ÖDEME BELGELERİNİ YARGILAMADAN ÖNCE İLERİ SÜRMEYEN TARAF, TEMYİZ AŞAMASINDA BU BELGELERE DAYANARAK DEĞERLENDİRME YAPILMASINI İSTEYEMEZ.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


16 Haz
2022

Yazdır

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2018/(6)8-828
KARAR NO   : 2022/201

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ               :
 İstanbul Anadolu 3. İcra Hukuk Mahkemesi
TARİHİ                         : 26/01/2017
NUMARASI                 : 2016/1100 - 2017/94
DAVACI (ALACAKLI) : H.Ö. vekili Av. Ö.F.A.
DAVALI (BORÇLU)     : S.D. vekili Av. S.B.

1. Taraflar arasındaki "temerrüt nedeniyle tahliye” isteminden dolayı yapılan inceleme sonunda, İstanbul Anadolu 3. İcra (Hukuk) Mahkemesince verilen istemin kabulüne ilişkin karar borçlu tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 6. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonucunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına direnilmiştir.

2. Direnme kararı borçlu vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. İNCELEME SÜRECİ

Alacaklı İstemi:

4. Alacaklı vekili istem dilekçesinde; borçlunun sözlü kira kontratı ile mülkiyeti müvekkiline ait olan “Bağdat Cad. No: 1.5 D:38 Maltepe/İstanbul” adresindeki gayrimenkulün kiracısı olduğunu, borçlunun aylık 750 TL olan 2014 yılı Eylül, Ekim ve Kasım ayları kira bedellerini süresinde ödemediğinden İstanbul Anadolu 11. İcra Müdürlüğünün 2014/22.36 E. sayılı dosyasında takip başlattıklarını, borçluya 05.01.2015 tarihinde ödeme emri tebliğ edildiği hâlde takip konusu borcu otuz günlük yasal süre içinde ödemediğini belirterek kira akdinin feshi ile borçlunun mecurdan tahliyesine karar verilmesini talep etmiştir.

Borçlu Cevabı:

5. Borçlu davetiye tebliğine rağmen cevap vermediği gibi duruşmaya da katılmamıştır.

Mahkeme Kararı:

6. İstanbul Anadolu 3. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 14.05.2015 tarihli ve 2015/96 E., 2015/537 K. sayılı kararı ile; takip talebinde haciz ve tahliye talep edildiği, ödeme emrinin borçluya 05.01.2015 tarihinde tebliğ edildiği, borçlunun takibe itiraz etmediği, alacaklının 30 günlük ödeme süresinden sonra 09.02.2015 tarihinde talepte bulunduğu, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 269/a maddesi uyarınca borçlu itiraz etmez, ihbar müddeti içinde kira borcunu da ödemezse ihbar müddetinin bitim tarihini takip eden altı ay içinde alacaklının talebi üzerine icra mahkemesince tahliyeye karar verileceği, kira borcunun ödenmediğinin icra dosyası içeriği ile sabit olduğu gerekçesi ile davanın (talebin) kabulüyle davalının (borçlunun) İstanbul Anadolu 11. İcra Müdürlüğünün 2014/22.36 E. sayılı takip dosyasına konu taşınmazdan tahliyesine karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde borçlu temyiz isteminde bulunmuştur.

 8. Yargıtay (Kapatılan) 6. Hukuk Dairesince 17.10.2016 tarihli ve 2016/7952 E., 2016/5932 K. sayılı kararı ile;

“… Dava, kesinleşen icra takibi nedeniyle borçlunun temerrüdüne dayanarak kiralanandan tahliyesi istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulü ile kiralanandan tahliyeye karar verilmiş, karar davalı tarafından temyiz edilmiştir.

