ŞİRKETİN TÜM ORTAKLARI DAVACI VE DAVALI OLDUĞUNDAN DAVADA HUSUMET EKSİKLİĞİNİN BULUNMADIĞININ KABULÜ GEREKİR.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


15 Eyl
2022

Yazdır

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2019/11-795
KARAR NO   : 2022/374

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ               :
 Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ                         : 29/03/2018
NUMARASI                 : 2018/114 - 2018/274
ASIL DAVADA
DAVACILAR               :
1- H.K. 2- M.T.A. vekili Av. B.C.S.
DAVALI                       : H.E.A. vekili Av. İ.Z.
KARŞI DAVADA
DAVACI                       :
H.E.A. vekili Av. İ.Z.
DAVALILAR                : 1- H.K. 2- M.T.A. vekili Av. B.C.S.

1. Taraflar arasında karşılıklı görülen “ortaklıktan çıkarma, limited şirketin fesih ve tasfiyesi” davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen asıl ve karşı davanın usulden reddine ilişkin karar, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı karşı davada davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Asıl Davada Davacılar İstemi:

4. Davacılar vekili; müvekkillerinden Mehmet Tolga A.'nun davalı Hızır Eray A. ile birlikte K. Enerji Lojistik Konut ve Yapı Sanayi Ltd. Şti'nin kurucu ortağı olduğunu, davalının aynı zamanda şirket müdürü olduğunu, diğer davacı Hakan K. ile birlikte ve müşterek imza ile temsil yetkisine sahip olduğunu, davalının şirkete karşı olan özen ve bağlılık yükümlülüğü ile şirket esas sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini ağır bir şekilde ihlal ettiğini, şirkete karşı rekabet yasağını da ihlal ettiğini, hiçbir şirket işini takip etmeyen davalının şirket işlerini sürdürülemez hâle getirdiğini, şirketi zarara uğrattığını ileri sürerek davalının şirket ortaklığından çıkarılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

Asıl Davada Davalı Cevabı:

5. Davalı vekili; K. Enerji Lojistik Konut ve Yapı Sanayi Ltd. Şti'nin kurucu ortaklarının müvekkili ve davacılardan Mehmet Tolga A. olduğu hususunun doğru olmadığını, müvekkilinin şirketin işlerini takip ettiğini, rekabet yasağının ihlal edilmediğini, ortaklıktan çıkarılmasına karar verilmesinin mümkün olmadığını, davacıların şirketin adresinde bulunmayıp şirket işleriyle ilgilenmediklerini, müvekkilinin Ankara 34. Noterliğinin 18.01.2013 tarihli vekâletnamesinde verilen yetkiler ile şirket işlerini yürüttüğünü, müvekkilinin üzerine düşen sorumluluğu ifa ettiğini, müvekkilinin işlemleri sayesinde şirketin uğraması muhtemel zararların önlendiğini, davacıların rekabet yasağına aykırı faaliyetler içerisinde olduklarını, çıkarma davasının şirket tarafından açılması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.

Karşı Davada Davacı İstemi:

6. Davacı vekili; asıl davayı kabul anlamına gelmemekle birlikte şirketin faaliyetine devam etmesinin fiilen imkânsız hâle geldiğini, şirketin kayıtlı adresinin kullanılmadığını, davalıların şirkete uğramadıklarını, karar almanın mümkün olmadığını, mutad iş ve işlemlerin yapılamadığını ileri sürerek K. Enerji Lojistik Konut ve Yapı San. Ltd. Şti.’nin fesih ve tasfiyesine karar verilmesini talep etmiştir.

Karşı Davada Davalılar Cevabı:

7. Davalılar vekili; davacı tarafından ileri sürülen iddiaların dayanaksız olduğunu, fesih şartlarının oluşmadığını, davacının davranışları nedeniyle toplantıların yapılamadığını, davacının kendi eylemleri nedeniyle şirketin feshini talebinin 4271 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 2. maddesi kapsamında kabul edilemeyeceğini belirterek karşı davanın reddini savunmuş, 25.03.2015 tarihli cevap dilekçesinin ıslahıyla mevcut durumda şirketin ortaklık yapısı itibariyle davalı-karşı davacının ortaklıktan çıkarılmasına ilişkin genel kurulu kararının alınmasının mümkün olmadığını, bu sebeple şirketin diğer müdür ve ortağı tarafından asıl davanın açıldığını, bu hâliyle asıl ve karşı davanın şirkete yönelik olarak açıldığını, karşı davacının şirketin feshine dair talebiyle ortaklıktan çıkmak istediğini zımnen kabul ettiğini, müvekkillerinin şirketin devamını istediklerini savunarak 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 636. maddesi uyarınca davalı-karşı davacının pay değerinin hesaplanarak ortaklıktan çıkarılmasını istemiştir.

