MİRASÇININ ALACAKLILARI AÇISINDAN TENKİS DAVASINA ÖZEL DAVA ŞARTI OLAN İHTAR TAMAMLANABİLİR BİR DAVA ŞARTI DEĞİLDİR.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


26 Şub
2022

Yazdır

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2020/14-540
KARAR NO   : 2021/1223

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ              :
 Isparta 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ                        : 25/09/2019
NUMARASI                : 2019/353 - 2019/607
DAVACI                      : Müflis Y.M.D. İflas İdaresi vekili Av. S.K.
DAVALILAR               : 1- Ş.N.A. 2- U.B.K. vekilleri Av. M.H.K.
                                     3- Z.S.D. vekilleri Av. S.S., Av. İ.S.
                                     4- N.D. vekili Av. Ö.A.L.
FER'Î MÜDAHİL         : Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu vekili Av. R.T.

1. Taraflar arasındaki “vasiyetnamenin iptali olmadığı takdirde tenkis” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Isparta 2. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın usulden reddine ilişkin karara yönelik davacı iflas idaresi vekili, fer’î müdahil vekili, davalı Zekiye Sezen D. vekili, davalılar Şehriban Nihan A. ve Ummahan Binhan K. vekili ve davalı Neslihan D. vekilinin istinaf başvurularının Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi tarafından esastan reddine dair karar davacı vekili, fer'î müdahil vekili, katılma yolu ile davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 14. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda oy çokluğu ile bozulmuş, ilk derece mahkemesince Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davacı iflas idaresi vekili ve fer'î müdahil vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı ve Fer'î Müdahil İstemi:

4. Davacı vekili dava dilekçesinde; Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) Yönetim Kurulunun 20.12.2000 tarihli ve 36 sayılı kararına istinaden Yahya Murat D. hakkında İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2001/4 E. sayılı dosyası ile şahsi iflas davası açıldığını, mahkemece Yahya Murat D.'in şahsi iflasına, iflasın 31.12.2008 günü açılmasına karar verildiğini, iflas tasfiye işlemlerinin ilk olarak İstanbul 1. İflas Müdürlüğünün 2009/1 sayılı dosyası ile yürütülmeye başlandığını, daha sonra Fon Kurulunun 19.02.2009 tarihli ve 2009/47 sayılı kararı ile E.ebank A.Ş hakim ortağı müflis Yahya Murat D.'in iflas tasfiye işlemlerinin 5411 sayılı Kanun’un Geçici 11. maddesinin yollaması uyarınca alacaklılar toplantısı, iflas dairesi, iflas idaresi görev ve yetkilerine haiz olarak Fon tarafından yürütülmesine karar verildiğinden Fon Kurulunun iş bu kararı İstanbul 1. İflas Müdürlüğünün 2009/1 sayılı dosyasına ibraz edilerek tasfiye dosyası ile içeriği belge asıllarının TMSF'ye teslim edilmesinin talep edildiğini, iflas tasfiye dosyasının İstanbul 1. İflas Müdürlüğünden 16.04.2009 tarihinde teslim alındığını ve iflas tasfiye işlemlerinin TMSF-HUK 2009/1 sayılı dosyasından yürütüldüğünü, iflas alacaklarının genel toplamının 22.727.728.187,85 TL olduğunu ve masanın 5.018.828,86 TL'lik nakit mevcudunun söz konusu alacakları karşılamayacağını, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 184. maddesi: "İflas açıldığı zamanda müflisin haczi kabil bütün malları hangi yerde bulunursa bulunsun bir masa teşkil eder ve alacakların ödenmesine tahsis olunur. İflasın kapanmasına kadar müflisin uhdesine geçen mallar masaya girer…" şeklinde düzenlendiğinden mirasın açılması ile müflis Yahya Murat D.'e intikal eden miras payının iflas masası dahiline girdiğini, İİK’nın 266. maddesi gereğince masanın kanuni mümessilinin iflas idaresi olduğunu, müflis Yahya Murat D.'in babası Şevket D.'in 09.05.2016 tarihinde vefat ettiğini ve muris Şevket D.'in vefatı sonrasında iki adet vasiyetname bıraktığını, bu vasiyetnameler ile yapılan tasarruflar neticesinde müflis Yahya Murat D.'in mirastan ıskat edildiğini, söz konusu iki adet vasiyetnamenin hukuka aykırı olup iptalinin gerektiğini, mirastan ıskat sebebi olarak gösterilen iddiaların yersiz olduğunu, müflis Yahya Murat D.'e 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 562. maddesi uyarınca tasarrufların iptali ve tenkisi ile ilgili olarak yasal yollara başvurması hususunda süre verilerek aksi hâlde bu davanın açılacağının ihtarname ile bildirildiğini, ihtarnamenin bila tebliğ iade edildiğini, müteveffa Şevket D.'in oğlu Yahya Murat ile hiçbir iş ilişkisinin ve ortaklığının bulunmadığı yönündeki 07.04.2015 tarihli vasiyetnamede yer alan iddiaların gerçeği yansıtmadığını, D. ailesi ve D. grubu şirketleri ile E.ebank A.Ş arasında fiili ve organik bağın bulunduğunu, yine 07.04.2015 tarihli vasiyetnamede ileri sürülen müflis Yahya Murat'ın sahte vekaletnameler kullanarak Şevket D. Holding A.Ş.'ye E.ebank A.Ş'nin ortağı gibi gösterdiği ve bu sebeple maddi ve manevi olarak zarara uğrattığına ilişkin iddiasının temelsiz olup fiili durumla bağdaşmadığını, Şevket D. ve arkadaşları ile Fon arasında imzalanan sulh ve ibra sözleşmesinin Şevket D.'in E.ebank A.Ş ile olan bağını kanıtladığını ve Şevket D.'in tüm iddialarının haksız olduğunu gösterdiğini belirterek Isparta 2. Noterliğince düzenlenen 03.12.2010 tarihli ve 14.72 yevmiye sayılı ve Beyoğlu 7. Noterliğince düzenlenen 07.04.2015 tarihli ve 06.08 yevmiye sayılı vasiyetnamelerin iptaline, bu mümkün olmadığı takdirde Beyoğlu 7. Noterliğince düzenlenen vasiyetname ile yapılan tasarrufun tenkisine, iptale konu tasarruflar gereğince mirasın paylaşılmasını ve iflas idaresinin zarara uğramasını engellemek amacıyla Şevket D.'in terekesinden müflis Yahya Murat D.'e intikal edecek miras payına ilişkin olarak ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiştir.

