NÜFUS KAYDININ DÜZELTİLMESİ DAVASINDA TÜM MİRASÇILARIN TARAF OLMALARI GEREKİR.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


07 Ock
2021

Yazdır

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2017/(18)8-2154
KARAR NO   : 2020/323

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ                  : 
Espiye Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ                            : 30/10/2014
NUMARASI                    : 2014/369 - 2014/385
DAVACI                          : H.D.
DAVALI                          : E. Nüfus Müdürlüğü Nüfus Müdürü M.G.
BİRLEŞEN DAVA          : Espiye Asliye Hukuk Mahkemesi 2013/105 E. - 611 K.

1. Taraflar arasındaki “nüfus kaydının düzeltilmesi ve tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Espiye Asliye Hukuk Mahkemesince verilen asıl ve birleşen davaların kabulüne ilişkin karar davalı Espiye Nüfus Müdürlüğü temsilcisi tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 18. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda asıl ve birleşen dava yönünden bozulmuş, Mahkemece asıl dava yönünden Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Karar davalı Espiye Nüfus Müdürlüğü temsilcisi ve davacı tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4.1. Davacı asıl dava dosyasında 29.03.2013 tarihli dava dilekçesinde; annesi Ayşe D.’nın Giresun ili Espiye ilçesi Kurugeriş köyü 2. cilt 34 hane, sıra 1’de kayıtlı, Tahir ve Yeter’den olma, 01.03.1920 doğumlu olduğunu, Ayşe D.’nın annesinin ise Giresun ili Espiye ilçesi Kurugeriş köyü .9 hane 9. sıradaki Yeter olmasına karşın bu hususun nüfus kayıtlarından anlaşılamadığını, Espiye Kadastro Mahkemesinde görülen dava nedeniyle bu davayı açtığını ileri sürerek annesi Ayşe D.’nın annesinin Giresun ili Espiye ilçesi Kurugeriş köyü .9 hane 9. sıradaki Yeter olduğunun tespitine karar verilmesini talep etmiştir.

4.2. Davacı birleşen dava dosyasında 29.05.2013 tarihli dava dilekçesinde, annesi Ayşe D.’nın nüfus kaydında 01.03.1920 olarak yazılı olan doğum tarihinin 10.03.1917 olarak tespiti ve nüfus kaydının bu şekilde düzeltilmesine karar verilmesini istemiştir.

Davalı Cevabı:

5. Davalı Espiye Nüfus Müdürlüğü temsilcisi cevap dilekçesi sunmamış, 28.05.2013 tarihli duruşmadaki beyanında; Yeter'in 1917 tarihinde öldüğünü ve Ayşe'nin doğum tarihinin 1920 olduğunu, bu durumun çelişki oluşturduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

Mahkeme Kararı:

6. Espiye Asliye Hukuk Mahkemesinin 19.12.2013 tarihli ve 2013/105 E., 2013/611 K. sayılı kararı ile, Tirebolu Hükümet Konağı'nın 1959 yılında yanması sebebi ile özel kütükler zayi olduğundan Ayşe D.'ya ait doğum tutanaklarına ulaşılamadığı, yargılama aşamasında beyanlarına başvurulan tanıkların anlatımları ve 11.04.2013 tarihli kolluk araştırma raporu doğrultusunda, Ayşe D.'nın anne isminin Yeter olduğu, Yeter'in ise anne isminin Kamer, baba isminin Hasan olduğu, Yeter'in evlilik yapmadığının anlaşıldığı gerekçeleriyle asıl ve birleşen davaların kabulü ile Ayşe D.'nın annesinin Giresun ili, Espiye ilçesi, Kurugeriş köyü, cilt no:2., hane no:.9, BSN: 9'da nüfusa kayıtlı, Hasan ve Kamer kızı, 01.07.1894 doğumlu, 2.2.6.1.5.8 TC Kimlik numaralı Yeter olduğunun tespitine, nüfus kayıtlarında gerekli bağlantının kurulmasına, Ayşe D.'nın nüfus kaydında 01.03.1920 olan doğum tarihinin 10.03.1917 olarak düzeltilmesine, düzeltilmiş hâliyle nüfusa kayıt ve tesciline karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

7. Espiye Asliye Hukuk Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davalı Espiye Nüfus Müdürlüğü temsilcisi tarafından temyiz isteminde bulunmuştur.

