı:

9. İstanbul Anadolu 20. Asliye Hukuk Mahkemesinin 28.05.2019 tarihli ve 2019/64 E., 2019/285 K. sayılı kararı ile; önceki karar gerekçesi tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

10. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

11. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; eldeki davada 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 72/5. maddesinde belirtilen kötü niyet tazminatı koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

12. Bilindiği üzere, gerçekte var olmayan bir borç ya da geçersiz bir hukukî ilişki nedeniyle icra takibine maruz kalması muhtemel olan veya icra takibine maruz kalan bir kimsenin (borçlunun), gerçekte borçlu bulunmadığını ispat için açacağı dava, menfi tespit olarak adlandırılmaktadır (HGK'nın 25.04.2018 tarihli ve 2018/19-374 E., 2018/943 K.; 22.01.2016 tarihli ve 2014/19-674 E., 2016/76 K. ve 23.10.2015 tarihli ve 2014/19-118 E., 2015/2357 K. sayılı kararları).

13. Menfi tespit davasının dayanağını 2004 sayılı İİK’nın 72. maddesi oluşturmaktadır. İİK'nın “Menfi tespit ve istirdat davaları” başlıklı 72. maddesi;

“Borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tesbit davası açabilir.

İcra takibinden önce açılan menfi tesbit davasına bakan mahkeme, talep üzerine alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebilir.

İcra takibinden sonra açılan menfi tesbit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini isteyebilir.

Dava alacaklı lehine neticelenirse ihtiyati tedbir kararı kalkar. Buna dair hükmün kesinleşmesi hâlinde alacaklı ihtiyati tedbir dolayısıyla alacağını geç almış bulunmaktan doğan zararlarını gösterilen teminattan alır. Alacaklının uğradığı zarar aynı davada takdir olunarak karara bağlanır. Bu zarar her hâlde yüzde yirmiden aşağı tayin edilemez.

Dava borçlu lehine hükme bağlanırsa derhâl takip durur. İlamın kesinleşmesi üzerine münderecatına göre ve ayrıca hükme hacet kalmadan icra kısmen veya tamamen eski hâle iade edilir. Borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötüniyetli olduğu anlaşılırsa, talebi üzerine, borçlunun dava sebebi ile uğradığı zararın da alacaklıdan tahsiline karar verilir. Takdir edilecek zarar, haksızlığı anlaşılan takip konusu alacağın yüzde yirmisinden aşağı olamaz.

Borçlu, menfi tesbit davası zımmında tedbir kararı almamış ve borç da ödenmiş olursa, davaya istirdat davası olarak devam edilir.

Takibe itiraz etmemiş veya itirazının kaldırılmış olması yüzünden borçlu olmadığı bir parayı tamamen ödemek mecburiyetinde kalan şahıs, ödediği tarihten itibaren bir sene içinde, umumi hükümler dairesinde mahkemeye başvurarak paranın geriye alınmasını isteyebilir.

Menfi tespit ve istirdat davaları, takibi yapan icra dairesinin bulunduğu yer mahkemesinde açılabileceği gibi, davalının yerleşim yeri mahkemesinde de açılabilir. Davacı istirdat davasında yalnız paranın verilmesi lazım gelmediğini ispata mecburdur” düzenlemesini içermektedir.

14. Maddenin beşinci fıkrasının son cümlesinde daha önce yüzde kırk olan tazminat oranı 02.07.2012 tarihli ve 6352 sayılı Kanun'un 15. maddesi ile yüzde yirmi olarak değiştirilmiştir.

15. Bu düzenlemeden de anlaşılacağı üzere menfi tespit davasında amaç, bir hukukî ilişkinin veya bir hakkın gerçekten mevcut olmadığının tespitidir.

16. Dayanılan hukukî ilişkinin gerçekten mevcut olmadığı icra takibine maruz kalmadan önce ileri sürülebileceği gibi icra takibinden sonra da ileri sürülebilir. Borçlunun icra takibinden önce veya sonra menfi tespit davası açabilmesi için borçlu olmadığının tespitinde hukukî yararının bulunması şarttır. Borçlunun, alacaklının harekete geçmesini beklemeden borçlu olmadığının tespitinde korunmaya değer bir yararı bulunabilir. Bu tür bir yararının bulunması hâlinde borçlu, icra takibinden önce borçlu olmadığının tespiti için dava açabilir.

17. Bunun dışında icra takibi taraflar arasındaki maddi ilişkiyi tespit edecek nitelikte olmadığından, alacaklının takibe girişmesinden sonra, hatta takip kesinleştikten sonra da borçlunun, borçlu olmadığının tespitini mahkemeden istemesi mümkündür.

18. Uyuşmazlığın çözümü için menfi tespit davasının kabulünün doğurduğu sonuçlara değinmekte yarar vardır.

19. Menfi tespit davası sonucunda mahkeme, davanın haklı olduğu kanısına varırsa davanın kabulüne, başka bir ifadeyle davacının borçlu bulunmadığının tespitine karar verir. Bu kararın kesinleşmesi ile alacaklının iddia ettiği veya takip konusu yaptığı alacağın mevcut olmadığı maddi hukuk bakımından tespit edilmiş ve uyuşmazlık kesin olarak çözüme bağlanmış olur. Davanın borçlu lehine sonuçlanması (kabulü) hâlinde, dava konusu icra takibinin akıbeti ve İİK'nın 72/5. maddesinde düzenlenen ve borçlu lehine hükmedilmesi gereken tazminat konusu gündeme gelir.

