ŞİRKET KAŞESİ DIŞINA YETKİSİZ TEMSİLCİ TARAFINDAN ATILAN İKİNCİ İMZA ŞAHSİ SORUMLULUĞU DOĞURUR.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


24 Şub
2021

Yazdır

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2017/12-268
KARAR NO   : 2020/729

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ              :
İstanbul 9. İcra Hukuk Mahkemesi
TARİHİ                         : 07/04/2016
NUMARASI                 : 2016/97 - 2016/267
DAVACI (BORÇLU)    : M.B.Ç. vekilleri Av. H.Ç. Av. O.U.
DAVALI (ALACAKLI)  : S. ve S. San. ve Tic. A.Ş. vekili Av. İ.D.

1. Taraflar arasındaki "takibin iptali" isteminden dolayı yapılan inceleme sonunda, İstanbul 9. İcra (Hukuk) Mahkemesince verilen istemin kabulüne ilişkin karar alacaklı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonucunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına direnilmiştir.

2. Direnme kararı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. İNCELEME SÜRECİ

Borçlu İstemi:

4. Borçlu vekili 31.10.2014 tarihli itiraz dilekçesinde; alacaklı tarafından müvekkili aleyhine başlatılan kambiyo senetlerine özgü haciz yolu icra takibine dayanak senetleri müvekkilinin Ç. Optik Saat İşitsel Sağlık ve Her Türlü Tic. Ltd. Şti.’yi temsilen düzenlediğini, bu nedenle müvekkilinin şahsen sorumluğunun bulunmadığını, müvekkilinin alacaklıya herhangi bir borcunun olmadığını ileri sürerek itirazın kabulü ile takibin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.

Alacaklı Cevabı:

5. Alacaklı vekili 08.01.2015 tarihli cevap dilekçesinde; borçlunun senetteki imzaya itiraz etmediğini, senetlerde düzenleyenin Ç. Optik Saat İşitsel Sağlık ve Her Türlü Tic. Ltd. Şti. olduğunu ve senetlerin çift imza ile düzenlendiğini, buna göre imzalardan bir tanesinin düzenleyen şirket adına, açığa atılan diğer imzanın ise aval olarak atıldığının kabulü gerektiğini savunarak itirazın reddine karar verilmesini istemiştir.

Mahkeme Kararı: 

6. İstanbul 9. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 30.04.2015 tarihli ve 2014/1492 E., 2015/366 K. sayılı kararı ile; icra dosyasında mevcut onaylı senet fotokopilerinde borçlunun ne lehtar ne keşideci ne de ciranta sıfatı ile yer almadığı, takip dayanağı kambiyo senetlerinin hiçbir aşamasında borçlu sıfatı ile yer almamış bir kimsenin aleyhine takip yapılmasına takip hukukunun onay vermediği, pasif husumet yokluğu gerekçesi ile 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nun 170/a maddesi uyarınca müşteki ile sınırlı olarak takibin iptaline karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

7. İstanbul 9. İcra (Hukuk) Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde alacaklı vekili temyiz isteminde bulunmuştur. 

8. Yargıtay 12. Hukuk Dairesince 26.11.2015 tarihli ve 2015/17524 E., 2015/29446 K. sayılı kararı ile; "… Alacaklı tarafından borçlu hakkında yedi adet bonoya dayalı olarak yapılan kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takipte, borçlu icra mahkemesine yaptığı başvuruda bonoları şirket adına imzaladığını, şahsen sorumlu olmadığını belirterek takibin iptalini talep ettiği, mahkemece istemin kabulüne karar verildiği anlaşılmıştır.

Başvuru bu hâli ile İİK'nın 168/5. maddesinde düzenlenen borca itirazdır.

