MENFİ TESPİT DAVASI KISMİ DAVA ŞEKLİNDE AÇILABİLİR.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


13 Ara
2019

Yazdır

T.C.
YARGITAY    
3. HUKUK DAİRESİ
BAŞKANLIĞI

ESAS NO       : 2017/11385
KARAR NO    : 2019/876

T Ü R K  M İ L L E T İ  A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ                  : 
ŞANLIURFA 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ                            : 05/03/2015
NUMARASI                    : 2013/787 - 2015/201
DAVACI                          : İ.A. VEK. AV. F.D.
DAVALI                          : D. ELEKTRİK DAĞITIM A.Ş VEK. AV. A.B.

Taraflar arasındaki menfi tespit davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y  K A R A R I

Davacı, tarımsal sulama elektrik abonesi olduğunu, sayacının ve panosunun 01.04.2012 tarihinde çalındığını, eski sayacının çalındığından endeks bilgilerine ulaşılamaması sebebiyle davalı şirket tarafından toplam 152 günlük sulama dönemi için 15.05.2012 tarihinde 72.489,20 TL endekse esaslı olmayan ek tahakkuk yapıldığını, yapılan tahakkukun yanlış ve fahiş hesaplandığını ileri sürerek, 19.12.2013 tarihi itibariyle 95.122,38 TL olan borç miktarına ve bu miktara işletilen faizlere fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000 TL borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı, fatura bedeli belirli olduğundan kısmi dava açılamayacağını savunarak davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, kısmi dava açılamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dava; elektrik borcundan kaynaklanan menfi tespit talebine ilişkindir. 

Somut olayda; davacı taraf 95.122,38 TL tutarındaki borç tahakkukunun şimdilik 1.000,00 TL tutarındaki kısmı yönünden borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiş, Mahkemece; dava konusu olayda kısmi dava açılamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Kural olarak alacaklı, alacağının tümü için dava açmak zorunda olmayıp, alacağının belli bir bölümünü dava konusu yapabilir. Zira; hiç kimse kendi lehine olan davayı (tam dava) açmaya zorlanamaz.(HMK m.24/2) 

Bu bağlamda davacının alacağının şimdilik belli bir kesimi için açtığı davaya, kısmi dava denilir. Kısmi dava 6100 sayılı HMK’nın 109. maddesinde düzenlenmiş olup, maddenin birinci fıkrasında; “Talep konusunun niteliği itibarıyla bölünebilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmı da dava yoluyla ileri sürülebilir” denilmiştir.
Bir davanın kısmi dava olarak nitelendirilebilmesi için, alacağın tümünün aynı hukuki ilişkiden (mesela, ödünç veya satış sözleşmesinden) doğmuş olması ve bu (aynı hukuki ilişkiden doğan) alacağın şimdilik bir kesiminin dava edilmesi gerekir.

Dava konusu alacak, bir alacağın belli bir kesimi değil (bilakis bağımsız bir alacak) ise, o zaman dava, kısmi dava olarak nitelendirilemez.

Davacının kısmi dava mı yoksa tam dava mı açtığı, dava dilekçesinden (talep neticesinden) anlaşılır. Davacı, dava sebebi olarak gösterdiği vakıalardan doğan alacağının tümünü mü, yoksa yalnız bir kesimini mi istediğini açıkça bildirmelidir. (m.119, 1/ğ). Aksi halde, yani davacı alacağının yalnız bir kesimi için dava açtığını bildirmemiş ise, dava, kısmi dava değil tam dava sayılır.

Davacının davasını açıkça kısmi dava olarak nitelendirmesi zorunlu değildir. Dava dilekçesindeki açıklamalardan, davacının alacağının dava edilenden daha fazla olduğunun ve bunun yalnız bir bölümünün dava edildiğinin açıkça anlaşılması gerekli ve yeterlidir.

Hukukumuzda kısmi dava açılması mümkündür. (HMK m.109) Bundan başka, kısmi davanın mümkün olması, hiç kimsenin kendi lehine olan davayı (yani tam dava) açmaya zorlanamayacağı kuralına (HMK m.24) da uygundur. Borçlar Hukuku bakımından da, alacaklının alacağının bir kısmını istemesine (dava etmesine) bir engel yoktur. (TBK m.84).

