SOMUT OLAY AÇISINDAN TAŞINMAZIN DEĞERİNİN ÜSTÜNDE SATILMASI TASARRUFUN İPTALİNİ GEREKTİRMEZ.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


08 Nis
2020

Yazdır

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2017/17-2248
KARAR NO   : 2019/998

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ             :
İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ                       : 10/03/2016
NUMARASI                : 2015/722 - 2016/184
DAVACI                     : A. A.Ş.
TEMLİK ALAN
DAVACI                     :
T. Varlık Yönetimi A.Ş. vekilleri Av. E.S., Av. F.N.K.
DAVALILAR              : 1- İsa S. vekili Av. Ş.Y.
                                     2- S.M. vekili Av. Y.A.
                                     3- A.E.T. vekilleri Av. İ.M.K., Av. M.K.,
                                     4- Ö.Ü.,
                                     5- Ü. Et ve Gıda San. Ve Tic.A.Ş. vekilleri Av. M.E.

Taraflar arasındaki “tasarrufun iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 27.12.2012 tarihli ve 2008/94 E.,2012/308 K. sayılı karar davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 16.12.2014 tarihli ve 2013/8602 E., 2014/18805 K. sayılı kararı ile; 

(... Davacı vekili, davalı borçlulardan Ü....r Et ve Gıda San ve Tic. AŞ.'nin alacaklılarından mal kaçırmak amacıyla adına kayıtlı taşınmazı 23.1.2007 tarihinde davalı İsa S.'a, borçlu Önder Ü....r'in de adına kayıtlı taşınmazlardan birini 10.10.2007 tarihinde davalı Ahmet Erdoğan T.'a, diğer taşınmazını da 5.6.2007 tarihinde davalı Semiha M.'e sattığını, davalılar İsa ve Semiha'nın borçluların komşusu, davalı Ahmet'in de hemşehrileri ve iş ortağı olduğunu belirterek davalılar arasındaki tasarrufların iptaline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı borçlular Ü....r Et ve Gıda San. Ve Tic. AŞ. ile Önder Ü....r vekili, tasarrufların borçtan önce yapıldığını, aciz belgesi sunulmadığını, dava konusu taşınmazın davalı Semiha'ya 285.000 TL bedelle satıldığını, taşınmazda 2008 yılı ocak ayına kadar kira karşılığı oturduklarını, Ahmet'e satılan taşınmazın ise borca mahsuben devredildiğini, sa 'nın ise dava konusu taşınmazın karşı dükkanında kiracı iken anılan taşınmazı kullanmak amacıyla ve gerçek değeriyle aldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

Davalı İsa S. vekili, Kadıköy Mahkemelerinin yetkili olduğunu, müvekkili hakkındaki davanın tefrikini, taşınmazı iyiniyetle ve 90.000 TL bedelle aldığını ödemeyi banka aracılığıyla yaptığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

Davalı Ahmet Erdoğan T. vekili, Kadıköy Mahkemelerini yetkili olduğunu aciz belgesi sunulmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.

Davalı Semiha M. vekili, müvekkili hakkındaki davanın tefriki gerektiğini, taşınmazı iyiniyetle ve 285.000 TL bedelle aldıklarını 2008 yılı ocak ayına kadar borçluya kiraladıklarını daha sonra müvekkilinin taşınmaza taşındığını belirterek davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, iddia, savunma, toplanan delillere göre, davalı İsa ve Semiha'ya satılan taşınmazlar yönünden tapudaki satış bedeli ile bilirkişi tarafından belirlenen rayiç değer arasında misli fark bulunmadığı, davalı İsa'nın tapudaki bedel dışında ödediği 38.000 TL'yi, davalı Semiha'nın da tapudaki bedel dışında 140.000 TL ödemeyi banka kaydı ile ispatladığı, adı geçen davalıların kötüniyetli olduğunun ispatlanamadığı gerekçesiyle davalılar İsa ve Semiha yönelik davanın reddine, davalı Ahmet'e satılan taşınmaz yönünden taşınmazın tapudaki satış bedeli olan 60.000 TL ile bilirkişi tarafından belirlenen 113,931 TL rayiç bedel arasında misline yakın fark olduğu gerekçesiyle davalı Ahmet yönünden davanın kabulüne karar verilmiş; 11.2.2013 tarihli tavzih kararı ile vekalet ücretine yönelik hüküm tavzih edilmiş hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dava İİK 277 ve devamı maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir.

1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, davalı İsa S. yönünden delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, Kadıköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/5.3 Esas 2011/7.4 Karar sayılı Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşen kararının adı geçen davalı yönünden güçlü delil mahiyetinde olmasına göre, davacı vekilinin davalı İsa S. yönünden yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.

2- Davacı vekilinin davalı Semiha M. yönünden temyiz itirazları incelendiğinde; İİK 280. maddesinde malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklılarına zarar vermek kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastının işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde tasarrufun iptal edileceği hususu düzenlendiğinden yapılan işlemde mal kaçırma kastı irdelenmelidir.