Takip konusu belgenin kambiyo vasfını taşıması için TTK'nın 776/1-g maddesi uyarınca “…senedi düzenleyenin imzasını” ihtiva etmesi zorunludur. Anılan maddede sorumluluk için sadece imzadan söz edilmiş, birden fazla imzanın bulunması koşul olarak öngörülmemiştir. TTK'nın 778. maddesi göndermesiyle bonolar hakkında da uygulanması gereken aynı Kanunun 677. maddesi gereğince, şirketin münferit temsilcisinin şirket kaşesi dışında senet üzerine atmış olduğu imzanın kendisini sorumluluktan kurtaracağı düşünülemez. Yine, TTK'nın 778. maddesi göndermesi ile bonolar hakkında da uygulanması gereken aynı Kanunun 701 ve 702/1. maddeleri gereğince, keşideci şirket kaşesi üzerindeki imza dışında bononun ön yüzüne konulan her imza aval şerhi sayılır. Aval için sadece imza yeterli olup, ayrıca ad ve soyadın yazılması gerekmez. Aval veren kimse, kimin için taahhüt altına girmiş ise tıpkı onun gibi sorumlu olur.

Özetle şirket temsilcisinin şahsen sorumlu olabilmesi için şirket kaşesi dışında ayrı bir imzasının bulunması yeterlidir. Her iki imzanın da kaşe üzerinde bulunması hâlinde ise yetkili temsilcinin sorumluluğundan bahsedilemez. Bir diğer ifade ile senetteki her iki imza da şirket kaşesi üzerine atılmışsa, burada artık aval olgusundan söz edilemez (Hukuk Genel Kurulunun 05.10.2011tarih, 2011/12-480 esas, 2011/598 karar sayılı kararı).

Somut olayda ise, takibe konu yedi adet bonunun incelenmesinde, tanzim edenin Ç. Optik-Saat Sağlık ve Her Türlü Ticaret Ltd. Şti. olduğu, senet metninde bulunan imzaların ise, her ikisinin de şirket kaşesi dışına atıldığı görülmektedir. Bu hâlde, yukarıdaki açıklamalar ışığı altında, şirket kaşesi dışına atılan ikinci bir imzanın, tanzim eden lehine aval veren sıfatı ile atıldığının ve imza sahibinin de aval veren sıfatı ile sorumlu olduğunun kabulü gerekir.

O hâlde mahkemece borçlu tarafından yapılan itirazın reddi gerekirken, yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi isabetsizdir..." gerekçesi ile karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

9. İstanbul 9. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 07.04.2016 tarihli ve 2016/97 E., 2016/267 K. sayılı kararı ile; takibe dayanak kambiyo senetlerinde muterize ait onun teşhis ve tanınmasına yarayacak herhangi bir bilgiye yer verilmediği, senetlerin “ödeyecek” kısmında sadece Ç. Optik-Saat İşitsel Sağılık ve Her Türlü Tic. Ltd. Şti.'ye ait kaşe ve bilginin yer aldığı, bunun hemen ön tarafında ise şirketi temsile yetkili olduğu inkar edilmeyen hatta kabul edilen imzalar bulunduğu, bu imzaların tek başına kambiyo senedinin subjektif sınırlarını muteriz aleyhine genişletmeye izin vermediği, hukukta belirlilik ilkesinin kambiyo senedinin borçlusunun imzası dışında teşhis ve tanınmasına yarayacak bilginin varlığını zorunlu kıldığı, somut olayda tüm bilgilerin tüzel kişiliğe ait olduğu, dolayısı ile tüzel kişiliğe ait olan bu bilgilerin sömürülerek şirket yetkilisinin şahsi sorumluluğuna gidilmesinin mümkün olmadığı, senet metnindeki imza muterize ait olmakla birlikte diğer bilgilerle bir arada değerlendirildiğinde kambiyo senedinin tüzel kişiliğin temsilcisi sıfatı ile ve tüzel kişiliği bağlayacak şekilde imzalandığının tartışmasız olduğu, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK)’nun 776/1-g hükmü ayrıca ve açıkça senedi düzenleyenin imzasına muhtevi olduğunu ifade ettiğine göre bu cümlenin yek diğerinden bağımsız iki unsurdan oluştuğunun kabulü gerektiği, bu cümlenin hem senedi düzenleyen hem de onun imzasını içereceğini açıkça belirttiği, dolayısı ile cümlenin içerisinde tartışma yaratacak ve sorumluluğun yazgısını değiştirecek şekilde “senedi düzenleyen” kavramını çıkararak imza ile yetinmenin ileride olası bir uyuşmazlıkta husumet sorununu da tartışmaya açmak demek olduğu, TTK’nın İcra ve İflas Kanunu ile ilişkisinde salt imza ile yetinmesinin beklenemeyeceği, dolayısı ile sahici bir sorumluluktan söz edebilmek için hem kambiyo senedini düzenleyen kişinin teşhis ve tanınmasına yarayacak bilgi hem de bu bilgiyi pekiştirecek ve geçerliliği takip edecek imzaya ihtiyaç olduğu, tüm bu nedenlerle kambiyo senedinde keşidecinin muteriz değil onun yetkilisi olan tüzel kişilik olduğu gerekçeleriyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