5. Fer’i müdahil TMSF vekili dilekçesinde; müvekkilinin, Yahya Murat D. iflas masasında en büyük alacaklısı durumunda olduğunu, bu sebeple işbu dava sonucuna göre elde edilecek tahsilat miktarı bakımından menfaatinin söz konusu olduğunu, davanın iflas idaresi lehine sonuçlanması ve miras payının masa malvarlığına dahil olması durumunda, iflas alacaklılarına payları oranında dağıtım yapılacağından, fonun masadan yapacağı tahsilat tutarının artmış olacağını, bu sebeple fonun iddia ve savunmalara ilişkin davacı taraf yanında açıklama ve beyanların davanın seyri açısından önemli olacağını ve hukukî menfaatlerinin bulunduğunu ileri sürerek davaya fer’i müdahil olarak katılmalarına karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Cevabı:

6. Davalılar vekilleri ortak cevap dilekçesinde; davacının iptal davası açma hakkının bulunmadığını, davalıların yanlış gösterilmiş olduğunu, vasiyeti yerine getirme görevlilerinin ve atanmış mirasçıların da davalı olarak gösterilmesi gerektiğini, henüz kesinleşmemiş olması nedeniyle ilk vasiyetnamenin iptal davasına konu olamayacağını, mirasçılıktan ıskat sebeplerinin vasiyetnamede detaylı olarak açıklandığını, ıskat sebeplerinin var olmadığını veya gerçek olmadığını ispat yükünün davacıda olduğunu, ıskat edilenin miras bırakana ve miras bırakanın yakınlarına karşı birçok ağır suç işlediğini, aile hukukundan doğan yükümlülüklerini yerine getirmediğini, vasiyetnamenin iptali şartlarının gerçekleşmemiş olduğunu, tenkis davasının iptal davası ile birlikte terditli olarak açılamayacağını, tenkis davası ön koşullarının da yerine getirilmediğini, ıskat hâlinde, ıskat edilen kişinin tenkis hakkı bulunmadığını, Yahya Murat D.'in mirastan ıskat edilmiş olduğuna göre ikinci vasiyetname iptal edilmediği müddetçe mirasçılık hakkını kazanamamış olacağını, davacının tenkis davasının kapsamının TMK m. 562/1–2 ve TMK m. 512/3 ilk cümlesi ile sınırlı olduğunu, mirasçılıktan çıkarılan kimsenin itiraz etme imkânını kullanmaması durumunda ise TMK m. 562/2 ile iflas idaresi veya alacaklıların tenkis davası açabilmesi imkânı bulunduğunu, mirasçılıktan çıkarılanın çıkarma tasarrufuna itiraz etmemesi durumunda da iflas idaresi veya alacaklıların, TMK m. 561/1’deki aynı koşullarla tenkis davası açabileceğini, alacaklıya TMK m. 562/2 ile tanınan hakkın sadece “tenkis” davası açma hakkı olduğunu, tenkisin ise tasarrufun saklı payı aşan kısmının indirilmesi demek olduğundan, alacaklı yani davacının hiç bir zaman “çıkarmanın geçersiz” olduğunu iddia edemeyeceğini, koşulları gerçekleşir ise tasarrufun saklı paya tecavüz eden kısmının kaldırılmasını isteyebileceğini, müteveffa Şevket D.'in ikinci vasiyetnamesinde ıskat sebeplerini gayet açık ve net olarak sıraladığını, bu sebepler hakkında herhangi bir yanılma içerisinde olmadığını, davacının böyle bir iddiasının da bulunmadığını, muris Şevket D.’in Yahya Murat D.’in çeşitli borçlarını ödediğini, savunma masraflarını üstlendiğini ve Yahya Murat D.’in suç ve eylemleri nedeniyle Şevket D.’in malvarlığına gelen zararların rakamsal toplamının Yahya Murat D.’in terekedeki saklı payının kat be kat üstünde olduğunu, bu nedenle Şevket D.’in vasiyetnamelerindeki tasarrufunun miras payını fazlasıyla zaten almış olan Yahya Murat D.’in saklı payına tecavüz ettiğinden bahsedilemeyeceğini ileri sürerek davanın usulden ve esastan reddini savunmuş, ihtiyati tedbir kararının da kaldırılmasını talep etmiştir.

İlk Derece Mahkemesinin Kararı:

7. Isparta 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 08.03.2017 tarihli ve 2016/512 E. 2017/59 K. sayılı kararı ile; davayı açan iflas idaresinin, vasiyetçinin mirasçısı veya vasiyet alacaklısı olmadığına göre vasiyetnamelerin iptalini istemeye hak ve yetkisinin bulunmadığı, bu nedenle vasiyetnamelerin iptaline yönelik açılan davanın reddine karar vermek gerektiği, davacının terditli talebi olan muris Şevket D. tarafından Beyoğlu 7. Noterliğine düzenlettirilen 07.04.2015 tarihli ve 06.08 yevmiye sayılı vasiyetname ile yapılan tasarrufun mirasçı Yahya Murat D.'e ait mahfuz hisseyi aşan kısmının tenkisine yönelik talebi yönünden; TMK'nın 562. maddesinde iflas idaresinin veya mirasçının alacaklılarının tenkis davası açmasının, mirasçıya yapılacak ihtara rağmen mirasçının dava açmaması koşuluna bağlı olduğu, bu maddede öngörülen ihtarın dava şartı niteliğinde bulunduğu, davacı taraf usulüne uygun şekilde tebliğ edilmiş bir ihtarın varlığını ileri sürmediğine göre tenkis davası yönünden yasada öngörülen dava şartının gerçekleşmediği gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi Kararı:

8. İlk derece mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davacı iflas idaresi vekili, fer'î müdahil vekili, davalı Zekiye Sezen D. vekili, davalılar Şehriban Nihan A. ve Ummahan Binhan K. vekili ve davalı Neslihan D. vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.

9. Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesinin 29.09.2017 tarihli ve 2017/615 E. 2017/807 K. sayılı kararı ile; “… 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun ölüme bağlı tasarrufların iptali ve tenkisi başlıklı kısmında 557. maddede iptal davası ve sebepleri düzenlendikten sonra devam eden 558. maddesinde dava hakkı düzenlenmiş; İptal davasının, tasarrufun iptal edilmesinde menfaati bulunan mirasçı veya vasiyet alacaklısı tarafından açılabileceği hükme bağlanmıştır. Mirasçının alacaklılarının hakları ise aynı yasanın 562. maddesinde düzenlenmiştir. Madde metninde aynen "Mirasbırakan, tasarruf edebileceği kısmı aştığında, saklı payı zedelenen mirasçı, iflâsı hâlinde iflâs dairesinin veya mirasın geçtiği tarihte kendisine karşı ellerinde ödemeden aciz belgesi bulunan alacaklıların ihtarına rağmen tenkis davası açmazsa, iflâs idaresi veya bu alacaklılar, alacaklarının elde edilmesi için gerekli olan oranda ve mirasçıya tanınan süre içinde tenkis davası açabilirler. Düzenlemesi öngörülmüştür. Yasanın açık düzenlemesi ile iflas idaresinin ve alacaklıların dava hakkı tenkis davası ile sınırlandırılmış olup yasa metninin vasiyetnamenin iptali ile ilgili hükümlerinde mirasçı alacaklılarına veya iflas idaresine böyle bir hakkın verilmemiş olması yasakoyucunun bilinçli bir tercihidir. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın davacısının o dava yönünden davacı sıfatına sahip bulunmadığının belirlenmesi halinde, mahkeme dava konusu hakkın mevcut olup olmadığını inceleyemeyeceğinden sıfat yokluğundan davanın reddine karar verir olayımızda da davacı İflas idaresinin vasiyetnamenin iptali davası açma hakkı bulunmayıp bu davanın münhasıran mirasçı veya vasiyet alacaklısı tarafından açılabileceği gözönüne alındığında ilk derece mahkemesince vasiyetnamenin iptali davasının usulden reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından davacı vekilinin ve davacı yanında karara karşı istinaf kanun yoluna başvuran feri müdahilin vasiyetnamenin iptali davasında ilk derece mahkemesince verilen hükme yönelik istinaf kanun yolu başvurusu yerinde görülmemiştir.

Davacı vekilinin ilk derece mahkemesince tenkis davası hakkında verilen hükme yönelik istinaf kanun yolu başvurusuna gelince; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 562/II. maddesinde mirasçılıktan çıkarılanın çıkarma tasarrufuna itiraz etmemesi halinde de, iflas idaresi veya alacaklılarının aynı koşullar altında tenkis davası açma hakkına sahip olacakları düzenlenmiştir. Bu düzenlemeyle kanun koyucu iflas idaresine veya alacaklılara tenkis davası açabilme hakkı tanıyarak saklı pay sahibi mirasçının keyfi olarak miras payını talep etmemesine karşı alacaklıları korumuştur. Saklı paylı mirasçının alacaklılarının veya iflas idaresinin tenkis davası açabilmeleri için, mirasın geçtiği tarih itibariyle borç ödemeden aciz belgesine veya iflas kararına sahip olması, alacaklıların veya iflas idaresinin tenkis davası açmasını saklı paylı mirasçıya ihtar etmiş olmaları ve bunun için makul bir süre tanımaları gerekir. Saklı pay sahibi mirasçıya yapılan ihtara rağmen tenkis talep davası açılmadığı takdirde alacaklılar veya iflas idaresi kendi adına tenkis davası açma hakkına sahip olur. Olayımızda dava tarihi itibarıyla davacının 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 562. maddesi uyarınca tenkis davası açma hakkı bulunmamaktadır. Ilk derece mahkemesince davacının terditli tenkis davasının reddine dair verilen kararda da usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından davacının ve davacı yanında karara karşı istinaf kanun yoluna başvuran feri müdahilin bu yöndeki istinaf kanun yolu başvurusu da yerinde değildir.

Davalılar vekilleri tarafından ayrı ayrı ileri sürülen TMSF'nin feri müdahale talebinin kabulünün yerinde olmadığı reddine karar verilmesi gerektiğine yönelik istinaf kanun yolu başvurusuna gelince; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 66. maddesinde, “ üçüncü kişi, davayı kazanmasında hukuki yararı bulunan taraf yanında ve ona yardımcı olmak amacıyla, tahkikat sona erinceye kadar, fer’i müdahil olarak davada yer alabilir” hükmü öngörülmüş olup, müdahale dilekçesindeki açıklamalara ve taraf beyanlarına göre feri müdahilin müflis Yahya Murat D. iflas masasında alacaklı durumunda olduğu, eldeki davanın kabulüne karar verilmesi halinde malvarlığında artış meydana geleceği bu sebeple müdahale talebinde de hukuki yararı bulunduğu gözetildiğinde Tasarruf Mevduat Sigorta Fonu'nun feri müdahale talebinin kabulüne karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamaktadır. Davalıların bu yöndeki istinaf kanun yolu başvurusu yerinde değildir.