8. Yargıtay (Kapatılan) 18. Hukuk Dairesinin 29.04.2014 tarihli ve 2014/2040 E., 2014/8006 K. sayılı kararı ile; “1- Asıl davaya ilişkin temyiz yönünden;… davacının annesi olan Ayşe D.'nın .9. hane, 9. sırada kayıtlı Yeter olduğunun kabulü için yeterli kanıt bulunmadığı gibi, davacının annesi olan Ayşe D.'nın doğum tarihi ile Yeter'in ölüm tarihi arasında çelişki doğacak şekilde karar verilmiş olması,

2- Birleşen davaya ilişkin temyiz yönünden; mahkemece doğum tarihi değiştirilmek istenen Ayşe D.'nın ölümü nedeniyle nüfus kaydının kapalı olduğu, bu nedenle nüfus kayıtları üzerinde herhangi bir işlem yapılamayacağı, ayrıca tıbben ölü kişinin yaş tespitinin yapılabilmesinin de mümkün olmadığı gözetilmeksizin ve ilgilinin doğum tarihi ile tanıklarının dinlendiği tarih arasında uzunca bir zaman geçtiğinden beyanlarından yanılgı olasılığının yüksek olacağı da düşünülmeksizin doğum tarihinin düzeltilmesine ilişkin davanın reddi yerine tanık beyanlarına dayanılarak kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.” gerekçeleriyle karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

9. Espiye Asliye Hukuk Mahkemesinin 30.10.2014 tarihli ve 2014/369 E., 2014/385 K. sayılı kararı ile; verilen ilk kararın davalı nüfus müdürlüğünce birleşen dava yönünden temyiz edilmiş olmasına rağmen, Özel Dairece hükmün asıl dava ve birleşen dava yönünden bozulduğu, asıl dava yönünden verilecek kabul kararı ile birleşen dava yönünden verilecek red kararının çelişki gibi göründüğü ancak 1959 tarihinde Tirebolu Hükümet Konağının yanması sonucunda nüfus kayıtlarının da yandığı, daha sonra nüfus kayıtlarının yeniden tanzimi sırasında bu türden çelişkili kayıtların oluşturulduğu, ölü kişilerin doğum tarihinin değiştirilemeyeceği yönünde Özel Daire bozma kararının yerinde olduğu, ancak esas dava yönünden verilen bozma kararının yerinde olmadığı, dinlenen tanık beyanlarına göre Ayşe D.'nın gayriresmî olarak evlendiği, nüfus kaydında bekâr göründüğü, bu nedenle çocuksuz görünmesinin hayatın olağan akışına ters olmayacağı, kesin bilgi ve görgüye dayalı olarak ispatı istenilen olayların 1917 tarihinde gerçekleştiği düşünüldüğünde kesin bilgi ve görgüye sahip tanık dinletilmesinin mümkün olmadığı, dolayısı ile ispatın fiilen imkânsız olduğu, bu durumda davanın kesin delille ispat edilememesinden reddinin hakkaniyete uygun olmayacağı gerekçeleriyle asıl dava yönünden direnilmesine, Ayşe D.'nın annesinin Giresun ili, Espiye ilçesi, Kurugeriş köyü, cilt no: 2., hane no:.9, BSN: 9'da nüfusa kayıtlı, Hasan ve Kamer kızı, 01.07.1894 doğumlu, 2.2.6.1.5.8 TC Kimlik numaralı Yeter olduğunun tespitine, nüfus kayıtlarında gerekli bağlantının kurulmasına, birleşen dava yönünden usul ve yasaya uygun bulunan Özel Daire bozma ilamına uyulmasına ve birleşen davanın reddine karar verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