Mahkemece, davalı Semiha M.'in kötüniyetli olduğunun ispatlanmadığı belirtilmiş ise varılan sonuç dosya kapsamı ve mevcut delil durumuna uygun düşmemektedir. Davalı borçlu Önder ile Semiha'nın dava konusu taşınmazın bulunduğu apartmanda 6-7 yıllık komşu oldukları, birbirlerini tanıdıkları, taşınmazın satıştan sonra 6 ay borçlu tarafından kullanıldığı, bilirkişi tarafından 160.000 TL değer biçilen taşınmazın davalı Semiha tarafından 285.000 TL bedelle alınması gibi maddi ve hukuki olgular gözönüne alındığında davalı Semiha M.'n borçlunun durumunun ve amacının bilebilecek kişilerden olması nedeniyle adı geçen davalılar arasındaki 5.6.2007 tarihli tasarrufun davacının alacak ve fer'ileriyle sınırlı olarak iptaline karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetli görülmemiştir…)

gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN : Davacı (temlik alan) vekili

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 277 vd. maddeleri uyarınca açılan tasarrufun iptali istemine ilişkindir.

Davacı vekili; müvekkili banka ile davalı borçlu Ü....r Et ve Gıda Sanayi Tic. A.Ş.arasında 15.03.2006 tarihinde kredi sözleşmesi imzalandığını ve müvekkili tarafından davalı borçlu Ü....r Et ve Gıda San. Tic. A.Ş.’ye davalı borçlu Önder Ü....r ile dava dışı Hüdai Ü....r’in kefaleti ile kredi verildiğini, kredinin geri ödenmesi amacıyla da icra takibine konu senetlerin alındığını, bonoların zamanında ödenmemesi nedeniyle İstanbul 9.İcra Müdürlüğünün 2008/1..9 sayılı dosyası ile kambiyo senetlerine mahsus takip talebinde bulunularak yasal takibe geçildiğini ve takibin kesinleştiğini, haciz işlemleri sırasında davalı borçlular Ü....r Et ve Gıda San. Tic. A.Ş. ile Hüseyin Ü....r’in üzerinde takyidat bulunmayan tüm malvarlıklarını muvazaalı işlemlerle üçüncü kişilere devrettiklerini, menkullerini bilinmeyen adreslere taşıdıklarını, anlaşmalı olarak yaptıkları hacizler ile mallarını alacaklılardan kaçırmaya çalıştıklarını, diğer davalıların da eylemleriyle kendilerine yardım ettiklerini, davalı şirketin adına kayıtlı taşınmazı 23.1.2007 tarihinde davalı İsa S.'a, borçlu Önder Ü....r'inde adına kayıtlı taşınmazlardan birini 10.10.2007 tarihinde davalı Ahmet Erdoğan T.'a, diğer taşınmazını da 5.6.2007 tarihinde davalı Semiha M.'e sattığını, davalılar İsa ve Semiha'nın borçluların komşusu, davalı Ahmet'in de hemşerileri ve iş ortağı olduğunu, dava konusu taşınmazları devredenler ile devralanlar arasındaki iş, arkadaşlık, ortaklık, komşuluk ilişkilerinin bulunmasının, devir bedellerinin çok düşük olmasının, devir tarihlerinin müvekkil bankaya olan risk devam ederken ve bir kısmının da yasal takip işlemlerine başlanılmasından kısa süre önce yapılmasının, trafik şubelerinden gelen cevaplara göre davalı borçluların araçlarını üçüncü kişilere yakın tarihlerde devretmiş olmasının davalı borçluların diğer davalılar ile birlikte hareket ederek alacaklılarına olan borçlarını ödememek için malvarlıklarını gizlemek ve alacaklılardan mal kaçırmak amacı ile planlı bir şekilde hareket ettiklerinin açık bir delili olduğunu, 2008/1..9 sayılı dosyada bulunan yasal takip işlemlerinin ve haciz tutanaklarının İİK’nın 105. maddesi anlamında geçici aciz belgesi hükmünde olduğunu ileri sürerek davalılar arasındaki tasarrufların iptaline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı borçlular Ü....r Et ve Gıda San. Ve Tic. AŞ. ile Önder Ü....r vekili; tasarrufların borçtan önce yapıldığını, aciz belgesi sunulmadığını, dava konusu taşınmazın davalı Semiha'ya 285.000,00TL bedelle satıldığını, taşınmazda 2008 yılı Ocak ayına kadar kira karşılığı oturduklarını, Ahmet'e satılan taşınmazın ise borca mahsuben devredildiğini, İsa’nın ise dava konusu taşınmazın karşı dükkanında kiracı iken anılan taşınmazı kullanmak amacıyla ve gerçek değeriyle aldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

Davalı İsa S. vekili; müvekkilinin taşınmazı iyiniyetle ve 90.000,00TL bedelle aldığını, ödemeyi banka aracılığıyla yaptığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

Davalı Ahmet Erdoğan T. vekili; aciz belgesi sunulmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.

