TAKAS ALACAĞININ TEMELİ OLAN DERDEST DAVANIN SONUÇLANMASININ VE KESİNLEŞMESİNİN BEKLENİLMESİ GEREKİR.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


03 Eki
2022

Yazdır

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2017/(23)6-873
KARAR NO   : 2022/605

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ               :
 Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ                         : 25/03/2015
NUMARASI                 : 2015/56 - 2015/120
DAVACI                       : S.S S. Konut Yapı Kooperatifi vekili Av. H.B.
DAVALI                       : S. Gıda Paz. İnş. Turz. Taah. Tic. ve San. Ltd. Şti. vekili Av. A.R.M.

1. Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Sincan Asliye Ticaret Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 23. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonucu onanmış, davalı vekilinin karar düzeltme isteminde bulunması üzerine onama kararı kaldırılarak karar bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin, birikmiş aidat ve gecikme faizi borcunu ödemeyen kooperatif üyesi davalı aleyhine Ankara 5. İcra Müdürlüğünün 2010/10588 sayılı dosyasında icra takibi başlattığını, davalının haksız olarak takibe itiraz ettiğini, icra dosyasına sunulan itiraz dilekçesinde borcunu zımnen kabul eden davalının Ankara 5. İcra Müdürlüğünün 2008/16376 sayılı dosyasında müvekkilinden alacaklı olduğunu savunarak takibe itiraz ettiğini, oysa eldeki dava konusu ile davalının itirazında dayanak yaptığı hususların doğrudan ilgili olmadığını ileri sürerek itirazın iptaline ve davalının %40 oranından az olmamak üzere icra inkâr tazminatına mahkûm edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Cevabı:

5. Davalı vekili cevap dilekçesinde; kooperatifte birden fazla üyeliği bulunan müvekkili şirket yetkilisinin üyeliklerden birinden ayrılmasına rağmen çıkma bedelinin iade edilmediğini, ayrıca müvekkili tarafından alacaklarının tahsili için davacı kooperatif aleyhine Ankara 5. İcra Müdürlüğünün 2008/16376 sayılı dosyasında icra takibi başlatıldığını, davacıya borçlu değil aksine davacıdan alacaklı olduğunu, müvekkilinin alacaklarının takas-mahsup edilmesi gerektiğini, takipte istenen borcun ve faizin kabul edilemeyeceğini belirterek davanın reddini savunmuştur.

İlk Derece Mahkemesinin Kararı:

6. Sincan Asliye Ticaret Mahkemesinin 04.07.2013 tarihli ve 2012/251 E., 2013/219 K. sayılı kararı ile; 19.04.2013 tarihli bilirkişi raporunda davacının 11.700 TL aidat ve 2.419,50 TL gecikme cezası alacağı bulunduğunun belirlendiği, alacak likit olduğundan davacı lehine icra inkâr tazminatına hükmedilmesi gerektiği, kooperatifin yüklenicisi olan davalı şirketin inşaat sözleşmesinden kaynaklanan alacağının ödenmediğini ileri sürerek davacıya karşı icra takibi başlattığını, davacının da bu sözleşme ve takipten dolayı borcunun olmadığı iddiasıyla davalı aleyhine dava açtığını, buna ilişkin davanın Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/443 E. sırasında ana dava ve birleşen dava olarak görüldüğü ve hâlen derdest olduğu, davalının takas def’îne konu ettiği alacağının ayrı bir dava konusu olup, sonucunun o davada belirleneceği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, Ankara 5. İcra Müdürlüğünün 2010/10588 sayılı dosyasında takip konusu 11.700 TL asıl alacak ve 2.419,50 TL işlemiş faize yönelik itirazın iptaline, takibin anılan miktarlar ile asıl alacağa takip tarihinden itibaren işletilecek yasal faiz üzerinden devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine, davacının icra inkâr tazminatı talebinin kabulüne, dava konusu 14.119,50 TL alacağın %40’ı oranında icra inkâr tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

8. Yargıtay (Kapatılan) 23. Hukuk Dairesinin 11.02.2014 tarihli ve 2013/8126 E., 2014/896 K. sayılı kararı ile mahkeme kararı onanmış ise de; davalı vekilinin onama kararına karşı karar düzeltme isteminde bulunması üzerine, Özel Dairenin 08.12.2014 tarihli ve 2014/5307 E., 2014/7906 K. sayılı kararı ile karar düzeltme istemi kabul edilerek onama kararı kaldırılmış ve;

“… Dava, kooperatifin aidat alacağının tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.