Davacı alacaklı vekili sözlü kira ilişkisine dayanarak yeni malik sıfatıyla davalı hakkında 28.11.2014 tarihinde başlattığı haciz ve tahliye istekli icra takibinde 2014 Ekim- Kasım aylarının aylık 750-TL den kiraların ödenmediğini ileri sürerek tahsilini istemiştir. Davalı borçlu icra takibine itiraz etmemiş ve yargılamaya gelmemiştir. Mahkemece kira borcunun ödenmediği icra dosyası içeriği ile sabit olmakla davanın kabulü ile davalının taşınmazdan tahliyesine karar verilmiştir. Davalı borçlunun 11.06.2015 tarihinde sunduğu temyiz dilekçesi ile eski malik ve yeni malik tarafından çekilen ihtarnameler ile yapmış olduğu ödemelere ilişkin makbuzlar sunduğu görülmüştür.

Davacı alacaklı tarafından 12.12.2014 tarihinde çekilen ihtarname ile icra takibinde davaya konu taşınmazı satın aldığını ve kira bedellerinin ödenmesini aksi halde yasal yollara başvuracağı bildirilmiştir. Söz konusu ihtar davalı borçluya 16.12.2014 tarihinde tebliğ olunmuştur. TBK.nun 310.maddesi uyarınca sözleşmenin kurulmasından sonra kiralanan herhangi bir sebeple el değiştirirse, yeni malik kira sözleşmesinin tarafı olur. Ayrıca kiralananın satılmasından sonra TBK.nun 245.maddesi uyarınca yarar ve hasar alıcıya geçeceğinden kiracı, kiralananın satılmasından sonra işleyecek kira bedellerini yeni malike ödemek zorundadır. Ancak, satış olgusu kendisine bildirilmeyen davalı kiracı satıştan sonraki kira bedellerini eski malike ödemiş ise, yeni malike karşı sorumlu tutulamaz. Davalı borçlu tarafından sunulan makbuzlar incelendiğinde; davalı borçlunun 24.10.2014 tarihinde eski malik hesabına 750 TL ödeme yaptığı ayrıca 16.12.2014 ve 29.12.2014 tarihlerinde de yeni malik hesabına 750 TL üzerinden ödeme yapıldığı anlaşılmaktadır. Bu durumda temerrüt gerçekleşmediğinden mahkemece tahliye talebinin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.

Karar bu nedenle bozulmalıdır…” gerekçesi ile karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

9. İstanbul Anadolu 3. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 26.01.2017 tarihli ve 2016/1100 E., 2017/94 K. sayılı kararı ile; İİK'nın 18. maddesi gereğince icra mahkemesinde basit yargılama usulünün uygulanacağı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 318. maddesinde tarafların dilekçeleri ile birlikte tüm delillerini açıkça ve hangi vakıanın delili olduğunu da belirterek bildirmek, ellerinde bulunan delillerini dilekçelerine eklemek ve başka yerlerde getirtilecek belge ve dosyalar içinde bunların bulunabilmesini sağlayan bilgilere dilekçelerinde eklemek zorunda olduklarının belirtildiği, aynı Kanun’un 145. maddesi gereğince tarafların Kanun’da belirtilen süreden sonra delil sunamayacağı ve mahkemeye bir takdir hakkı verdiği, temyiz aşamasında bu takdir hakkının kullanılması ile ilgili koşulların oluşup oluşmadığı hususunda bir değerlendirme yapılabileceği, mahkemeye tanınan takdir hakkını ortadan kaldıracak şekilde inceleme yapılamayacağı, borçlunun 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 315. maddesinde belirtilen otuz günlük süre içerisinde borcu ödediğine yönelik belgeleri icra müdürlüğüne sunmadığı, yargılama (inceleme) aşamasında da kira borcunun ödendiğine yönelik herhangi bir delil ileri sürmediği, (temyiz dilekçesinin ekinde) sunulan belgelerin kararın verilmesinden sonra elde edilmiş veya yeni çıkan bir duruma yönelik olmadığı, bu nedenle HMK'nın 145. maddesi gereğince özellikle karar verildikten sonra delillerin sunulmasının mümkün olmadığı, aksinin kabulü her türlü alacak davalarında yargılamanın her aşamasında davalının delil ileri sürebileceğinin kabulü anlamına geldiği, İİK'nın kendi sistematiği içerisinde adi kira ve hasılat kiralarına dair yapılan takipte borçlunun ödeme emri tebliğinden itibaren yedi gün içerisinde borca itiraz etmemesi hâlinde TBK’nın 315. maddesi gereğince ödeme emrinin tebliğinden itibaren otuz gün içerisinde borç ödenir ise tahliyeye karar verilemeyeceği, borçlunun ancak İİK'nın 72. maddesi gereğince menfi tespit davası açabileceği, HMK ve İİK'nın sistematiği atlanarak temyiz aşamasında sunulan belgeler ile yargılama safahatının yeniden görülmesinin mümkün olmadığı gerekçesi ile direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

