OHAL İLANINDAN ÖNCE YAPILAN İFLASIN ERTELENMESİ TALEPLERİNDE ŞARTLARI VARSA İFLAS KARARI VERİLEBİLİR.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


01 Ara
2021

Yazdır

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2018/15(23)-985
KARAR NO   : 2021/643

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ              :
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi
TARİHİ                        : 10/07/2018
NUMARASI                : 2018/787 - 2018/1020
DAVACILAR              : 1- C. Endüstriyel ve Kurumsal Hizmetler A.Ş. 
                                     2- O. Endüstriyel ve Kurumsal Hizmetler ve Ürünler Sanayi Ticaret A.Ş.
                                          vekilleri Av. Ç.E.
DAVALI                      : N.D. vekili Av. A.O.M.
FER'İ MÜDAHİLLER : 1- B.B. Turizm İnş. Yatırım ve Tic. A.Ş. vekili Av. S.Ç.
                                     2- D. A.Ş. vekili Av. M.İ.M.
                                          ...
                                     15- A.K. Bankası A.Ş.

1. Taraflar arasındaki “iflasın ertelenmesi” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesince verilen iflasın ertelenmesi talebinin reddi ile davacıların iflasına ilişkin karar davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 23. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesince Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacılar vekili dava dilekçesinde; müvekkili şirketlerin temizlik ve güvenlik hizmetleri sunduğunu, faydalı model patentleri firmaya ait olan iki ürünün bulunduğunu, son yıllarda şirketlerin bünyesinde çalıştırılan işçi sayısının ortalama 1250 kişinin altına düşmediğini, ülkede kayıt dışı firmaların fazla olmasının sisteme kayıtlı firmalara aşırı vergi yükü getirdiğini, müvekkili şirketlerin piyasa şartlarında satın alması gereken makine ve malzemeleri özellikle vadeli çeklerle satın aldığını, ayrıca şirketin kredi kullanarak bankalardan nakit ihtiyacını karşıladığını, müvekkili şirketlerin darboğaza girmesi nedeniyle çeklerin ve kredi geri ödemelerinin yapılamadığını, müvekkili şirketlerin kuruluşundan bu yana faaliyetleri, bilgi birikimi, tecrübesi, pazardaki konumu, sektördeki taahhütleri ve hizmetlerinde sorunu bulunmaması; çalışanları, malzeme tedarikçileri, tasarruf tedbirleri giderlerinin en aza indirilmesi, bugüne kadar yaptığı işler ile ülke ekonomisine katkısı göz önüne alındığında çalışmaya devam etmesi için çaba gösterilmesi gereken işletmeler olduğunu, şirketlerin teknik olarak yaşama şansının yüksek olduğunu, sunulan iyileştirme projesi kapsamında borca batıklıktan kurtulabilmesinin mümkün olduğunu ileri sürerek iflasın 1(bir) yıl süre ile ertelenmesine karar verilmesini talep etmiştir.

Fer'î Müdahiller Cevabı:

5. Fer'î müdahiller vekilleri beyanlarında; iflasın ertelenmesi koşulları oluşmadığından talebin reddine karar verilmesini istemişlerdir.

İlk Derece Mahkemesi Kararı:

6. Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 28.12.2016 tarihli ve 2015/483 E., 2016/759 K. sayılı kararı ile; iflasın ertelenebilmesi için şirketin borca batık durumda olması, sunulacak ciddi ve inandırıcı bir iyileştirme projesi kapsamında şirketin mali durumunu düzeltebileceğine dair somut veriler ileri sürmesi ve fevkalade mühletten yararlanmamış olması gerektiği, iyileştirme projesinin, sadece şirketin mevcut işleyişinin devamı ve tedbir kararlarıyla borca batıklıktan kurtulabileceğine ilişkin olması nedeniyle nakit sermaye konulması, dış kaynaktan nakit girişi, sermaye artışı, yeni ortak alınması, şirketin mevcut işleyişi sonucu şayet mümkün ise kâr ve nakit akışı gibi nesnel ve gerçek kaynakları ve önlemleri içermesi ve iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı olduğunun bu yolla tespiti yoluna gidilmesi gerektiği, davacılar tarafından sunulan iyileştirme projesinde; esas olarak şirket faaliyetlerinin devam edeceği kabul edilerek elde edilecek gelir, davacı şirketin tarafı olduğu sözleşmelere konu işin tamamlanması hâlinde elde edilecek gelirler ile yeni bulunacak işlerden elde edilecek gelirlerle borçların ödenmesi öngörülmüş olup, davacı şirketlerin akdetmiş olduğu sözleşmelerden elde edilecek gelir ile borca batıklıktan kurtulabilmesinin mümkün olmadığı, alınan bilirkişi heyeti raporu ve kayyum heyeti raporuna göre de hedeflenen gelirlerin ihtiyati tedbir kararı verildikten sonra bile tam anlamıyla gerçekleşmediği, şirketin iyileştirme projesinde gösterdiği işlerin tamamlanarak arzu edilen ve beklenen gelirin sağlanmadığı ve iyileşme olmadığı anlaşıldığından, bilirkişi heyetinden alınan kök ve ek rapor ile kayyım heyetinden alınan raporların sonuç kısmının aksine iyileştirme projesinin inandırıcı olduğu yolundaki görüşün yerinde olmadığı, davacı şirketlerin borca batıklıktan çıkarılması için iyileştirme projesi dosyaya sunulmuş ise de bahsi geçen mevcut sözleşmelerden elde edilecek gelirin davacı şirketlerin borca batıklıktan kurtulmaya yeterli mahiyette olmadığı, yeni sözleşmeler de kurulamadığı gibi davacı şirketlerin borca batıklıktan kurtulmayı sağlar mahiyette başkaca iş ve işlemler gerçekleştirmediğinden sunulan iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı olmadığı gerekçesiyle davacı şirketlerin 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 179/a-b maddesi kapsamında yerinde görülmeyen iflasın ertelenmesi talebinin reddine, borca batık olduğundan iflaslarına karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi Kararı:

