SÜRESİNDE YAPILAN ŞİKAYET VEYA İTİRAZLARDA KEŞİDECİNİN PROTESTO EDİLİP EDİLMEDİĞİ İCRA MAHKEMESİNCE RESEN İNCELENMELİDİR.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


05 Ock
2022

Yazdır

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2017/12-746
KARAR NO   : 2021/1101

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ              :
 İstanbul 10. İcra Hukuk Mahkemesi
TARİHİ                        : 14/06/2016
NUMARASI                : 2015/1033 - 2016/654
DAVACI (BORÇLU)   : M.E. vekili Av. M.D.
DAVALI (ALACAKLI) : G.E. vekili Av. A.P.

1. Taraflar arasındaki "imzaya itiraz" isteminden dolayı yapılan inceleme sonunda, İstanbul 10. İcra (Hukuk) Mahkemesince verilen itirazın reddine ilişkin karar borçlu vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonucunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı borçlu vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. İNCELEME SÜRECİ

Borçlu İstemi:

4. Borçlu vekili 27.05.2010 tarihli itiraz dilekçesinde; müvekkili aleyhine yapılan kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takibe dayanak senetlerde müvekkilinin imzasının bulunmadığını, bu durumun müvekkiline ait yazı ve imza örnekleri üzerinde yapılacak inceleme neticesinde ortaya çıkacağını belirterek imzaya ve borca itirazın kabulü ile alacaklı aleyhine %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına ve para cezasına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

Alacaklı Cevabı:

5. Alacaklı vekili cevap dilekçesi sunmamış, duruşmadaki beyanında itirazın reddini savunmuştur.

Mahkemenin Birinci Kararı:

6. İstanbul 10. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 27.12.2011 tarihli ve 2010/699 E., 2011/1498 K. sayılı kararı ile; 26.12.2011 tarihli bilirkişi raporunda takibe konu senetlerdeki imzanın borçlu Murat E.’in eli mahsulü (ürünü) olduğunun bildirildiği, raporun ayrıntılı ve gerekçeli olduğu, bu nedenle imzaya itirazın yerinde görülmediği, borcun olmadığı, ödendiği yada ertelendiğinin 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nun 169/a maddesinde yazılı belgelerle ispatlanamadığından borca itirazın da yerinde olmadığı gerekçesi ile borçlunun itirazının reddine, koşulları oluşmadığından borçlunun kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.

Özel Dairenin Birinci Bozma Kararı:

7. İstanbul 10. İcra (Hukuk) Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde borçlu vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

8. Yargıtay 12. Hukuk Dairesince 11.06.2012 tarihli ve 2012/2714 E., 2012/19965 K. sayılı kararı ile;

“… Alacaklı tarafından dört adet bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla icra takibine başlandığı, örnek 10 numaralı ödeme emrinin borçlu Murat E.'e tebliği üzerine adı geçen borçlunun süresinde imzaya ve borca itiraz ettiği, borçlunun tatbika medar imzaları toplanarak bilirkişi incelemesi yaptırıldığı ve 26.12.2011 tarihli bilirkişi raporu sonucuna göre itirazın reddine karar verildiği anlaşılmıştır.

Her hangi bir belgedeki imza veya yazının, atfedildiği kişiye ait olup olmadığı hususunda yapılacak bilirkişi incelemesinin, konunun uzmanınca ve yeterli teknik donanıma sahip bir laboratuvar ortamında, optik aletler ve o incelemenin gerektirdiği diğer cihazlar kullanılarak; grafolojik ve grafometrik yöntemlerle yapılması; bu alet ve yöntemlerle gerek incelemeye konu ve gerekse karşılaştırmaya esas belgelerdeki imza veya yazının tersim, seyir baskı derecesi, eğim, doğrultu gibi yönlerden taşıdığı özellikleri tam ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenip karşılaştırılması; sonuçta imza veya yazının atfedilen kişiye ait olup olmadığının, dayanakları gösterilmiş, tarafların, mahkemenin ve Yargıtay'ın denetimine elverişli bir raporla ortaya konulması; gerektiğinde karşılaştırılan imza veya yazının hangi nedenle farklı veya aynı kişinin eli ürünü olduklarının fotoğraf ya da diğer uygun görüntü teknikleriyle de desteklenmesi şarttır. (HGK.nun 06.6.2001 tarih ve 2001/12-466 E. - 2001/483 K. sayılı kararı).

