MÜHLETLER VE UZATMA KARARLARI ARASINDAKİ BOŞLUK NEDENİYLE KONKORDATO TALEBİNİN USULDEN REDDEDİLMESİ KUSURU OLMAYAN TARAFLAR AÇISINDAN DOĞRU OLMAMIŞTIR.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


29 Tem
2023

Yazdır

T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU

Esas No        : 2023/6-150
Karar No       : 2023/119

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L  M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ                :
 Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi
TARİHİ                          : 13.09.2022
SAYISI                          : 2022/1385 E., 2022/1257 K.
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 20.06.2022 tarihli ve 2022/2870 Esas,
                                         2022/3425 Karar sayılı BOZMA kararı

Konkordato isteminden dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince talep eden şirketin konkordato tasdik talebinin kabulüne karar verilmiştir.

Kararın alacaklı T.İ. Bankası AŞ, Y.v.K. Bankası AŞ, T.C. Z. Bankası AŞ ve T.H. Bankası AŞ vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince resen yapılan inceleme sonucunda İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle tasdik kararının kaldırılmasına ve konkordato talep edenin tasdik talebinin usulden reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı konkordato talep eden vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 6. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

Direnme kararı konkordato talep eden vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. TALEP            

Konkordato talep eden vekili dilekçesinde; müvekkili şirketin özel sektör ve devlet işlerinin devam etmekte olduğunu, 2018 yılından itibaren yapılan işlerde tahsilatların gecikmeye başladığını, döviz kurlarındaki artış nedeniyle işlerin maliyetinin arttığını, mevcut hakedişlerin alınamadığını veya çok geç alındığını, ödemelerin vadelere yayıldığını, tahsilatların gecikmesi ve mevcut nakit akışı dengesizliği nedeniyle kredi kullanılarak ödemeler yapıldığını ve devam eden işlerin finansmanının sağlandığını, müvekkili şirketin bugüne kadar bütün borçlarını ödediğini ileri sürerek 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 285 inci ve devamı maddeleri uyarınca teklif edilen konkordato projesinin tasdikine karar verilmesini talep etmiştir.

II. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 04.02.2021 tarihli ve 2018/903 Esas, 2021/77 Karar sayılı kararı ile; talep eden şirketin konkordato revize projesinin alacaklılar toplantısında ve iltihak süresi içerisinde İİK’nın 302/2. maddesinde aranan nisabın üzerinde adi alacaklılar ve rehinli alacaklılar tarafından kabul edildiği, konkordato projesinin gerçekleşmesi için İİK'nın 305 inci maddesindeki konkordato tasdik şartlarının oluştuğu gerekçesiyle konkordato projesinin tasdik talebinin kabulüne karar verilmiştir.

III. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde alacaklı T.İ. Bankası AŞ, Y.v.K. Bankası AŞ, T.C. Z. Bankası AŞ ve T.H. Bankası AŞ vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 30.03.2022 tarihli ve 2022/324 Esas, 2022/534 Karar sayılı kararı ile;

1. Alacaklı Y.v.K. Bankası AŞ vekilinin borçlulara mühlet verilmesinin hukuka aykırı olduğuna ilişkin istinaf sebebi yönünden, geçici mühlet talebinin kabulü, geçici komiser görevlendirilmesi, geçici mühletin uzatılması ve tedbirlere ilişkin kararlara karşı kanun yoluna başvurulamayacağı gibi kesin mühlet talebinin kabulüne ilişkin kararlara karşı da kanun yoluna başvurulamayacağı gerekçesiyle alacaklı banka vekilinin istinaf dilekçesinin bu yöne ilişkin kısımlarının reddine,

2. Çekişmeli hâle gelmiş alacakların istinaf sebebi yapılmasına ve bu tutarların bölge adliye mahkemesince belirlenmesine yasal olanak bulunmadığı, bunlar dışındaki itirazların tasdik kararının istinafı aşamasında ileri sürülerek nisabın yeniden oluşturulması yoluna gidilmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle istinaf yoluna başvuran tüm alacaklılar vekillerinin bu yöne ilişkin istinaf başvuru nedenlerinin reddine,

3. İcra ve İflas Kanunu'nun 304 üncü maddesi uyarınca mahkemenin, komiseri dinledikten sonra kısa bir zamanda ve her hâlde kesin mühlet içinde kararını vermek zorunda olduğu, konkordato hakkında yapılan yargılamada kesin mühlet içinde bir karar verilemeyeceği anlaşılırsa mahkemece, gerekli görülürse komiserden gerekçeli bir rapor da alınarak karar verilinceye kadar mühlet hükümlerinin devamına karar verilebileceği, bu sürenin altı aydan fazla olamayacağı, mühlet içinde borçlu takip hukuku ve maddi hukuk alanında koruma altına alınırken, komiser ve borçlunun belirli iş ve işlemleri tamamlamasının beklendiği, mühletin hukuki niteliği bakımından zamanaşımı ya da hak düşürücü sürelerden olmadığı, bu sürecin verimli kullanılmamasının öncelikle ve kesinlikle komiserlerin sorumluluğunda olduğu, komiserlerin bu süreyi kötü kullanmasının, bu kapsamda mahkemeye inceleme yapma olanağı tanımaksızın geçici mühletin uzatılmasına, kesin mühlet verilmesine ve bunun uzatılmasına karar verilmesini istemelerinin elbette mahkemenin hatası olmadığı, konkordatonun uygulamasında asli görevlinin komiser olduğu, İİK’nın 304/1 inci maddesinin komisere, yargılama yapmak için mahkemeye de süre bırakma yükümlülüğü getirdiği, komiserin keyfi davranışlarının alacaklıların belirsiz, sınırsız bir mühlet ve yargılama süreci ile baş başa bırakılması anlamına gelmemesi gerektiği, kanun koyucunun bu süreleri net biçimde belirlerken alacaklılara da alacaklarını alamayacakları, bir diğer ifade ile sabredecekleri azami süreyi göstermek istediği, sürenin borçlu tarafından kötü kullanılması hâlinde komiserlerin buna engel olması, komiserler tarafından kötü kullanılması hâlinde de borçlunun komiseri işini hakkıyla yapmaya zorlaması gerektiği,