Davalılar vekilleri tarafından ayrı ayrı ileri sürülen ve ihtiyati tedbire itirazın reddine ve tedbirin kararın kesinleşmesine kadar devamına ilişkin ilk derece mahkemesince verilen karara yönelik istinaf kanun yolu başvurusuna gelince; Bilindiği ve öğretide de kabul edildiği üzere ihtiyati tedbir "...kesin hükme kadar devam eden yargılama boyunca, davacı veya davalının (dava konusu ile ilgili olarak) hukuki durumunda meydana gelebilecek zararlara karşı öngörülmüş geçici nitelikte, geniş veya sınırlı olabilen hukuki korumadır." şeklinde tarif edilmiştir. Anılan tariften de anlaşılacağı üzere ihtiyati tedbir diğer fonksiyonları yanında davanın devamı sırasında ve verilecek hükmün kesinleşmesine kadar olan süreç içerisinde dava konusu şey üzerinde yeni bir takım ihtilafların çıkmasını da önleyici niteliği itibariyle geçici bir hukuki korumadır. Nitekim 6100 sayılı HMK'nın onuncu kısmının birinci bölümünde düzenlenen ihtiyati tedbir müessesesi 389. madde başlığında "geçici hukuki korumalar" olarak vasıflandırılmış ve aynı maddenin birinci fıkrasında "mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından yada tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir" şeklinde şartları belirtildikten sonra takip eden maddelerde bu konudaki talep verilecek karar ve içereceği hususlar, teminat, kararın uygulanması gibi sair hususlar da duraksamaya yer bırakmayacak şekilde takip edilmesi ve yapılması gerekli usul ve prosedür vazedilmiştir. Olayımızda ise vasiyetnamenin iptaline dair eldeki dava derdest olup vasiyetname kesinleşmeden ve infaz edilebilir olmadan, öte yandan terekenin elbirliği ile mülkiyetine tabi olduğu herhangi bir mirasçının tereke üzerinde tek başına tasarruf hakkının bulunmadığı da gözetilmeksizin ilk derece mahkemesince "müteveffa Şevket D. terekesinden müflis Yahya Murat D.'e intikal edecek miras payına ilişkin olarak takdiren teminatsız olarak ihtiyati tedbir konulmasına," şeklinde tedbir kararı verilmiş olması ve davanın esası hakkında davanın reddine karar verilmiş olmasına rağmen ihtiyati tedbir kararının devamına karar verilmiş olması doğru değildir. Davalılar vekilinin bu yöndeki istinaf kanun yolu başvurusu yerinde olup ihtiyati tedbirin devamına ilişkin hüküm kısmının kaldırılmasına karar verilmesi gerekmiştir. Açıklanan nedenlerle davacı ve feri müdahilin istinaf başvurusunun reddi, davalıların feri müdahile yönelik istinaf başvurusunun reddi ile tedbire yönelik istinaf başvurusunun kabulüne,…” karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

10. Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesinin yukarıda belirtilen kararı süresi içinde davacı vekili, fer'î müdahil vekili ve katılma yolu ile davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.

11. Yargıtay (Kapatılan) 14. Hukuk Dairesince 09.04.2019 tarihli ve 2018/911 E. 2019/3250 K. sayılı kararı ile; “… Somut olayda; İİK’nın 184. maddesindeki; "İflas açıldığı zamanda müflisin haczi kabil bütün malları hangi yerde bulunursa bulunsun bir masa teşkil eder ve alacakların ödenmesine tahsis olunur. İflasın kapanmasına kadar müflisin uhdesine geçen mallar masaya girer." düzenleme gereğince mirasın açılması ile müflis Yahya Murat D.'e intikal eden miras payının iflas masası dahiline girmiştir. Bu sebeple iflas idaresinin vasiyetnamenin iptali davasını açma hakkı vardır.

Davacı vekilinin ikinci kademedeki talebi olan tenkis için dava şartı olarak öngörülen ihtar, yargılama aşamasında giderilebilecek bir dava şartıdır. HMKnın 115/2. maddesinde; “Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder.” hükmü yer almaktadır. Dava açılmadan önce müflise gönderilen Beyoğlu 34. Noterliğinin 16.08.2016 tarih 10.31 yevmiye numaralı ihtarnamesi 18.08.2016 tarihinde tebliğ edilemediğinden merciine iade edilmiştir. İstinaf aşamasında müflise gönderilen Beyoğlu 18. Noterliğinin 23.03.2017 tarih 06882 yevmiye numaralı ihtarnamesi ise Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesine göre muhtara tebliğ edilerek dava şartı noksanlığının giderildiği anlaşılmaktadır.

Yerel mahkemece dava şartı olan ihtarın gerçekleştiği gözetilerek işin esasına girilip bir karar verilmesi gerekirken davanın usulden reddine karar verilmesi, bölge adliye mahkemesince de davacı vekilinin ve davacı yanında istinaf kanun yoluna başvuran feri müdahilin istinaf başvurusu yerinde görülmeyerek Isparta 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 08.03.2017 tarih ve 2016/512 Esas 2017/59 karar sayılı hükmüne yönelik istinaf kanun yolu başvurusunun reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu sebeple bozulmasına karar vermek gerekmiştir,…” gerekçesiyle hükmün bozulmasına, bozma sebebine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına oy çokluğu ile karar verilmiştir.

Direnme Kararı:

12. Isparta 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 25.09.2019 tarihli ve 2019/353 E. 2019/607 K. sayılı kararı ile; borçluya gönderilip de iade edilen ilk ihtarnamenin davacı iflas idaresi tarafından gönderilmiş olmakla beraber, ikinci kez (karardan sonra) gönderilen ve usulsüz olarak tebliğ edilen ihtarnamenin davacı tarafça değil, fer'î müdahil tarafından gönderildiği, başka bir anlatımla karardan sonra gönderilen ve gönderilmesi ile dava şartının yerine getirildiği iddia edilen ihtarnamenin, davacı tarafça gönderilmediği gibi bu ihtarnamenin de usulüne uygun şekilde tebliğ edilmediği, çünkü Tebligat Kanunu'nun 21/2. maddesi gereğince, muhataba tebliğ yapılabilmesi için tebligatı çıkaran kurumun önce, muhatabın bilinen adresine tebligat gönderdikten sonra bu tebligat iade edilirse sistemde kayıtlı adresine tebligat çıkartabileceği, karar tarihinden sonra gönderilmesi dava şartının yerine getirilmesi için yeterli olmaması bir yana, bu ihtarnameyi çıkartan noterin, muhatabın bilinen adresine daha önce tebligat çıkartmadığı, davadan önce gönderilen ilk ihtarnameyi gönderen noterin Beyoğlu 34. Noteri; karar tarihinden sonra gönderen Noterin ise Beyoğlu 18. Noteri olduğu, Yargıtay tarafından, dava şartının gerçekleştiği iddia edilen ihtarnamenin, 18. Noterlikçe muhatabın bilinen adresine tebligat çıkartılmadan direkt olarak 21/2. maddesine göre gönderildiği, bu nedenle tebligatın usulsüz olduğu, bir an için dosyadaki dava şartının sonradan giderilebilir bir dava şartı olduğu varsayılsa bile, bu dava şartı hükümden önce değil, hükümden sonra tamamlandığı, fakat yerleşik Yargıtay kararları uyarınca tamamlanabilir dava şartının ancak karar verilinceye kadar tamamlanma imkanının bulunduğu, aksinin kabulünün dosyaların gereksiz yere üst mahkemelerden dönmesine ve yargılamanın uzamasına sebebiyet vereceği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

