SOMUT OLAYDA ABONELİK SÖZLEŞMESİNE DAYALI KAYIP KAÇAK BEDELİNİN İSTİRDADINDA ASLİYE TİCARET MAHKEMELERİ GÖREVLİDİR.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


01 Ağu
2021

Yazdır

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2017/3-1531
KARAR NO   : 2021/312

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ               :
 İstanbul(Kapatılan) 32. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ                         : 12/06/2014
NUMARASI                 : 2014/111 - 2014/85
DAVACI                       : Ş. Plaza Yönetimi vekili Av. O.K.
DAVALI                       : C.B. Elektrik Perakende Satış A.Ş vekili Av. M.Y.

1. Taraflar arasındaki “alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İstanbul 32. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle davanın reddine ilişkin kararın davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 3. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:                  

4. Davacı vekili dava dilekçesinde; kayıp ve kaçak bedeli adı altında davalı kurum tarafından haksız yere tahsil edilen 89.912,12 TL’nin ödendiği tarihten itibaren değişen yasal faiz oranı uygulanmak sureti ile hesaplanacak işlemiş faizi ile birlikte müvekkiline iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı Cevabı:

5. Davalı vekili cevap dilekçesinde; mahkemenin eldeki davaya bakmakta görevli olmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

İlk Derece Mahkemesi Kararı:

6. İstanbul 32. Asliye Ticaret Mahkemesinin 31.12.2012 tarihli ve 2012/144 E., 2012/300 K. sayılı kararı ile; kamu düzenini ilgilendirmesi ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)1, 114 ve 115. maddeleri gereği görevin dava şartı olması nedeniyle öncelikle görev itirazının değerlendirilmesi gerektiği, dava konusunun kayıp-kaçak bedelinin Elektrik Piyasası Kanunu, Elektrik Piyasası Tarifeler Yönetmeliği, Elektrik Piyasası Perakende Satış Hizmet Geliri ile Perakende Enerji Satış Fiyatlarının düzenlenmesi hakkında tebliğ gereğince müşterilerine tahakkuk ettirilmesine ilişkin olduğu, bu konuda Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu (EPDK) yetkili olup, kurul kararına karşı açılacak davaların ilk derece mahkemesi olarak Danıştay’da açılıp görüleceği ve EPDK Kanunu’nun 12. maddesine göre (değişik 23.01.2008/5728/480 md.) idari para cezaları dahil, kurul tarafından alınan bütün kararlara karşı açılan iptal davalarının ilk derece mahkemesi olan Danıştay’da açılacağının belirtildiği gerekçesiyle mahkemenin görevsizliği nedeniyle dava dilekçesinin reddine, talep hâlinde dosyanın görevli ilk derece mahkemesi olarak Danıştay'a gönderilmesine karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

8. Yargıtay 3. Hukuk Dairesince 31.10.2013 tarihli ve 2013/11991 E., 2013/14983 K. sayılı kararı ile;

“… Davacı, davalının elektrik abonesi olduğunu, elektrik faturaları üzerinden tahsil edilen kayıp kaçak kullanım bedelinin tahakkukunun haksız ve hakkaniyete aykırı olduğunu öne sürerek, davalıya 2011/4 ila 2012/1. dönem arası kayıp kaçak kullanım bedeli adı altında ödediği 89.912,12 TL'nin istirdadına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı, davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, benimsenen bilirkişi raporuna göre, kayıp kaçak bedelinin yetkili Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu (EPDK) tarafından belirlenen tarife üzerinden tahakkuk ettirildiği, anılan kurul kararlarına karşı açılacak davaların EPDK Kanunun 12. maddesine göre ilk derece mahkemesi olarak Danıştay’da görülmesi gerektiği gerekçesiyle mahkemenin görevsizliği nedeniyle dava dilekçesinin reddine karar verilmiştir.

Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.

Somut olayda, taraflar arasında abonelik sözleşmesi bulunduğundan uyuşmazlık yoktur. Davacı, sözleşmeye dayanılarak kullandığı elektrik bedeli karşılığı tahakkuk ettirilen kayıp kaçak kullanım bedelinin istirdadını talep etmektedir. Dava, EPDK kararının iptali davası olmayıp, haksız olarak ödendiği iddia edilen bedellerin istirdadı istemine ilişkindir. Dava, sözleşmenin tarafı olan davalı aleyhine, yine bu sözleşmeye dayanılarak açıldığından mahkemenin görevli olduğu kuşkusuzdur…” gerekçesi ile karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