Diğer taraftan bu sürenin ucu açık ve belirsiz biçimde uzatılmasının daha büyük bir tehlike arzettiği, işlemlerin uzadığından söz edilerek beş-on yıllık sürelerle tasdik işlemlerinin sürüncemede bırakılması ihtimalinin gündeme gelebileceği, iflâsın ertelenmesine ilişkin hükümlerin kanundan çıkartılmasının gerekçelerinden birinin de aslında beş yıl olan sürenin çeşitli vesilelerle uzatılması olduğu,

Mühletin hükümlerinin yasada açıkça gösterildiği, bu dönemde takip, bir kısım sözleşmelerin feshi gibi işlemlerin yasaklandığı, mühletin sona ermesi hâlinde yargılamaya devam edilse bile alacaklıların, mühletin sağladığı koruma kalktığı için borçlu hakkında takiplere devam edebileceği ve sözleşmeleri feshedebileceği, kanun koyucunun tasdik yargılamasını süreyle sınırlaması altında yatan nedenlerden birinin de bu yasak ve engellerin ne zaman bittiğinin objektif olarak bilinebilmesi olduğu, mühlet usulü bir süre olup hâkim tarafından, yasanın öngördüğü uzatma hâlleri dışında uzatılıp kısaltılamayacağı, bu sürenin aşılmasında mahkemenin kusurundan da söz edilemeyeceği, sürenin aşılmasının komiserin sorumluluğunda olduğu,

İlk Derece Mahkemesince; talep eden şirkete 03.05.2019 tarihinde bir yıllık kesin mühlet verildiği, mahkemece 11.02.2020 tarihli ara karar ile duruşma gününün 30.04.2020 tarihine bırakıldığı, 25.03.2020 tarihli ara karar ile duruşmanın Covid-19 salgını nedeniyle 14.05.2020 tarihine ertelendiği, 30.04.2020 tarihli ara karar ile de 16.07.2020 tarihine ertelendiği, 16.07.2020 tarihli duruşmada ise, kesin mühletin 07.08.2020 tarihinden itibaren üç ay süreyle uzatıldığı, 05.11.2020 tarihli duruşmada 07.11.2020 tarihinden itibaren üç ay daha uzatma kararı verildiği, 26.01.2021 tarihinde komiserlerin nihai raporunu sunduğu, kararın ise 04.02.2021 tarihinde verildiği, bu durumda bir yıllık kesin mühletin 03.05.2020 tarihinde dolduğu ve Covid-19 salgını nedeniyle yasal seksen altı günlük durma süresinin eklenmesi ile 28.07.2020 tarihinde sürenin bittiği ancak mahkemece süre bitiminden dokuz gün sonraki 07.08.2020 tarihinden itibaren uzatma verildiği, artık mühletin sona erdiği, yargılama bakımından süre koşulunun ihlâl edildiği ve mühletin sağladığı korumaların 28.07.2020 tarihi itibariyle kalktığı gerekçesiyle ilk derece mahkemesince verilen kararın düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmesine ve talep edenin konkordato talebinin usulden reddine,

4. Kararın niteliğine göre alacaklılar vekillerinin diğer istinaf itirazlarının incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

 A. Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde konkordato talep eden vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 20.06.2022 tarihli ve 2022/2870 Esas, 2022/3425 Karar sayılı kararı ile ".... Konkordato müessesi, vadesi geldiği halde borçlarını ödeyemeyen veya ödeyememe tehlikesi altında bulunan borçluları hacizlerin veya iflasın ağır sonuçlarından korumak amacıyla getirilmiştir. Böylece borçlunun maddi hukuktan kaynaklanan borçları, mahkemenin gözetimi altında tasfiye edilecek bu vesileyle hem borçlunun mali durumu düzelecek hem de alacaklılar arasında eşitlik prensibi korunarak alacaklarına kavuşmaları sağlanacaktır. Kanun koyucu, bu müesseseyle aynı zamanda alacaklılara konkordatoyu kontrol etme ve projeye uyulmadığı takdirde fesih isteyerek süreci sona erdirme hakkı tanımıştır. Amaç, hem davacı talep sahibinin hem alacaklıların hem de kamunun menfaatini gözetmek ve korumaktır.