Davalı borçlu tarafça, ödeme emrine itirazda Ankara 5. İcra Müdürlüğü'nün 2008/16376 Esas sayılı icra dosyasında takip edilen kambiyo senedine dayalı alacağının bulunduğu açıklamasıyla takas talebinde bulunulmuştur. Nitekim, mahkemece de, bu alacağın, davalı şirketin, davacının yüklenicisi olarak yaptığı inşaata dayalı olduğu kabul edilmiş ve takas alacağı olarak nitelendirilmiştir.

İcra takip tarihi ile işbu dava tarihinde yürürlükte olan 818 sayılı BK'nın 118. maddesinin ilk iki fıkrası "İki şahıs karşılıklı bir miktar meblağı veya yekdiğerine mümasil başka malları birbirine borçlu oldukları takdirde, her iki borç muaccel ise iki taraftan her biri borcunu alacağı ile takas edebilir.

Alacaklardan biri, münazaalı olsa bile takas dermeyan olunabilir." hükmünü içermektedir. 6908 sayılı TBK'nın 139. maddesinin ilk iki fıkrasında da aynı yönde düzenlemeler yer almaktadır. Yenilik doğuran bir hak olan takasın, davadan önce ve dava sırasında ileri sürülmesi mümkün olduğu gibi, terditli olarak beyan edilmesi de takasın şarta bağlandığı anlamına gelmemektedir. Dairemizin 04.11.2014 tarih ve 3943 E., 6950 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere, takas talebinin mutlaka karşı dava şeklinde ileri sürülmesi zorunlu olmayıp, savunma olarak ta ileri sürülmesi olanaklıdır. İlke olarak, takas def'i de diğer def'iler gibi cevap dilekçesinde süresinde ileri sürülmelidir. 10 günlük cevap süresinde ileri sürülmediği takdirde savunmanın genişletilmesi yasağı ile karşılaşabilir. Ancak, süresinde yapılmayan takas def'ine, HMK'nın açıkça muvafakat öngören 141/2. maddesinin yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden önce savunmanın genişletilmesine muvafakat edilmediği bildirilerek hemen karşı konulmadığı takdirde zımni olarak savunmanın genişletilmesine rıza gösterilmiş sayılır. Takas ve mahsup birbirinden farklı kavramlardır. Mahsupta, birbirinden ayrı ve bağımsız iki alacak mevcut olmayıp, alacak miktarından belli olgular dolayısıyla indirme talebi bulunmaktadır. Alacaktan indirilecek olan meblağ bir karşı alacak değildir. Mahsup, alacağın gerçek miktarını belirlemek üzere yapılan bir işlemdir. Mahsup itirazının karşı dava olarak ileri sürülmesine gerek olmadığı gibi, ayrı bir davada istenmesi zorunluluğu da bulunmamaktadır. Takasta, birbirinden bütünüyle ayrı ve bağımsız, karşılıklı iki alacak (borç) vardır. Ayrıca takas edilecek alacakların muaccel, dava edilebilir olması ve takas hakkının kanunla veya tarafların yapmış oldukları bir sözleşmeyle ortadan kaldırılmaması gerekir. Bu alacak sahiplerinden her biri takas ileri sürebileceği gibi, bu yola gitmeksizin alacaklarını ayrıca dava konusu edebilirler. Takas savunmasında bulunan taraf, hem kendi, hem de karşı tarafın alacağını ortadan kaldırmayı istediğinden, her iki alacak üzerinden de etkin olur. Bu niteliği ile takas, inşai bir haktır. Mahsup ise bir inşai hak ya da def'i olmayıp, bir itirazdır. (YHGK'nın 24.05.1950 gün ve 74 E, 31 K sayılı ilamı bu yöndedir.) Örnek vermek gerekir ise, bir alacak davasında, davalı kendisinin de bir başka ilişkiden dolayı alacaklı olduğunu savunuyorsa bu bir takas savunmasıdır. Buna karşın, haksız mal edinme iddiasına dayalı bir geri alma davasında, davalı indirimi gerekli bir kısım giderleri olduğunu, ya da TBK'nın 227/2. ve 475/2. maddelerinde olduğu gibi, bir indirim yapılması gereğini savunursa, yapılması gereken iş mahsuptur.