Davalı Semiha M. vekili; tasarrufun iptali davasına dayanak olan icra takibinin kesinleşmediğini, mahkemenin yetkili olmadığını, dava konusu edilen tasarrufun takip konusu edilen borçtan daha önce doğduğunu, müvekkilinin davalı Hüseyin Ü....r’in alacaklılarına zarar verme kastıyla hareket ettiğini bilebilecek durumda olmadığını, sadece eşler arasındaki tanışıklıktan dolayı davalı Önder Ü....r’in borçlarını ve mali durumunu da bilmesinin mümkün olmadığını, aksine davacı bankanın bu konuda basiretli bir tacir gibi davranarak risk durumunu gözetmesinin gerektiğini, satış işlemleri yapılırken satış bedellerinin tapuda eksik olarak gösterilmesi durumunun oldukça yaygın olduğunu, müvekkilinin taşınmazı iyiniyetle ve 285.000,00TL bedelle aldığını, ancak tapuda bedelin 44.000,00TL olarak gösterildiğini, taşınmazı 2008 yılı Ocak ayına kadar borçluya kiraladıklarını daha sonra müvekkilinin taşınmaza taşındığını belirterek davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.

Mahkemece; davalı İsa ve Semiha'ya satılan taşınmazlar yönünden tapudaki satış bedeli ile bilirkişi tarafından belirlenen rayiç değer arasında misli fark bulunmadığı, davalı İsa'nın tapudaki bedel dışında ödediği 38.000,00TL'yi, davalı Semiha'nın da tapudaki bedel dışında 140.000,00TL ödemeyi banka kaydı ile ispatladığı, adı geçen davalıların kötüniyetli olduğunun ispatlanamadığı gerekçesiyle davalılar İsa ve Semiha yönelik davanın reddine, davalı Ahmet'e satılan taşınmaz yönünden taşınmazın tapudaki satış bedeli olan 60.000,00TL ile bilirkişi tarafından belirlenen 113,931TL rayiç bedel arasında misline yakın fark olduğu gerekçesiyle davalı Ahmet yönünden davanın kabulüne karar verilmiş; 11.2.2013 tarihli tavzih kararı ile hüküm vekâlet ücreti yönünden tavzih edilmiştir.

Davacı vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.

Yerel Mahkemece; T.H. Bankası A.Ş. tarafından İsa S. aleyhine İİK’nın 277 maddesi gereğince açılan tasarrufun iptali davasının reddine karar verildiği, T.H. Bankası A.Ş. tarafından aynı sebeple davalı Semiha M. aleyhine açılan tasarrufun iptali davasının davacı bankanın davayı takip etmemesi sebebiyle açılmamış sayılmasına karar verildiği, her iki davalının dosya kapsamı itibariyle aynı konumda oldukları, sırf Semiha M. yönünden davanın işlemden kaldırılması nedeniyle lehine delil olarak değerlendirilmediği, H. Bankası A.Ş.’nin davayı devam ettirmesi durumunda davanın Semiha lehine bitebileceği bu durumda her iki davalı yönünden Semiha aleyhine adaletsiz bir durumun ortaya çıktığı, Yargıtay bozma ilamında İsa S. ile ilgili delil değerlendirmesinin Semiha M.'in aleyhine olduğu, davalı Semiha M.’in davalı Önder Ü....r ile aynı apartmanda oturmasının kötü niyet için yeterli olmadığı, diğer davalı İsa S. ile Önder Ü....r’in de işyeri komşusu oldukları, aynı binada oturan kişilerin İstanbul şartlarında birbirlerini ekonomik durumunu bilebilecek durumda olmalarının her zaman mümkün olmadığı, yapılan değerlendirmeler sonucunda davalı İsa S. ile ilgili ret kararının onanmasının, davalı Semiha M. ile ilgili kararın bozulmasının hakkaniyete uygun olmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme kararı davacı (temlik alan) vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; Davalı Semiha M.’in İİK’nın 280. maddesi anlamında borçlunun durumunu ve amacını bilebilecek kişilerden olup olmadığı, burada varılacak sonuca göre yapılmış olan 05.06.2007 tarihli tasarrufun davacının alacak ve ferîleriyle sınırlı olarak iptaline karar verilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konu ile ilgili kavramların ve yasal mevzuatın irdelenmesinde fayda bulunmaktadır. 

Tasarrufun iptali davaları İİK’nın 277 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir.

Kanun’un 277. maddesine göre;

“İptal davasından maksat 278, 279 ve 280 inci maddelerde yazılı tasarrufların butlanına hükmettirmektir. Bu davayı aşağıdaki şahıslar açabilirler:

1- Elinde muvakkat yahut kati aciz vesikası bulunan her alacaklı,

2- İflas idaresi yahut 245 inci maddede ve 255 inci maddenin 3 üncü fıkrasında yazılı hallerde alacaklıların kendileri”.

Aynı Kanun’un 278. maddesinde ivazsız tasarrufların butlanı;

“Mutat hediyeler müstesna olmak üzere, hacizden veya haczedilecek mal bulunmaması sebebiyle acizden yahut iflasın açılmasından haczin veya aciz vesikası verilmesinin sebebi olan yahut masaya kabul olunan alacaklardan en eskisinin tesis edilmiş olduğu tarihe kadar geriye doğru olan müddet içinde yapılan bütün bağışlamalar ve ivazsız tasarruflar batıldır.

Ancak, bu müddet haciz veya aciz yahut iflastan evvelki iki seneyi geçemez.

Aşağıdaki tasarruflar bağışlama gibidir.

