TASARRUFUN İPTALİ AÇISINDAN KURAL OLARAK AYNI MEVKİDE TAŞINMAZLARIN BULUNMASI İPTAL SEBEBİ OLAMAZ.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


21 Nis
2021

Yazdır

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2019/17-44
KARAR NO   : 2020/783

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ              :
İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ                        : 09/12/2014
NUMARASI                : 2014/1182 - 2014/487
DAVACI                      : Yapı ve Kredi Bankası Aş vekili Av. N.Y.T. vd.
DAVALILAR               : 1- İ.G. vekili Av. Y.M.
                                      2- M.F.A. vekili Av. R.C.D.
                                      3- Y.Y. vekili Av. M.D.

1. Taraflar arasındaki “tasarrufun iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin karar davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 17. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. 

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacı vekili 25.09.2006 harç tarihli dava dilekçesinde; müvekkili banka tarafından davalı borçlu İzzet G. aleyhine İzmir 14. İcra Dairesinin 2004/3.13 takip sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, takibin kesinleştiğini, icra dosyalarındaki haciz tutanaklarının geçici aciz belgesi hükmünde olduğunu, borçlu İzzet’in İzmir İli, Foça İlçesi, l. Köyü, D.Mevkiinde bulunan 435 parsel sayılı taşınmazını 03.10.2002 tarihinde, 3.000,00 TL bedelle davalı Yusuf Y.’e, 423 parsel sayılı taşınmazını ise 18.12.2002 tarihinde 1.500,00 TL bedelle davalı Mehmet Fazıl A.'a devrettiğini, yapılan satış işlemlerinin İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 278. maddesi uyarınca bağışlama hükmünde ve batıl olduğunu, dava dışı H. Bankası A.Ş. tarafından İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2005/539 E. sayılı dosyasında açılan tasarrufun iptali davasında davalı Mehmet Fazıl A.’ın verdiği cevap dilekçesinde 423 parsele komşu 424, 442, 441, 440, 421 parsellerin de maliki olduğunu beyan ettiğini, davalı Mehmet’in borçlu İzzet G.'ın taşınmaz komşusu olması nedeniyle, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastını bildiğini, bu nedenle 423 parsel ile ilgili tasarrufun İİK’nın 280. maddesi gereğince de iptale tâbi olduğunu ileri sürerek her iki parsele yönelik olan tasarrufun iptaline karar verilmesini talep etmiştir. 

Davalı Cevabı:

5. Davalı İzzet G. vekili 31.10.2006 tarihli cevap dilekçesinde; satışların alacaktan mal kaçırmak kastına yönelik olmadığını, hesap kat ihtarnamesi ile icra takibinin başlangıç tarihi nazara alındığında satışların bu tarihten önce yapıldığının anlaşılacağını, müvekkilinin tüm borçlarını düzenli olarak ödediğini, müvekkilinin tarla vasfındaki taşınmazlarını paraya çevrilebilirlik durumunu dikkate alarak o günkü rayiç değerleri üzerinden sattığını, satın alanların müvekkilinin ekonomik sıkıntısını bilmelerinin mümkün olmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

6. Davalı Mehmet Fazıl A. vekili 12.10.2006 tarihli cevap dilekçesinde; müvekkilinin 1983 yılından bu yana tarım ve hayvancılık ile geçindiğini, müvekkili adına kayıtlı bulunan 440, 441 ve 442 nolu parsellerin yanında bulunan davalı İzzet' e ait 423 parseli iyi niyetle tarımla uğraşmak için ve piyasa değeri ile satın aldığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

7. Davalı Yusuf Y. vekili 27.10.2006 tarihli cevap dilekçesinde; taşınmazı iyi niyetle piyasa değerinden davalı İzzet' ten satın aldığını, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

Mahkeme Kararı:

8. İzmir 2. Asliye TicaretMahkemesinin 16.10.2008 tarihli ve 2007/93 E.,2008/592 K. sayılı kararı ile; davalı Mehmet Fazıl'a yapılan taşınmaz satışında satış bedeli ile gerçek değer arasında fahiş fark bulunmadığı gerekçesiyle bu tasarruf yönünden davanın reddine, davalı Yusuf'a yapılan satışta ise taşınmazın satış bedeli ile gerçek değeri arasında fahiş fark bulunduğu gerekçesi ile bu taşınmaz yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir.