10. Direnme kararı süresi içinde borçlu vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; temerrüt nedeniyle tahliye isteminde borçlu tarafından temyiz dilekçesi ekinde sunulan ödeme belgelerinin incelenip incelenemeyeceği, buradan varılacak sonuca göre tahliye talebinin reddine karar verilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

12. İcra ve İflas Kanunu’nun 269-269/d maddeleri arasında kira bedelinin ödenmemesi nedeniyle ilamsız tahliye takibi düzenlenmiştir. 818 sayılı Borçlar Kanunu’na (BK) göre kiraya veren kira sözleşmesini feshedilebilmesi için öncelikle kiracıya fesih ihtarnamesi göndermesi gerekir. Kiraya veren ödenmemiş kiranın tahsili için yaptığı ilamsız takip talebinde, kiracıya ödeme emri ile BK’nın 260 veya 288. (TBK m. 315 veya 362.) maddelerinde yazılı ihtarın da yapılmasını isteyebilir. Böylece kiracının kira borcunu ödemede geciktiği hâlde kiraya veren aynı takipte hem ödenmeyen kira bedellerini, hem de borçlunun temerrüt nedeniyle tahliyesini talep edebilir.

13. Alacaklının (kiraya verenin) ilamsız tahliye takip talebini alan icra dairesi, borçluya ihtarlı (örnek 13 nolu) ödeme emri gönderir. Bu ödeme emrinde diğer kayıtlarla birlikte, borçlunun (kiracının) kural olarak yedi gün içinde ödeme emrine itiraz edebileceği, itiraz süresi içinde kira sözleşmesini ve varsa yazılı kira sözleşmesindeki imzasını açık ve kesin olarak reddetmezse (inkâr etmezse) kira sözleşmesini kabul etmiş sayılacağı, kira borcunu ödeme emrinin tebliği tarihinden itibaren BK’nın 260 veya 288. (TBK m. 315 veya 362) maddelerinde belirtilen (on, otuz veya altmış gün) belli bir süre içinde ödemesi, itiraz süresi içinde (İİK m. 62'ye göre) ödeme emrine itiraz etmez ve ödeme süresi içinde borcu (kirayı) ödemez ise kiraya verenin (alacaklının) kesinleşen kira alacağı için haciz isteyebileceği (İİK m.78 vd) ve icra mahkemesinden (kiracının) kiralanan taşınmazdan tahliyesini isteyebileceği ihtar edilir.

14. Borçlu itiraz süresi içinde ödeme emrine itiraz etmez ise ilamsız tahliye takibi kesinleşir. Borçlu (kiracının) süresinde ödeme emrine itiraz etmemesi ile ilamsız tahliye takibi kesinleşirse de, alacaklı (kiraya veren) bunun üzerine hemen haciz ve tahliye isteyemez. Borçlu ödeme süresi içinde (on, otuz veya altmış gün) borcunu (kirayı) ödeyebilir. Borçlu ödeme emri tebliğinden itibaren ödeme süresi içinde kira borcunu öderse, ilamsız tahliye takibi son bulur, alacaklı haciz ve tahliye isteyemez (Kuru, Baki: İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Ankara 2013, s. 828-829).

