MODACIDAN ALINAN AYIPLI OLDUĞU İDDİA EDİLEN KÜRKÜN İADESİ TÜKETİCİ MAHKEMESİNDEN TALEP EDİLMELİDİR.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


29 Tem
2021

Yazdır

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2017/3145
KARAR NO   : 2021/266

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ               :
 İstanbul 2. Tüketici Mahkemesi
TARİHİ                         : 27/04/2017
NUMARASI                 : 2016/1320 - 2017/371
DAVACI                       : İ.Ç.K. vekili Av.  E.E.D.
DAVALI                       : T.J.Ö. vekilleri Av. İ.Z. - Av. A.G.K.- Av. D.E.T.

1. Taraflar arasındaki “ayıplı malın bedelinin iadesi” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İstanbul 2. Tüketici Mahkemesince dava dilekçesinin görev yönünden reddine ilişkin verilen karar davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve direnme kararının verildiği tarih itibariyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla değişikliği öncesi hâliyle 438. maddesinin ikinci fıkrası gereğince direnme kararlarının temyiz incelemesinde duruşma yapılamayacağından davacı vekilinin duruşma isteminin reddine karar verilip dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:  

4. Davacı vekili; müvekkilin 17.03.2015 tarihinde 52.000,00USD ödeyerek davalıdan samur bir kürk satın aldığını, hakkında basında haber yapılmasının temini amacıyla da davalının banka hesabına bir miktar para yatırdığını, söz konusu ödemelere ilişkin fatura verilmemesi ve satın alınan kürkün kullanılmış ikinci el ürün olduğunun fark edilmesi üzerine iadesi istenildiğinde davalının buna yanaşmadığını, ayrıca konuyla ilgili nitelikli dolandırıcılık iddiasıyla suç duyurusunda bulunulduğunu ileri sürerek ayıplı mal bedelinin yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Cevabı:

5. Davalı vekili; dava konusu satım işleminin 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun (TKHK) kapsamında olmadığını, müvekkilinin tacir veya esnaf olmayıp adına kayıtlı ticari veya mesleki amaçlı hiçbir işletmesinin bulunmadığını, davacıya hizmet veya mal sunulmadığını, taraflar arasında arkadaşlık ilişkisi olması nedeniyle davacının üçüncü kişiden almak istediği kürkün teminine yardımcı olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

Mahkeme Kararı:

6. İstanbul 2. Tüketici Mahkemesinin 25.08.2015 tarihli ve 2015/746 E., 2015/1527 K. sayılı kararı ile; taraflar arasındaki ilişkinin TKHK kapsamında olmayıp 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre genel mahkemelerde incelemesinin gerektiği gerekçesi ile dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

7. Yerel Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.

8. Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 27.10.2016 tarihli ve 2016/10246 E., 2016/19677 K. sayılı kararı ile;

“… 1- 6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 3. maddesine göre tüketici; ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi, tüketici işlemi; mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder.

6502 sayılı yasanın 73. maddesi bu kanunun uygulanması ile ilgili her türlü ihtilafa tüketici mahkemelerinde bakılacağını öngörmüştür.

Bir hukuki işlemin sadece 6502 Sayılı yasada düzenlenmiş olması tek başına o işlemden kaynaklanan uyuşmazlığı tüketici mahkemesinde görülmesini gerektirmez. Bir hukuki işlemin 6502 sayılı yasa kapsamında kaldığının kabul edilmesi için taraflardan birinin tüketici olması gerekir. Eldeki davada davacı, satın aldığı kürkün ayıplı çıktığı iddiası ile ödediği bedelin iade edilmesi gerektiğini ileri sürerek eldeki davayı açmıştır. Somut uyuşmazlıkta, davalının vermiş olduğu hizmet mesleki ve ticari amaçlı olup, davacıda tüketicidir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun kapsamında kaldığına göre davaya bakmaya Tüketici Mahkemesi görevlidir. Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında resen gözetilir. Görevle ilgili hususlarda kazanılmış hak söz konusu olmaz. Bu durumda mahkemece, davanın esasına girilerek hasıl olacak sonuca göre kararı verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.

2- Bozma nedenine göre davacının diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir...” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

9. Yerel Mahkemenin 27.04.2017 tarihli ve 2016/1320 E., 2017/371 K. sayılı kararı ile; önceki karar gerekçelerinin yanında, taraflar arasındaki ilişkinin TKHK kapsamında bulunmadığı davalının yasa tanımı karşısında tacir olmadığı ve taraflar arasındaki ilişkinin de satıcı-tüketici ilişkisi olmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

10. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.          

II. UYUŞMAZLIK

11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda, taraflar arasındaki ilişkinin TKHK kapsamında olup olmadığı, buradan varılacak sonuca göre görevli mahkemenin tüketici mahkemeleri mi yoksa asliye hukuk mahkemeleri mi olduğu noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

12. Öncelikle vurgulamak gerekir ki, mahkemenin davanın esası hakkında yargılama yapabilmesi (davayı esastan inceleyebilmesi) için varlığı veya yokluğu gerekli olan hâllere dava şartları denir.

13. Dava şartlarının neler olduğu 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114. maddesinde belirtilmiş olup, anılan düzenlemenin 1. bendinin (c) alt bendinde mahkemenin görevli olması dava şartı olarak düzenlenmiştir. Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olup bir dava ancak görevli mahkemece incelenebilir. Mahkeme her şeyden önce görevli olmalıdır. Görevsiz mahkemede açılan davanın dava şartı yokluğundan usulden reddi gerekir (Pekcanıtez H./ Özekes M./ Akkan M./ Korkmaz H.T.: Pekcanıtez Usul Medeni Usul Hukuku, Cilt II, İstanbul 2017, s. 930).