Somut olayda, mahkemece 03.05.2019 tarihinde davacı şirkete 1 yıl süre ile kesin mühlet verildiği dosyanın takibini sağlamak amacıyla açılan 16.07.2020 tarihinde yapılan duruşma sırasında kesin mühletin 9 günlük gecikme ile 07.08.2020 tarihinden itibaren 3 ay süre ile uzatılmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.

İİK’nda geçici mühlet ve kesin mühlet süreleri ve mahkeme tarafından uzatılabilecek süreler ayrı ayrı belirtilmiştir. Bu sürelerin birbirlerini takip etmesi, süre sonunu takip eden günde veya öncesinde karar verilme mecburiyeti olduğuna ilişkin bir kanun hükmü yoktur. Mahkeme 297/3 fıkrasında olduğu gibi olumsuz karar verebilir. Ancak konkordato işlemlerine devam edileceğine ilişkin görüşü veya kararı bulunduğu takdirde (bu sürelerin kanunda belirlenen azami sürelerin içinde kalması koşulu ile) mühletlerin sağladığı faydanın ortadan kalktığını savunmak alacaklı ve borçluyu yok sayan kuralcı bir yaklaşımdır. Kanunun 304/2. maddesinde belirlenen ve hakime tanınan son 6 aylık süre de nazara alınarak yargılamanın tamamlanıp karar verilmesi durumunda, mühletler ve uzatmalar arasındaki boşluk gerekçesiyle konkordatonun usulden reddine karar verilmesi, hukuki güvenliği zedeler.

Konkordatoyu talep eden; üzerine düşen tüm yükümlülükleri yerine getirmiştir. Yargılamayı yapan mahkeme mühleti uzatma konusunda iradesini ortaya koymuştur. Konkordato sürecinde, olumsuz bir gelişme rapor edilmemiştir. Bu durumda sadece matematiksel hesaplarla kanunlar tarafından tanınan hakların kullanılmasına engel olmak, kanunların yorumunda aşırı şekilci olmaktan öteye geçmez.

Açıklanan nedenlerle; istinaf incelemesini yapan bölge adliye mahkemesince, işin esasına girilerek, tasdik şartlarının oluşup oluşmadığının tartışılması gerekirken, yanılgılı gerekçelerle istemin usulden reddi doğru olmamış, kararın bozulması uygun görülmüştür,..." gerekçesiyle karar bozulmuştur.

B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; önceki karar gerekçesi yanında, 7101 sayılı Kanun ile değiştirilmeden önce konkordatoda geçici mühletin hiç olmadığı ve kesin mühletin sadece üç ay olduğu, kesin mühletin gerektiğinde iki ay süre ile uzatılabildiği, o dönemde de gerek mühlet işlemleri ve gerek tasdik yargılamasının bu süre içinde yapıldığı, getirilen yenilikle uzatma ile birlikte beş ay geçici mühlet ve on sekiz ay kesin mühlet kabul edildiği, işlemler ve yargılama süreci için komiserlere yirmi üç aylık bir süre verildiği, 7101 sayılı Kanun ile değiştirilmeden önce tasdik kararının kısa bir süre içinde verilmesi gerektiği belirtilmişken yapılan yeni düzenlemede tasdikin mühlet içinde olması gerektiğinin açıkça vurgulandığı, yasa değişikliğinde açık ve yeni bir düzenleme yapılmışsa kanun koyucunun önceki dönemde yaşanan bir sorunu çözmek istediğinin düşünülmesi ve bu şekilde yorumlanması gerektiği gerekçesiyle önceki kararda direnilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde konkordato talep eden vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Somut olayda dokuz gün sürenin geçirildiği iddiasının doğru olmadığını, Bölge Adliye Mahkemesince hesaplama hatası yapıldığı, aksi hâlde bile Covid-19 salgını süresince, sürenin sadece dokuz gün geçirildiğini, komiserler heyetinin çalışma sürecinin pandemiden olumsuz etkilendiğini, mahkemenin ve komiserler heyetinin süreci geciktirmek gibi bir kasıtlarının bulunmadığını, kesin mühlet sürecinde müvekkilinin 25.000.000,00 TL borç ödemesi yaptığını, alacaklılarının neredeyse tamamına yakınının konkordato projesine evet oyu verdiğini, bu durumda dokuz günlük süre aşımı nedeniyle projenin tasdik edilmemesinin, hem müvekkilinin hem de alacaklıların cezalandırılması sonucunu doğuracağını, kanunda, kesin mühletin aşılmasının bir yaptırımının düzenlenmediğini, alacaklılar tarafından mühletin geçirildiğine dair istinaf itirazında bulunulmadığını, konkordato sürecinin kanun ve pandemi nedeniyle duran sürelere uygun olarak ilerlediğini ve kesin mühlet süresi içerisinde tasdik kararı verildiğini ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Uyuşmazlık

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; mahkemece kesin mühletin dolduğu tarihten sonraki bir tarihte kesin mühletin uzatılmasına karar verilmesi hâlinde mühlet hükümlerinin devam edip etmediği, buradan varılacak sonuca göre Bölge Adliye Mahkemesince talebin usulden reddine karar verilmesinin yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

D. Gerekçe

1. İlgili Hukuk

İcra ve İflas Kanunu'nun 304 üncü maddesi:

"Konkordatonun mahkemece incelenmesi

Komiserin gerekçeli raporunu ve dosyayı tevdi alan mahkeme, konkordato hakkında karar vermek üzere yargılamaya başlar. Mahkeme, komiseri dinledikten sonra kısa bir zamanda ve her hâlde kesin mühlet içinde kararını vermek zorundadır. Karar vermek için tayin olunan duruşma günü, 288 inci madde uyarınca ilân edilir. İtiraz edenlerin, itiraz sebeplerini duruşma gününden en az üç gün önce yazılı olarak bildirmek kaydıyla duruşmada hazır bulunabilecekleri de ilâna yazılır.