Mahkeme Kararı:

8. Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 14.05.2015 tarihli ve 2014/644 E., 2015/374K. sayılı kararı ile; TTK’nın 640/3 ve 636/3. maddeleri uyarınca haklı sebepler ile ortağın şirket ortaklığından çıkartılmasının ancak şirket tarafından talep edilebileceği, öte yandan şirketin fesih ve tasfiyesine karar verilebilmesi için davanın şirket tüzel kişiliğine karşı açılması gerektiği gerekçesiyle asıl ve karşı davanın usulden reddine karar verilmiştir

Özel Daire Bozma Kararı:

9. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince temyiz isteminde bulunulmuştur.

Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 20.09.2017 tarihli ve 2016/1685 E., 2017/4592 K. sayılı kararı ile; “… 1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına ve 6102 sayılı TTK’nin 616/1-h maddesi gereğince şirketin bu davayı açabilmesi için Genel Kurul Kararının gerekmesine göre davacılar/ karşı davalılar vekilinin tüm, davalı/karşı davacı vekilinin davacı/karşı davalı Hakan K.’a (Doğru: Mehmet Tolga A.) yönelik aşağıdaki bent dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.

2- Karşı dava; limited şirket ortağının şirketin fesih ve tasfiyesi istemine ilişkindir. Her ne kadar mahkemece davanın şirkete karşı açılması gerektiği gerekçesiyle reddine karar verilmiş ise de davalı şirket ortağı tarafından limited şirketin diğer ortağı ve müdürüne karşı, karşı dava açıldığından karşı dava tarihinde şirket müdürü olan Hakan K.’ın pasif husumet ehliyeti bulunmadığından Hakan K.’a yönelik davanın reddi doğru ise de limited şirketin ortağı tarafından diğer ortağı olan Mehmet Tolga A.’na karşı da fesih davası yöneltildiğinden husumet eksikliğinin bulunmadığı gözetilerek karşı davanın esasının incelenmesi gerekirken karşı davalı Mehmet Tolga A.’na yönelik şirketin feshi davası yönünden de yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamış davalı/karşı davacının karşı davalı Mehmet Tolga A.’na yönelik karşı davaya ilişkin temyiz itirazının kabulü ile karşı davaya ilişkin hükmün bozulması gerekmiştir…” gerekçesi ile karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

10. Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 29.03.2018 tarihli ve 2018/114 E., 2018/274 K. sayılı kararı ile önceki gerekçeye ek olarak; dava dışı K. Enerji Lojistik Konut ve Yapı San. Ltd. Şti.’nin bir limited şirket olup tüzel kişilik ile hak ve fiil ehliyetine sahip olduğu, haklı nedenler ile limited şirketin fesih ve tasfiyesine ilişkin davanın ortaklık tüzel kişiliğine karşı açılması gerektiği, karşı davacının talebinin haklı nedenler ile dava dışı K. Enerji Lojistik Konut ve Yapı San. Ltd. Şti.'nin fesih ve tasfiyesine yönelik olup dava konusu subjektif hakka uymakla yükümlü olanın bizzat şirket tüzel kişiliği olduğu, şirket ortaklarının bu hakka uyma yükümlülükleri olmadığı, davada davalı sıfatının (husumetin) dava dışı şirkete ait olduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

11. Direnme kararı süresi içinde karşı davada davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

12. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; ortakları davacı-karşı davalı Mehmet Tolga A. ve davalı-karşı davacı Hızır Eray A.’tan ibaret olan K. Enerji Lojistik Konut ve Yapı San. Ltd. Şti.’nin fesih ve tasfiyesi istemiyle açılan karşı davada husumetin feshi istenen şirkete yöneltilmesinin gerekip gerekmediği, buradan varılacak sonuca göre mahkemece karşı davaya ilişkin verilen usulden ret kararının yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

13. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konuya ilişkin yasal düzenlemeler ile hukukî kavram ve kurumların ortaya konulmasında yarar bulunmaktadır.