15. İcra ve İflas Kanunu’nun 269/a maddesine göre, borçlu itiraz etmez ve kira borcunu da ödemezse alacaklı ödeme süresinin bitim tarihini takip eden altı ay içinde icra mahkemesinden tahliye isteyebilir. Alacaklının tahliye talebi üzerine icra mahkemesi ilk önce alacaklının ilâmsız tahliye takip talebinin kanuna uygun olup olmadığını inceler. Takip talebi kanuna uygun değilse, özellikle alacaklı takip talebinde tahliye istememişse, icra mahkemesi tahliye talebinin reddine karar verir. Bundan sonra, icra mahkemesi, borçlu kiracıya gönderilen ödeme emrinin kanuna uygun olup olmadığını inceler. Ödeme emri kanuna uygun değilse, özellikle ödeme emrinde ödeme (ihtar) süresi yanlış (noksan) gösterilmişse, ödeme emrinde ödeme (ihtar) süresi yazılı değilse veya ödeme emrinde tahliye ihtarı yok (tebliğ edilen ödeme emri 13 örnek nolu ödeme emri değil) ise, icra mahkemesi tahliye talebinin reddine karar verir. İcra mahkemesi, takip talebinin ve ödeme emrinin kanuna uygun olduğunu tespit ederse, bunun üzerine, borçlu kiracının süresi içinde ödeme emrine itiraz edip etmediğini araştırır. Buna göre, icra mahkemesi, borçlunun süresinde ödeme emrine itiraz etmediğini (veya itiraz etmemiş sayıldığını) tespit ederse, borçlunun ödeme (ihtar) süresi içinde kira borcunu ödeyip ödemediğini inceler (Kuru, s. 831, 833).

16. Süresi içinde ödeme emrine itiraz etmemiş olan borçlu, ödeme (ihtar) süresi içinde kira borcunu tamamen ödememiş ise ihtar müddetinin bitim tarihini takip eden altı ay içinde alacaklı kiraya verenin talebi üzerine icra mahkemesi, borçlu kiracının tahliyesine karar verir (İİK m. 269/a).

17. İcra ve İflas Kanunu’nun 269/d maddesinin atfı ile uygulanması gereken aynı Kanun’un 70. maddesine göre icra mahkemesi temerrüt nedeniyle tahliye talebini basit yargılama usulüne göre (İİK m. 18; HMK m. 316-322) duruşmalı olarak inceler.

18. İcra ve İflas Kanunu’nun 269/a maddesi takibin kesinleşmesini yeterli görmemekte ve icra mahkemesince verilecek tahliye kararını aramaktadır. Temerrüt nedeniyle tahliye talebinde kural olarak taraflarca getirilme ilkesi uygulanır. Ancak ihtarın haklılığının yani geçerli bir takip talebinin ve buna uygun bir ödeme emrinin olup olmadığının, ödeme emrinde yasal sürelerin gösterilip gösterilmediğinin saptanmasında kendiliğinden araştırma ilkesi geçerlidir. İcra mahkemesi takip talepnamesinin tahliye ihtarını içerip içermediğini, otuz günlük ödeme süresinde kira parasının ödenip ödenmediğini ve tahliye ihtarının haklı olup olmadığını incelemekle yükümlüdür.

19. İcra mahkemesi HMK’nın 318. maddesine göre süre vererek delillerin tamamının icra mahkemesine sunulmasına karar verebilir. Ancak bu teksif ilkesinin icra hâkimi yönünden fazla bir önemi yoktur. İcra hâkimi lüzum gördüğü konularda delillerin ikamesine her zaman karar verebilir. Ayrıca icra mahkemesi bu delilleri kendiliğinden getirterek değerlendirebilir. Ancak icra mahkemesi borçlunun ileri sürdüğü ödeme vakıası ile bağlıdır. Hâkim ileri sürülmeyen vakıaları kendiliğinden araştıramaz.