13. Direnme kararı süresi içinde davacı iflas idaresi vekili ve fer'î müdahil vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

14. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık;

1- Davacı iflas idaresinin muris Şevket D. tarafından düzenlenen iki ayrı vasiyetnamenin iptaline ilişkin olarak dava açma hakkının bulunup bulunmadığı,

2- Davacı vekilinin ikinci kademedeki talebi olan tenkis için dava şartı olarak öngörülen ihtarın usulüne uygun tebliğ edilip edilmediği, dava şartı noksanlığının giderilip giderilmediği, buradan varılacak sonuca göre işin esasının incelenmesinin mümkün olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

A- Fer’î müdahil TMSF vekilinin temyiz talebi yönünden yapılan incelemede;

15. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesinden önce, fer'î müdahil TMSF vekilinin direnme kararını temyizinde hukukî yararının bulunup bulunmadığı, bu bağlamda temyiz isteminin reddine karar verilmesinin gerekip gerekmediği hususu ön sorun olarak tartışılmıştır.

16. Bilindiği üzere hukukî yarar, dava şartı olduğu gibi, temyiz istemi için de gereken bir şarttır.

17. Fer’î müdahil TMSF vekili 18.02.2020 tarihli temyiz dilekçesi ile direnme kararının bozulmasını talep etmiş, ardından kararın temyizi aşamasında Hukuk Genel Kuruluna “Sayın Mahkemenizde görülmekte olan dava dosyasına fer-i müdahil olarak katılmıştık. Bu defa gördüğümüz lüzum üzerine fer-i müdahillikten çekildiğimizi beyan eder gereğini saygılarımızla arz ve talep ederiz…” şeklinde 28.12.2020 tarihli fer'î müdahillikten çekilme dilekçesi sunmuştur.

18. O hâlde fer’i müdahil TMSF vekilinin direnme hükmüne yönelik temyiz isteminin hukukî yarar yokluğundan reddine karar verilmelidir.

Davacı iflas idaresi vekilinin temyiz talebi yönünden yapılan incelemede;

B- (1) numaralı uyuşmazlık yönünden yapılan incelemede;

19. Uyuşmazlığın çözümünde öncelikle “ölüme bağlı tasarruf” ve “vasiyetnamenin iptali” kavramları hakkında açıklama yapılmasında yarar vardır.

20. Miras bırakanın ölümünden sonra meydana gelmesini arzu etmiş olduğu hususlara ilişkin her türlü irade açıklaması, ölüme bağlı tasarruf olarak nitelendirilir (Öztan, Bilge/Öztan, Fırat: Ölüme Bağlı Tasarruflara İlişkin Medeni Kanunu’ndaki ve Noterlik Kanunu’ndaki Şekil Şartları, AÜHFD, 65 (4), 2016, s. 3586). Kanun koyucu, miras bırakanın irade özgürlüğüne büyük önem verdiğinden, miras bırakanın iradesinin öldükten sonra da ayakta tutulmasını ve değer taşımasını, yapacağı ölüme bağlı tasarrufların hukuk düzenince korunmasına bağlamıştır (Kılıçoğlu, Ahmet: Miras Hukuku, Ankara 2018, s. 32).

21. Bu tür hukukî işlemlerin, ölüme bağlı tasarruf olarak adlandırılmalarının sebebi, bu işlemlerin miras bırakanın terekesine ilişkin olmalarıdır (Serozan, Rona/Engin, Baki İlkay: Miras Hukuku, Ankara 2018, s. 276).

22. Ölüme bağlı tasarruflar, şekli anlamda ölüme bağlı tasarruflar ve maddi anlamda ölüme bağlı tasarruflar olarak ikiye ayrılır. Şekli anlamda ölüme bağlı tasarruf, miras bırakanın ölümünden sonra gerçekleşmesini ümit ettiği son arzularını kanunda öngörülen belli şekil şartlarına uygun olarak meydana getirmesidir. Şekli anlamda ölüme bağlı tasarruflarda sınırlı sayı söz konusu olduğundan yalnızca vasiyetname ve miras sözleşmeleri şekli anlamda ölüme bağlı tasarruf niteliği taşır. Bunların dışında herhangi bir işlem, şekli anlamda ölüme bağlı tasarruf olarak kabul edilmez (Serozan /Engin, s.277).

23. Vasiyetname ise, bir kimsenin (gerçek kişi) bizzat yapacağı ölüme bağlı bir tasarruf olup, amacı bütün mamelekini veya muayyen bir malını gerçek veya tüzel bir şahsa mülkiyetinin devrinin yapılmasını sağlayan tek taraflı bir hukuksal işlemdir.

24. Somut olayda muris Şevket D. tarafından düzenlenen Isparta 2. Noterliğinin 03.12.2010 tarihli ve 14.72 sayılı vasiyetnamesi incelendiğinde; oğlu Yahya Murat D.'in terekede sahip olacağı miras hakkından sadece saklı payını almasını arzu ettiği, Yahya Murat D.'e kalacak miras payının saklı pay dışındaki kısmını kızları Şehriban Nihan A. ve Ümmühan Binhan K.'ye ve torunu Şevket Saim A.'a eşit şekilde hak sahibi olmak üzere bıraktığı anlaşılmaktadır.

