MENFİ TESPİT DAVASINDA İMZA VEYA AKDİ İLİŞKİ İKRAR EDİLMİŞ İSE İSPAT YÜKÜ DAVACI BORÇLUDADIR.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


20 Şub
2018

Yazdır

T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi

ESAS NO             : 2017/1030
KARAR NO          : 2017/5762

Y A R G I T A Y   İ L A M I

MAHKEMESİ       : ORDU 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ                 : 08/03/2016
NUMARASI          : 2015/421 - 2016/269
DAVACI                : S.T.
VEKİLİ                 : AV. M.R.
DAVALI                : İ.K.
VEKİLİ                 : AV. Ş.K.

Taraflar arasında görülen davada Ordu 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 08/03/2016 tarih ve 2015/421-2016/269 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 24.10.2017 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp hazır bulunan davacı vekili Av. M.R. dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi Fatma Serap İmamgiller tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

Davacı vekili, tarafların İ. Yapı Malzemeleri San. Tic. A.Ş'nin hissedarları olduklarını, davacının yönetim kurulu başkanı, davalının ise yönetim kurulu üyesi bulunduğunu, yönetim kurulunca şirkete ait gayrimenkulün satışına karar verildiğini, karar gereğince gayrimenkulün Atilla A.’ya 120.000,00 TL'ye satıldığını, davacının alınan paraya istinaden 120.000,00 TL'lik senedi teminat olarak verdiğini, satış sonrasında Atila A.’dan senedin iadesi istenmişse de senedin davalıya teslim edildiğinin bildirildiğini, senedin haksız olarak takibe konu edildiğini ileri sürerek takip dayanağı bonodan dolayı borçsuzluğun tespitine, bononun iptali ile davacıya iadesine, davalının alacağın %20'si oranında tazminata mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, dava konusu senedin gerçek bir hukuki ilişkiye dayalı olarak hazırlandığını, davalının bu senet karşılığı alacağının bulunduğunu, davacının iddialarını ispatlaması gerektiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, iddia, savunma ve dosya kapsamına göre; davalının davaya konu senedin gerçek bir hukuki ilişkiye dayalı olarak gerçek bir alacağa karşılık düzenlendiği iddiasının asılsız olduğu, senedin taşınmaz satışı karşılığı tapuda işlem yapılana kadar Atila A.’ya teminat için verildiği, Atila A. tarafından tapudaki satış işleminden sonra senedin davalıya teslim edildiği, davalı tarafça taraflar arasında gerçek bir borç ilişkisi olduğunun yazılı bir belge ile ispatlanamadığı gerekçesiyle, davanın kabulüne, icra dosyasında takip dayanağı olan 120.000,00 TL'lik bonodan dolayı davacının davalıya borçsuzluğunun tespitine ve bononun iptali ile davacıya iadesine, davalının asıl alacağın %20'si oranında tazminat ödemesine karar verilmiştir.

Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.

1- Dava, bonoya dayalı menfi tespit istemine ilişkin olup, imzası davacı tarafça ikrar edilmiş bonoya dayalı takip yapılmıştır. Bir davada ileri sürülen vakıadan kendi lehine haklar çıkaran taraf o vakıayı ispat etmelidir. Davacı vekili, dava konusu bononun dava dışı Atila A.’ya satılan gayrimenkul için verilen kapora nedeniyle teminat amacıyla lehtar kısmı boş olarak düzenlendiğini, davalının adı geçen dava dışı üçüncü kişiden bu senedi teslim alarak yasal unsurları tamamlamak suretiyle icra takibine konu ettiğini, dolayısıyla dava konusu bono nedeniyle davacının borçlu olmadığını ileri sürdüğüne göre, davacı tarafından imzalanan bononun bu bedelsizlik iddiasının davacı tarafça ispatlanması gerekmektedir. Dolayısıyla, mahkemece, ispat yükü davacı tarafta olduğu halde, ispat yükü ters çevrilerek, davalı tarafça taraflar arasında gerçek bir borç ilişkisi olduğunun yazılı bir belge ile ispatlanamadığı gerekçesiyle hüküm kurulması doğru olmamıştır.   

Dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK'nın 201. maddesi gereğince yazılı bir belgeye (senede) bağlanmış olan iddiaya karşı def’i olarak ileri sürülen hususların yazılı delille ispatlanması gerekmektedir. Bu suretle, davacı tarafından imzalanan bono nedeniyle borçlu olunmadığına yönelik iddiaların yazılı delille ispatlanması gerekmekte olup, davacı tarafından ileri sürülen hususların tanıkla ispatı mümkün değildir. Davalı tarafça tanık dinlenilmesine muvafakat edilmediğinin ifade edildiği de nazara alındığında, mahkemece tanığın neden dinlenildiği hususu gerekçelendirilmeksizin tanık beyanları doğrultusunda senedin taşınmaz satışı karşılığı tapuda işlem yapılana kadar Atila A.’ya teminat için verildiği, Atila A. tarafından tapudaki satış işleminden sonra senedin davalıya teslim edildiği sonucuna varılması yerinde görülmemiştir.