1. Karı ve koca ile usul ve füru, neseben veya sıhren üçüncü dereceye kadar (bu derece dahil) hısımlar, evlat edinenle evlatlık arasında yapılan ivazlı tasarruflar,

2. Akdin yapıldığı sırada, kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği akitler,

3. Borçlunun kendisine yahut üçüncü bir şahıs menfaatine kaydı hayat şartiyle irat ve intifa hakkı tesis ettiği akitler ve ölünceye kadar bakma akitleri…” şeklinde açıklanmıştır.

Acizden dolayı butlan hâlini düzenleyen 279. maddenin somut olay bakımından uygulanma yeri bulunmamaktadır.

Zarar verme kastından dolayı " iptal" başlıklı 280. maddede ise;

“Malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun, alacaklılarına zarar verme kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumun ve zarar verme kastının, işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde iptal edilebilir. Şu kadar ki, işlemin gerçekleştiği tarihten itibaren beş yıl içinde borçlu aleyhine haciz veya iflas yoluyla takipte bulunulmuş olmalıdır.

Üçüncü şahıs, borçlunun karı veya kocası, usul veya füruu ile üçüncü dereceye kadar (bu derece dahil) kan ve sıhri hısımları, evlat edineni veya evlatlığı ise borçlunun birinci fıkrada beyan olunan durumunu bildiği farz olunur. Bunun hilafını üçüncü şahıs, ancak 279 uncu maddenin son fıkrasına göre isbat edebilir.

Ticari işletmenin veya işyerindeki mevcut ticari emtianın tamamını veya mühim bir kısmını devir veya satın alan yahut bir kısmını iktisapla beraber işyerini sonradan işgal eden şahsın, borçlunun alacaklılarını ızrar kasdını bildiği ve borçlunun da bu hâllerde ızrar kasdiyle hareket ettiği kabul olunur. Bu karine, ancak iptal davasını açan alacaklıya devir, satış veya terk tarihinden en az üç ay evvel keyfiyetin yazılı olarak bildirildiğini veya ticari işletmenin bulunduğu yerde görülebilir levhaları asmakla beraber Ticaret Sicili Gazetesiyle; bu mümkün olmadığı takdirde bütün alacaklıların ıttılaını temin edecek şekilde münasip vasıtalarla ilan olunduğunu ispatla çürütülebilir.” amir hükmüne yer verilmiştir.

İİK’daki düzenlemeler karşısında tasarrufun iptali davasını; “Borçlunun alacaklısını zarara uğratmak kastıyla mal varlığından çıkarmış olduğu, mal ve hakların veya bunların yerine geçen değerlerin tasarruftan zarar gören alacaklının alacağını elde etmesi amacıyla dava açarak tekrar borçlunun mal varlığına geçmesini sağlayan bir dava”, kısaca borçlunun alacaklılarından mal kaçırmak için yaptığı tasarruflarını, alacaklının alacağı ile sınırlı olarak hükümsüzleştirmeye yönelik bir dava şeklinde tanımlayabiliriz.

İptal davasının amacı bir alacağı ödememek için, mal varlığını azaltıcı veya artışını önleyici nitelikte, borçlu tarafından yapılan tek taraflı hukuki işlemler ve fiillerle, borçlunun amacını bilen veya bilmesi gereken kişilerle yaptığı tüm hukuki işlemleri, alacaklının alacağı ile sınırlı olarak hükümsüz sayarak işlem konusu mal veya hakkı hâlen borçluya aitmiş gibi, cebrî icra yolu ile alacaklının alacağını almasına olanak sağlamaktır.

Görüldüğü gibi, borçlunun iptale tabi tasarrufları, İİK'nın 278, 279 ve 280. maddelerinde üç grup hâlinde düzenlenmiştir. Bu maddelerde iptal edilebilecek tüm tasarruflar sınırlı olarak sayılmamıştır. Dava dilekçesinde, anılan maddelerden hangisine dayanıldığının belirtilmesi zorunlu değildir.

Bu maddelerden biri veya birkaçı dava dilekçesinde gösterilmiş olsa bile, hâkim bununla bağlı olmayıp, diğer madde hükümlerinden birine dayanarak tasarrufun iptaline karar verebilir.

Dava dilekçesinde, yaptığı icra takibi üzerine, borçlunun mal kaçırmak amacıyla malını danışıklı olarak üçüncü kişiye satması nedeniyle, tapu iptali ile borçlu adına tescili istenilmiş olsa bile, davacı alacaklının amacı gözetilerek, dava İİK'nın 277. ve ardından gelen maddelerde düzenlenen tasarruf iptal davası olarak nitelendirilmelidir.

Borçludan satın alan ile borçlu arasında İİK'nın 278. maddesinde gösterilen nedenlerin varlığı hâlinde, satın alan kişinin iyi niyetine bakılmaksızın aralarındaki tasarrufun iptaline karar verilir. İİK'nın 278. maddesindeki diğer iptal nedenleri yoksa maddenin (2) nolu bendinde belirtilen "ivaz olarak pek aşağı bir fiyatın kabul edilip edilmediği" incelenmelidir. Bu kapsamda, yerinde keşif yapılarak, borçlunun yaptığı devir tarihindeki taşınmazın nitelikleri gözetilerek, bu tarih itibariyle piyasa rayicine göre tasarrufa konu taşınmazın gerçek değerinin bilirkişi kuruluna tespit ettirilmesi gerekir. Bu inceleme sonucu bu maddedeki koşulun oluşmadığı anlaşılırsa, borçlunun borca batık olduğu sırada yaptığı tasarruflarla ilgili İİK'nın 279. maddesinde gösteren nedenlerin varlığı araştırılır.

