SOMUT OLAYDAKİ DERDESTLİĞİ SONLANDIRMAK İÇİN YAPILAN FERAGAT BEYANI EŞİN KUSURLARININ AFFEDİLDİĞİ ANLAMINA GELMEZ.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


01 Eki
2021

Yazdır

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2017/2-2817
KARAR NO   : 2021/519

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ               :
 Ankara Batı 3. Aile Mahkemesi
TARİHİ                         : 16/06/2016
NUMARASI                  : 2016/457 - 2016/500
DAVACI                        A.B. vekili Av. M.K.G.
DAVALI                        : N.K. vekili Av. S.Y.

1. Taraflar arasındaki birleşen "boşanma” davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda, Ankara Batı 3. Aile Mahkemesince verilen asıl davanın kabulüne, birleşen davanın feragat nedeniyle reddine ilişkin karar, davalı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacı vekili 10.10.2013 tarihli dava dilekçesinde; tarafların 10.08.1984 tarihinde evlendiklerini, ergin üç çocuklarının bulunduğunu, davalının sadakatsiz davrandığını, evi terk ettiğini, bir başka kadınla yaşadığını, müvekkiline hakaret ettiğini, psikolojik baskı uyguladığını, birlik görevlerini yerine getirmediğini ileri sürerek tarafların zina nedeniyle boşanmalarına, davacı eş yararına 500 TL tedbir-yoksulluk nafakası ile 100.000 TL maddi, 100.000 TL manevi tazminat ödenmesine, 30.10.2013 tarihli birleşen dava dilekçesinde ise; davalının müvekkiline sürekli fiziksel şiddet uyguladığını, küfür ettiğini, aldattığını, birlik görevlerini yerine getirmediğini, çocukları ve evi ile ilgilenmediğini, ekonomik şiddet uyguladığını ve bir başka kadınla yaşadığını ileri sürerek tarafların evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedenine dayalı olarak boşanmalarına karar verilmesini istemiş, boşanma nedeniyle müvekkili yararına yoksulluk nafakası ile maddi-manevi tazminat ödenmesini talep etmiştir.

Davalı Cevabı:

5. Davalı 14.11.2013 tarihli asıl davaya cevap dilekçesinde; tüm iddiaları inkârla, davacının evi terk ederek oğlunun yanına taşındığını, boşanmaya sebep olan olaylarda kusurlu olduğunu, boşanmayı kabul ettiğini ancak nafaka ve tazminat taleplerinin reddine karar verilmesini, 25.11.2013 tarihli birleşen davaya cevap dilekçesinde ise; derdestlik itirazında bulunarak davanın usulden reddine karar verilmesini istemiştir.

Mahkeme Kararı:

6. Ankara Batı 3. Aile Mahkemesinin 13.11.2014 tarihli ve 2013/767 E., 2014/784 K. sayılı kararı ile; boşanmaya sebep olan olaylarda erkek eşin sadakat yükümlülüğünü ihlal etmek ve fiziksel şiddet uygulama şeklinde gerçekleştirdiği davranışlarıyla tam kusurlu olduğu gerekçesi ile asıl davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına, kadın eş yararına 250TL tedbir-yoksulluk nafakası ile 7.000TL maddi ve 5.000TL manevi tazminat ödenmesine, birleşen davanın ise feragat nedeniyle reddine karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

7. Yargıtay 2. Hukuk Dairesince 18.02.2016 tarihli ve 2015/12766 E. ve 2016/2934 K. sayılı kararı ile;

“... Hüküm davalı erkek tarafından, kusur belirlemesi, kadın yararına takdir edilen tazminatlar ile nafakalar yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itiraları yersizdir.