7. Davacılar vekili tarafından mahkeme kararına karşı süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.

8. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesinin 26.09.2017 tarihli ve 2017/457 E., 2017/830 K. sayılı kararı ile; iflasın ertelenmesi isteminde bulunan şirketlerin borca batıklık durumunun tereddüde yer bırakmayacak biçimde belirlenmesinin gerektiği, borca batıklığın tespitinde sadece istem sahibi şirketlerin kayıtlarına değil, varlıklarının rayiç değerlerine de özellikle bakılması ve bu noktada konusunda uzman bilirkişilerin görüşüne başvurulmasının gerektiği, ayrıca borca batıklığın sadece istem tarihi itibariyle değil, yargılama safhasındaki olumlu veya olumsuz gelişmeler de dikkate alınarak belirlenmesinin gerektiği, bu nedenle gerekçeli ve taraflar ile mahkemenin denetimine elverişli olacak şekilde her bir iddia ve savunma kalemini ayrıntısı ile karşılayan yeniden bir rapor alınmasına karar verildiği, bilirkişi heyetinin 05.07.2017 tarihli raporunda; 31.05.2017 tarihli finansal verilere göre, C. Endüstriyel ve Kurumsal Hizmetler A.Ş.’nin %74,61, O. Endüstriyel ve Kurumsal Hizmetler ve Ürünler San. Tic. A.Ş.’nin ise %83,94 varlık/borç oranı mevcut olduğunu ve borca batıklığın devam ettiğini bildirdikleri, 31.07.2016 tarihinde yürürlüğe giren 669 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin (KHK) 4. maddesinin; (Bu maddeye 01.09.2016 tarihinde yürürlüğe giren ve 673 sayılı KHK'nın 10. maddesi ile ekleme yapılmıştır)

"(1) Olağanüstü halin ilanından itibaren ve devamı süresince, 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 179 uncu maddesi uyarınca sermaye şirketleri ile kooperatifler tarafından iflasın ertelenmesi talebinde bulunulamaz; bu yönde yapılan talepler mahkemelerce iflasa ilişkin araştırma yapılmaksızın derhal reddedilir.

(2) Olağanüstü halin ilanından önceki dönemde yapılan iflasın ertelenmesi talepleriyle ilgili olarak;

a) Olağanüstü hal süresince iflasın ertelenmesine karar verilemez.

b) Olağanüstü halin ilanından sonra ve devamı süresince herhangi bir tedbir kararı verilemez, verilmişse derhal kaldırılır.

c) Olağanüstü halin ilanından önceki dönemde 2004 sayılı Kanunun 179/a maddesi uyarınca verilmiş olan tedbir kararlar, mahkemece ivedilikle ele alınarak, terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu iddiasıyla 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 133 üncü maddesi uyarınca kayyım atanan veya hakim ortakları ya da yöneticileri hakkında adli soruşturma yürütülen sermaye şirketleri ile kooperatifler lehine verildiği anlaşılan tedbir kararları derhal kaldırılır." şeklinde düzenlendiği, 09.11.2016 tarihinde kabul edilen ve 24.11.2016 tarihli Resmî Gazete’de de yayımlanarak yürürlüğe giren 6756 sayılı Olağanüstü Hâl Kapsamında Bazı Tedbirlerin Alınması ve Milli Savunma Üniversitesinin Kurulması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesi Hakkında Kanun'un 4. maddesi ile aynı hükmün Kanun hükmü hâline getirildiği, olağanüstü hâlin (OHAL) ilanından önce yapılan istemlerde OHAL süresince iflasın ertelenmesi isteminin kabulüne karar verilemez ise de, bunun dışında, talebin esastan reddini engeller bir düzenleme olmadığı gibi şartları varsa, mahkemece tespit edilirse iflasa karar verilmesini engeller bir durum da bulunmadığı, hatta şartları varsa iflasa karar vermek gerektiği, bu yöndeki istemlerde belirtildiği gibi re'sen hareket etme ilkesi geçerli olup kamu düzeni gözetildiğinde şartları varsa iflasa karar vermek zorunluluğu bulunduğu, bu nedenle her iki şirketin de borca batık olması nedeni ile ilk derece mahkemesi tarafından iflaslarına karar verilmesinin isabetli olduğu, bu itibarla istinaf eden vekilinin diğer istinaf taleplerinin reddinin gerektiği, ancak davacı şirketlerin iflasın ertelenmesine ilişkin talep tarihleri 27.07.2015 olup, ilk derece mahkemesi tarafından, iflas erteleme isteminin 6756 sayılı Kanun’un 4. maddesi ile Kanun hâline gelen 669 ve 673 sayılı KHK’nın 4. maddesinin 2. fıkrasının a bendi uyarınca reddine karar verilmesi gerekirken, şirketlerin iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı bulunmadığı, iyileşmesinin mümkün görülmediği gerekçeleri ile reddine karar verilmesinin doğru olmadığı, bu nedenle ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılmasına, kararın gerekçesi değiştirilerek davacıların iflas erteleme talebinin reddi ile davacı şirketlerin iflasına karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

9. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

10. Yargıtay (Kapatılan) 23. Hukuk Dairesince 05.02.2018 tarihli ve 2017/2881 E., 2018/239 K. sayılı kararı ile;

“… Davacı vekili, müvekkili şirketlerin temizlik ve güvenlik hizmetlerini sunduğunu, faydalı model patentleri firmaya ait olan iki ürünün bulunduğunu, müvekkili şirketlerin piyasa şartlarında satın alması gereken makine ve malzemeleri özellikle vadeli çeklerle satın aldığını, ayrıca şirketin kredi kullanarak bankalardan nakit ihtiyacını karşıladığını, müvekkili şirketlerin dar boğaza girmesi nedeniyle çeklerin ve kredi geri ödemelerinin yapılamadığını, ancak sunulan iyileştirma projesi kapsamında borca batıklıktan kurtulabilmesinin mümkün olduğunu ileri sürerek iflasın 1 yıl süre ile ertelenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