Hükme esas alınan 36.12.2011 tarihli bilirkişi raporunun incelenmesinde; alacaklı Gevri E. tarafından borçlular Evren Kahraman, Murat E. ve Ahmet G. aleyhine 4 adet bonoya dayalı takip yapıldığı ve dava konusunun borçlu Murat E.'in imza inkarı olduğu halde “İnceleme konusu 9 adet senetteki C.K Tekstil Turizm San. Ve Tic. Ltd. Şti. Başlıklı kaşe izleri üzerine şirket yetkilisine atfen atılmış olan imzalar ile Hayim Elezer B.'a ait karşılaştırma belgelerindeki imzalar arasında şekilsel olarak benzerlik mevcut değildir. Bu imzalar C şeklinde bir yay ile başlatılmış, gramalar ile devam edilmiş ve el kaldırılan S şeklinde bir kısım ile sonlandırılmıştır.” şeklinde takip ve dava ile ilgisi olmayan doya içeriğine aykırı bölümler içerdiği görülmektedir.

Ayrıca yerleşik Yargıtay uygulamasına ve Dairemizin istikrar bulan kararlarına göre fotokopi üzerinden imza incelemesi yapılması mümkün değildir. Bu nedenle imza incelemesine esas alınan borçlunun uygulamaya elverişli imzalarının bulunduğu belge asıllarının getirtilerek incelemenin bunlar esas alınarak yapılması gerekir.

Somut olayda hükme esas alınan bilirkişi raporunun, yukarıda yapılan açıklamalara ve ilkelere uygun olarak düzenlenmediği, dolayısıyla hüküm kurmaya elverişli olmadığı anlaşılmaktadır.

O halde mahkemece yapılması gereken iş, yukarıda açıklanan yöntem ve ilkelere uygun olarak bilirkişiden ek rapor alarak oluşacak sonuca göre karar vermekten ibarettir. Eksik incelemeye ve yetersiz bilirkişi raporuna dayalı olarak hüküm tesisi isabetsizdir.

Öte yandan, hükmün verildiği tarihte yürürlükte bulunan HMK’nun 297. maddesinin (1). fıkrası gereği hükmün “Türk Milleti Adına” verilmesi ve aynı fıkranın (e) bendi gereği hükümde “gerekçeli kararın yazıldığı tarihin” yer alması zorunlu olup, kanunun bu emredici hükmüne aykırı davranılması da doğru bulunmamıştır …” gerekçesi karar bozulmuştur.

Mahkemenin İkinci Kararı:

9. İstanbul 10. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 05.03.2013 tarihli ve 2012/1025 E, 2013/136 K. sayılı kararı ile; Özel Dairenin 11.06.2012 tarihli bozma kararına uyularak alınan 21.01.2013 tarihli ek raporda sonuç olarak; daha önce düzenlenen 26.12.2011 tarihli raporda inceleme konusu dört adet senedin arka yüzündeki ikinci ciroya ait "Murat E." isim ve soyisim yazılarının ve altındaki ciro imzalarının ikinci kez yapılan incelemede, karşılaştırma belgelerindeki yazı ve imzaları ile aralarında grafolojik tanı unsurları bakımından tesis edilen önemli derecedeki uygunluk ve benzerliklere nazaran Murat E.’in eli ürünü olduğunun bildirildiği, raporun ayrıntılı ve gerekçeli olduğu gerekçesi ile borçlunun itirazının reddine, koşulları oluşmadığından borçlunun kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.

Özel Dairenin İkinci Bozma Kararı:

10. İstanbul 10. İcra (Hukuk) Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde borçlu vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

11. Yargıtay 12. Hukuk Dairesince 27.05.2013 tarihli ve 2013/11182 E., 2013/19424 K. sayılı kararı ile;

“…Alacaklı tarafından bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla icra takibine başlandığı, örnek 10 numaralı ödeme emri tebliği üzerine borçlunun, yasal süresi içinde imzaya itirazı üzerine mahkemece alınan bilirkişi raporu doğrultusunda itirazın reddine karar verildiği, kararın borçlu tarafça temyizi üzerine Dairemizce fotokopi belgeler üzerinde inceleme yapan bilirkişi raporuna dayalı olarak hüküm tesisinin isabetsiz olduğu gerekçesiyle kararın bozulduğu anlaşılmıştır.

Mahkemece hükmüne uyulan Dairemizin bozma ilamında fotokopi üzerinden inceleme yapılan bilirkişi raporuna dayalı olarak hüküm tesis edilemeyeceği belirtildiği halde, bozma ilamına aykırılık teşkil eder şekilde yeniden fotokopi belgeler esas alınmak suretiyle düzenlenen ek bilirkişi raporuna dayalı olarak yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir…” gerekçesi ile karar bozulmuştur.