9. Hükmün taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 02.11.2009 tarihli ve 2009/4249 E., 2009/6992 K. sayılı kararı ile; “… Mahkemece, Dava konusu edilen iki taşınmazdan 423 numaralı parsel için davanın reddine diğer parsel için davanın kabulüne karar verilmiş ise de varılan sonuç için yapılan araştırma ve inceleme yeterli değildir. 16/01/2008 tarihli keşif sonrasında verilen bilirkişi raporunda benzer özellikleri yazılarak dava tarihi itibariyle m2 birim fiyatı olarak her iki taşınmaz için de 2 YTL bildirilmiştir. Ancak, tasarruf tarihlerindeki gerçek değerlerin belirtilmemesi nedeniyle istenen ek raporda iki taşınmazın birim fiyatının değişmesi nedeniyle davalı Y. tarafından özellikle vurgu yapılarak diğer davalılar da bilirkişi raporundaki değerin yüksek olduğundan bahisle itiraz etmişlerdir.

Mahkemece yapılan itirazlar değerlendirilerek asıl rapor ile ek rapor arasındaki birim fiyat farklılığının nedenleri araştırılmadan, davanın İİK'nın 277 vd. maddelerine dayalı tasarrufun iptali istemine ilişkin olduğu da nazara alınarak davacı tarafından İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerden birine dayanılmış olsa dahi, mahkemenin bununla bağlı olmayıp, diğer maddelerden birine göre de iptal kararı verebileceği düşünülmeden (Y.H.G.K.25.11.1987 Tarih, 1987/15-330 Esas ve 1987/872 Karar sayılı ilamı) yazılı şekilde aynı ada içindeki bir parsel için davanın kabulüne başkabir parsel içinde ise reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir…” gerekçesiyle bozma kararı verilmiştir.

10. İzmir 8. Asliye Ticaret Mahkemesince bozma kararına uyulmasına karar verildikten sonra yapılan yargılamada, 07.03.2012 tarihli ve 2012/208 E., 2012/50 K. sayılı kararı ile; davaya konu 435 parselin satış tarihi itibariyle değeri ve tapuda gösterilen satış değeri arasında mislini aşan fark bulunduğu, 423 parsel nolu taşınmaz yönünden mislini aşan fiyat farkı söz konusu olmadığı gibi İİK’nın 277 ve devamı maddeleri gereğince iptali gerektirir hususlar mevcut olmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile davacının İzmir 14 İcra Dairesinin 2004/3.13 E. sayılı dosyasındaki alacağın tahsili yönündeki Foça I. Köyü D.A. Mevkiinde kain 435 nolu parselde kayıtlı taşınmazın davalı İzzet G. tarafından diğer davalı Yusuf Y.’e satışına ilişkin 03.10.2002 tarihli ve 2183 yevmiye nolu tasarrufun iptaline, aynı yerde bulunan diğer taşınmaz 423 parsel ile ilgili davanın reddine karar verilmiştir.

11. Hükmün davacı vekili ile davalı Yusuf Y. vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 24.09.2012 tarihli ve 2012/8625 E., 2012/9907 K. sayılı kararı ile; davalı Yusuf vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile 435 numaralı parsel yönünden hükmün onanmasına karar verilmiş; davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde ise; “… davalı Mehmet Fazıl’a yapılan satışta bedel farkının bulunmadığı anlaşılmış ise de somut olayda davalı Mehmet Fazıl’ın aşamalarda dile getirdiği ve özellikle 12/10/2006 tarihli davaya cevap dilekçesinde açıkladığı şekilde tasarrufa konu taşınmazın bulunduğu yerde taşınmazlarının olduğu ayrıca aynı yörede başka taşınmazlar da satın aldığı ve yıllardan beri yörede hayvancılık yaptığı, nitekim dava dilekçesinin de adres olarak gösterilen F. Hayvancılık Ilıpınar-FOÇA adresinde kendisine tebliğ edildiği anlaşılmaktadır. Davanın dayanağını teşkil eden takip dosyasında ise borçlulardan birinin F. Hayvancılık Tarım Ürünleri San. A.Ş olduğu görülmektedir. Bu şirket ile davalı Mehmet Fazıl’ın tebligat yapılan işyerinin aynı yer olup olmadığı, davalı Mehmet Fazıl’ın yukarıda adı geçen şirket ile bir bağlantısının bulunup bulunmadığı, kendi taşınmazlarının dava konusu taşınmaza olan uzaklığı ile adı geçen davalının faaliyet alanından dolayı borçlu İzzet’in alacaklılarından mal kaçırmak ya da alacaklılarını ızrar kastı ile hareket ettiğini bilebilecek kişilerden olup olmadığı (İİK. 280/I) değerlendirilerek bir karar verilmesi yerine eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru değildir…” gerekçesiyle bozma kararı verilmiştir.

12. Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin yukarıda belirtilen bozma kararına karşı davalı Yusuf Y. vekili tarafından talep edilen karar düzeltme istemi, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 28.02.2013 tarihli ve 2013/1510 E., 2013/2418 K. sayılı kararı ile; “… Daire kararının 2. paragrafının 2. satırında mahkemece 435 numaralı parsel açısından davanın reddine karar verilmiş olduğu yazılmış ise de bu husus maddi hatadan kaynaklanmakta olduğundan bozma nedeni yapılmamıştır.” hususu belirtilmek suretiyle reddedilmiştir.

13. İzmir 8. Asliye Ticaret Mahkemesince bozma kararına uyulmasına karar verildikten sonra yapılan yargılamada 16.12.2013 tarihli ve 2013/146 E., 2013/430 K. sayılı kararı ile; bozma gereğince davalı Mehmet Fazıl ile F. Hayvancılık Tarım Ürünleri Şti’ nin adreslerinin araştırıldığı, adreslerin aynı olmadığının tespit edildiği, Foça Tapu Sicil Müdürlüğünden Mehmet Fazıl'a ait olan taşınmaz tapularının celp edildiği, 423 parselin bulunduğu Değirmenaltı Mevkiinde Mehmet Fazıl’ın taşınmazlarının bulunduğunun görüldüğü, bozmadan sonra toplanan delillere göre aynı mevkide taşınmazların bulunmasının iptal sebebi olamayacağı ve 07.03.2012 tarihli karardaki gerekçeler de aynen geçerli kabul edilerek 423 parselin satışına ilişkin tasarrufun iptali talebinin reddinin gerektiği gerekçesiyle 435 nolu parsel yönünden kesinleşen dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına, dava konusu 423 parsel ile ilgili olarak davalılar İzzet G. ve Mehmet Fazıl A. yönünden açılan davanın sübut bulmadığından reddine karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

14. İzmir 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur. 

15. Yargıtay 17. Hukuk Dairesince 26.05.2014 tarihli ve 2014/7829 E.,2014/8321 K. sayılı kararı ile;

“… Hükmüne uyulan bozma ilamında dava konusu edilen 423 numaralı parsel için yapılan satışta bedel farkının bulunmadığı anlaşılmış ise de davalı Mehmet Fazıl’ın aşamalarda dile getirdiği ve özellikle 12/10/2006 tarihli davaya cevap dilekçesinde açıkladığı şekilde tasarrufa konu taşınmazın bulunduğu yerde taşınmazlarının olduğu ayrıca aynı yörede başka taşınmazlar da satın aldığı ve yıllardan beri yörede hayvancılık yaptığı nitekim dava dilekçesinin de adres olarak gösterilen F. Hayvancılık Ilıpınar-FOÇA adresinde kendisine tebliğ edildiğinin anlaşıldığı, davanın dayanağını teşkil eden takip dosyasında ise borçlulardan birinin F. Hayvancılık Tarım Ürünleri San. A.Ş olduğu, şirket ile davalı Mehmet Fazıl’ın tebligat yapılan işyerinin aynı yer olup olmadığının, davalı Mehmet Fazıl’ın yukarıda adı geçen şirket ile bir bağlantısının bulunup bulunmadığının, kendi taşınmazlarının dava konusu taşınmaza olan uzaklığı ile adı geçen davalının faaliyet alanından dolayı borçlu İzzet’in alacaklılarından mal kaçırmak ya da alacaklılarını ızrar kastı ile hareket ettiğini bilebilecek kişilerden olup olmadığının (İİK. 280/I) değerlendirilerek bir karar verilmesi yerine gereğine değinilmiştir.

Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda yapılan satışta iptali gerektirir bir unsur bulunmadığı, aynı mevkide taşınmazlarının bulunmasının iptal nedeni olamayacağı gerekçesi ile davanın yargılamaya konu 423 parsel ile ilgili davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Uyuşmazlık konusu taşınmazın yapılan keşfi sonucu düzenlenen krokiye göre davalı Mehmet Fazıl’ın bu taşınmaz ile komşu başka taşınmazları gösterildiği gibi adı geçen davalının uzun yıllardır bölgede hayvancılıkla uğraştığı ve satın alınan taşınmazın ait olduğu köyün nüfusu da nazara alındığında borçlu İzzet’in alacaklılarından mal kaçırmak ya da alacaklılarını ızrar kastı ile hareket ettiğini bilebilecek kişilerden olduğu (İİK m. 280/I) kabul edilerek davanın kabulüne karar verilmesi yerine yazılı gerekçe ile davanın reddine ilişkin hüküm tesisi doğru değildir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

16. İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 09.12.2014 tarihli ve 2014/1182 E., 2014/487 K. sayılı kararı ile; 423 parsel nolu taşınmaz yönünden mislini aşan fiyat farkı söz konusu olmadığı, İİK’nın 277 ve devamı maddeleri gereğince iptali gerektirir hususlar mevcut olmadığı gibi bozmadan sonra toplanan delillere göre Mehmet Fazıl’ın davacıyı zararlandırıcı şekilde satışın iptalini gerektirir unsurların bulunmadığı, aynı mevkide taşınmazların bulunmasının iptal sebebi olamayacağı gerekçeleriyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

17. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

18. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davalı Mehmet Fazıl A.’ın, davalı borçlu İzzet G.’ın alacaklılarından mal kaçırmak ya da alacaklılarını ızrar kastı ile hareket ettiğini bilen ya da bilebilecek kişi olarak kabul edilip edilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

19. Dava İİK’nın 277 vd. maddelerine dayalı olarak açılan tasarrufun iptali istemine ilişkindir.

20. Tasarrufun iptali davası; “Borçlunun alacaklısını zarara uğratmak kastıyla mal varlığından çıkarmış olduğu, mal ve hakların veya bunların yerine geçen değerlerin tasarruftan zarar gören alacaklının alacağını elde etmesi amacıyla dava açarak tekrar borçlunun mal varlığına geçmesini sağlayan bir dava”, kısaca borçlunun alacaklılarından mal kaçırmak için yaptığı tasarruflarını, alacaklının alacağı ile sınırlı olarak hükümsüzleştirmeye yönelik bir dava olarak tanımlanabilir.

21. İptal davasının amacı bir alacağı ödememek için, mal varlığını azaltıcı veya artışını önleyici nitelikte, borçlu tarafından yapılan tek taraflı hukuki işlemler ve fiillerle, borçlunun amacını bilen veya bilmesi gereken kişilerle yaptığı tüm hukuki işlemleri, alacaklının alacağı ile sınırlı olarak hükümsüz sayarak işlem konusu mal veya hakkı hâlen borçluya aitmiş gibi, cebrî icra yolu ile alacaklının alacağını almasına olanak sağlamaktır.

22. Kanun koyucu, borçlunun iptale tabi tasarruflarını, İİK'nın 278, 279 ve 280. maddelerinde üç grup hâlinde düzenlenmiştir. Ancak bu maddelerde iptal edilebilecek tüm tasarruflar sınırlı olarak sayılmamıştır. Tasarrufun iptali davasının dinlenebilmesi için; davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin bulunması gerekir.

23. Yukarıda sayılan ön koşulların bulunduğu takdirde İİK'nın 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır. Dava dilekçesinde, anılan maddelerden hangisine dayanıldığının belirtilmesi zorunlu değildir. Bu maddelerden biri veya birkaçı dava dilekçesinde gösterilmiş olsa bile, hâkim bununla bağlı olmayıp, diğer madde hükümlerinden birine dayanarak tasarrufun iptaline karar verebilir. Dava dilekçesinde, yaptığı icra takibi üzerine, borçlunun mal kaçırmak amacıyla malını danışıklı olarak üçüncü kişiye satması nedeniyle, tapu iptali ile borçlu adına tescili istenilmiş olsa bile, davacı alacaklının amacı gözetilerek, dava İİK'nın 277 ve ardından gelen maddelerde düzenlenen tasarrufun iptali davası olarak nitelendirilmelidir.

