MÜŞTERİNİN KREDİ KARTINI ÜÇÜNCÜ KİŞİYE VERMESİ VE BANKANIN DA LİMİT ÜZERİNDE HARCAMAYA İZİN VERMESİ NEDENİYLE TARAFLAR ORTAK KUSURLUDUR.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


12 Ağu
2022

Yazdır

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2019/(19)11-127
KARAR NO   : 2022/615

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ               :
 İzmir 3. Tüketici Mahkemesi
TARİHİ                         : 12/04/2016
NUMARASI                 : 2016/666 - 2016/417
DAVACI                       : S.Ş. vekilleri Av. D.S. Av. B.Ç.
DAVALI                       : T.İ. Bankası A.Ş. vekili Av. M.D.Ö.

1. Taraflar arasındaki “menfi tespit ve istirdat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İzmir 3. Tüketici Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar davacı ve davalı banka vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı bankadan 4.000 TL limitli kredi kartı aldığını ve kart limitinin 4.000 TL olmasına güvenerek bu kredi kartını dava dışı aile dostu Emel İ.’e verdiğini, müvekkilinin kredi kartı hesap özetinde 44.517,81TL tutarında borç olduğunu anlayınca ilgili banka şubesine başvurduğunu, ancak bankayla yaptığı görüşmelerden sonuç alamadığını, icra takibine maruz kalmamak amacıyla bankaya bu miktardan 19.700 TL ödediğini, kart borcunun 4.000 TL'lik kısmına katlanmak zorunda olduğu için bankaya ödediği bedelden limit üstü olan 15.700 TL'lik kısmın müvekkilinden haksız olarak alınmış olduğunu ileri sürerek fazla yapılan ödemenin iadesine ve ödenmemiş olan kalan 28.000 TL'den dolayı müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı Cevabı:

5. Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının kredi kartını kullanmasına izin verdiği dava dışı Emel İ.’in bankayla ve kredi kartı sözleşmesiyle bir ilgisinin bulunmadığını, davacının kartı başkasına teslim etmesi ve adı geçen tarafından kartın kullanımı sonucu doğan borçtan sorumlu olduğunu, müvekkilinin bankacılık hizmetleri sözleşmesinin ilgili maddeleri gereğince bir sorumluğunun bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.

İlk Derece Mahkemesi Kararı:

6. İzmir 3. Tüketici Mahkemesinin 04.07.2013 tarihli ve 2012/759 E., 2013/597 K. sayılı kararı ile; davalı bankanın kredi kartının limitini aşacak şekilde kullanılmasına izin verdiği için davacı ile birlikte eşit kusurunun olduğu, 4.000 TL limit dışında kalan 40.517,81 TL'lik miktarın ½'sinden davacının, ½'sinden de davalının sorumlu olduğu, davacının kendisine ait sorumluluk miktarından bankaya yaptığı 19.700 TL ödemenin düşülmesi ile davacının 4.558,91 TL asıl alacak, 1.927,20 TL işlemiş faiz, 96,36 TL, %5 BSMV olmak üzere toplam 6.582,47 TL’den sorumlu olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

7. İzmir 3. Tüketici Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

8. Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesinin 02.12.2015 tarihli ve 2015/3802 E., 2015/16018 K. sayılı kararı ile;

“… Dava konusu kredi kartı davacıya teslim edilmiş olup, kredi kartı hamili kendi iradesi ile kredi kartını verdiği kişinin yaptığı işlemlerin tamamından sorumludur. Bu nedenle kanıtlanamayan davanın reddi gerekirken yazılı gerekçe ile haklı olmayan davanın kısmen kabulü isabetsizdir,…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

9. İzmir 3. Tüketici Mahkemesinin 12.04.2016 tarihli ve 2016/666 E., 2016/417 K. sayılı kararı ile; önceki karar gerekçesi yanında, 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu’nun 15. ve 16. maddelerine değinilerek, davalı Bankanın limit üzerinde yapılan harcamalara onay vermemesi ve limitin aşılmaması için gerekli teknik önlemleri alması gerektiği belirtilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

10. Direnme kararı süresi içinde taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

11. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacının kredi kartını rızası ile arkadaşına verdiği, ancak arkadaşının kullanımındayken kart limiti üzerinde harcama yapıldığı, davalı bankanın da limit üzerinde harcama yapılmasına izin verdiği eldeki davada, davalı bankanın bir kusurunun bulunup bulunmadığı, buradan varılacak sonuca göre yapılan bu harcamadan dolayı sorumlu tutulup tutulamayacağı noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

