SOMUT OLAYDA BORÇ TAKİPTEN SONRA İTİRAZIN İPTALİ DAVASINDAN ÖNCE ÖDENDİĞİNDEN ALACAKLI KÖTÜ NİYETLİ SAYILAMAZ.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


21 Şub
2022

Yazdır

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2017/(19)911-2837 
KARAR NO   : 2021/1271

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ              :
 Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ                        : 03/05/2016
NUMARASI                : 2016/299 - 2016/341
DAVACI                      : G.B. A.Ş. vekili Av. H.Ö.
DAVALI                      : D. Büro Malzemeleri San. Tic. A.Ş . vekili Av. Ö.K.

1. Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin karar davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili şirketin faturadan kaynaklı alacağının tahsili amacıyla davalı hakkında icra takibi yapıldığını, ancak takibe haksız olarak itiraz edildiğini, itiraz dilekçesinde şirket kayıtlarında borcun olmadığı belirtilmiş ise de, tarafların defter kayıtları incelendiğinde borcun varlığının ortaya çıkacağını ileri sürerek itirazın iptali ile asıl alacağın %40’ı oranından az olmamak üzere icra inkâr tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Cevabı:

5. Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkili şirketin kayıtlarının incelenmesi neticesinde taraflar arasında icra takibine dayanak faturaya dayalı akdi ilişkinin bulunmaması nedeniyle borca ve fer’îlerine itiraz edildiğini belirterek davanın reddini savunmuş; takip konusu alacağın %40’ı oranından az olmamak üzere kötü niyet tazminatının davacıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Mahkeme Kararı:

6. Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 21.11.2014 tarihli ve 2014/748 E., 2014/468 K. sayılı kararı ile; tarafların ticarî defterlerinin bilirkişi marifetiyle incelendiği, alınan her iki bilirkişi raporu birlikte değerlendirildiğinde, icra takibine itirazdan sonra itirazın iptali davası açılmadan önce takip konusu borcun 53.899,50 TL’sinin ödenmiş olması sebebiyle bu miktar yönünden açılan itirazın iptali davasının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 114/h maddesi gereğince davacının dava açmakta hukukî yararı bulunmadığından reddine karar verilmesi gerektiği, takipteki toplam miktar dikkate alındığında 40.279,26 TL yönünden ise davacının alacağını kendi ve davalı defterleri kapsamında ispatlayamadığından bu alacak miktarı yönünden davanın esastan reddine karar verilmesi gerektiği, alacağın faturaya dayalı olması, itirazın alınan bilirkişi raporuna göre gerek takip gerekse dava tarihi itibariyle yerinde olması, kendi defter ve kayıtlarına göre davalının borçlu olmamasına rağmen hem takip yapılması, hem de ödenen miktarlar nazara alınmadan dava açılması nedeniyle davalı yönünden kötü niyet tazminatı şartlarının lehine oluştuğu gerekçesiyle davanın reddine, davalının kötü niyet tazminatı talebinin kabulüne karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

7. Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

8. Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesinin 15.12.2015 tarihli ve 2015/1337 E., 2015/16952 K. sayılı kararı ile;

“… Davacı vekili, faturaya dayalı alacaklarını tahsil için giriştikleri icra takibine davalının haksız olarak itiraz ettiğini iddia ederek itirazın iptaline ve icra inkar tazminatına hükmolunmasını talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili cevabında, taraflar arasında icra takibine konu faturaya dayalı akdi ilişki bulunmadığından borca ve tüm fer’ilerine itiraz edildiğini, müvekkilinin söz konusu fatura nedeniyle bir borcu bulunmadığını savunarak davanın reddi ile lehlerine tazminata karar verilmesini talep etmiştir.

Mahkemece, iddia, savunma, toplanan delillere ve bilirkişi raporlarına göre itirazdan sonra itirazın iptali davası açılmadan önce takip konusu borcun 53.899,50 TL’sinin ödenmiş olması sebebiyle bu miktar yönünden açılan itirazın iptali davasının HMK 114/4 maddesi gereği davacının dava açmakta hukuki menfaati bulunmadığı, takipteki toplam miktar göz önünde bulundurulduğunda 40.279,26 TL yönünden ise davacının alacağını ispatlayamadığı, alacağın faturaya dayalı olması, itirazın gerek tahsili gerekse dava tarihi itibariyle yerinde olması, davacının kendi defter ve kayıtlarına göre davalının borçlu olmamasına rağmen hem takip yapıp, hem de ödenen miktarlar nazara almadan dava açması göz önünde bulundurulduğunda davalı yönünden kötüniyet tazminat şartlarının lehine oluştuğu gerekçesiyle davanın reddi ile davalının kötüniyet tazminatının kabulüne karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.