10. Direnme kararı süresi içinde alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; icra takibine konu senetlerde Ç. Optik Saat İşitsel Sağlık ve Her Türlü Tic. Ltd. Şti.’nin kaşesi dışına atılan ikinci imzanın düzenleyen şirket lehine aval veren sıfatı ile atıldığının kabulünün gerekip gerekmediği, imza sahibinin de aval veren sıfatı ile borçtan şahsen sorumlu olup olmadığı, burada varılacak sonuca göre itirazın reddinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

12. Borçlunun imzaya itiraz dışındaki diğer nedenlerden dolayı ödeme emrine itirazı borca itiraz niteliğindedir. İİK’nın 168. maddesinin 5. fıkrası ile aynı Kanunun 169. maddesi gereğince kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takipte borçlu, borca itirazını ödeme emrinin tebliğinden itibaren beş gün içinde bir dilekçe ile icra mahkemesine bildirerek icra mahkemesinden itirazının kabul edilmesine karar verilmesini isteyebilir. Borcun mevcut olmadığı, ödendiği, ertelendiği, zamanaşımına uğradığı, takas, faiz oranına itiraz, yetki itirazı gibi itirazlar borca itiraz niteliğindedir (Kuru, B: İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Ankara 2013, s. 783).

13. Uyuşmazlığın çözümü bakımından avalin de açıklanması gerekmektedir.

14. Aval, TTK’nın 700. maddesine göre poliçede yazılı bulunan borcun kısmen veya tamamen teminat altına alınmasını sağlayan bir nevi kefalettir. Bu kefaleti veren şahsa, aval veren denir (Bozer A./Göle C.: Kıymetli Evrak Hukuku, Ankara 2017, s. 161). 

15. TTK’nın 700. maddesinin 2. fıkrasına göre aval, üçüncü bir kişi veya poliçede imzası bulunan başka bir kişi tarafından da verilebilir. Bu şekilde poliçe borçlularından biri lehine aval verilmek suretiyle poliçenin ödenmesi güvence altına alınacağından o poliçenin tedavülü kolaylaştırılmış olur (Bozer/Göle, s. 161 ).

16. TTK’nın avalin şekline ilişkin 701. maddesi;

“(1) Aval şerhi, poliçe veya alonj üzerine yazılır. 

(2) Aval “aval içindir” veya bununla eş anlamlı başka bir ibareyle ifade edilir ve aval veren kişi tarafından imzalanır. 

(3) Muhatabın veya düzenleyenin imzaları hariç olmak üzere, poliçenin yüzüne atılan her imza aval şerhi sayılır. 

(4) Kimin için verildiği belirtilmemişse aval, düzenleyici için verilmiş sayılır.” şeklindedir. 