20. Hükmün verilmesiyle (kesinleşmesine gerek kalmadan) icra takibi derhal durur, kesinleşmesi ile de icra takibi iptal edilir ve davacı borcu ödemekten kurtulur.

21. İcra ve İflâs Kanunu’nun 72/5. maddesinde borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan icra takibinin haksız ve kötü niyetle yapılmış olması durumunda istem üzerine takip konusu alacağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere borçlunun dava nedeniyle uğradığı zararın alacaklıdan tahsiline karar verileceği öngörülmüştür.

22. Ancak, menfi tespit davasını kazanan borçlu lehine tazminata karar verilebilmesinin bazı şartları vardır. Öncelikle, alacaklının yapmış olduğu icra takibi ile borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlamış olması gerektiğinden, borçlu aleyhine yapılmış bir icra takibinin bulunması gerekmektedir. Bu bakımından borçlu aleyhine yapılmış bir icra takibi yoksa tazminatta söz konusu olmayacaktır. Ayrıca, borçlunun menfi tespit davası sırasında bu konuda istemde bulunması yanında borçluyu dava açmaya zorlayan icra takibinde alacaklının haksız ve kötü niyetli olması gerekmektedir. Önemle belirtmek gerekir ki burada alacaklının icra takibinde sadece haksız olması yeterli olmayıp, yasa maddesindeki açık düzenleme uyarınca aynı zamanda takibin kötü niyetle yapılmış olması da zorunludur.

23. Takibin haksızlığı, alacaklının hiç ya da talep ettiği miktarda bir alacağı bulunmadığı hâlde icra takibine girişmesi hâlinde söz konusu olur. Madde metninde yer alan kötü niyet ise alacaklının haksız olduğunu bildiği hâlde sırf borçluyu zarara uğratmak amacıyla takibe girişmesi hâlinde gerçekleşir.

24. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; eldeki dava icra takibinden sonra açılan menfi tespit davası olup, mahkemece menfi tespit davasının kabulüne, kötü niyet tazminatı isteminin ise reddine karar verilmiştir.

25. Mahkeme ve Özel Daire arasında davalı/alacaklı vekili tarafından düzenlenen 07.11.2013 tarihli ibranamede davacı/borçlunun icra borcu kalmadığının belirtildiği, icra dosyasında hacizlerin kaldırılmasının talep edilmesi üzerine de icra müdürlüğünce davacı/borçlu aleyhine konulan hacizlerin kaldırılmasına karar verilmesine rağmen, davalı/alacaklı vekilince 12.10.2015 tarihinde aynı icra dosyasında davacı/borçlunun menkul ve gayrimenkullerine yeniden haciz konulmasının talep edildiği, bu talep üzerine de icra müdürlüğünce yeniden hacizlerin konulduğu konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır.

26. Görüleceği üzere davalı gerçekte alacaklı olup, icra takibinden sonra taraflar arasında borç-alacak durumu kalmadığından bahisle davalı/alacaklı vekili tarafından ibraname düzenlenerek icra dosyasına eklenmiş ve davalı/alacaklı vekili tarafından davacı/borçlu aleyhine konulan hacizlerin kaldırılması talep edilmiştir. Bu nedenle vadesinde ödenmeyen bir borç nedeniyle alacaklının başlattığı icra takibinde haksız ve kötü niyetli olduğu söylenemez. Ancak, borca ilişkin olarak ibraname alındıktan sonra alacaklının icra takip işlemlerine devam etmesi ve bundan sonra eldeki menfi tespit davasının açılmış olması nedeniyle "haksız ve kötü niyetlilik" olgusunun icra takibinden sonra gerçekleşmesi hâlinde de tazminata karar verilip verilemeyeceği hususu tartışılmış ve İİK'nın 72/5. maddesinin borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan "takibin" haksız ve kötü niyetli olmasını aradığı, burada "takibin" denilmekle takip tarihindeki haklılık durumunun esas alındığı, böyle olunca da somut olayda davacı lehine İİK'nın 72/5. maddesindeki tazminat koşullarının oluşmadığı Kurul çoğunluğu tarafından kabul edilmiştir.

27. Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında; İİK'nın 72/5. maddesinin borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan "takibin" haksız ve kötü niyetli olmasını aradığı, icra takibinin ise bir süreçten oluştuğu, bu nedenle haksız ve kötü niyetlilik olgusunun sadece icra takibinin başlangıç anına göre belirlenmesinin doğru olmadığı, alacaklının icra takibinden sonra ve fakat menfi tespit davası açılmadan önce de haksız ve kötü niyetli duruma düşebileceği, nitekim somut olayda da borç ödenip davacı-borçlu ibra edildikten sonra takibin sonlandırılması gerekirken hacizler yapılarak takibe devam olunduğu, borçluyu eldeki menfi tespit davası açmaya zorlayan durumun da bu haksız tutum olduğu belirtilerek, İİK'nın 72/5. maddesi uyarınca borçlu lehine kötü niyet tazminatına hükmedilmesi gerektiğinden direnme kararının bozulması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğunca kabul edilmemiştir.