2- Davacı kadın tarafından 10.10.2013 tarihinde şiddetli geçimsizlik hukuksal nedenine dayalı boşanma davası, yine kadın tarafından 30.10.2013 tarihinde aynı hukuksal nedene dayalı olarak açılan dava ile birleştirilerek yargılamaya devam edilmiştir. Kadın 13.11.2014 tarihli oturumda birleşen boşanma davasından feragat etmiş olup, bu tarihe kadar erkekten kaynaklanan kusurlu davranışlar affedilmiş en azından hoşgörü ile karşılanmıştır. Kadın yararına Türk Medeni Kanununun 174/1-2. maddesi şartları oluşmamıştır. Bu haliyle tazminat taleplerinin reddine karar vermek gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru bulunmamış, hükmün bozulması gerekmiştir,..” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

8. Ankara Batı 3. Aile Mahkemesinin 16.06.2016 tarihli ve 2016/457 E., 2016/500 K. sayılı kararı ile bozma öncesi kararda yer alan gerekçenin yanında; feragatin, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 307/1. maddesi ile davacının talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesi olarak düzenlendiği, HMK’nın 309/4. maddesinde ise feragatin, kayıtsız ve şartsız olması gerektiğinin belirtildiği, doktrinde yer alan görüş uyarınca boşanma davasından feragatin haktan da feragat anlamına gelmeyeceği, buradaki feragatin aslında, boşanma davasının dayanağını oluşturan iddia veya boşanma sebeplerinden vazgeçmek anlamını taşıyacağı, davacı tarafın 13.11.2014 tarihli duruşmada alınan feragat beyanında tasarruf ilkesinin bir uygulaması olarak derdestlik itirazını ortadan kaldırmak amacıyla birleşen dava dosyasına yönelik ve asıl davayı etkilememek üzere feragat edildiğinin açıklandığı, bu hâli ile bakıldığında asıl dosyadaki taleplerden vazgeçildiğinin kabul edilmesinin davacı ve vekilinin feragat iradesi ile uyumlu olmayacağı, ayrıca feragatin şarta bağlı yapılamayacağı ilkesi göz önüne alındığında dosyada mevcut feragatin asıl dosyayı etkilemek üzere yapıldığı, bozma gerekçesinin gerek davacı iradesi ve gerekse de yasa kapsamında karşılığının mevcut olmadığı, feragatin usul ekonomisine katkı kapsamında yapıldığı ve dosyadaki talepleri etkilemeyeceği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

9. Direnme kararı yasal süresi içerisinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.           

II. UYUŞMAZLIK

10. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, somut olayda; davacı taraf ve vekilinin 13.11.2014 tarihli duruşmada alınan beyanının, HMK’nın 307 ve 309. maddesinin 4. fıkrası uyarınca feragat niteliğinde sayılıp sayılmayacağı, buradan varılacak sonuca göre boşanmaya sebep olan olaylarda davalıdan kaynaklanan kusurlu davranışlar nedeniyle davacı yararına 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 174. maddesinin 1 ve 2. fıkralarında yazılı maddi-manevi tazminat şartlarının oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

11. Uyuşmazlığın çözümü bakımından ilgili yasal düzenleme ve kavramların açıklanmasında yarar görülmektedir. Buna göre uyuşmazlığın temelini oluşturan “Feragat” beyanının nasıl olması gerektiği belirlenmeli ve yasal düzenlemeler irdelenmelidir.

12. HMK’nın "Davadan feragat" başlıklı 307. maddesinde feragat; davacının, talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesi şeklinde tanımlanmıştır. Aynı Kanun’un “Feragat ve kabulün şekli” başlıklı 309. maddesinin 1. fıkrasında feragatin, dilekçeyle veya yargılama sırasında sözlü olarak yapılabileceği, 2. fıkrasında feragatin hüküm ve sonuç doğurmasının karşı tarafın veya mahkemenin muvafakatine bağlı olmadığı, 4. fıkrasında ise feragat ve kabulün kayıtsız ve şartsız olması gerektiği hüküm altına alınmıştır.

13. Davaya son veren taraf işlemlerinden biri olan feragat, davacının talep sonucundan (HMK m. 119/1-ğ) kısmen veya tamamen vazgeçmesidir. Davadan feragat eden davacı, bununla dava dilekçesinin talep sonucu bölümünde istemiş olduğu haktan tamamen veya kısmen vazgeçmektedir. Hiç kimse kendi lehine olan bir davayı açmaya zorlanamayacağı gibi (HMK m. 24), davacı da açmış olduğu bir davayı sonuna kadar takip etmeye zorlanamaz. Usul hukukumuzda kural olarak hüküm kesinleşinceye kadar az sayıda istisna davalar dışında her davadan feragat edilebilir.