20. Taraflarca getirilme (hazırlama) ilkesinin uygulandığı davalarda, deliller kural olarak taraflarca gösterilir; hâkim, delillere kendiliğinden başvuramaz ve taraflara delilleri hatırlatabilecek davranışlarda da bulunamaz (Yılmaz, Ejder: Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerhi, Ankara 2013, s. 274, 275). HMK’nın 25. maddesinde düzenlemesine yer verilen “Taraflarca getirilme ilkesi”nin işlerlik kazandığı davalarda, davanın taraflarınca delillerin gösterilmesi işleminin gerçekleştirilmesi gerekir. Anılan ilke uyarınca, hâkim, kural olarak, hiçbir delile kendiliğinden başvuramaz. Bu kuralın istisnasını, bilirkişi incelemesi yaptırılması ve keşif icrası oluşturur (Tanrıver, Süha: Medeni Usul Hukuku, Cilt 1, Ankara 2016, s. 806 vd.).

21. Bu aşamada belirtmek gerekir ki ödeme emri tebliğ usulsüzlüğü icra mahkemesinde görülmekte olan tahliye isteminde mahkemece re’sen dikkate alınamaz. Ödeme emri tebliğ işleminin usulsüzlüğü, borçlu tarafından İİK’nın 16. maddesinin 1. fıkrası uyarınca yasal yedi günlük süre içinde icra mahkemesinde şikâyet yoluyla ileri sürülmesi hâlinde incelenebilir. Tebligatın muhatabı, tebliğ yapılan şahıs olduğundan tebligatın yapılmadığı veya usulsüzlüğü de sadece muhatap tarafından ileri sürülebilir. Örneğin borçlu genel haciz yolu ile ilamsız takipte ödeme emrinin usulsüz olduğunu şikâyet (İİK m. 16/1) yoluyla icra mahkemesinde ileri sürebilir. Ödeme emri, icra dairesinin bir icra takip işlemi olduğu gibi, ödeme emrinin tebliği de icra dairesinin bir icra işlemidir. İcra işlemlerine karşı şikâyet yoluyla icra mahkemesine başvurulabilecektir (Muşul, Timuçin; Tebligat Hukuku, Ankara 2018, s. 596-598).

22. Hukuk Genel Kurulunun 05.12.2007 tarihli ve 2007/6-915 E., 2007/946 K. sayılı kararı ile 17.01.2018 tarihli ve 2017/(6)8-1849 E., 2018/48 K. sayılı kararlarında da benimsendiği üzere 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun “Usulüne aykırı tebliğin hükmü” başlıklı 32. maddesi “Tebliğ usulüne aykırı yapılmış olsa bile, muhatabı tebliğe muttali olmuş ise muteber sayılır. Muhatabın beyan ettiği tarih, tebliğ tarihi addolunur.” hükmünü içermekte olup, borçluya icra dosyasında çıkarılan ödeme emrinin tebliği usulsüz ise de, alacaklının tahliye istemli dilekçesinin usulüne uygun tebliğ edilmesi hâlinde borçlunun bu tebliğle “icra dosyasındaki usulsüz tebliğe” muttali olduğunun kabulü gerekir. Tebligatın usulsüzlüğünü her ne yolla olursa olsun öğrenen borçlunun, takibe itirazlarını bildirmesi ve aynı zamanda icra mahkemesine de şikâyet yoluyla tebligatın usulsüzlüğünü ileri sürmesi gerekir.

23. Yeri gelmişken temyiz incelemesinin kapsamıyla ilgili açıklama yapmakta yarar bulunmaktadır.

24. 02.03.2005 tarihli ve 5311 sayılı Kanun’un 29. maddesiyle İİK’na eklenen Geçici 7. maddesi uyarınca, bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce verilen kararlar hakkında İİK’nın 5311 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikten önceki temyiz ve karar düzeltmeye ilişkin hükümlerinin uygulanması gerekir. İİK’nın 364. maddesinin 2. fıkrasına göre temyiz incelemesi 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK) hükümlerine göre yapılır. HMK’nın 447. maddesinin 2. fıkrası uyarınca HUMK’na yapılan yollamalar, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun bu hükümlerin karşılığını oluşturan maddelerine yapılmış sayılır.