14. Limited şirketin işletme amacının gerçekleştirilebilmesi için ortaklar arasında güven ilişkisinin varlığı, şirketin devamı için zorunludur. Şirketin amacının gerçekleştirilmesi için gerekli olan güven ilişkisinin zedelenmesi durumunda ortakların aynı şirket çatısı altında bir arada bulunmaları beklenemez. Ayrıca bir ortağın payını devrederek ayrılma imkânının bulunmadığı yahut zor olduğu durumlarda güven unsurunun zedelendiği ortaklık ilişkisinin nihayete erdirilmesi amacıyla limited şirketlerde de haklı sebeple fesih kurumu düzenlenmiştir.

15. Bu amaçla düzenlenen TTK’nın 636/3. maddesi uyarınca; haklı sebeplerin varlığında, her ortak mahkemeden şirketin feshini isteyebilir. Mahkeme, istem yerine, davacı ortağa payının gerçek değerinin ödenmesine ve davacı ortağın şirketten çıkarılmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme hükmedebilir.

16. Anılan hükme göre her ortak, haklı sebeplerin varlığı hâlinde limited şirketin feshini isteyebilecektir. Haklı sebepten ne anlaşılması gerektiği ise somut durumun ve ileri sürülen hususların niteliğine göre mahkemece takdir edilecek olup esasında dürüstlük kuralı temelinde ortaklık ilişkisinin devam ettirilemeyecek düzeyde zedelenmiş olması durumu, limited şirketin feshinin haklı nedenini oluşturur. Başka bir deyişle ortaklıktaki güven ilişkisinin ortadan kalkması veya ortaklılığın devamının dürüstlük kuralı gereği ortaklar bakımından çekilmez hâle gelmesine neden olan olaylar, limited şirketin feshi için haklı neden olarak kabul edilebilirler. Zira hiçbir ortaktan, dürüstlük kuralı gereği kendisi için çekilmez hâle gelen bir ortaklık ilişkisini devam ettirmesi beklenemez. Haklı sebep kavramı, her somut olayın niteliğine göre farklı tanımları bünyesinde barındırır.

17. Limited şirketin fesih ve tasfiyesine ilişkin davada (fesih davasında) davacı sıfatı şirketin ortaklarına aittir. Bu kapsamda TTK’nın 636/3. maddesi kapsamında ancak pay defterine kayıtlı ortaklar limited şirketin haklı nedenle feshini mahkemeden isteyebilirler. Limited şirketin feshini isteyen davacının ortaklık sıfatının yargılama boyunca mevcut olması gerekir. Aksi durumda ortaklık sıfatını yitiren davacı, taraf sıfatını da yitirecektir. Bu durum yargılamanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi mahkemece de re’sen nazara alınır.

18. Limited şirketin fesih davasında davalı sıfatı kural olarak limited şirketin tüzel kişiliğine aittir. Zira feshi istenen limited şirket, açılacak davada kural olarak davalı olarak yer almalıdır.

19. Öte yandan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 30. maddesi “Hâkim, yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla yükümlüdür.” hükmünü haiz olup anılan hükümle amaçlanan; yargılamanın makul sürede tamamlanmasını sağlamaktır. Bu amaç; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 6. maddesi ile düzenleme altına alınan adil yargılanma hakkının en önemli unsurlarından olan “yargılamanın makul bir süre içinde” bitirilmesi ilkesine dayanmaktadır. Bu bağlamda, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), sözleşmenin tarafı devletlerin hukukî sistemlerini, AİHS şartlarına uyacak şekilde düzenlemekle görevli olduğunu belirtmiştir (AİHM, Zimmerman ve Steiner-İsviçre, 13 Temmuz 1983, 29. Paragraf). Anayasa’nın 141. maddesi ile de “davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması yargının görevidir” denilerek ve HMK'nın "Usul Ekonomisi ilkesi" başlıklı 30. maddesi de benzer hükümle davaların makul bir süre içerisinde bitirilmesi gerektiğini açıkça düzenlenmiştir. Usul ekonomisi ilkesi, HMK’nın 30. maddesiyle düzenleme altına alınmış olup; uyuşmazlıkların en az giderle, en makul sürede ve en az emekle çözümü ve gereksiz yere dava açılmasının engellenmesi şeklinde açıklanmaktadır.

