ÖZEL DAİRENİN İMZA İNCELEMESİ YÖNÜNDEN BOZMASINA UYULMAKLA BU YÖNDE USULİ KAZANILMIŞ HAK OLUŞMUŞTUR.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


25 Ock
2018

Yazdır

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2017/12-762
KARAR NO   : 2017/1356

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ          : 
Ankara 7. İcra Hukuk Mahkemesi
TARİHİ                    : 30/09/2014
NUMARASI            : 2014/481 - 2014/776
DAVACI                  : D. Geri Dönüşüm İnş. Taş. Petrol Gıda San Ve Tic. Ltd. Şti. vekilleri Av. M.U.G.
                                  -  Av. M.S.
DAVALI                   : N.İ. vekilleri Av. A.A. - Av. N.K. - Av. Ö.D.

Taraflar arasındaki “borca itiraz ve takibin şikayet yoluyla iptali” isteminden dolayı yapılan yargılama sonunda Ankara 7. İcra Hukuk Mahkemesince şikayetin reddine dair verilen 31.12.2013 gün ve 2013/953 E. - 2013/1145 K. sayılı kararın temyizen incelenmesi şikayetçi-borçlu vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 27.03.2014 gün ve 2014/5676E. - 2014/8991K. sayılı kararı ile;

“… Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de;

İİK'nun 170/3. maddesinde kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile başlatılan takipler yönünden imza incelemesinin ne şekilde yapılacağı hakkında İİK'nun 62. ve 68/a. maddelerine atıf yapılmıştır. İİK'nun 68/a-5. maddesine göre mazerete dayanmaksızın borçlunun hazır bulunmaması halinde mahkemece başka bir cihet tetkik edilmeksizin itirazın muvakkaten kaldırılmasına karar verileceği ancak bu karar için keyfiyetin davetiyeye yazılması gerektiği öngörülmüştür. İhtarlı davetiyenin borçlu asile (şirket yetkili temsilcisine) gönderilmesi gerekip, vekili tarafından senetteki imzanın şirketin yetkili temsilcisine ait olduğunu kabul edip etmediği hususunda beyanda bulunmak üzere kesin süre verilerek sonuca gidilmesi mümkün değildir.

Somut olayda, borçlu şirket vekili, takibe konu senette müvekkili şirket adına atılan keşideci imzasının borçlu şirket temsilcisince atılmadığını iddia ederek takibin iptalini istemiştir.

O halde, mahkemece İİK'nun 68/a-5. maddesinde yazılı meşruhatı içeren davetiye borçlu şirket temsilcisine gönderilmeden İİK'nun 68/a-3. maddesi uyarınca imzaları alınıp incelenmeden borçlu vekiline senetteki imzanın şirketin yetkili temsilcisine ait olduğunu kabul edip etmediği hususunda beyanda bulunmak üzere kesin süre verilerek yazılı gerekçe ile imza itirazının reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir …”

gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN : Şikâyetçi-borçlu vekili

HUKUK GENEL KURULU KARARI 

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

İstem borca itiraz ve takibin şikâyet yoluyla iptaline ilişkindir.

Şikâyetçi-borçlu vekili icra takibine dayanak kılınan bononun şirket adına kambiyo senedi düzenlemeye yetkili olmayan kişi tarafından düzenlendiğini ileri sürerek takibin iptaline karar verilmesini talep etmiştir. 

Şikâyet olunan-alacaklı vekili kambiyo senedini düzenleyerek müvekkiline veren İlham A.'in dış ticaret müdürü olarak şirketin yurtdışında yaptığı iş ve işlemlerde 150.000 TL’ye kadar kambiyo senedi düzenleme yetkisi olduğunu bildirerek şikayetin reddini savunmuştur. 

