MİRASÇININ ALACAKLISI DA TENKİS DAVASINI VASİYETNAMENİN AÇILMASINDAN İTİBAREN 1 YIL İÇİNDE AÇMALIDIR.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


29 Mar
2019

Yazdır

T.C.
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi

ESAS NO       : 2015/14618
KARAR NO    : 2018/13792

T Ü R K  M İ L L E T İ  A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

DAVA TÜRÜ          : TENKİS

Taraflar arasında görülen tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 23.10.2018 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı vekili Avukat S.Ö.T. ile temyiz edilen davacı vekili Avukat M.A.S. geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi Selman Peçe tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

-KARAR-

Dava, 4721 sayılı TMK.nun 562. maddesine dayalı tenkis isteğine ilişkindir.

Davacı, dava dışı saklı pay sahibi Mehmet Ender Y.’den alacaklı olduğunu, hakkında yaptığı icra takiplerine itirazda bulunulması üzerine yapılan yargılamalar sonrası zamanaşımı nedeniyle icranın geri bırakılmasına karar verildiğini, bu kez borçlu aleyhine alacak davası açtığını, dava dışı borçlunun icra dosyalarında haczi kabil mal varlığının bulunmadığını ancak borçlunun mirasbırakan annesi Katibe B.’nın düzenlediği vasiyetname ile taşınmazlarını davalı kızına bıraktığını, alacaklı olduğu dava dışı Mehmet’in saklı payının aşıldığını, dava dışı borçluya tenkis davası açması için ihtarname gönderilmesine rağmen dava açmadığını ileri sürerek, 4721 sayılı TMK.nun 562. maddesi gereğince dava dışı borçlunun saklı payını aşan vasiyetnamenin alacağı kadarının tenkisine karar verilmesini istemiştir.

Davalı, davanın bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmadığını, davacının elinde aciz belgesi olmadığını, icra dosyalarının da zamanaşımı nedeniyle hükümsüz hale geldiğini, mal kaçırma kastının bulunmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddianın sabit olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

Dosya içeriği ve toplanan delillerden, davacı tarafından Kadıköy 6. İcra Müdürlüğünün 2007/8.44, 2007/8.48 ve 2007/8.54 Esas sayılı icra dosyaları ile dava dışı borçlu (mirasçı) Mehmet E. aleyhine kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla icra takibi başlatıldığı, yapılan hacizler sonucu borçlunun haczi kabil mal varlığına rastlanmadığı, Kadıköy 1. İcra Hukuk Mahkemesinin 2010/8.1, 2010/8.2 ve 2010/8.3 Esas sayılı dava dosyalarında verilen kararlar ile anılan icra dosyalarının zamanaşımına uğradığından bahisle icranın geri bırakılmasına karar verildiği, mirasbırakan Katibe B.’ya ait Kadıköy 6. Noterliğinde düzenlenen 16.06.2006 tarihli vasiyetnamenin Kadıköy 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2009/1.81 Esas, 2014/1.55 Karar sayılı dosyasında mirasçıları huzurunda 24.12.2009 tarihinde açıldığı, davalının 02.06.2010 tarihinde dilekçe ve ekinde vasiyetnamenin açılmasına ilişkin ilam örneğini anılan icra dosyalarına sunarak taşınmaz kaydındaki hacizlerin kaldırılmasını talep ettiği, davacının da Kadıköy 1. Noterliğince düzenlen 26.01.2011 tarihli 1..9 yevmiye numaralı ihtarname ile mirasçı (borçlu) Mehmet Ender’e tenkis davası açmasını ihtar ettiği anlaşılmaktadır.

Bilindiği üzere; 4721 sayılı TMK.nun 562/1. maddesinde; “Mirasbırakan, tasarruf edebileceği kısmı aştığında, saklı payı zedelenen mirasçı, iflâsı hâlinde iflâs dairesinin veya mirasın geçtiği tarihte kendisine karşı ellerinde ödemeden aciz belgesi bulunan alacaklıların ihtarına rağmen tenkis davası açmazsa, iflâs idaresi veya bu alacaklılar, alacaklarının elde edilmesi için gerekli olan oranda ve mirasçıya tanınan süre içinde tenkis davası açabilirler." hükmü yer almaktadır. 

Görüldüğü gibi, yasada belirtilen ihtar koşuluna uyulmak suretiyle alacaklılar veya iflas halinde iflas idaresi, saklı payına tecavüz edilen mirasçıya tanınan süre içerisinde tenkis davası açabilirler.

Öte yandan TMK.nun 571/1. maddesinde; "Tenkis davası açma hakkı, mirasçıların saklı paylarının zedelendiğini öğrendikleri tarihten başlayarak bir yıl ve her hâlde vasiyetnamelerde açılma tarihinin, diğer tasarruflarda mirasın açılması tarihinin üzerinden on yıl geçmekle düşer." hükmü düzenlenmiştir. Bu hükme göre bir yıllık süre, vasiyetname ile yapılan ölüme bağlı tasarruflarda vasiyetnamenin açıldığı tarihten itibaren, sağlararası teberruda ise, mirasçının saklı payının zedelendiğini öğrendiği tarihten itibaren işlemeye başlayacaktır. Yasada öngörülen bu süre hak düşürücü nitelikte olup, davalı tarafından ileri sürülüp sürülmediğine bakılmaksızın yargılamanın her aşamasında hakim tarafından kendiliğinden dikkate alınır.