9. İstanbul 32. Asliye Ticaret Mahkemesinin 12.06.2014 tarihli ve 2014/111 E., 2014/85 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçeler yanında aynı konuda farklı Yargıtay Dairelerince verilen kararlar konusunda çelişki bulunduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

10. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; eldeki davada görevli yargı yerinin adli yargı mercileri mi, idari yargı mercileri mi olduğu noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

12. Uyuşmazlığın çözümü açısından öncelikle konuyla ilgili yasal düzenlemelerin irdelenmesinde yarar vardır.

13. Öncelikle vurgulamak gerekir ki, mahkemenin davanın esası hakkında yargılama yapabilmesi (davayı esastan inceleyebilmesi) için varlığı veya yokluğu gerekli olan hâllere dava şartları denir.

14. Mahkeme, hem davanın açıldığı günde hem de yargılamanın her aşamasında dava şartlarının bulunup bulunmadığını kendiliğinden araştırıp inceler ve bu konuda tarafların istem ve beyanları ile bağlı değildir. Dava şartlarının davanın açıldığı günde bulunmaması ya da bu şartlardan birinin yargılama aşamasında ortadan kalktığının öğrenilmesi durumunda mahkemece mesmu ( dinlenebilir ) olmadığı gerekçesiyle davanın reddedilmesi gerekir.

15. HMK’nın 114. maddesinin 1-b bendine göre “Yargı yolunun caiz olması” dava şartları arasında yer alır.

16. Dava şartlarının amacı, bir davanın esası hakkında incelemeye geçilebilmesi için gerekli bütün şartları ve bunların incelenmesi usulünü tespit etmek, böylece davaların daha çabuk, basit ve ekonomik bir şekilde sonuçlanmasına yardımcı olmaktır (Kuru, B.: İstinaf Sistemine Göre Yazılmış Medeni Usul Hukuku, İstanbul 2016, s. 190).

17. Diğer yandan, asliye ticaret mahkemelerinin görev alanı üzerinde durulmasında yarar vardır;

Kayıp ve kaçak bedelinin davalı tarafından tahsil edildiği tarihte yürürlükte olan 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 14 ve 18. maddelerinde tacir sıfatı, gerçek ve tüzel kişiler bakımından ayrı ayrı tanımlanmış; Kanun’un 20 ve devamı maddelerinde tacir olmanın hükümleri; 3. maddesinde ticari işler açıklanmış; 5. maddesinde ise ticaret mahkemelerinin görev alanı düzenlenmiştir.       

18. Açıklanan hükümler karşısında tüm ticaret şirketleri tacir sıfatına sahip olup, tacir niteliğindeki tüzel kişileri ilgilendiren bütün muamele, fiil ve işlerin ticari olması asıldır. Eğer, bir muamele, fiil veya iş ticari iş ise bunlara özel ticari kurallar uygulanır.

19. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “İdari Dava Türleri ve İdari Yargı Yetkisinin Sınırı” başlıklı 2. maddesinin değişik 1 numaralı bendi ise;

“a) (Değişik : 8.6.2000-4577/5 md.) İdari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları,

b) İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları,

c) (Değişik: 18.12.1999-4492/6 md.) Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar” idari dava türleri olarak sayılmış olup; kural olarak, idari yargıda ancak Devlete ve kamu tüzel kişilerine karşı açılan davalara bakılabilir.” şeklinde düzenleme içermektedir.

20. 4628 sayılı Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunun Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’un kayıp ve kaçak bedelinin davalı taraftan tahsil edildiği tarihte yürürlükte olan “Dava hakkı” başlıklı 12. maddesi ise;

“İdari para cezaları dahil, Kurul tarafından alınan bütün kararlara karşı açılan iptal davaları ilk derece mahkemesi olarak Danıştay’da görülür. Danıştay, Kurul kararlarına karşı yapılan başvuruları acele işlerden sayar” hükmüne haizdir.

21. Davalı kuruluşun hukuki yapısını incelemek gerekirse; Türkiye Elektrik Kurumu (TEK), elektrik sektöründeki yapının yeniden düzenlenmesi amacıyla 1970 yılında çıkarılan 1312 sayılı Kanun ile kurulmuş; özelleştirme politikaları çerçevesinde, Bakanlar Kurulunun 12.08.1993 tarihli ve 93/4789 sayılı kararı ile Türkiye Elektrik Üretim-İletim A.Ş. (TEAŞ) ve Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş. (TEDAŞ) adı altında iki ayrı İktisadi Devlet Teşekkülü olarak yeniden yapılandırılmış ve 1994 yılında tüzel kişiliklerine kavuşmuşlardır.

