SIFIR KM ARAÇTA SAĞA ÇEKME ARIZASI GİDERİLDİKTEN HEMEN SONRA SAĞA ÇEKME ARIZASI TEKRAR ETMİŞ İSE MİSLİ İLE DEĞİŞİM GEREKİR.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


07 Kas
2021

Yazdır

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2017/(19)11-1646
KARAR NO   : 2021/707

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ              :
 Antalya 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ                        : 20/10/2015
NUMARASI                : 2015/573 - 2015/776
DAVACI                      : N. Harita İmar İnşaat ve Ticaret Ltd. Şti. vekilleri Av. Ş.S.T., Av. M.Y.
DAVALILAR               : 1- Mais Motorlu Araçlar İmal ve Satış A.Ş. vekili Av. A.G.T.
                                      2- S. Otomobilcilik Ticaret Limited Şirketi vekili Av. A.Ö.

1. Taraflar arasındaki “satılan aracın ayıplı olduğu iddiasına dayalı misli ile değişim ve tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Antalya 1. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin kararın taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davacı vekili ve davalı M. Motorlu Araçlar İmal ve Satış A.Ş. vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin oto kiralama işinde kullanılmak üzere D.S. marka aracı, davalı S. Otomotiv Tic. Ltd. Şti.'den 30.035,08 TL bedelle satın aldığını, aracın 23.02.2012 tarihinde teslim edildiğini, aracın trafiğe çıkar çıkmaz ciddi şekilde sağa çektiğinin anlaşılması üzerine teslimden sonra 5-10 dakika içerisinde yetkili servise geri götürdüğünü, servis tarafından yapılan ilk incelemelerde aracın kusurunun ne olduğunun anlaşılmadığını, arızanın tespiti için aracın tüm hareketli ve kapalı aksamlarının açılarak kontrol edileceğinin müvekkiline belirtildiğini, aracın dava tarihi itibariyle hâlen serviste olduğunu ve teslim edilmediğini, davalı S. Otomotiv Ltd. Şti. tarafından gönderilen 02.04.2012 tarihli ihtarnamede aracın kendilerine onarım için bırakıldığı ikrar edilmekle birlikte, onarım için yazılı onay verilmediğinin iddia edildiğini, ancak araç için düzenlenen garanti ve bakım belgesinin 4. sayfasındaki “Garanti Kapsamı Müşterinin Yararlanacağı Haklar” bendinde ''Hatalı parçanın onarım veya değiştirme gereğini müşteriye bilgi vererek karar altına alma hakkı D. yetkili servisine aittir.'' hükmünün yer aldığını, bu madde kapsamında davalı servisin herhangi bir onay almasına gerek olmadığını, davalı S. Otomotiv Tic. Ltd. Şti.’ye gönderilen ihtarnamede, kontrol ve onarım konusunda herhangi bir sınırlamaya gitmediklerini ve aracın yenisiyle değiştirilmesini ya da sıfır km özelliği korunarak aracın yedi iş günü içinde teslim edilmesinin istendiğini, ancak davalı S. Otomotiv Tic. Ltd. Şti.’nin ihtarnameye kayıtsız kaldığını ileri sürerek öncelikle aracın ayıpsız misli ile değiştirilmesine, bunun mümkün olmaması durumunda araç bedelinin iadesine, ayrıca aracın çalıştırılamamasından dolayı mahrum kalınan gelirin davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalılar Cevabı:

5. Davalı S. Otomotiv Tic. Ltd. Şti. vekili cevap dilekçesinde; davacının aracını müvekkili şirkete getirdiğinde iş emri formunu imzaladığını, şirket çalışanlarına aracın hiçbir parçasının sökülmesini istemediğini bildirdiğini, davacının onayı olmadan aracın açılması ve sorun varsa tamir edilmesi gibi bir durumun mümkün olmadığını, bu husus davacıya anlatılmasına rağmen davacının aracın kaputunun açılmasını istemediğini ve aracın yenisi ile değiştirilmesini bildirdiğini, aracın motor aksamı açılmadan araçta bir sorun olup olmadığının tespit edilmesinin mümkün olmadığını, aracın onarımının davacı tarafından engellenmesi nedeniyle de gelir kaybı talep edilmesinin yerinde olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