28. Hâl böyle olunca, mahkemenin az yukarıda belirtilen maddi ve hukukî olguları gözeterek davacı vekilinin kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığından, usul ve yasaya uygun direnme kararının onanması gerekir.

IV. SONUÇ :

Açıklanan nedenlerle;

Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının ONANMASINA,

Harç peşin alındığından harç alınmasına yer olmadığına,

6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesi gereğince uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 07.06.2022 tarihinde yapılan ikinci görüşmede ve oy çokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY

Uyuşmazlık, direnme kararına konu menfi tespit davasında İİK 72/5 maddesi uyarınca kötü niyet tazminatına hükmedilip edilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.

Dava, İİK 72. maddesine dayalı menfi tespit davasıdır. Menfi tespit davası alacaklı tarafından icra takibine başvurulmadan önce açılabileceği gibi, icra takibinden sonra, takip sırasında da açılabilir. İcra takibi başladığında menfi tespit davası açılmasına gerek olmadığı hâlde, takip sırasında gelişen duruma göre borçlu takip sırasında menfi tespit davası açmak zorunda kalıp takip sırasında da menfi tespit davası açabilecektir.

Somut olayda, davalı tarafından İstanbul Anadolu 21. İcra Müdürlüğünün 2013/27089 sayılı dosya ile 26.8.2013 tarihinde iki adet bonoya dayalı icra takibi başlatılmış, takip kesinleşmiştir. Alacaklı vekilinin talepleri ile davacı borçlunun taşınır ve taşınmazları üzerine haciz konulmuş, 7.11.2013 tarihinde, davacının borcunu ödemesi ve tarafların anlaşması sonucunda, icra dosyasında herhangi bir alacak borç durumu kalmadığı, alacaklının borçluyu ibra ettiğine dair ibraname alacaklı vekilince verilmiştir. Alacaklı vekil İcra Müdürlüğüne yazılı beyanda bulunarak borçlu ile anlaştıklarını ve tüm hacizlerin kaldırılmasını talep etmiş, talebi doğrultusunda tüm hacizler fekkedilmiştir. 27.8.2013,6.2.2014 tarihlerindeki bu işlemlerden sonra, 12.10.2015 tarihinde alacaklı vekili İcra Dairesine başvurarak araçlar, banka hesapları ve tapu kayıtları üzerine haciz şerhi işlenmesi, haciz müzekkeresi gönderilmesi talebinde bulunmuş, tekrar haciz müzekkereleri yazılmıştır. Davacı, 11.11.2015 tarihinde açtığı bu davada, borcun ödenmesine, ibra edilmesine rağmen icra takibine devam edildiğini ileri sürerek menfi tespit ve kötü niyetle yapılan icra takibi nedeniyle kötü niyet tazminatı talep etmiştir.

İcra takibinden sonra açılan bu menfi tespit davasında belgeleri, icra takip dosyasını, tüm delilleri değerlendiren Mahkemece davacının borçlu olmadığının tespitine karar verilmiş, davalı alacaklı vekilince bu hüküm temyiz edilmemek suretiyle kesinleşmiştir. İbraname ve alacaklı vekilinin takip dosyasındaki beyanından da takip dosyasındaki borcun ödendiği, alacağın kalmadığı sabit olup, kesinleşen menfi tespit kararı da buna ilişkindir.

Mahkemece, takip anında davalının alacaklı olduğu, ibranameden sonra icra takibini sonlandırmayarak takip işlemlerine devam etmesi nedeniyle alacaklı haksız ise de, kötü niyet şartının gerçekleşmediği, İİK 72/5. maddesindeki kötü niyetin takibin başladığı andaki duruma göre gerçekleşeceği gerekçesiyle kötü niyet tazminatı talebi reddedilmiştir.

Özel Dairece, ibraname verildikten sonra takibin sonlandırılması gerekirken hacizler yapılarak takibe devam olunduğu, bu nedenle alacaklının takibe devamında kötü niyetli olduğu gerekçesiyle İİK 72/5. maddesi uyarınca davacı borçlu lehine kötü niyet tazminatına hükmedilmesi gerektiği gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Davalı, başlangıçta icra takibinde haklı ve iyi niyetli olup, bonoya dayalı alacağı vardır. İcra takibinde araç ve gayrimenkul kayıtlarına haciz koydurmuş, davacı borçlu anlaşma ile borcu ödemesi üzerine ibraname verilmiş ve hacizlerin kaldırılması talebi ile hacizler kaldırılmıştır. İbranameden iki yıla yakın süre geçtikten sonra alacaklı vekili tekrar araçlar ve gayrimenkullere banka hesaplarına haciz konulmasını talep ve takibe devam etmiştir. Bunun üzerine davacı eldeki menfi tespit davasını açmak zorunda kalmıştır. Takibin başlangıcında haklı ve iyi niyetli olan davalı alacaklı, dava tarihinden önce takip konusu alacağı kalmamasına, ibraname verip takip dosyasında da beyanda bulunmasına, hacizleri kaldırtmasına rağmen , icra takibine devam etmekle icra takibine devamıında haksız ve kötü niyetli duruma düşmüştür. Davalının, İcra takibine konu borcun sona ermesine rağmen icra takibine devam etmesi nedeniyle davacı menfi tespit davası açmaya zorlanmıştır.