25. 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren HMK’nın 450. maddesiyle HUMK ek ve değişiklikleriyle birlikte tümüyle yürürlükten kaldırılmıştır. Ancak, kanun koyucu uygulamada birtakım sorunların ortaya çıkmasını engellemek için HMK’da geçiş hükümlerini ayrıca düzenlemiştir.

26. Bu bağlamda HMK’nın Geçici 3. maddesi;

“(1) Bölge adliye mahkemelerinin, 26/9/2004 tarihli ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun geçici 2 nci maddesi uyarınca Resmî Gazete’de ilan edilecek göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Kanunun temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.

(2) Bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce verilen kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanunun 26/9/2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 444 üncü madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunur. (Ek cümle: 1/7/2016-6723/34 md.) Bu kararlara ilişkin dosyalar bölge adliye mahkemelerine gönderilemez. 

(3) Bu Kanunda bölge adliye mahkemelerine görev verilen hallerde bu mahkemelerin göreve başlama tarihine kadar 1086 sayılı Kanunun bu Kanuna aykırı olmayan hükümleri uygulanır.” hükmünü içermekte olup, inceleme konusu dosya bakımından temyiz yoluyla ilgili olarak HUMK’nın uygulanması gerektiği açıktır. Ancak burada uygulanacak hükümler, HUMK’nın 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikten önceki temyiz incelemesine ilişkin hükümleridir.

27. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 428. maddesince;

“Mahkemei Temyiz aşağıda beyan olunan esbaptan dolayı temyiz olunan hükmü nakzeder.

1- Kanunun ve iki taraf beynindeki mukavelenin yanlış tatbik edilmiş olması.

2- Mahkemenin davayı rüyete vazifedar bulunmaması,

3- İki tarafı ve sebebi müttehit bir dava hakkında yekdiğerine mütenakız kararlar verilmesi,

4- Usulü muhakemeye muhalefet edilmesi,

5- Meselei maddiyenin takdirinde hata edilmesi,

6- İki taraftan birinin davasını ispat için serdettiği delillerin sebebi kanuniye müstenit olmıyarak kabul edilmemesi,

Usulü muhakemeye muhalefetten dolayı bir hükmün nakzolunabilmesi mahkemeye ait vazaifte usulü muhakemenin ihlal olunmasına ve işbu kusur ve hatanın lahik olan hükmü tağyir edecek derecede bulunmasına veya müddei, yahut müddeaaleyh tarafından usulü muhakemenin tağyir ve ihlal olunduğunu ispat edecek derecede itiraz olunup da mahkemede tetkik edilmemiş olmasına mütevakkıftır.” düzenlemesi bulunmaktadır.

28. Temyiz yolunda hüküm mahkemesinin kararı sadece hukuka uygunluk bakımından inceleme konusu yapılır. Bu nedenle temyiz sadece hukukun yanlış uygulanmış olduğu sebebine dayanabilir. Temyiz talebinde yeni vakıalar ileri sürülürse, bunların Yargıtayca incelenmesi caiz olmadığından Yargıtay sadece hukukun yanlış uygulanmış olup olmadığını incelemekle yetinir.

29. Kural olarak temyiz incelemesinde daha önce ileri sürülmeyen yeni vakıaların ve delillerin ileri sürülmesi mümkün değildir. Delillerle ilgili her türlü kararı verecek mahkeme hüküm mahkemesi, yani ilk derece mahkemesidir. Temyiz incelemesinde ise tahkikat yapılmayıp, dava dosyasına usulüne uygun girmiş olan delillerin, ispat yükü çerçevesinde ilk derece mahkemesince değerlendirilmesinin isabetli olup olmadığına bakılmaktadır.