22. Ardından, dağıtım bölgeleri baz alınarak kamu mülkiyetindeki elektrik işletmelerinin yeniden yapılandırılması suretiyle elektrik enerjisi dağıtım hizmetlerinin özelleştirilmesine karar verilmiş ve Yüksek Planlama Kurulunun 17.03.2004 tarihli ve 2004/3 sayılı kararı ile kabul edilen “Elektrik Sektörü Reformu ve Özelleştirme Stratejisi Belgesi” çerçevesinde Özelleştirme Yüksek Kurulunun 02.04.2004 tarihli ve 2004/22 sayılı kararı ile önceki davalı şirketin (BEDAŞ) de bağlı olduğu TEDAŞ özelleştirme kapsam ve programına alınmış, dağıtım bölgeleri yeniden belirlenerek, Türkiye 21 dağıtım bölgesine ayrılmıştır.

23. Özelleştirme Yüksek Kurulunun 11.07.2013 tarihli ve 2013/105 K. sayılı kararı doğrultusunda da Sabancı Holding–E.ON ortaklığı olan Enerjisa, 15.03.2013 tarihinde Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş.’nin hisselerinin tamamını devralmaya hak kazanmış, davalı önceki şirketin (BEDAŞ) %100 kamu hissesi, Enerjisa Elektrik Dağıtım A.Ş.’ye 30.09.2013 tarihinde devredilmiş; davalı önceki şirket (BEDAŞ), 01.10.2013 tarihi itibariyle kamu kurumu yani idare olma vasfını kaybederek, bu tarih itibariyle özel bir şirket statüsüne dönüşmüştür.

24. Boğaziçi Elektrik Dağıtım A.Ş Özelleştirme Yüksek Kurulunun 10.05.2013 tarihli ve 2013/20 sayılı kararıyla özelleştirilerek, çalışan personeli ile beraber 28.05.2013 tarihinde BE-DA Enerji Dağıtım ve Perakende Satış Hizmetleri A.Ş’ye devredilmiştir (Uyuşmazlık Mahkemesinin 25.06.2018 tarihli ve 2018/427 E., 2018/417 K. sayılı kararı).

25. Ayrıştırma sonucunda BEDAŞ’ın abonelik sözleşmelerinden doğan alacakları Boğaziçi Elektrik Perakende Satış A.Ş’ye devredilmiştir. 26.11.2013 tarihli Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinin 8451 sayılı ve 497 sayfada belirtilen kayıt ile Boğaziçi Elektrik Perakende Satış A.Ş’nin yeni unvanı ise CLK Boğaziçi Elektrik Perakende Satış A.Ş olmuştur.

26. Bu ilke ve açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;

27. Taraflar arasında abonelik sözleşmesi bulunduğu ve davacı tarafın bu sözleşmeye dayanarak kullandığı elektrik bedeli karşılığı tahakkuk ettirilen kayıp kaçak kullanım bedelinin istirdadını talep ettiği eldeki dava, EPDK kararının iptali davası olmayıp, haksız olarak ödendiği iddia edilen bedellerin istirdadı istemine ilişkindir.

28. Zira istikrar kazanmış Uyuşmazlık Mahkemesi kararlarına göre davanın açıldığı tarihte davalı mevkiinde kamu kuruluşu niteliği taşımayan BEDAŞ’ın olması karşısında, idari yargı yetkisi kapsamında açılmış bir idari dava bulunduğundan söz etmek olanaksız olduğu gibi, kayıp ve kaçak bedelinin davalı tarafından tahsil edildiği tarihte yürürlükte olan 4628 sayılı Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunun Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’un 12. maddesine göre açılmış iptal davası bulunmamaktadır. Uyuşmazlığın özel hukuk hükümlerine göre görüm ve çözümünde adli yargı yeri görevli olup, eldeki davanın TTK’nın 5. maddesine gereğince ticaret mahkemelerinde görülüp sonuçlandırılması gerekir.

29. Diğer taraftan dava tarihi 25.01.2012 olduğu hâlde gerekçeli karar başlığında 03.04.2014 olarak gösterilmesine ilişkin yanlışlık, mahallinde düzeltilebilir maddi hata niteliğinde bulunduğundan ayrıca bozma nedeni yapılmamıştır.

30. Hâl böyle olunca tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki delillere, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

31. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

Aynı Kanun’un 440. maddesine göre kararın tebliğinden itibaren on beş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 18.03.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.