İlk derece mahkemesince, iddia, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; borca batık olan şirketlerin borca batıklıktan kurtulabilmesi için sermayenin artırılarak şirketlere yeni kaynak girişinin sağlanması zorunlu olmasına rağmen bu yönde bir iyileştirme tedbiri içermeyen, soyut temennilerden öteye gitmeyen iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı olduğunun kabulünün mümkün olmadığı, davacı şirketin borca batıklıktan çıkarılması iyileştirme projesi olarak dosyaya sunulmuş ise de bahsi geçen mevcut sözleşmelerden elde edilecek gelirin davacı şirketlerin borca batıklıktan kurtulmaya yeterli mahiyette olmadığı gerekçesi ile iflas erteleme talebinin reddi ile davacı şirketlerin iflasına karar verilmiş, davacı vekilince süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi’nin 06.10.2017 T. ve 2017/457 E., 2017/830 K. sayılı illamı ile il derece mahkemesince iflas erteleme istem tarihi’nin 27.07.2015 olduğu ve İlk Derece Mahkemesi tarafından, iflas erteleme isteminin 6756 sayılı Kanunun 4. maddesi ile kanunlaşan, 669 ve 673 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin 4. maddesinin 2 no'lu fıkrasının a bendi uyarınca reddine karar verilmesi gerekirken, şirketlerin iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı bulunmadığı, iyileşmesinin mümkün görülmediği gerekçeleri ile reddine karar verilmesi doğru olmadığı gerekçesi ile gerekçesi değiştirilerek yazılı gerekçe ile davacı şirketlerin iflasına karar verilmiştir.

Karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dava, iflas erteleme istemine ilişkin olup ilk derece mahkemesice iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı olmadığı gerekçesi ile borca batık olduğu tespit edilen davacı şirketlerin iflasına karar verilmiş, davacı vekilince süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi’nin 06.10.2017 T. ve 2017/457 E., 2017/830 K. sayılı illamı ile il derece mahkemesince iflas erteleme istem tarihi’nin 27.07.2015 olduğu ve İlk Derece Mahkemesi tarafından, iflas erteleme isteminin 6756 sayılı Kanunun 4. maddesi ile kanunlaşan, 669 ve 673 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin 4. maddesinin 2 nolu fıkrasının a bendi uyarınca reddine karar verilmesi gerekirken, şirketlerin iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı bulunmadığı, iyileşmesinin mümkün görülmediği gerekçeleri ile reddine karar verilmesi doğru olmadığı gerekçesi ile gerekçesi değiştirilerek yazılı gerekçe ile davacı şirketlerin iflasına karar verilmesi Dairemiz görüşüne aykırıdır. Dairemiz’in 01.07.2015 T. 2017/608 E., 2017/760 K. sayılı ilamında belirtildiği üzere olağanüstü hal süresi içerisinde talepte bulunan şirketin veya kooperatifin borca batık olması ve iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı görülmesi, kayyım tarafından üç aylık dönemlerde ibraz edilen raporlara göre şirketin durumunun iyiye giderek iflas halinden kurtulmasının mümkün bulunması izleniyor ise, bu durumda iflas erteleme kararı da verilemeyeceği için dosyanın olağanüstü halin kalkmasına veya İİK'nın 179/b-4'te belirlenen sürenin dolmasına kadar elde bekletilmesi, bu süreler sonunda mevcut duruma göre karar verilmesi, ancak iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı görülmemesi, bekleme süresinde alınan kayyım raporlarına göre şirketin iflas halinden kurtulmasının mümkün bulunmaması halinde ise şirketin veya kooperatifin İİK'nın 179/b-5 maddesi uyarınca iflasına karar verilmesi gerekmektedir.

Somut olaya gelince iflas erteleme talebinin 20.07.2016 tarihinden önce yapıldığı, tüm dosya kapsamından borca batıklığı devam eden davacı şirketlerin iyileştirme projesi kapsamında borçtan kurtulmalarının mümkün olmadığının anlaşıldığı, şirketin iflasına karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre istinaf başvurusunun reddi gerekirken gerekçesi değiştirilmek sureti ile esas hakkında karar verilmesi doğru görülmemiş, bu nedenle Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi’nin 2017/830 sayılı kararının bozulması ve ilk derece mahkemesinin usul ve yasaya uygun kararının onanması gerekmiştir,…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

11. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesinin 10.07.2018 tarihli ve 2018/787 E., 2018/1020 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçeler yanında söz konusu yasal düzenlemeler uyarınca, OHAL'in ilanından önce yapılan istemlerde, OHAL süresince iflasın ertelenmesi isteminin kabulüne karar verilemeyeceğinin açık olduğu, Özel Dairenin bozma kararındaki görüşün kabulü hâlinde, OHAL süresi ya da İİK'nın 179/b-4. maddesinde belirtilen süre boyunca, istemde bulunan şirketlerin fiilen iflaslarının ertelenmesi anlamına geleceği ve yasanın buyurucu hükmünün aksine, bu kurumun imkânlarından yararlanması sonucunu doğuracağı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

12. Direnme kararı süresi içinde davacılar vekilince temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

13. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, gerek ilk derece mahkemesince gerekse bölge adliye mahkemesince, davacı şirketlerin borca batık olması nedeniyle iflasın ertelenmesi taleplerinin reddi ile iflaslarına karar verilen, Özel Dairece de davacı şirketlerin iflasına karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığı belirtilen somut olayda, bölge adliye mahkemesince 6756 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirlerin Alınması ve Milli Savunma Üniversitesinin Kurulması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesi Hakkında Kanun'un 4. maddesi ile Kanun hükmü hâline getirilen 669 sayılı KHK'nın 4. maddesi değerlendirilerek verilen iflas kararının gerekçesinin yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