Mahkemenin İkinci Kararı:

12. İstanbul 10. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 16.12.2014 tarihli ve 2013/709 E., 2014/1493 K. sayılı kararı ile; Özel Dairenin 27.05.2013 tarihli bozma kararına uyularak borçlunun imzaları bulunan belge asılları toplandıktan sonra bozma doğrultusunda alınan 15.09.2014 tarihli ek raporda takibe konu senetlerdeki imzaların borçlu Murat E.’in eli mahsulü (ürünü) olduğunun bildirildiği, raporun ayrıntılı ve gerekçeli olduğu gerekçesi ile borçlunun itirazının reddine, koşulları oluşmadığından borçlunun kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.

Özel Dairenin Üçüncü Bozma Kararı:

13. İstanbul 10. İcra (Hukuk) Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde borçlu vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

14. Yargıtay 12. Hukuk Dairesince 08.09.2015 tarihli ve 2015/18349 E., 2015/20067 K. sayılı kararı ile

“… Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de;

 Alacaklı tarafından 4 adet bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla başlatılan takibe karşı borçlunun, senetlerdeki ciro imzasının kendisine ait olmadığını ileri sürerek imzaya itirazda bulunduğu, mahkemece, itirazın reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.

TTK'nun 778. maddesi (eski TTK.nun 690/1) göndermesi ile bonolar hakkında da uygulanması gereken TTK.nun 714 ve 730. maddeleri (eski TTK 626 ve 642/2) uyarınca, muayyen bir günde veya keşide gününden veya görüldükten muayyen bir müddet sonra ödenmesi şartını havi bir bonoya dayanarak hamilin lehtara ve diğer cirantalara müracaat edebilmesi, ödeme gününü takip eden iki iş günü içinde senet keşidecisinin protesto edilmesine bağlıdır.

Alacaklı hamil, anılan madde koşullarında protesto keşide etmeksizin, cirantayı takip edemez. İİK.nun 170/a-2. maddesi gereğince; icra mahkemesince alacaklının kambiyo hukuku mucibince takip hakkının bulunup bulunmadığı re'sen araştırılmak zorundadır.

Somut olayda, takibe konu bonolar ile ilgili itiraz eden borçlu Murat E.'in ciranta olduğu görülmektedir. Bu durumda, yetkili hamil olan alacaklının, ciranta hakkında takip yapabilmesi için, bonoyu düzenleyene ödememe protestosu göndermesi zorunludur. Ancak, dosya içeriğinden ve geri çevirme neticesi gelen yazı cevabından keşideciye 31.12.2009 vade tarihli senet dışında ödememe protestosu gönderilmediği anlaşılmaktadır.

O halde, mahkemece süresinde protesto edilen 31.12.2009 vade tarihli senet dışında takibe konu edilen 31.01.2010-31.02.2010-31.03.2010 vade tarihli senetler yönünden alacaklının, itiraz eden cirantaya karşı takip hakkının bulunmadığı kabul edilip, bu husus re'sen gözetilerek İİK'nun 170/a maddesi uyarınca itiraz eden borçlu Murat E. yönünden takibin iptaline karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile istemin tümden reddi isabetsizdir…” gerekçesi ile karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

15. İstanbul 10. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 14.06.2016 tarihli ve 2015/1033 E., 2016/654 K. sayılı kararı ile; 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (6102 sayılı TTK)’nun 776. maddesinde bonoda bulunması gereken unsurların belirtildiği, (senedin) bu unsurlara sahip olduğu hâlde kambiyo takibi yapılabileceği, cirantalara takip yapılabilmesi için keşideciye protesto çekilmesi gerektiği ancak protesto çekilmeden takip yapılmış ise borçlunun takibe itiraz etmesi hâlinde takibin iptal edilebileceği, mahkemenin protesto evrakını re’sen araması gerekmediği, İİK’nın 171 (168). maddesinde icra memuru senedin kambiyo senedi olduğunu ve vadesinin geldiğini görürse borçluya senet sureti ile birlikte hemen bir ödeme emri gönderir hükmünün yer aldığı, buna göre icra memurunun ödeme emri göndermek için senedin kambiyo vasfının (olduğunu) ve vade tarihinin uygun olmasını (geldiğini) yeterli görmeli (incelemesi gerektiği), protesto evrakını aramaması gerektiği, kambiyo takibi için protesto evrakı re’sen aranacak olsaydı icra memurunun kambiyo takibi için protesto evrakını görmeden ödeme emrini gönderemeyeceği, ayrıca borçlunun bu hususu temyiz sebebi yapmadığından alacaklı yararına kazanılmış hak oluştuğu, borçlunun itiraz dilekçesinde ve temyiz dilekçesinde değinmediği itirazın re’sen nazara alınmayacağı, protesto olmasa da bononun kambiyo vasfının etkilenmeyeceği gerekçeleriyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

