RÜCUDA TESELSÜL OLMAYACAĞINDAN DAVALILARIN ZARARIN TAMAMINDAN MÜTESELSİLEN SORUMLU TUTULMASI MÜMKÜN DEĞİLDİR.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


06 Ara
2021

Yazdır

TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi

ESAS NO       : 2021/16679
KARAR NO    : 2021/4774

Y A R G I T A Y   İ L A M I

MAHKEMESİ              : İstanbul (Kapatılan) 20. Sulh Hukuk Mahkemesi
TARİHİ                        : 22/05/2012
NUMARASI                 : 2011/788 - 2012/515
DAVACI                       : İçişleri Bakanlığı (Emniyet Genel Müdürlüğüne İzafeten İstanbul Muhakemat
                                       Müd.) vekili Avukat Y.A.
DAVALI                       : 1- HA. 2- MA.

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalılardan Harun A. vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü:

-K A R A R-

Davacı vekili, davalıların İstanbul Emniyet Müdürlüğü kadrosunda görevli polis memurları Salih K. ve Yusuf K.'ı yaraladıklarını, polis memurlarına iş ve gücünden yoksun kaldıklarını bildirir raporlar verildiğini, 2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun gereğince toplam 6.776,76 TL nakdi tazminat ödendiğini belirterek ödenen bedelin davalılardan rücuen tahsilini istemiştir.

Davalılar, davaya cevap vermemiştir.

Mahkemece, alınan bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalılardan Harun A. vekili tarafından temyiz edilmiştir.

1. Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.

2. Diğer temyiz itirazlarına gelince:

Dava, 2330 sayılı Kanun’a dayalı rücuen tazminat istemine ilişkindir.

Dava konusu tazminat miktarının belirlendiği İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü Nakdi Tazminat Komisyonunun 22.12.2010 günlü ve 2010/1304 sayılı kararından, zararın nakdi tazminat karar tarihindeki en yüksek devlet memuru brüt aylığının (ek gösterge dahil) yüz katı üzerinden, yaralanma derecesine göre hesaplandığı ve buna göre ödeme yapıldığı anlaşılmaktadır. Oysa zarar, haksız eylemin meydana geldiği 22.05.2007 tarihinde gerçekleşmiştir.

Haksız eylem sonucu oluşan zarar olay gününde gerçekleşmiş olduğundan, davalıların sorumlu tutulacağı tazminat miktarı da olay günündeki verilere göre belirlenmelidir. 2330 sayılı Kanun’un 3. maddesinde yaralanan görevliye ödenecek tazminatın karar günündeki en yüksek Devlet memuru aylığı esas alınarak hesaplanacağı belirtilmekte ise de, buna göre hesaplanıp ödenen nakdi tazminatın tamamı davalıdan rücu edilemez. Davacı idarenin, davalıdan kaynaklanmayan nedenlerle daha geç nakdi tazminat ödemesi, bu yüzden artan tazminat miktarından davalının sorumlu olmasını gerektirmez. Şu durumda mahkemece açıklanan olgular gözetilerek sorumluluğun olay günündeki verilere ve bu bağlamda olay günündeki katsayılara göre yaptırılacak hesaplama doğrultusunda belirlenmesi gerekirken, mahkemece karar tarihindeki veriler esas alınarak hesaplanan miktarın kabulüne karar verilmiş olması doğru değildir. Kararın bu nedenle bozulması gerekir.

3. Olay tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 50. ve 51. maddelerinde düzenlenmiş bulunan teselsül kuralları, birden çok kişinin birlikte bir zarara yol açması ve aynı zarardan dolayı sorumlu olmaları durumuna ilişkin olup zarara yol açanlar ile zarar gören arasındaki ilişkinin düzenlenmesine yöneliktir.

Eldeki dava, rücuen tazminat istemine ilişkin olup tazminatın kendi payına düşeninden fazlasını ödeyen kişi, bu fazla ödemesi için, diğer müteselsil sorumlulara karşı rücu hakkına sahip ve zarar görenin haklarına halef olur. Tazminatın aynı zarardan sorumlu müteselsil borçlular arasında paylaştırılmasında, bütün durum ve koşullar, özellikle onlardan her birine yüklenebilecek kusurun ağırlığı ve yarattıkları tehlikenin yoğunluğu göz önünde tutulur. Diğer bir deyişle; olay nedeniyle dava dışı polis memurlarına nakdi tazminat ödeyen davacı idare, kusuru oranında sorumlulara rücu edebilir. Rücuda teselsül olmayacağından mahkemece davalıların zararın tamamından müteselsilen sorumlu tutulması usul ve yasaya uygun değildir. Kararın bu nedenle de bozulması gerekir.

SONUÇ : Temyiz edilen kararın yukarıda (2) ve (3) no’lu bentte açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, diğer temyiz itirazlarının (1) no’lu bentte açıklanan nedenlerle reddine, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine, 15/09/2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Başkan             Üye          Üye              Üye                    Üye
A.Ş.Sertkaya    N.Taş        S.Arslan     K.Özerdoğan    Ö.F.Aydıner

İÇTİHAT YORUMU : “İç ilişkide teselsül yoktur. Esas itibariyle halefiyetin alacağın modaliteleri üzerinde etki doğurmaması ilkesi, iç ilişkide de teselsülün kabul edilmesi sonucunu doğuracak nitelikte olsa da burada bir hukuk politikası tercihi yapılmış ve bu sonuç kabul edilmemiştir. Teselsül, yalnızca alacaklının hukuki durumunun korunması ve güçlendirmesi amacına hizmet eden bir araç olarak kullanılmıştır. İstisnaen TMK m. 468/3 hükmünde rücu ilişkisinde teselsül düzenlemesi yer almaktadır.” (KORKMAZ, Ekin, Türk Borçlar Hukukunda Halefiyet, İstanbul, 2021, s. 442 dn. 1708)