Bu durumda, davalının başka bir hukuki ilişkiden doğan karşı alacağına dayandığı ve Yargıtay 11. H.D'nin 01.01.2001 tarih ve 4561 E., 7294 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere, derdest bir davanın konusu olan alacak bakımından da 818 sayılı BK'nın 118/2. madde hükmü uyarınca takas def'inde bulunulabileceği gözetilerek, işbu davada davalının takibe itirazında dayandığı takas alacağına ilişkin Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2011/443 Esas sayılı dosyasında derdest olduğu anlaşılan davanın sonuçlanmasının ve kesinleşmesinin beklenilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçeye dayalı olarak hüküm kurulmasının doğru olmadığı belirtilerek, hükmün davalı yararına bozulması gerekirken, onandığı anlaşılmakla, davalı vekilinin karar düzeltme itirazının kabulü ile hükmün bu gerekçe ile davalı yararına bozulması gerekmiştir...” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

9. Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesinin 25.03.2015 tarihli ve 2015/56 E., 2015/120 K. sayılı kararı ile; eldeki dava konusunun üyelik yükümlülükleri kapsamında ödenmesi gereken üyelik aidatlarının tahsiline ilişkin olduğu, davacının yaptığı icra takibinde ödenmeyen aidat borcunu gecikme faizi ile birlikte talep ettiği, takas talebine dayanak yapılan Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/443 E. sayılı davanın davacı/iş sahibi kooperatif ile davalı/yüklenici şirket arasında akdedilen inşaat sözleşmesinden kaynaklanan alacakların tahsili için başlatılan icra takibine karşı menfi tespit istemiyle açılan dava olduğu, her iki davanın taraflarının aynı, ancak konularının farklı olduğu, somut uyuşmazlıkta çözümlenmesi gereken sorunun, bir başka mahkemede açılan davada yapılacak yargılama neticesinde varlığı ve miktarı ortaya çıkarılacak olan alacağın, görülen davada takas talebine dayanak yapılıp yapılmayacağına ilişkin olduğu, davalının Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/443 E. sayılı davayı takas talebine dayanak yaparak bu davadan dolayı davacıdan alacaklı olduğunu ileri sürdüğü ve anılan dosyanın takas talebi neticesinde bekletici mesele yapılmasını istediği, davalı şirketin ayrı bir davaya konu ettiği alacağının akıbetinin o dava sonunda belirlenecek olması nedeniyle eldeki davada takas talebine konu edilmesinin doğru olmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

10. Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; kooperatif aidat alacağı ve gecikme faizinin ödenmediği iddiasıyla davalı aleyhine başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkin eldeki davada, davalının takibe itirazında dayandığı takas alacağına ilişkin Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/443 E. (bozmadan sonra 2021/331 E.) sayısında kayıtlı ve derdest olan davanın takas talebine dayanak yapılıp yapılamayacağı, buradan varılacak sonuca göre anılan davanın 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 165. maddesine göre bekletici sorun yapılarak kesinleşmesinin beklenilmesinin gerekli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

12. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle “takas” ve “mahsup” kavramlarının açıklanmasında fayda vardır.