12. Uyuşmazlığın çözümü açısından öncelikle konuyla ilgili yasal düzenleme ve kavramların açıklanmasında yarar vardır.

13. 5411 Sayılı Bankacılık Kanunu'nun 6.maddesinin 1.fıkrasında; Türkiye'de bir bankanın kurulmasına veya yurt dışında kurulmuş bir bankanın Türkiye'deki ilk şubesinin açılmasına, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun alacağı kararla izin verileceği belirtilmiştir. Aynı Kanun’un 3. maddesinde; yazılı ya da sözlü olarak veya herhangi bir şekilde, halka duyurulmak suretiyle ivazsız veya bir ivaz karşılığında, istendiğinde ya da belli bir vadede geri ödenmek üzere kabul edilen para, mevduat olarak tanımlanmış ve anılan Kanun'un 60. maddesinin 1. fıkrasında; kredi kuruluşları ile özel kanunlarına göre yetkili olanlar dışında hiçbir gerçek veya tüzel kişinin, aslen veya fer'an meslek edinerek mevduat veya katılım fonu kabul edemeyeceği, ticaret unvanları ve kamuya yapacakları açıklamalar ile ilân ve reklamlarında bu izlenimi yaratacak ifade ve deyimleri kullanamayacağı düzenlenmiştir. Ayrıca 5411 sayılı Kanun'un 63. maddesi gereğince halkın parasının bankalarca değerlendirilmesi sırasında halka güven vermek için kredi kuruluşları (mevduat bankaları ile katılım bankaları) tasarruf mevduatı ve gerçek kişilere ait katılım fonlarının Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından sigorta edileceği açıklanmıştır.

14. Bu düzenlemelerden anlaşılacağı üzere bankalar, özel yasa ile kurulan ve kendilerine alanlarında çeşitli imtiyazlar tanınan, topladıkları mevduatı ve katılım fonlarını sahteciliklere karşı özenle korumak zorunda olan kuruluşlardır. Bankalar sahip oldukları bu vasıfları sebebiyle bankacılık işlemlerinin güvenilen tarafı konumundadırlar. Bu durum, bankaların bir güven kurumu olarak kabul edilmesini ve bankanın sorumluluğunun özel güven sebebiyle ağırlaştırılmasını gerektirir (Battal, Ahmet; Güven Kurumu Nitelendirmesi Işığında Bankaların Hukuki Sorumluluğu, Ankara 2001, s. 106). O hâlde, bankalar, ağırlaştırılmış sorumluluğun bir gereği olarak objektif özen yükümlülüğü altında bulunmakta olup, buna karşılık hafif kusurlarından dahi sorumludurlar. Ayrıca, bu sorumluluğu kaldırmaya yönelik sözleşmeler de geçerli değildir. Zira sorumsuzluk sözleşmesi hükümlerine sınırlama getiren 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK)'nun115/3 ve 116/3. maddeleri gereğince, özel yasa ile kuruldukları ve kendilerine alanlarında çeşitli imtiyazlar tanındığı için bankaların, hafif kusurlarından dolayı ortaya çıkan sorumluluğunu kaldıran sözleşme hükümleri geçersiz olacaktır.

15. 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK)'nun 18. maddesinin 2. fıkrası gereğince; tacir, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli iş adamı gibi hareket etmesi lazımdır. Ancak bankaların, tacir olarak bütün işlemlerinde basiretli davranma yükümlülüğü herhangi bir tacirden farklılık arz etmektedir. Bu sebeple bankalardan beklenen basiret ölçüsü ve özen yükümlüğü şüphesiz daha ağırdır. Özellikle birer itimat kurumu olan bankaların, aldıkları mevduatları sahtecilere karşı özenle koruma yükümlülüğünün daha da arttığının kabul edilmesi gerekmektedir.

16. 5464 Sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu'nun “Kart kullanımına ilişkin yükümlülükler” başlıklı 15. maddesinde "Kart kullanımından doğan sorumluluk, sözleşme imzalandığı ve kartın zilyetliğine geçtiği veya fizikvarlığı bulunmayan kart numarasının öğrenildiği andan itibaren, kart hamiline aittir.

Kartın imza hanesinin kart hamili tarafından imzalanmış olması zorunludur. Üye işyerinin talep etmesi durumunda kart hamili, kartın kullanımı sırasında kimlik belgesi ibraz etmek zorundadır.