20. Bu kapsamda her ne kadar kural olarak limited şirketin TTK’nın 636/3. maddesi çerçevesinde haklı nedenlerle feshine ilişkin olarak açılan bir davada husumetin, feshi istenen şirketin tüzel kişiliğine karşı yöneltilmesi gerekir ise de; iki kişiden müteşekkil limited şirketin ortaklarının davacı ve davalı olarak yer aldığı davada, yukarıda açıklanan usul ekonomisi ilkesi çerçevesinde taraf teşkilinin sağlanmış olduğunun kabul edilmesi gerekir. Başka bir deyişle iki ortaktan biri tarafından diğer ortağa karşı açılan, iki ortaktan müteşekkil limited şirketin feshine dair davada taraf teşkilinin sağlanmış olduğunun kabulü, Anayasanın 141. maddesi ve HMK’nın 30. maddesinde düzenlenen, yargılamanın en az giderle ve makul sürede bitirilmesi ile gereksiz yere dava açılmasının engellenmesine dair usul ekonomisi ilkesine uygun düşer.

21. Yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; karşı dava ile TTK’nın 636/3. maddesi kapsamında feshi istenen K. Enerji Lojistik Konut ve Yapı Sanayi Ltd. Şti.’nin ortaklarının karşı davacı Hızır Eray A. ile karşı davalı Mehmet Tolga A.’dan ibaret olduğu, anılan tarafların K. Enerji Lojistik Konut ve Yapı Sanayi Ltd. Şti. nezdinde şirket sermayesi üzerinde yarı yarıya pay sahibi oldukları anlaşılmaktadır.

22. Her ne kadar mahkemece, K. Enerji Lojistik Konut ve Yapı Sanayi Ltd. Şti.’nin feshine ilişkin olarak karşı davacı tarafından diğer ortak olan karşı davalı Mehmet Tolca A.’na husumet yöneltilerek açılan karşı davada husumetin kural olarak dava konusu şirketin tüzel kişiliğine yöneltilmesi gerektiğine dair kurala dayalı olarak usulden ret kararı verilmiş ise de; anılan şirketin tüm ortakları, karşı davacı ile karşı davalı Mehmet Tolga A.’dan ibaret olup her iki ortağın da yer aldığı karşı davada husumet eksikliğinin bulunmadığının kabulü, yargılamanın en az giderle ve makul sürede bitirilmesi ile gereksiz yere dava açılmasının önlenmesine dair usul ekonomisi ilkesi gereği zorunludur. Aksinin kabulü, iki ortaktan ibaret olan limited şirketin ortaklarının tümünün taraf olarak yer aldığı fesih davasının mevcudiyeti yanında şirket tüzel kişiliğine karşı ayrı bir fesih davasının açılması sonucunu doğuracak olup böyle bir durum, HMK’nın 30. ve Anayasanın 141. maddelerinde ifade edilen usul ekonomisi ilkesine aykırılık teşkil edecektir. Bu sebeple mahkemece, karşı davacı tarafından karşı davalı Mehmet Tolga A. aleyhine açılmış olan K. Enerji Lojistik Konut ve Yapı Sanayi Ltd. Şti.’nin feshine ilişkin davada, taraf teşkilinin sağlandığı kabul edilerek işin esasına girilip hâsıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekir.

23. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; K. Enerji Lojistik Konut ve Yapı Sanayi Ltd. Şti.’nin feshi istemiyle açılan karşı davada, ortakların kişiliğinden ayrı bir kişiliğe, hak ehliyeti ve fiil ehliyetine sahip şirkete husumetin yöneltilmesinin zorunlu olduğu, şirketin taraf ve dava ehliyetine haiz olduğu, bu sebeple hakkında açılan karşı davada taraf olarak yer alarak buna bağlı savunma hakkı ile hukukî dinlenilme hakkını kullanma imkânının şirkete tanınması gerektiği, şirketin taraf olmadığı davada kişiliğini sona erdirecek biçimde feshine karar verilemeyeceği, organ sıfatını haiz olmayan ve menfaatleri her durumda şirket ile örtüşmeyen ortakların taraf olarak yer aldığı davada taraf teşkilinin sağlandığının söylenemeyeceği, bu nedenle direnme kararının onanması gerektiği yönünde görüş ileri sürülmüş ise de bu görüş, yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.

24. Hâl böyle olunca; yerel mahkemece, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Karşı davada davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında belirtilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3. maddesi atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

Aynı Kanun’un 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 24.03.2022 tarihinde yapılan ikinci görüşmede oy çokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY

Direnmeye konu olan Özel Daire ile Mahkeme arasındaki uyuşmazlık; ortakları davacı-karşı davalı Mehmet Tolga A. ve davalı-karşı davacı Hızır Eray A.’tan ibaret olan K. Enerji Lojistik Konut ve Yapı San. Ltd. Şti.’nin fesih ve tasfiyesi istemiyle açılan karşı davada husumetin feshi istenen şirkete yöneltilmesinin gerekip gerekmediği, buradan varılacak sonuca göre mahkemece karşı davaya ilişkin verilen usulden ret kararının yerinde olup olmadığı noktasındadır.

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu 636. maddede limited şirketin sona ermesi sebepleri ve sona ermenin sonuçları düzenlenmiş olup maddenin ikinci fıkrasında uzun süreden beri şirketin kanunen gerekli organlarından biri mevcut değilse veya genel kurul toplanamıyorsa, ortaklardan veya şirket alacaklılarından birinin şirketin feshini istemesi üzerine şirket merkezinin bulunduğu yerdeki Asliye Ticaret Mahkemesinin müdürleri dinleyerek şirketin, durumunu kanuna uygun hâle getirmesi için bir süre belirleyeceği buna rağmen durum düzeltilmezse şirketin feshine karar verileceği dördüncü fıkrada, fesih davası açıldığında mahkemenin taraflardan birinin istemi üzerine gerekli önlemleri alabileceği beşinci fıkrada ise sona ermenin sonuçlarına anonim şirketlere ilişkin hükümlerin uygulanacağı düzenlenmiştir.

636. maddenin gerekçesinde de belirtildiği üzere mahkeme tarafından mahkemenin taraflardan birinin istemi üzerine gerekli önlemleri alması mümkün olup alınabilecek bu önlemlerden birisi de şirkete kayyım tayin edilmesidir. Bu TMK 427. madde gereğince yönetim kayyımı atanması olabileceği gibi organ yokluğu hâlinde Türk Medeni Kanunu 426. maddesi gereğince temsil kayyımı atanması da olabilecektir.

Türk Medeni Kanunu 47 madde ve devamında tüzel kişiler düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde tüzel kişilerin cins, yaş, hısımlık gibi yaradılış gereği insana özgü niteliklere bağlı olanlar dışındaki bütün hakları ve borçlara ehil oldukları (HMK 48/1 hak ehliyeti) tüzel kişilerin kanuna ve kuruluş belgelerine göre gerekli organlara sahip olmakla fiil ehliyeti kazanacakları (TMK 49 fiil ehliyeti), tüzel kişinin iradesinin organları aracılığıyla açıklanacağı, organların hukukî işlemleri ve diğer bütün fiilleri ile tüzel kişiyi borç altına sokacakları (TMK 50 fiil ehliyetinin kullanılması) hükümleri bulunmaktadır.

Ortakların kişiliğinden ayrı olarak kişiliğe sahip olan tüzel kişilerin feshinin istendiği durumlarda hak ehliyeti ve fiil ehliyetine sahip tüzel kişiye husumetin yöneltilmesi gerekir. Bir yandan ortakların kişiliğinden bağımsız ayrı bir kişiliği olduğu kabul edilirken diğer yandan kendisine husumet yöneltilmeksizin ortakların birbirlerine açacakları dava ile taraf teşkilinin sağlanmış olabileceği düşünülemez. Nitekim yerleşik uygulamalarda da limited şirketin feshi davasının şirkete karşı açılması gerektiği, hem diğer ortaklara hem de tüzel kişiye karşı açılan davalarda ortakların pasif husumet ehliyetinin bulunmadığı husumetin şirkete ait olduğu kabul edilmektedir. Husumetin şirkete yöneltilmeksizin sadece ortaklara davanın açıldığı hâllerde de maddi hukuk kuralları gözetildiğinde bu yerleşik uygulamadan ayrılmayı gerektirir bir neden ve kural bulunmamaktadır.

