MİRASÇI ŞAHSİ BORCU İÇİN MİRASIN REDDİ KARARINA DAYANARAK TAKİBİN İPTALİNİ İSTEYEMEZ.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


08 Eki
2020

Yazdır

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2017/12-336
KARAR NO   : 2020/281

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ                  : 
İstanbul 6. İcra Hukuk Mahkemesi
TARİHİ                            : 20/04/2015
NUMARASI                    : 2015/122 - 2015/503
DAVACI-BORÇLU         : Ş.K. vekili Av. G.Ş.K.
DAVALI-ALACAKLI      : M.R.Ş. vekili Av. H.P.

1. Taraflar arasındaki "şikâyet" isteminden dolayı yapılan inceleme sonunda, İstanbul 6. İcra (Hukuk) Mahkemesince şikâyetin reddine ilişkin karar borçlu vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonucunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına direnilmiştir.

2. Direnme kararı borçlu vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. İNCELEME SÜRECİ

Borçlu İstemi:

4. Borçlu vekili 03.03.2014 tarihli şikâyet dilekçesinde; alacaklı tarafından İstanbul 25. İcra Dairesinin 2012/5..9 E. sayılı icra takip dosyasında muris Süheyla K.'ın mirasçısı sıfatıyla müvekkili hakkında ilamsız takip başlatıldığını, Şişli 3. Sulh Hukuk Mahkemesinin 14.10.2010 tarihli ve 2010/4.2 E., 2010/8.1 K. sayılı kararı ile müvekkilinin murisin mirasını kayıtsız ve şartsız reddettiğini, müvekkilinin murisin borçlarından sorumlu olmadığını belirterek takibin iptaline karar verilmesini talep etmiştir 

Alacaklı Cevabı: 

5. Alacaklı vekili 14.03.2014 tarihli cevap dilekçesinde; mirasın kayıtsız ve şartsız reddi kararı bulunması sebebiyle icra takip dosyasında hacizlerin fekkine dair memurluk işlemine karşı şikâyet yoluna başvurduklarını ve İstanbul 2. İcra Hukuk Mahkemesinin 2013/1124 E. sayılı kararı ile şikâyetin kabulüne karar verilmesi üzerine borçlunun huzurdaki talepte bulunduğunu, borçlunun kötü niyetli olduğunu savunarak talebin reddine karar verilmesini istemiştir.

İlk Derece Mahkemesi Kararı: 

6. İstanbul 6. İcra Hukuk Mahkemesinin 28.03.2014 tarihli ve 2014/246 E., 2014/316 K. sayılı kararı ile; icra takip dosyası incelendiğinde borçlular aleyhine 02.12.2012 (02.02.2012) tarihinde kira alacağının ve ferilerinin tahsilinin talep edildiği, örnek 7 nolu ödeme emrinin tanzim ve tebliğ edilerek takibin kesinleştiği, murisin takipten önce vefat ettiği, mirasın reddi işleminin takip öncesi bir işlem olduğu, mirasçıların şahsına yönelik bir takip başlatıldığından mirasın reddi nedeniyle borçlu olunmadığı iddiasının borca itiraz sebebi olduğu, takipten çok önce yapılmış mirasın reddi işleminin takibin kesinleşmesinden sonra şikâyet sebebi olarak bildirilmesi mümkün olmayıp, borcun murise ait olup olmadığı ve mirasın reddi kapsamında kalıp kalmadığının ancak menfi tespit davası ile ileri sürülebilecek hususlardan olduğu gerekçesiyle talebin reddine karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

7. İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde borçlu vekili temyiz isteminde bulunmuştur. Özel Dairece ilk derece mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiş ise de borçlu vekilinin süresi içinde karar düzeltme istemi üzerine;