6. Davalı M. Motorlu Araçlar İmal ve Satış A.Ş. vekili cevap dilekçesinde; araçla ilgili şikâyetin araç kurcalanmaksızın giderildiğini, hâlihazırda araçta devam eden herhangi bir arızanın bulunmadığını, davacının aracı servise bırakmakla onarım hakkını kullanmış sayıldığını, davacının onarım hakkını kullandıktan sonra bu hakkından vazgeçerek diğer seçimlik haklarını kullanmasının mümkün olmadığını, yalnızca bir kere servise gelen aracın değişiminin istenemeyeceğini, araçta kullanıma engel arıza oluşmadığını, davacının aracı kendi isteğiyle servise bıraktıktan sonra geri almaktan kaçındığını, davacının kendisinin neden olduğu durum nedeniyle gelir kaybını talep edemeyeceğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

Mahkeme Kararı:

7. Antalya 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 10.10.2013 tarihli ve 2012/254 E., 2013/325 K. sayılı kararı ile; alınan bilirkişi raporunda, davaya konu olan aracın davacı tarafından satın alındığında sağ tarafa çekme arızasının bulunduğu ve bunun açık ayıp niteliğinde olduğu, keşif sırasında yapılan incelemelerde bu arızanın giderilmiş olduğu, aracın sürüş tekniğinin ve özelliğinin “0” km başka bir araç ile mukayese edilmesi sonucunda aynı olduğunun tespit edildiği, aracın alt kısmında ve mekaniğinde yapılan incelemelerde ön düzen ayarları ile parçaların, amortisörün ve şanzımanın bağlantı elemanları ile cıvatalarından fabrika çıkışı sonrası anahtar izlerinin bulunduğu, ancak ön düzen ayarları dışında diğer oynanan aksamlarda ne gibi işlem yapıldığının tespit edilemediği, davaya konu aracın ayıplı olduğunun bilirkişi incelemesi ile anlaşıldığı, aracın teslim edildiği gün satıcıya ait servise getirilmesi karşısında ayıp ihbarının da süresi içinde yapıldığı ve davanın da süresinde açıldığı, davacının seçimlik hakkını aracın ayıpsız misli ile değiştirilmesi yönünde kullandığı ve aracın açıkça ayıplı olması karşısında aracın yenisiyle değiştirilmesi talebinin yerinde olduğu, davalı tarafından düzenlenen garanti belgesinde aracın arızalarının belirlenen garanti süresi içinde giderileceğinin taahhüt edilmesi, davalının aracın satıcısı yanında servis hizmetini de yürütmesi karşısında aracın ayıplarından sorumlu ve bu nedenle alıcının onayına gerek olmadan ayıpları gidermekle yükümlü olduğu, davalının bu yükümlülüğünden kurtulmak amacıyla davacının onay vermediğini ileri sürmesinin doğru olmadığı, davacının araçtaki ayıbı fark ettiğinde aracını yine davalıya ait servise getirdiği, satıcının buna rağmen yazılı onay beklemesinin ancak aracın yenisiyle değiştirmesi yükümlülüğünden kurtularak ücretsiz onarımla yetinme gayreti olabileceği, ayrıca davalıların üzerlerine düşen 30 gün içinde onarım yükümlülüğünü de yerine getirmedikleri, davacının kazanç kaybı talebinin ise, aracın bu süre içinde kendisinde kalması hâlinde amortisman bedeli veya elde ettiği kazancın tenzili yapılamayacağından yerinde olmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile aracın ayıpsız misli ile değiştirilmesine, aracın iadesine ve davacının kazanç kaybı talebinin ise reddine karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

8. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince temyiz isteminde bulunulmuştur.

9. Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesince 17.12.2014 tarihli ve 2014/12798 E., 2014/18263 K. sayılı kararı ile;

“… Davacı vekili, davalılardan Mais A.Ş.'nin Türkiye distribütörü diğer davalının yetkili satıcısı bulunduğu aracın müvekkilince satın alındığını, aracın ciddi bir şekilde sağ yöne çektiğinin görülmesi üzerine aynı gün davalılardan S. Ltd. Şti.'ne bırakılmış ise de arızanın ne olduğu bildirilmediği gibi, onarımının da gerçekleştirilmediğini, hâlen davalıya ait serviste bulunduğunu, aracın ayıplı olması nedeniyle müvekkilinin araçtan yararlanamamasının süreklilik kazandığını belirterek, aracın ayıpsız misli ile değiştirilmesini, bunun mümkün olmaması halinde araç bedelinin iadesini ve ayrıca aracın çalıştırılmamasından dolayı mahrum kalınan gelir kaybına karşılık şimdilik 1.000.00 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalılar vekilleri ayrı ayrı sundukları cevap dilekçeleriyle davacı iddialarının yasal dayanağının bulunmadığını bildirerek, davanın reddi gerektiğini savunmuşlardır.

