SAHTELİK DAVASINDA DAVALI TARAFIN OLMADIĞI CEZA SORUŞTURMASINDAKİ RAPOR TEK BAŞINA YETERLİ DEĞİLDİR.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


25 May
2016

Yazdır

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2014/19-366 
KARAR NO    : 2016/198    

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ           :
Bursa 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ                    : 30/04/2013
NUMARASI             : 2013/90 - 2013/341
DAVACI                  : S.Ö. vekili Av. D.A.M.
DAVALI                  : T.E. Bankası A.Ş. vekili Av. L.U.

Taraflar arasındaki “menfi tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Bursa 1. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 29.12.2011 gün ve 2010/652 E., 2011/639 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 24.09.2012 gün ve 2012/5840 E., 2012/13445 K. sayılı ilamı ile;

(... Davacı vekili;  davalı bankanın,  Bursa 2. İcra Müdürlüğünün 2009/1...6 esas sayılı dosyası ile müvekkil aleyhine icra takibi yaptığını, takip dayanağı  31.10.2008 vadeli 7.900.00 TL bedelli ve 24.10.2008 vadeli 7.700.00 TL bedelli bonoların müvekkil tarafından düzenlenmediğini, imzaların müvekkile ait olmadığını, söz konusu bonoların dava dışı Arif Ö. tarafından müvekkilin imzası taklit edilerek düzenlendiğini, müvekkilin şikayeti üzerine  Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı'nın  2010/48380 hazırlık dosyası ile yapılan soruşturmanın devam ettiğini  ve kriminal inceleme sonucunun beklendiğini belirterek, müvekkilinin davalıya borçlu bulunmadığının tespiti ile %40 tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili; dava konusu senedin ciro silsilesi düzenli olduğundan 6762 sayılı TTK'nun 598. maddesine göre müvekkil bankanın iyi niyetli hamil olduğunu, dava konusu senetlerin müvekkil bankanın Garajlar şubesi kredili müşterisi B. Gıda San. ve Tic. A.Ş.'nin kredi borcuna karşılık ödeme olarak alındığını, diğer borçlu Arif Ö.'ün  adı geçen şirketin yetkilisi olduğunu, müvekkili bankanın kötü niyeti ve ağır kusuru bulunmadığı gibi olayın asıl mağduru olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. 

Mahkemece toplanan delillere göre; Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 2010/48380 sayılı soruşturma dosyasında, Bursa Kriminal Polis Laboratuvarları Dairesi Başkanlığından alınan  21.01.2011 tarihli rapor ile;  takibe konu senetlerdeki imzaların  davacı Sedef Ö.'in eli mahsulü olmadığının tespit edildiğinin anlaşılması gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile, takibe konu senetlerden dolayı davacının borçlu olmadığının tespitine, taraflar arasındaki alacak-borç ilişkisi likit olmayıp, yargılamayı gerektirdiğinden  davacının %40  haksız takip tazminatı talebinin reddine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dava imza inkarına dayalı menfi tespit istemine ilişkindir. Bu durumda mahkemece dava konusu bonodaki imzanın davacıya ait olup olmadığı yönünden bilirkişi incelemesi yaptırılıp uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken hazırlık tahkikatı sırasında alınan bilirkişi raporunun hükme esas alınması ve böylece eksik incelemeye dayalı yazılı şekilde hüküm kurulması uygun görülmemiştir...)

gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.  
 
TEMYİZ  EDEN :
Davalı vekili 

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:  

Dava, menfi tespit istemine ilişkindir. 

Yerel Mahkemece, davanın kısmen kabulüne dair verilen karar, davalı vekilinin temyizi üzerine, Özel Dairece; yukarıda başlık bölümünde yer alan gerekçe ile bozulmuştur.  

Yerel Mahkemece, imza incelemeleri hususunda Bursa Kriminal Polis Laboratuarının yetkili mercii olduğu, raporun mahiyet ve kapsamı itibarıyla hüküm kurmaya elverişli ve yeterli bulunduğu gerekçesiyle önceki kararda direnilmiş, direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.  

Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; dava konusu senetlerdeki imza hususunda Bursa Cumhuriyet Başsavcılığının 2010/48380 numaralı soruşturma dosyasında Bursa Kriminal Polis Laboratuarı tarafından hazırlanan raporun hüküm kurmaya elverişli ve yeterli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. 

Uyuşmazlığın çözümü için kesin delillerden olan “senet” kavramı üzerinde durulmasında yarar vardır.  

Genel anlamıyla senet, iradenin (iradeye ilişkin beyanın) dış aleme bir yazılı belge olarak yansımasıdır. Hukuki anlamda ise bir kimsenin hazırladığı ve kendi aleyhine sonuç doğuran bir belgedir. Medeni usul hukukunda senet bir kesin delil, yani ispat vasıtasıdır.

Senet düzenleme biçimi ve ispat gücüne göre adi ve resmi olmak üzere ikiye ayrılır. Resmi bir makam veya memurun katılımı ile düzenlenmiş olan senetler resmi senetlerdir. Resmi bir makam ya da memurun katkısı olmaksızın hazırlanmış olan senetler ise adi senetlerdir.

Adi bir senedin kesin delil teşkil etmesi, senedin sahte olmamasına bağlıdır. Mahkeme huzurunda ikrar olunan veya mahkemece inkar edenden sadır olduğu kabul edilen adi senetler, aksi ispat edilmedikçe kesin delil sayılırlar (HMUK m.295/A; HMK m. 205/1). İmza sahibi bu imzasına hiç itiraz etmezse, mahkeme bu senedi kesin delil olarak değerlendirir.

Adi senetteki imza veya yazı, sahibi tarafından inkâr edilirse, mahkemece bir karar verilene kadar, o senet herhangi bir işleme esas alınamaz (HMUK m.317; HMK m. 209/1); delil olarak da kullanılamaz. Ancak, senede dayanılarak verilmiş olan ihtiyati tedbir, o senet hakkındaki sahtelik iddiasından etkilenmez ve gerektiğinde senet sahibi haklarının korunması için yeni tedbirler talep edebilir (HMUK m.317; HMK m. 209/3).

Bir adi senedin kendisi tarafından vücuda getirildiği iddia edilen kişi, kendisine karşı adi senede dayanarak dava açılmasını bekleyebilir ve bu davada, senet altındaki imzayı inkar etmekle yetinebilir. Bununla birlikte bir adi senedin kendisi tarafından vücuda getirildiği iddia edilen kişi (borçlu), bu adi senede dayanarak dava açılmasını beklemeden imzanın kendisine ait olmadığının ya da senedin sahte olduğunun tespiti için ayrı bir sahtelik davası da açabilir (HMUK m.314; HMK 208/3). Bu sahtelik davası, hukuki niteliği bakımından bir menfi tespit davasıdır. 

Adi senetteki imzanın inkar edilmesi halinde mahkemenin imzanın sahte olup olmadığı konusunda kendiliğinden araştırma yapması gerekir. Bu inceleme HMK. 211.(HMUK 309) maddeye göre yapılır. Hâkim imza ve yazı incelemesi yaparken kanundaki sırayı izlemek zorundadır. Buna göre;

Hâkim, öncelikle yazı veya imzayı inkar eden tarafı isticvap eder (HMUK m.230/1-2; HMK m. 169). İmzayı inkâr eden taraf, usûlüne uygun olarak çağrıldığı isticvap duruşmasına gelmezse, senetteki imzayı ikrar etmiş sayılır (HMUK m.234; HMK m. 171). İmzayı veya yazıyı inkar eden taraf, çağırıldıkları duruşmaya gelirse, inkâr edilen imza veya yazı hakkında açıklama yapması istenir. Bu isticvap işlemi sonunda hâkim, bir kanaat edinebilirse kararını verebilir. Ancak bu aşamada karar verilmesi ihtimalinin uygulamada ortaya çıkması çok zordur.