Husumeti belirleyen maddi hukuk kuralları aynı zamanda usule ilişkin kurallara da yansımış olup 6100 sayılı HMK 50/1 maddede medeni haklardan yararlanma ehliyetine sahip olanların davada taraf ehliyetine sahip olduğu, HMK 51/1. maddede dava ehliyetinin medeni hakları kullanma ehliyetine göre belirleneceği, HMK 52. maddede ise medeni hakları kullanma ehliyetine sahip olmayanların davada kanuni temsilcileri, tüzel kişilerin ise yetkili organları tarafından temsil edileceği düzenlenmiştir.

Feshine karar verilmesi istenen şirketin tüzel kişiliğine bağlı olarak taraf ehliyeti ve dava ehliyeti mevcut olduğundan hakkındaki bir davada taraf sıfatının kendine tanınması buna bağlı olarak savunmalarını yapabilmesi, şirkete hukukî dinlenilme hakkını kullanabilme imkânı tanınması zorunluluğu, maddi hukuk kurallarının ve medeni usul hukuku kurallarının da bir sonucudur. Bu en temel kurallara aykırı olarak şirketin taraf olmadığı bir davada hakkında karar verilip kişiliğini sona erdirecek biçimde feshine karar verilebileceğinin düşünülmesi mümkün değildir.

Bir an için aksi düşünülse bile, şirketin menfaatleri ile şirketin feshini isteyenlerin menfaatleri her zaman birbiriyle örtüşmez. Örtüşmeyen bu menfaatler nedeniyle organ sıfatı bulunmayan ortakların şirketi temsil edebileceği ve tüm ortakların davada yer alması ile taraf teşkilinin sağlanmış sayılması gerektiği sonucuna varılamaz.

Örtüşmeyen menfaatlere örnek olarak TMK 612. madde hükmü örnek olarak verilebilir. Bu madde de şirketin kendi esas sermeye paylarının, sadece bunları alabilmek için gerekli tutarda serbestçe kullanabileceği öz kaynaklara sahipse ve alacağı payların itibari değerlerinin toplamı esas sermayenin %10’unu açmıyorsa iktisap edebileceği (TTK 612/1), şirket sözleşmesinde öngörülen veya mahkeme kararı ile hükme bağlanmış olan bir şirketten çıkma ya da çıkarma dolayısıyla, esas sermaye paylarının iktisabı hâlinde 1. fıkradaki üst sınırın %20 olarak uygulanacağı, iktisap edilen ve %10’u aşan sermaye paylarının 2 yıl içinde elden çıkarılacağı veya sermaye azaltılması yoluyla itfa edileceği (TTK 612/2) hükme bağlanmıştır.

Örtüşmeyen menfaatlerle ilgili diğer bir örnek vermek gerekirse; TTK 636/3. fıkrada haklı sebeplere dayalı şirketin feshi istemlerinde mahkemenin istem yerine, davacı ortağı payının gerçek değerinin ödenmesine ve davacı ortağın şirketten çıkarılmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme hükmedilebileceği belirtilmiş olup ortakların iradesinden bağımsız olarak mahkemeye bazı önlemler alma yetkisi tanınmıştır.

