TAKİP DAYANAĞI KİRA SÖZLEŞMESİNE DAYALI ALACAK İÇİN SÖZLEŞME İLİŞKİSİ OLUP OLMADIĞI İTİRAZIN İPTALİ DAVASINDA İNCELENMELİDİR.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


14 Ara
2021

Yazdır

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2017/1-2100
KARAR NO   : 2021/1084

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ              :
 İzmir 8. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ                        : 29/05/2014
NUMARASI                : 2014/159 - 2014/227
DAVACI                      : H. Sigorta A.Ş. (Eski Ünvan B. Sigorta A.Ş.) vekili Av. S.Ö.
DAVALI                      : N.D.

1. Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İzmir 8. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin karar davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 1. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:  

4. Davacı vekili; dava konusu taşınmazın İzmir 12. İcra Dairesinin 2005/7617 sayılı dosyası üzerinden müvekkiline ihale edildiğini ve ihalenin 06.04.2007 tarihinde kesinleşerek taşınmazın 12.03.2008 tarihinde davacı şirket adına tescil edildiğini, taşınmazda oturan davalının ise yapılan sözlü uyarılara rağmen müvekkili şirketin izin ve muvafakati olmaksızın taşınmazı kullanmaya devam ettiğini, İzmir 27. Noterliği kanalıyla gönderilen 23.06.2010 tarihli ihtarname ile davalıdan taşınmazı tahliye etmesi ve davacının mülkiyeti edindiği 06.04.2007 tarihinden 06.06.2010 tarihine kadar işlemiş olan toplam 9.940 TL ecrimisilin ödenmesinin talep edildiğini, davalının ihtarnameye duyarsız kalması üzerine İzmir 1. İcra Dairesinin 2010/17.89 sayılı dosyası üzerinden takibe geçildiğini, takip tarihi itibariyle birikmiş ecrimisil alacağının 11.520 TL olduğunu, ancak takibin davalının haksız itirazı üzerine durduğunu, davalının itiraz dilekçesinde bedel ödemeksizin dava konusu taşınmazda oturduğunu ikrar ettiğini ileri sürerek, itirazın iptali ile %40 oranından aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatının tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı Cevabı:

5. Davalı; ecrimisile konu taşınmaz kendi adına kayıtlı iken taşınmazı kızı Yasemin D.'e satış suretiyle devrettiğini, daha sonra icra takibi başlatıldığını ve taşınmazın davacı şirkete geçtiğini, tarafına herhangi bir sözlü uyarı yapılmadığını, ihtarname ile kendisinden ecrimisil istendiğini ancak taşınmazı tahliye ettikten sonra tebligat yapıldığını, bu nedenle ihtarnameye cevap verme gereği duymadığını, ekonomik gücünün de bulunmadığını, taşınmazı ihtarnameden önce tahliye ettiğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.

Mahkeme Kararı:

6. İzmir 8. Asliye Hukuk Mahkemesinin 27.05.2013 tarihli ve 2011/458 E., 2013/293 K. sayılı kararı ile; eldeki davada cebri icra ihalesinde dava konusu taşınmazı edinen davacı şirketin ecrimisil talebine yönelik olarak başlattığı icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkin olduğu, ancak davacının taşınmazı edindikten sonra İİK'nın 135. maddesine göre fuzulî şagil konumunda olduğunu iddia ettiği davalıya taşınmazı onbeş gün içerisinde tahliye etmesi için bir tahliye emri tebliğ ettirmesi gerekirken bu kanunî zorunluluğu yerine getirmediği, ecrimisilin ancak anılan kanun maddesinde belirlenen tahliye emrinin davalıya tebliği ve tanınan kanunî sürenin geçmesinden sonra istenebileceği (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 29.03.2006 gün, 2006/3-76 E. 2006/109 K. sayılı ilamı), bu nedenle ecrimisil talebinin dinleneme olanağının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

8. Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 11.12.2013 tarihli ve 2013/13622 E., 2013/17760 K. sayılı kararı ile;

“… Dava, tahliye ve ecrimisil alacağının tahsili için başlatılan icra takibine karşı öne sürülen itirazın iptali ile icra inkar tazminatına hükmedilmesi isteğine ilişkindir.

Mahkemece, İİK.nun 135. maddesinde öngörülen süreye uyulmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.

Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; çekişme konusu 15 parsel sayılı taşınmazın 11.4.2004 tarihinde intikal suretiyle davalı ve çocukları adına tescil edildiği, aynı tarihte satış ve tevhit suretiyle davalının kızı Yasemin'in tam malik olduğu, dava dışı Yasemin tarafından yapılan devirlerden sonra 6.4.2007 tarihinde kesinleşen ihale sonucu davacı şirket adına 12.03.2008 de sicil kaydının oluştuğu, davacının anılan taşınmazın tahliyesi ve 6.4.2007 tarihinden itibaren toplam 9.940,00 TL ecrimisil alacağının tahsili için 23.6.2010 tarihinde noterde ihtarname düzenlendiği kayden sabittir.