16. Direnme kararı süresi içinde borçlu vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

17. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; İİK’nın 170/a maddesinin 2. fıkrasında yer alan düzenleme karşısında, kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takipte icra mahkemesince süresinde yapılan şikâyet veya itiraz dolayısıyla kendisine intikal eden işlerde takibin dayanağı kambiyo senedini düzenleyenin protesto edilip edilmediğinin re’sen incelenmesinin gerekip gerekmediği, buradan varılacak sonuca göre takip dayanağı olan 31.01.2010, 31.02.2010, 31.03.2010 vade tarihli senetler yönünden itiraz eden borçlu ciranta Murat E. hakkındaki takibin iptalinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

III. ÖN SORUN

18. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; İİK’nın 4949 sayılı Kanun ile değişik 363/1. maddesinin son cümlesindeki kesinlik sınırının aynı Kanun’un ek 1. maddesinin 1. fıkrası uyarınca 01.01.2016 tarihinden itibaren artırılan miktar dikkate alındığında uyuşmazlık konusu miktarın (takipte 8.000TL asıl alacak, 312,11TL işlemiş faiz, 67,08TL protesto masrafı, 175TL iht. haciz gideri, 48,05TL iht. vek. ücreti olmak üzere toplam alacak 8.602,24TL olup, Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlığa konu 3 adet senede ilişkin asıl alacak miktarının 3x2.000TL=6.000TL’nin) 6.310,00TL’yi geçmediği, ancak İİK’nın ek 1. maddesinin 2. fıkrasında “363 ncü maddenin yukarıdaki fıkra uyarınca her takvim yılı başından olmak üzere uygulanan parasal sınırın artışına ilişkin hükmü, artışın yürürlüğe girdiği tarihten önce İcra Tetkik Merciince nihai olarak karara bağlanmış olan davalar ile Yargıtay’ın bozma kararı üzerine yeniden bakılan davalarda uygulanmaz.” hükmüne yer verilmesi karşısında 14.06.2016 tarihli direnme kararının temyizi kabil nitelikte olup olmadığı hususu ön sorun olarak tartışılmış, direnme kararının İİK’nın 5311 sayılı Kanun’un 29. maddesi ile eklenen Geçici 7. maddesinin göndermesi ile uygulanması gereken aynı Kanunun 363. maddesi ile ek 1. maddesi uyarınca temyizi kabil nitelikte olduğuna, ön sorun bulunmadığına oy birliği ile karar verilerek işin esasının incelenmesine geçilmiştir.

IV. GEREKÇE

19. Kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takipte, dayanak belgenin kambiyo senedi niteliğinde olup olmadığını ve alacaklının kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla takip hakkı bulunup bulunmadığını icra müdürü kendiliğinden incelemekle yükümlüdür. Bu iki husus İİK'nın 168. maddesinin 3. fıkrası ve 170/a maddesinin 1. fıkrasında ödeme emrinin tebliğinden itibaren 5 günlük sürede ileri sürülmesi gereken özel şikâyet hâli olarak düzenlenmiştir. Borçlu ödeme emri tebliğinden itibaren 5 gün içinde icra mahkemesine başvurarak, takibe dayanak senedin kambiyo senedi niteliğinde olmadığı veya alacaklının kambiyo senetlerine özgü takip yapma hakkı olmadığı hâlde kendisine bu takibe özgü örnek (10) nolu ödeme emri gönderildiğini ileri sürerek takibin iptalini talep edebilir. İİK'nın 170/a maddesinin 2. fıkrasına göre süresinde yapılmak kaydıyla borçlu tarafından başka bir şikâyet veya itirazda bulunulması ile yukarıda anılan iki husus icra mahkemesince kendiliğinden ve öncelikle dikkate alınır. Bu inceleme sonucunda icra mahkemesi takip dayanağı senedin kambiyo senedi niteliğinde olmadığı veya alacaklının kambiyo hukuku gereğince takip hakkına sahip bulunmadığı kanısına varır ise icra takibinin iptaline karar verir. Ancak İİK'nın 170/a maddesinin son fıkrasına göre her ne suretle olursa olsun imza inkârı itirazı geri alınmış veya borç kısmen veya tamamen kabul edilmiş ise bu madde hükmü uygulanmaz. Borçlu, İİK'nın 170/a maddesinde yazılı ödeme emri tebliğinden itibaren 5 günlük süreye tabi özel şikâyet hâlleri dışındaki şikâyetleri, İİK'nın 16. maddesine göre icra mahkemesinde ileri sürebilir.

20. Kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takip yapan alacaklı, kambiyo hukuku mucibince takip hakkına sahip olmadığı, özellikle alacaklının kambiyo senedinin yetkili hamili olmadığı, kambiyo senedinin borçlusu olmayan kişiye karşı takip yaptığı veya protesto çekmesi gereken hallerde protesto çekmediği (veya takip konusu çeki süresinde muhatap bankaya veya bir takas odasına ibraz etmediği) halde, icra müdürü takip talebini kabul ederek borçluya kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluna ilişkin (10 örnek) ödeme emri gönderirse, borçlu, beş gün içinde icra mahkemesine şikâyette bulunarak, kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takibin iptalini sağlayabilir. İcra mahkemesi de süresinde yapılan şikâyet veya itiraz dolayısıyla usulü dairesinde kendisine (icra mahkemesine) gelen (intikal eden) işlerde, takip dayanağı senedin kambiyo senedi niteliğinde olmadığını veya alacaklının kambiyo hukuku mucibince takip hakkına sahip bulunmadığını kendiliğinden (re'sen) nazara alır (inceler). Bu incelemesi sonucunda, icra mahkemesi, takip dayanağı senedin kambiyo senedi niteliğinde olmadığı veya alacaklının kambiyo hukuku mucibince (gereğince) takip hakkına sahip bulunmadığı kanısına varırsa, icra takibinin iptaline karar verir (İİK m. 170/a-2) (Kuru, Baki: İcra ve İflas Hukuku, Ankara 2013, s. 810,811).

21. 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu (6762 sayılı TTK)’nun 690. maddesinin 1. fıkrası (6102 sayılı TTK m. 778) atfıyla uygulanması gereken aynı Kanun’un 626. maddesinin 2. fıkrası ve 642. maddesinin 2. fıkrası (6102 sayılı TTK m. 714/2 ve 730/1) uyarınca hamilin muayyen bir günde veya keşide gününden veya görüldükten muayyen bir müddet sonra ödenmesi şartını havi bir bonoya dayanarak lehtara ve diğer cirantalara müracaat edebilmesi için ödeme gününü takip eden iki iş günü içinde senet keşidecisinin protesto edilmesi gerekir. Hamil protesto keşide etmeksizin lehtarı ve cirantayı takip edemez. Zira keşideci protesto edilmediği için lehtar cirantaya karşı müracaat haklarını kaybeder. Alacaklının kambiyo hukuku mucibince takip hakkının bulunup bulunmadığının İİK’nın 170/a maddesine göre icra mahkemesince re’sen araştırılması gerekir.

22. Somut olayda, alacaklı tarafından başlatılan kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile icra takibine dayanak 4 adet senet kambiyo vasfında olup vadelerinin geldiği, 31.12.2009 vade tarihli senet dışında takibe konu edilen 31.01.2010, 31.02.2010 ve 31.03.2010 vade tarihli senetleri tanzim edenin protesto edildiğine dair protesto evrakının bulunmadığı, itiraz eden borçlu Murat E.’e 25.05.2010 tarihinde örnek (10) nolu ödeme emrinin tebliğ edildiği, borçlunun yasal 5 günlük süresinde 27.05.2010 tarihinde icra mahkemesine başvurarak imzaya itiraz ettiği görülmektedir.

23. İtiraz eden Murat E. senetlerde ciranta olup, ciranta hakkında takip başlatılabilmesi ödeme gününü takip eden iki iş günü içerisinde senedi tanzim edenin protesto edilmesine bağlıdır. Takibe konu edilen 31.01.2010, 31.02.2010 ve 31.03.2010 vade tarihli senetleri tanzim eden protesto edilmediğinden alacaklının, itiraz eden cirantaya karşı kambiyo hukuku mucibince takip hakkı bulunmamaktadır. İİK'nın 170/a maddesinin 2. fıkrası uyarınca bu husus icra mahkemesince re'sen gözetilerek itiraz eden borçlu Murat E. yönünden takibin iptaline karar verilmesi gerekir.

24. Hâl böyle olunca; yerel mahkemece, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

25. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

26. Ayrıca direnmeye ilişkin gerekçeli kararda “27.05.2010” olan itiraz tarihinin “07.12.2015” olarak yazılmış olması mahallinde her zaman düzeltilebilecek bir maddi hata olarak değerlendirilmiş ve işin esasına etkili görülmediğinden bozma nedeni yapılmamıştır.

V. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’na 5311 sayılı Kanun'un 29. maddesi ile eklenen Geçici 7. maddesinin göndermesi ile uygulanması gereken İİK’nın 366/III. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 28.09.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.