8. Yargıtay 12. Hukuk Dairesince 03.11.2014 tarihli ve 2014/22332 E., 2014/25821 K. sayılı kararı ile;

"... Borçlunun ölümü üzerine, borçlu mirasçıları aleyhine 02.02.2012 tarihinde genel haciz yoluyla ilamsız icra takibine başlanmış, borçlu mirasçı Şermin K. tarafından mirasın reddedildiği belirtilerek şikâyet yoluna başvurulmuş, mahkemece mirasın reddinin icra takibinden önce olduğu, bu sebeple 7 günlük itiraz süresi içerisinde ileri sürülmesi gerektiği, itiraz olarak ileri sürülmesi gereken hususun şikâyet yoluyla ileri sürülemeyeceği belirtilerek istemin reddine karar verilmiş, temyiz başvurusu üzerine karar Dairemizin 24.06.2014 tarih, 2014/13781 E  - 18383 Karar sayılı ilamı ile onanmıştır.

Hakkında icra takibi yapılan borçlular, mirası reddettiklerini bildirerek aleyhlerine yapılan takibin iptalini icra mahkemesinden isteyebilirler. Mirasçı sıfatı ile hakkında takip yapılan borçlunun bu başvurusu, İİK'nın 16. madde kapsamında şikâyet olarak kabul edilmelidir. Bu konudaki şikâyet ise taraf ehliyetine ilişkin olup kamu düzeni ile ilgili olduğundan, İİK'nın 16/2. maddesi uyarınca süreye de tabi değildir.

Somut olayda, mahkemece işin esasına girilerek istemin incelenmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, istemin itiraz süresi içerisinde ileri sürülmediğinden bahisle reddine karar verilmesi isabetsizdir. Mahkeme kararının bu nedenle bozulması gerekirken onandığı anlaşılmakla borçlu vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin onama kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerekmiştir..." gerekçesi ile onama kararı kaldırılarak ilk derece mahkemesi kararı karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