14. Uyuşmazlık konusu itibari ile öncelikle uygulanması gereken yasal düzenlemelerin incelenmesinde fayda vardır.

15. İİK’nın 179. maddesi, 7101 sayılı İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 3. maddesi ile değiştirilmiş, aynı Kanun’un 179/a ve 179/b maddeleri ise yürürlükten kaldırılmıştır. Ancak İİK’nın geçici 14. maddesi uyarınca, 7101 sayılı Kanun ile yapılan değişikliklerin yürürlüğe girdiği tarihte görülmekte olan iflâsın ertelenmesi ve konkordato talepleri hakkında talep tarihinde yürürlükte bulunan hükümlerin uygulanmasına devam edileceği belirtilmiş olup, somut uyuşmazlıkta İİK’nın 179. maddesi ile 179/a ve 179/b maddelerinin 7101 sayılı Kanun ile değiştirilmeden ve yürürlükten kaldırılmadan önceki hükümlerinin dikkate alınması gerekmektedir.

16. İİK’nın 7101 sayılı Kanun’un 3. maddesi ile değiştirilmeden önceki 179. maddesi; “Sermaye şirketleri ile kooperatiflerin borçlarının aktifinden fazla olduğu idare ve temsil ile vazifelendirilmiş kimseler veya şirket ya da kooperatif tasfiye hâlinde ise tasfiye memurları veya bir alacaklı tarafından beyan ve mahkemece tespit edilirse, önceden takibe hacet kalmaksızın bunların iflâsına karar verilir. Şu kadar ki, idare ve temsil ile vazifelendirilmiş kimseler ya da alacaklılardan biri, şirket veya kooperatifin malî durumunun iyileştirilmesinin mümkün olduğuna dair bir iyileştirme projesini mahkemeye sunarak iflâsın ertelenmesini isteyebilir. Mahkeme projeyi ciddî ve inandırıcı bulursa, iflâsın ertelenmesine karar verir. İyileştirme projesinin ciddî ve inandırıcı olduğunu gösteren bilgi ve belgelerin de mahkemeye sunulması zorunludur.

Mahkeme, gerekli görürse idare ve temsille vazifelendirilmiş kimseleri ve alacaklıları dinleyebilir. İflâsın ertelenmesi talepleri öncelikle ve ivedilikle sonuçlandırılır.”

Düzenlemesini içermektedir.

Aynı Kanun’un mülga 179/a maddesi;

“Mahkeme, iflâsın ertelenmesi isteminde bulunulması üzerine, envanter düzenlenmesi ve yönetim kurulunun yerine geçmesi ya da yönetim kurulu kararlarını onaylanması için derhal bir kayyım atar; ayrıca şirketin ve kooperatifin malvarlığının korunması için gerekli diğer önlemleri alır.

Kayyımın atanmasına ilişkin karar, kayyımın mahkemece belirlenmiş görevleri ve temsil yetkisi ile bunların sınırları ve iflâsın ertelenmesine ilişkin talep 166 ncı maddenin ikinci fıkrasındaki usul ile mahkeme tarafından ilân ve ticaret siciline tescil ettirilir. Mahkeme bu arada erteleme talebini karara bağlar.

İflâs ertelenmişse kayyım her üç ayda bir şirketin projeye uygun olarak iyileştirme gösterip göstermediğini mahkemeye rapor eder, mahkeme bu rapor üzerine veya gerek gördüğünde alacağı bilirkişi raporuna göre, erteleme istemini değerlendirir ve iyileştirmenin mümkün olamayacağı kanaatine varırsa erteleme kararını kaldırır.’’

Mülga 179/b maddesi;

“Erteleme kararı üzerine borçlu aleyhine 6183 sayılı Kanuna göre yapılan takipler de dahil olmak üzere hiçbir takip yapılamaz ve evvelce başlamış takipler durur; bir takip muamelesi ile kesilebilen zamanaşımı ve hak düşüren müddetler işlemez.

Erteleme sırasında taşınır, taşınmaz veya ticarî işletme rehniyle temin edilmiş alacaklar nedeniyle rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlatılabilir veya başlamış olan takiplere devam edilebilir; ancak bu takip nedeniyle muhafaza tedbirleri alınamaz ve rehinli malın satışı gerçekleştirilemez. Bu durumda erteleme süresince işleyecek olup mevcut rehinle karşılanamayacak faizler teminatlandırılmak zorundadır.

206'ncı maddenin birinci sırasında yazılı alacaklar için haciz yoluyla takip yapılabilir.

Erteleme süresi azami bir yıldır. Bu süre kayyımın verdiği raporlar dikkate alınarak mahkemece uygun görülecek süreler ile uzatılabilir; ancak uzatma süreleri toplamı dört yılı geçemez. Kayyım, mahkemenin belirleyeceği sürelerde iflâsı ertelenenin faaliyetleri ve işletmenin durumu konusunda düzenli olarak mahkemeye rapor verir.

İflâsın ertelenmesi talebinin reddi ya da erteleme süresi sonunda iyileşmenin mümkün olmadığının tespiti üzerine mahkeme, şirketin veya kooperatifin iflâsına karar verir. Erteleme süresi dolmamakla birlikte, mahkeme kayyımın verdiği raporlardan şirketin veya kooperatifin malî durumunun iyileştirilmesinin mümkün olmadığı kanaatine varırsa, erteleme kararını kaldırarak şirketin veya kooperatifin iflâsına karar verebilir.”

Şeklinde düzenlenmiştir.

17. Öte yandan 31.07.2016 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan 669 sayılı KHK’nın 4. maddesi;

“Olağanüstü halin devamı süresince, 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 179 uncu maddesi uyarınca sermaye şirketleri ile kooperatifler tarafından iflasın ertelenmesi talebinde bulunulamaz; bu yönde yapılan talepler mahkemelerce reddedilir."