Mahkemece benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda satıma konu aracın ayıplı olduğunun kanıtlandığı, davalıların onarım yükümlülüklerini de yerine getirmediklerinin saptandığı, ancak davacı yanın kazanç kaybına yönelik isteminin ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davaya konu aracın ayıpsız misli ile değiştirilmesine, davacıda bulunan aracın davalıya iadesine, davacının kazanç kaybı talebinin reddine karar verilmiş, hüküm taraflar vekillerince temyiz edilmiştir.

Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporu yeterli inceleme ve araştırmayı içermediği gibi, kendi içerisinde çelişkiler barındırmakta olup, bu hâliyle Yargıtay denetimine de elverişli değildir. Bu durum karşısında araç üzerinde keşif yapılarak, konusunda uzman bir bilirkişiden rapor alınmak suretiyle dosyadaki tüm deliller de birlikte değerlendirilerek varılacak uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirmeyle yazılı şekilde hüküm tesisinde isabet görülmemiştir,…” gerekçesiyle kararın bozulmasına, bozma nedenine göre davacı vekilinin tüm, davalılar vekillerinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

Direnme Kararı:

10. Antalya 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 20.10.2015 tarihli ve 2015/573 E., 2015/776 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçeler yanında davalının düzenlediği garanti belgesinde, aracın arızalarının belirlenen garanti süresi içinde gidereceğini ayrıca onarımın 30 gün içinde tamamlanacağını, tamamlanmaz ise aracın yenisi ile değiştirileceğini taahhüt ettiği, davalının aracı garanti belgesinde belirlenen sürede onarmadığı, davalının sırf bu yükümlülüğünden kurtulmak amacıyla ileri sürdüğü hususlara değer verilemeyeceği, davalı tarafından düzenlenen garanti belgesindeki koşulların yerine getirilmemesi bile tek başına aracın yenisi ile değiştirilmesi için yeterli iken bilirkişi raporunun yetersiz olduğu gerekçesiyle kararın bozulmasının yerinde olmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

11. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili ve davalı M. Motorlu Araçlar İmal ve Satış A.Ş. vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

12. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacı tarafından ayıplı olduğu iddia edilen araca ilişkin mahkemece alınan bilirkişi raporunun hüküm vermeye yeterli olup olmadığı, mahkemece araç üzerinde yeniden keşif yapılarak konusunda uzman bilirkişiden rapor alınmak suretiyle karar verilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

13. Uyuşmazlık konusu itibari ile öncelikle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda (HMK) düzenlenen bilirkişi incelemesi ve olayın gerçekleştiği tarihte yürürlükte bulunan mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 194 ve devamı maddelerinde düzenlenen ayıp kavramı ve ayıp hâlinde alıcının seçimlik haklarına ilişkin olarak açıklamalarda bulunmakta fayda vardır.

14. HMK’nın “Bilirkişiye başvurulmasını gerektiren hâller” başlıklı 266/1. maddesi; “Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. Ancak genel bilgi veya tecrübeyle ya da hâkimlik mesleğinin gerektirdiği hukukî bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz. Hukuk öğrenimi görmüş kişiler, hukuk alanı dışında ayrı bir uzmanlığa sahip olduğunu belgelendirmedikçe, bilirkişi olarak görevlendirilemez.” düzenlemesini içermektedir.

Aynı Kanun’un “Bilirkişi raporuna itiraz” başlıklı 281/2. maddesinde ise;

“Mahkeme, bilirkişi raporundaki eksiklik yahut belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için, bilirkişiden, yeni sorular düzenlemek suretiyle ek rapor alabileceği gibi, tayin edeceği duruşmada, sözlü olarak açıklamalarda bulunmasını da kendiliğinden isteyebilir.” hükmüne yer verilmiş ve 282. madde ile de hâkimin bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendireceği belirtilmiştir.

15. Çözümü hukuk bilgisi dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektirdiği için bilirkişiye başvurulduğu hâllerde mahkeme, bilirkişi raporunda noksan veya müphem gördüğü hususların tamamlanması veya açıklanması için kendiliğinden veya tarafların itirazı üzerine bilirkişiden, yeni sorular düzenlemek suretiyle ek rapor alabilecektir. Ancak, mahkemenin bilirkişi raporunu noksan ve müphem bulmadığı (tam ve açık bulduğu), itirazların daha önce incelenmiş veya dava dosyasındaki bilgilerle karşılanması mümkün olduğu hâllerde mahkeme, ek rapor almadan veya yeni bir bilirkişi incelemesi yaptırmadan bilirkişi raporuna karşı yapılmış olan itirazları kendisi de inceleyebilecektir (Kuru, B.: Hukuk Muhakemeleri Usulü C. III, İstanbul 2001, s. 2761).