9. İstanbul 6. İcra Hukuk Mahkemesinin 20.04.2015 tarihli ve 2015/122 E., 2015/503 K. sayılı kararı ile; ilamsız takipte talep edilen alacağa ilişkin itirazların İİK'nın 62. maddesi gereğince ödeme emri tebliğden itibaren 7 gün içinde icra müdürlüğüne bildirilmesi gerektiği, bu dosyada talep tarihi itibariyle takibin kesinleştiğinin çekişmesiz olduğu, İİK kapsamında açık bir düzenleme bulunmamakla beraber Özel Dairenin genel uygulamasında husumete ilişkin itirazların takibin her aşamasında şikâyet olarak ileri sürülmesi ve takibin iptalinin sağlanmasının mümkün görüldüğü, mirasın reddi hâlinde de bu uygulamanın benimsendiği, uygulamanın hukuki temelinin HMK'nın 114. maddesinde yer alan dava şartlarından sayılan "Tarafların, taraf ve dava ehliyetine sahip olmaları; kanuni temsilin söz konusu olduğu hâllerde, temsilcinin gerekli niteliğe sahip bulunması" düzenlemesi ile HMK'nın 115. maddesine göre bu durumun davanın her aşamasında ileri sürülebilmesi ve mahkemenin de resen dikkate alması gerektiğine dayandığı, bu düzenlemelerde kişilerin subjektif haklarından kaynaklanmayan, talep sebebi hakkın yargılamasının gerekmediği, tarafların kişilikleri ile ilgili sebeplerin kastedildiği, talep sebebi hakka ilişkin hususların ise daha çok usulde "taraf sıfatı" olarak adlandırılmakta olup resen dikkate alınmayacak itiraz (savunma) sebebi olarak bildirildiğinde değerlendirilebilecek bir husus olduğu, hukuki sebepler bu şekilde açıklandıktan sonra mirasın reddedilmiş olmasının taraf sıfatına ilişkin bir savunma (takip hukukunda itiraz) sebebi olarak mı ya da resen de dikkate alınacak bir taraf ehliyetine ilişkin şikâyet sebebi olarak kabul edilip edilmeyeceğinin tartışılmasının gerektiği, mirasbırakanın alacaklısının mirasçılarının şahsı veya tereke hakkında takip yapma hakkı bulunduğu, bu durumun yasal mirasçılık sıfatından kaynaklandığı, TMK'nın 605. maddesinde yasal veya atanmış mirasçılara mirasın reddinin hak olarak tanındığı, bu madde ve devamı maddelerdeki düzenlemelerde mirasın reddi hâlinde yasal mirasçılık sıfatının sona ereceğine ilişkin hiç bir düzenlemenin bulunmadığı, mirasın reddinin sadece reddeden mirasçıya anılan düzenlemedeki bazı haklardan faydalanma yolunu açtığı ve esasen tereke alacaklılarına karşı şahsen sorumluluğunu engellemek üzere bir savunma sebebine sahip olduğu, TMK'nın 612. maddesinde tasfiyeden sonra kalan kısmın hak sahiplerine verileceği, yine TMK'nın 618. maddesinde de yasal mirasçıların sorumlu bulunduğu hâllerin belirtildiği ve maddede hukuki statü olarak "mirasbırakanın mirasını reddeden mirasçılar" ifadesinin yer aldığı, tüm bu düzenlemelere göre mirası reddeden mirasçının taraf ehliyetinin bulunduğu ve bazı hâllerde tereke borçlarından sorumlu olduğu gibi aktiflerinden de faydalanabildiği, mirasın reddinin miras hukukundan yani maddi hukuktan kaynaklanan, süreleri içinde bildirilmesi gereken ve resen dikkate alınamayacak bir savunma olduğu, takip hukuku bakımından da süreleri içinde borca itiraz sebebi olarak bildirilmesi gerektiği, şikâyet sebebi olarak kabul edilip takibin iptal edilmesi hâlinde tereke alacaklısının en azından TMK'nın 618. maddesi kapsamındaki düzenlemeden faydalanmasının önüne geçilmesi sonucunu doğuracağı, mirasın reddine ilişkin bu anlatılan sebepler yanında 02.02.2012 tarihinde başlatılan bir takipte 14.10.2010 tarihinde yapılmış mirasın reddi işleminin takipten yaklaşık 2 yıl sonra bildirilmesinin TMK'nın 2. maddesi bakımından da tartışmalı olduğu, ayrıca takibe konu edilen kira bedellerinin murisin 17.01.2010 tarihinde ölümünden sonraki 2011 yılının 7, 8 ve 9. aylarına ilişkin olduğu, bu bakımlardan da itirazın yerinde olmadığı gerekçeleriyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

10. Direnme kararı süresi içinde borçlu vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

11. Borçlunun isteminin borca itiraza mı, yoksa şikâyet yolu ile takibin iptaline mi ilişkin olduğu; buna göre istemin süreye tabi olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

12. Şikâyet icra ve iflas hukukunda düzenlenmiş, kendisine özgü hukuki bir çaredir. Şikâyet kendisine özgü bir yol olup bir dava ve gerçek anlamda bir kanun yolu değildir. Şikâyet, icra takibinin taraflarına veya hukuki yararı bulunan diğer kişilere tanınmış ve bu yolla icra ve iflas dairelerinin (veya diğer icra organlarının) kanuna veya olaya uygun olmayan işlemlerinin iptalini veya düzeltilmesini ya da yapmadıkları veya geciktirdikleri işlemlerin yapılmasını sağlayan hukuki bir çaredir (Pekcanıtez, H./ Atalay, O./ Özkan, M.S./Özekes, M.:İcra ve İflas Hukuku, 11. Bası, Ankara, 2013, s.125 vd.).

13. Şikâyet, icra mahkemesince incelenir ve karara bağlanır. İcra mahkemesinin şikâyeti inceleyebilmesi için kendisine talepte bulunulması gerekir. Ancak şikâyetin kamu düzenine aykırı olması hâlinde, başka bir sebeple kendisine dosya ulaşan icra mahkemesi, icra memurunun işlemindeki kamu düzenine aykırılığı kendiliğinden nazara alabilir ve işlemi iptal edebilir. 