Düzenlemesini içermektedir.

18. Ayrıca 01.09.2016 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan 673 sayılı KHK’nın 10/3. maddesi;

“…25/7/2016 tarihli ve 669 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması ve Milli Savunma Üniversitesi Kurulması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin 4 üncü maddesinin birinci fıkrasına “Olağanüstü halin” ibaresinden sonra gelmek üzere “ilanından itibaren ve” ibaresi, “mahkemelerce” ibaresinden sonra gelmek üzere “iflasa ilişkin araştırma yapılmaksızın derhal” ibaresi ile aynı maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

“(2) Olağanüstü halin ilanından önceki dönemde yapılan iflasın ertelenmesi talepleriyle ilgili olarak;

a) Olağanüstü hal süresince iflasın ertelenmesine karar verilemez.

b) Olağanüstü halin ilanından sonra ve devamı süresince herhangi bir tedbir kararı verilemez, verilmişse derhal kaldırılır.

c) Olağanüstü halin ilanından önceki dönemde 2004 sayılı Kanunun 179/a maddesi uyarınca verilmiş olan tedbir kararları, mahkemece ivedilikle ele alınarak, terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu iddiasıyla 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 133 üncü maddesi uyarınca kayyım atanan veya hakim ortakları ya da yöneticileri hakkında adli soruşturma yürütülen sermaye şirketleri ile kooperatifler lehine verildiği anlaşılan tedbir kararları derhal kaldırılır.”

Hükmünü içermektedir.

19. 09.11.2016 tarihinde kabul edilen ve 24.11.2016 tarihli Resmî Gazete’de de yayımlanarak yürürlüğe giren 6756 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirlerin Alınması ve Milli Savunma Üniversitesinin Kurulması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesi Hakkında Kanun'un 4. maddesi ile yukarıda belirtilen KHK hükümleri Kanun hükmü hâline getirilmiştir.

20. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) “Sermayenin kaybı, borca batık olma durumu” başlıklı 376. maddesi;

“(1) Son yıllık bilançodan, sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının yarısının zarar sebebiyle karşılıksız kaldığı anlaşılırsa, yönetim kurulu, genel kurulu hemen toplantıya çağırır ve bu genel kurula uygun gördüğü iyileştirici önlemleri sunar.

(2) Son yıllık bilançoya göre, sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının üçte ikisinin zarar sebebiyle karşılıksız kaldığı anlaşıldığı takdirde, derhâl toplantıya çağrılan genel kurul, sermayenin üçte biri ile yetinme veya sermayenin tamamlanmasına karar vermediği takdirde şirket kendiliğinden sona erer.

(3) Şirketin borca batık durumda bulunduğu şüphesini uyandıran işaretler varsa, yönetim kurulu, aktiflerin hem işletmenin devamlılığı esasına göre hem de muhtemel satış fiyatları üzerinden bir ara bilanço çıkartır. Bu bilançodan aktiflerin, şirket alacaklılarının alacaklarını karşılamaya yetmediğinin anlaşılması hâlinde, yönetim kurulu, bu durumu şirket merkezinin bulunduğu yer asliye ticaret mahkemesine bildirir ve şirketin iflasını ister. Meğerki, iflas kararının verilmesinden önce, şirketin açığını karşılayacak ve borca batık durumunu ortadan kaldıracak tutardaki şirket borçlarının alacaklıları, alacaklarının sırasının diğer tüm alacaklıların sırasından sonraki sıraya konulmasını yazılı olarak kabul etmiş ve bu beyanın veya sözleşmenin yerindeliği, gerçekliği ve geçerliliği, yönetim kurulu tarafından iflas isteminin bildirileceği mahkemece atanan bilirkişilerce doğrulanmış olsun. Aksi hâlde mahkemeye bilirkişi incelemesi için yapılmış başvuru, iflas bildirimi olarak kabul olunur.”

Şeklinde düzenlenmiştir.

21. TTK’nın “Konkordato” başlıklı 377. maddesinde ise; yönetim kurulunun veya herhangi bir alacaklının, TTK’nın 376. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca yapacağı iflâs talebiyle birlikte veya bu kapsamda yapılan iflâs yargılaması sırasında İİK’nın 285 ve devamı maddeleri uyarınca konkordato da talep edebileceği düzenlenmiştir.

22. Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı şirketler vekilince, TTK’nın 376 ve 377. maddeleri uyarınca şirketlerin yetkili organlarının aldığı karar ile, İİK’nın 179/a maddesi kapsamında borca batıklığı gösteren şirket bilançosu ve iyileştirme projesi sunularak iflasın ertelenmesi talebinde bulunulmuş, ilk derece mahkemesince, yargılama sırasında alınan bilirkişi raporları, kayyum raporları değerlendirilerek davacı şirketlerin iyileştirme projesi inandırıcı bulunmayarak iflas erteleme taleplerinin reddi ile iflaslarına karar verilmiştir.

23. İlk derece mahkemesince verilen kararın davacılar vekilince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince yeniden bilirkişi raporu alınmış, alınan bilirkişi raporunda davacı şirketlerin borca batıklığı tespit edilerek ayrıca 6756 sayılı Kanun’un 4. maddesi ile Kanun hükmü hâline getirilen 673 sayılı KHK ile değişik 669 sayılı KHK’nın 4/2. maddesi uyarınca, OHAL’in ilanından önceki iflas erteleme talepleri ile ilgili olarak OHAL süresince iflasın ertelenmesine karar verilmez ise de, şartları varsa iflas kararı verilebileceği, davacı şirketlerin alınan bilirkişi raporu ile borca batıklığının devam ettiğinin tespit edilmesi de dikkâte alınarak ilk derece mahkemenin kararı kaldırılmak suretiyle 6756 sayılı Kanun’un 4. maddesi değerlendirilerek yeniden davacı şirketlerin iflaslarına karar verilmiştir.

