TANIKLIK İLE İSTİCVAP İLİŞKİSİNE DAİR KARAR

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


28 Tem
2015

Yazdır

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO          : 2013/15-1606
KARAR NO       : 2015/1142       

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ       :
Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ                : 29/05/2013
NUMARASI          : 2013/213 E - 2013/345 K.
DAVACI               : A.B. vekili Av. S.G.
DAVALI                : İ.İ. Tıp Teknolojileri Dış. Tic. ve Paz. Ltd.Şti. vekili Av. N.Y.

Taraflar arasındaki “alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesince davanın reddine dair verilen 30.11.2011 gün ve 2009/219 E. - 2011/540 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 10.07.2012 gün ve 2012/485 E. - 2012/5262 K. sayılı ilamı ile;

(... Dava, sözlü anlaşma uyarınca 2006/2007 yılları içerisinde malzemesi davalıya ait olmak üzere davalının kiraladığı üç ayrı bloktan oluşan binaların demir, doğrama, çelik çatı, oluk vs. işlerini yaptığı halde bedeli ödenmediğinden davalıdan tahsiline karar verilmesi istemiyle açılmıştır.

Davalı zamanaşımı itirazında bulunmuş, akdî ilişkinin kurulmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, akdî ilişkinin varlığı davacı tarafından usulen kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, karar, davacı vekilince temyiz olunmuştur.

Kural olarak arsa payı devrini içermeyen eser sözleşmelerinin yazılı olarak düzenlenmesi zorunlu değildir. Kuşkusuz yazılı biçim, ispat kolaylığı sağlar. Eldeki davada sözlü anlaşma yapıldığı hususunda, faturalar, delil tesbiti ve tanık anlatımlarına dayanılmıştır. HUMK’nın 289. maddesi hükmünce davalının açık onayı bulunmadığından tanık anlatımına itibar olunamaz ise de davalının mimarı olarak çalışanı bulunan Y.K.A. imzalı 01.01.2006 ila 30.06.2007 tarihleri arasında davacı tarafından yapılan işlerin listesi başlıklı belgeler dosyaya sunulmuştur. Davalı da 22.03.2011 tarihli dilekçesinde adı geçen mimarın şirketlerinde çalıştığını, ancak belgede geçen tarihlerde çalışmadığından sonradan düzenlenmiş olabileceğini, çalışma döneminin SGK kayıtlarıyla sabit olduğunu, eldeki davanın dayanağı işlerden önce davacının yapmış olduğu imalât bedelinin ödendiği konusunda da taraflar arasında uyuşmazlık bulunmadığını bildirmiştir. Bu dilekçede davalı, Y.K.A.’ın şirket çalışanı olduğunu kabul etmekte ancak belgenin sonradan düzenlendiğinden bahisle itiraz etmektedir. Yine taraflar arasında daha önce başlayan sözleşme ilişkisinin varlığı da çekişmesizdir. Bu durumda anılan belgenin mahkemece BK’nın 32 ve 38. madde hükümlerince değerlendirilmesi gerekir.

O halde yapılması gereken iş, yukarıda sözü edilen belgelerde düzenleyen olarak imzası bulunan Y.K.A.’ı HMK’nın 169 ve devamı maddeleri uyarınca isticvap etmek, imzanın ve içeriğinin kabul edilmesi durumunda, BK 366. maddeye göre uzman bilirkişilere imalâtın gerçekleştiği 2006-2007 piyasa fiyatlarıyla bedelini hesaplatıp hüküm altına almak, imzanın inkârı halinde şimdiki gibi davanın reddine karar vermekten ibarettir. Bu hususlar üzerinde durulmadan eksik incelemeyle davanın reddi doğru olmadığından karar bozulmalıdır...)

gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN: Davacı vekili

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava; eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkindir.