17. Bu düzenlemeye göre poliçenin ön yüzünde avale ilişkin herhangi bir ibarenin bulunmaması ancak imzanın bulunması hâlinde, muhatabın veya düzenleyenin imzaları dışında poliçenin ön yüzüne atılan her imza aval şerhi sayılır. Poliçenin ön yüzüne atılan aval şerhinin kimin için verildiği belirtimez ise aval düzenleyici için verilmiş sayılır. 

18. Avale ilişkin hükümler TTK’nın 778. maddesinin 3. fıkrası gereğince bonolar hakkında da uygulanır. TTK’nın 776. maddesinin 1. fıkrasının (g) bendi ile aynı Kanunun 778. maddesinin atfı ile uygulanması gereken TTK’nın 701. maddesi birlikte değerlendirildiğinde bononun geçerli olması için tek imza yeterlidir ve senet ön yüzüne atılan ikinci imza aval şerhi sayılır. Ne var ki, poliçenin ön yüzüne düzenleyen tarafından iki imza atılmış olsa dahi, bu imzalar TTK’nın 700. maddesine göre aval olarak kabul edilemez. Ancak, keşideciden başka bir kişi tarafından aval veya benzeri sözler kullanılarak imzalanmışsa aval olarak sayılır. 

19. Aval verenin borcu bağımsız bir borçtur, bir diğer ifade ile feri nitelikte değildir. Aval ile teminat altına alınan borç geçersiz olsa bile, aval verenin sorumluluğu devam eder. Aval veren kişinin teminat altına aldığı borç, şekle ait noksandan başka bir sebepten dolayı batıl olsa da, aval verenin taahhüdü geçerlidir. Yani lehine aval verilenin borcu geçersiz olsa bile, aval veren bu geçersizliği ileri süremez. Lehine aval verilenin mevcut olmaması, ehliyetsiz olması ya da imzasının sahte olması hâlinde de aval verenin sorumluluğu devam eder. TTK’nın 702. maddesinin 2. fıkrası gereğince aval veren, sadece kambiyo senedindeki zorunlu şekil eksikliğini ileri sürebilir (20.04.2018 tarihli ve 2017/4 E., 2018/5 K. sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı).

20. Somut olaya gelince; alacaklı tarafından başlatılan kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takibe dayanak 7 adet senedin bono niteliğinde olup kambiyo vasfı taşıdığı, düzenleyenin Ç. Optik-Saat Sağlık ve Her Türlü Ticaret Ltd. Şti. olduğu, senet metninde bulunan imzaların her ikisinin de şirket kaşesi dışına atıldığı ve borçlu Mustafa Burak Ç.’in imzasına itiraz etmediği anlaşılmakta olup, bono ön yüzünde atılı bulunan imzaların aynı zamanda borçlu şirket temsilcisi olan borçlu Mustafa Burak Ç.’e ait olduğu konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır.

 21. Şu hâle göre, yukarıdaki açıklanan yasal düzenlemeler karşısında şirket kaşesi dışına atılan ikinci imzanın, düzenleyen şirket lehine aval veren sıfatı ile atıldığının ve imza sahibinin de aval veren sıfatı ile borçtan şahsen sorumlu olduğunun kabulü gerekip, borçlunun borca itirazının reddine karar verilmelidir. Nitekim bu hususlar Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 05.10.2011 tarihli ve 2011/12-480 E., 2011/598 K. ile 04.04.2018 tarihli ve 2017/19-812 E., 2018/756 K. sayılı kararlarında da benimsenmiştir.

