SEBEPSİZ ZENGİNLEŞME HÜKÜMLERİNE GÖRE TAŞINMAZIN İFANIN İMKÂNSIZ HÂLE GELDİĞİ TARİHTEKİ RAYİÇ DEĞERİNE HÜKMEDİLEMEZ.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


25 Ağu
2022

Yazdır

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2019/3-784
KARAR NO   : 2022/399

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ               :
 Antalya 4. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ                         : 31/05/2019
NUMARASI                 : 2018/556 - 2019/275
DAVACI                       : S.Ç. vekilleri Av. M.A. Av. F.S.A.U.
DAVALI                       : A. Büyükşehir Belediye Başkanlığı vekili Av. S.K.S.

1. Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Antalya 4. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar taraf vekillerinin temyizi üzerine Yargıtay 3. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı her iki taraf vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi: 

4. Davacı vekili; müvekkilinin Antalya Kepez Ünsal mahallesi sakini olduğunu, eski adıyla Ahatlı (evveli Duraliler köyü) 226 parsel (imar düzenlemesiyle 10780 ada, 03 parsel) üzerine 1980'li yıllarda gecekondu yaptığını, Antalya Belediyesince bu yerdeki her bir gecekondu sahibine 400 m2 gecekondu arsası tahsis edileceğinin kararlaştırıldığını, toplam arsa bedelinin 3.200.000 (E)TL olarak belirlendiğini, gecekondu sahiplerinden tahsil edilecek paralarla 226 parselin kamulaştırılacağı ve kamulaştırmadan sonra bu bedeli yatıran hak sahiplerine 400 m2'lik gecekondu arsası tahsis edileceğine dair 1992 yılında yapılan ilan üzerine davacı ve diğer mahalle sakinlerinin Antalya Belediyesine ait Pamukbank Antalya/Şarampol şubesinde açılmış olan 30.40 nolu hesaba arsa bedellerini yatırdıklarını, paranın yatırıldığı tarihte 226 parselin mülkiyetinin çekişmeli olduğunu, bu parsel hakkında gerçek kişiler ile vakıflar idaresi arasında kadastro tespitine itiraz davası bulunduğunu, bu dava sonucunda mülkiyet çekişmesinin Vakıflar idaresi lehine çözüldüğünü ve parselin 11.04.2002 tarihinde kesinleşen Antalya Kadastro Mahkemesi kararı ile hükmen Vakıflar idaresi adına tescil edildiğini, 02.09.1993 tarih ve 504 sayılı Kanun Hükmünde Kararname gereğince Antalya Belediyesinin büyükşehir statüsüne kavuşmasından sonra alt belediyelerin kurulduğunu ve dava konusu gecekonduların bulunduğu 226 parsel ve çevresinin 1994 yılında kurulan Kepez Belediyesinin sorumluluğuna geçtiğini ancak Antalya Büyükşehir Belediyesinin davacı ve diğer mahalle sakinlerinden tahsil ettiği paraları Kepez Belediyesine devretmediğini, hukukî şartları taşımasına rağmen gecekondu arsaları tahsis edilmeyen mahalle sakinlerinin davalı Antalya Büyükşehir Belediyesine gönderdikleri ihtarnameyle gecekonduların bulunduğu arsaların kendilerine tahsis edilmesini bunun mümkün olmaması hâlinde arsas rayiç bedellerinin kendilerine ödenmesini talep ettiklerini ancak menfi yanıt aldıklarını, böylece davalının temerrüde düştüğünü ileri sürerek davacıya ait 400 m2'lik gecekondu arsasının rayiç bedeli olarak şimdilik 10.000TL tazminatın temerrüt tarihi olan 21.02.2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Cevabı:

5. Davalı vekili; söz konusu taşınmazın Kepez Belediyesi sınırları içerisinde olduğunu, müvekkilinin ancak 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu çerçevesinde hak ve yetkilere sahip olduğunu, dava konusu olay ile ilgili herhangi bir sorumluluklarının bulunmadığını, bu nedenlerle husumetin müvekkiline yöneltilemeyeceğini, davacıya arsa tahsisi yapılmadığını, arsa bedeli ödenmesi yönünde belediyenin herhangi bir kararı olmadığını, ancak bazı gecekondu sahiplerinin Antalya Belediyesinin hesabına belediyenin bilgisi dışında para yatırdığının anlaşıldığını, ortada bir tahsis ya da tahsis karşılığı alınmış bedelden bahsedilemeyeceğini belirterek davanın reddini savunmuştur.