Bu Kanunun 20. maddesi uyarınca harcama belgesi düzenlenmeksizin çeşitli iletişim araçları yoluyla veya sipariş formu vasıtasıyla yapılan mal ve hizmet alımlarındaki hukuka aykırı kullanımlardan kaynaklanan zararlardan kart hamili sorumlu tutulamaz" düzenlemesi,

“Bildirim zorunluluğu” başlıklı 16. maddesinde; "Kart hamili, kendisine tevdi edilen kartı ve kartın kullanılması bir kod numarası, şifre veya kimliği belirleyici başka bir yöntemin kullanılmasını gerektiriyorsa bu bilgileri güvenli bir şekilde korumak ve başkaları tarafından kullanılmasına engel olacak önlemleri almak, kartın kaybolması, çalınması veya iradesi dışında gerçekleşmiş herhangi bir işlemi öğrenmesi halinde kart çıkaran kuruluşu derhal haberdar etmek zorundadır" düzenlemesi yer almakta,

Aynı Kanun’un 18. maddesinin 2. fıkrasında "Üye işyerleri, 20. madde uyarınca harcama belgesi düzenlenmeksizin çeşitli iletişim araçları yoluyla veya sipariş formu vasıtasıyla işlem yapılmasına olanak sağlamak üzere kuracakları sistemlerin güvenli bir şekilde çalışmasını temin etmekle yükümlüdür" hükmü bulunmaktadır.

17. Bu aşamada müterafik (ortak ) kusur kavramından bahsedilmesi yararlı olacaktır.

18. Sorumluluk şartları gerçekleştiği takdirde, zarar veren, zarar görenin mal varlığında meydana gelen eksilmeyi gidermek zorundadır. Maddi tazminatın amacı, zarar verici olay meydana gelmese idi, zarar gören hangi durumda bulunacak idiyse o durumun yeniden kurulmasıdır. Başka bir deyişle maddi tazminat, zarar görenin mal varlığında meydana gelen eksilmeyi karşılamalı ve zararın tamamını gidermelidir. Zira tazminatın amacı, zarar vereni cezalandırmak veya zarar göreni zenginleştirmek değildir. Ancak zararlı sonucun doğmasına zarar veren yanında zarar görenin kusuru veya bazı durum ve davranışları ya da umulmayan olaylar da katkıda bulunmuşsa tazminattan belirli bir indirim yapılması hakkaniyete daha uygun düşmektedir. Bu düşünce ile tazminattan indirim sebepleri TBK ve diğer bazı özel kanunlarda düzenlenmiştir.

19. Tazminattan indirim sebeplerinin en önemlileri ise TBK'nın 51. ve 52. maddelerinde belirtilen sebeplerdir. Tazminattan indirim sebepleri, özel hükümler mevcut olmadıkça akdi sorumlulukta da uygulanacaktır. Zira TBK'nın 114. maddesi delaletiyle haksız fiil sorumluluğuna ilişkin hükümler kıyas yoluyla sözleşmeye aykırılık hâllerinde de uygulanacaktır.

20. Türk Borçlar Kanunu’nun 52. maddesinin 1. fıkrası; “Zarar gören, zararı doğuran fiile razı olmuş veya zararın doğmasında ya da artmasında etkili olmuş yahut tazminat yükümlüsünün durumunu ağırlaştırmış ise hâkim, tazminatı indirebilir veya tamamen kaldırabilir” hükmünü haizdir. Görüldüğü üzere bu fıkra daha çok zarar görenle ilgili olup “hiç kimsenin kendi kusurundan yararlanamayacağı” yönündeki genel hukuk ilkesinin etkisiyle düzenlenmiştir. Buna göre zarar görenin rızası ile zarar görenin kendi kusuru tazminattan indirim sebebi olarak öngörülmüştür.

21. Zarar görenin kendi kusurunda, kişinin kendisine zarar veren bir hareket tarzı söz konusudur. Zarar görenin kendi kusuru, akıllıca iş gören, mantıklı bir kişinin, kendi yararı gereği zarara uğramamak için kaçınacağı veya kaçması gereken bir eylemi olarak nitelendirilmelidir. Zarar görenin kusuruna ortak kusur, birlikte kusur veya müterafik kusur da denilmektedir (Tandoğan, Haluk: Türk Mesuliyet Hukuku, Ankara, 1961, s. 318).