Şu halde, alacaklı, alacağının tümü için dava açmak zorunda olmayıp, alacağının şimdilik belli bir kısmını dava konusu yapabilir. Ancak, alacaklının böyle bir kısmi dava açmada korunmaya değer (meşru) bir hukuki yararının bulunması gerekir.

Kısmi davanın açılması mümkün olan hallerde davacının, yargılama giderlerinden tasarruf etmek için, kısmi dava açmasında korunmaya değer (meşru) bir hukuki yararı vardır. Buna karşılık, bir alacağın (keyfen) küçük parçalara bölünerek, her parça için ayrı ayrı dava açılmasında, korunmaya değer bir hukuki yarar yoktur.

Davacının, alacağını küçük parçalara bölerek her parça için ayrı kısmi dava açmasında korunmaya değer bir hukuki yararı olmadığı gibi, böyle bir davranışı hakkın kötüye kullanılması olarak da nitelendirilebilir. (TMK.m.2) Bu nedenle, bu şekildeki kısmi davaların, esasına girilmeden, caiz (mesmu) olmadıklarından dolayı reddi gerekir (Prof.Dr.B.Kuru Medeni Usul Hukuku 23.Baskı Ank. 2012, sh.277-278).

Kısmi dava açabilmesi için alacaklının bu davayı açmada korunmaya değer bir hukuki yararının bulunması şarttır. Hukuki yarar; dava konusuna ilişkin dava şartlarından olup; dava açıldığı anda var olmalıdır. Mahkemece, esas hakkındaki incelemeye geçilmeden önce; talep sahibinin bu hususta hukuki yararının bulunup bulunmadığına bakılmalı, hukuki yarar varsa talebin esasının incelenmesine geçilmelidir. 

Dava konusu olayda, mahkemece; karar tarihi itibariyle yürürlükte olan ancak 10.04.2015 tarihli 6444 sayılı Yargıtay Kanunu ile Hukuk Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 4. maddesi ile yürürlükten kaldırılan "Talep konusunun miktarı, taraflar arasında tartışmasız veya açıkça belirli ise kısmi dava açılamaz." şeklindeki HMK 109/2 maddesi uyarınca kısmi dava açılamayacağı gerekçesine dayanılmış ise de, taraflar arasındaki uyuşmazlıkta alacağın tamamı ihtilaflı olup, davacının bedelin fazla hesaplandığını iddia ederek fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000,00 TL üzerinden davasını ikame ettiği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla talep konusunun miktarı belirli olmayıp taraflar arasında tartışmalıdır. 

Hal böyle olunca mahkemece, işin esasına girilip hasıl olacak sonuca göre hüküm kurulması gerekirken hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde davanın reddine dair hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK'nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 07.02.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

Başkan             Üye                 Üye                       Üye            Üye
M. DUMAN        F. PINARCI     G.KAHRAMAN    E. ATEŞ     F. TEMEL

 

AYNI YÖNDE KARAR:

T.C.
YARGITAY    
3. HUKUK DAİRESİ
BAŞKANLIĞI

ESAS NO       : 2022/7166
KARAR NO    : 2022/9351

T Ü R K  M İ L L E T İ  A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ                  : ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 24. HUKUK DAİRESİ

TARİHİ                            : 29/06/2022 (EK KARAR TARİHİ:07/09/2022)
NUMARASI                    : 2021/1239 - 2022/860
DAVACI                          : S.Ç. VEK. AV. B.D.
DAVALI                          : C.T. VEK. AV. Ü.T.
İLK DERECE
MAHKEMESİ                 : ANKARA 5. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

TARİHİ                           : 29/04/2021
NUMARASI                   : 2016/363 - 2021/449

Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde alacak ve menfi tespit davasının yapılan yargılaması neticesinde; davanın kabulüne, dair kesin olarak verilen karara karşı davalı vekilinin istinaf yoluna başvurması üzerine davalı vekilinin istinaf başvurusunun MK'nun 341/2. maddesi gereğince davalı vekilinin istinaf dilekçesinin reddine, yönelik kesin olarak verilen kararın süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; davalı vekilinin temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y  K A R A R I

