SOMUT OLAY AÇISINDAN SÖZLEŞME İLİŞKİSİ BULUNSA DA SEBEPSİZ ZENGİNLEŞME ORTAYA ÇIKMIŞTIR.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


02 Eki
2020

Yazdır

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2017/3-1015
KARAR NO   : 2020/222

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ                  : 
İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ                            : 28/05/2015
NUMARASI                    : 2015/329 - 2015/456
DAVACI                          : Sağlık Bakanlığı - İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü vekili Av. N.A.
DAVALI                          : B. Elektrik Dağıtım A.Ş. vekili Av. C.G. İ.

1. Taraflar arasındaki “alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin kararın davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 3. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. 

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacı vekili 02.02.2012 tarihli dava dilekçesinde, davalı şirket tarafından müvekkili Kuruma kesilen elektrik faturalarına istinaden fazla ve yersiz olarak ödenen ve davalı açısından sebepsiz zenginleşme mahiyetinde olan 2.569,93TL’nin fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla, ödeme gününden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı Cevabı:

5. Davalı vekili 09.03.2012 tarihli cevap dilekçesinde, davacının müvekkil kuruluşun abonesi olduğunu, "Diğer-1" abone grubundan tahakkuk yapılması gerekirken ticarethane tarifesinden tahakkuk yapıldığını, Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliğine ve sözleşmeye uygun olarak bu döneme ilişkin 20.440,80TL’nin davacı tarafa iade edildiğini savunarak haksız davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

İlk Derece Mahkemesi Kararı:

6. İstanbul 31. Asliye Ticaret Mahkemesinin 24.04.2013 tarihli ve 2012/159 E., 2013/124 K. sayılı kararı ile; davacının 30.03.2011 tarihli 107035 sayılı dağıtım yazısında, her bir sağlık kurumu için sorgulanan alacağın yasal faiz ile birlikte tahsil edilmesi ibaresinin bulunduğu, Maliye Bakanlığı Muhasebat Genel Müdürlüğünün 09.11.2010 tarihli 134128 sayılı davalıya hitaben yazdığı bilgilendirme yazısında da birim fiyatının kullanılması ve belediye elektrik tüketim vergisi kamusal sağlık kurumlarının bu muameleye tabi tutulmayacağının açıkça belirtilmiş olduğu, dosya içerisinde bulunan 19.10.2006 tarihli ve 26324 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 2006/11058 sayılı karar olan Kamu Zararlarının Tahsiline ilişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin 5. bölümünde belirtilen kamu zararlarının oluştuğu tarih ve faiz başlangıcı ile iadesinin herhangi bir tereddüde mahal bırakmayacak kadar netliğe haiz olduğu, davalının hatalı hesaplama sonucunda tahakkuk ettirilen 2.569,93TL’yi davacıya ödemesi gerektiği gerekçesiyle davanın kabulüne, 2.569,93TL’nin ödeme gününden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

7. İstanbul 31. Asliye Ticaret Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur. 

8. Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 01.12.2014 tarihli ve 2014/7946 E., 2014/15581 K.sayılı kararı ile; 

Davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddi ile“…818 sayılı BK'nin 101. maddesinde; “Muaccel bir borcun borçlusu alacaklının ihtarıyla mütemerrit olur” hükmü getirilmiştir. 6098 sayılı Borçlar Kanunu’nun 117. maddesinde bu hüküm '”Muaccel bir borcun borçlusu, alacaklının ihtarıyla temerrüde düşer'” şeklinde düzenlenmiştir. Temerrüt, ya bir ihtar ile ya da dava açılması vs. suretiyle gerçekleşir.

Sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre borçludan faiz talep edilebilmesi için zenginleşenin iyi niyetli ya da kötü niyetli olduğuna bakılmadan bir ihtar ile ya da aleyhine bir dava açılmak suretiyle temerrüde düşürülmesi gerekir. Borçlunun temerrüdü borçluya gönderilen ihtarnamenin tebliğinden veya ihtarnamede ödeme için süre verilmişse bu sürenin bitiminden itibaren oluşur. İade talebinde bulunulmadan temerrüt faizi işlemez.

Somut olayda dosyadaki belgelerden davacının 21.12.2010 tarihli yazı ile fazla ödenen 20.296,73TL'nin faizi ile iade edilmesini davalıya ihtar ettiği, davalının ise 30.12.2010 tarihinde davacının hesabına 20.440,80TL ödediği anlaşılmaktadır.