30. Yapılan bu açıklamalar ışığında somut olaya gelince, alacaklı tarafından borçlu aleyhine kira bedelinin ödenmemesi nedeniyle tahliye talepli ilamsız icra takibi başlatıldığı, takip talebinde 2014 yılı Eylül, Ekim ve Kasım ayı kira bedelleri toplamı olan 2.250 TL asıl alacağın talep edildiği, örnek (13) nolu ödeme emrinde, ödeme emrinin tebliğinden itibaren yedi günlük sürede itiraz edebileceği, ödeme emrinin tebliğinden itibaren otuz günlük ödeme süresi içinde kira borcu ödenmez ise tahliye istenebileceğinin ihtar edildiği, ödeme emrinin borçluya 05.01.2015 tarihinde tebliğ edildiği, borçlunun yasal yedi günlük sürede itiraz etmediği, ilamsız tahliye takibinin kesinleştiği, alacaklı vekilinin 09.02.2015 tarihinde temerrüt nedeniyle tahliye istemi ile icra mahkemesine başvurduğu, icra mahkemesinin 18.02.2015 tarihli tensip tutanağının (6) nolu bendinde “Davalı delilleri arasında (davacı tarafından temini istenen delillerin dışında) başka yerden getirtilecek belge ve dosyaların bulunması halinde bu belge ve dosyaların getirtilebilmesi için takdiren 50-TL gider avansının davalı tarafça cevap dilekçesi ile birlikte mahkeme veznesine yatırılmasına, gider avansının yetmemesi halinde mahkemece yapılacak belirlemeyle bu avansın ikmaline,” karar verildiği, tensip zaptının ve alacaklı vekilinin talep dilekçesinin borçluya usulüne uygun tebliğ edildiği, mahkemece kira borcunun ödenmediği gerekçesi ile temerrüt nedeniyle tahliyeye karar verildiği, borçlunun temyiz dilekçesinde “Kararda her ne kadar belirtilse de tebligatın tarafıma ulaşıp mahkemeye katılmayışım, tebligatın tarafıma tebliğ edilmişse de şahsım ya da yakınlarım teslim almamıştır” şeklinde beyanda bulunduğu ve ekinde ödeme belgeleri de sunduğu, usulsüz tebliğe muttali olan borçlunun icra mahkemesinde usulsüz tebliğ şikâyeti başvurusunun bulunmadığı anlaşılmaktadır.

31. Yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler dikkate alındığında; temyiz aşamasında ilk defa sunulan ödeme belgelerinin icra mahkemesinde yapılan inceleme sırasında borçlunun elinde bulunup sonradan oluşturulmadığı anlaşılmaktadır.

32. Ödeme belgesini bilen borçlunun buna rağmen bu belgeden söz etmemesi ya da sunmaması, ona etkin hak arama imkânı tanınmamasından değil, kendi ihmalinden kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla, bu ödeme belgeleri icra mahkemesindeki incelemeden önce var olduğu hâlde ileri sürmeyen borçlunun, kararın temyizi aşamasında dosyaya sunarak bu deliller doğrultusunda değerlendirme yapılmasını talep etmesi mümkün değildir. Nitekim bu hususlar Hukuk Genel Kurulunun 11.11.2021 tarihli ve 2019/(22)9-637 E., 2021/1387 K. sayılı ile 23.11.2021 tarihli ve 2017/(6)8-1850 E., 2021/1484 K. sayılı kararlarında da benimsenmiştir.

33. Hâl böyle olunca mahkemenin direnme kararının açıklanan nedenlerle onanması gerekmiştir.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının ONANMASINA,

Harç peşin alındığından harç alınmasına yer olmadığına,

2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’na 5311 sayılı Kanun'un 29. maddesi ile eklenen Geçici 7. maddesinin göndermesi ile uygulanması gereken İİK’nın 366/III. maddesi uyarınca kararın tebliğden itibaren on gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 24.02.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.