Davacı vekili, müvekkili ile davalı şirketin 2005 yılından bu yana karşılıklı ticari faaliyet içinde bulunduğunu, aralarında yazılı sözleşme olmaksızın müvekkilince davalıya ait demir doğrama işlerinin yapıldığını ve ücretinin de alındığını, bu güven ortamı nedeniyle taraflar arasında yapılan sözlü anlaşma uyarınca, müvekkilinin davalının kiralamış olduğu üç ayrı bloğun demir doğrama, profillerden duvar, tavan, çeşitli bölme işleri, rögar kapakları, çelik çatı ve oluk işleri imalat ve montajları, profil korkuluk, kapı imalat ve montajları ve sair işleri 2006- 2007 yılları içerisinde malzemesi karşı tarafa ait olmak üzere yaptığını ancak davalı tarafça 102.559.00 TL iş bedelinin, böyle bir işin yapılıp yapılmadığının belli olmadığı gerekçesiyle ödenmeyerek yapılan işin ve bu alacağa ilişkin düzenlenen faturanın kabul edilmediğini, yapılan imalatların bedelinin 72.998.00 TL olduğunu ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 72.998.00 TL alacağın, davalıya gönderilen ihtarnamenin tebliğ tarihi olan 29.07.2008 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, davanın zamanaşımına uğradığını, davacı tarafça müvekkiline gönderilen ihtarname ve faturalara, fatura konusu işlerin neye dayanılarak, ne zaman ve nerede yapıldığı ile işlerin/malzemelerin kime teslim edildiğinin belli olmaması nedeniyle itiraz edildiğini, taraflar arasında yazılı bir sözleşmenin mevcut olmadığını, yapıldığı iddia edilen işlerin sözlü anlaşmaya istinaden yapılmasının basiretli tacir gibi davranma yükümlülüğüne uygun olmadığını, tespit bilirkişi raporunu kabul etmediklerini, mülkiyeti kendisine ait olmayan bir yere müvekkilince böyle bir harcama yapılmayacağını, 2006- 2007 yıllarında yapılan işlerle ilgili olarak 11.07.2008 tarihinde fatura düzenlenmesinin mantıklı olmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, yanlar arasındaki akdi ilişkinin varlığının sabit olmadığı, davacı tarafça, sunulan ve davalının mimarı olan Y.K.A. isimli kişinin, davacının davalı için yaptığı işleri açıklayan yazısına davalı vekilince iddianın genişletilmesi olarak karşı çıkıldığı, ayrıca anılan kişinin davalı şirketin temsilcisi olmayıp bir dönem çalışanı olduğunun ve düzenlediği belgenin yazılı delil başlangıcı olamayacağının bildirildiği, davacı tarafça bu şahsın tanık sıfatıyla dinlenilmesinin istenildiği, alınan bilirkişi raporu ile bu kişinin davalı şirket çalışanı olduğuna dair bir tespitin yapılamadığı, davalı şirketin temsilcisi olmayan bir şahsın düzenlediği belgenin yazılı delil başlangıcı olarak kabul edilemeyeceği, davacı tarafça davalıya yemin de teklif edilmediği, buna göre HUMK’nın 288. maddesi anlamında davalıdan sadır olmuş yazılı bir belge ile akdi ilişkinin varlığının ispatlanamadığı, davalı tarafın tanık dinlenilmesine muvafakat etmemesi ve tanık dinlenilmesini mümkün kılacak türden yazılı delil başlangıcı bulunmaması nedeniyle davacı tarafın tanık dinletme talebi kabul edilmediğinden bahisle, davanın reddine dair verilen karar, davacı vekilinin temyizi üzerine, Özel Dairece yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmuştur.

Mahkemece, şirket temsilcisi olmayan, sadece bir dönem şirket çalışanı olan bir kişinin düzenlediği belgenin şirket için bağlayıcı olmasının ve bu belge dolayısıyla anılan kişinin isticvabının mümkün bulunmadığı, HMK'nın 169. maddesi uyarınca isticvabın davada taraf olanlar için sözkonusu olabileceği, yine HMK'nın 170. maddesi uyarınca tüzel kişiler adına temsil yetkisine sahip kimselerin isticvap olunabileceğinden, davalı tüzel kişiliğin temsilcisi olmayan Y.K.A. isimli kişinin isticvabının hukuken mümkün bulunmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme kararı, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; “İ. Mimarı Y.K.A.” imzalı belge altında imzası bulunan ve bir dönem davalı şirket çalışanı olup davanın taraflarından olmayan Y.K.A.’ın isticvap edilip edilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.