Konkordato hakkında yapılan yargılamada kesin mühlet içinde bir karar verilemeyeceği anlaşılırsa; mahkeme, gerekli görürse komiserden gerekçeli bir rapor da alarak, karar verilinceye kadar mühlet hükümlerinin devamına karar verebilir. Bu süre altı aydan fazla olamaz."

2. Değerlendirme

1. Uyuşmazlığın çözümü açısından öncelikle konkordatoya ilişkin açıklama yapılmasında yarar bulunmaktadır.

2. Konkordato, borçlarını vadesi geldiği hâlde ödeyemeyen ya da herhangi bir borçlunun, borcun belirli koşullarda ödenmesi için alacaklılarıyla anlaştığı ve yetkili ticaret mahkemesinin onayı ile geçerlilik kazanan hukuki çözüm işlemidir (Türk Hukuk Lûgatı, Ankara 2021, s. 709).

3. Konkordato İİK’da tanımlanmamış ise de; öğretide konkordato, dürüst bir borçlunun belli bir zaman kesiti içerisindeki bütün adi borçlarının alacaklılar tarafından kanunda gösterilen nitelikli çoğunlukla kabul edilmesi ve yetkili makamın (mahkemenin) onayı ile gerçekleşen ve borçlunun borcun bir kesiminden kurtulmasını ve/veya ödeme şeklinin borçlu yararına değişmesini sağlayan, haciz ve iflâs gibi klasik ve borçlu bakımından sert cebri icra yöntemlerinin yerine ikame edilmiş bir kolektif icra biçimidir (Baki Kuru, İcra İflas Hukuku, C. IV, İstanbul 1997, s. 3585; Süha Tanrıver, Adnan Deynekli, Konkordatonun Tasdiki, Ankara 1996, s. 29; Serdar Kale, Sorularla Konkordato (İflas Dışı ve İflas İçi Adi Konkordato), İstanbul 2017, s. 2; Hakan Pekcanıtez, Güray Erdönmez, 7101 Sayılı Kanun Çerçevesinde Konkortado, İstanbul 2018, s. 4; Sümer Altay, Ali Eskiocak, Konkordato ve Yeniden Yapılanma Hukuku, İstanbul 2019, s. 10, 15).

4. Konkordato kurumu ile ilgili farklı ayrımlar yapılmaktadır. Bunlardan ilki, mahkeme dışı ve mahkeme içi konkordato ayrımıdır. Mahkeme içi konkordato içeriğine göre vade, tenzilat ve karma konkordato olarak ayrılmaktadır. Sözü geçen sınıflandırmaya göre, borçlunun borcunu tam olarak ödemeyi vaat etmesi ve bunun için alacaklıların borçluya ödeme süresi tanımaları veya borcun itfasını takside bağlamaları hâlinde vade konkordatosu; borçlunun borçlarının belli bir yüzdesini ödemeyi taahhüt ettiği ve alacaklıların da kalan alacaklarından vazgeçtiği durumda tenzilat konkordatosu; tenzilat ve vade konkordatosunun bir araya getirilmesiyle teşekkül eden konkordatoya ise karma (bileşik) konkordato denilmektedir. Yapıldığı zamana göre ise; iflâsa tabi olmayan borçlular ile iflâsa tabi borçlulardan henüz iflâsına karar verilmeyenlerle yapılan konkordatoya iflâs dışı konkordato; müflisin teklif ettiği konkordatoya ise iflâs içi konkordato denilmektedir.

5. Konkordato konusunda yapılan diğer bir ayrım ise, adi (alelade) konkordato ve mal varlığının terki suretiyle konkordatodur. Mal varlığının terki suretiyle konkordato türünde, borçlunun malî durumunun iyileşmesi ve işletmenin faaliyetine devam etmesi amaçlanmaz. Mal varlığının terki suretiyle konkordatonun iki şekilde yapılacağı kabul edilmektedir. Bunlardan ilki, borçlunun mal varlığı üzerindeki tasarruf yetkisini alacaklılara bırakması ve alacaklıların da borçlunun mal varlığını satarak ele geçen paradan alacaklarını tahsil etmeleridir. Mal varlığının terki suretiyle konkordatonun diğer bir görünüm şekli ise, belirli vadelerde alacaklılara ödeme yapması kaydıyla, mal varlığının tamamının ve bir kısmının üçüncü kişiye devredilmesidir. Bu ihtimalde, alacaklılar alacaklarını borçlunun mal varlığının üçüncü kişiye devrinden elde edilen parayla tahsil etmektedirler. Mal varlığının terki suretiyle konkordatoda borçlu borçlarını belli şartlar dâhilinde ödemeyi değil, mal varlığının aktifi üzerindeki tasarruf yetkisini alacaklılara (veya üçüncü kişiye) devretmeyi teklif etmektedir. Mal varlığının terki suretiyle konkordatoya niteliğine aykırı düşmedikçe adi konkordatonun hükümleri (İİK md. 285 ilâ 308/g) uygulanır (Pekcanitez/Erdönmez s. 6 vd.).

