SONRADAN DELİL GÖSTERİLMESİ KARARI

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


21 May
2015

Yazdır

T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi

ESAS NO       : 2014/5534 
KARAR NO    : 2014/11388  

Y A R G I T A Y   İ L A M I

MAHKEMESİ        : KONYA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ                 : 04/02/2014
NUMARASI           : 2012/367 - 2014/16
DAVACI                : F. A.Ş. KONYA ZAFER ŞUBESİ
VEKİLİ                 : AV. N.A.K.
DAVALI                : Z.A.
VEKİLİ                 : AV. M.F.

Taraflar arasında görülen davada Konya 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 04/02/2014 tarih ve 2012/367 - 2014/16 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi E.K. tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

Davacı vekili, davalının, müvekkili ile dava dışı şirket arasında imzalanan genel kredi sözleşmesini müşterek borçlu/müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığını, borcun ödenmemesi üzerine hesabın kat edilerek davalıya ihtarname gönderildiğini, davalının cevabi ihtarnamesinde asil veya kefil sıfatı ile herhangi bir kredi sözleşmesini imzalamadığını bildirdiğini, oysa imzanın davalı tarafından banka yetkilileri önünde atıldığını ileri sürerek, toplam 14.241 TL'nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, müvekkilinin davacı banka ile asıl veya kefil sıfatıyla herhangi bir sözleşme imzalamadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, kredi sözleşmesindeki imzanın davalıya ait olmadığının Adli Tıp Kurumu raporu ile belirlendiği, davacının yemin deliline de başvurmadığı, bu haliyle davanın ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.

Dava, genel kredi sözleşmesine dayalı alacak istemine ilişkin olup yukarıda yapılan özetten de anlaşılacağı üzere mahkemece, genel kredi sözleşmesindeki imzanın davalıya ait olmadığının Adli Tıp Kurumu raporu ile tespit edildiği, davanın kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Ancak, dosyaya sunulan Adli Tıp Kurumu raporunda, davaya dayanak genel kredi sözleşmesindeki imzanın davalının eli ürünü olup olmadığının tespit edilemediği açıklanmış olup mahkemece kabul edildiği gibi imzanın davalıya ait olmadığı yönünde bir tespit yapılmamıştır.

Öte yandan, Adli Tıp Kurumu'nun açıklanan şekilde rapor düzenlemesi üzerine davacı vekili, 29.07.2013 tarihli oturumda, davalının imzayı banka memurları önünde attığını belirterek bu kişilerin tanık olarak dinlenilmelerini talep etmiş olup mahkemece, verilen kesin süre içerisinde tanık deliline dayanılmadığı ve tanık isimlerinin bildirilmediği gerekçesiyle bu talebin reddine karar verilmiştir. Oysa, davacı tarafça, dava dilekçesinde tanık deliline dayanıldığı gibi HMK'nın 145. maddesi uyarınca da, her ne kadar kanunda belirtilen süreden sonra delil gösterilmesi mümkün değil ise de bir delilin sonradan ileri sürülmesi yargılamayı geciktirme amacı taşımıyorsa veya süresinde ileri sürülememesi ilgili tarafın kusurundan kaynaklanmıyorsa, mahkemece o delilin sonradan gösterilmesine izin verilebilir. Somut olayda da, Adli Tıp Kurumu raporu ile ortaya çıkan durum karşısında davacının tanık deliline dayandığı gözetildiğinde bu delilin sonradan ileri sürülmesinin yargılamayı uzatmaya matuf olduğu söylenemez. Bu itibarla mahkemece, sözleşmedeki imzanın davalıya ait olup olmadığı hususunda kesin bir kanaat oluşturulamadığından davacının bildirdiği tanıkların dinlenilmesi ile oluşacak sonuç çerçevesinde karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde eksik incelemeye dayalı olarak hüküm tesisi doğru olmamış, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 13/06/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.