Davacı; hakkında yabancı mahkeme kararlarına istinaden davalı tarafından takip başlatıldığını, 7 mahkeme kararından sadece ikisinde taraf olduğunu, ancak icra takibinin tüm dosyalar yönünden başlatılarak taşınmazlarının satıldığını, artan paranın iade edilmediğini, sadece 2 yabancı mahkeme kararından ½ oranında sorumlu olduğunu, buna göre 10/01/2001 tarih ve 4 O 213/91 sayılı karardaki asıl alacağın yarısı olan 3.880 DM'nin yarısı ile 21/03/1996 tarih ve 4 O 293/91 sayılı karardaki asıl alacak olan 4.301 DM' nin yarısından sorumlu olabileceğini, taraf olduğu Verden Eyalet Mahkemesi'nin 10/01/2001 tarihli ve 21/03/1996 (213/91) tarihli ilamlarında hükmedilen alacağın ½ oranını aşan tutarı ile sorumlu olmadığını ve yine Verden Eyalet Mahkemesi'nin 09/05/1995, 17/01/1996, 21/03/1996 (410/93), 14/10/1997 ve 28/03/2003 tarihli kararları bakımından tarafa olmadığı için hükmedilen alacakların tamamından sorumlu olmadığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000,00 TL’den davalıya borçlu olmadığının tespitine, Ankara 1. İcra Müdürlüğünün 2010/2658 Esas sayılı dosyası yönünden fazladan ödeme yaptığı bedellerden fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000,00 TL’nin ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı; davada İcra İflas Kanunu'nun 72/7 maddesinde ifadesini bulan bir yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğini, davacının hissedar olduğu taşınmazların izaleyi şuyuu satışından hissesine düşen miktarların 25/01/2012 tarihinde 30.409,46 TL, yine 25/01/2012 tarihinde 132.092,42 TL olmak üzere Ankara 1. İcra Müdürlüğünün 2010/2658 Esas sayılı dosyasına aktarılarak ödeme yapıldığını, fazladan ödeme olmadığını savunarak davanın reddini dilemiştir.

İlk derece mahkemesince; davacının borçlu sıfatını haiz olduğu icra takibinde davacı tarafın sorumlu olduğu miktarın aleyhine hükmedilen mahkeme ilamları ile belirlenen bedel kadar olduğu, tenfize dayanak olan ilamlarda sıfat taşımadığı dosyalardan dolayı borçlu kabul edilemeyeceği, bu bedellerin ise tenfiz davasında yapılan yargılama giderleri ile ödeme tarihi itibarıyla mevcut olan takip masrafları toplamı olarak 10.611,03 TL olduğu, davacı tarafından ise 162.501,88 TL ödeme yapıldığı, sonuç olarak fazla ödeme yapıldığı konusunda tereddüt bulunmadığı, davacının isteğinin ise 1.000,00 TL olduğu gerekçesiyle, davanın kabulü ile; davacının 1. Ankara İcra Müdürlüğünün 2010/2658 Esas sayılı takip dosyasından 1.000,00 TL’lik kısmından borçlu olmadığının tespitine, davacının 1. Ankara İcra Müdürlüğünün 2010/2658 Esas sayılı takip dosyasından sorumlu olmadığı kısım için yapılan fazla ödemeden 1.000,00 TL’lik kısmın ödeme tarihinden itibaren işlemiş kanuni faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, karar verilmiş, karara karşı, davalı tarafça istinaf yoluna başvurulmuştur.