13. Hemen belirtmek gerekir ki; takas ve mahsup farklı iki hukukî kurumdur. Sık sık birlikte ve aynı anlamda kullanılmaları yaygın ise de bu durum sadece benzer olmalarından kaynaklanmaktadır. İki kurumu ayrı ayrı ele almak gerekir.

14. Hukukumuzda takas, birbirine karşı bir miktar para veya aynı cins alacağa sahip kişilerden birinin karşı tarafın kabulüne ihtiyaç duymaksızın tek taraflı beyanı ile bu alacakları az olanı tutarında sona erdiren yenilik doğurucu bir hukukî işlemdir. Böylece takas ifa masraf ve külfetine katlanmadan, her iki tarafı da borcunu ifa ve alacağını tahsil etmiş durumuna getirir.

15. Somut olayda uygulanması gereken ve dava tarihinde yürürlükte bulunan mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 118. maddesinde;

“İki şahıs karşılıklı bir miktar meblağı veya yekdiğerine mümasil başka malları birbirine borçlu oldukları takdirde, her iki borç muaccel ise iki taraftan her biri borcunu alacağı ile takas edebilir.

Alacaklardan biri, münazaalı olsa bile takas dermeyan olunabilir.

Müruru zamana uğramış bir alacak, takas dermeyan edebileceği zamanda müruru zaman ile sakıt olmuş değil ise onun da takası dermeyan olunabilir” hükmü ile takasın şartları düzenlenmiştir.

16. Aynı düzenlemenin karşılığı olarak 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 139. maddesinde ise;

“İki kişi, karşılıklı olarak bir miktar para veya özdeş diğer edimleri birbirine borçlu oldukları takdirde, her iki borç muaccel ise her biri alacağını borcuyla takas edebilir.

Alacaklardan biri çekişmeli olsa bile takas ileri sürülebilir.

Zamanaşımına uğramış bir alacağın takası, ancak takas edilebileceği anda henüz zamanaşımına uğramamış olması koşuluyla ileri sürülebilir” şeklinde kanun maddesi aynen korunmuştur.

17. Öte yandan Türk Hukuk Lûgatında takas için “İki kişi karşılıklı olarak bir miktar ya da özdeş (aynı cinsten) diğer edimleri birbirlerine borçlu iseler her iki taraf muaccel (istenebilir) olan borçlarından ya da alacaklarından vazgeçerek sözleşmeyi sona erdirebilirler” (Türk Hukuk Lûgatı, Türk Hukuk Kurumu, Cilt I, Ankara 2021, s. 1052) denilerek Kanun maddesi ile aynı doğrultuda tanımlama yapılmıştır.

18. Yapılan bu düzenlemelerden anlaşılacağı üzere takasın söz konusu olabilmesi için iki tarafın karşılıklı olarak birbirinden alacaklı (birbirinden borçlu olması) gerekir. Alacak ve borç karşılıklı değilse veya iki kişi arasındaki borç ilişkisinin, dışında kalan kişilerden olan alacaklar ya da borçlar takasa konu olamaz. Takas bildiriminde bulunan kimse karşı tarafa borçlu bulunmalı, aynı zamanda karşı taraftan alacaklı olmalıdır. Ayrıca takas için, yalnız borçlularda değil, borçlarda da karşılıklılık bulunmalıdır. Ancak aynı nitelikteki cins (nevi) veya özdeş edimlerin takası mümkündür.