İlk Derece Mahkemesi Kararı:

6. Antalya 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 24.01.2014 tarihli, 2011/96 E., 2014/21 K. sayılı kararı ile, davacı tarafından Pamukbank Şarampol banka şubesi aracılığıyla 15.11.1993 tarihinde davalıya 3.200.000 (E)TL gönderildiği, aynı dönemde belediye tarafından söz konusu taşınmaz hakkında tahsis için gerekli işlemlerde bulunulduğu ancak taşınmazın satışının yapılamadığı, dosya kapsamından oluşan kanaate göre taraflar arasında bir taşınmaz devrine esas olacak resmî bir yazılı sözleşme yapılmadığı, yapılan işlemler taşınmaz mülkiyetini kazanmak için geçerli olmadığından taşınmazın rayicinin talep edilemeyeceği, davacının 1993 yılı itibarı ile yatırdığı paranın dava tarihindeki değerinin belirlenmesi gerektiği, bilirkişi incelemesiyle davacının ödemiş olduğu 3,20TL nin dava tarihi itibarı ile 721,46 TL değerine tekabül ettiği gerekçesiyle bu miktar üzerinden davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde her iki taraf vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

 8. Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 20.05.2015 tarihli ve 2014/15474 E., 2015/9072 K. sayılı kararı ile; “… Dosya kapsamından; davalı belediyenin arsa vasfındaki taşınmazını, konutu olmayan ihtiyaç sahibi kimselere 775 sayılı Yasa hükümleri çerçevesinde tahsis etmek amacıyla aldığı Karar sonucunda davalı belediyeye başvuran davacının m²'si 8.000 TL'den 400 m² arsa tahsis edilmesi amacıyla toplam 3.200,000 TL (3.2 TL)'nin 12.11.1993 tarihinde Pamukbank Şarampol Şubesine 30.40 nolu hesaba para ödediği, buna rağmen davalı tarafından arsa tahsisi yapılmadığı ve paranın halen Vakıfbank 100. Yıl Antalya Şubesinde davalı belediyenin işçi- memur maaş hesabında bulunduğu anlaşılmaktadır.

Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalı vekilinin tüm, davacı vekilinin sair temyiz itirazları yerinde değildir.

Ancak, taraflar arasındaki uyuşmazlığın davalı Belediye'nin maliki olduğu taşınmazı 775 sayılı Gecekondu Kanunu'nun 25. ve 26. maddeleri uyarınca encümen kararına dayanılarak davacıya satılmasına ilişkin sözleşmeden kaynaklandığı sabittir. Arsa tahsisi için yapılan sözleşme geçerli olup, sözleşmenin ifa edilmemesi nedeniyle davacı, taşınmazın ifasının imkansız hale geldiği tarihteki rayiç değerini isteyebilir.

Kepez Belediyesi tarafından alınan 19.08.2010 tarihli Encümen kararı ile davalı Belediyenin davacıya taşınmaz tahsis etmeyeceği anlaşıldığından, davada ifanın imkansız hale geldiği tarihin 19.08.2010 tarihi olduğu belirlenmiştir.