16. Ayıba ilişkin olarak BK’nın 194. maddesi ise:

“Bayi müşteriye karşı mebiin zikir ve vadettiği vasıflarını mütekeffil olduğu gibi maddi veya hukukî bir sebeple kıymetini veya maksut olan menfaatini izale veya ehemmiyetli bir suretle tenkis eden ayıplardan salim bulunmasını da mütekeffildir.

Bayi, bu ayıpların mevcudiyetini bilmese bile onlardan mesuldür” şeklinde düzenlenmiştir.

17. Ayıp; bir malda sözleşme ve yasa hükümlerine göre normal olarak bulunması gereken niteliklerin bulunmaması ya da bulunmaması gereken bozuklukların yer almasıdır. Bu çerçevede ayıp kavramının içeriği belirlenirken öncelikle; sözleşme hükümlerine bakılmalıdır. Sözleşme ele alınırken bakılacak ilk husus, taraflar arasında satılan malın hangi özellikleri içermesi konusunda açık bir anlaşmanın olup olmadığıdır. Üzerinde anlaşma olmayan durumda ise, sözleşmenin yorumundan hareketle tarafların zımnen bu konuda bir anlaşma yapıp yapmadıklarına bakılacaktır. Zımnî anlaşmanın dahi olmadığı durumlarda, sözleşmenin tümü dikkate alınacak ve dürüstlük kuralına göre malın taşıması gereken vasıflar belirlenecektir. Bu anlamda ayıp, malın sözleşmeye göre taşıması gereken nitelikleri taşımaması hâli veya bu hususta özel bir hüküm olmasa da, sözleşmenin niteliği ve içeriği dikkate alındığında, malda mevcut olması gereken vasıfların eksikliği şeklinde ortaya çıkacaktır.

18. Satılan maldaki ayıp, açık veya gizli ayıp şeklinde olabilir. Açık ayıplar, ilk bakışta görülebilen veya basit bir muayene ile anlaşılabilen ayıplardır. Buna karşılık gizli ayıplar, ilk bakışta fark edilemeyen, sonradan yapılacak detaylı bir muayene ile anlaşılan ayıplardır. Bu tür ayıplar genelde malın yapısıyla ilgili olan ve kullanılmasıyla anlaşılan ayıplardır.

19. Alıcının seçimlik haklarına ilişkin olarak BK’nın 202/1. maddesinde, malın ayıplı olması hâlinde alıcının satılanı geri vermeye hazır olduğunu bildirerek sözleşmenin feshini ya da satılanı alıkoyup kıymetinin noksanı mukabilinde semenin tenzilini isteyebileceği düzenlenmiştir.

20. BK’nın 202/2. maddesinde ise, ayıp hâlinde alıcının sözleşmenin feshi talebi üzerine hâkimin, hâl icabı sözleşmenin feshini haklı görmemesi üzerine semenin tenziline karar verebileceği belirtilmiştir.

21. BK’nın 203. maddesinde, satılanın muayyen misli şeylerden olması hâlinde alıcının, dilerse sözleşmenin feshi veya semenin tenzilinden hiçbirini talep etmeyip malın ayıpsız misli ile değiştirilmesini talep edebileceği düzenlenmiştir. Nitekim, Hukuk Genel Kurulunun 04.02.2020 tarihli ve 2017/13-694 E., 2020/71 K. sayılı kararında da aynı hususlara işaret edilmiştir.

22. Bu ilke ve açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı, 22.02.2012 tarihinde davalı S. Otomotiv Tic. Ltd. Şti.’den D.S. marka aracı 30.035,08 TL bedelle satın almış, aracı teslim aldıktan sonra trafiğe çıkar çıkmaz aracın ciddi şekilde sağa çekmesi nedeniyle 5-10 dakika sonra aynı zamanda yetkili servis de olan davalı S. Otomotiv Tic. Ltd. Şti.’ye geri götürmüştür.

23. Davalı S. Otomotiv Tic. Ltd. Şti. görevlilerince yapılan ilk incelemeden sonra, aracın arızasının nereden kaynaklandığının tespit edilememesi üzerine aracın tüm mekanik aksamlarının detaylı olarak incelenmesi gerektiğini davacıya bildirilmiş, davacı ise aracın “0” km özelliğini kaybetmeyecek şekilde incelenmesi talep etmiştir.