19. Özdeşliğin, TBK’nın 143. maddesindeki “Borçlunun takas iradesini alacaklıya bildirdiği anda” mevcut olması gerekir. Karşılıklı alacaklardaki özdeşlik, cins ve nitelik bakımından aranır. Yoksa miktar bakımından bir özdeşlik söz konusu değildir. Çünkü, TBK’nın 143. maddesinin birinci fıkrasında da belirtildiği gibi, takasla, her iki borç, takas edilebilecekleri anda, daha az olan borç tutarınca sona erer. Aynen ifa borcu, sonradan tazminat borcuna dönüşmüşse, diğer tarafın borcu da para borcu ise, özdeşlik gerçekleşmiş olduğundan takas yapılabilir. Özdeşlik koşulu, alacakların kaynağının da aynı olmasını gerektirmez. Bu bakımdan sözleşmeden doğan bir alacağın, karşı tarafın haksız fiilden doğan tazminat alacağı ile takası mümkündür (Uygur, Turgut: 6098 sayılı Borçlar Kanunu Şerhi, C. 1,3. Baskı, Temmuz 2013, s. 920-925). Başka bir ifadeyle alacakların aynı cinsten olması, borçlanılan edimlerin ifada birbirlerinin yerine geçebilecek nitelikte olması anlamına gelmektedir.

20. Takas için aranan üçüncü koşul kural olarak her iki borcun muaccel (ifasının istenebilir) olmasıdır. Dördüncü koşul ise, tarafların alacak ve borçlarının geçerli ve ifa edilebilir olması gerekmektedir. Taraflardan birinin alacağı muaccel olduğu hâlde, karşı tarafa olan borcu için bir vadeden yararlanıyorsa, bu alacak talep edildiğinde diğer taraf henüz muaccel olmayan kendi alacağını takas olarak ileri süremez (Uygur, s. 925).

21. Yenilik doğuran bir hak olan takasın, davadan önce ve dava sırasında alacak sahiplerinden her biri tarafından ileri sürüleceği gibi, bu yola gitmeksizin taraflar alacaklarını ayrıca dava konusu edebilirler. Diğer bir anlatımla takas talebinin mutlaka karşı dava şeklinde ileri sürülmesi zorunlu olmayıp, savunma olarak da ileri sürülmesi olanaklıdır. İlke olarak, takas def'î de diğer def'îler gibi süresinde verilen cevap dilekçesinde ileri sürülmelidir.

22. Alacaklardan biri çekişmeli olsa bile takas ileri sürülebilir. Aksi hâlde takastan kurtulmak isteyen borçlu hemen bir ihtilaf çıkartarak amacına ulaşabilir. Öte yandan ihtilaflı alacağın takas edilebilir olduğunu söylemekle de takasın ortaya konulması ile ihtilafın alacaklı lehine hâlledilmiş olduğu anlamı çıkmamalıdır. Sonuçta hâkim anlaşmazlığı çözerek sonucuna göre takas def’î talebini red veya kabul edecektir (Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2021 tarihli, 2019/(22)9-267 E., 2021/1463 K. sayılı kararı).

23. Mahsup ise bir alacağı doğuran olayla ilgili olarak alacaklının elde ettiği bazı menfaatlerin ya da borçlunun katlandığı bazı külfetlerin, bu alacaktan indirilmesini ifade eder. Meselâ, bir malı sahibine iade ile yükümlü zilyedin o mal için yaptığı bazı masraflar, o maldan elde ettiği semerelerin bedeline mahsup edilir (MK. m. 907). Bunun gibi, haksız fiilden zarar gören kimsenin bu fiilden elde ettiği bir menfaat olmuşsa, böyle bir menfaat uğranılan zarara mahsup edilir. Görülüyor ki bu olaylarda karşılıklı alacaklar yoktur; sadece, alacağın net miktarını bulmak için yapılan bir hesap ameliyesi bahis konusu olmaktadır (Akman, Sermet/Burcuoğlu, Halûk/Altop, Atillâ/ Tekinay, Selâhattin Sulhi.: Tekinay Borçlar Hukuku Genel Hükümler,7. Bası, İstanbul 1993, s. 1013).