25. Beyoğlu 7. Noterliğince düzenlenen 07.04.2015 tarihli ve 06.08 yevmiye sayılı muris Şevket D.'in vasiyetnamesi incelendiğinde; oğlu Yahya Murat D.'in sadece saklı payını almasını arzu ettiği vasiyetnamesindeki iradesinin daha da kuvvetlendiği, kendisinin mirasçılıktan çıkarılması yönünde bir iradeye dönüştüğü, bu vasiyetname ile yapacağı ıskat tasarrufu herhangi bir sebeple geçersiz kalırsa veya yaptığı ikinci vasiyetname hakkında bütünüyle hükümsüzlük kararı alınırsa 03.10.2010 tarihli vasiyetnamede belirttiği iradesinin geçerliliğini koruyacağı, Yahya Murat D. ve kendisinden olma alt soyunun sadece mahfuz payını alacağını belirttikten sonra mirasçılıktan çıkarma tasarrufunun nedenlerini açıkladığı görülmüştür.

26. Dosya arasında bulunan İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 31.12.2008 tarihli ve 2001/4 E. 2008/814 K. sayılı kararı ile; Yahya Murat D.'in şahsi iflasına, iflasın 31.12.2008 günü açılmasına karar verildiği, kararın 14.07.2010 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.

27. Muris Şevket D.'in yasal mirasçılarını gösteren İstanbul 7. Sulh Hukuk Mahkemesinin 11.05.2016 tarihli ve 2016/468 E. 2016/325 K. sayılı kararı ile; muris Şevket D.'in 09.05.2016 tarihinde vefat ettiği, yasal mirasçılarının Zekiye Sezen D., Şehriban Nihan A., Ummahan Binhan K., Neslihan D. ve Yahya Murat D. olduğu belirtilmiştir.

28. Somut olaya ilişkin bu açıklamalardan sonra davacı iflas idaresinin muris Şevket D. tarafından düzenlenen ve yukarıda açıklanan iki ayrı vasiyetnamenin iptaline ilişkin olarak dava açma hakkının bulunup bulunmadığı hususuna gelince;

29. Türk Medeni Kanunu’nun 557. maddesinde vasiyetnamenin iptali sebepleri sınırlı olarak sayılmış olup, bunlar; “a- Ehliyetsizlik, b- Vasiyetnamenin yanılma, aldatma, korkutma veya zorlama sonucunda yapılmış olması, c- Tasarrufun içeriğinin bağlandığı koşullar veya yüklemelerin hukuka veya ahlâka aykırı olması, d- Tasarrufun kanunda öngörülen şekillere uyulmadan yapılmış olması” hâlleridir.

30. Türk Medeni Kanunu’nun 557. maddesinde belirtilmiş olan iptal sebepleri dışında herhangi başka bir sebebe dayanarak vasiyetnamenin iptaline ilişkin dava açılması mümkün değildir. Bunun sebebi, yasa koyucunun iptal sebeplerini sınırlı sayı ilkesine (numerus clausus) dayandırmasıdır.

31. Türk Medeni Kanunu’nun 558. maddesinde “…İptal davası, tasarrufun iptal edilmesinde menfaati bulunan mirasçı veya vasiyet alacaklısı tarafından açılabilir. Dava, ölüme bağlı tasarrufun tamamının veya bir kısmının iptaline ilişkin olabilir. İptal davası, ölüme bağlı tasarrufla kendilerine, eşlerine veya hısımlarına kazandırma yapılanların tasarrufun düzenlenmesine katılmalarının yol açtığı sakatlığa dayandığı takdirde tasarrufun tamamı değil, yalnız bu kazandırmalar iptal edilir…” şeklinde düzenleme mevcuttur.

32. Ölüme bağlı tasarrufun iptali davasını açabilecekler kanunda gösterilmiştir. Tasarrufun iptalinde menfaati bulunan mirasçı tarafından iptal davası açılabilir. Bu davayı yasal mirasçı açabileceği gibi, atanmış mirasçının da açması mümkündür. Ayrıca iptal davası tasarrufun iptal edilmesinde menfaati bulunan vasiyet alacaklısı tarafından da açılabilir.

33. Yukarıda açıklandığı üzere madde metninde iflas idaresine dava hakkının verilmemiş olması kanun koyucunun bilinçli bir tercihidir. Dolayısıyla İİK’nın 184. maddesindeki “iflasın kapanmasına kadar müflisin uhdesine geçen mallar masaya girer” şeklinde düzenlemeden hareketle TMK’nın 558. maddesinde sınırlı olarak sayılan mirasçı ve vasiyet alacaklısına ek olarak iflas idaresine vasiyetnamenin iptali davası açma hakkının verilmesi kanunun amacına da aykırıdır. Zira TMK’da iflas idaresinin hangi hâllerde dava açabileceği açıkça düzenlenmiştir. (TMK m. 562, 617) Bu nedenle iflas idaresinin vasiyetnamenin iptali davası açma hakkı bulunmayıp, bu davanın münhasıran mirasçı veya vasiyet alacaklısı tarafından açılabileceği cihetle ilk derece mahkemesince vasiyetnamenin iptali davasının usulden reddine kararı verilmesi yerindedir.

34. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında İcra ve İflas Kanunun (İİK) 184. maddesi uyarınca mirasın açılması ile müflis Yahya Murat D.’e intikal eden miras payının iflas masasına geçtiği, bu nedenle iflas idaresinin vasiyetnamenin iptali davası açma hakkının bulunduğu görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.

35. Hâl böyle olunca, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, direnme kararında açıklanan nedenlere göre (1) numaralı uyuşmazlık yönünden direnme kararı usul ve yasaya uygun olup onanmalıdır.

C- (2) numaralı uyuşmazlık yönünden yapılan incelemede;

36. Uyuşmazlığın çözümünde öncelikle “tenkis” ve “saklı pay” kavramları hakkında açıklama yapılmasında yarar vardır.

37. Tenkis indirme, azaltma veya eksiltme anlamına gelmektedir. TMK’nın 560. maddesi ve devamı hükümlerinde düzenleme alanı bulan tenkis davası ise, miras bırakanın, saklı payı ihlâl eden sağlar arası veya ölüme bağlı kazandırmalarının, yasal sınıra indirilmesini sağlayan yenilik doğurucu nitelikte bir davadır (Nar, Ahmet: Türk Miras Hukukunda Tenkis, İstanbul 2016, s.14 vd.).