14. Şikâyet ile itiraz arasında önemli farklar vardır. Şikâyet takip hukukunu ilgilendirir ve bununla icra ve iflas memurunun takip hukukuna ilişkin hükümleri uygulamadığı veya yanlış uyguladığı ileri sürülür. İtiraz ise alacağa karşı ve dolayısıyla maddi hukuk hükümlerine dayanmaktadır. Örneğin alacağın mevcut olmadığı, hükümsüz olduğu, alacağın alacaklının talep ettiği miktarda olmadığı, takas gibi bir sebeple ileri sürülür (Pekcanıtez, H.: İcra-İflas Hukukunda Şikayet, Ankara 1986, s. 26). İcra müdürünün kendiliğinden gözetmesi gereken hususlar dışında kalan takip hukukuna ilişkin sebepler itiraz sebebi oluşturur (örneğin İİK'nın 50. maddesinde düzenlenen yetki itirazı).

15. Somut olayda; alacaklının borçlular hakkında 02.02.2012 tarihinde genel haciz yolu ile ilamsız takip başlattığı, takip talebinde borçluların Süheyla K. mirasçıları olarak gösterildiği, borcun sebebinin 2011 yılının Temmuz, Ağustos ve Eylül aylarına ilişkin kira bedeli olduğu, murisin 17.01.2010 tarihinde vefat ettiği, borçlu Şermin K. vekilinin 03.03.2014 tarihinde icra mahkemesine şikâyet yolu ile başvurarak müvekkilinin Şişli 3. Sulh Hukuk Mahkemesinin 14.10.2010 tarihli ve 2010/4.2 E., 2010/8.1 K. sayılı kararı ile murisin mirasını kayıtsız ve şartsız reddettiğini bildirerek icra takibinin iptalini talep ettiği anlaşılmaktadır.

16. Görüldüğü üzere, takip konusu alacak murisin vefat tarihinden sonraki bir tarihe ilişkin olduğundan borçlu tereke borcu sebebiyle değil, şahsi borcu nedeniyle takip edilmektedir. Bu nedenle borçlunun mirasın reddine ilişkin mahkeme kararına dayanarak takibin iptalini istemesinin bir dayanağı yoktur. Borçlunun icra mahkemesine başvurusunun reddi bu nedenle yerindedir.

17. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, uyuşmazlığın borçlunun mirasın reddi nedeniyle takibin iptaline ilişkin isteminin borca itiraz mı, yoksa şikâyet mi olduğu noktasında toplandığı, imzaya itiraz dışındaki itirazların borca itiraz olması nedeniyle borçlunun isteminin borca itiraz olduğunun kabulü gerektiği, borçluya ödeme emri tebliğ edilmediğinden takibin kesinleşmediği, borca itirazın icra dairesine bildirilmesi gerektiği gerekçesiyle direnme kararının değişik gerekçe ile onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir. 

18. Hâl böyle olunca mahkemenin direnme kararının açıklanan nedenlerle onanması gerekmiştir.

19. Ayrıca direnmeye ilişkin gerekçeli kararda 03.03.2014 olan şikâyet tarihinin 29.01.2015 olarak gösterilmiş olması mahallinde her zaman düzeltilebilecek bir maddi hata olarak değerlendirilmiş ve işin esasına etkili görülmediğinden bozma nedeni yapılmamıştır.

IV. SONUÇ: 

Açıklanan nedenlerle;

Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, 

Aşağıda dökümü yazılı (26,70TL) harcın temyiz edenden alınmasına, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’na 5311 sayılı Kanun'un 29. maddesi ile eklenen geçici 7. maddesinin göndermesi ile uygulanması gereken İİK’nın 366/III. maddesi uyarınca kararın tebliğden itibaren 10 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 10.03.2020 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.