24. Mahsup yenilik doğuran bir hakkın kullanılması olmayıp sadece alacağın gerçek miktarını belirlemek üzere yapılan bir işlemdir. Burada ayrı ve müstakil iki alacak bulunmamaktadır. Mahsup savunmasını, alacak miktarının indirilmesinde yararı olan herkes ileri sürebilir ve borcu sona erdiren durum olması nedeniyle hâkim tarafından re’sen nazara alınır (Hukuk Genel Kurulunun 04.03.2021 tarihli ve 2017/15-496 E., 2021/208 K. sayılı kararı).

25. Sonuç itibariyle takas ve mahsup farklı kavramlardır. Takasta karşılıklı aynı cins muaccel alacak ve borç söz konusu olduğu hâlde, mahsupta karşılıklı birer alacak söz konusu değildir. Mahsup, bir alacaktan (zararlı olayın zarar görene sağladığı diğer faydalar, giderlerdeki tasarruflar gibi) bazı kalemlerin düşülmesine izin veren bir sayışma işlemidir. Mahsupta mahsup hakkına sahip olan taraf bu hakkını karşı taraf alacağını kendisinden istemedikçe ileri süremez (Uygur, s. 940).

26. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı kooperatifçe aidat alacağı ve gecikme faizinin ödenmediği iddiası ile davalı şirket aleyhine başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali ve takibin devamı ile icra inkâr tazminatının tahsili istemiyle açılan eldeki davada, davalı şirketin takibe itiraz dilekçesi ile süresi içinde dosyaya sunduğu cevap dilekçesinde davacıya borçlu değil, aksine davacıdan alacaklı olduğunu savunarak takas def’inde bulunduğu görülmektedir.

27. Davalının takas alacağına konu Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/443 E. sırasında kayıtlı ve bozmadan sonra 2021/331 E. numarasını alarak derdest olan asıl davada davacı kooperatifin, davalı şirket ile düzenledikleri eser sözleşmesi uyarınca fazla ödeme yapıldığından bahisle davalı tarafından aleyhine başlatılan ve itiraz edilmeksizin kesinleşen takip dayanağı senetlerden dolayı borçlu olmadığının tespitini talep ettiği, bu dava ile birleşen Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2009/341 E. sayılı davasında ise yüklenici şirketin yaptığı imalatlar karşılığında ödenmeyen alacağının bulunduğunu ileri sürerek kooperatif aleyhine alacağın tahsili için dava açtığı, mahkemece yapılan yargılama sonucu iş sahibi kooperatifin menfi tespit istemli asıl davasının reddine, birleşen alacak davasının ise kısmen kabulüne karar verildiği, asıl davada davacı/birleşen davada davalı olan kooperatifin temyiz istemi üzerine davanın kanun yolu denetiminde ve derdest olduğu anlaşılmaktadır.

28. Şu hâlde, eldeki dava ile davalı şirketin takas def’i olarak ileri sürdüğü Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/443 E. sayılı davasının taraflarının aynı ve alacakların karşılıklı olduğu, her iki dava konusunun aynı cins alacaktan kaynaklanıp, davalının başka bir hukukî ilişkiden doğan karşı alacağına dayandığı, alacağın çekişmeli ve başka bir davaya konu olmasının takas def’ine engel olmayacağı, somut olayda mülga BK’nın 118. maddesinde düzenlenen takasa ilişkin tüm koşullarının gerçekleştiği gözetildiğinde, mahkemece davalı şirketin takas savunması değerlendirilerek takas alacağının temeli olan Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/443 E. sayılı derdest davanın sonuçlanmasının ve kesinleşmesinin beklenilmesi suretiyle hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, davalı şirketin başka bir davaya konu edilen alacağının varlığının ve miktarının o davada yapılacak yargılama neticesinde ortaya çıkarılacağı ve eldeki davada takas talebinde bulunulamayacağı gerekçesiyle direnme kararı verilmesi isabetli değildir.

29. Hâl böyle olunca; tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki belge ve delillere, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi doğru olmamıştır.

30. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

IV. SONUÇ :

Açıklanan nedenlerle;

Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı, 6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

Aynı Kanun’un 440/III-1. maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 26.04.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.