Öte yandan, İzmir 1. İcra Müdürlüğünün 2010/17.89 esas sayılı dosyasında davacı şirketin davalı hakkında tahliye ve 6.4.2007 tarihinden itibaren toplam 11.520,00 TL ecrimisil alacağı için 7.9.2010 tarihinde icra takibi başlattığı, davalının ise ihtarnamenin tebliği ile birlikte taşınmazı tahliye ettiğini ileri sürerek borca itiraz ettiği anlaşılmaktadır.

Hemen belirtilmelidir ki, İcra İflas Kanunu'nun 134/1. ve TMK'nin 705. maddesine göre cebri ihale ile tescilden önce mülkiyetin alıcıya geçeceği ve ihalenin kesinleşmesi ile nefi ve hasarın alıcıya ait olacağı kuşkusuzdur.

Bu durumda, taraflar arasında bir kira ilişkisi de olmadığı, ihtarnamenin tebliği tarihinde taşınmazı tahliye ettiği yönünde davalının tüm aşamalardaki savunmasının aksinin davacı tarafından kanıtlanamadığı, davacı tarafından gönderilen ihtarnamenin davalıya ulaşması ile taşınmazı tahliye ettiği gözetildiğinde ihtarnamenin tebliği tarihine kadar davalının taşınmazı kullanmasının haklı ve geçerli bir nedene dayanmadığı açıktır.

Hâl böyle olunca; mahkemece öncelikle 23.6.2010 keşide tarihli ihtarnamenin davalıya tebliğ tarihinin saptanması, ondan sonra ihalenin kesinleştiği 6.4.2007 tarihinden ihtarnamenin davalıya tebliği tarihine kadarki dönem için belirlenecek ecrimisil alacağına göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir…” gerekçesi ile karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

9. Mahkemenin 29.05.2014 tarihli ve 2014/159 E., 2014/227 K. sayılı kararı ile önceki karar gerekçeleri tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

10. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

11. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda, ecrimisil istemine konu taşınmazı cebri ihale ile edinen davacının taşınmazda fuzuli şagil olduğunu iddia ettiği davalıya İcra ve İflas Kanunu’nun 135/2. maddesindeki usule göre tahliye emri göndermediği ancak noter vasıtası ile 23.06.2010 tarihli ihtarnameyi göndererek taşınmazın tahliyesi ile ecrimisil talep ettiği dikkate alındığında, davalının ihalenin kesinleştiği tarih ile anılan ihtarnamenin tebliğ edildiği tarih arasındaki dönem için kötü niyetli zilyet kabul edilerek, ecrimisille sorumlu tutulmasının mümkün olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

12. Dava, icra takibine itirazın iptali istemine ilişkin olup uyuşmazlığın çözümü için öncelikle itirazın iptali davasının hukuki niteliğinin açıklanması gerekmektedir.

13. Bilindiği üzere genel haciz yolu ile icra takibinde borçlunun ödeme emrine itirazı, icra takibini kendiliğinden durdurur. İtiraz üzerine duran icra takibine itiraz hükümden düşürülmedikçe devam edilemez ve borçluya karşı hiçbir icra takip işlemi yapılamaz.

 14. İtirazla duran icra takibine devam edilebilmesi için açılan itirazın iptali davası; 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 67 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Buna göre itirazın iptali davasının açılabilmesi için;

i) İlamsız takip yapılmış olması,

ii) Borçlunun bu takibe itiraz etmesi,

iii) Alacaklının, itirazın kaldırılması için icra mahkemesine başvurmaması,

iv) İtirazın alacaklıya (davacıya) tebliğinden itibaren alacaklının, bir yıl içinde mahkemeye başvurmuş olması yasal koşullarının gerçekleşmesi gerekir.

15. Takip alacaklısı tarafından ödeme emrine süresi içinde itiraz etmiş olan takip borçlusuna karşı açılan itirazın iptali davasının konusu, icra takibine konu edilen alacaklar olup, davanın amacı itirazla duran takibin devamını sağlamaktır. Bu dava, yargılama usulü bakımından genel hükümlere tâbidir. Davalı borçlunun icra dosyasında ileri sürdüğü itirazlar dışındaki itirazlarını da bu dava içinde ancak cevap süresi içinde ileri sürmesi olanaklıdır. Eğer cevap süresi içinde davalı/borçlu diğer itirazlarını ileri sürmezse mahkeme bunları kendiliğinden göz önüne alamaz, takibe itiraz edilirken bildirilen sebeplerle sınırlı araştırma yapmak durumunda kalır.

16. Nitekim aynı hususlara Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 17.09.2019 tarihli ve 2017/19-824 E., 2019/885 K. ; 21.10.2020 tarihli ve 2017/(19)11-835 E., 2020/809 K. sayılı kararlarında da değinilmiştir.