Bu durumda mahkemece davacının davalıya gönderdiği ihtarın tebliğ tarihi belirlenerek, ihtarın tebliği tarihi ile ödeme tarihi arasında geçen sürede işleyecek faizin bilirkişilerden ek rapor alınarak hesaplatılması ve bu bedele hükmedilmesi gerekir iken davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmamıştır…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

9. İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesinin 28.05.2015 tarihli ve 2015/329 E., 2015/456 K. sayılı kararı ile önceki gerekçeler yanında “…Yapılan tevzi sonucu, mahkememizin yukarıdaki esasına kaydedilen dava dosyasında açılan duruşmada, mahkememizin önceki kararının doğru olduğu ciheti ile kararda direnilmiştir, zira sebepsiz zenginleşme BK’nın 61. ve 66. maddeleri arasında düzenlenmiş, BK’nın 63. ve 64. maddede iade kapsamı ve iade sırasında hangi masrafların istenebileceği düzenlenmiş, sebepsiz zenginleşmede ve haksız fiilde temerrüt için ihtarın gerektiği yolunda herhangi bir açık hüküm bulunmamaktadır. Nitekim, aynı dairenin bozma kararına karşı direnen mahkeme kararı üzerine Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 06.02.2008 tarihli ve 2008/3-40 E., 2008/102 K. sayılı ilamında da açıkça belirtildiği üzere “sebepsiz zenginleşmede, sürekli temerrüt hâli bulunduğu için, zaten gerçekleşmiş olan temerrüdü sağlamak üzere alacaklının ayrıca bir ihtarda bulunması gerekmez” şeklindeki açık içtihadı da dikkate alındığında Daire bozma kararı yerinde görülmemiş…” gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

10. Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

11. Dava konusu alacağın sebepsiz zenginleşmeden kaynaklandığı uyuşmazlık dışı olan eldeki davada, temerrüt için ihtarın zorunlu olup olmadığı, zorunlu olduğunun kabulü hâlinde temerrüdün tespiti bakımından mahkemece davacının davalıya gönderdiği ihtarın tebliğ tarihi belirlenerek, ihtarın tebliği tarihi ile ödeme tarihi arasında geçen sürede işleyecek faizin bilirkişilerden ek rapor alınarak hesaplatılması ve bu bedele hükmedilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır. 

III. GEREKÇE

12. Uyuşmazlığın çözümü için konu ile ilgili yasal düzenleme ve kavramların kısaca açıklanmasında yarar vardır.

13. Dava konusu alacağın doğduğu tarihte yürürlükte bulunan mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nda (BK), “Borçların Teşekkülü” başlığı altında, sözleşmeden doğan borçlar (md.1–40) ile haksız fiilden doğan borçlar (md.41–60) düzenlenmiş; yine aynı başlık altında, borçların üçüncü genel kaynağı olarak, haksız (sebepsiz) iktisaba (md.61–66) yer verilmiştir. 

14. Bunların dışında, ne hukuki bir işlemde açıklanan bir iradeye, ne de hukuka aykırı bir eyleme dayanan, kanundan doğan borçlar bulunmaktadır. 

15. Özetle, hukukumuzda borçların kaynağı; sözleşme, haksız fiil, sebepsiz iktisap ya da bir kanun hükmü olarak kabul edilmiştir.

16. Borçlar Kanunu’nda sorumluluğun kaynaklarından biri olarak öngörülen sebepsiz zenginleşmeden söz edilebilmesi için, bir taraf zenginleşirken diğerinin fakirleşmesi, zenginleşme ve fakirleşme arasında uygun nedensellik bağının bulunması ve zenginleşmenin hukuken geçerli bir nedene dayalı olmaması gerekir.

17. Öte yandan, “sebepsiz zenginleşmeden doğan borç ilişkileri” 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 77 ve devamı maddelerinde de düzenlenmiş olup, TBK’nın 77. maddesi:

“Haklı bir sebep olmaksızın, bir başkasının malvarlığından veya emeğinden zenginleşen, bu zenginleşmeyi geri vermekle yükümlüdür.

Bu yükümlülük, özellikle zenginleşmenin geçerli olmayan veya gerçekleşmemiş ya da sona ermiş bir sebebe dayanması durumunda doğmuş olur.” hükmünü haizdir.