24. Somut olayda, gerek ilk derece mahkemesi gerekse bölge adliye mahkemesi ve Özel Dairece, davacı şirketlerin borca batık olduğu ve sunulan iyileştirme projesi ile borçtan kurtulmalarının mümkün olmadığı belirlenmiş olup, bu hususta ihtilaf bulunmamaktadır. Uyuşmazlık OHAL’in ilanından önce açılan eldeki davada, 6756 sayılı Kanun’un 4. maddesi ile Kanun hükmü hâline getirilen 669 sayılı KHK’nın (673 sayılı KHK’nın 10. maddesi ile değiştirilmiştir) 4. maddesine göre iflasın ertelenmesi kararı verilemeyen süreçte şartları varsa davacı şirketlerin iflasına karar verilmesinin mümkün olup olmadığı noktasındadır.

25. 6756 sayılı Kanun’un 4/1. maddesi ile Kanun hükmü hâline getirilen 669 sayılı KHK’nın 4. maddesi incelendiğinde; OHAL’in devamı süresince iflasın ertelenmesi talebinde bulunulamayacağı, bu yönde yapılan taleplerin iflasa ilişkin araştırma yapılmaksızın derhal reddedileceği belirtilmiştir.

26. Aynı Kanun’un 2. fıkrasında ise, OHAL’in ilanından önceki dönemde yapılan iflasın ertelenmesi talebine ilişkin olarak farklı düzenlemeye gidilmiş, OHAL’in ilanı süresince iflasın ertelenmesi talebinin reddedilmesi yerine iflasın ertelenmesi kararı verilemeyeceği belirtilmiş, ayrıca maddenin 1. fıkrasında yer alan iflas araştırması yapılmaksızın davanın reddedilmesi gerektiği yönündeki düzenlemeye yer verilmemiştir.

27. Bu durumda OHAL’in ilanından önce yapılan iflasın ertelenmesi taleplerinde, OHAL süresince iflasın ertelenmesine karar verilemez ise de, bu talebin esastan reddini, hatta şartları varsa talepte bulunanların iflasına karar verilmesini engelleyen düzenlenme bulunmamaktadır.

28. Anılan yasal düzenlemeler dikkâte alındığında, OHAL’in ilanından önce açılan eldeki davada, borca batıklığı tespit edilen ve sundukları iyileştirme projeleri inandırıcı bulunmayan davacı şirketlerin iflasına dair bölge adliye mahkemesince verilen direnme kararı yerindedir.

29. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; 6756 sayılı Kanun’un 4/2. maddesi uyarınca OHAL’in ilanından önce yapılan iflasın ertelenmesi taleplerinde, iflasın ertelenmesine karar verilemeyeceğinin düzenlendiği, iflasın ertelenmesine karar verilemeyecek bir davada, davacı şirketler için daha ağır sonuçlar doğuran iflas kararı verilmesinin mümkün olmadığı, aksi durumun silahların eşitliği ilkesine aykırı olduğu direnme kararının açıklanan bu değişik gerekçe ile bozulması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerde Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.

30. Bununla birlikte HMK’nın 373/1. maddesinde, Yargıtay ilgili dairesinin tamamen veya kısmen bozma kararı, başvurunun bölge adliye mahkemesi tarafından esastan reddi kararına ilişkin ise, bölge adliye mahkemesi kararı kaldırılarak dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine veya uygun görülecek diğer bir ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de bölge adliye mahkemesine gönderileceği, 373/2. maddesinde de, bölge adliye mahkemesinin düzelterek veya yeniden esas hakkında verdiği kararın Yargıtayca tamamen veya kısmen bozulması hâlinde dosyanın, kararı veren bölge adliye mahkemesi veya uygun görülen diğer bir bölge adliye mahkemesine gönderileceği düzenlenmiştir.

31. Her ne kadar Özel Dairece verilen bozma kararında, bölge adliye mahkemesince verilen hükmün bozulmasına karar verilirken, ilk derece mahkemesince verilen kararın onanmasına da karar verilmiş ise de, 20.07.2016 tarihinden itibaren HMK’nın istinaf ve temyiz incelemesine ilişkin hükümleri yürürlüğe girerek iki derece yargılama sisteminden üç dereceli yargılama sitemine geçilmiş olup, kararının temyizi üzerine Özel Dairece verilecek bozma kararı üzerine HMK’nın 373. maddesinde yer alan düzenlemeler dikkâte alındığında Özel Dairece, bölge adliye mahkemesince verilen kararın bozulmasına denildiği hâlde, ilk derece mahkemesince verilen hükmün onanmasına karar verilmesinin hatalı olduğu anlaşılmaktadır.

32. Hâl böyle olunca bölge adliye mahkemesinin direnme kararı yerindedir. Ancak bölge adliye mahkemesince verilen ilk kararda iflasın açılma tarihi “26.09.2016” olarak belirtilmiş, direnme kararında ise “10.07.2018” tarihi itibariyle iflasın açılmasına karar verilmiştir. İflasa tâbi bir borçlu hakkında Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde iflas kararı verilmesiyle iflas açılmış olur. İflasın kaldırılması veya kapatılmasına karar verilmedikçe aynı borçlu hakkında ikinci bir iflas kararı verilemez buna iflasın tekliği adı verilir (Muşul, T.: İcra ve İflas Hukuk Esasları, 2005, s. 642). İflasın tekliği ilkesi gereğince de farklı iflas tarihlerinin belirlenmesi doğru değil ise de, bu yanılgının giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 10.07.2018 tarihli direnme kararının hüküm fıkrasının 1. bendinin 4. cümlesinde geçen “10.07.2018” ibaresinin çıkartılarak, yerine “26.09.2017” ibaresinin yazılması suretiyle karar düzeltilerek onanmalıdır.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle,

Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının hüküm fıkrasının 1. bendinin 4. cümlesinde geçen “10.07.2018” ibaresinin çıkartılarak, yerine “26.09.2017” ibaresinin yazılması suretiyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatıranlara geri verilmesine, 01.06.2021 tarihinde yapılan ikinci görüşmede oy çokluğu ile kesin olarak karar verildi.