22. Diğer taraftan bono borçlusunun tüzel kişi olması hâlinde, yetki belgesinde şirketi temsile yetkili şahısların bonoyu imzalamış olmasına ve usulünce kaşe basılmış olmasına dikkat edilmelidir. Bu durumda, bonodan doğan sorumluluk doğrudan doğruya temsil edilen tüzel kişiye ait olur. Yetkisiz imza hâlinin düzenlendiği TTK’nın 778. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bonolarda da uygulanması gereken aynı Kanunun 678. maddesi “Temsile yetkili olmadığı hâlde bir kişinin temsilcisi sıfatıyla bir poliçeye imzasını koyan kişi, o poliçeden dolayı bizzat sorumludur; bu poliçeyi ödediği takdirde, temsil olunduğu kabul edilen kişinin haiz olabileceği haklara sahip olur. Yetkisini aşan temsilci için de hüküm böyledir.” şeklindedir. Somut olayda; borçlu icra mahkemesine başvurusunda bonoları şirketi temsilen imzaladığını, şahsen sorumluluğunun bulunmadığını ileri sürerek borca itiraz etmiştir.

23. Tarafların ileri sürmüş olduğu maddi vakıaların hukuki nitelendirmesini yapmak yani somut olay ya da ilişki bağlamında işlerlik kazanacak hukuk kurallarını araştırıp bulup uygulamasını gerçekleştirmek, hâkim tarafından kendiliğinden yerine getirilmesi gereken bir görevdir (6100 sayılı HMK'nın 33. maddesi). Somut olaya uygulanacak olan hukuk kuralları, dava sebebinden tümüyle farklı bir kavram olan hukuki sebebi oluşturur (Tanrıver, S.; Medeni Usul Hukuku C. 1. Ankara 2016, s. 480-483).

24. Uyuşmazlığa konu olayda; 25.06.2009 tarihli Ticaret Sicil Gazetesi’nde takibe dayanak senetleri düzenleyen Ç. Optik Saat İşitsel Sağlık ve Her Türlü Tic. Ltd. Şti.’yi Mustafa Burak Ç. ile Orhan Ç.’in 10 yıl süre ile müştereken atacakları imzaları ile temsil ve ilzam etmeye yetkili kılındığı ilan edilmiştir. Takibe dayanak bonoları tek başına Mustafa Burak Ç. imzalamış olup, TTK’nın 678. maddesi gereğince de yetkisiz temscilci olduğundan bonoda yazılı borçtan bizzat sorumludur. 

25. Belirtmek gerekir ki TTK’nın 702. maddesinin 2. fıkrası gereğince avalistin sorumluluğu ancak kambiyo senedinde şekle dair bir eksiklik olması hâlinde ortadan kalkar. Takibe dayanak bonolar şeklen de olsa TTK’nın 776. maddesinin 1. fıkrasının (g) bendi uyarınca düzenleyenin imzasını içermekte olup, şekle ait noksanlık bulunmadığından aval vereninin taahhüdü geçerlidir.

26. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; Özel Daire ile yerel mahkeme arasındaki uyuşmazlığın borçlunun avalist olarak şahsen sorumlu olup olmadığına ilişkin olduğu, bu nedenle direnme kararının Özel Daire kararında belirtilen nedenlerle bozulması gerektiği görüşü ile düzenleyen şirketin çift imza ile temsil edilmesine rağmen senetlerin tek imza ile düzenlendiği, şirket borçtan sorumlu olmadığından TTK’nın 702. maddesi gereğince aval verenin de sorumluluğunun bulunmadığı, ancak borçlu Mustafa Burak Ç. TTK’nın 678. maddesi gereğince yetkisiz imzasından sorumlu olduğundan direnme kararının bu değişik gerekçe ve nedenlerle bozulması gerektiği görüşleri ileri sürülmüş ise de, bu görüşler Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.

27. Hâl böyle olunca direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda belirtilen ilâve gerekçe ve nedenlerle bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen ilave gerekçe ve nedenlerden dolayı BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 

2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’na 5311 sayılı Kanun'un 29. maddesi ile eklenen geçici 7. maddesinin göndermesi ile uygulanması gereken İİK’nın 366/III. maddesi uyarınca kararın tebliğden itibaren on gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 06.10.2020 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY

Davacı dava dilekçesinde iddiasının dayanağı olan vakıaları (HMK 119/1-e), davalı da cevap dilekçesinde savunmasının dayanağı olan vakıaları (HMK 129/1-e) gösterir. 