Bu durumda mahkemece; tahsis edilen taşınmaza yakın bölgelerden ve ifanın imkansız hale geldiği tarihe yakın zaman içinde yapılan benzer yözölçümlü taşınmazların satışlarını bildirmeleri için taraflara imkan tanınmalı, gerektiğinde re'sen emsal temini yoluna gidilerek, bu emsallerde dikkate alınarak tahsis edilmesi planlanan taşınmazın rayiç değerinin mahallinde yapılacak keşif ile yeniden bilirkişi kurulu eşliğinde inceleme yapılarak denetime elverişli, bilimsel verilere uygun alınacak rapor sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir…” gerekçesi ile karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

9. Mahkemenin 31.05.2019 tarihli ve 2018/556 E., 2019/275 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçe tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

 10. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

11. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; taraflar arasında geçerli bir sözleşme ilişkisinin bulunup bulunmadığı, buradan varılacak sonuca göre davaya konu tazminat isteminin sebepsiz zenginleşme hükümleri çerçevesinde değerlendirilmesinin yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

A- Davalı vekilinin temyiz itirazları yönünden yapılan inceleme:

12. Yerel mahkemece davanın kısmen kabulüne dair kurulan ilk hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiş ve adı geçenin tüm temyiz itirazları Özel Dairece değerlendirilerek reddedilmiştir.

13. Bu durumda, ilk hükmü temyiz eden ancak temyiz itirazları reddedilmiş olan davalı bakımından hüküm kesinleşmiştir. Hâl böyle olunca davalı vekilinin direnme kararını temyizde hukukî yararı bulunmamaktadır.

14. Hukukî yarar dava şartı olduğu kadar temyiz istemi için de aranan bir şart olduğundan, davalı vekilinin direnme hükmüne yönelik temyiz isteminin hukukî yarar yokluğu nedeniyle reddi gerekir.

B- Davacı vekilinin temyiz itirazları yönünden yapılan inceleme:

15. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle taraflar arasında sözleşme ilişkisinin kurulup kurulmadığının tespiti gerekli olup bu kapsamda konu ile ilgili yasal düzenleme ve kavramların kısaca açıklanmasında yarar vardır.

16. Sözleşme; hukukî bir sonuç doğurmak üzere, iki veya daha ziyade kişinin karşılıklı ve birbirine uygun irade beyanları ile uyuşmasını ifade eder (Kocayusufpaşaoğlu, Necip: Borçlar Hukukuna Giriş, 7. b., İstanbul 2017, s. 95).

17. Mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nda (BK) olduğu gibi 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda (TBK) da sözleşme borç ilişkisinin kaynakları arasında sayılmış ve sözleşmenin tarafların iradelerini karşılıklı ve birbirine uygun olarak açıklamalarıyla kurulacağı (TBK m.1) hüküm altına alınmıştır.

18. Belirtmek gerekir ki, bir hukukî işlemin geçerli ve amacına uygun hukukî sonuçlar doğurabilmesi için o hukukî işlemi yapan kişi veya kişilerin sağlıklı bir şekilde oluşmuş iradelerinin bulunması ve yine bu iradelerinin istenilen hukukî sonuca uygun şekilde açıklanması gerekmektedir. Sözleşmelere egemen olan ilke şekil serbestisidir. Buna göre, kural olarak, kanunda tersine bir açıklık olmadıkça sözleşmeler herhangi bir şekil şartına tabi değildir (BK m. 11/1; TBK m. 12/1). Bununla birlikte, bazı sözleşmelerin geçerli olabilmeleri kanun koyucu tarafından belirli bir şekle uygun olarak yapılmaları koşuluna bağlanmıştır. Taraflar da, kanunun herhangi bir şekil koşuluna tabi tutmadığı bir sözleşmenin geçerliliğini, belli bir şekilde yapılmasını hükme bağlayabilirler. İlk belirtilen yasal şekil, ikincisinde ise “taraflarca kararlaştırılan şekil” (BK m. 16; TBK m. 17) söz konusudur.

19. Diğer taraftan şekil zorunluluğunun öngörüldüğü sözleşmelerde; kanunun öngördüğü şeklin bir geçerlilik (sıhhat) şartı olarak düzenlendiğini, buna uyulmadan yapılan sözleşmelere “geçersizlik” müeyyidesinin bağlandığını, bunun hukukî mahiyet olarak emredici nitelikte olduğunu, bu nedenle de “geçersizlik” müeyyidesine bağlanan şekil eksikliğinin hâkim tarafından, taraflar ileri sürmeseler dahi, yargılamanın her aşamasında re'sen gözönüne alınması gerektiğini belirtmekte yarar bulunmaktadır.