Yargıtay uygulamasına göre, edimler arasında aşırı bir oransızlıktan söz edebilmek için tasarruf konusu malın veya hakkın, satış sözleşmesinde (tapuda, noterde, vs.) gösterilen satış bedeli ile tasarruf tarihindeki gerçek değeri arasında en az bir misli veya daha fazla fark bulunması gerekir.

Ülkemizde, genellikle taşınmaz satışlarında, tapuda düzenlenen resmî sözleşmede, satış bedeli olan gerçek değer yerine, emlak vergisine esas alınan daha düşük değer gösterilmektedir. Satış bedeli ile gerçek satış değeri arasında aşırı fark varsa, alıcı ödemenin gerçek değer üzerinden yapıldığını ancak, resmî nitelik taşıyan örneğin, bankadaki hesap hareketini gösterir hesap ekstresi, banka havalesi, PTT havalesi gibi bir belge ile de kanıtlayabilir.

Nitekim aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 21.12.2005 tarihli ve 2005/15-625 E., 2005/736 K.; 19.03.2008 tarihli ve 2008/15-244 E., 2008/252 K.; 20.11.2018 tarihli ve 2018/17-141 E., 2018/1747 K. sayılı kararlarında da benimsenmiştir.

İİK'nın 278 ve 279. maddelerinde öngörülen nedenlerin bulunmadığı anlaşılırsa, 4949 sayılı Kanun ile değişik 280. maddesindeki koşulların oluşup oluşmadığı incelenmelidir. Bunun için, borçludan satın alan kişi veya kişilerin iyi niyetli olup olmadıklarının araştırılması gerekir. Bu araştırma yapılırken, borçlunun âciz içinde olduğu ve alacaklılardan mal kaçırmak amacıyla hareket ettiğinin işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesi gerektiğinin 280/3 maddedeki durum hariç davacı yanca yasal kanıtlarla ispatlanması gerektiği gözetilmelidir.

Yapılan araştırma ve inceleme sonucu borçlu ile borçludan taşınmazı satın alan üçüncü kişi arasındaki tasarrufun iptali gerektiği sonucuna varılırsa, davacının alacağı ve eklentileriyle sınırlı olmak üzere tasarrufun iptaline, davacı alacaklıya bu taşınmazın haciz ve satışını isteme yetkisi tanınmasına karar verilmesiyle yetinilmeli, dava dilekçesinde, istek olsa bile iptal davasının kişisel alacak davası niteliğine aykırı olarak tapunun iptaline ve borçlu adına tesciline karar verilmemelidir (Güneren, A: İcra ve İflas Hukukunda Tasarrufun İptali Davaları, Ankara 2012, s. 39, 40, 628,718 vd).

Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı anılan taşınmazın satışına ilişkin işlemde değerinin 44.000,00TL olarak gösterildiğini dolayısıyla değerinin çok aşağısında bir bedelle satıldığını ileri sürerek bunun İİK’nın 278. maddesi uyarınca bir bağışlama olduğunu, davalı borçlu ile davalı Semiha M.’in taşınmaz satılmadan önce aynı binada oturduklarını, aralarında komşuluk ilişkisinin bulunduğunu, davalı Semiha M.’in borçlunun durumunu ve amacını bilebilecek kişilerden olduğunu, tasarrufun aynı zamanda İİK’nın 280. maddesi uyarınca alacaklılara zarar verme kastı ile yapıldığını iddia etmiştir. Tapuda yapılan resmî satış işleminde taşınmazın değerinin 44.000,00TL olarak gösterildiği konusunda taraflar arasında herhangi bir ihtilaf bulunmamaktadır. Davalı Semiha M. taşınmazı gerçekte 285.000,00TL'ye satın aldığını, davalı borçlu da taşınmazı bu bedelle sattığını belirtmiştir. Bilirkişi heyetince anılan taşınmazın satış tarihindeki rayiç değerinin 160.000,00TL olduğu, davalı Semiha M.’in söz konusu evde bir takım tadilatlar yaptıktan sonra davaya konu olan evde oturmaya başladığı belirlenmiştir.

Semiha M. ile Önder Ü....r arasında taşınmazın satış bedelinin 285.000,00TL olduğu, bu miktarın 144.263,00TL’lik kısmının satım sırasında peşin, 122.000,00TL’lik kısmının 06.06.2007 keşide tarihli çek ile, 18.737,00TL’lik kısmının ise 06.07.2007 keşide tarihli çek ile ödeneceği, satıcı Önder Ü....r’in kendisinin taşınacağı dairede kiracı olacağından ötürü bu dairede tadilatlar yapılıncaya kadar davaya konu olan taşınmazı boşaltmak için 3 ay süre istediği, bu sürenin sonunda evi boşaltmadığı takdirde 01.09.2007 tarihinden itibaren 1.350,00TL kira ödeyeceği konusunda taşınmazın satış tarihini içeren 05.06.2007 tarihli veimzalı adi yazılı belge bulunduğu, yine taşınmaz satış tarihinde davalı Önder Ü....r tarafından imzalanmış davalı Sema M.’den 144.263,00TL’lik tahsilat yapıldığına ilişkin makbuz bulunduğu, davalı Semiha M.’in eşi Yusuf M. tarafından hamiline düzenlenen 122.000,00TL’lik çekin borçlu Önder Ü....r’in şirketinde çalışan Suat K. tarafından ciro edilerek tahsil edildiğine ilişkin G. Bankasının 06.06.2007 tarihli dekontun, yine Yusuf M.'in 18.737,00TL keşide tarihli çekin takas yoluyla A....k A.Ş.’ye ödendiğine ilişkin G. Bankası dekontunun yer aldığı anlaşılmaktadır.