24. Borçludan satın alan ile borçlu arasında İİK'nın 278. maddesinde gösterilen nedenlerin varlığı hâlinde, satın alan kişinin iyi niyetine bakılmaksızın aralarındaki tasarrufun iptaline karar verilir. İİK'nın 278. maddesindeki diğer iptal nedenleri yoksa maddenin (2) nolu bendinde belirtilen "ivaz olarak pek aşağı bir fiyatın kabul edilip edilmediği" incelenmelidir. Bu kapsamda, yerinde keşif yapılarak, borçlunun yaptığı devir tarihindeki taşınmazın nitelikleri gözetilerek, bu tarih itibariyle piyasa rayicine göre tasarrufa konu taşınmazın gerçek değerinin bilirkişi kuruluna tespit ettirilmesi gerekir. Bu inceleme sonucu bu maddedeki koşulun oluşmadığı anlaşılırsa, borçlunun borca batık olduğu sırada yaptığı tasarruflarla ilgili İİK'nın 279. maddesinde gösteren nedenlerin varlığı araştırılır.

25. Yargıtay uygulamasına göre, edimler arasında aşırı bir oransızlıktan söz edebilmek için tasarruf konusu malın veya hakkın, satış sözleşmesinde (tapuda, noterde, vs.) gösterilen satış bedeli ile tasarruf tarihindeki gerçek değeri arasında en az bir misli veya daha fazla fark bulunması gerekir. Nitekim aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 21.12.2005 tarihli ve 2005/15-625 E., 2005/736 K.; 19.03.2008 tarihli ve 2008/15-244 E., 2008/252 K.; 20.11.2018 tarihli ve 2018/17-141 E., 2018/1747 K.; 08.10.2019 tarihli ve 2017/17-2248 E., 2019/998 K. sayılı kararlarında da benimsenmiştir.

26. İİK'nın 278 ve 279. maddelerinde öngörülen nedenlerin bulunmadığı anlaşılırsa, 4949 sayılı Kanun ile değişik 280. maddesindeki koşulların oluşup oluşmadığı incelenmelidir. Bunun için, borçludan satın alan kişi veya kişilerin iyi niyetli olup olmadıklarının araştırılması gerekir. Bu araştırma yapılırken, borçlunun âciz içinde olduğu ve alacaklılardan mal kaçırmak amacıyla hareket ettiğinin işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesi gerektiğinin 280/3 maddedeki durum hariç davacı yanca yasal kanıtlarla ispatlanması gerektiği gözetilmelidir.

27. Yapılan araştırma ve inceleme sonucu borçlu ile borçludan taşınmazı satın alan üçüncü kişi arasındaki tasarrufun iptali gerektiği sonucuna varılırsa, davacının alacağı ve eklentileriyle sınırlı olmak üzere tasarrufun iptaline, davacı alacaklıya bu taşınmazın haciz ve satışını isteme yetkisi tanınmasına karar verilmesiyle yetinilmeli, dava dilekçesinde, istek olsa bile iptal davasının kişisel alacak davası niteliğine aykırı olarak tapunun iptaline ve borçlu adına tesciline karar verilmemelidir (Güneren, A: İcra ve İflas Hukukunda Tasarrufun İptali Davaları, Ankara 2012, s. 39, 40, 628,718 vd).

28. Dosya kapsamından davalı borçlu ile lehine tasarruf yapılan davalı Mehmet Fazıl A. arasında İİK’nın 278. maddesinde belirtildiği şekilde bir akrabalık bağı bulunmadığı bellidir. Bozma kararının içeriğinden de anlaşılacağı gibi bu durumda, 4949 sayılı Kanun’la değişik İİK’nın 280. maddesinin 1. fıkrası hükmünce iptal koşullarının oluşup oluşmadığı tartışılmalıdır. Bu maddeye göre; mal varlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklılarına zarar verme kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durum ve zarar verme kastının, işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hâllerde iptal edilir.

29. Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; dava konusu 423 numaralı parsel için yapılan satışta açık bir nispetsizlik bulunmadığı, davanın dayanağını teşkil eden dosyasındaki borçlulardan biri olan F. Hayvancılık Tarım Ürünleri San. A.Ş. ile davalı Mehmet Fazıl’ın tebligat yapılan işyerinin aynı yer olmadığı, davalı Mehmet Fazıl’ın adı geçen şirket ile bir bağlantısının tespit edilemediği, borçlu ile davalı üçüncü kişi arasında iş arkadaşlığı, ticari ilişki ya da yakın arkadaşlık olduğu hususunun ispatlanamadığı anlaşılmaktadır.