20. Bu kapsamda, şekil zorunluluğunun öngörüldüğü sözleşmelerden olan; tapulu taşınmazlarda mülkiyetin devrini öngören her türlü sözleşmelerin resmî şekilde yapılması zorunludur. Bu bir geçerlilik koşuludur (Türk Medeni Kanunu (TMK) m. 706; BK m. 213; TBK m. 217; Noterlik Kanunu m. 60/3; Tapu Kanunu m. 26).

21. Taşınmaz satışlarında kural bu olmakla birlikte somut uyuşmazlığın değerlendirilebilmesi için 775 sayılı Gecekondu Kanunu’nun da dikkate alınması gerekmektedir.

22. Anılan Kanun’un 25. maddesi;

“7 nci madde gereğince tesbit olunan önleme bölgelerindeki arsalar, öncelikle gecekonduların ıslahı ve tasfiyesi sebepleriyle açıkta kalacaklara ve diğer konutsuz vatandaşlara verilir.

Bu arsalardan, ıslah ve tasfiye bölgelerinde bulunan diğer yapı sahiplerinden yapısının tasfiyesini isteyenler de faydalanabilirler.

Her ne sebeple olursa olsun, bu kanun hükümlerince arsa tahsis edilecek kimselerin, yoksul veya dar gelirli olması, kendisinin veya eşinin veya ergin olmayan çocuğunun herhangi bir belediye sınırı içinde ev yapmaya müsait arsaya veya her hangi bir yerde bir ev veya apartmanın ayrı bir dairesine karşılık olan payına sahip bulunmaması şarttır.

Kimlerin yoksul ve dar gelirli sayılacağı, kendisine arsa tahsis edileceklerin öncelik sırası ve yukarda sözü geçen diğer hususların esasları yönetmelikte belirtilir” hükmünü içermektedir.

23. Aynı Kanun’un 26. maddesi;

“25 inci maddede sözü geçen arsalar yönetmelikte belirtilen şekil ve esaslar dahilinde ve tespit olunacak bedellerle kendilerine arsa verilmesi gerekenlere dağıtılır.

Arsa ve binaların halihazır durumları ile şahıslara veya kamu kurum ve kuruluşlarına tahsis veya satışları valiliklerince tespit ve Toplu Konut İdaresi Başkanlığınca onaylanan emsal bedel üzerinden yapılır.

Binalar ve konutlar, valiliklerin teklifi üzerine, bu bedelin yüzde yirmibeşi (% 25) peşin olarak yatırılmak ve vade farkı alınmak kaydıyla taksitle de satılabilir.

Şahıslara veya kamu kurum ve kuruluşlarına, arsaların ve binaların satış veya tahsisine dair esaslar Toplu Konut İdaresi Başkanlığınca hazırlanacak yönetmelikle belirlenir” şeklindedir.

24. Açıklanan hükümlerin uygulanması amacıyla Gecekondu Kanunu Uygulama Yönetmeliği kabul edilmiş ve Yönetmeliğin 15. maddesinde tahsis işlemlerinin nasıl yapılacağı ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Buna göre; “Kendilerine gecekondu ıslah ve önleme bölgelerinde arsa tahsis edilenlerden 6 aylık süre içinde arsa bedelinin 1/10’unu Bankadaki belediye fon hesabına yatırdığına dair banka makbuzu ibraz edenlere belediyelerce arsa tahsis belgesi verilir.