Eğer hâkim isticvap sonunda bir kanaat edinememişse, isticvap daveti üzerine mahkemeye gelen imza veya yazıyı inkâr eden kişiye, mahkeme huzurunda yazı yazdırıp imza attırmak suretiyle elde ettiği belgeleri ve diğer delilleri değerlendirir. Eğer hâkim, ilk bakışta imzanın o kişiye ait olduğunu tespit edebiliyorsa, sahtelik konusunda başka bir incelemeye gerek duymuyorsa, gerekçesini açıkça belirtmek suretiyle, senedin sahteliği hakkında bir karar verir (HMUK m.309; HMK m. 211/1-a).

Hâkim, yine bir kanaate varamazsa, özellikle inkâr edilen imza kolaylıkla taklit edilebilen bir imza ise ve yaptığı karşılaştırmadan bir sonuca varamamışsa, bilirkişi incelemesine karar verir. Bilirkişi incelemesinden önce, mevcutsa, inkârda bulunan kişiye ait olan karşılaştırma yapmaya elverişli yazı ve imzalar ilgili yerlerden getirtilir. Bilirkişi inkâr edene ait olduğu tartışmasız olan bu yazı ve imzalarla, o mahkemede elde edilen yazı ve imzaları esas alarak inceleme yapar. Bilirkişi inceleme için gerek görürse, kendi huzurunda tarafın yeniden yazı yazması veya imza atmasını mahkemeden talep edebilir (HMUK m.309; HMK m. 211/1-b).

Bir senedin sahte olduğuna dair karar kesinleştikten sonra, senedin altına sahte olduğu yazılarak senet iptal olunur. Resmî senetlerde, senedin ilgili dairedeki aslı da bu yolla iptal edilir (HMUK m.318; HMK m. 212).

Somut olayda; davacı vekilince, 31.10.2008 vadeli 7.900.00 TL bedelli, 24.10.2008 vadeli 7.700.00 TL bedelli bonoların müvekkili tarafından düzenlenmediği, imzaların müvekkiline ait olmadığı belirtilerek, eldeki menfi tespit davası açılmış olup, yerel mahkemece Bursa Kriminal Polis Laboratuarları Dairesi Başkanlığından alınan 21.01.2011 tarihli rapor ile takibe konu senetlerdeki imzaların davacının eli mahsulü olmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Dosya içerisindeki 21.01.2011 tarihli rapor incelendiğinde raporun düzenlendiği hazırlık dosyasında davalı banka taraf olmadığı gibi; imza incelemesi yapılırken inkâr edene ait olduğu tartışmasız olan yazı ve imza örnekleri, ilgili kurumlardan getirtilmeden sadece huzurda alınan imza ve yazı örnekleri ile senetteki yazı ve imzaların mukayesesinin yapıldığı anlaşılmaktadır. Bu haliyle hükme esas alınan raporun hüküm kurmaya elverişli ve yeterli olduğunu söylemek mümkün değildir.

Hal böyle olunca, Yerel Mahkemece; davacı vekiline emsal imzaların bulunduğu yerlerin bildirilmesi için süre verilerek senedin keşide tarihinden öncesine ilişkin borçlunun uygulamaya elverişli imzalarını taşıyan belgeler; senedin keşide tarihinden öncesine ilişkin belgelerin bulunamaması halinde daha sonraki tarihli belgeler ile borçlunun duruşmada medarı tatbik imza ve yazı örnekleri alınarak dava konusu senetlerdeki imzalar ile karşılaştırılmak suretiyle bilirkişi incelemesi yaptırıldıktan sonra oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken bu hususlar gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuştur.  

Açıklanan nedenlerle, yerel mahkemece bozma ilamına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı olup; kararın bozulması gerekir.  

S O N U Ç : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 26.02.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.