30. Davalı Mehmet Fazıl A.’ın söz konusu bölgede kendisine daha önceden miras taksim sözleşmesiyle intikal eden taşınmazları bulunduğu ve adı geçen davalının söz konusu yörede uzun yıllardır tarım ve hayvancılık işi ile uğraştığı noktasında yerel mahkeme ile Özel Daire arasında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Yeri gelmişken hemen belirtilmelidir ki; sırf davalının aynı yerde tasarruf konusu taşınmazdan başkaca taşınmazlarının da bulunması başka delillerce doğrulanmadığı sürece borçlunun içinde bulunduğu mali durum ve zarar verme kastının, işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu anlamına gelmemektedir. Dosya kapsamında bu yönde bir delil bulunmadığı gibi, aksine tarafların birbirlerini tanımadıkları, taşınmazın üçüncü kişiler tarafından satışa çıkarıldığı, üçüncü kişilere duyulan güven ilişkisine dayanılarak davalının tarım yapmak istediği alanı genişletmek amacıyla dava konusu yan parseli rayiç bedel üzerinden üçüncü kişilerin araya girmesi ile satın aldığı, ilk etapta resmi işlem yapılmadığı, davalının tarıma uygun hâle getirip ihya etmeye çalıştığı, tasarrufun amacına uygun hâlde kullanıldığı, resmi akdin ise bu aşamalardan çok daha sonra vekil aracılığıyla yapıldığı, hesap kat ihtarnamesi ve icra takipleri incelendiğinde söz konusu işlemler yapılırken borçlunun bankaya ödenmemiş bir borcunun bulunmadığı, borçlunun mal kaçırma kastının dâhi kanıtlanamadığı, satılan taşınmazın niteliği ve edinim şekli ile kullanım amacı bir arada değerlendirildiğinde İzmir gibi büyük bir kentte yalnızca tarla komşuları olan satıcı ile alıcının, birbirlerinin maddi durumunu bilebilecek oranda tanışık olmalarının kendilerinden beklenemeyeceği, tasarrufun sırf bu nedenle de iptal edilemeyeceği açıktır.

31. O hâlde, davalı borçlunun âciz içinde olduğunun ve alacaklılardan mal kaçırmak amacıyla hareket ettiğinin davalı Mehmet Fazıl A. tarafından bilindiği veya bilinmesi gerektiğine ilişkin açık emarelerin bulunduğu hususu davacı yanca kanıtlanamadığından davanın reddine karar verilmelidir. Bu nedenle yerel mahkemece verilen direnme kararı yerindedir.

2. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; davalının dava konusu parsellere komşu parsellerin de maliki olduğunu beyan ettiği, davalının uzun yıllardır bölgede hayvancılıkla uğraştığı ve satın alınan taşınmazın ait olduğu köyün nüfusunun belirtilen tarihte 836 kişi olduğu nazara alındığında borçlu İzzet’in alacaklılarından mal kaçırmak ya da alacaklılarını ızrar kastı ile hareket ettiğini bilebilecek kişilerden olduğu kabul edilerek davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği yönünde görüş ileri sürülmüş ise de; bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.

3. Hâl böyle olunca direnme kararının onanmasına karar verilmesi gerekmiştir.

34. Öte yandan, temyiz dilekçesinde uyuşmazlık konusu dışında yer alan vekâlet ücretine yönelik temyiz itirazlarının ise Özel Dairece incelenmesi gerekmektedir. 

IV. SONUÇ 

Açıklanan nedenlerle;

Davacı vekilinin uyuşmazlık konusuna yönelik temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının ONANMASINA,

Vekâlet ücretine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 17. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,

Ancak karar düzeltme yolunun açık olması sebebiyle öncelikle mahkemesince Hukuk Genel Kurulu kararının taraflara tebliği ile karar düzeltme yoluna başvurulması hâlinde dosyanın Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna, başvurulmaması hâlinde ise doğrudan Yargıtay 17. Hukuk Dairesine gönderilmesine,

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 20.10.2020 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.

BİLGİ : Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nda bulunan 20 üyenin 19'u ONAMA-DAİREYE, 1'i BOZMA yönünde oy kullanmışlardır.