Bölge adliye mahkemesince; istinafa konu kararın miktar itibariyle kesin nitelikte olduğu gerekçesiyle, HMK'nun 341/2. maddesi gereğince davalı vekilinin istinaf dilekçesinin reddine, karar verilmiş; yine davalı vekilinin 29.07.2022 tarihli maddi hata dilekçesinin de 6100 sayılı HMK'nun ilgili maddelerine ve dosya içeriğine göre, istinafa gelen davalı yönünden kurulan hükmün miktarı itibariyle dikkate alındığında, Dairenin 29/06/2022 tarih, 2021/1239 E., 2022/860 K.sayılı kararında HMK.'nun 304. ve 305.maddeleri kapsamında düzeltilmesi gereken maddi hatanın bulunmadığı gerekçesiyle davalı vekilinin maddi hata talebinin reddine karar verilmiş; davalı tarafından Bölge adliye mahkemesince verilen HMK'nun 341/2. maddesi gereğince davalı vekilinin istinaf dilekçesinin reddine, dair 29.06.2022 tarihli karar temyiz edilmiştir.

Davalı tarafın Bölge adliye mahkemesince verilen HMK'nun 341/2. maddesi gereğince davalı vekilinin istinaf dilekçesinin reddine, dair karara yönelik temyiz itirazının incelenmesinde; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun belirsiz alacak davasını düzenleyen 107. maddesi uyarınca; davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hallerde, alacaklının, hukuki ilişki ile asgari bir miktar ya da değer belirterek alacak davası açabilmesi belirsiz alacak davası ile mümkündür. Belirsiz alacak davası açan davacı iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmadan, karşı tarafın muvafakati aranmaksızın ve ıslaha da gerek kalmaksızın talep sonucunu artırabilecektir.

Aynı Kanun'un kısmi davaya ilişkin 109. maddesi uyarınca, talep konususun niteliği itibariyle bölünebilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmının dava yoluyla ileri sürülebileceği düzenlenmiştir. Kısmi dava ile davacı, talep konususunun tamamı hakkında dava açma imkânı bulunmasına rağmen yalnız bir kısmını talep etmektedir. Bir kimsenin kısmi bir dava açıp açmadığı ancak dava dilekçesinden, davacının talep sonucundan anlaşılır. Davacının davasını açıkça kısmi dava olarak nitelendirmesine gerek yoktur, alacağın yalnız bir kesiminin dava edildiğinin anlaşılması yeterlidir.

Özellikle davacının “fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak” veya “şimdilik alacağın belirli bir miktarını dava ettiğini” belirterek açtığı davalar kısmi dava niteliğindedir. Kısmi dava açılması halinde davaya konu edilmeyen kısmın ayrı bir davayla talep edilmesi veya aynı davada ıslah yoluyla dava konusuna dahil edilmesi mümkündür.

Alacağın hangi hallerde belirsiz, hangi hallerde belirli veya belirlenebilir olduğu hususunda kesin bir sınıflandırma yapılması mümkün olmayıp, her bir talep konusu alacak bakımından somut olayın özelliklerinin nazara alınarak sonuca gidilmesi gereklidir.

Somut olayda; davacı, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla icra dosyasına fazladan yaptığı ödemelerin iadesini ve icra dosyasına fazladan yapılan bu ödemeler için borçlu olmadığının tespitini istediği ve taleplerini ise kısmi dava olarak talep ettiği anlaşılmaktadır.

HMK 341. maddesinin üçüncü fıkrasına göre alacağın bir kısmının dava edilmiş olması durumunda kesinlik sınırı alacağın tamamına göre belirlenir. Yine temyiz edilemeyen kararları düzenleyen HMK m. 362 uyarınca da alacağın bir kısmının dava edilmiş olması durumunda, kesinlik sınırı alacağın tamamına göre belirlenir.

Hal böyle olunca HMK m. 362 uyarınca davanın açıldığı tarih itibariyle davacının davaya konu ettiği alacağın kısmen talep edildiği gözetildiğinde ilk derece mahkemesi kararı, miktar itibariyle kesin nitelikte olmadığından bölge adliye mahkemesince verilen davalı tarafın istinaf dilekçesinin reddine ilişkin 29/06/2022 tarihli kararı usul ve yasaya aykırıdır.