6. Mahkeme içi adi konkordato İİK’nın 285 ve devamı maddelerinde düzenlenmiş ve konkordatoya başvurabilecek kişiler İİK’nın 285 inci maddesinde “herhangi bir borçlu” denilerek açıklanmış olup, kanunun bu ifadesi karşısında tüzel kişiler ile tacir olup olmadığına bakılmaksızın bütün gerçek kişiler konkordatoya başvurabilecektir. İİK’nın 285/2 nci maddesindeki düzenleme uyarınca konkordatoya başvuru imkânı sadece borçluya tanınmamıştır. İflâs talebinde bulunabilecek her alacaklı da gerekçeli bir dilekçe ile borçlu hakkında konkordato işlemlerinin başlatılmasını isteyebilir.

7. Konkordato talep eden borçlu veya iflâsını isteyebileceği borçlusu hakkında konkordato talep eden alacaklı, bir nüsha olarak düzenlenen dilekçe, konkordato ön projesi, ayrıntılı bilanço, gelir tablosu ve İİK’nın 286 ncı maddesinde sayılan diğer belgeler ile birlikte asliye ticaret mahkemesine başvurarak üç aylık geçici konkordato mühleti verilmesi ister (İİK md. 285-287). Asliye ticaret mahkemesi 286 ncı maddede sayılan belgelerin eksiksiz olarak mevcut olduğunu belirlediği takdirde borçluya derhâl geçici mühlet (üç ay) verir ve bir veya işin kapsamına göre üç kişiden oluşan komiser veya komiserler kurulu oluşturulur (İİK md. 287).

8. Borçlu, konkordato mühletinin kapsadığı ve mühlet hükümlerinin devam ettiği dönem içerisinde komiserin denetimi altında 7101 sayılı Kanun ile değişik İİK’nın 297 nci maddesinin öngördüğü sınırlamalar içerisinde mal varlığı üzerinde tasarrufta bulunmak imkânını kural olarak muhafaza eder.

9. Asliye ticaret mahkemesi komiserin veya borçlunun makul sebeplere dayalı talebi üzerine geçici mühleti en fazla iki ay daha uzatarak, geçici mühlet süresini beş aya yükseltebilir.

10. Geçici mühletin ilânı ve ilgili kurumlara bildirilmesinden itibaren, alacaklılar ilândan başlayarak yedi gün içerisinde borçluya kesin mühlet verilmesini gerektiren durum bulunmadığını delilleri ile birlikte ileri sürerek konkordato talebinin reddini isteyebilirler (İİK md. 288).

11. Geçici mühlet içinde mahkeme borçluyu ve varsa konkordato talep eden alacaklıyı duruşmaya davet eder. Bu süreçte geçici komiser duruşmadan önce raporunu mahkemeye ibraz eder. Mahkeme yapacağı değerlendirmede itiraz eden alacaklıların dilekçelerinde ileri sürdükleri itiraz sebeplerini de dikkate alır (İİK md. 289/2).

12. Konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün görülmesi hâlinde borçluya bir yıllık kesin mühlet verilir (İİK md. 289/3). Gerekiyorsa geçici komiser veya komiserler değiştirilerek yeni bir görevlendirme yapılabilir veya geçici komiserlerin görevine devam etmesine karar verilerek dosya komisere teslim edilir.

13. Konkordatonun geçici mühlet içerisinde başarıya ulaşmayacağına kanaat getirilmişse, borçluya kesin mühlet verilmez ve konkordato talebinin reddi doğrultusunda karar oluşturulur. Kesin mühlet verilmesine, kesin mühletin uzatılmasına ve kesin mühletin kaldırılarak konkordato talebinin reddine dair kararlar İİK’nın 288 inci maddesi uyarınca ilân edilir ve ilgili yerlere bildirilir.

14. Güçlük arz eden özel durumlarda kesin mühlet, komiserin bu durumu açıklayan gerekçeli raporu ve talebi üzerine mahkemece altı ay daha uzatılabilir (İİK md. 289/5).

15. Mahkemece, kesin mühlet içinde uygun görülecek bir zamanda yedi alacaklıyı geçmemek, herhangi bir ücret takdir edilmemek ve tek sayıda olmak koşuluyla ayrıca bir alacaklılar kurulu oluşturulabilir. Bu durumda, alacaklıları hukukî nitelik itibariyle birbirinden farklı alacaklı sınıfları ve varsa rehinli alacaklılar, alacaklılar kurulunda hakkaniyete uygun şekilde temsil edilir. Bu konuda komiserin de görüşü alınır (İİK md. 289/4).