Somut olayda, mirasbırakan Kitibe B., ölüme bağlı tasarrufta bulunmuştur. Vasiyetname 24.12.2009 tarihinde açılıp okunmuş, eldeki dava ise mirasçıya tanınan bir yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra davacı-alacaklı tarafından 25.02.2011 tarihinde açılmıştır.

Hal böyle olunca, davanın bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmadığı gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile davanın kabul edilmesi doğru değildir.

Davalının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, 30.12.2017 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 1.630.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 23.10.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Başkan               Üye                   Üye                Üye                Üye
A. S. TOGAY       F. AKBABA      R. ÜLGER      T. T. GENÇ    İ. AYSAL

İÇTİHAT YORUMU :
 Doktrindeki katıldığımız görüşe göre, "Kanaatimizce, kanun koyucu burada sadece dava açma sürelerinin uzunluğu bakımından bir paralellik kurmak istemiştir; sürelerin başlangıç anı bakımından bir özdeşlik tesis edilmemiştir. Kaldı ki, bir hakkın kullanılmasına ilişkin sürenin başlangıcını, hak sahibinden başka bir kişinin belli bir olguyu öğrenmesine bağlamak kanunun sistemine uygun düşmez. Ayrıca bu yaklaşım, alacaklılara tanınan dava hakkının saklı paylı mirasçının hakkından ayrı, bağımsız bir hak olduğunu ifade eden madde gerekçesiyle de bağdaşmaz. Dolayısıyla MK. m. 562 hükmünü, alacaklıların tenkis davası açma hakkının, mirasçının saklı payının zedelendiğini öğrendikleri tarihten başlayarak bir yıl ve her halde vasiyetnamelerde açılma tarihinin, diğer tasarruflarda mirasın açılma tarihinin üzerinden on yıl geçmekle düşeceği şeklinde yorumlamak daha uygun olacaktır. Buna göre alacaklılar, mirasçının saklı payının zedelendiğini öğrendikleri andan itibaren bir yıl içinde tenkis davasını açmak zorundadırlar. Tenkis davası niteliği itibariyle yenilik doğuran bir dava olduğu için, dava hakkının kullanılmasına ilişkin süreler hak düşürücü sürelerdir. Sözü edilen sürelerin geçmesi, dava hakkını ortadan kaldırdığı için, bir itiraz nedenidir. Davanın her aşamasında sürenin geçtiği ilgili herkes tarafından ileri sürülebileceği gibi bu durum hakim tarafından da resen dikkate alınır." (BAYGIN, Cem, Türk Miras Hukukunda Alacaklıların Korunması, Ankara, 2005, s. 162, 163)

"... bir hakkın kullanılmasına ilişkin sürenin başlangıcını, hak sahibinden başka bir kişinin belli bir olguyu öğrenmesine bağlamak kanunun sistemine uygun düşmez. Ayrıca sürenin başlangıcının bu şekilde kabul edilmesi alacaklılar veya iflas idaresine tanınan dava hakkının ayrı, bağımsız bir dava hakkı olduğuna vurgu yapan madde gerekçesiyle de bağdaşmaz. Kanaatimizce de, alacaklılar veya iflas idaresi bakımından bir yıllık sürenin başlangıcı, ihlalin saklı paylı mirasçılar tarafından öğrenilmesi ile değil, alacaklılar veya iflas idaresi tarafından bizzat öğrenilmesiyle başlar. Bu değerlendirme, alacaklılar veya iflas idaresine dava hakkının tanınmasındaki amaca daha uygun düşecektir." (NAR, Ahmet, Türk Miras Hukukunda Tenkis, İstanbul, 2016, s. 132)

"Alacaklılar bakımından bu şart onların mirasçının saklı payının zedelendiğini öğrenmeleridir. Dolayısıyla bir yıllık süre de bu andan itibaren başlamalıdır." (GENÇ, Ali Ahmet, Saklı Paylı Mirasçıların Alacaklılarının ve İflas İdaresinin Tenkis Davası Açma Hakkı (TMK m. 562), SÜHFD, C: 28, S: 2, Y: 2020, s. 533)

Doktrindeki katılamadığımız görüşe göre ise "... burada bir yıllık süre, mahfuz hisseye vaki tecevüzün, alacaklı veya iflâs idaresi tarafından öğrenildiği anda değil, bizzat mahfuz hisseli mirasçının ıttıla tarihinde cereyan başlar." (EREN, Fikret, Türk Medeni Hukukunda Tenkis Dâvası, Ankara, 1973, s. 145)