O halde bölge adliye mahkemesince, davalının istinaf başvurusu esas yönünden incelenerek taraf delilleri değerlendirilip sonucuna göre karar verilmesi gerekirken ilk derece mahkemesi kararının miktar itibariyle kesin nitelikte olduğundan bahisle istinaf başvurusunun usulden reddine karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK'nın 373. maddesi uyarınca temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararının davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, dosyanın bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 12.12.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan             Üye                    Üye                 Üye              Üye
M. DUMAN        H. ÖZDEMİR     H. KANIK       E. ATEŞ        Ö. KERKEZ

 

AKSİ YÖNDE KARAR:

T.C.
YARGITAY
19. HUKUK DAİRESİ

ESAS SAYISI    : 2017/2989 
KARAR SAYISI : 2019/798
KARAR TARİHİ : 11/02/2019

TÜRK MİLETİ ADINA

YARGITAY KARARI

TEMYİZ İNCELEMESİ YAPILAN KARARIN

MAHKEMESİ          : İstanbul 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI                    : 2011/266 - 2014/87
TARİHİ                    : 18/03/2014
DAVACISI               : Y.G. vek. Av. A.İ.
DAVALISI               : A.İ.-A.Y. terekesi adına tasfiye memuru Av. İ.B. vek. Av. M.M.K.
DAHİLİ DAVALI     : B. A. vek. Av. E.P.

Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

- KARAR -

Davacı vekili, müvekkili aleyhine İstanbul 12.İcra Müdürlüğünün 2011/1.6.8 E. sayılı dosyası ile takip yapıldığını, takibe konu çekteki imzanın müvekkiline ait olmadığı gibi H. Kırt. Matb. ve Yay. San Tic.Ltd.Şti'nin sözleşmesindeki imzanın da müvekkiline ait olmadığını, müvekkilinin böyle bir çek ve şirket ile ilgisi olmadığını, yapılan takibin haksız ve kötüniyetli olduğunu ileri sürerek, takibin iptali ile icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir. 

Davalının 09.08.2011 tarihinde, dava tarihinden sonra vefat etmesi nedeniyle veraset ilamı alınmak suretiyle mirasçısı davaya dahil edilmiş, davalı mirasçısı vekili mirasın reddedildiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmesi üzerine İstanbul 11. Sulh Hukuk Mahkemesinin 201./8 E. sayılı dosyası ile murisin terekesine tayin edilen tasfiye memuru huzuru ile davaya devam edilmiş olup davalı vekili, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

Mahkemece, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre, davalı tarafça, davacı aleyhine kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takip yapıldığı, davacı tarafından çekteki imzanın kendisine ait olmadığı gerekçesi ile menfi tespit davası açıldığı ve yargılama sırasında alınan bilirkişi raporuna göre çekteki imzalar ile Yasin G.'nin karşılaştırma belgelerindeki imzaları arasında grafolojik ve grafometrik tanı unsurları açısından benzerlik noktasında bir ilişki saptanmaması nedeni Yasin G.'nin eli ürünü olmadığının tespit edildiği, alacaklı tarafça alacağın varlığının ispatı konusunda başka delil ibraz edilmediği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dava, icra takibinden dolayı borçlu bulunmadığının tespiti istemine ilişkindir. Davaya konu icra takibi toplamı 18.026,75 TL olup, davacı tarafından dava dilekçesinde dava değeri 17.000 TL olarak belirtilmiş ve bu miktar üzerinden harç yatırılmıştır. Menfi tespit davalarında kısmi dava açılamayacağı gibi davacının takibi dikkate alındığında 18.026,75 TL üzerinden eksik harcın tamamlattırılması için davacıya kesin süre verilip sonuca göre yargılamaya devam edilmesi gerekir iken eksik harç tamamlattırılmaksızın Harçlar Kanunu'nun 32. maddesine aykırı olarak yargılamaya devam olunarak karar verilmesi doğru görülmemiştir.
 
SONUÇ :
Yukarıda açıklanan nedenle hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin harcın istek halinde temyiz eden davalıya iadesine, 11/02/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Başkan V.               Üye                   Üye                   Üye                        Üye
Ahmet TUNCAY     S. KAHVECİ      D. İ. TOROS     Dr. O. SEKMEN     M. ÖZDEMİR