38. Saklı pay, TMK’da belirli sebepler dışında sahibinden ayrılması mümkün olmayan bir miras hakkıdır. Gerçekten iş hayatında, alacaklının muhtemel saklı pay sahibi bir kimseye kredi ve borç verirken miras bırakanın ölümünde onun malvarlığına girecek bu payı göz önünde tutmaması mümkün değildir. Bununla birlikte borçlunun saklı pay sahibi mirasçı olması alacaklı için her zaman yeterli bir teminat teşkil etmeyebilir. İşte alacaklıların durumunu göz önüne alan kanun koyucu bazı hâllerde tenkis davası açabilmelerini mümkün kılmıştır (Eren, Fikret/ Yücer Aktürk, İpek: Türk Miras Hukuku, 3. Baskı Ankara 2020, s. 344; İmre, Zahit/Erman, Hasan; Miras Hukuku, İstanbul 2017, s. 261 vd.).

39. Gerçekten de TMK’nın “Mirasçının alacaklılarının hakları” başlığı taşıyan 562. maddesinde “Mirasbırakan, tasarruf edebileceği kısmı aştığında, saklı payı zedelenen mirasçı, iflası halinde iflas dairesinin veya mirasın geçtiği tarihte kendisine karşı ellerinde ödemeden aciz belgesi bulunan alacaklıların ihtarına rağmen tenkis davası açmazsa, iflas idaresi veya bu alacaklılar, alacaklarının elde edilmesi için gerekli olan oranda ve mirasçıya tanınan süre içinde tenkis davası açabilirler.

Mirasçılıktan çıkarılanın çıkarma tasarrufuna itiraz etmemesi durumunda da iflas idaresi veya alacaklılar, aynı koşullarla tenkis davası açabilirler…” şeklinde düzenleme ile alacaklı veya iflas idaresine belli koşullarda tenkis davası açma hakkı tanınmıştır.

40. Tenkis davasının alacaklı veya iflas idaresi tarafından açılabilmesi için gerçekleşmesi gereken koşullar;

“a- Alacaklı veya iflas idaresinin dava açabilmesi için öncelikle tenkis davasının esas şartları mevcut olmalı, başka bir anlatımla miras bırakan tasarruf edilebilir kısmı aşmalı ve bunun sonunda mirasçının saklı payı ihlal edilmelidir.

b- Saklı paylı mirasçıya karşı iflas kararı veya borç ödemekten aciz belgesi alınmış olmalıdır.

c- Saklı paylı mirasçı tenkis davasını açmamış olmalıdır.

d- Saklı paylı mirasçıya tenkis davası açması için yapılan ihtar sonuçsuz kalmış olmalıdır.” şeklinde sıralanabilir.

41. Mirasçılıktan çıkarılan mirasçının tenkis davası açmaması hâlinde bu davayı iflas idaresi ve alacaklılara sağlayan TMK’nın 562. maddenin 2. fıkrasına göre gerekli şartlar, aynen 1. fıkrada olduğu gibidir. Başka bir anlatımla TMK’nın 562. maddesinin 2. fıkrası hükmüne göre, mirasçılıktan çıkarılanın çıkarma tasarrufuna itiraz etmemesi durumunda da iflas idaresi ve alacaklılar, aynı koşullarla tenkis davası açabilirler. Bu nedenle TMK’nın 562. maddesinin 1. fıkrasındaki koşulları yerine getirerek mirasçılıktan çıkarma tasarrufuna itiraz etmeyen saklı pay sahibi mirasçının alacaklıları ve iflas idaresi de, hükümde belirtilen sebeplere dayanarak tenkis davası açabileceklerdir (İnan, Ali Naim /Ertaş, Şeref/Albaş, Hakan: Miras Hukuku, Ankara 2006, s. 386).

42. Alacaklı veya iflas idaresine tanınan dava hakkı, saklı payı ihlal edilen mirasçıya ait dava hakkından tamamen bağımsız bir haktır. Bu itibarla davanın alacaklı veya iflas idaresi tarafından açılması hâlinde saklı paylı mirasçının temsili sözkonusu değildir (Eren / Yücer Aktürk, s. 344).

43. İflas idaresi, TMK’nın 562. maddesinde düzenlenen hükmün kesin ifadesi karşısında, saklı paylı mirasçıya dava açması için ihtarda bulunmalıdır. Ayrıca ihtarın sonuçsuz kalması da gerekmektedir. Bundan maksat verilen süre içinde saklı paylı mirasçının dava açmamış olmasıdır (Eren / Yücer Aktürk, s. 349-350; İmre /Erman; s. 265 vd.; Dural Mustafa/Öz, Turgut Türk Özel Hukuku, Cilt IV, Miras Hukuku, İstanbul 2003, s. 271). Yukarıda anlatılanlar ışığında TMK’nın 562. maddesinde zikredilen ihtar keyfiyeti dava şartlarındandır.

44. Bu aşamada TMK’nın 562. maddesinin doğru uygulanabilmesi için dava şartlarının incelenmesi gereklidir.

45. Dava şartları, mahkemenin davanın esası hakkında yargılama yapabilmesi için gerekli olan unsurlardır. Diğer bir anlatımla, dava şartları dava açılabilmesi için değil, mahkemenin davanın esasına girebilmesi için aranan kamu düzeni ile ilgili zorunlu koşullardır. Mahkeme, hem davanın açıldığı tarihte hem de yargılamanın her aşamasında dava şartlarının bulunup bulunmadığını kendiliğinden araştırıp inceler ve bu konuda tarafların istem ve beyanları ile bağlı değildir. Dava şartlarının davanın açıldığı tarih itibariyle bulunmaması ya da bu şartlardan birinin yargılama aşamasında ortadan kalktığının öğrenilmesi durumunda mahkemece mesmu (dinlenebilir) olmadığı gerekçesiyle davanın reddedilmesi gerekir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 114. maddesinde;

"Dava şartları şunlardır:

(1) Türk mahkemelerinin yargı hakkının bulunması.