2- İcra iflas Kanunu’nun 67/2 maddesi uyarınca itirazın iptali davasında, alacaklı takibinde haksız ve kötüniyetli görülürse diğer tarafın istemi üzerine takip tarihi itibariyle %40’dan aşağı olmamak üzere tazminatla mahkum edilir.

Somut olayda takip konusu faturanın davalı defterlerinde kayıtlı olduğu, takipten sonra davalının takip konusu borcun bir miktarını da ödediği anlaşılmakla davacı alacaklının icra takibi yapmakta ve dava açmakta kötüniyetli olduğu kabul edilemeyeceğinden yazılı gerekçe ile davalı yararına İİK’nun 67/2 maddesine aykırı olarak tazminata hükmolunması doğru görülmemiştir,…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

9. Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 03.05.2016 tarihli ve 2016/299 E., 2016/341 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçeler yanında davalı borçlu tarafından itirazın iptali davası açılmadan önce takip konusu borcun 53.899,50 TL'sinin ödenmiş olması nedeniyle davacı alacaklının icra takibi yapmakta ve dava açmakta kötü niyetli olduğunun kabul edilemeyeceği, bu tutar yönünden davalı yararına tazminata hükmedilmesinin doğru olmadığına dair kısım yönünden bozma ilamına uyulduğu, ancak davacının takip ve dava konusu ettiği 40.279,26 TL yönünden ise, davacının alacağını ispatlayamadığı, alacağın faturaya dayalı olması, itirazın gerek takip gerekse dava tarihi itibariyle yerinde olması, davacının kendi defter ve kayıtlarına göre davalının borçlu olmamasına rağmen hem takip yapıp hem de ödenen miktarlar nazara alınmadan dava açması dikkâte alındığında, 40.279,26 TL yönünden davalı lehine kötüniyet tazminat şartlarının oluştuğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

10. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

11. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda davacı tarafından yapılan icra takibinde davacının kötü niyetli olup olmadığı, buradan varılacak sonuca mahkemece esastan reddine karar verilen miktar yönünden davalı lehine kötü niyet tazminatına karar verilmesinin yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

12. Uyuşmazlığın çözümü açısından öncelikle konuyla ilgili yasal düzenleme ve kavramların irdelenmesinde yarar vardır.

13. İtirazın iptali davası, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 67. maddesinde düzenlenmiş olup, yasa hükmü aynen;

“(Değişik madde: 18/02/1965 - 538/37 md.)

(Değişik fıkra: 17/07/2003 - 4949 S.K./15. md.) Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.

(Değişik fıkra: 09/11/1988 - 3494/1 md.) Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın (Değişik ibare:02/07/2012-6352 S.K./11.md.) yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.

İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır.

(Mülga fıkra: 17/07/2003 - 4949 S.K./103. md.)

Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır.

(Ek fıkra:02/07/2012-6352 S.K./11.md.) Bu Kanunda öngörülen icra inkar tazminatı, kötü niyet tazminatı ve benzeri tazminatların tespitinde, takip talebi veya davadaki talep esas alınır.”

Şeklindedir.

14. Bu yasa hükmü uyarınca itirazın iptali davası; alacaklının, icra takibine karşı borçlunun yaptığı itirazın iptali ile İİK’nın 66. maddesine göre itiraz üzerine duran takibin devamını sağlamayı amaçladığı bir eda davası olup, itirazın tebliğinden itibaren bir yıllık süresinde açılan davada borçlunun itirazında haksızlığının belirlenmesi ve alacağın likit olması hâlinde, istem varsa borçlu aleyhine icra inkâr tazminatına da hükmedilebilir (Kuru, Baki: İcra ve İflas Hukuku, 2006, s. 219, 223).

15. İcra ve İflas Kanunu’nun 67. maddesinin 2. fıkrası uyarınca alacaklının kötü niyet tazminatına mahkûm edilebilmesi için takibin haksız ve kötü niyetle yapılmış olması gerekir.

16. Hemen belirtilmelidir ki, alacaklının icra takibini kötü niyetli olarak yaptığı hususu, borçlu tarafından kanıtlanmalıdır.

17. Öğretide ve Yargıtay'ın yerleşik uygulamalarına göre, alacağının bulunmadığını bildiği veya bilmesi gereken bir durumda olduğu hâlde, icra takibine girişen alacaklının kötüniyetli olduğu kabul edilmektedir.