14. Sözü edilen düzenlemelerden de anlaşılacağı üzere; dava yoluyla bir hak talebinde bulunulabilmesi için, o hakkın maddi hukuk bakımından mevcut olması gerekir. Böyle bir durumda bu hak, davacının davasından feragat etmesiyle düşer. Buna karşılık dava dilekçesinin talep sonucu bölümünde gerçekte mevcut olmayan bir hak talep etmiş olan davacı, davasından feragat etmekle bu hakkın mevcut olmadığını bildirmiş sayılır. Her iki hâlde de, davadan feragat ile sona eren veya mevcut olmadığı bildirilen hak, aynı taraflar arasında ve aynı dava sebebine dayanarak yeni bir dava konusu yapılamaz (HMK m. 303, c. 1).

15. Feragat ile ilgili diğer bir düzenleme ise HMK’nın 311. maddesinde “Feragat ve kabul, kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur. İrade bozukluğu hâllerinde, feragat ve kabulün iptali istenebilir” şeklinde hüküm altına alınmıştır. Buradan açıkça anlaşılmaktadır ki; davadan feragat, uyuşmazlığı sona erdirmesi nedeniyle bir usul işlemi olduğu gibi feragatin içeriği nedeniyle de aynı zamanda bir maddi hukuk işlemidir. Diğer bir ifadeyle usul işlemi içinde aynı zamanda maddi hukuk işlemi de yapılmaktadır. Çünkü davadan feragat ile sadece dava sona ermemekte, davacı aynı zamanda dava dilekçesinin talep sonucu bölümünde istemiş olduğu haktan da feragat etmektedir. Davadan feragat, her şeyden önce bir usul işlemi olduğundan, feragatin şartları ve etkileri de usul hukuku tarafından düzenleme altına alınmıştır. Bu nedenledir ki, feragatin şekli, davayı sona erdirmesi ve davanın feragat nedeniyle reddine ilişkin mahkeme kararları kanun yoluna tabi kılınmıştır. Buna karşılık; feragatin maddi hukuk işlemi olan içeriğine diğer bir ifadeyle vazgeçilen hakka karşı, kanun yolu ile değil, ancak maddi hukuk kurallarına göre iptal edilebileceği düzenlenmiştir.

16. Yine Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 22.05.1987 tarihli 1986/4 E, 1987/5 K. sayılı kararının gerekçesinde, yasaların uygulanmasında, hakların korunması doğrultusunda hareket etme gereği karşısında, açık bir irade beyanı olmadan davadan feragat edildiği sonucunun çıkarılamayacağı kabul edilmiştir.

17. Az yukarda açıklandığı üzere HMK’nın 309/4. maddesine göre “feragat ve kabul, kayıtsız ve şartsız olmalıdır.” Aynı ilkeler, Hukuk Genel Kurulu'nun 13.04.2005 tarihli ve 2005/11-242 E., 2005/249 K.; 29.04.2009 tarihli ve 2009/13-76 E., 2009/120 K.; 29.04.2009 tarihli ve 2009/12-112 E., 2009/126 K. sayılı kararlarında da benimsenmiştir (Feragatin açık olmasına ve söylenen sözün özüne bakılmasına dair Hukuk Genel Kurulunun 07.01.1970 tarihli ve 1969/2-681 E., 1970/11 K.; 13.01.1972 tarihli ve 1970/8-773 E., 1972/164 K.; 01.11.1978 tarihli ve 1977/575 E., 1978/906 K. sayılı kararları bulunmaktadır). Öğretide de feragatin; açık ve kesin olması gerektiği belirtilmektedir (Belgesay, M.R.: Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu Şerhi, Cilt: I, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları No: 78-95, İstanbul 1939, s. 254; Üstündağ, S.: Medeni Yargılama Hukuku, Cilt: I-II, 6. Bası, İstanbul 1997, s. 573; Pekcanıtez, H./Atalay, O./Özekes, M.: Hukuk Muhakemeleri Kanunu Hükümlerine Göre Medeni Usul Hukuku, 11. Bası, Ankara 2011, s. 552-553).