.........

i) Aynı davanın, daha önceden kesin hükme bağlanmamış olması,

(2) Diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümler saklıdır." düzenlemesi yer almaktadır. Bu hükme göre, dava şartlarından bazıları olumlu (davanın açılması sırasında var olması gerekli), bazıları ise olumsuz (davanın açılması sırasında bulunmaması gereken) şartlardır.

46. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 115. maddesinin 2. fıkrasında ise,

“Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder” şeklinde düzenlemeye yer verilmiştir. Bu düzenleme gereğince, eksik olan bir dava şartı, belirli bir süre verilerek giderilebilecek ise, hâkim tarafından eksikliğin giderilmesi için kesin süre verilmesi gerekir. Bu süre içinde dava şartı eksikliği tamamlanmaz ise dava, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddedilmelidir.

47. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114. maddesine göre bir kısım dava şartlarının eksikliği yargılama sırasında giderilebilecek durumdayken, bir kısım dava şartlarının bulunmaması durumunda işin esasına girilmesi mümkün değildir. Öte yandan 6100 sayılı HMK’nın 115. maddesinin 2. fıkrasında dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verileceği belirtilmesine rağmen hangi dava şartlarının sonradan tamamlanabileceği noktasında açıklama yapılmamıştır.

48. Türk Medeni Kanunu’nun 562. maddesinde anılan ihtar keyfiyetinin, 6100 sayılı HMK’nın 114. maddenin 2. fıkrasında düzenlenen diğer kanunlarda yer alan dava şartlarından yani özel kanunda düzenlenen dava şartlarından olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca iflas idaresinin veya alacaklının tenkis davası açma hakkı, ancak ihtara rağmen saklı paylı mirasçının tenkis davası açmaması; TMK’nın 562/2. maddesine göre de saklı paylı mirasçının mirasçılıktan çıkarma tasarrufuna itiraz etmemesi durumunda tanınan bağımsız bir hak niteliğindedir.

49. Tüm bu açıklamalardan sonra somut olay incelendiğinde; müflis Yahya Murat D. iflas idaresi tarafından gönderilen Beyoğlu 34. Noterliğinin 16.08.2016 tarihli ve 10.31 yevmiye sayılı ihtarnamesinde “ Murisiniz Şevket D. 09.05.2016 tarihinde vefat etmiş olup vefatı sonrasında iki adet vasiyetname bırakmıştır. Bu vasiyetnamelerden Isparta 2. Noterliğince düzenlenen 03.12.2010 tarih ve 14.72 yevmiye sayılı vasiyetname ile murisiniz Şevket D. terekedeki miras hakkınızdan sadece saklı payınızı almanızı vasiyet etmiştir. Daha sonra Beyoğlu 7. Noterliğince düzenlenen 07.04.2015 tarih ve 06.08 yevmiye sayılı vasiyetname ile 2010 tarihli vasiyetnamede yapılan değişiklikler sonucunda Şevket D. mirasından ıskat edilmiş bulunmaktasınız. Medeni Kanunun 562. maddesi gereğince mirasbırakanın tasarruf edebileceği kısmı aşan ve saklı payınızı zedeleyen bu tasarrufların iptali ve tenkise ilişkin yasal yollara başvurup başvurmayacağınız hususunu ihtarnamenin tebliği tarihinden itibaren 3 gün içinde Müflis Yahya Murat D. iflas idaresine bildirmeniz aksi halde Müflis Yahya Murat D. iflas idaresince icra ve iflas kanununun 226. maddesi gereğince masa menfaatini gözetmek amacıyla vasiyetnamelerin iptali ve tenkise ilişkin dava açacağımızı ihtar ederiz” şeklinde açıklama bulunmakta olup, ihtarnamenin muhataba tebliği istenmiş, ardından ihtarname muhatabın adreste tanınmadığından bahisle bila tebliğ iade edilmiş ve 31.08.2016 tarihinde eldeki dava açılmıştır.

50. Tenkis davasına özel dava koşulu olan ihtarın tamamlanabilir dava koşulu olmadığı, saklı payı ihlal edilen mirasçının tenkis davası açmaması ve kendine yapılan ihtarın sonuçsuz kalması durumunda iflas idaresinin dava hakkının bulunduğu, davanın açıldığı tarihte ihtar koşulunun tamamlanmasının gerektiği, somut olayda muhataba yapılan ihtarın bila tebliğ iade edildiği anlaşılmakla; mahkemece davanın usulden reddine karar verilmesinde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.

51. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında istinaf aşamasında müflise gönderilen ihtarnamenin Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesi uyarınca muhtara tebliğ edilerek dava şartı noksanlığının giderildiği, bu nedenle dava şartı olan ihtarın gerçekleştiği, bu nedenle hükmün bozulması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.

52. Hâl böyle olunca TMK’nın 562. maddesinde düzenlenen saklı paylı mirasçıya ihtarname gönderilmesi hususunun tamamlanabilir dava şartı olmadığı, dava açılırken bulunması gereken tenkis davasına özgü dava şartı olduğu cihetle ilk derece mahkemesinin 2 numaralı uyuşmazlık yönünden davanın usulden reddine dair kararı yerindedir.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

I- A bendinde (§15-18) belirtilen gerekçelerle fer’î müdahil TMSF vekilinin direnme kararına yönelik temyiz isteminin hukukî yarar yokluğundan REDDİNE oy birliği ile,

II- B bendinde (§19-35) belirtilen nedenlerle (1) numaralı uyuşmazlık yönünden davacı iflas idaresi vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının ONANMASINA oy çokluğu ile,

III- C bendinde (§36-52) belirtilen nedenlerle (2) numaralı uyuşmazlık yönünden davacı iflas idaresi vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının ONANMASINA,

Harç peşin alındığından harç alınmasına yer olmadığına, 14.10.2021 tarihinde oy çokluğu ile kesin olarak karar verildi.

BİLGİ : Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nda bulunan 19 üyenin 13 üyenin ONAMA, 4’ü I. VE II. UYUŞMAZLIKLAR YÖNÜNDEN BOZMA, 2’si ise II. UYUŞMAZLIK YÖNÜNDEN BOZMA yönünde oy kullanmışlardır.