KARŞI OY

Anonim şirketlerde borca batıklık durumunun varlığında mahkemeye bildirimde bulunulması (TTK 375/1-g) yönetim kurulunun devredilemez ve vazgeçilemez görev ve yetkilerindendir. Bu görev ve yetkinin sonucu olarak sermayenin kaybı, borca batık olma durumunda denetçiye hazırlatılacak raporu inceleyen yönetim kurulunca bu rapordan, aktiflerin, şirket alacaklılarının alacaklarını karşılamaya yetmediğinin anlaşılması hâlinde, bu durumu şirket merkezinin bulunduğu yer asliye ticaret mahkemesine bildirir ve şirketin iflasını ister (TTK 376/3).

Yönetim kurulu veya herhangi bir alacaklı, 376'ncı maddenin üçüncü fıkrası uyarınca yapacağı iflâs talebiyle birlikte veya bu kapsamda yapılan iflâs yargılaması sırasında 2004 sayılı Kanunun 285'inci ve devamı maddeleri uyarınca konkordato da talep edebilir (TTK 377/1). Bu hüküm 15.03.2018 tarihinde yürürlüğe giren değişiklikle gelmiş maddenin iflasın ertelenmesi olan başlığı da konkordato olarak değiştirilmiştir.

Maddenin önceki hâlinde; Yönetim kurulu veya herhangi bir alacaklının yeni nakit sermaye konulması dâhil nesnel ve gerçek kaynakları ve önlemleri gösteren bir iyileştirme projesini mahkemeye sunarak iflasın ertelenmesini isteyebileceği, bu hâlde İcra ve İflas Kanununun 179 ilâ 179/b maddelerinin uygulanacağı hükmü bulunmaktadır.

İflasın ertelenmesi talebi bu değişiklikten önce olduğundan maddenin önceki hâline göre değerlendirme yapılmalıdır.

TTK 376. madde borca batıklık durumunun mahkemeye bildirilerek iflasın istenmesi gerektiğini belirtmiş ise de TTK 377. madde ile de bir imkan tanımış ve iflasın ertelenmesinin istenebileceği hükmünü getirmiştir.

İflasın ertelenmesi taleplerinde uygulanacak hükümler 2004 sayılı İcra İflas Kanununda yer almaktadır. Bu müessese İİK 179, 179/a, 179/b ve 179/c maddelerde düzenlenmiş iken 15.03.2018 tarihinde yürürlüğe giren 7151 sayılı Kanun ile iflasın ertelenmesine ilişkin hükümler kaldırılmış ise de aynı Kanunla İİK’na eklenen geçici 14. madde ile bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte görülmekte olan iflâsın ertelenmesi ve konkordato talepleri hakkında talep tarihinde yürürlükte bulunan hükümlerin uygulanmasına devam olunacağı düzenlenmiştir.

Olağanüstü hâl ilanıyla birlikte çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerde iflasın ertelenmesine ilişkin hükümler getirilmiş ve 24.11.2016 tarihinde yürürlüğe giren 6756 sayılı Kanunun 4. maddesi ile de buna ilişkin hükümler kanunlaşmıştır.

Bu hüküm ile olağanüstü hâlin ilanından itibaren yapılacak iflasın ertelenmesi talepleri ve olağanüstü hâlin ilanından önceki erteleme talepleri hakkında olmak üzere düzenleme yapılmıştır.

Maddenin 1. fıkrasındaki düzenleme ile; olağanüstü hâlin ilanından itibaren ve devamı süresince, 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 179'uncu maddesi uyarınca sermaye şirketleri ile kooperatifler tarafından iflasın ertelenmesi talebinde bulunulamaz; bu yönde yapılan talepler mahkemelerce iflasa ilişkin araştırma yapılmaksızın derhâl reddedilir (md.4/1). Bu hüküm ile olağanüstü hâl döneminde iflasın ertelenmesi yoluna başvurulması yasaklandığı gibi bu yasağa rağmen yapılacak başvurunun iflas bildirimi başvurusu da sayılmayacağı anlaşılmaktadır. Zira borca batık olduğunun bildirilmesine rağmen iflas araştırması yapılmaksızın bu başvurunun reddedilmesi iflasın ertelenmesi müessesi içinde iflas kararı verilmesinin de bu hüküm ile kabul edilmemiş olduğunu göstermektedir.

İkinci fıkradaki düzenlemede ise; Kanunda olağanüstü hâlin ilanından önceki dönemde yapılan iflasın ertelenmesi talepleriyle ilgili olarak farklı bir düzenleme yapılmış ve; olağanüstü hâl süresince iflasın ertelenmesine karar verilemeyeceği (md 4/2-a), olağanüstü hâlin ilanından sonra ve devamı süresince herhangi bir tedbir kararı verilemeyeceği, verilmişse derhâl kaldırılacağı (md 4/2-b) hükmü getirilmiştir.

Kanunun 4/2. maddesindeki bu hüküm ile iflasın ertelenmesine ilişkin önceki talepler yönünden iflasın ertelenmesi kararı verilmeyeceği düzenlenmiş iken bu taleplerin reddi gerektiği yönünde 1. fıkraya uygun bir düzenleme yapılmamıştır. Bu nedenle bu talepler yönünden iflasın ertelenmesine ilişkin nihai karar verilmesinin olağanüstü hâl süresince yasaklandığı ancak bunun geçici bir askıya alma niteliğinde olduğu açıkça görülmektedir.