İİK 72/5. maddesinde “borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin” haksız ve kötü niyetli olması hâlinde talep üzerine borçlu lehine kötü niyet tazminatı verileceği hükmünü haizdir. Maddede “icra takip tarihinde” haksız ve kötü niyetli olmaktan bahsedilmemiş, “menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötü niyetli olması” denmiştir. Menfi tespit davası tarihi ve dava öncesi, takibin haksız ve kötü niyetli olması önem arzetmektedir. İcra takibi bir bütündür, takip sadece takip talebi ve takip talep tarihi itibariyle değerlendirilemez. İbraya ve bu konuda beyana, hacizlerin fekkine rağmen tekrar haciz talebi ve hacizlerin işlenmesiyle, böylece, davalı alacaklının haksız ve kötü niyetli olarak takibe devamıyla davacı aleyhindeki takip, davacıyı menfi tespit davası açmaya zorlamış ve menfi tespit davası kabul edilerek, davalının temyiz etmemesiyle de kesinleşmiştir. İİK 72/5. maddesinde “bu dava sebebiyle uğradığı zararın alacaklıdan tahsiline karar verilir” denmekle, tazminatın alacaklının haksız ve kötü niyetli olarak takibe devamı nedeniyle borçlunun zorlanmasıyla açılan ve kabul edilen dava nedeniyle hükmedilecek tazminat olduğu anlaşılmaktadır.

İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında borçlu lehine hükmedilecek kötü niyet tazminatı şartlarını, dava açmaya zorlayan takip aşamasındaki haksızlık ve kötü niyet durumuna göre değerlendirmek İİK 72/5. maddesinin amacına uygundur. Maddede açıkça “dava açmaya zorlayan takip” ve “dava sebebiyle uğranılan zarar” denmiştir.

Davacı borçlunun takip dosyasında ödeme yapmayıp haricen ödeme ile ibraname alması, takip haricinde tarafların anlaşması ve borçlunun haricen ödeme yapması mümkün olduğundan, davacı borçlu lehine kötü niyet tazminatı hükmedilmesine engel değildir. Yine borçlunun menfi tespit davası açması yasal hakkı olup, ispatı belirli belgelere bağlı olarak İİK 71. md. uyarınca İcra Hukuk Mahkemesine başvurma imkânı olması, bu davada talebini ilâma bağlamak isteyen davacı borçlu lehine şartları oluşan kötü niyet tazminatına hükmedilmesini önlemez.

Açıklanan gerekçelerle, Özel Dairenin bozması doğrultusunda hükmün bozulması gerektiği görüşünde olduğumuzdan Sayın Çoğunluğun aksi yöndeki onama kararına katılamıyoruz.

Adem ALBAYRAK                  Nurten ABACI UTKU             Hafize Gülgün VURALOĞLU
Birinci Başkanvekili                Üye                                        Üye

Nebahat ŞİMŞEK                   Belkıs KARAKAŞ                   Nesrin ŞENGÜN
Üye                                         Üye                                        Üye

Gülfem SAYGILI                     Fatma AKYÜZ                        Ali Kemal ÜNSOY
Üye                                         Üye                                         Üye

BİLGİ : Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nda bulunan 19 üyenin 10’u ONAMA, 9’u ise BOZMA yönünde oy kullanmışlardır.

 

SONUÇ DEĞİŞTİREN KARAR:

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2022/(19)11-1095
KARAR NO   : 2022/1768

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ                            :
 İstanbul Anadolu 20. Asliye Hukuk Mahkemesi
KARAR DÜZELTME İSTEYEN : A.G. vekili Av. C.B.Ö.
KARŞI TARAF                           : G. Kurumsal Hizm. Top. Saat Müc. Optik ve Koz. San. Dış Tic. Ltd. Şti.

1. Taraflar arasındaki “menfi tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İstanbul Anadolu 20. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 28.05.2019 tarihli ve 2019/64 E., 2019/285 K. sayılı kararın onanmasına ilişkin Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.06.2022 tarihli ve 2020/(19)11-297 E., 2022/835 K. sayılı kararının karar düzeltme yoluyla incelenmesi davacı vekili tarafından verilen dilekçeyle istenilmiştir.

