TALEP SONUCUNUN TERDİTLİ DAVA HALİNE DÖNÜŞTÜRÜLMESİ KISMEN ISLAHLA YAPILABİLİR.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


21 Kas
2022

Yazdır

T.C.
YARGITAY
3. Hukuk Dairesi

ESAS NO       : 2021/8728
KARAR NO    : 2022/6037

T Ü R K  M İ L L E T İ  A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ              : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 3. HUKUK DAİRESİ

TARİHİ                        : 20/10/2021
NUMARASI                : 2021/2133 - 2021/2733
DAVACI                      : E.E. VEK. AV. L.C.
DAVALIlar                  : 1- A. İNŞ. SAN. VE TİC. LTD. ŞTİ. VEK. AV. O.Ö.
                                      2- V.Y.
İLK DERECE
MAHKEMESİ             : BAKIRKÖY 12. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

TARİHİ                       : 21/04/2021
NUMARASI               : 2021/628 - 2021/166

Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen alacak davasının reddine dair verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davacı tarafın istinaf başvurusunun reddine yönelik olarak verilen karar, davacı vekili tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmekle; duruşma günü olarak belirlenen 21/06/2022 tarihinde davacı vekili Av. L.C. ile davalı şirket vekili Av. B.K. geldi. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunan vekillerin sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00'e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y   K A R A R I

Davacı; davalı şirketin yetkilisi Ahmet Y.’un ortak inşaat yapma önerisini kabul ettiğini, davalı şirket ile 3.000.000 TL sermayeli adi ortaklık sözleşmesini imzaladıklarını, yapılacak inşaat işine %34 oranında ortak olmayı kabul ettiğini ve ortaklık payına mahsuben 600.000 TL yatırdığını, inşaat sonrası davalı şirketin adi ortaklık payına kalan 7 adet bağımsız bölümün tamamını sattığını öğrendiğini, iki adet bağımsız bölümün davalı Veysi Y. adına devredildiğini ileri sürerek; adi ortaklığa konu bağımsız bölümlerin, tapularının %34 payının iptali ile adına tesciline karar verilmesini talep etmiş; 18/08/2020 tarihli ıslah dilekçesi ile bilirkişi incelemesi neticesinde dava değerinin 1.700.000 TL olarak belirlendiği, tapu iptal ve tescil talebi mahfuz kalmak üzere terditli olarak talebin bedele dönüştürülmesini ve davaya konu taşınmazların %34 payına tekabül eden bedelinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalılar, davaya cevap vermemişlerdir.

İlk derece mahkemesince; “...dava tarihi itibariyle var olan tapu kayıtlarına itibarla değerlendirme yapılması gerektiği, celp edilen tapu kayıtlarına rağmen davacı vekilinin kayıt maliklerine karşı ayrı bir dava açarak birleştirme talep ettiğine dair bir beyanının olmadığı, kayıt malikleri ile davalılar arasında mecburi dava arkadaşlığının bulunmaması sebebiyle mahkememizce bu hususun resen hatırlatılamayacağı, davacı vekilinin talep sonucunda alacak talebinin olmadığı, kısmi ıslah ile de talep sonucunda yer almayan bir hususun davanın tamamen ıslahı yoluna başvurmaksızın eklenmesinin mümkün bulunmadığı anlaşılmış olup bu nedenle karar duruşmasında mahkememizce ıslahın yapılmamış sayılmasına karar vermek gerekmiştir.

Sonuç itibariyle davalıların kayıt maliki olmadıkları, davacının yalnızca davalılara karşı tapu iptal ve tescil talebinde bulunduğu, basit bir tapu araştırması ile yine yargılama sırasında celp edilen tapu kayıtlarından kayıt maliklerinin tespiti mümkün iken davacının yalnızca davalılara husumet yöneltmek suretiyle açmış olduğu tapu iptal ve tescil davasının dinlenme olanağının bulunmadığı..." gerekçesiyle davanın pasif husumet yokluğu sebebiyle reddine karar verilmiş; karara karşı, davacı vekili istinaf yoluna başvurmuştur.

Bölge adliye mahkemesince; ilk derece mahkemesince verilen kararda vakıa ve hukuki değerlendirme bakımından usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmadığı gerekçesiyle, davacı vekilinin istinaf talebinin esastan reddine karar verilmiş; karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacının davalılardan Veysi'ye yönelik temyiz itirazlarının reddi gerekir.

2- Uyuşmazlık; dava dilekçesinde dava konusu edilmeyen, ortaklığa konu taşınmaz bedelinin harcı yatırılmış bir ıslah dilekçesi ile talep edilmesinin mümkün olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

Öncelikle ıslaha ilişkin yasal mevzuatın açıklanmasında yarar bulunmaktadır.