10. Karar süresi içinde davalı Espiye Nüfus Müdürlüğü temsilcisi ve davacı tarafından tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olay bakımından, davacının annesi olan Ayşe D.'nın annesinin Giresun ili, Espiye ilçesi, Kurugeriş köyü, cilt no: 2., hane No: .9, BSN: 9'da nüfusa kayıtlı, Hasan ve Kamer kızı, 01.07.1894 doğumlu, 2.2.6.1.5.8 TC Kimlik numaralı Yeter olduğunun tespitine ve nüfus kayıtlarında bağlantı kurulmasına karar verilip verilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

12. Nüfus davaları, nüfus idarelerinde mevcut kişisel durum kayıtlarının düzeltilmesi, kaldırılması veya yeniden yazılması hususlarına ait davalardır. Nüfus kayıtlarının düzenli ve gerçeğe uygun olarak tutulması kamu düzeni ile yakından ilgilidir. Nüfus kayıtlarındaki istemlerle ilgili davalarda, mahkemelerin hiçbir kuşku ve duraksamaya neden olmaksızın doğru sicil oluşturmak zorunluluğu bulunmaktadır. Bu bakımdan hâkim resen araştırma ilkesinin sonucu olarak kendiliğinden delil toplama yetkisine sahiptir.

13. Nüfus davalarını, kamusal nüfus davaları ve kişisel nüfus davaları olarak sınıflandırmak mümkündür. Kamusal nüfus davaları, Cumhuriyet Savcılıklarınca davaname ile açılmakta iken kişisel nüfus davaları, nüfus kayıtlarının düzeltilmesi, kaldırılması veya yeniden yazılmasını isteyen kişi ya da kişilerce açılır. Tüm nüfus davalarında nüfus idaresi yasal olarak davalı durumunda olup, kişisel nüfus davalarında, nüfus idaresi yanında nüfus kaydının düzeltilmesi, kaldırılması veya yeniden yazılmasından etkilenecek kişi veya kişiler davalı olacaktır (Özkan, H., Ataç (İştip), K., Açıklamalı- İçtihatlı Nüfus Davaları ve Nüfus İşlemleri, Ankara 2004, s. 45-49).

14. Taraf teşkiline ilişkin bu husus dava şartı olup, kamu düzenine ilişkin olmakla davanın her aşamasında mahkemece resen dikkat edilmesi gereken bir olgudur. Taraflar duruşmaya çağrılmadan, eş anlatımla; taraf teşkili sağlanmadan hüküm verilememesi, 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası (Anayasa)'nın 36. maddesi ile düzenlenen iddia ve savunma hakkının kullanılmasına olanak tanınması ilkesinin doğal bir sonucudur. 

15. Gerçekten savunma hakkını güvence altına alan Anayasası’nın 36. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun 27. maddesinde açıkça belirtildiği üzere, mahkemece davalı yan; dinlenmek ve savunması alınmak üzere kanuni şekillere uygun olarak davet edilmedikçe hüküm verilmesi mümkün bulunmamaktadır. Aksi hâlde savunma hakkının kısıtlanmış sayılacağı, gerek öğreti, gerekse yargısal kararlarda tartışmasız olarak kabul edilmektedir (Kuru,B. : Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6. Baskı, Cilt II, s. 1876 vd).

16. Usulüne uygun olarak taraf teşkili sağlanmadan bir davada karar verilemeyeceğine ilişkin kural, hukuki dinlenilme hakkının bir unsuru olarak düzenlenmiştir. İddia ve savunma hakkı olarak da ifade edilir. Ancak taraf olsun, olmasın herkesin mahkeme önünde hukuki dinlenilme hakkı vardır. Hukuki dinlenilme hakkı, iddia ve savunma hakkının medeni usul hukukundaki görünümüdür. Usulü nitelikte genel bir haktır. Aynı zamanda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesindeki adil yargılanma hakkının bir unsurudur (Pekcanıtez, H.: “Hukuki Dinlenilme Hakkı”, Prof. Dr. Seyfullah Edis’e Armağan, İzmir 2000, p. 753-791, s. 753-754). 