2. Hukuk Genel Kurulunca dilekçe, düzeltilmesi istenen karar ve dosyadaki ilgili bütün belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:              

3. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili aleyhine İstanbul Anadolu 21. İcra Müdürlüğünün 2013/27089 E. sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, müvekkili tarafından borç ödenip davalı alacaklı vekilinden ibraname alınmasına rağmen icra takibinin yenilenerek haciz talep edildiğini ileri sürerek söz konusu icra takibinden dolayı müvekkilinin borçlu olmadığının tespiti ile kötü niyetle yapılan icra takibi sebebiyle davalı aleyhine alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı Cevabı:

4. Davalı şirket davaya cevap vermemiştir.

İlk Derece Mahkemesi Kararı:

5. İstanbul Anadolu 20. Asliye Hukuk Mahkemesinin 28.06.2016 tarihli ve 2015/429 E., 2016/266 K. sayılı kararı ile; davalı tarafından, İstanbul Anadolu 21. İcra Müdürlüğünün 2013/27089 E. sayılı dosyası ile 26.08.2013 tarihinde başlatılan takibin kesinleştiği, alacaklı vekili Av. U.E.’nin 07.11.2013 tarihli ibraname ile borçlu Ahmet G.'in bu icra takibi sebebiyle borcunun kalmadığını beyan ederek icra dosyasında hacizlerin kaldırılmasını talep etmesi üzerine hacizlerin kaldırıldığı, ancak alacaklı tarafın uzun bir süre geçtikten sonra 12.10.2015 tarihinde icra dosyasında davacının menkul ve gayrimenkul mallarına haciz konulmasını talep ettiği, talep üzerine icra dairesinin hacizleri koyduğu, oysa ki davacının söz konusu takipte borcunu ödeyerek usulünce ibra edildiği gerekçesiyle menfi tespit davasının kabulüne, davacının İstanbul Anadolu 21. İcra Müdürlüğünün 2013/27089 E. sayılı dosyası ile başlatılan takip nedeniyle borçlu olmadığının tespitine, takip anında davalı alacaklı olduğundan, haksız yere başlatılan bir takip bulunmadığından kötü niyet tazminatı talebinin ise reddine karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

6. İstanbul Anadolu 20. Asliye Hukuk Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekilince temyiz isteminde bulunulmuştur.

 7. Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesinin 04.10.2018 tarihli ve 2016/19717 E., 2018/4803 K. sayılı kararı ile;

“… Dava İ.İ.K.’nun 72. maddesi uyarınca açılmış menfi tespit davasıdır. Davalı-alacaklı vekili tarafından davacı-borçluya ibraname verildikten sonra takibin sonlandırılması gerekirken hacizler yapılarak takibe devam olunduğu, bu nedenle davalı-alacaklı icra takibine devamda kötüniyetli olduğu anlaşıldığından, İ.İ.K.’nun 72/5 maddesi uyarınca davacı borçlu lehine kötüniyet tazminatına hükmedilmesi gerekirken,…” gerekçesi ile karar oy çokluğuyla bozulmuştur.

Direnme Kararı:

8. İstanbul Anadolu 20. Asliye Hukuk Mahkemesinin 28.05.2019 tarihli ve 2019/64 E., 2019/285 K. sayılı kararı ile; önceki karar gerekçesi tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

9. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Hukuk Genel Kurulu Kararı:

10. Hukuk Genel Kurulunun 07.06.2022 tarihli ve 2020/(19)11-297 E., 2022/835 K. sayılı kararı ile; “… eldeki dava icra takibinden sonra açılan menfi tespit davası olup, mahkemece menfi tespit davasının kabulüne, kötü niyet tazminatı isteminin ise reddine karar verilmiştir.

25. Mahkeme ve Özel Daire arasında davalı/alacaklı vekili tarafından düzenlenen 07.11.2013 tarihli ibranamede davacı/borçlunun icra borcu kalmadığının belirtildiği, icra dosyasında hacizlerin kaldırılmasının talep edilmesi üzerine de icra müdürlüğünce davacı/borçlu aleyhine konulan hacizlerin kaldırılmasına karar verilmesine rağmen, davalı/alacaklı vekilince 12.10.2015 tarihinde aynı icra dosyasında davacı/borçlunun menkul ve gayrimenkullerine yeniden haciz konulmasının talep edildiği, bu talep üzerine de icra müdürlüğünce yeniden hacizlerin konulduğu konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır.

26. Görüleceği üzere davalı gerçekte alacaklı olup, icra takibinden sonra taraflar arasında borç-alacak durumu kalmadığından bahisle davalı/alacaklı vekili tarafından ibraname düzenlenerek icra dosyasına eklenmiş ve davalı/alacaklı vekili tarafından davacı/borçlu aleyhine konulan hacizlerin kaldırılması talep edilmiştir. Bu nedenle vadesinde ödenmeyen bir borç nedeniyle alacaklının başlattığı icra takibinde haksız ve kötü niyetli olduğu söylenemez. Ancak, borca ilişkin olarak ibraname alındıktan sonra alacaklının icra takip işlemlerine devam etmesi ve bundan sonra eldeki menfi tespit davasının açılmış olması nedeniyle "haksız ve kötü niyetlilik" olgusunun icra takibinden sonra gerçekleşmesi hâlinde de tazminata karar verilip verilemeyeceği hususu tartışılmış ve İİK'nın 72/5. maddesinin borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan "takibin" haksız ve kötü niyetli olmasını aradığı, burada "takibin" denilmekle takip tarihindeki haklılık durumunun esas alındığı, böyle olunca da somut olayda davacı lehine İİK'nın 72/5. maddesindeki tazminat koşullarının oluşmadığı Kurul çoğunluğu tarafından kabul edilmiştir,…” gerekçesiyle direnme kararı oy çokluğuyla onanmıştır.