Yine, dosyaya ibraz edilen “14/04/2015 tarihinde kaporalar karşılığı verdiğim senedi elden (Atila A.’dan) teslim aldım.” ibarelerini ve davalı isim ve imzasını taşıyan, imzadan sonra ilki keşidecisinin İzzet K., lehtarının Atila A. olduğu 57.541,00 TL bedelli bono, altında ise keşidecisinin Sebattin T. olduğu lehtarının yer almadığı, 120.000,00 TL bedelli bono fotokopilerinin eklendiği belge örneği incelendiğinde, belge altındaki ilavelerin fotokopi olduğu, belgenin dava konusu senede ait olduğuna dair bir ibare içermediği, davalı tarafından verilen senedin teslim alındığı yönünde ifade kullanıldığı anlaşılmakta olup, dava konusu olduğu iddia edilen yazı altındaki ikinci senet fotokopisinin sonradan eklenmiş olabileceği de nazara alınarak bu belgenin davalı aleyhine delil olma özelliğinin bulunmadığı sonucuna varılmaktadır. Bu nedenle, mahkemece varılan sonuçta tanık delili ile birlikte davalı aleyhine değerlendirilen bu belgeye dayalı karar verilmesi de doğru görülmemiştir.

Dosyanın incelenmesinde, davacı tarafından davalı hakkında bedelsiz senedi kullanma suçu sebebiyle şikayette bulunulduğu, eldeki davada yer alan iddialara dayanıldığı, Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği, işbu karara davacı tarafından yapılan itiraz üzerine ise Ordu 2. Sulh Ceza Hakimliğince 08/10/2015 tarihli kararla vaki itirazın kabulüne, kovuşturmaya yer olmadığına dair verilen kararın kaldırılmasına, eksikliklerin giderilerek takdiri Cumhuriyet Başsavcılığına ait olmak üzere dosyanın mahalline iadesine karar verildiği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla, dava konusu senedin bedelsiz olduğu, davalı tarafından kullanıldığı iddiasıyla yürüyen ve eldeki davada ileri sürülen vakıalara dayanılan soruşturmanın ve açılmış ise ceza davasının akıbeti araştırılıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken bu yönde bir araştırma ve tespitte bulunulmamıştır. 

Bu suretle; mahkemece, ispat yükünün davacıda olduğu ve davacı iddialarının yazılı delille ispatlanması gerektiği kabul edilerek, yürüyen soruşturma dosyasının akıbetinin tespiti ile delillerin değerlendirilmesi, varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir. 

2- Bozma sebep ve şekline göre, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir.

SONUÇ : Yukarıda (1) numaralı bentte yazılı nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle, hükmün davalı yararına BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 26/10/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Başkan                   Üye                        Üye                        Üye                     Üye
Ahmet ÖZGAN       A. A. DOĞAN         A. ORHAN             E. S. BAYDAR    M. DURGUN

 

AYNI YÖNDE KARAR:

TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi

ESAS NO       : 2016/1924
KARAR NO    : 2017/8416

Y A R G I T A Y   İ L A M I

MAHKEMESİ          : Bozdoğan Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ                    : 11/09/2015
NUMARASI             : 2015/28 - 2015/220
DAVACI                   : G.K. vekili Avukat A.D.
DAVALI                   : B. Belediye Başkanlığı vekili Avukat E.K.

Davacı Gülnaz K. vekili Avukat A.D. tarafından, davalı B. Belediye Başkanlığı aleyhine 09/02/2015 gününde verilen dilekçe ile menfi tespit istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kabulüne dair verilen 11/09/2015 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü. 

Dava, İİK 72. maddesine dayalı menfi tespit istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. 

Davacı vekili, davalı belediyenin devraldığı Y. Belediye Başkanlığı tarafından Bozdoğan İcra Müdürlüğü’nün 2012/4.5 esas sayılı dosyası kapsamında vergi ve harç ödemeleri adı altında aleyhine ilamsız icra takibi başlatıldığını, takibin kesinleşmesi üzerine davalı belediyeye yapılandırma ile borcun tamamını ödediğini, buna karşın takibe devam edilerek haciz işlemleri yapıldığını beyan ederek, takip nedeniyle davalı belediyeye borçlu olmadığının tespiti ile kötüniyet tazminatına karar verilmesi isteminde bulunmuştur. 

Davalı vekili, davacı tarafından sunulan ödeme belgelerinin icra takibine konu olan borca ilişkin olmadığını belirterek davanın reddedilmesi gerektiğini savunmuştur.

Mahkemece, ispat yükü üzerinde olan davalı tarafından alacağın varlığını ispata yarayacak yazılı bir delil ibraz edilemediği gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.