Mahkemenin İlham A.’in kambiyo senedi düzenleme yetkisi bulunmadığı gerekçesiyle takibin iptali isteminin kabulüne dair verdiği ilk karar şikâyet olunan-alacaklı vekilinin temyiz itirazı üzerine Özel Dairece 24.05.2012 tarihli Ankara 25. Noterliğinin 1.8.9 yevmiye numaralı işlemiyle tasdik edilmiş olan imza sirkülerinde borçlu D. Geri Dönüşüm... Ltd. Şti.'nin dış ticaret müdürü olan İlham A.'in şirket adına yurt dışında yapılacak ve şirketi taahhüt altına sokacak işlemlere ilişkin olarak 150.000 TL miktara kadar işlemlerle yetkilendirilmesi ve takibe konu bononun tanzim yeri Bakü/Azerbaycan olup 50.000 TL bedelli olduğu dikkate alındığında şirket müdürü İlham A.'in takibe konu bono bakımından şirket adına borçlandırma yetkisinin olduğu kabul edilerek, bu senetteki imzanın İlham A.'e ait olup olmadığının belirlenmesi için imza incelemesi yapılmak suretiyle oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile hüküm tesisinin isabetsiz olduğu gerekçesiyle bozulmuştur. 

Mahkemece bozmaya uyulması sonrasında kambiyo senedi üzerindeki imzanın İlham A.’e ait olup olmadığı hususunda verilen kesin süre içinde davacı vekilince beyanda bulunulmaması üzerine imzanın İlham A.’e ait olduğu kabul edilmek suretiyle takibin iptali isteminin reddine karar verilmiştir.

Mahkemenin bozma sonrası verdiği bu karar şikayetçi-borçlu vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuştur.

Mahkemece, şikâyetçi-borçlu vekilinin imzanın İlham A.’e ait olmadığına yönünde bir iddia ileri sürmediği, şikayetçinin iddiasının İlham A.’in vekaletnamesinde şirket adına kambiyo senedi düzenleme yetkisi bulunmadığı noktasında toplandığı, bu nedenle imza incelemesi yapılmasına gerek duyulmadığı belirtilerek önceki kararda direnilmiştir. 

Direnme kararı şikâyetçi-borçlu vekili tarafından temyiz edilmektedir. 

Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, somut olay bakımından takibe konu bono üzerindeki imzanın İlham A.’e ait olup olmadığının belirlenmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır. 

Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesinden önce yerel mahkemenin 31.12.2013 tarihli kararının tefhiminden itibaren yasal süresi içinde temyizinin davacı sıfatıyla Cemil D. tarafından yapıldığı, şikayetçi-borçlu D. Geri Dönüşüm İnş. Taş. Petrol Gıda San. ve Tic. Ltd. Şti. vekili Av. M.U.G.’e gerekçeli kararın 22.01.2014 tebliğinden sonra 03.02.2014 tarihli gerekçeli temyiz dilekçesinde ise temyiz eden davacı olarak D. Geri Dönüşüm İnş. Taş. Petrol Gıda San. ve Tic Ltd Şti’nin gösterildiği dikkate alındığında, 07.01.2014 tarihli süre tutum dilekçesinde temyiz eden davacı olarak şirket temsilcisi Cemil D.’un yazılmasının maddi hata olarak kabul edilip edilmeyeceği, buradan varılacak sonuca göre şikayet edenin temyiz isteminin süresinde yapılıp yapılmadığı; 31.12.2013 tarihli kararın kesinleşip kesinleşmediği hususu ön sorun olarak tartışılmış ve temyiz dilekçesinde temyiz eden davacı olarak şirket temsilcisi Cemil D.’un adının yer almasının maddi hatadan kaynaklandığı, dolayısıyla ön sorunun bulunmadığı hususu oybirliği ile kabul edilerek işin esasının incelenmesine geçilmiştir. 

Bu aşamada mahkemece Özel Dairenin bozma kararına uyulmasına karar verilmiş olmakla şikâyetçi-borçlu lehine bir hak doğup doğmayacağı ve usulü kazanılmış hakkın oluşup oluşmayacağını tartışmak gerekmektedir. Bunun için öncelikle “usuli kazanılmış hak” kavramının açıklanması ve açıklanan olgular karşısında somut olay ve taraflar yönünden gerçekleşip gerçekleşmediğinin irdelenmesi yararlı olacaktır.

Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nda “usuli kazanılmış hak” kavramına ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır.

Bu kurum, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri haline gelmiştir. Anlam itibariyle bir davada, mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.

Hemen belirtelim ki, bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlayacağımız bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (9.5.1960 gün ve 21/9 sayılı YİBK).

Mahkemenin, Yargıtay’ın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak gerçekleşebilir. Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yapamaz. Bir başka anlatımla kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur (4.2.1959 gün ve 13/5 sayılı YİBK).

Kazanılmış haklar, hukuk devleti kavramının temelini oluşturan en önemli unsurlardandır. Kazanılmış hakları ortadan kaldırıcı nitelikte sonuçlara yol açan yorumlar Anayasa'nın 2. maddesinde açıklanan “Türkiye Cumhuriyeti sosyal bir hukuk devletidir” hükmüne aykırılık oluşturacağı gibi toplumsal kararlılığı, hukuksal güvenceyi ortadan kaldırır, belirsizlik ortamına neden olur ve kabul edilemez.

Yargıtay içtihatları ile kabul edilen “usuli kazanılmış hak” olgusunun istisnaları da bulunmaktadır. Mahkemenin bozmaya uymasından sonra yeni bir içtihadı birleştirme kararı (9.5.1960 gün ve 21/9 sayılı YİBK) ya da geçmişe etkili bir yeni kanun çıkması karşısında, Yargıtay bozma ilamına uyulmuş olmakla oluşan usuli kazanılmış hak hukukça değer taşımayacaktır. Benzer şekilde, uygulanması gereken bir kanun hükmünün karar kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilirse usuli kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra oluşan yeni duruma göre karar verilecektir (HGK’nun 21.1.2004 gün, 2004/10-44 E, 19 K.).

Bu sayılanların dışında ayrıca görev, hak düşürücü süre, kesin hüküm itirazı, harç ve maddi hataya dayanan bozma kararlarına uyulmasında olduğu gibi kamu düzeni ile ilgili konularda usuli kazanılmış haktan söz edilemez (Kuru, Baki:Hukuk Muhakemeleri Usulü, C. V, 6. b., İstanbul 2001, s. 4784 vd.).

Usuli kazanılmış hakkın hukuki sonuç doğurabilmesi için bir davada, ya taraflar ya mahkeme ya da Yargıtay tarafından açık biçimde yapılmış olan ve istisnalar arasında sayılmayan bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan bir hakkın varlığından söz edilebilmesi gerekir (Hukuk Genel Kurulunun 12.7.2006 gün ve 2006/4-519 E.-527 K.).

Tüm bu açıklamalardan sonra somut olaya gelince; yerel mahkemece Özel Dairenin takibe konu kambiyo senedi altındaki imzanın İlham A.’e ait olup olmadığının belirlenmesinin gerektiğine dair bozma ilamına uyulmakla, bu hususta şikâyetçi-borçlu lehine usuli kazanılmış hak oluşmuştur. Doğmuş bulunan bu usuli kazanılmış hakka gerek mahkeme gerekse Yargıtay uymak zorundadır.

O hâlde mahkemece, borçlu şirket yetkilisine İİK’nın 68/a-5. maddesi uyarınca gelmemenin sonuçlarını da gösteren meşruhatlı davetiye tebliğ edilerek, geldiğinde, imza ve yazı örnekleri alınıp bilirkişi incelemesi yaptırılmak sureti ile sonuca gidilmesi gerekirken, mahkemece yasanın öngördüğü bu usule uyulmadan borçlu şirket vekiline beyanda bulunması için süre verilerek sonrasında da beyanda bulunmadığından bahisle istemin reddi doğru değildir.

Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ : Şikâyetçi-borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, karar düzeltme yolu açık olmak üzere 15.11.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.