18. Önemle vurgulamak gerekir ki, kural olarak sözleşme ilişkisi devam ettiği sürece sebepsiz zenginleşme söz konusu olmayacaktır. Ancak bazen bir sözleşme ilişkisi dolayısıyla kurulan temaslar sırasında sebepsiz zenginleşme ortaya çıkabilir ve bu tür kazandırmalar sebepsiz zenginleşmeye konu olur. Zira, yapılan kazandırma sözleşme çerçevesi dışındadır ve bunların sözleşmeden doğan bir hak veya borçla ilgisi yoktur (Oğuzman, K./Öz, M.T: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul 2009, s. 746-747).

19. Belirtilmelidir ki, haksız fiilde ve sebepsiz zenginleşmede temerrüt için ihtarın gerekmediği yolunda açık bir yasa hükmü yoktur. Ne var ki, müşterek hukukun “Gasp eden daima temerrüt hâlindedir” şeklindeki genel ilkesi, günümüzde de uygulama alanı bulmaktadır. Bu ilkeye göre, haksız fiilin faili ve sebepsiz zenginleşen daima temerrüt hâlinde bulunduğu için, zaten gerçekleşmiş olan temerrüdü sağlamak üzere alacaklının bunlara ayrıca bir ihtarda bulunması gerekmez.

20. Nitekim aynı hususlara Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 06.02.2008 tarihli ve 2008/3-40 E., 2008/102 K. sayılı kararında da değinilmiştir.

21. Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde, her ne kadar taraflar arasında elektrik aboneliği sözleşmesi bulunsa da, davalının sözleşme ilişkisi dışına çıkarak, davacıya “Diğer-1” tarifesi üzerinden elektrik faturası tahakkuk ettirmesi gerekirken, “Ticarethane” tarifesi üzerinden fazla miktarda tahakkukta bulunduğu, davacı tarafın alacak iddiasını sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayanarak davalı yandan tahsilini talep ettiği, davalıya yapılan ödemenin sözleşme dışında olduğu ve sözleşmeden doğan bir hak veya borçla ilgisinin bulunmadığı anlaşılmaktadır. Zira kural olarak sözleşme ilişkisi devam ettiği sürece sebepsiz zenginleşme söz konusu olmayacak ise de, somut olayda olduğu gibi bazen bir sözleşme ilişkisi dolayısıyla kurulan temaslar sırasında sebepsiz zenginleşme ortaya çıkabilir ve bu tür kazandırmalar sebepsiz zenginleşmeye konu olabilir. Başka bir deyişle yapılan bu kazandırma sözleşme çerçevesi dışındadır ve sözleşmeden doğan bir hak veya borçla ilgisi yoktur. Bu nedenlerle, davacı tarafın davasını, sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayanarak açmış olması yerinde olduğu gibi, sebepsiz zenginleşen daima temerrüt hâlinde bulunduğundan, zaten gerçekleşmiş olan temerrüdü sağlamak üzere davacı alacaklının ayrıca bir ihtarda bulunması beklenmemelidir.

22. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, uyuşmazlığın sözleşme hükümlerinden kaynaklandığı ve bu nedenle de sözleşme hükümlerine göre çözümlenmesi ve davalının temerrüdü için mülga 818 sayılı BK’nın 101. maddesi gereğince davacının borca yönelik ihtarda bulunması gerektiğinden direnme kararının bu değişik gerekçe ile bozulması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.

23. Hâl böyle olunca, yerel mahkemece hükmedilecek faiz miktarının sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre belirlenmesi gerektiğine dair verilen direnme kararı usul ve yasaya uygun olup, yerindedir.

24. Ne var ki, bozma nedenine göre faizin miktarına yönelik davalı vekilinin diğer temyiz itirazları Özel Dairece incelenmediğinden, bu yönde inceleme yapılmak üzere dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir. 

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle; 

Direnme kararı yerinde olup; davalı vekilinin faizin miktarına ilişkin diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 3. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440/III-1. maddesine göre, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 26.02.2020 tarihinde oy çokluğu ile kesin olarak karar verildi.