Islah kavram olarak; taraflardan birinin yapmış olduğu usul işleminin tamamen veya kısmen düzeltilmesine denir (HMK m. 176). Islah müessesesi, davayı değiştirme, başka deyişle iddia ve müdafaanın değiştirilmesi veya genişletilmesi yasağını bertaraf eden bir imkandır. Zira bu suretle, aslında yasal itiraz ile karşılaşılabilecek olan herhangi bir taraf muamelesi, ıslah kurumu yardımı ile artık bu itirazı davet etmeksizin yapabilmektedir (Üstündağ, S.: Medeni Yargılama Hukuku, Cilt: I-II, 5. Baskı, İstanbul 1992, s. 534).

Islahın konusu tarafların yapmış oldukları usul işlemleri olduğu için, ıslahla düzeltilecek usul işlemlerinin neler olduğundan da söz etmek gerekir. Gerek öğreti, gerekse Yargıtay uygulaması davanın değiştirebileceğini ve genişletilebileceğini aynı şekilde savunmanın genişletilebileceğini ilke olarak kabul etmektedir. Yine müddeabihin artırılıp artırılmayacağı hususu da bir usul işlemi olup, ıslahın konusudur (Kuru, s. 4035).

6100 sayılı HMK’nın 176 ncı maddesine göre; ıslah, tamamen (kamilen) veya kısmen olmak üzere iki şekilde yapılabilmektedir.

Tamamen ıslahta davacı, davasını baştan (dava dilekçesinden) itibaren ıslah eder ve bir hafta içerisinde yeni bir dava dilekçesi verir (HMK m. 180). Davanın tamamen ıslahı yoluna, dava dilekçesinden (dava dilekçesi dahil) itibaren (HMK m. 179/2 de sayılanlar hariç) bütün usul işlemlerinin yapılmamış sayılması için başvurulur (HMK m. 179/1). Bu hâlde dava dilekçesinden itibaren yapılmış olan usul işlemlerinin (HMK m. 179/2 de sayılanlar hariç) tamamının yapılmamış sayılması (ıslah edilmesi, düzeltilmesi) söz konusu olduğu için buna davanın tamamen ıslahı denir (Kuru, B.: İstinaf Sistemine Göre Yazılmış Medeni Usul Hukuku, Ankara 2019, s. 424). Başka bir anlatımla davacı tamamen ıslah ile yeni bir dilekçe vererek davasını baştan itibaren usule müteallik bütün işlemlerini değiştirebilir. Yani davacı bu yolla dava sebebini ve talep sonucunu tamamen değiştirip genişletebileceği gibi, davalı da tam ıslah ile savunmasını tamamen değiştirip genişletebilecektir. Bunun doğal sonucu olarak, dava dilekçesinde yer alan ilk talep içeriği değil, ıslah yoluyla açıklanan talep içeriği nazara alınarak araştırma ve inceleme yapılması ve mahkemece verilecek hükümde de ıslahla ileri sürülen istemin karşılanması gerekecektir.

Davanın kısmen ıslahında ise; davada yapılmış olan belli bir usul işlemi ıslah edilir (HMK m. 181) (düzeltilir) ve bundan sonraki usul işlemlerinin (ıslah edilen usul işlemi ile ilgili oldukları ölçüde) yapılmamış sayılması sağlanır (Kuru, s. 4014). Davacının talep sonucunu (müddeabihi) arttırması, talep sonucunu terditli dava hâline dönüştürmesi ve talep sonucunun daraltılması gibi işlemler kısmen ıslaha örnek olarak sayılabilecek usule müteallik işlemlerdir.

Nitekim ıslaha ilişkin hükümet gerekçesinde de; “taraflar, daha önce olduğu gibi, ıslah yolu ile iddialarını ve savunmalarını genişletip değiştirebileceklerdir. Buna göre, davacı dava dilekçesinde belirttiği dava sebebini değiştirebileceği gibi, örneğin; daha önce belirttiği ödünç sözleşmesi sebebini değiştirip, sebepsiz zenginleşme sebebine dayanabilecektir. Keza, davacı dava dilekçesinde belirttiği vakıaları eksik belirtmişse, onları ıslah yolu ile tamamlayabilecektir. Ayrıca, davacının dava dilekçesinde belirttiği talebini ıslah yolu ile artırması, örneğin daha önce istediği ellibin Türk Lirasını yüzbin Türk Lirasına çıkarması mümkün olduğu gibi, talebini değiştirmesi de mümkündür, aynen talep ettiği otomobilden vazgeçip, ıslah yolu ile değerini isteyebileceği gibi, otomobilden tümüyle vazgeçip, ıslah yolu ile bilgisayar istemesi de mümkün” olduğu belirtilmiştir.