Dinlenen tanıklardan apartman görevlisi Şenol Köksal alınan yeminli ifadesinde; davalı Önder’in dairesini satacağını apartmanda oturan herkese haber vermesini kendisinden istediğini ve apartmanda oturan diğer sakinlere dairenin satılacağı bilgisinin verildiğini beyan etmiş; yine aynı apartmanda oturan tanık Atilla Ç. mahkemece alınan yeminli ifadesinde, “…2007 Mayıs ayı gibi apartman görevlisi Şenol bütün apartman sahiplerini dolaşarak davalı Önder'in dairesini satışa çıkardığını duyurdu, hatta bende daireyi satın almak istedim hatta ben 275.000,00TL fiyat teklif ettim, ancak bu teklife rağmen Önder kabul etmedi ve ben satın alamadım, daha sonra aynı daireyi davalı Semiha'nın 2007 yılı Haziran ayında 285.000,00TL’ye aldığını öğrendim. Semiha satın aldıktan sonra kendi oturduğu diğer dairesinden yeni aldığı daireye tadilat yaptırıp taşındı. Kendi oturduğu daireyi de kiraya verdi. Önder Bey'de sattığı daireden taşındı, Önder Bey ile Semiha Hanım arasında samimi bir komşuluk ilişkisi bile yoktu…” şeklinde beyanda bulunmuş, olayların gelişim süreci aynı apartmanda oturan diğer tanıklarca da doğrulanmıştır. Davalı tanığı Cenk K. ise alınan yeminli beyanında; “…davalı Semiha Hanım'ın eşi Yusuf M. bizim şirketimizde çalışmaktadır, bende şirketin muhasebe müdürüyüm. 2007 yılının Haziran aynıda Yusuf M. daire alacaklarını söyleyerek şirketten maaş avansı istedi, şirket olarak da kendisine 50.000,00TL maaş avansı verildi. Bu maaş avansı verildiği zaten şirketimiz olan Karyer Tic. Ltd. Şti.'nin kayıtlarındada yasal defterlerinde de mevcuttur…” şeklinde beyanda bulunmuştur.

Dosya kapsamından davalı borçlu ile lehine tasarruf yapılan davalı Semiha M. arasında İİK’nın 278. maddesinde belirtildiği şekilde bir akrabalık bağı bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda 4949 sayılı Kanun’la değişik İİK’nın 280. maddesinin 1. fıkrası hükmünce iptal koşullarının oluşup oluşmadığı tartışılmalıdır. Bu maddeye göre; mal varlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklılarına zarar verme kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durum ve zarar verme kastının, işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hâllerde iptal edilir. 

Yeri gelmişken hemen belirtilmelidir ki; davalıların komşu olmaları başka delillerce doğrulanmadığı sürece kötü niyetli olduklarının kabulü için yeterli değildir. Borçlu ile davalı üçüncü kişi arasında iş arkadaşlığı, ticari ilişki ya da yakın arkadaşlık olduğu hususu ispatlanamamıştır. Aksine dinlenen tanık beyanlarında tarafların yalnızca birbirlerini aynı apartmanda oturdukları için tanıdıkları, aralarında bir samimiyet de bulunmadığı, davalı borçlunun taşınmazını satacağını tüm apartman sakinlerine duyurduğu gibi bu sakinlerden bazıları ile de taşınmaz satışı konusunda pazarlığa giriştiği, bu pazarlıkta istenen miktarların tarafların anlaştıklarını belirttikleri miktara yakın olduğu, nihayetinde davalı üçüncü kişi ile satım akdinin gerçekleştiği belirtilmiştir. Ödeme belgelerinden, birbirini teyit eden dekontlardan da bedeller arasında fahiş farkın bulunmadığı, satış bedelinin ödendiğinin banka kayıtları ve diğer belgeler ile kanıtlandığı anlaşılmaktadır. İstanbul gibi büyük bir kentte aynı apartmanda oturan ve aralarında arkadaşlık, yakın komşuluk ilişkisi bulunmayan satıcı ile alıcının birbirlerinin maddi durumunu bilebilecek oranda tanışık olmalarının kendilerinden beklenemeyeceği, tasarrufun sırf bu nedenle de iptal edilemeyeceği açıktır. Öte yandan davalı alıcının aynı apartmanda kendisine ait dairesinde oturuyor olduğu ve satın aldığı tasarrufa konu taşınmaza taşındıktan sonra ilk oturduğu daireyi kiraya verdiği hususu da belirgindir. Davalı satıcının da taşınacağını belirttiği adresteki tadilatların bitmemiş olması sebebiyle kira bedelini ödeyerek bir süre daha oturmaya devam etmek istemesi ve bu nedenle de sattığı evde altı ay kadar oturması da muvazaanın varlığını göstermez. Zira somut olay bakımından davalı satıcının tadilat amacıyla beklediği içinde bedelini de ödeyerek sattığı evde ikamet etmeye devam ettiği ve daha sonra taşındığı tanık beyanlarında da dile getirilmiş, makul süre de gözetildiğinde davalı borçlunun satış tasarrufunun amacına aykırı hareket ettiği de ispatlanamamıştır.