KARŞI OY

Davacı vekili Maliye Muhasebat kontrolörlerinin incelemesi sonucun 01.01.2006-17.02.2010 tarihleri aralığında kurum bünyesinde tahakkuk eden elektrik faturalarını incelediğini ve düzenlediği raporda “Resmi sağlık kurum ve kuruluşlarına ait faturalarına ticarethane için belirlenen birim fiyatlarının esas alınması gerektiği hâlde, Ticarethane için belirlenen birim fiyatının uygulanmadığının tespit edildiğini, bu nedenle elektrik faturasında fazla tahakkuk ettirilin 20.440,80TL’nin davacı kurumca keşide edilen ihtarname neticesinde 30.12.2012 tarihinde ödendiğini, yapılan tahsilatının Kamu Zararının Tahsiline İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin Kamu Zararından Doğan Alacaklarda Faiz başlıklı 18/3 maddesinde yer alan sorumlular ve/veya ilgililerce yapılan ödeme tutarının, alacak aslı ile faiz tutarının tamamını karşılamaması hâlinde ödenen vadesi gelmiş alacak aslına ve faize orantılı olarak mahsup edilir hâlini gereği 2.569,93TL’nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davadan tahsilini istemiştir. 

Davalı vekili, davacının müvekkil kuruluşun abonesi olduğunu diğer abone grubuna tahakkuk yapılması gerekirken ticarethane tarifesinden tahakkuk yaptırıldığını, Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliğine ve sözleşmeye uygun olarak bu döneme ilişkin 20.440,80TL’nin davacı tarafa iade edildiğini belirterek davanın reddini istemiştir. 

Mahkemece 2.569,93TL’nin ödeme gününden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmiş, hükmün davalı vekilince temyizi üzerine Yargıtay 3. Hukuk Dairesince 1.12.2014 gün 2014/7946 Esas, 2014/15581 sayılı kararı ile “Sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre borçlardan faiz talep edilebilmesi için zenginleşenin iyi niyetli ya da kötü niyetli olduğuna bakılmadan bir ihbar ile ya da aleyhine bir dava açılmak suretiyle temerrüde düşürülmesi gerekir. Borçlunun temerrüdü borçluya gönderilen ihtarnamenin tebliğinden veya ihtarnamede ödeme için süre verilmiş ise bu sürenin bitiminden itibaren oluşur. İade talebinde bulunmadan temerrüt faizi işlemez.

Somut olayda davacının 21.12.2010 tarihli yazı ile fazla ödenen 20.296,73TL’nin faizi ile iade edilmesini davalıya ihtar ettiği, davalının ise 30.12.2012 tarihinde davacının hesabına 20.440,80TL ödediği anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece davacının davalıya gönderdiği ihtarın tebliği tarihi beklenerek ihtarın tebliği tarihi ile ödeme tarihi arasında geçen sürede işleyecek faizin bilirkişilerden ek rapor alınarak hesaplanması ve bu bedele hükmedilmesi gerekirken, davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmamıştır.” gerekçesi ile karar bozulmuş, mahkemece sebepsiz zenginleşme de ve haksız fiilde temerrür için ihtarın gerektiği yolunda herhangi bir açık hüküm bulunmadığının, sebepsiz zenginleşmede sürekli temerrüt hâli bulunduğu için zaten gerçekleşmiş olan temerrüdü sağlamak üzere alacaklının ayrıca bir ihtarda bulunması gerekmeyeceği gerekçesi ile direnme kararı verilmiştir. 

Somut uyuşmazlıkta, davacı ile davalı arasında elektrik abone sözleşmesi bulunmaktadır. Davalı kurum abone sözleşmesine göre, elektrik faturalarında Resmî Sağlık Kuruluşları Tarifesini uygulamaları gerektiği hâlde ticarethane için belirlenen birim fon uygulamış ve bu nedenle davacı bakanlıktan fazla tahsilatta bulunmuştur. Davalı Bedaş, davacı bakanlıkça keşide edilen ihtarname ile fazla tahsil edilen bedeli 30.12.2010 tarihinde ödenmiştir. 

Davacı iş bu dava ile 01.01.2006-17.02.2010 tarihleri arasında tahakkuk edilen elektrik faturalarının son ödeme tarihinden 30.12.2010 tarihine kadar zarara uğradığını ileri sürerek faiz alacağında bulunmuştur. 

Taraflar arasındaki uyuşmazlık davacının uğradığı zararın eş söyleyişle faiz alacağının hesaplanmasında davalının temerrüde düşürüldüğü tarihten mi, yoksa davacının davalıya yapmış olduğu her bir fatura için ödeme tarihlerinden davalının fazla bedeli davacı kuruma iade ettiği 30.12.2010 tarihine kadar mı hükmedilmesi gerektiği noktasında toplanmaktadır. 