Tahsis sahipleri bu belgeleri alır almaz derhal Bankaya başvurarak bakiye arsa bedelini borçlanmak üzere Bankanın tanzim edeceği sözleşmeyi imzalar. Tapu daireleri; lehine arsa tahsis edilen şahıs ve Banka tarafından ibraz edilen sözleşme ve tahsis belgesine istinaden belge ve sözleşmede ada ve parsel numaraları belirtilmiş olan arsayı lehdar adına tescil ve aynı anda mezkûr arsa üzerine sözleşmedeki meblağ ve şartlar dairesinde birinci derece ve sırada olmak üzere Banka lehine ipotek tescilini yaparak tapu senedini ilgili şahsa ve ipotek belgesini de Bankaya verir. Arsa sahipleri konut inşa kredisi almayacak ise, tapu senedinin tarihinden itibaren en geç bir yıl içinde konutunu yapmağa başlamaları ve önceden tesbit edilen plana göre nüve kısmını en geç 2 yıl içinde bitirmeleri şarttır. Bu şartlara uymayanlardan tahsis edilen arsalar, hiç bir hüküm alınmasına lüzum kalmaksızın arsa bedeline mahsuben tahsil olunan meblağ kendisine iade olunarak geri alınır. Kendilerine arsa tahsis edilen ve bedelinin 1/10‘unu tediye eden şahıslar bakiye borçlarını yıllık veya aylık eşit taksitler halinde olmak üzere 9 yılda tediye eder. İlk taksit sözleşmenin imzası tarihinden itibaren bir yıl sonra başlar.

Kamu Kurum veya Kuruluşlarınca bedelin tamamının yatırılıp arsanın teslimini müteakiben:

a) (Değişik: 02/09/1999-23804) İlgili Kurum veya Kuruluşa tahsis edilmek veya tapu ile devredilmek üzere Maliye (Değişik ibare: RG-12/11/2008-27052) Toplu Konut İdaresi Başkanlığına devredilir.

b) (Değişik 02/09/1999-23804) Belediye mülkiyetinde bulunan arsalardan verilmesi halinde, belediye encümen kararı alınıp (Değişik ibare: RG-12/11/2008-27052) Toplu Konut İdaresi Başkanlığı onayından geçirildikten sonra Tapu Sicil Müdürlüğüne gerekli işlem yapılmak üzere bildirilir”.

25. Görüldüğü üzere, yukarıda ayrıntısıyla belirtilen düzenlemelerde ‘arsa tahsis sözleşmesi’nin geçerliliği için şekil şartı öngörülmediği açıktır.

26. Aralarında geçerli bir sözleşmenin bulunması hâlinde tarafların edimlerini ifa etmemeleri durumundaki hak ve yükümlülükleri temerrüde ilişkin genel hükümler çerçevesinde çözümlenebilecekken geçerli bir sebebe dayanmaksızın bir kişinin mal varlığından diğerinin mal varlığına intikal eden şeylerin iadesininin sebepsiz zenginleşme hükümleri ve denkleştirici adalet ilkesi çerçevesinde çözümleneceği açıktır. Denkleştirici adalet ilkesi ise haklı bir sebep olmaksızın başkasının mal varlığından istifade ederek kendi mal varlığını artıran kişinin elde ettiği bu kazanımı geri vermek zorunda olduğunu ve gerçek bir eski hâle getirme yükümlülüğü bulunduğunu ifade eder.

27. Yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı, arsa tahsis edilmesi için kendisine bedel ödediği davalı Belediyenin sözleşmeden kaynaklanan edimlerini ifa etmemesi nedeniyle taşınmazın rayiç bedelinden sorumlu olduğunu ileri sürmüştür. 775 sayılı Kanun çerçevesinde arsa tahsisi yönünde yapılacak bir sözleşme için kanun koyucu geçerlilik koşulu öngörmemiş ise de bu Kanun’un uygulanması amacıyla hazırlanan Yönetmeliğin 15. maddesinde kendilerine gecekondu ıslah ve önleme bölgelerinde arsa tahsis edilenlerden altı aylık süre içinde arsa bedelinin onda birini bankadaki belediye fon hesabına yatırdığına dair banka makbuzu ibraz edenlere belediyelerce arsa tahsis belgesi verileceği belirtilmiştir. Eldeki davada ise, davacıya verilmiş arsa tahsis belgesi ve belediye meclisince gecekondu önleme çalışmasıyla ilgili alınmış bir karar ve yapılmış bir ilan bulunmadığından, diğer bir anlatımla yukarıdaki genel açıklamalardan anlaşılacağı üzere sözleşmenin kurulabilmesi için taraflar arasında karşılıklı ve birbirine uygun bir irade beyanı söz konusu olmadığından geçerli bir sözleşmenin varlığından söz edilemez. Dosya kapsamında yalnızca Antalya Belediyesi Encümenince Duraliler 226 parsel için kıymet takdiri sonucunda belirlenen kamulaştırma bedelinin uygun bulunduğuna dair 22.06.1993 tarihinde alınan karar mevcut olup davalı Belediyece gecekondu sahiplerine arsa tahsisi edileceğine ilişkin yapılmış bir ilân ve alınmış bir encümen kararı bulunmadığından davalının davacının da aralarında bulunduğu gecekondu sahiplerine kamulaştırmadan sonra arsa tahsis edileceği yönünde güven aşıladığı, davacıda haklı beklenti yarattığı kabul edilemeyecektir. Geçersiz sözleşmelerde haksız zenginleşen taraf ancak denkleştirici adalet ilkesi esas alınarak sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre aldığını iade etmekle yükümlüdür. Bu durumda geçerli bir arsa tahsis sözleşmesi varmış gibi değerlendirme yapılarak taşınmazın ifanın imkânsız hâle geldiği tarihteki rayiç değerine hükmedilemez.

28. Nitekim Hukuk Genel Kurulunun 26.09.2019 tarihli, 2017/3-963 E., 2019/955 K. sayılı kararında da aynı yöne işaret edilmiştir.

29. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, Kanun’da arsa tahsis sözleşmesi için geçerlilik şartı düzenlenmediğine göre, davalı belediyenin hesap açıp, hesaba yatırılan parayı kabul ederek uhdesinde tutmakla karşı tarafla aralarında bir sözleşme ilişkisinin kurulduğunun kabulü gerektiği, bir kamu kurumu olan davalı belediyenin, davacının da aralarında bulunduğu gecekondu sahiplerine kamulaştırmadan sonra arsa tahsis edileceği yönünde güven aşılamak suretiyle tahsis edilecek arsalar karşılığında para topladığının dosya kapsamı ve toplanan delillerle sabit olduğu, bu nedenle tazminat miktarı belirlenirken davacının gerçek zararının esas alınması yönündeki Özel Daire bozma kararının yerinde olduğu görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.

30. Hâl böyle olunca, yerel mahkemece davacı lehine hükmedilecek bedelin sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre belirlenmesi gerektiğine dair verilen direnme kararı usul ve yasaya uygun olup, yerindedir.

31. Ne var ki, davacı vekilinin sair temyiz itirazları yönünden inceleme yapılmak üzere dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir.

IV. SONUÇ:

Yukarıda (A) başlığı altında 12-14. bentlerde açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının hukukî yarar yokluğundan REDDİNE,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

(B) başlığı altında 15-30. bentlerde açıklanan nedenlerle direnme kararı yerinde olup; davacı vekilinin işin esasına ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi için, dosyanın YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,

Ancak karar düzeltme yolunun açık olması sebebiyle öncelikle mahkemesince Hukuk Genel Kurulu kararının taraflara tebliği ile karar düzeltme yoluna başvurulması hâlinde dosyanın Hukuk Genel Kuruluna, başvurulmaması hâlinde ise mahkemesince doğrudan YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440. maddesine göre kararın tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 29.03.2022 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.

BİLGİ : "Satış vaadi sözleşmesinin ifası imkansız hale gelmişse dava tarihindeki rayiç değeri hesaplanmalıdır" şeklindeki Yargıtay 14. Hukuk Dairesi’nin 15 Şubat 2021 tarihli kararı için bkz.

http://karamercanhukuk.com/yargitay-karari/satis-vaadi-sozlesmesinin-ifasi-imkansiz-hale-gelmisse-dava-tarihindeki-rayic-degeri-hesaplanmalidir