16. Kesin mühlet içerisinde komiser, konkordatonun hazırlanmasına ilişkin işlemleri gerçekleştirir. Kısaca belirtmek gerekirse, bunlar aktif ve pasifin tespit edilerek aktif defterlerinin tutulması ve değerlerinin takdiri, alacakların bildirilmesi için İİK’nın 288 inci maddesine göre ilân yapılması, borçlunun yazdırılan alacaklara tamamen veya kısmen kabul veya red şeklinde beyanlarının alınması (İİK md. 299), çekişmeli alacaklar hakkında dosyanın asliye ticaret mahkemesine sunularak bu alacaklar hakkında konkordato oylamasına katılıp katılmayacakları bakımından karar alınması, rehinli alacak müzakerelerinin yapılması, alacaklılar toplantısı ve oylamaların tutanakla tespiti (İİK md. 302), alacakların geçerli ve sağlıklı olup olmadıklarının borçlunun ticari defterlerinin incelenmesi suretiyle tespiti ve bu konuda oluşan kanaatin ticaret mahkemesine sunulan raporda belirtilmesi ve konkordato mühleti içerisinde dosyanın asliye ticaret mahkemesine konkordatonun tasdiki veya reddine karar verilmek üzere sunulması ve sonuçta asliye ticaret mahkemesinin duruşma günü ilân ederek, komiseri dinleyerek, gerektiğinde bilirkişi incelemesi yaptırarak, tasdik veya red kararı vermesidir. Bununla birlikte belirtmek gerekir ki, borçlu iflâsa tâbi ise, konkordatonun reddi ve doğrudan iflâs sebeplerinin varlığı hâlinde borçlunun iflâsının açılmasına da karar verilecektir.

17. Konkordatonun tasdiki için aranan şartlar İİK’nın 305 inci maddesinde belirtilmiş olup, buna göre; konkordato projesinin İİK’nın 302 nci maddesinde öngörülen çoğunlukla kabul edilmiş olması (kaydedilmiş olan alacaklıların ve alacakların yarısını veya kaydedilmiş olan alacaklıların dörtte birini ve alacakların üçte ikisini aşan çoğunluk) ile birlikte teklif edilen tutarın borçlunun iflâsı hâlinde alacaklıların eline geçebilecek muhtemel miktardan fazla olacağının anlaşılması, konkordatoda teklif edilen tutarın borçlunun kaynakları ile orantılı olması, İİK’nın 206 ncı maddesinin birinci fıkrasındaki imtiyazlı alacaklıların alacaklarının tam olarak ödenmesinin ve mühlet içinde komiserin izniyle akdedilmiş borçların ifasının, alacaklı bundan açıkça vazgeçmedikçe yeterli teminata bağlanmış olması ve konkordatonun tasdikinin gerektirdiği yargılama giderleri ile alacaklılara ödenmesi kararlaştırılan para üzerinden alınması gereken harcın tasdik kararından önce mahkeme veznesine depo edilmesi gerekir.

18. Konkordatonun tasdikine ilişkin karar İİK’nın 288 inci maddesi uyarınca ilan edilecek ve kesin ödeme projesinin tasdik ilânı gereğince onun yönetiminde uygulanması için bir kayyım atanabilecektir (İİK md. 306).

19. Asliye ticaret mahkemesince kabul edilerek tasdik edilen konkordato, konkordato prosedürüne katılmayanlar (alacak kaydı yaptırmayanlar) da dâhil olmak koşuluyla tüm alacaklıları bağlar. Bu temel ilke “konkordatonun bütün alacaklılar için kural olarak zorunlu olması” şeklinde de ifade edilmektedir. Ancak rehinli alacaklarla bazı imtiyazlı ve kamusal alacaklar ve komiserin izniyle mühletten sonra doğan alacaklar bu kuralın istisnasını teşkil etmektedir (İİK md. 308/c-III). Bu kategoriye giren alacaklar konkordatodan kesinlikle etkilenmeyip tümüyle ödenmesi gerekir. Çünkü kanun, konkordatonun borçlu ile alacağı rüçhanlı olmayan alacaklılar arasında akdedilebileceğini öngörmüş, rüçhanlı alacaklıları konkordatodan istisna tutmuştur.

20. Konkordatonun taraflar için bağlayıcı hâle gelmesi, geçici mühlet kararından önce başlamış takiplerde konulan ve henüz paraya çevrilmemiş olan hacizleri hükümden düşürür (md. 308/ç). Borçlu mühletten önce doğan borçlarını, mahkemece tasdik edilen konkordato projesinde öngörülen ödeme planı çerçevesinde ödemek imkânına kavuşur. Bu itibarla konkordato, borcun yenilenmesini gerektirmemekte, ancak ödeme şekil ve şartlarında önemli değişiklikler meydana getirmektedir. Bu değişikliğin şeklini ve içeriğini, asliye ticaret mahkemesince tasdik edilerek kesinleşen konkordato ödeme projesi belirler. Bu açıklamalara göre borçlu, mühletten önce doğan borçları için artık takip edilmemekte ve borçlarını ödeme konusunda fevkalâde elverişli bir hukuki statüye kavuşmaktadır. Bu bağlamda belirtmek gerekir ki, mühletten sonraki dönemde komiserin onayı olmadan borçlunun üstlendiği borçlar da konkordatoya tâbidir [(md. 308/c-II) Altay/Eskiocak s. 44 vd.].

21. İcra ve İflas Kanunu’nun 304/1 inci maddesinde, komiserin nihai raporunu ve dosyayı teslim alan mahkemenin konkordato hakkında yargılamaya başlayacağı ve komiseri dinledikten sonra her hâlde kesin mühlet içerisinde kararını vermek zorunda olduğu belirtilmiştir.