Hâkim, Türk hukukunu resen uygular (HMK 33/1). Bu hükmün sonucu olarak tarafların getirdiği vakıalara göre uyuşmazlığı belirleyip bu uyuşmazlığa doğru hukuki sebebi bulmak ve uygulamak hâkimin görevidir.

Uyuşmazlığın vakıalara göre belirlenip çözümlenmesi usulün temel ilkesidir. HMK’nın bu ilkeye verdiği önem, vakıalarla ilgili olarak yirmiyedi ayrı maddede hüküm bulunması ve bu maddelerde otuzaltı kez vakıalar ibaresine yer verilmiş olmasından da anlaşılmaktadır.

Somut uyuşmazlıktaki önemi nedeniyle yargılamaya hâkim olan ilkelerden şu üçüne özellikle değinmek gerekir.

Tasarruf ilkesine göre; hâkim, iki taraftan birinin talebi olmaksızın, kendiliğinden bir davayı inceleyemez ve karara bağlayamaz (HMK 24/1). Kanunda açıkça belirtilmedikçe, hiç kimse kendi lehine olan davayı açmaya veya hakkını talep etmeye zorlanamaz (HMK 24/2). 

Taraflarca getirilme ilkesinde ise; Kanunda öngörülen istisnalar dışında, hâkim, iki taraftan birinin söylemediği şeyi veya vakıaları kendiliğinden dikkate alamaz ve onları hatırlatabilecek davranışlarda dahi bulunamaz (HMK 25/1). Kanunla belirtilen durumlar dışında, hâkim, kendiliğinden delil toplayamaz (HMK 25/2).

Taleple bağlılık ilkesi bu iki ilkeyle bağlantılı olmakla birlikte daha somutlaştırılmış bir şekilde; hâkimin, tarafların talep sonuçlarıyla bağlı olduğu ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremeyeceği ancak duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebileceği (HMK 26/1) hükmünü içermektedir.

Bu hükümlerden de anlaşılacağı üzere dava vakıalar üzerinden yürür. Vakıaları bildirmek taraflara aittir. Getirilen vakıalara göre uyuşmazlığı belirlemek ve bu uyuşmazlığa uyan hukuki sebebi belirleyip uygulamak ise hâkimin görevidir. Hâkim uyuşmazlığı ve hukuki sebebi belirlerken sadece davacı tarafın getirdiği vakıaları değil, davalı tarafın getirdiği vakıaları da esas alır ve buna göre doğru hukuki ilişkiyi belirleyerek uyuşmazlığı çözer. Ancak getirilmemiş vakıaları hükmüne esas alamaz.

Vakıalarla bağlılık taraflarca getirilme ve tasarruf ilkesinin de bir gereğidir. Davacının davaya konu etmediği, mahkeme önüne bir uyuşmazlık olarak getirmediği bir hususu mahkeme inceleyip bu konuda karar veremez. Hâkim uyuşmazlığın sınırlarını vakıalarla çizecek olup bu vakıalar dışına çıkarak ve yeni vakıaları kendiliğinden inceleyerek bir sonuca varıp karar veremez. 

Yukarıda yapılan açıklama ve sözü edilen kurallarla birlikte somut olay değerlendirildiğinde; davacı takibe konu bonoları şirketi temsilen imzaladığını belirterek, kendisinin şahsen sorumluluğu bulunmadığını borçtan tümüyle şirketin sorumlu olduğunu iddia etmekte; davalı taraf ise imzaların birinin şirket adına diğerinin ise davacının şahsı adına atıldığını belirterek borçtan hem şirketin hem de davacının sorumlu olduğunu iddia etmektedir. 

Bu hâliyle uyuşmazlık bonodaki birinci imza ile ilgili olmayıp bonodaki ikinci imza ile ilgilidir. Çünkü davacı itirazında şirket temsilcisi olarak şirket adına itiraz değil, kendi adına itiraz söz konusudur. O nedenle şirket taraf olmadığı için şirket adına atılan birinci imzanın tartışılıp değerlendirilmesi de mümkün değildir.