O hâlde, davalı borçlunun âciz içinde olduğunun ve alacaklılardan mal kaçırmak amacıyla hareket ettiğinin davalı Semiha M. tarafından bilindiği veya bilinmesi gerektiğine ilişkin açık emarelerin bulunduğu hususu davacı yanca kanıtlanamadığından davanın reddine karar verilmelidir. Yerel mahkemece verilen direnme kararı gerekçesi itibariyle hatalı ise de, sonucu itibariyle doğrudur.

Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, mahkeme kararındaki gerekçenin somut olaya uygun düşmediği, dosya kapsamında davalı Semiha’nın kötü niyetinin ispatlanmasına gerek olmadığı, davalı Semiha’nın davalı borçlu Önder’in durumunu ve alacaklıya zarar verme kastını bildiği ya da bilmesini gerektiren açık emareler olduğu hususunun ispatlanması gerektiği, davalı borçlu ile Semiha'nın dava konusu taşınmazın bulunduğu apartmanda 6-7 yıllık komşu oldukları, aralarında iki kat bulunduğu, birbirlerini tanıdıkları, taşınmazın satışından sonra 6 ay borçlunun sattığı evde kalmaya devam ettiği, bilirkişi tarafından 160.000,00TL değer biçilen taşınmazın davalı Semiha tarafından 285.000,00TL bedelle alındığının iddia edildiği, bu durumun bile tek başına Semiha M.'in borçlunun durumunun ve amacının bilebilecek kişilerden olduğunun açık emaresi olduğundan direnme kararının Özel Daire bozma kararında belirtilen nedenlerden dolayı bozulması gerektiği yönünde görüş ileri sürülmüş ise de; bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.

Hâl böyle olunca, direnme kararının açıklanan bu değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı onanmasına karar verilmesi gerekmiştir.

SONUÇ : Davacı (temlik alan) vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan bu değişik gerekçe ve nedenlerle ONANMASINA, gerekli temyiz ilam harcı peşin alındığından başka harç alınmasına yer olmadığına, 6100 sayılı HMK'nın geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 08.10.2019 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY

Mahkeme ile Yargıtay 17. HD. arasındaki uyuşmazlık davalı Semiha M.’in İİK’nın 280. maddesi anlamında borçlunun durumunu ve amacını bilebilecek kişilerden olup olmadığı, burada varılacak sonuca göre yapılmış olan 05.06.2007 tarihli tasarrufun davacının alacak ve fer'ileriyle sınırlı olarak iptaline karar verilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır. 

Mahkemece verilen ilk kararda davalı Semiha M. yönünden tasarrufun iptaline konu taşınmazın, satışın yapıldığı tarihteki rayiç değeri ile davalı Semiha M. tarafından borçluya ödenen miktar arasında misli aşan bir farkın olmadığı, davalı Semiha'nın kötü niyetli olduğunun ispat edilemediği gerekçesi ile ret kararı verilmiştir.

Davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 17. Hukuk Dairesi borçlu ile davalı Semiha M.'in aynı apartmanda 7 yıllık komşu olmaları, tasarrufa konu taşınmazın borçlu tarafından satışından sonra borçlunun 6 ay süre taşınmazda oturmuş olması ve satışın yapıldığı tarihteki taşınmazın rayiç değeri 160.000TL belirlenmişken davalı Semiha tarafından 285.000TL taşınmazın satın alınmış olması gibi maddi ve hukuki olgular göz önüne alındığında davalı Semiha M.'in borçlunun durumunu ve amacını bilebilecek kişilerden olması nedeniyle adı geçen davalılar arasındaki 5.6.2007 tarihli tasarrufun davacının alacak ve fer'ileriyle sınırlı olarak iptaline karar verilmesi gerekçesi ile mahkemece verilen kararın davalı Semiha M. yönünden bozulmasına karar verilmiştir.

Bozma kararından sonra mahkeme ilk kararında ki gerekçeleri genişleterek;

1- Aynı konuda T.H. Bankasının davalı İsa S. ve Semiha M. hakkında açtığı Kadıköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 16.11.2011 tarih, 2011/5.3 Esas, 2011/7.4 Karar sayılı tasarrufun iptali davasında İsa S. hakkında mahkemece davanın reddine karar verildiğini ancak davalı Semiha M. yönünden davacı H. Bankasının takip etmemesi nedeniyle açılmamış sayılmasına karar verildiğini, davalı İsa'nın borçlu Önder ile iş yeri komşusu olmasına ve bu kişi yönünden davanın ret edilmesine rağmen davalı Semiha'nın borçlu Önder'in komşusu olması dolayası ile iptal kararı verilmesinin adaletsizlik olacağı,

2- Semiha'nın borçlu önder ile aynı apartmanda olmasının kötü niyetli olması için yeterli olmadığı gerekçeleri ile direnme kararı vermiş direnme kararı davacı temlik alan vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Mahkemece verilen direnme kararı çoğunluk tarafından onanmasına karar verilmiş ise de bu görüşe aşağıda ki gerekçelerle katılmak mümkün değildir.