22. Aynı maddenin ikinci fıkrasında ise, konkordato hakkında yapılan yargılamada kesin mühlet içinde bir karar verilemeyeceğinin anlaşılması hâlinde, tasdik yargılamasını yapan mahkemenin, gerekli görmesi durumunda komiserden gerekçeli bir rapor da alarak, karar verilinceye kadar mühlet hükümlerinin devamına karar verebileceği, bu durumda da uzatılan sürenin altı aydan fazla olamayacağı belirtilerek tasdik yargılamasının devam edebileceği azami süre belirlenmiştir.

23. İcra ve İflas Kanunu’nun 304 üncü maddesine ilişkin Adalet Komisyonu raporu ve maddenin gerekçesi, mahkemeye kesin mühlet içinde bir karar vermek zorunluluğu yüklendiği, bu nedenle de ikinci fıkrada da yargılamanın gidişatına göre, bilhassa özel güçlük arz eden durumlarda, kesin mühlet içinde kararın verilemeyeceğinin anlaşılması hâlinde mahkemece konkordato kararının verilmesine kadar mühlet hükümlerinin devamına karar verilebileceği, zira mühlet içinde karar verilemediğinde mühletin kalkması hâlinde, takip yasağının kalkması gibi konkordatonun amacına ulaşmasını engelleyecek sonuçlar ortaya çıkabileceği, her hâlde mühlet hükümlerinin altı aydan fazla uzatılamayacağı şeklinde olup konkordato talebini inceleyen mahkemece her hâlde kesin mühlet içerisinde konkortado hakkında karar verilmesi gerekliliğine işaret edilmiştir.

24. Konkordato talebi hakkında inceleme yapan mahkeme tarafından verilecek tasdik kararı, mutlaka kesin mühlet içerisinde verilmesi gerekmektedir. Mahkemece komiserler tarafından nihai raporun sunulmasından ve dosyanın mahkemeye tevdi edilmesinden sonra, mühlet hükümleri devam ederken tasdik yargılaması için duruşma günü tayin edip, duruşma gün ve saatini de İİK’nın 288 inci maddesi uyarınca Ticaret Sicil Gazetesi ve Basın İlan Kurumunun resmî ilan portalında ilan etmesi gerekmektedir.

25. Kesin mühletin sona ereceği tarihe kadar tasdik talebi hakkında bir karar verilmemesi hâlinde kesin mühletin tüm hüküm ve sonuçları kanun gereği kendiliğinden kalkacaktır.

26. Tasdik yargılaması sürecinde mahkemenin ihtiyati tedbir yoluyla borçluya karşı takip başlatılmasına veya başlamış olan takiplerin durmasına karar vermesine gerek bulunmamaktadır. Tasdik yargılaması kesin mühlet içerisinde tamamlanmak zorunda olduğu için zaten kesin mühletin sonuçları bu aşamada da etkisini göstermeye devam etmektedir. Kanun koyucu konkordato tasdik yargılamasını kısa sürede ve olabildiğince çabuk sonuçlandırmak istediği için bu yöndeki iradesini açıkça ortaya koymuş, kesin mühlet içerisinde konkordatonun tasdikine ilişkin olumlu veya olumsuz bir karar verilmesini aramıştır. Kesin mühlet içerisinde tasdik kararının verilemeyeceği belli olmuşsa bu sefer mahkemenin kesin mühleti uzatacağı, fakat bu sürenin her halükârda altı ayı geçemeyeceği hususu da kanunda açıkça hükme bağlanmıştır. Bu açık düzenleme karşısında konkordatonun tasdiki yargılamasının geciktirilmesi ve uzatılabilmesi mümkün olmayacaktır (Selçuk Öztek, Ali Cem Budak, Müjgan Tunç Yücel, Serdar Kale, Bilgehan Yeşilova, Yeni Konkordato Hukuku 7101 sayılı Kanunla Değişik İcra ve İflas Kanunu m. 285-309 şerhi, Ankara 2018, s. 356).

27. İcra ve İflas Kanunu’nun 304/2 nci maddesinde düzenlenen altı aylık ek mühlet süresinin, durum ve şartlara göre istisnai zamanlarda, yargılamanın gidişatına göre, bilhassa özel güçlük arz eden durumlarda kullanılması gerekmektedir.

28. Bilirkişi raporlarına itiraz, bilirkişilerden ek rapor alınması ya da yeni bilirkişi incelemesi yaptırılması veya teminatın tamamlanması gibi tasdik yargılamasını uzatabilecek usulî işlemlerin tamamının kesin mühlet içerisinde yapılması zorunluluk arz etmektedir. Tüm bu yasal açıklığa ve zorunluluğa rağmen uzatılan altı aylık süre içerisinde de tasdik yargılamasında bir karar verilememişse, mahkemenin konkordatonun tasdiki talebini reddetmesi gerekecektir (Öztek/Budak/Tunç Yücel/Kale/Yeşilova, s. 356, 357).

29. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; mahkemece, teklif edilen konkordato talebi üzerine 03.05.2019 tarihinde bir yıl kesin mühlet kararı verilmiştir.