Bu aşamada, somut olayda başta dava dilekçesinde yer verilmeyip, dava konusu edilmeyen ancak bilirkişi marifetiyle tespit edilen taşınmaz bedelinin yargılama sırasında ıslah yolu ile davaya dahil edilmesinin olanaklı olup olmadığının irdelenmesi gerekecektir.

Bilindiği üzere, bir dava konusu, bizatihi kendisi davayı oluşturuyor ise, burada kısmi dava bulunmadığından ıslah edilebilecek bir dava da bulunmamaktadır (Örn. Bir taşınmazın tamamı hakkında iptal ve tescil istemiyle açılan davada, davanın konusunu bu taşınmazın bizatihi kendisi teşkil etmekle, bu taşınmazdan başka bir taşınmaz davaya dahil edilmek istenirse bu halde ıslah söz konusu olamayacaktır).

Ancak bir davanın konusunu teşkil eden taleplerden sadece bir bölümü istenmiş ve kısmi davaya konu edilmişse daha sonra kalan bölümü için ıslah söz konusu olabilecektir (Örn. Bir taşınmaza el atma nedeniyle istenen tazminat miktarının kısmen talep edilip, daha sonra ıslaha konu edilmesi, bir taşınmazın bir bölümü dava edilmişken diğer bölümünün de ıslahen dava edilmesi gibi).

Kural olarak dava açıldıktan sonra sebebinde, konusunda, delillerde ve diğer hususlarda usule ilişkin işlemlerin ıslah yoluyla düzeltilmesi mümkün olduğu gibi, davanın konusunda da ıslah mümkündür. Ne var ki ıslaha ilişkin yasal düzenlemeler göstermektedir ki, ıslahla kastedilen dava konusu edilen hususların genişletilmesi veya değiştirilmesidir.

Dava konusu edilmeyen bir şeyin ıslah yoluyla davaya ithaline ve dava konusu hâline getirilmesine yasal açıdan olanak bulunmamaktadır (HGK’nın 01/07/2021 tarihli ve 2017/14-2815 E.-2021/888 K. sayılı kararı).

Tüm bu maddi ve hukuki durum hep birlikte değerlendirildiğinde; mahkemece yargılama sırasında dava konusu taşınmazların güncel tapu kayıtlarının dosyaya temini sağlanmış, tetkikinde ortaklığa konu olduğu ileri sürülen dairelerin davalılar adına kayıtlı olmadığı tespit edilmiş, yine yapılan keşif ve alınan bilirkişi raporu sonrası davacı vekili 18/08/2020 tarihli ıslah dilekçesiyle, dava değerinin 1.700.000 TL olarak belirlendiği, tapu iptal ve tescil talebi mahfuz kalmak üzere terditli olarak talebin bedele dönüştürülmesine ve davaya konu taşınmazların %34 payına tekabül eden bedelin tahsiline karar verilmesini talep ettiği anlaşılmaktadır. Eldeki davada davacının ıslah dilekçesiyle, ortaklığa konu taşınmazların tapusunun iptali talebi ile birlikte bu talebine yeni bir talep eklemeyip, sadece mevcut talep sonucunu terditli dava hâline dönüştürdüğünün, eş söyleyişle kısmen ıslah suretiyle usule müteallik bir işlem tesis edildiğinin kabulü gerekmektedir.

O halde ilk derece mahkemesince; davacı tarafından verilen ıslah dilekçesinin, geçerli bir kısmi ıslah olduğu kabul edilmek suretiyle, davalı bakımından davanın esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve eksik incelemeyle bu davalı bakımından da pasif husumetten red kararı verilmiş olması, doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.

İlk derece mahkemesi kararının, yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmasına karar verilmiş olduğundan, HMK'nın 373 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca, işbu karara karşı yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin bölge adliye mahkemesi kararının da kaldırılmasına karar verilmiştir.

SONUÇ : Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davacının davalılardan Veysi'ye yönelik temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK'nın 373 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararının KALDIRILMASINA, aynı Kanun'un 371 inci maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının davacı yararına BOZULMASINA, 3.815 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davalı şirketten alınıp davacıya verilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 21/06/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan           Üye                Üye                  Üye             Üye 
M. DUMAN      A. ÇOLAK     A. F. AYAZ       E. ATEŞ      F. TEMEL