1- Mahkemece, dava dışı H. Bankası tarafından davalı İsa S. aleyhine Kadıköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 16.11.2011 tarih, 2011/5.3 Esas, 2011/7.4 Karar sayılı dosya ile açtığı tasarrufun iptali davasının ret edilmiş olmasına karşılık davalı Semiha yönünden davanın reddinin adaletsizlik olacağı gerekçe gösterilmiş ise de öncelikle belirtmek gerekir ki tasarrufun iptali davalarında iptali istenen her tasarruf açısından İcra İflas Kanunu'nun 278, 279 ve 280. maddelerindeki şarların gerçekleşip gerçekleşmediği ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekmektedir. Somut davada borçlu Önder tarafından davalı İsa ile davalı Semiha'ya satılan taşınmazlar ayrı taşınmazlar olup her biri için tasarrufun iptali şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediği ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekir. Davalı İsa'nın davasının reddedildi davalı Semiha'nın davasının kabul edilmesi adaletsizlik olduğu düşüncesine katılmak mümkün görülmemektedir. Kaldı ki Kadıköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 16.11.2011 tarih, 2011/5.3 Esas, 2011/7.4 Karar sayılı dosyasında mahkemece İsa yönünden davanın kabulüne karar verilmiş temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 17. HD. satışın borçtan önce yapılmış olması ve dava şartının gerçekleşmemiş olması gerekçesi ile bozma kararı vermiş bozmaya uyan mahkeme ise bozma gerekçesine dayalı olarak İsa yönünden iptali istenen taşınmazın satışının borcun doğumundan önce yapılmış olması ve dava şartı yokluğu nedeniyle reddedilmiştir. Oysa Semiha yönünden borçlu ile banka arasında ki kredi borcunun 15.03.2006 tarihinde doğduğu satışın ise borcun doğumundan sonra 05.06.2007 tarihinde gerçekleştiği böylece Semiha yönünden dava şartının gerçekleşmiş olduğu görülmektedir. Bu açıdan davalı İsa ile Semiha'ya açılan davaların aynı kapsamda olduğunu düşünmek mümkün görülmemektedir.

2- Mahkemece, davalı Semiha M.'in kötü niyetli olduğunun ispat edilemediği gerekçesine gelince, İİK 280. maddesi "Malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun, alacaklılarına zarar verme kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu malî durumun ve zarar verme kastının, işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hâllerde iptal edilebilir." Düzenlemesini getirmiştir. Bu maddeye göre tasarrufun iptali için öncelikle borçlunun alacaklıdan mal kaçırma (zarar verme) kastı olmalıdır. Üçüncü kişiye yapılan satışın iptali için üçüncü kişinin borçlunun alacaklıya zarar verme kastını bilmesi yada bilinmesini gerektiren açık emareler olması aranır. Bir başka anlatımla İİK'nun 280/1 maddesine göre tasarrufun iptaline karar verilebilmesi için üçüncü kişi olan Semiha M.'in kötü niyetinin ispatlanmasına ihtiyaç yoktur. Semiha'nın borçlu Önder'in alacaklıya zarar verme kastı ile taşınmazı kendisine sattığını bilmesi veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunması yeterlidir. Bu açıdan mahkemenin ret gerekçesi dosya kapsamı ve İİK'nun 280. maddesine uygun düşmemektedir.

Sonuç olarak; Davalı Üçüncü kişi Semiha M. ile borçlu Önder Ü....r'in yedi yıldır komşu olmaları, borçlu Önder Ü....r'in davalı Semiha M.'e satış yaptıktan sonrada altı ay daha taşınmazda oturmaya devam etmesi ve tek başına bile bu durumun gerek Yargıtay 15. HD. gerekse Yargıtay 17. HD. istikrar kazanmış kararları ile borçlu ile taşınmazı satın alan üçüncü kişi arasında borçlunun kastının bilindiğinin bir emaresi olarak kabul edilmiş olması ayrıca taşınmazın satış tarihindeki rayiç değeri 160.000TL olmasına rağmen davalı Semiha M. tarafından taşınmaza 285.000TL ödenmiş olmasının hayatın olağan akışına aykırı oluşu dikkate alındığında tüm bu sayılan nedenlerin İİK'nun 280. maddesinde belirtilen borçlunun alacaklıdan mal kaçırma kastının bilinmesini gerektiren açık emareler olup çoğunluğun onama kararına bu gerekçeler ile katılmamaktayım.

Hüseyin TUZTAŞ
Üye

BİLGİ : Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nda bulunan 19 üyenin 15'i DEĞİŞİK GEREKÇE İLE ONAMA, 4'ü ise BOZMA yönünde oy kullanmışlardır.