Dava, icra takibi sırasında, İİK'nın 72. maddesi uyarınca açılan menfi tespit talebine ilişkindir. Kural olarak bu tür davalarda ispat yükü takip alacaklısı olan davalıya aittir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 05/11/2003 gün, 2003/13-695 esas, 2003/630 karar sayılı ilamı). Takip borçlusu olan davacı, akdi ilişkiyi kabul edip, bu ilişkinin herhangi bir nedenle geçersiz olduğunu yahut son bulduğunu iddia etmekte ise, bu durumda kanıtlama yükü davacıya düşer.

Davaya konu uyuşmazlığın çözümü için öncelikle ispat yükünün kime ait olacağı hususunun doğru şekilde tesbiti gerekir. Bu nedenle öncelikle ikrar kavramı ve türleri üzerinde durulmalıdır. 

İkrar, 6100 sayılı HMK'nın 188. maddesinde düzenlenmiştir. Öğretide ve uygulamada ikrar; yapıldığı yere, kapsamına ve içeriğine göre türlere ayrılmaktadır. Yapıldığı yere göre; mahkeme içi ya da mahkeme dışı ikrar, kapsam yönünden; çekişmeli olan maddi vakıanın tamamını veya belli bir kesimini kapsamasına göre tam veya kısmi ikrar, içeriği itibariyle ise; basit (adi), vasıflı (mevsuf) ya da bileşik (mürekkep) ikrar olarak sınıflandırılmaktadır. Basit ikrar; karşı tarafça ileri sürülen bir vakıanın doğru olduğunun, herhangi bir kayıt veya şart bildirilmeksizin kabul edilmesidir. Basit ikrarın konusu olan vakıaların ayrıca kanıtlanmasına gerek bulunmamaktadır. Vasıflı ikrarda (gerekçeli inkar) karşı tarafın ileri sürdüğü maddi vakıanın varlığı kabul edilmekle birlikte, onun hukuki niteliğinin ileri sürülenden başka olduğu bildirilmektedir. Bileşik ikrarda ise; bir tarafın ileri sürdüğü vakıa karşı tarafça bütünüyle kabul edilmekle, yani vakıanın doğru olduğu ve bildirilen vasıfta bulunduğu kabul edilmekle birlikte, ikrara öyle bir vakıa eklenir ki eklenen bu vakıa, ya ikrar edilen vakıanın hukuksal sonuçlarının doğmasını engeller ya da onu hükümsüz kılar. Bileşik ikrar, ikrara konu olan vakıa ile ona eklenen vakıa arasında bir bağlantı bulunup bulunmamasına göre; bağlantılı bileşik ikrar ve bağlantısız bileşik ikrar olarak ikiye ayrılmaktadır. Öğretide ve uygulamada, bağlantısız bileşik ikrar dışındaki ikrar türlerinin bölünemeyeceği, dolayısıyla böyle durumlarda ikrar edenin ispat yükü altında olmadığı kabul edilmektedir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 05/06/2015 gün, 2013/13-2338 esas, 2015/1499 karar sayılı ilamı).

Somut olaya gelince; davalı belediyenin devraldığı Y. Belediye Başkanlığı tarafından, Bozdoğan İcra Müdürlüğü’nün 2012/4.5 esas sayılı dosyası kapsamında vergi ve harç ödemeleri adı altında davacı aleyhine 12/10/2012 tarihinde başlatılan ilamsız icra takibi kesinleşmiş ve davacı, icra takibinin kesinleşmesinden sonra borcu ödediğini iddia ederek buna ilişkin bir takım belgeler sunmuştur. Davacı taraf bu beyanı ile davalı tarafından ileri sürülen borç ilişkisini ikrar etmiş, ancak ikrarına "borcunu davalıya ödediği" şeklinde bir vakıa eklemiştir. Eklenen bu vakıa ile ikrar edilen vakıanın hükümsüz kaldığı, yani borcun sona erdiği iddia edilmiştir. Yukarıda açıklandığı üzere burada bağlantısız bileşik ikrar söz konusu olup ikrar eden davacı, ödeme yönünden borcun sona erdiğini ispat yükü altına girmiş ancak mahkemece, bu ödeme iddiası değerlendirilmemiş ve sunulan belgeler üzerinde inceleme yapılmamıştır. 

Şu durumda, mahkemece yukarıda açıklanan hususlar ışığında, ispat külfeti kendisine düşen davacı taraftan, ispata yarar delillerinin sorulması, usulünce toplanması ve oluşacak sonuca göre hüküm kurulması gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve eksik inceleme ile karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden hükmün bozulması gerekmiştir. 

SONUÇ : Temyiz edilen kararın, yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 19/12/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Başkan                    Üye                        Üye                      Üye                   Üye
S.Demircioğlu         M.Çakmak             N.Taş                  S.Arslan            H.Akdere