30. Mahkemenin 11.02.2020 tarihli ara kararı ile, kesin mühletin uzatılıp uzatılmayacağı hususlarının duruşmalı olarak değerlendirilmesine ve duruşmanın 30.04.2020 tarihine bırakılmasına karar verilmiş, 25.03.2020 tarihli ara kararı ile her ne kadar duruşma günü 30.04.2020 tarihine bırakılmış ise de, Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanlığının 13.03.2020 tarihli ve 12362 sayılı genelgesi ile Hakimler ve Savcılar Kurulunun Covid-19 pandemisine ilişkin alınacak tedbirlere dair ilanı ve Sağlık Bakanlığının tavsiyeleri ve 25.03.2020 tarihinde çıkan yasa gereği sürelerin durmuş olması da gözetilerek duruşmanın 14.05.2020 tarihine bırakılmasına karar verilmiştir.

31. Mahkemenin 30.04.2020 tarihli ara kararıyla, duruşma her ne kadar 14.05.2020 tarihine bırakılmış ise de, Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanlığının 13.03.2020 tarihli ve 12362 sayılı genelgesi ile Hakimler ve Savcılar Kurulunun Covid-19 pandemisine ilişkin alınacak tedbirlere dair ilanı ve Sağlık Bakanlığının tavsiyeleri, 25.03.2020 tarihinde çıkan yasa ve bu tedbirlerin uzatılmasına ilişkin 29.04.2020 tarihli ve 2480 karar sayılı Cumhurbaşkanı kararıyla Hakimler ve Savcılar Kurulunun 30.04.2020 tarihli yazısı gereği sürelerin durmuş olması da gözetilerek duruşmanın 16.07.2020 tarihine bırakılmasına karar verilmiştir.

32. Mahkemenin 16.07.2020 tarihli celsesinde, kesin mühletin İİK'nın 289/5 inci maddesi uyarınca kesin mühletin sona ereceği 07.08.2020 tarihinden başlamak üzere üç ay süre ile uzatılmasına karar verilmiş, 05.11.2020 tarihli ara kararıyla yeniden kesin mühletin sona ereceği 07.11.2020 tarihinden başlamak üzere üç ay süre ile uzatılmasına ve duruşmanın 04.02.2021 tarihine bırakılmasına karar verilmiştir.

33. Komiserler kurulunca 08.01.2021 tarihinde alacaklılar toplantısı yapılmış, akabinde 26.01.2021 tarihinde nihai rapor ve dosya mahkemeye teslim edilmiş, duruşmanın daha önce bırakıldığı 04.02.2021 tarihinde de tasdik talebinin kabulüne karar verilmiştir.

34. Mahkemece verilen kesin mühlet kararı ile kesin mühletin sona erme tarihi 03.05.2020 olduğu hâlde, 7226 sayılı Kanun’un Geçici 1 inci maddesi ve 30.04.2020 tarihli Cumhurbaşkanı Kararının 1 inci maddesi uyarınca pandemi nedeniyle duran süreler dikkate alındığında kesin mühletin 28.07.2020 tarihinde dolduğu anlaşılmaktadır.

35. Somut olayda 28.07.2020 tarihinde kesin mühlet süresi dolduğu hâlde, mahkemenin 16.07.2020 tarihli duruşmasında kesin mühletin dolduğu 28.07.2020 tarihinden itibaren kesin mühletin uzatılmasına karar verilmesi gerekirken kesin mühletin bitiminden dokuz gün sonrasında 07.08.2020 tarihinden başlamak üzere uzatma kararı verilmiş ise de, İİK'da geçici mühlet ve kesin mühlet süreleri ve mahkeme tarafından uzatılabilecek süreler belirtilmiş olup bu sürelerin birbirini sıkı bir şekilde takip etmesini, sürenin sona ermesinin öncesinde ya da sonrasında karar verilmesini gerektirir yasal düzenleme de bulunmamaktadır.

36. İcra ve İflas Kanunu'nun 304/2 nci maddesinde belirlenen ve hâkime tanınan son altı aylık süre de dikkate alınarak konkordato sürecinin tamamlanıp karar verilmesi durumunda, mühletler ve uzatma kararları arasındaki boşluk nedeniyle konkordato talebinin usulden reddedilmesi, sürecin devamında kusuru bulunmayan talep eden eden ve alacaklılar açısından doğru değildir.

37. Mahkemece 16.07.2020 tarihli duruşmada kesin mühletin uzatılmasına karar verilmekle birlikte mühletin devamına ilişkin iradesini ortaya koyduğu dikkate alındığında, sadece dokuz gün gecikme ile mühletin sağladığı faydaların ortadan kalktığı kabul edilemez.

38. Bu durumda Bölge Adliye Mahkemesince, mühlet 28.07.2020 tarihinde dolduğu hâlde süre bitiminden dokuz gün sonra 07.08.2020 tarihinden başlamak üzere kesin mühletin uzatılmasına karar verilerek süre koşulunun ihlâl edildiği gerekçesiyle konkordato tasdik talebinin usulden reddine karar verilmesi yerinde olmamıştır.

39. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki hükümde direnilmesi doğru olmamıştır.

40. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Konkordato talep eden vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

Dosyanın 6100 sayılı Kanun’un 373 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesine gönderilmesine,

22.02.2023 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.