Şirket menfaatleri sadece ortaklar nezdinde korunması gereken hak ve menfaatler içermeyip alacaklıların menfaatini de kapsayan daha geniş bir koruma alanını içermektedir. Bu nedenledir ki haklı sebeple şirketin feshi davalarında hâkim, ortakların taleplerinden bağımsız olarak şirketin varlığını sürdürmesini önceleyen önlemler alabilecektir. Şirketin taraf olarak yer aldığı haklı sebeple fesih (TTK 636/3) davasında hâkime bu kadar geniş yetki verilmiş iken, TTK 636/2. madde kapsamında açılan ve şirketin taraf olarak yer almadığı fesih davasında TTK 636/4 madde kapsamında alınabilecek etkili önlemlere başvurulamamasına neden olabilecektir. Şirketin kendi durumunu verilen süre ile düzeltme imkânı da bulmak suretiyle ayrıca hâkimden madde kapsamında önlemlere hükmedilmesini isteyerek şirketin devamlılığını sağlaması, alacaklıların haklarını da koruyacaktır. Feshi istenen şirketi ve bunun yanında şirket alacaklılarını da koruyucu etkiye sahip olacak bu önlemlerin neler olabileceğinin belirlenmesi ve verildiğinde tam işlerlik kazanabilmesi de ancak şirkete husumet yöneltilmiş olması hâlinde tam olarak mümkün olabilecektir.

Ortakların kişiliğinden ayrı bir kişiliğe sahip olan şirketlerin, ortakların menfaatleri ile örtüşmeyen menfaatleri bulunduğu ve en azından örtüşmeyen menfaatlerini korumak amacıyla hareket etme ihtimali gözetildiğinde şirketten habersiz görülecek dava ile şirketin feshine karar verilebilmesinin mümkün olmadığı kabul edilmelidir.

 Ayrıca bu davalarda TTK 636/2. madde gereğince mahkeme, şirketin, durumunu Kanuna uygun hâle getirmesi için bir süre belirleyip, buna rağmen durum düzeltilmezse, şirketin feshine karar verebileceğinden bu kural dahi şirketin davada yer alması gerektiğini açıkça ortaya koymaktadır. Mahkemenin davada taraf olarak yer almamış şirkete durumunu kanuna uygun hâle getirmesi için süre verebileceğinden söz edilemeyeceği için süre verme şartının gerçekleşebilmesi için de bu zorunludur. Özellikle şirketin ortaklardan bazıları tarafından değil de organ sıfatını taşıyan ancak ortak sıfatı bulunmayan müdürler tarafından yönetildiği şirketlerde bu durum çok daha belirgin hâle gelmektedir.

Sadece ortaklar arasında görülen ve şirketin durumunun düzeltilmesi için süre verilmesinden elde edilmek istenen amaca hizmet edebilecek yönetim kayyımı atanması talebinde bulunmaksızın şirketin feshi isteğiyle açılıp sürdürülen bir davada, şirketin durumunun düzeltilmesi için tüm ortakların arzulu ve istekli olmayabilecekleri de düşünüldüğünde şirkete husumet yöneltilmesindeki zorunluluğunun varlığı da açıkça görülmektedir.

Organ yokluğuna dayalı açılan fesih davalarında şirketi temsil edecek bir organ bulunmadığı için husumetin ortaklara yöneltilmesinin yeterli olduğu sonucuna da varılmamalıdır. Zira organ yokluğu hâlinde aleyhine açılan davada şirkete temsil kayyımı atanmak suretiyle davanın görülebilmesini mümkün kılan düzenlemeler mevcut iken bu düzenlemelerin aksine olarak bu husus şirkete husumet yöneltilmemesini haklı kılan bir sebep olarak görülemez.

Yukarıda yapılan açıklama ve sözü edilen kurallarla birlikte somut direnmeye konu husus değerlendirildiğinde; ortaklardan biri tarafından diğer ortak aleyhine açılan davada, feshi istenen ve kendisine husumet yöneltilmesi zorunlu olan şirkete husumet yöneltilmediği, verilen süreye rağmen taraf teşkilindeki eksiklik tamamlanmadığı için davanın usulden reddine karar verilmiş olması yerindedir. Bu durumda direnme hükmünün onanması gerektiği görüşünde olduğumuzdan, şirket ortaklarının davada taraf olarak yer almasının yeterli olduğu kabul edilerek Özel Daire kararı gibi bozma yönünde oluşan değerli çoğunluk görüşüne katılamıyoruz.

Adem ALBAYRAK            Zeki GÖZÜTOK
Birinci Başkanvekili          Üye

BİLGİ : Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nda bulunan 19 üyenin 14’ü BOZMA, 5’i ise ONAMA yönünde oy kullanmışlardır.