24. Dosya içerisinde yer alan 09.03.2012 tarihli onarım emrinde, aracın ön düzen ayar değerlerinin kontrol edildiği, yapılan kontroller sonunda ön düzen ayarlarında bir problem olmadığı belirtilmiştir.

25. Mahkemece, makine mühendisi bilirkişi aracılığıyla dava konusu araç ve bu araçla emsal başka bir araç ile yapılan inceleme sonucunda bilirkişi raporu alınmış, alınan raporda, aracın keşif sırasında 258 km’de olduğu, aracın servise 136 km’de getirildiği, serviste kaldığı süre içerisinde 122 km yol kat ettiği, aracın hâlihazırda sağa çekme arızasının bulunmadığı, yetkili servis tarafından aracın ön düzen ayarları yapılarak arızanın giderildiği, “0” km satın alınan aracın satışından hemen sonra sağa tarafa çekiyor olmasının aracın imâlatından kaynaklanan bir arıza olduğu kanaatini uyandırdığı ve bu arızanın açık ayıp niteliğinde olduğu belirtilmiştir.

26. Dosya içerisinde yer alan belgeler ve mahkemece alınan bilirkişi raporu ile de sabit olduğu üzere “0” km araçta sağa çekme arızasının yetkili servis tarafından giderildiği ancak aracın teslim alınmasından sonra trafiğe çıkar çıkmaz sağa çekme arızasının tespit edilmesi ile araçta imâlattan kaynaklanan hata bulunduğu ve araçtaki ayıbın açık ayıp niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır. Davacının aracı teslim alıp trafiğe çıkar çıkmaz araçtaki ayıbı tespit etmesi üzerine 5-10 dakika sonra aracı servise getirdiği yönündeki iddiasına davalılarca itirazda bulunulmamıştır.

27. Bu durumda araçtaki arızanın imâlat hatasından kaynaklandığı ve açık ayıp niteliğinde olduğu sabit olup, bilirkişi tarafından tekrar inceleme ve değerlendirme yapılmasını gerektiren teknik bir konu bulunmadığından ayrıca bilirkişi incelemesi yapılmasına gerek bulunmamaktadır.

28. Araçtaki imâlat hatasından kaynaklanan açık ayıp nedeniyle davacı, BK’nın 203. maddesi uyarınca aracın ayıpsız misli ile değiştirilmesini talep etmiştir. “0” km alınan aracın imâlattan kaynaklanan arızasının bulunması karşısında davacı, aracın misli ile değişimi yönündeki talebinde haklıdır.

29. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; alınan bilirkişi raporunda araçtaki hatanın imâlat hatasından mı yoksa kullanım hatasından mı kaynaklandığı noktasında tespite yer verilmediği, her ne kadar araçta ön düzen ayarı yapılmış ise de aracın amortisör, şanzıman bağlantı cıvatalarında anahtar izlerinin görüldüğü ancak bu parçalarda ne zaman ve ne gibi işlem yapıldığının bilirkişi tarafından tespit edilememesi nedeniyle alınan raporun hüküm kurmaya elverişli olmadığı, direnme kararının Özel Daire bozma kararında belirtilen nedenlerle bozulması gerektiği görüşü ile yeniden rapor alınarak aracın şanzıman ve amortisör gibi parçalarında ne gibi işlemler yapıldığı tespit edilerek, araçta imâlat hatasından kaynaklanan arıza bulunup bulunmadığı belirlenerek sonucuna göre karar verilmesi ve direnme kararının bu değişik gerekçe ile bozulması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüşler yukarıda açıklanan nedenlerde Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.

30. Hâl böyle olunca; yukarıda açıklanan hususlara değinilerek verilen direnme kararı usul ve yasaya uygun olup, yerindedir.

31. Ne var ki, mahkemece davacının kazanç kaybı talebinin reddine ilişkin temyiz itirazları Özel Dairece incelenmediğinden, bu yönlere ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Direnme kararı yerinde olup davacının kazanç kaybı talebinin reddine ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,

Ancak karar düzeltme yolunun açık olması sebebiyle öncelikle mahkemesince Hukuk Genel Kurulu kararının taraflara tebliği ile karar düzeltme yoluna başvurulması hâlinde dosyanın Hukuk Genel Kuruluna, başvurulmaması hâlinde ise mahkemesince doğrudan Yargıtay 11. Hukuk Dairesine gönderilmesine,

6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 08.06.2021 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.

BİLGİ : Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nda bulunan 20 üyenin 17’i DİRENME UYGUN DAİREYE, 2’si BOZMA, 1’i se DEĞİŞİK BOZMA yönünde oy kullanmışlardır.