İflasın ertelenmesi kararı verilemeyerek bu kararın verilebilmesinin olağanüstü hâlin kalkması sonrasına bırakılması, iflasın ertelenmesi yönünden bir inceleme ve değerlendirme yapılamaması, iflasın ertelenmesi koşulları bulunup bulunmadığının da incelenememesi sonucunu gerektirir. İflasın ertelenmesi kararı verilemeyecekse ve bu kararın verilebilmesi ertelenmiş ise artık açılan davada bu yönden koşulların bulunup bulunmadığı da incelenemeyecek ve koşulları bulunmadığı için iflas kararı da verilemeyecektir.

İflasın ertelenmesi kararı verilemez iken, iflasın ertelenmesi koşulları bulunmadığından iflas kararı verilebileceği şeklinde bir sonuca varılması iflasın ertelenmesi kurumunun tek yönlü olarak çalıştırılması sonucunu doğuracaktır. İflasın ertelenmesini istemek, gerek TTK 377 gerekse İİK 179. madde ile bir hak olarak düzenlenmiş ve bu hakkın askıya alma süresinde lehe boyutlarıyla uygulanamaz iken aleyhe boyutlarıyla uygulanmasına devam edilmesi adil yargılanma ilkesiyle de bağdaşmaz.

Adil yargılanma ilkesi kapsamında olan hukukî dinlenilme hakkı, alt unsurlarıyla silahların eşitliği ve mahkemeye erişim hakkını da içinde barındırır. İflasın ertelenmesi kararı alma konusunda mahkemeye erişim kısıtlanmış ve lehe karar alma imkanı askıda iken bu talebin sonucuna bağlı iflas kararının verilebileceğinin düzenlenmesi mahkemeye erişim hakkının menfaatler dengesi bakımından eşit uygulanmaması ve silahların eşitliğinin de sağlanamaması sonucunu doğuracaktır.

İflasın ertelenmesi koşulları bulunmadığı için iflas kararı verilmesi TTK 375. madde kapsamında iflas istendiği için verilen bir iflas kararı değildir. Zira 375. maddede borca batıklık nedeniyle iflasın istenmesi bir görev olarak yönetim kuruluna yüklenmiş iken TTK 377 madde ile de bunun yerine iflasın ertelenmesinin istenebileceği düzenlenmiştir. TTK 375. maddedeki yükümlülük nedeniyle iflas istenmemiş iken iflasın ertelenmesi talebinin TTK 375. madde kapsamında iflasın istenmesi talebini de içerdiği bu nedenle iflasın ertelenmesi kararı verilemese de iflasın ertelenmesi koşulları bulunmadığı için iflas kararı verilebileceği gibi bir sonuca bu nedenle varılamaz.

İİK 179/b-5 maddede; iflasın ertelenmesi talebinin reddi ya da erteleme süresi sonunda iyileşmenin mümkün olmadığının tespiti üzerine mahkeme, şirketin veya kooperatifin iflasına karar verileceği, erteleme süresi dolmamakla birlikte, mahkeme kayyımın verdiği raporlardan şirketin veya kooperatifin mali durumunun iyileştirilmesinin mümkün olmadığı kanaatine varırsa, erteleme kararını kaldırarak şirketin veya kooperatifin iflasına karar verebileceği düzenlenmiştir.

Görüldüğü gibi bu düzenlemede de iflasın ertelenmesi talebine bağlı olarak bu talebin reddi, erteleme süresi sonunda iyileşmenin mümkün olmadığının tespiti ya da mahkemece kayyımın verdiği raporlardan mali durumun iyileştirilmesinin mümkün olmadığı sonucunun çıkması hâllerine bağlı olarak iflas kararı verilmektedir. Bu düzenleme de iflasın ertelenmesi talebinin incelenmesine bağlı bir iflas kararı verilmesini düzenlemektedir. Diğer bir anlatımla bu iflas kararı iflasın ertelenmesi müessesi içinde verilen bir iflas kararıdır.

İflasın ertelenmesi kurumu içinde olağanüstü hâl süresince iflasın ertelenmesi konusunda nihai karar verilemez iken bu kurum içinde düzenlenmiş olan iflas kararı konusunda nihai karar verilebileceği düşünülemez.

İflas kurallarının kamu düzenine ilişkin olması da farklı bir sonuca varmayı gerektirmemektedir. Zira yasa koyucu olağanüstü hâl süresi içinde olan iflas taleplerinin reddine karar verileceğini düzenlemiş iken iflas araştırmaları yapılmaz hükmünü de getirerek iflasın ertelenmesi talebinin sonucuna bağlı iflas kararı verilmemesinde bir sakınca görmediğini göstermiştir.

Yasa koyucu bu kapsamdaki başvurularda iflas araştırması yapılmaz diyerek iflas kararı verilmemesinde bir sakınca görmemiş iken öncesi talepler yönünden bu sakıncayı görmüş ve iflas kararı verilebileceğini kabul etmiş olduğu sonucuna varmamızı gerektiren bir hüküm 6756 sayılı Kanunun 4. maddesinde yer almamaktadır. Bu maddenin iflas erteleme kararı verilemeyeceğini düzenlemiş iken iflas kararı verilemeyeceğini düzenlememiş olmasına farklı bir anlam biçilmesi ve iflas kararı verilebileceği sonucuna varılması yukarıda açıkladığımız nedenlerle de mümkün değildir.

Yukarıda açıkladığımız nedenlerle değişik gerekçeyle direnme kararının bozulması görüşünde olduğumuzdan direnme kararının düzeltilerek onanması yönünde oluşan değerli çoğunluk görüşüne katılamıyoruz.

Adem ALBAYRAK            Nebahat ŞİMŞEK            Yakup ATA
Birinci Başkanvekili          Üye                                   Üye

Ahmet Hamdi GÜLER      Fatma Feyza ŞAHİN       Battal YILMAZ
Üye                                   Üye                                  Üye

Zeki GÖZÜTOK                Ali Kemal ÜNSOY
Üye                                   Üye