Bonolarda iki imza bulunmakta olup her ikisi de borçlu şirket kaşesi dışına atıldığından bunlardan birisinin şirket adına diğerinin aval veren olarak davacı adına atıldığının kabulü gerekir. Bozma kararı dosya kapsamı ve delillere uygun olduğu için direnme kararının özel daire kararında gösterilen nedenlerle bozulması gerekir.

Esasen bu konuda değerli çoğunluğun görüşü ile aramızda görüş farkı da bulunmamaktadır. Ancak çoğunluk görüşünde ayrıca şirketin çift imza ile temsili gerektiği hâlde bonoları sadece temsilcilerden birisi imzaladığı için şirketi bağlamayacağı ve bu nedene bağlı olarak da davacının sorumlu olduğu şeklinde ilave gerekçeyle bozma yapılması gerektiği kabul edilmiştir.

Bonoları her iki temsilci imzalamadığı için şirketi bağlamadığı hususu uyuşmazlığa konu bir vakıa olarak mahkeme önüne getirilmemiştir. Getirilmeyen bir vakıayı mahkeme inceleyemez. Bono borçlusu şirket uyuşmazlıkta taraf değildir. Ancak borçlu şirketin ileri sürebileceği bir husus bu şirketin taraf olmadığı bir dosyada incelenip karar verilemez. Borçlu şirketin böyle bir iddiası yok iken bu konuyu tartışarak şirketi bağlamadığı ve bu nedenle de davacının sorumlu olduğuna karar vermek uyuşmazlık konusu olmayan birinci imzayı da incelemek anlamına geleceğinden yukarıda sözü edilen yargılama ilkelerine aykırıdır. 

Bu hususun bozma nedeni olarak eklenmesi davaya konu olmayan bir hususun da incelenmesi anlamına gelecektir. Verilen karar şirket hakkında olmayıp temsilci hakkında olsa da bu kararı öğrenen şirketin bu gerekçeden etkilenerek hukuki çıkış yolları aramaya yönelebilecek olması ise hem davacının hem de davalının durumunu daha da ağırlaştıracaktır.

Oysa ki bir mahkeme kararı verilen hüküm kadar gerekçesiyle de ancak uyuşmazlık konusuyla sınırlı olarak taraflardan birinin lehine diğerinin durumunu ağırlaştırabilir. Ayrıca hükme konu olmayan bir husus için gerekçe eklenmesi de mümkün değildir. Çünkü davada incelenecek olan davacının ikinci imzadan dolayı şahsen sorumlu olup olmadığı olup birinci imzadan dolayı da sorumlu olup olmadığının incelenmesi anlamına gelecek biçimde çift imza ile temsil hususunun hükme bağlanması ve gerekçelendirilmesi gerekmemektedir. 

Belirttiğimiz nedenlerle özel daire kararındaki nedenle hükmün bozulması gerektiği görüşünde olduğumuzdan, ilave gerekçeyle hükmün bozulması yönünde oluşan değerli çoğunluk görüşüne katılamıyoruz.

Hafize Gülgün VURALOĞLU    Zeki GÖZÜTOK
Üye                                            Üye

BİLGİ : Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nda bulunan 18 üyenin 13'ü İLAVELİ BOZMA, 4'ü BOZMA, 1'i ise DEĞİŞİK BOZMA yönünde oy kullanmışlardır.

BİLGİ : "Senede atılan ikinci imza şirket kaşesi olmadan atılmış ise borçtan şahsen sorumlu olunur" şeklindeki Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 04 Nisan 2018 tarihli kararı için bkz.

http://karamercanhukuk.com/yargitay-karari/senede-atilan-ikinci-imza-sirket-kasesi-olmadan-atilmis-ise-borctan-sahsen-sorumlu-olunur