18. Eldeki davada; davacı kadın eşin ilk olarak 10.10.2013 tarihinde TMK’nın 161. maddesine dayalı zina hukuksal sebepli boşanma davası açtığı, 30.10.2013 tarihinde ise TMK’nın 166. maddesinin 1 ve 2. fıkralarına dayalı evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanma talep ettiği, her iki davanın birleştirilmesine karar verildiği, yargılamanın bu şekilde sürdürüldüğü, davalının birleşen davaya karşı yargılama aşamasında ısrarlı bir şekilde derdestlik itirazında bulunduğu, davacı vekilinin ise süregelen bu itiraza karşı, 13.11.2014 tarihli karar duruşmasında, birleşen dava dosyası hakkında “…mahkemenizde açılan ilk dava dosyasını ve taleplerimizi etkilememek üzere derdestlik itirazını ve konusunu ortadan kaldırmak üzere feragat ediyoruz, feragat edilen bu dosyadaki taleplerimizin ana dosya üzerinde fer'i talepler olarak değerlendirilmesini talep ediyoruz,…” şeklinde beyanda bulunduğu, tahkikatın bu şekilde tamamlandığı ve mahkemece boşanmaya sebep olan olaylarda erkek eşin tam kusurlu olduğunun tespiti ile asıl davanın kabulüne, tarafların boşanmalarına, kadın eş yararına maddi-manevi tazminat ödenmesine karar verildiği, birleşen davanın ise feragat nedeniyle reddedildiği anlaşılmaktadır. Hüküm davalı tarafından kusur belirlemesi, nafaka ve tazminatlar yönünden temyiz edilmiş, Özel Dairece 13.11.2014 tarihli beyanının feragat niteliğinde olduğu, davacının bu tarih itibariyle davalıdan kaynaklanan tüm kusurlu davranışları affettiği en azından hoşgörü ile karşıladığı gerekçesiyle kadın yararına tazminatlara hükmedilmesinin doğru bulunmadığı gerekçesiyle karar bozulmuştur.

19. Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı kadın vekilinin bozmaya konu yapılan 13.11.2014 tarihli beyan içeriğinden, derdestlik itirazını ortadan kaldırmak amacıyla birleşen davadan feragat ettiklerini açıkladığı, devamında feragat edilen bu birleşen dosyadaki taleplerinin asıl dava dosyası üzerinden fer’î talepler olarak değerlendirilmesini talep ettiği, boşanma dava hakkından feragat beyanının bulunmadığı gibi, boşanma hakkına bağlı fer’î talepleri bakımından hak ileri sürmeye devam ettiği, bu kapsamda davacı beyanının kanunun aradığı anlamda “kayıtsız ve şartsız” feragat beyanı olarak nitelendirilemeyeceği, bu hâliyle davacı vekilinin bozmaya konu yapılan 13.11.2014 tarihli beyan içeriğinden, boşanma davasından açık, kesin ve koşulsuz feragat ettiği, buna bağlı olarak da davalının kusurlu davranışlarını affettiği en azından hoşgörü ile karşıladığı sonucuna varılmasının mümkün olmadığı anlaşılmaktadır. Ne var ki yerel mahkemenin direnme kararında yer alan “…diğer dava türlerinden farklı olarak, boşanma davasından feragat haktan da feragat anlamına gelmez,…” yönündeki gerekçesi yerinde görülmemiştir.

20. Hâl böyle olunca, yerel mahkemece tespit edilen kusur belirlemesi ve buna bağlı kadın eş yararına maddi-manevi tazminat ödenmesine ilişkin direnme kararı yukarıda açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerle yerindedir.

21. Ancak davalı vekilinin mahkemece hükmedilen tazminatların miktarına ilişkin sair temyiz itirazları Özel Dairece incelenmediğinden, bu konu hakkında gerekli inceleme yapılmak üzere dosya Özel Daireye gönderilmelidir.

 IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Yukarıdaki değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı direnme uygun bulunduğundan, davalı vekilinin tazminatların miktarına yönelik diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,

Ancak karar düzeltme yolunun açık olması sebebiyle öncelikle mahkemesince Hukuk Genel Kurulu kararının taraflara tebliği ile karar düzeltme yoluna başvurulması hâlinde dosyanın Hukuk Genel Kuruluna, başvurulmaması hâlinde ise mahkemesince doğrudan Yargıtay 2. Hukuk Dairesine Gönderilmesine,

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 20.04.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.