17. Hukuki dinlenilme hakkı, çoğunlukla "iddia ve savunma hakkı" olarak bilinmektedir. Ancak, hukuki dinlenilme hakkı, iddia ve savunma hakkı kavramına göre daha geniş ve üst bir kavramdır. Hakkın temel unsurları maddede tek tek belirtilmiş, böylece uygulamada bu temel yargısal hak konusundaki tereddütlerin önüne geçilmesi amaçlanmıştır.

18. Bunlardan ilki “bilgilenme hakkı” dır. Bu çerçevede, öncelikle tarafların gerek yargı organlarınca gerekse karşı tarafça yapılan işlemler konusunda bilgilendirilmeleri zorunludur. Kişinin kendisinden habersiz yargılama yapılarak karar verilmesi, kural olarak mümkün değildir. Hak sahibinin kendisi ile ilgili yargılama ve yargılamanın içeriği hakkında tam bir şekilde bilgi sahibi olması sağlanmalıdır.

19. Bu hakkın ikinci unsuru, “açıklama ve ispat hakkı”dır. Taraflar, yargılamayla ilgili açıklamada bulunma, bu çerçevede iddia ve savunmalarını ileri sürme ve ispat etme hakkına sahiptirler. Her iki taraf da bu haktan eşit şekilde yararlanırlar. Bu durum "silahların eşitliği ilkesi" olarak da ifade edilmektedir. AİHS’nin 6. maddesinin 1. bendinin ilk cümlesinde yer alan silahların eşitliği ilkesi, yine AİHM’ne göre, mahkeme önünde sahip olunan hak ve vecibeler bakımından taraflar arasında tam bir eşitliğin bulunması ve bu dengenin bütün yargılama boyunca korunmasıdır.

20. Üçüncü unsuru, “tarafların iddia ve savunmalarını yargı organlarının tam olarak dikkate alıp değerlendirmesi”dir. Bu değerlendirmenin de, kararların gerekçesinde yapılması gerekir .

21. Hukukî dinlenilme hakkı yargılamanın süjesi olan herkese aittir. Dava sonunda hukukî durumu etkilenecek olan kişilere, yargılamadaki durumlarına uygun şekilde bu hak tanınacaktır. Tanık ve bilirkişilerin kendileri ile ilgili bir sonuç doğması hâlleri dışında, hukukî dinlenilme hakkı bulunmamaktadır. Davada taraflar, çekişmesiz yargı işlerinde ilgililer bu hakka sahip oldukları gibi, ferî müdahilin de kendi hakkıyla bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkı bulunmaktadır. 

22. Yargılamanın sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, iddia ve savunma ile ilgili delillerin eksiksiz toplanıp tartışılabilmesi, itirazların yapılabilmesi, davanın süratle sonuçlandırılabilmesi; bozma sonrası yargılamanın devamı, uyup uymama yönündeki kararın verilebilmesi, öncelikle tarafların duruşma gününden usulünce haberdar edilmesi ve böylece taraf teşkilinin sağlanması ile mümkündür. Taraf teşkili sadece davanın açılması aşamasında değil, yargılamanın diğer aşamalarında da önem taşımaktadır.

23. Taraf teşkilinin sağlanmaması, iddia ve savunma hakkının kısıtlanması, hukuki dinlenilme hakkına aykırılık oluşturur ve bozma sebebidir. Hakkın ihlalinin niteliğine göre, yargılamanın yenilenmesi sebebi olarak kabul edilebilir. Ayrıca adil yargılanma hakkının ihlali çerçevesinde de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurulabilir. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 15.11.2018 tarihli ve 2018/3-899 E., 2018/1726 K.; 20.06.2019 tarihli ve 2017/3-456 E., 2019/741 K. sayılı kararlarında da aynı ilkeler benimsenmiştir.

24. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay ele alındığında; direnmeye konu asıl davada davacı, annesi Ayşe D.’nın annesinin, Giresun ili, Espiye ilçesi, Kurugeriş köyü, cilt no: 2., hane No: .9, BSN: 9'da nüfusa kayıtlı, Hasan ve Kamer kızı, 01.07.1894 doğumlu Yeter olduğunun tespitine karar verilmesini istemiştir. Davada, nüfus kaydının düzeltilmesi istemi soybağı ve miras hukukunu ilgilendirdiğinden, anne olduğu iddia edilen Hasan ve Kamer kızı, 01.07.1894 doğumlu Yeter’in mirasçılarının verilecek karar ile miras hakları etkileneceğinden mirasçılarının davada taraf olmaları gerekmektedir.

25. O hâlde mahkemece, Giresun ili, Espiye ilçesi, Kurugeriş köyü, cilt no: 2., hane No: .9, BSN: 9'da nüfusa kayıtlı, Hasan ve Kamer kızı, 01.07.1894 doğumlu Yeter’in mirasçılarının tespiti ile, sağ iseler kendilerinin, ölü iseler mirasçılarının resen davalı sıfatı ile davaya katılmalarının sağlanması, varsa delilleri toplanarak işin esasının incelenmesi gerekirken bu husus gözetilmeden ve taraf teşkili sağlanmadan davanın esası hakkında karar verilmesi doğru görülmemiştir.

26. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; birleştirme kararı nedeniyle birlikte görülen davada verilen hükmün tamamı yönünden temyiz edilebileceği gibi, sadece asıl veya sadece birleşen dava yönünden temyiz edilebileceği, temyiz edilmeyen davada verilen karar usul yönünden veya maddi hukuka ilişkin kurallar yönünden hatalı olsa dahi Yargıtay tarafından bu konuda inceleme yapılıp karar verilemeyeceği, somut olayda mahkemenin ilk kararının sadece birleşen davaya ilişkin kısım yönünden temyiz edildiği, bu durumda mahkemece hükmün asıl dava yönünden kesinleştiği gerekçesiyle önceki kararda direnilmesi isabetli olduğundan direnme uygun bulunarak, hükmün uyma kararı verilen birleşen davaya ilişkin inceleme yapılmak üzere özel daireye gönderilmesi gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.

27. Hâl böyle olunca, asıl dava yönünden direnme kararının diğer hususlar incelenmeksizin taraf teşkilinin sağlanmasına yönelik olarak usule ilişkin nedenlerle bozulması gerekmiştir.

28. Davacının, mahkemece uyma kararı verilen birleşen dosyaya yönelik temyiz itirazları ile ilgili inceleme yapılmak üzere dosya Özel Daireye gönderilmelidir. 

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

1. Davalı Espiye Nüfus İdaresi temsilcisinin temyiz itirazlarının kabulü ile asıl davaya ilişkin direnme kararının usule ilişkin nedenlerle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz nedenlerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,

2. Davacının birleşen dosyaya yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 8. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA GÖNDERİLMESİNE,

Aynı Kanunun 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 02.06.2020 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY

Asıl ve birleşen davadaki talepler birbirinden bağımsız ve farklı talepler olup her iki dava birbirini tamamlayan dava niteliğini taşımamaktadır. Ayrı başvuru harcı ve peşin harç yatırılarak açılan bu davalar aralarındaki bağlantı nedeniyle birleştirilmiş olsa da, birbirinden bağımsız davalardır.

Birleştirme kararı nedeniyle birlikte görülen davada verilen hüküm; taraflarca hükmün tamamı yönünden temyiz edilebileceği gibi sadece asıl dava veya sadece birleşen davaya ilişkin hüküm kısmı yönünden de temyiz edilebilir. Bu durumda temyiz edilmemiş olan asıl veya birleşen dava yönünden verilen hüküm kesinleşmiş olur. Temyiz talebine konu edilen asıl veya birleşen dosya nedeniyle dosya Yargıtay’a geldiğinde temyiz incelemesi de temyize konu hüküm yönünden yapılacak ve temyiz edilmeyerek kesinleşen asıl veya birleşen dava yönünden bir inceleme yapılabilmesi mümkün olmayacaktır. Dosyanın Yargıtay’a gelmiş olması Yargıtay’a hükmün temyiz edilmeyen kısmını inceleme hakkı vermez. Temyiz incelemesinin hükmün temyize konu bölümüne ilişkin yapılmasının gerekmesi HMK geçici 3/2. madde gereğince uygulanan HUMK 439/1. maddedeki düzenlemenin de bir sonucudur. HMK 26. madddeki taleple bağlılık ilkesi, HMK 24. maddedeki tasarruf ilkesi de açıkça bu sonucu gerektir.