Mevzuatımızda isticvabın düzenlendiği 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 169. maddesi; “Mahkeme, kendiliğinden veya talep üzerine taraflardan her birinin isticvabına karar verebilir. İsticvap, davanın temelini oluşturan vakıalar ve onunla ilişkisi bulunan hususlar hakkında olur” hükmünü içermektedir.

Madde metninden de anlaşılacağı üzere, davanın tarafları dışındaki üçüncü kişilerin isticvap edilmeleri mümkün değildir. Üçüncü kişilerin davada bilgilerine başvurulması istenirse, onlar ancak tanık olarak dinlenebilirler (TERCAN, Erdal; Medeni Usul Hukukunda Tarafların İsticvabı, Ankara 2001, s. 138; YILMAZ, Ejder; Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerhi, Ankara 2012, s. 945 vd.).

Yargıtay uygulamasında da, davanın tarafları dışındaki üçüncü kişilerin isticvap olunamayacağı ancak tanık sıfatıyla dinlenebileceği kabul edilmiştir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 24.03.2010 gün ile 2010/14-154 E., 2010/177 K. ile 25.02.2015 gün ve 2013/15-1523 E., 2015/853 K. sayılı kararları).

Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde, davacı tarafından dava konusu edilen alacağın varlığını ispatlamak için ibraz edilen delillerden olan “A. Evlerindeki Villaya Yapılan İşler”, “B Blok Yapılan İşler” ve “C Blok Yapılan İşler” başlıklı, “İ.’in mimarı Y.K.A.” imzalı, 01.01.2006 ile 30.06.2007 tarihleri arasında davacı tarafından yapılan işlerin listesini gösteren belgeler dosyaya sunulmuş, davalı tarafça 22.03.2011 tarihli dilekçesinde anılan mimarın şirketlerinde çalıştığı kabul edilmiş, ancak belgede geçen tarihlerde çalışmadığı, bu nedenle belgelerin sonradan düzenlendiği belirtilerek itiraz edilmiştir. Tüm bu hususlar gözetildiğinde, davanın tarafı olmayan Y.K.A.’ın isticvap hükümlerine göre celbi mümkün olmadığından ancak tanık olarak dinlenebilecektir.

Bunun yanında taraflar arasında davaya konu uyuşmazlıktan daha önce başlayan sözleşme ilişkisinin varlığı da çekişmesizdir. Davacı tarafça 23.07.2009 tarihli dilekçe ile anılan mimarın, tanık olarak dinlenilmesi talep edilmiş, mahkemece bu talep yerinde görülmeyerek reddedilmiştir.

Bu nedenlerle, hakimin davayı aydınlatma ödevi (HMK, m. 31) bulunduğu hususu da gözetildiğinde mahkemece; davacı taraf delilleri arasında bulunan “A. Evlerindeki Villaya Yapılan İşler”, “B Blok Yapılan İşler” ve “C Blok Yapılan İşler” başlıklı belgelerde düzenleyen olarak imzası bulunan davalı çalışanı mimar Y.K.A.’ın, belgeler altındaki imzanın kendisine ait olup olmadığı ile dava konusu alacağın dayanağı olan işlerin davacı tarafça yapılıp yapılmadığı konusunda tanık sıfatıyla beyanı alınarak uyuşmazlığın buna göre değerlendirilmesi gereklidir.

O halde, davalı çalışanı Y.K.A.’ın üzerinde imzasının bulunduğu ileri sürülen belgeyle ilgili olarak tanık sıfatıyla dinlenip sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiğinden kararının bu değişik gerekçe ile bozulması gerekmiştir.

Direnme kararı açıklanan bu değişik nedenlerle bozulmalıdır.

SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda gösterilen değişik nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 01.04.2015 gününde oybirliği ile karar verildi.