17. Dava yargılama usulü bakımından genel hükümlere tâbi olduğundan yapılacak yargılama sonunda mahkemece verilecek karar ya davanın kabulü ya da reddine yönelik olacak; ancak takibin iptali ya da devamı hükmünü de içerecektir.

18. Bu bilgiler göstermektedir ki, itirazın iptali davası, icra takibine sıkı sıkıya bağlı; itiraz üzerine duran icra takibinin devam etmesini sağlayan ve takip hukuku içinde olmakla birlikte, maddi hukuk ilişkisinin incelenerek uyuşmazlığı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 303. maddesi anlamında kesin hükümle sonuçlandıran bir davadır. Takip dayanağı alacağın genel hükümler dairesinde tartışılarak mevcudiyeti sonucuna varan mahkeme itirazın iptali talebini kabul ettiğinde, aynı dava konusu ile ilgili olarak borçlu menfi tespit isteyemeyeceği gibi davanın reddi hâlinde de alacaklı aynı alacak için aynı dava sebebine dayanarak yeni bir alacak davası açamayacaktır.

19. İlamsız icra yolu yalnız para (ve teminat) alacakları için mümkün olmakla birlikte İİK’nın 269 ve devamı maddelerinde kiralar hakkında özel hükümler öngörülerek, adi ve hâsılat kiraları bakımından taşınmazların tahliyesi için de ilamsız tahliye takibi yolu kabul edilmiştir.

20. Bu şekilde yapılan takipte de borçluya (kiracıya) önce bir ödeme emri çıkarılır ve ödeme emrinde kira borcunu ödeme emrinin tebliği tarihinden itibaren adi kiralarda otuz gün, hasılât kiralarında ise altmış gün içinde kiracının ödemesi, ödemediği takdirde kiralayanının kesinleşen kira alacağı için haciz isteyebileceği gibi kiracının taşınmazdan tahliyesini de isteyebileceği ihtar edilir. Borçlu (kiracı) kural olarak yedi gün olan itiraz süresi içerisinde takibe itiraz edebilir. Kiracının itiraz etmesi hâlinde icra takibi durur. Bu durumda ödeme emrine itiraz ile duran ilamsız tahliye takibine devam edilebilmesi için kiralayanın icra mahkemesinden itirazın kaldırılması ve tahliyeye karar verilmesini talep etmesi ya da uygulamada kabul edildiği gibi itirazın iptali davası açması gerekmektedir.

21. Somut olayda da, davacı tarafça 07.09.2010 tarihinde adi ve hâsılat kiralarına ait yolla davalı aleyhine İzmir 1. İcra Dairesinin 2010/17.89 sayılı dosyasında takip başlatılarak, 06.04.2007 tarihi ile 06.09.2010 tarihi arası için toplam 11.520 TL kira alacağının tahsili, kira sözleşmesinin feshi ve davalının kiralanandan tahliyesi talep edilmiştir. Davalı ise aralarında herhangi bir kira sözleşmesi bulunmadığını belirterek borca ve takibe itiraz etmiş, bunun üzerine icra takibi durmuştur.

22. Davalının itirazının hükümden düşürülmesi için eldeki dava açılmış ise de az yukarıda açıklandığı üzere itirazın iptali davasının konusunu icra takibine konu edilen alacaklar oluşturmaktadır. Dava dilekçesinde ise takip talebindeki gibi bir kira ilişkisi ve kira alacağından bahsedilmemiş, davalının fuzuli şagil olduğu belirtilerek, davacının ecrimisil alacağına binaen itirazın iptali isteminde bulunulmuştur. Oysa ki, ecrimisilde bir malın hak sahibinin izni ve rızası dışında kötü niyetli olarak işgal ve kullanımından kaynaklanan bir tazminat söz konusu iken, kira ilişkisinde kiralayan ile kiracının karşılıklı anlaşması ve belli bir bedel karşılığında malın kullanımı dolayısıyla bir alacak hakkı söz konusudur. 

23. Görüleceği üzere takip talebine konu edilen kira alacağı ile davaya konu edilen ve bir tür tazminat niteliğinde olan ecrimisil hakkı tamamen birbirinden farklı hukukî niteliğe sahiptirler. Böyle olunca, mahkemece takip dayanağı olarak gösterilen kira sözleşmesi ve kira alacağı hakkında genel hükümler dairesinde sözleşme ilişkisi ve kira alacağının var olup olmadığı incelenerek, en nihayetinde mevcut olduğu sonucuna varılması durumunda itirazın iptaline karar verilmesi olanağı bulunmamaktadır.

24. Hâl böyle olunca, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen direnme kararı sonucu itibariyle doğru olduğundan onanması gerekmiştir.

IV. SONUÇ:

Açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerle;

Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile sonucu itibariyle doğru olan direnme kararının ONANMASINA,

Harç peşin alındığından harç alınmasına yer olmadığına,

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 22.09.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.