Karar Düzeltme İstemi:

11. Hukuk Genel Kurulunun yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili karar düzeltme isteminde bulunmuştur.

II. UYUŞMAZLIK

12. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; eldeki davada 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 72/5. maddesinde belirtilen kötü niyet tazminatı koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

13. Bilindiği üzere, gerçekte var olmayan bir borç ya da geçersiz bir hukukî ilişki nedeniyle icra takibine maruz kalması muhtemel olan veya icra takibine maruz kalan bir kimsenin (borçlunun), gerçekte borçlu bulunmadığını ispat için açacağı dava, menfi tespit olarak adlandırılmaktadır (HGK'nın 25.04.2018 tarihli ve 2018/19-374 E., 2018/943 K.; 22.01.2016 tarihli ve 2014/19-674 E., 2016/76 K. ve 23.10.2015 tarihli ve 2014/19-118 E., 2015/2357 K. sayılı kararları).

14. Menfi tespit davasının dayanağını 2004 sayılı İİK’nın 72. maddesi oluşturmaktadır. İİK'nın “Menfi tespit ve istirdat davaları” başlıklı 72. maddesi;

“Borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tesbit davası açabilir.

İcra takibinden önce açılan menfi tesbit davasına bakan mahkeme, talep üzerine alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebilir.

İcra takibinden sonra açılan menfi tesbit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini isteyebilir.

Dava alacaklı lehine neticelenirse ihtiyati tedbir kararı kalkar. Buna dair hükmün kesinleşmesi hâlinde alacaklı ihtiyati tedbir dolayısıyla alacağını geç almış bulunmaktan doğan zararlarını gösterilen teminattan alır. Alacaklının uğradığı zarar aynı davada takdir olunarak karara bağlanır. Bu zarar her halde yüzde yirmiden aşağı tayin edilemez.

Dava borçlu lehine hükme bağlanırsa derhâl takip durur. İlamın kesinleşmesi üzerine münderecatına göre ve ayrıca hükme hacet kalmadan icra kısmen veya tamamen eski hâle iade edilir. Borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşılırsa, talebi üzerine, borçlunun dava sebebi ile uğradığı zararın da alacaklıdan tahsiline karar verilir. Takdir edilecek zarar, haksızlığı anlaşılan takip konusu alacağın yüzde yirmisinden aşağı olamaz.

Borçlu, menfi tesbit davası zımmında tedbir kararı almamış ve borç da ödenmiş olursa, davaya istirdat davası olarak devam edilir.

Takibe itiraz etmemiş veya itirazının kaldırılmış olması yüzünden borçlu olmadığı bir parayı tamamen ödemek mecburiyetinde kalan şahıs, ödediği tarihten itibaren bir sene içinde, umumi hükümler dairesinde mahkemeye başvurarak paranın geriye alınmasını isteyebilir.

Menfi tespit ve istirdat davaları, takibi yapan icra dairesinin bulunduğu yer mahkemesinde açılabileceği gibi, davalının yerleşim yeri mahkemesinde de açılabilir. Davacı istirdat davasında yalnız paranın verilmesi lazım gelmediğini ispata mecburdur” düzenlemesini içermektedir.

15. Maddenin beşinci fıkrasının son cümlesinde daha önce yüzde kırk olan tazminat oranı 02.07.2012 tarihli ve 6352 sayılı Kanun'un 15. maddesi ile yüzde yirmi olarak değiştirilmiştir.

16. Bu düzenlemeden de anlaşılacağı üzere menfi tespit davasında amaç, bir hukukî ilişkinin veya bir hakkın gerçekten mevcut olmadığının tespitidir.

17. Dayanılan hukukî ilişkinin gerçekten mevcut olmadığı icra takibine maruz kalmadan önce ileri sürülebileceği gibi icra takibinden sonra da ileri sürülebilir. Borçlunun icra takibinden önce veya sonra menfi tespit davası açabilmesi için borçlu olmadığının tespitinde hukukî yararının bulunması şarttır. Borçlunun, alacaklının harekete geçmesini beklemeden borçlu olmadığının tespitinde korunmaya değer bir yararı bulunabilir. Bu tür bir yararının bulunması hâlinde borçlu, icra takibinden önce borçlu olmadığının tespiti için dava açabilir.

18. Bunun dışında icra takibi taraflar arasındaki maddi ilişkiyi tespit edecek nitelikte olmadığından, alacaklının takibe girişmesinden sonra, hatta takip kesinleştikten sonra da borçlunun, borçlu olmadığının tespitini mahkemeden istemesi mümkündür.