18. Anılan yasa hükmünde düzenlenen ve ‘kötü niyet tazminatı’ olarak adlandırılan tazminat, yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde takibe girişmekte kötü niyetli bulunduğu borçlu tarafından açıkça kanıtlanmış olan ya da öyle olduğu ayrıca kanıtlanmasına gerek bulunmaksızın dosya kapsamından açıkça anlaşılabilen alacaklıya yönelik bir yaptırım niteliğindedir.

19. Hemen belirtilmelidir ki, alacağının varlığına maddi hukuk kuralları çerçevesinde inanarak icra takibine girişen, ancak bunu usul hukuku kurallarına uygun şekilde kanıtlayamadığı için itirazın iptali istemi reddedilen bir alacaklı, İİK’nın 67. maddesi anlamında ‘haksız’ ise de, ‘kötü niyetli’ olarak kabul edilmesine ve dolayısıyla, bu iki koşulun birlikte gerçekleşmesini açıkça şart koşan söz konusu hüküm çerçevesinde tazminatla sorumlu tutulmasına hukuken olanak yoktur. Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 13.06.2019 tarihli ve 2017/19-928 E., 2019/658 K., 01.03.2017 tarihli ve 2015/1048 E., 2017/380 K. sayılı kararlarında da aynı ilkeler benimsenmiştir.

20. Başka bir ifadeyle; İİK’nın 67/2. maddesi hükmüne göre, itirazın iptali davasının davalı (borçlu) lehine sonuçlanması üzerine, alacak likit olsun veya olmasın, böyle bir alacağa dayalı takibin, haksız ve kötü niyetli olması hâlinde, istem varsa, davalı (borçlu) lehine kötü niyet tazminatına hükmedilmesi gereklidir. Burada takibin haksız olması tek başına yetmemekte, ayrıca kötü niyetli olması da gerekmekte olup, ispat yükü; takibin kötü niyetli olduğunu iddia eden davalı (borçlu)’nun üzerindedir.

21. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olaya gelince; Bakırköy 3. İcra Dairesinin 2010/1087 E. sayılı takip dosyasında; davacı tarafından davalı borçlu aleyhine 08.11.2008 tarihli ve 94.163,76 TL bedelli faturaya dayalı olarak ilamsız icra takibi başlatılmış, icra takibine dayanak fatura örneği de takip talebi ekinde sunulmuştur. Ödeme emri davalıya 14.03.2011 tarihinde tebliğ edilmiş, davalı borçlu vekilince 16.03.2011 tarihinde müvekkili şirketin alacaklıya borcunun bulunmadığı belirtilerek takibe itiraz edilmiş ve takip durmuştur.

22. Mahkemece tarafların ticarî defterleri bilirkişi aracılığı ile incelenmiş olup, davacının ticarî defterlerinin incelenmesi sonucu düzenlenen 22.05.2013 tarihli asıl ve 10.04.2014 tarihli ek bilirkişi raporunda; icra takibine dayanak faturanın davacı şirketin usulüne uygun tutulmayan ticarî defterlerinde, 15.10.2009 takip tarihi itibariyle vadeli satış olarak kayıtlı olduğu, ancak yıl sonu kapanışı olan 31.12.2009 tarihinde ise davalı şirketin davacıya borcunun bulunmadığı tespit edilmiştir.

23. Davalı şirketin ticarî defterlerinin incelenmesi sonucunda düzenlenen 18.08.2014 tarihli bilirkişi raporunda ise; icra takibine dayanak faturanın davalı kayıtlarında yer aldığı, icra takip tarihi itibariyle davalı şirketin davacıya 53.899,50 TL borçlu olduğu, ancak 28.10.2009 tarihinde 53.899,50 TL bedelli havale ile borcun tasfiye edildiği dava tarihi itibariyle davalı şirketin davacıya borcunun bulunmadığı belirtilmiştir.

24. Dosya kapsamında alınan bilirkişi raporları da dikkate alındığında, davacı şirketin takip tarihi itibariyle davalı şirketten 08.11.2008 tarihli faturadan kaynaklı olarak 53.899,50 TL alacaklı olduğu, ancak borcun takip tarihinden sonra itirazın iptali davası açılmadan önce ödendiği anlaşılmakla, davacı şirketin takip tarihi itibariyle faturaya dayalı olarak icra takibi başlatmasında kötü niyetli olduğundan söz edilemeyeceğinden, davalı yararına İİK’nın 67/2. maddesine aykırı olarak kötü niyet tazminatına hükmedilmesi yerinde değildir.

25. Hâl böyle olunca; tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

26. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

Aynı Kanun’un 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 19.10.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.