Bir davada dava ve cevap dilekçesindeki taraf beyanları yorumlanarak davanın hukuki nitelendirilmesi yapılır (HGK 2007/12-179 E., 2007/198 K). Bu HUMK 76 ( HMK 31.m.) uyarınca mahkemelere yüklenmiş bir görevdir. 

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi ve mahkeme direnme kararında davanın sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre çözümlenmesi gerektiğini kabul etmiştir. 

BK 61. ve 62 maddelerince haklı bir sebep olmaksızın bir başkasının mal karşılığında veya emeğinden zenginleşen, bu zenginleşmeyi geri vermekle yükümlüdür. Sebepsiz zenginleşmeden söz edebilmesi için bir taraf zenginleşirken diğerinin fakirleşmesi zenginleşme ve fakirleşme arasında uygun nedensellik bağının bulunması ve zenginleşmenin hukuken geçerli bir nedene dayalı olmaması gerekir. 

Sebepsiz zenginleşen aleyhine zenginleştiği tarafa karşı asgari geri verme borcu altındadır. Sebepsiz zenginleşme alacaklıya ikinci derecede (tabi nitelikte) bir dava hakkı temin eder. Mal varlığındaki azalmanın başka asli nitelikteki davalarla önlenmesi mümkün ise, sebepsiz zenginleşme davası gündeme gelmez. 

Sözleşmeden doğan bir hukuksal ilişkinin bulunduğu hâllerde tarafların sebepsiz zenginleşmeye dayanan bir talepte bulunması söz konusu değildir (HGK. 2007/18-330 E-350 Karar., 2010/13-93 E- 2010/88 Karar).

Sebepsiz zenginleşme ancak sözleşmenin geçersiz veya iptal edilmiş olduğu durumlarda ya da sözleşmeden geçmişe etkili dönme üzerine söz konusu olan bu durumlarda ise, sözleşmeden doğan bir borçtan söz edilemez (Öğreti ve uygulamada sebepsiz zenginleşme Yrd. Doç. Dr. M. Turgut Öz).

Sözleşmenin hiç ya da gereği gibi ifa edilmemesi hâlinde borçlunun sorumluluğu BK 96 vd. maddelerde düzenlenen giderim yükümlülüğü hükümlerine belirlenmelidir. Bu hükümler ile; sözleşmeye aykırı davranması hâlinde borçlu kusursuzluğunu ispatlamadıkça alacaklının zararını tazmine mecbur olduğu (BK 96), borçlunun genel olarak her türlü kusurundan da sorumlu olacağı (BK 98/1), haksız fiil sorumluluğuna ilişkin hükümlerin kıyas yoluyla sözleşmeye aykırılık hâllerine de uygulanacağı (BK 98/2) düzenlenmiştir. Burada kıyas yoluyla haksız fiil hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiş ise de bu ancak sözleşmeye aykırılığın sonuçlarının özel olarak düzenlenmediği hallere ilişkindir. Sözleşmeye aykırılıkta faiz özel olarak düzenlendiğinden sebepsiz zenginleşme hükümleri uygulanamayacağı gibi kıyasen haksız fiil hükümlerine de başvurulamayacak ve borçlunun temerrüde düşürülmesini arayan BK hükümleri uygulanarak faizin hangi tarihten başlaması gerektiği belirlenecektir.

Somut olayda; uyuşmazlık sözleşme hükümlerinden kaynaklanmaktadır. Bu nedenledir ki uyuşmazlığın sözleşme hükümlerine göre çözümlenmesi ve bu sebeple davalının temerrüde düşmesi için BK 101 md. hükümleri gereği davacının borca yönelik ihtarının bulunması gerekir. 

Mahkemece verilen direnme kararı bu değişik gerekçe ile bozulması gerektiği düşüncesindeyiz. Açıklanan nedenlerle sayın çoğunluğun direnme uygun daireye gerekçesine katılınamamıştır.

Nurten Abacı UTKU   Sevil KARTAL    Zeki GÖZÜTOK
Üye                             Üye                    Üye

BİLGİ : Bu karar ile bağlantılı olarak Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 10 Mart 2020 tarihli kararına bkz.

http://karamercanhukuk.com/yargitay-karari/haksiz-sart-olan-kesinti-acisindan-faiz-istenebilmesi-icin-bankanin-temerrude-dusurulmesi-gerekir