19. Uyuşmazlığın çözümü için menfi tespit davasının kabulünün doğurduğu sonuçlara değinmekte yarar vardır.

20. Menfi tespit davası sonucunda mahkeme, davanın haklı olduğu kanısına varırsa davanın kabulüne, başka bir ifadeyle davacının borçlu bulunmadığının tespitine karar verir. Bu kararın kesinleşmesi ile alacaklının iddia ettiği veya takip konusu yaptığı alacağın mevcut olmadığı maddi hukuk bakımından tespit edilmiş ve uyuşmazlık kesin olarak çözüme bağlanmış olur. Davanın borçlu lehine sonuçlanması (kabulü) hâlinde, dava konusu icra takibinin akıbeti ve İİK'nın 72/5. maddesinde düzenlenen ve borçlu lehine hükmedilmesi gereken tazminat konusu gündeme gelir.

21. Hükmün verilmesiyle (kesinleşmesine gerek kalmadan) icra takibi derhal durur, kesinleşmesi ile de icra takibi iptal edilir ve davacı borcu ödemekten kurtulur.

22. İcra ve İflâs Kanunu’nun 72/5. maddesinde borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan icra takibinin haksız ve kötü niyetle yapılmış olması durumunda istem üzerine takip konusu alacağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere borçlunun dava nedeniyle uğradığı zararın alacaklıdan tahsiline karar verileceği öngörülmüştür.

23. Ancak, menfi tespit davasını kazanan borçlu lehine tazminata karar verilebilmesinin bazı şartları vardır. Öncelikle, alacaklının yapmış olduğu icra takibi ile borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlamış olması gerektiğinden, borçlu aleyhine yapılmış bir icra takibinin bulunması gerekmektedir. Bu bakımından borçlu aleyhine yapılmış bir icra takibi yoksa tazminatta söz konusu olmayacaktır. Ayrıca, borçlunun menfi tespit davası sırasında bu konuda istemde bulunması yanında borçluyu dava açmaya zorlayan icra takibinde alacaklının haksız ve kötü niyetli olması gerekmektedir. Önemle belirtmek gerekir ki burada alacaklının icra takibinde sadece haksız olması yeterli olmayıp, yasa maddesindeki açık düzenleme uyarınca aynı zamanda takibin kötü niyetle yapılmış olması da zorunludur.

24. Takibin haksızlığı, alacaklının hiç ya da talep ettiği miktarda bir alacağı bulunmadığı hâlde icra takibine girişmesi hâlinde söz konusu olur. Madde metninde yer alan kötü niyet ise alacaklının haksız olduğunu bildiği hâlde sırf borçluyu zarara uğratmak amacıyla takibe girişmesi hâlinde gerçekleşir.

25. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; eldeki dava icra takibinden sonra açılan menfi tespit davası olup, mahkemece menfi tespit davasının kabulüne, kötü niyet tazminatı isteminin ise reddine karar verilmiştir.

26. Mahkeme ve Özel Daire arasında davalı/alacaklı vekili tarafından düzenlenen 07.11.2013 tarihli ibranamede davacı/borçlunun icra borcu kalmadığının belirtildiği, icra dosyasında hacizlerin kaldırılmasının talep edilmesi üzerine de icra müdürlüğünce davacı/borçlu aleyhine konulan hacizlerin kaldırılmasına karar verilmesine rağmen, davalı/alacaklı vekilince 12.10.2015 tarihinde aynı icra dosyasında davacı/borçlunun menkul ve gayrimenkullerine yeniden haciz konulmasının talep edildiği, bu talep üzerine de icra müdürlüğünce yeniden hacizlerin konulduğu konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır.

27. Görüleceği üzere davalı, başlangıçta icra takibinde haklı ve iyi niyetli olup, bonoya dayalı alacağı vardır. İcra takibinde araç ve gayrimenkul kayıtlarına haciz koydurmuş, davacı borçlu anlaşma ile borcu ödemesi üzerine ibraname verilmiş ve hacizlerin kaldırılması talebi ile hacizler kaldırılmıştır. İbranameden iki yıla yakın süre geçtikten sonra alacaklı vekili tekrar araçlar ve gayrimenkullere banka hesaplarına haciz konulmasını talep ve takibe devam etmiştir. Bunun üzerine davacı eldeki menfi tespit davasını açmak zorunda kalmıştır. Takibin başlangıcında haklı ve iyi niyetli olan davalı alacaklı, dava tarihinden önce takip konusu alacağı kalmamasına, ibraname verip takip dosyasında da beyanda bulunmasına, hacizleri kaldırtmasına rağmen, icra takibine devam etmekle icra takibine devamında haksız ve kötü niyetli duruma düşmüştür. Davalının, icra takibine konu borcun sona ermesine rağmen icra takibine devam etmesi nedeniyle davacı menfi tespit davası açmaya zorlanmıştır.