22. Müterafik (ortak) kusur, makul bir kimsenin kendi yararına sakınmak zorunda olduğu düşüncesiz, dikkatsiz bir hareket tarzıdır. Müterafik (ortak ) kusur kasdi olabileceği gibi, ihmal şeklinde de ortaya çıkabilir. Zarar görenin müterafik (ortak ) kusuru tespit edilirken, aynen zarar verenin kusurunda olduğu gibi objektif kusur kriterlerine başvurulmalı, yani objektifleştirilmiş kusur kavramı esas alınmalıdır. Zarar görenin müterafik kusuru illiyet bağını kesecek yoğunlukta ise zarar veren sorumluluktan kurtulacak ve tazminat ödemeyecektir. Buna karşılık zarar görenin müterafik (ortak) kusuru bu yoğunlukta değilse ortak sebep olarak tazminattan indirim sebebi teşkil edecektir. Zira bu hâlde zarar görenin kusuru, diğer ortak sebepler arasında kısmi bir sebep olarak zararın doğmasına veya artmasına katkıda bulunmuştur (Eren, Fikret; Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Ankara, 2017, s. 791).

23. Başka bir deyişle zarar görenin davranışının illiyet bağını kesecek yoğunlukta olup olmadığı tespit edildikten sonra zarar görenin müterafik (ortak) kusuru belirlenerek sorumluluk paylaştırılıp tazminattan indirim yapılacaktır. Nitekim aynı hususlar Hukuk Genel Kurulunun 16.06.2020 tarihli ve 2017/(19)11-3092 E., 2020/400 K. sayılı kararında da vurgulanmıştır.

24. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; eldeki dava 5464 sayılı Kanun’dan kaynaklanan 4000 TL limitli kredi kartından yapılan harcamalar nedeniyle menfi tespit ve yapılan bir kısım ödemelerden doğan istirdat istemlerine ilişkin olup, mahkemece düzenlenen bilirkişi raporlarına göre davacının kullanımına tahsis edilen kredi kartını üçüncü kişinin kullanımına sunması, davalı bankanın da limit üzerinde harcamaya izin vermesi nedeniyle 4.000 TL limit üzerinden oluşan zarardan tarafların 1/2 oranında müterafiken sorumlu bulundukları gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

25. Davacı kart hamilinin kredi kartını üçüncü kişiye limit dahilinde kullanması için vermiş olması nedeniyle kendisine düşen özen borcunu ve yükümlülüklerini yerine getirmediğinden müterafik kusurunun bulunduğu anlaşılmıştır.

26. Davalı taraf bakımından ise Banka Genel Müdürlüğü Kartlı Ödeme Sistemleri Bölümü tarafından İzmir Cumhuriyet Başsavcılığına yazılan 05.10.2011 tarihli yazıda "Müşteri şikayetinde belirtildiği gibi 4.000 TL limitli bu kart ile kart limitinden fazla işlem yapılmıştır. Kart hamilinin limiti üzerinde işlem yapabilmesi Bankamız sistemindeki teknik bir hatadan kaynaklanmış olup, sorun giderilmiştir" şeklinde açıklama yapılmıştır.

27. 5464 sayılı Kanun’un 15. ve 16. maddelerine göre, kredi kartının ve kredi kartına ait şifrenin korunması yükümlülüğü kart hamiline yüklenmiştir. Kart hamili kart ve şifre ile hesabı üzerinde belirlenen limit dahilinde işlem yapabilecek ve tasarrufa bulunabilecektir. Davalı bankanın da limit üzerinde yapılan harcamalara onay vermemesi ve limitin aşılmaması için gerekli teknik önlemleri alması gerekmektedir. Ancak yukarıya aynen alınan 05.10.2011 tarihli yazı içeri göstermektedir ki, davalı Banka kart limitinin aşılmaması için gerekli önlemleri almamış, sistemdeki teknik hata nedeniyle limit üstü harcamaya izin vermiştir.

28. Hâl böyle olunca; yerel mahkemece hem davacı asılın hem de davalı bankanın kusurlu olduğuna yönelik verilen direnme kararı yerindedir.

29. Ne var ki, kusur oranı ve mahkemece hükmedilen miktar Özel Dairece incelenmediğinden, bu konuda inceleme yapılmak üzere dosya Özel Daireye gönderilmelidir.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Direnme kararı yerinde olup, taraf vekillerinin kusur oranına ve miktara ilişkin diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,

Ancak karar düzeltme yolunun açık olması sebebiyle öncelikle mahkemesince Hukuk Genel Kurulu kararının taraflara tebliği ile karar düzeltme yoluna başvurulması hâlinde dosyanın Hukuk Genel Kuruluna, başvurulmaması hâlinde ise mahkemesince doğrudan YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,

6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 26.04.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

BİLGİ : “Müşteri talimatına rağmen limit aşımına ilişkin SMS göndermeyen banka sorumludur” şeklindeki Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 16 Haziran 2020 tarihli kararı için bkz.

http://karamercanhukuk.com/yargitay-karari/musteri-talimatina-ragmen-limit-asimina-iliskin-sms-gondermeyen-banka-sorumludur