14. Dava şartlarının amacı, bir davanın esası hakkında incelemeye geçilebilmesi için gerekli bütün şartları ve bunların incelenmesi usulünü tespit etmek, böylece davaların daha çabuk, basit ve ekonomik bir şekilde sonuçlanmasına yardımcı olmaktır (Kuru, B.: İstinaf Sistemine Göre Yazılmış Medeni Usul Hukuku, İstanbul 2016, s 190).

15. Bu noktadan hareketle, özel görevli mahkeme olan tüketici mahkemelerinin görev alanı üzerinde durulmasında yarar vardır.

16. Toplumdaki değişmelere bağlı olarak ülkemizde tüketiciler ile satıcılar arasında çıkan uyuşmazlıkların giderek artması, uyuşmazlıkların çözümünün ise uzmanlık gerektirmesi dikkate alınarak özel nitelikte TKHK çıkarılmış, Kanun’un uygulanmasından doğan ihtilaflara bakmak üzere de tüketici mahkemeleri ihdas edilmiştir.

17. Olay tarihi itibariyle yürürlükte bulunan ve eldeki davaya uygulanması gereken 6502 sayılı TKHK’nın 73/1. maddesinde tüketici mahkemelerinin görev kapsamı “Tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemeleri görevlidir.” şeklinde açıklanmıştır.

18. “Amaç” başlığını taşıyan Kanun’un 1. maddesi “Bu Kanunun amacı; kamu yararına uygun olarak tüketicinin sağlık ve güvenliği ile ekonomik çıkarlarını koruyucu, zararlarını tazmin edici, çevresel tehlikelerden korunmasını sağlayıcı, tüketiciyi aydınlatıcı ve bilinçlendirici önlemleri almak, tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini özendirmek ve bu konulardaki politikaların oluşturulmasında gönüllü örgütlenmeleri teşvik etmeye ilişkin hususları düzenlemektir.” şeklinde olup, Kanun’un 2. maddesinde ise bu Kanun’un, her türlü tüketici işlemi ile tüketiciye yönelik uygulamaları kapsadığı belirtilmiştir.

19. Aynı Kanun’un “Tanımlar” başlıklı 3. maddesinin (k) bendinde göre tüketici; “Ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi” ; (i) bendine göre satıcı; “Kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla tüketiciye mal sunan ya da mal sunanın adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi”; (ı) bendinde sağlayıcı; “Kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla tüketiciye hizmet sunan ya da hizmet sunanın adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi” ifade eder şeklinde tanımlanmıştır.

20. Öte yandan, Kanun’un kapsamı belirlenirken “her türlü tüketici işleminden” bahsedilmiş olup, “tüketici işlemi”nin ne olduğu da “Tanımlar” başlıklı 3. maddesinde açıklanmıştır. Buna göre tüketici işlemi; “Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi” şeklinde ifade edilmektedir (TKHK m. 3/l). Bir hukuki işlemin, TKHK kapsamında kaldığının kabul edilebilmesi için yasanın amacı içerisinde yukarıda tanımları verilen taraflar arasında mal ve hizmet satışına ilişkin bir hukuki işlemin olması gerekir.

21. Kanun’da tüketici ile satıcı - sağlayıcı arasındaki “her türlü hukuki işlem” denildiğine göre hukuki işlem, Kanun’da düzenlenen bir sözleşme türü olmasa ve hatta sözleşme olarak ortaya çıkmış bir hukukî işlem olmasa dahi tüketici işlemi olarak nitelendirilebilecek ve böylece TKHK kapsamında kalacak, dolayısıyla bu tür işlemlerden kaynaklanan davalar tüketici mahkemelerinin görev alanında kabul edilecektir (Bulut, U.: Sözleşme Görüşmelerinden Doğan Sorumlulukta Tüketici Mahkemelerinin Görevine İlişkin Bir Yargıtay Kararı İncelemesi, Ankara Barosu Dergisi, Y.70, S. 2012/2, s. 336-337).

22. Nitekim aynı hususlara Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 19.12.2019 tarihli ve 2017/3-450 E., 2019/1417 K. sayılı kararında da yer verilmiştir.

23. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde; davacının 52.000,00USD ödeyerek davalıdan bir kürk edindiği çekişmesizdir. Dava konusu satış işleminin davalının iştigal ettiği anlaşılan modacılık işi ile ilgili olduğu ve buradan hareketle davalının Kanun’da tanımı yapıldığı üzere ticari ve mesleki amaçlarla hareket eden kişi olduğu kabul edilmiştir. Bunun yanında, görevli mahkemenin tayininde tarafların Kanun’da tanımları yapılan hukuki statüleri kadar işlemin mahiyeti de önem arz etmektedir. Dosya kapsamından davaya konu malın değerinin yüksek olduğu anlaşılmakta ise de; davacının özel zevki için kürk satın aldığı hususu açıktır. Bu durumda somut olayda, davacının tüketici sıfatını haiz olduğu noktasında da kuşku bulunmadığından, eldeki davaya bakmakla görevli mahkeme tüketici mahkemeleri olup dava dilekçesinin görev yönünden reddine dair hüküm tesisi hatalıdır.

24. Sonuç itibariyle, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uymak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

25. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

IV. SONUÇ :

Açıklanan nedenlerle;

Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

Aynı Kanun’un 440/III-3. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 16.03.2021 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.