28. İcra ve İflas Kanunu’nun 72/5. maddesi “Borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin” haksız ve kötü niyetli olması hâlinde talep üzerine borçlu lehine kötü niyet tazminatı verileceği hükmünü haizdir. Maddede “icra takip tarihinde” haksız ve kötü niyetli olmaktan bahsedilmemiş, “menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötü niyetli olması” şeklinde belirtilmiştir. Menfi tespit davası tarihi ve dava öncesi, takibin haksız ve kötü niyetli olması önem arz etmektedir. İcra takibi bir bütündür, takip sadece takip talebi ve takip talep tarihi itibariyle değerlendirilemez. İbraya ve bu konuda beyana, hacizlerin fekkine rağmen tekrar haciz talebi ve hacizlerin işlenmesiyle, böylece, davalı alacaklının haksız ve kötü niyetli olarak takibe devamıyla davacı aleyhindeki takip, davacıyı menfi tespit davası açmaya zorlamış ve menfi tespit davası kabul edilerek, davalının temyiz etmemesiyle de kesinleşmiştir. İİK’nın 72/5. maddesinde “Bu dava sebebiyle uğradığı zararın alacaklıdan tahsiline karar verilir” denmekle, tazminatın alacaklının haksız ve kötü niyetli olarak takibe devamı nedeniyle borçlunun zorlanmasıyla açılan ve kabul edilen dava nedeniyle hükmedilecek tazminat olduğu anlaşılmaktadır.

29. İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında borçlu lehine hükmedilecek kötü niyet tazminatı şartlarını, dava açmaya zorlayan takip aşamasındaki haksızlık ve kötü niyet durumuna göre değerlendirmek İİK’nın 72/5. maddesinin amacına uygundur. Maddede açıkça “dava açmaya zorlayan takip” ve “dava sebebiyle uğranılan zarar” şeklinde belirtilmiştir.

30. Davacı borçlunun takip dosyasında ödeme yapmayıp haricen ödeme ile ibraname alması, takip haricinde tarafların anlaşması ve borçlunun haricen ödeme yapması mümkün olduğundan, davacı borçlu lehine kötü niyet tazminatı hükmedilmesine engel değildir. Yine borçlunun menfi tespit davası açması yasal hakkı olup, ispatı belirli belgelere bağlı olarak İİK’nın 71. maddesi uyarınca icra hukuk mahkemesine başvurma imkânı olması, bu davada talebini ilâma bağlamak isteyen davacı borçlu lehine şartları oluşan kötü niyet tazminatına hükmedilmesini önlemez.

31. Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında; davalının gerçekte alacaklı olduğu, icra takibinden sonra taraflar arasında borç-alacak durumu kalmadığından bahisle davalı/alacaklı vekili tarafından ibraname düzenlenerek icra dosyasına eklendiği ve davalı/alacaklı vekili tarafından davacı/borçlu aleyhine konulan hacizlerin kaldırılmasının talep edildiği, bu nedenle vadesinde ödenmeyen bir borç nedeniyle alacaklının başlattığı icra takibinde haksız ve kötü niyetli olduğu söylenemeyeceği, ancak borca ilişkin olarak ibraname alındıktan sonra alacaklının icra takip işlemlerine devam etmesi ve bundan sonra eldeki menfi tespit davasının açılmış olması nedeniyle "haksız ve kötü niyetlilik" olgusunun icra takibinden sonra gerçekleşmesi hâlinde de tazminata karar verilip verilemeyeceği hususu tartışıldığı ve İİK'nın 72/5. maddesinin borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan "takibin" haksız ve kötü niyetli olmasını aradığı, burada "takibin" denilmekle takip tarihindeki haklılık durumunun esas alındığı, böyle olunca da somut olayda davacı lehine İİK'nın 72/5. maddesindeki tazminat koşullarının oluşmadığı gerektiğinden karar düzeltme isteminin reddine karar verilmesi gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğunca kabul edilmemiştir.

32. İcra takibinin başlangıcında haklı ve iyi niyetli olan davalı alacaklının, dava tarihinden önce takip konusu alacağı kalmamasına, ibraname verip takip dosyasında da beyanda bulunmasına, hacizleri kaldırtmasına rağmen, icra takibine devam etmekle icra takibine devamında haksız ve kötü niyetli duruma düşmüş olması nedeniyle davacı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile; Hukuk Genel Kurulunun 07.06.2022 tarihli ve 2020/(19)11-297 E., 2022/835 K. sayılı direnme kararının onanmasına ilişkin kararının kaldırılarak; direnme kararı Özel Daire bozma kararında belirtilen gerekçe ve nedenlerle bozulmalıdır.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Davacı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile Hukuk Genel Kurulunun 07.06.2022 tarihli ve 2020/(19)11-297 E., 2022/835 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA,

Direnme kararının 6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,

İstek hâlinde karar düzeltme harcının yatırana geri verilmesine, 20.12.2022 tarihinde yapılan ikinci görüşmede, oy çokluğu ile kesin olarak karar verildi.

KARŞI OY

Karar düzeltme talebine konu olan Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.06.2022 tarih, 2020/(19)11-297 Esas, 2022/835 Karar sayılı kararıyla direnme hükmünün onanmasına karar verilmiş olup dosya kapsamına ve toplanan delillere uygun bir gerekçe ve sonuç içeren onama kararındaki gerekçeler gözetilerek karar düzeltme talebinin reddi gerektiği görüşünde olduğumdan, karar düzeltme talebinin kabulü ile direnme hükmünün Özel Daire kararı bozulması yönünde oluşan değerli çoğunluk görüşüne katılamıyorum.

Zeki GÖZÜTOK
Üye

BİLGİ : Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nda bulunan 19 üyenin 10’u KARAR DÜZELTME KABUL, 9’u ise KARAR DÜZELTME RET yönünde oy kullanmışlardır.