HUMK 439/2. maddede yer alan Yargıtay’ın iki tarafın talepleriyle bağlı olmayıp kanunun açık hükmüne aykırı gördüğü sebeplerle de hükmü bozabileceğine dair düzenleme temyize konu asıl veya birleşen dava için uygulanır ise de temyize konu olmayan ve böylece kesinleşen asıl veya birleşen davanın bu hükme dayanılarak da incelenip bozma kararı verilmesi mümkün olmayacaktır. 

Temyiz edilmeyen davada verilen karar usul yönünden veya maddi hukuka ilişkin kurallar yönünden hatalı olsa dahi Yargıtay bu konuda bir inceleme yapıp bozma kararı veremez. Bu hata sadece temyiz edilmeyen asıl davayı ilgilendiren taraf teşkilindeki eksikliğe ilişkin olsa dahi Yargıtay’ın kendiliğinden taraf teşkilindeki bu hatayı bozma nedeni yapması mümkün değildir. Temyiz edilmeyerek kesinleşen hükmün bozulması ancak kanun yararına temyiz ile mümkün olabilir.

Anneliğin tespiti davası, anne olduğu iddia edilen kişilerin mirasçılarının hak alanını ilgilendirdiğinden tüm mirasçıların bu davada yer almaları gerekiyor ve bu kişiler davaya dahil edilmeksizin karar verilmiş olsa bile bu hüküm davanın tarafları bakımından temyiz edilmeksizin kesinleşebilecektir. Mirasçıların taraf haline getirilmemiş olması, hükmün taraf olmayanlar yönünden bağlayıcı olmaması, hükmün infazının mümkün olmaması sonuçlarını doğurabilir ise de hükmün davanın tarafları bakımından temyiz edilmeyerek kesinleşmesi sonucunun doğmasını engellemez.

Yukarıda yapılan açıklama ve sözü edilen kurallarla birlikte somut olay değerlendirildiğinde; asıl dava ve birleşen davada davacı Hayri D., davalı Espiye Nüfus Müdürlüğüdür. Davacı asıl davada annesi Ayşe D.’nın annesinin Yeter olduğunun tespitini, birleşen davada ise annesi Ayşe’nin doğum tarihinin düzeltilmesini istemiş olup mahkemece verilen ilk kararda asıl ve birleşen davanın kabulüne karar verilmiştir.

Bu hüküm davalı Nüfus Müdürlüğü tarafından doğum tarihinin düzeltilmesine ilişkin olan birleşen dava yönünden temyiz edilmiş ve Yeter’in Ayşe’nin annesi olduğuna dair asıl davaya ilişkin hüküm yönünden ise temyiz talebinde bulunulmayarak kesinleşmiştir.

Mahkemenin ilk kararı, sadece birleşen davaya ilişkin kısım yönünden temyiz edildiği halde, özel daire tarafından yapılan temyiz incelemesinde hem asıl hem de birleşen dava yönünden temyiz incelemesi yapılarak bozma kararı verilmiştir. 

Bu durumda mahkemece hükmün asıl dava yönünden kesinleştiği gerekçesiyle önceki kararda direnilmiş olması isabetli olduğundan, direnme uygun bulunarak hükmün uyma kararı verilen birleşen davaya ilişkin inceleme yapılmak üzere özel daireye gönderilmesi gerektiği görüşünde olduğumdan, taraf teşkilindeki eksiklik nedeniyle asıl dava yönünden hükmün bozulması yönünde oluşan değerli çoğunluk görüşüne katılamıyorum.

Zeki GÖZÜTOK 
Üye